31 Ekim 2012 Çarşamba

Bronşitis - Bronchitis




Akut Bronşitis

       Akut bronştisler karakteristlik olarak bronşlar cevresinde bir ekdusat varlığıyla veya lumeninde pardon eksudatın varlığıyla karakterizedir. Şu yapılar lenfoid dokuların artışını gösterir, sarımsı renkte, küçük bronşiollerde de keza belirgin hale gelmiş miliyer tarzda burada(slaytta gösteriyor) daha yakın büyük bir bronş cevresinde eksudatif hücre eksudasyanu ve bronş lumeninde bir eksudat söz konusu olmaktadır. Akut bronşitisler çevresindeki bezlerde hiperplazi olabilir. Epitel hiperplastiktir ve en karakteristlik bulgusu akut yangılarda dökülmüş epitel hücreleri ve nötrofillerin varlığıdır. Akut bronşitisler de kataral olabilir, fibrinli de olabilir, nekrotikte olabilir. En belirgin özelliği bronş lumenlerinde nötrofil varlığı, çevresinde lenfoid hücreler yanında nötrofillerin varlığıdır. Zaman zaman epitel ülseratif forma geçerse  kayıp söz konusu olabilmektedir. Nekroz olabilir. Bazen viruslara ait inkluzyon cisimciklerine, epitelde ya sitoplazmik olarak yada nukleer olarak görebiliriz. Bu akut bronşitislerin en prototipi köpeklerdeki köpek barınak hastalığı diye birinen bir kompleks hastalıktır. Biliyorsunuz parainflurenza, adenovirüs yada distemper bu kompleksin içinde yer alır. Bazen buna köpeklerde çok görülen bir fırsatçı bordotella broncosepticada bu tracheatise karışır. Genellikle kataraldan, mukoprulente kadar değişen tarzda  yangıya yol açar. Genellikle iyileşme olabilir ancak bazende bu kronikleşir, kalıcı olur. Uzun süre bu hastalık devam edebilir. Yayılma dediğimiz gibi aerogen yolla olabilir. Bazende tüberkülozda olduğu gibi akut bronşitisler kanaliküler yayılma dediğimiz bronşlardan bronşiyollerden bronşlara doğru bir assendens enfeksiyon tarzında tüberkülozda ki gibi yayılma gösterebilir. Akut bronşitisler zaman zaman kronikleşir. Daha çok parazitlere ilişkin olabilir yada bakterilere ilişkin olabilir. Küçük köpek gruplarında  bu görülür. Kedilerde ve diğer hayvan türlerinde allerjik bronşitislerin uzun sürmesiyel ilgili olabilir. Atlarda ki KOAH dediğimiz  kronik obstruktif akciğer hastalığında, insanlardaki formudur. Sığırlarda allerjiler, mantar allerjilerinde bu durum olabilir.
            Nekropside bronşlarda pis kokulu, bu bronşlar içerisinde pis kokulu açık beyaz renkte, sarımsı yeşil renge kadar mukoid eksudatla karakterizedir. Bazen bu eksudat bronş lumenini tamamen tıkayabilir.

Kronik Bronşitis

Kronik bronşitisin en önemli özelliği çevrede yaygın bir hücre infiltrasyonu, lenfoid doku hiperplazisi vardır. Mukoza hiperplastiktir. Zaman zaman metaplazi görülür. Yani bu yalancı çok katlı skuamoz epitele hatta karnifiye olabilir. KOAH olan kişilerde, sigara içen kişilerde bu çok belirgin bir bulgudur. Mukozada da visköz yapıda sialomusin dediğimiz  buradaki goblet hücrelerinin aşırı sekresyonu aynı zamanda bezlerinde buna katılmasıyla gercekleşen bir tablo görürüz. Çevrede de çoğunlukla amfizem yada atelektazi alanlarına daha çok hava ile dolmuş alveoller yada sönmüş halde alveoller görebiliriz. Bazen de bronş lümenine doğru fibröz  yapıda uzantılar epiteloid, polip tarzında üremeler söz konusu olabilir bronş lümenine doğru. Kedilerde astma dediğimiz allerjik  bronşitise sık rastlayabiliriz. Kedilerde buna çok duyarlıdır.
            Kronik bronşitislerin en önemli komplikasyonu özellike aciğerlerdeki arteriyo düz kasların hiperplazisidir. Arteriyel düz kasların hiperplazilerine yol açarlar. Çoğu yaşlı kedilerde görülebilir. Tabiki bu arteriyel hipertansiyona yol açar. Bu da kalpte bir dirence yol açar ve bu da neye yol açar? Cor pulmanaleye yol açar. Bazen kalp dilatasyonu bazen konsantrik hipertrofi tarzında kalp büyümesine neden olur. Yani kronik bronşitisin son evresinde cor pulmanale ve kalp yetmezliği sonrada konjestif kalp hastlığı tablosudur. Tabi diğer bulguları dediğim gibi atelektazi yada amfizemdir. Bronş lumenlerı tıkandığı zaman ya inspirasyonla alınan hava atılmadığı için yada hava alınamadığı için  ekspirasyonla  atılacak hava kalmaz, akciğerler kollabe olur. Atelektazi dediğimiz gelecek hafta bahsedeceğimiz hastalığa neden olur.

ENFEKSİYÖZ SIĞIR RİNOTRAHEİTİSİ - IBR




            Evet bugün solunum sisteminde burunda görülen spesifik hastalıklardan birini sığırların infeksiyöz rinotraheitisini göreceğiz. Bu hastalık dünya çapında oldukça yaygındır. Ancak klinik olgulara oldukça az rastlanır. Daha çok klinik olgular genç hayvanlarda ya da immun sistemi bozuk olan sığır lösemi virus gibi bağışıklık sistemini deprese eden hastalıklarla beraber ortaya çıkar ancak serolojik çalışmalarda çok fazla olarak etken herpesvirüs tip1 diye bilinir. Bu hastalıkla ilgili veya virüsla ilişkili diğer tipleri balanopostitis erkek hayvanlarda ve vulvavaginitis dişilerde meydana gelir.
Biliyorsununz herpesvirüsların latent stratejileri vardır. Sacral gangliyonlarda yada trigeminal gangliyonlarda bunlar latent enfeksiyon veya latent yaşam sürerler. Belli aralıklarla hastalığa yol açarlar, aynen insanlardaki herpes simplex virüs gibi. Bazı şuşları da son yıllarda ortaya çıkarıldı. Meningoensefalitis yapan herpesvirüs sığır herpesvirüs tip5 olarak eskiden bilinirdi şimdi 1.3 gibi farklı isimlendirmeler mevcuttur.  Bu hastalığın daha çok ilk çıktığı yerler güney amerika bölgeleridir. Buralarda çok yaygındır bu meningoensefalitik formu.
            Hastalıkta mortalite genç hayvanlarda %30’lara varabilir ancak morbidite oldukça yüksektir ki bunu da serolojik çalışmalar gösteriyor. Hayvanlar subklinik veya daha hafif seyrederek atlatmaktadırlar bu hastalığı.
            Klinik olarak ateş, yüksek ateş, hızlı solunum, öksürük, göz yaşı ve burun akıntısıyla başlar. Özellikle burun mukozasında larinkste, tracheada ülserler yapabilir; nekrotik , fibrinli nekrotik bir yangıya yol açar bu bölgelerde. Kanama olabilir. Asıl bulgusu nazofarinks, farinks, tracheaya ve larinkste fibrinli nekrotik yangıdır hastalığın seyrinde.
            Hayvanlarda 3 formu; salya akıntısı, göz yaşı akıntısı ve konjuktivitis var. Nekropside septum naziyi incelediğimizde bu bölgede nazofarinkste ve nazal bölgede fibrin bulunmakta, tracheada keza. Bunlar kaldırıldığı zaman yerinde ülserler bırakırlar. Histolojik olarak bu lezyonlar çok karakteristik değil çünkü bu bölgelerde, etkilenen bölgelerde nekroz ön planda ancak iyi fiksatif kullanırsanız, özellikle bouin gibi etkili sonuçlar alabilirsiniz. Epitel hücrelerinin, sağlam epitel hücrelerinin çekirdeklerinde intranükleer inklüzyonlar, marjinal hiperkromazi, bu herpesvirusların genel özelliğidir zaten. Buradaki inkluzyonlara göre rahatlıkla teşhiş konabilir. Tabi daha etken izolasyonu burada önemlidir, sekonder enfeksiyonlar olabilir. Diğer bakteriler pasterolla, mycoplasma gibi. Pnomoni oluşabilir. Pnomoni daha çok genç hayvanlarda olur ama genç hayvanlarda sadece bir özellik olarak sindirim sisteminde gördüğümüz  üzere ağız bölgesinde, özefagusta ülserler yapar, nekroz yapar bu bölgelerde.  Üst solunum yolu enfeksiyonu pnomoniye yol açabilir. Abortlar olabilir. Abort fötüslerde intrauterin ölüm şekillendiği için otolitik değişiklikle ön plandadır ancak bazıen makroskobik bulguları lesterioza benzer. Sebebi ise listeriozisteki gibi küçük miliyer odaklardır

BÖBREK YETMEZLİĞİ



       

         Akut yada kronik şekilde karşımıza çıkabilir. Böbrek yetmezliği sonrasında idrarın atılamaması ve kanda birikmesi görülür ve bunun sonucunda üremi dediğimiz bozukluklarla karşılabiliriz.
                Üremiye kelime anlamı olarak baktığımızda kanda idrar bulunması anlamına gelmektedir. Yani üre dediğimiz idrarın kanda bulunması üremi olarak tanımlanmaktadır ki aslında böbrek yetmezliği sonrasında metabolitlerin böbrekten atılamamasına ilişkin bir tablodur.
                Akut böbrek yetmezliği reverzibl bir durumdur. Akut böbrek yetmezliğinde anuri, oligori yada azotemi tablosu karşımıza çıkar. Sebeplerine baktığımızda akut böbrek yetmezliğinin; nelermiş? Öncelikle şok tablosu yada akut tubulus nekrozuna ilişkin olarak akut glomerulo nefritlerde, çift taraflı akut pyelonefritlerde yada akut idrar durgunluğu gibi tabloların hepsinde akut böbrek yetmezliğine rastlayabiliriz.
                Kronik böbrek yetersizliğine baktığımızda ise irreversibldir. Yani neden ortadan kalksa bile böbrek için yapacak fazla bişiy yoktur. Ciddi bir sorunla karşı karşıyayız anlamına gelmektedir. Sebepleri nelermiş? Nefroskleroz bir tanesidir. Nefroskleroz dediğimiz olay böbreğin parankiminin büyük bir kısmının kaybı, fonksiyonel ünitelerin büyük bir kısmının kaybıyla karşı karşıya kaldığımız böbreğin son hali yani artık bundan sonra böbrekten böbrekten hayır gelmez  anlamına gelen bir tanımdır nefroskleroz. Bir diğeri korteks hipoplazisi. Yani fonksiyonel ünitelerin olduğu korteksde neler var? Tubuluslar var, glomeruslar var. İşte bunların genel olarak kaybıyla şekillenmemesiye ilgili bir durumdur korteks hipoplazisi. Bir diğeri kistik böbrektir. Birazdan bahsedeceğiz. Kistik böbrek bazı formlarda karşımıza çıkabilir. Bazen bir yada birkaç kist şeklinde olabileceği gibi bazen böbreğin büyük bir kısmını kapsayan böbreğin parankiminin kaybına neden olan çok sayıda kistle de karşımıza çıkar. O zaman böbreğin geri dönüşsüz bir fonksiyon kaybına neden olur. Bu zamanda kronik bir böbrek yetmezliğiyle karşı karşıya kalabiliriz.
                Böbrek yetersizliğini 4 evrede görebiliriz. Bunlardan bir tanesi başlangıç evresi. Bu evrede glomerular filtrasyonun %5o’si kadarı kaybı vardır. Yani normalde 5 litre idrar yapmımı söz konusu ise bu durumda idrar yapımı 2,5 litreye düşeceği anlamına gelmektedir. Hayvanlarda belirgin bir klinik tablo yoktur. 2. aşama ise böbrek yetersizliği devresidir. Bu devrede glomeruler filtrasyon %50’den %25-%50 arasına düşmekte detaylarda azotemi ve poliüri gibi klinik tablolarla karşılabiliriz. İleri böbrek yetersizliğinde ise  filtrasyon bakın daha da azalıyor. %20-25’ler arasına iniyor ve üremi tablosu belirgin bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bunun yanında diğer sistemlerle de sorunlarla karşılaşıyoruz. Hangi sistemlerle? Sindirim sistemiyle, kardiyovasküler sistemiyle, solunum ve sinir sistemiyle problemler karşımıza çıkıyor. Ve son devresinde iste artık glomeruler filtrasyon %100’lerden %5’lerin altına inmiştir. Neredeyse tamamen durmuş durumdadır. Hayvan hayatının son evresinde ve buna bağlı intoksikasyon belirtileri vardır. Özellikle asit-baz dengesi, sıvı elektrolit dengesinde bozukluklar hayvanda ciddi problemlere neden olmaktadır.
Üremik toksemilerde özellikle amonyak parankim hücrelerinin zedelenmesine ve kapillar permeabilite artışına neden olmaktadır. Yine doku ve mukozalarda hasara neden olmaktadır. Özellikle saprofit bakteriler üreyi üreaz enzimi sayesinde amonyağa dönüştürmekte ve amonayak bildiğiniz gibi mukozalar için tahriş edicidir. Amonyak mukozayı eriterek yangıya neden olabilmektedir. Özellikle etçillerde mide mukozasında, otçullarda ise kolonlarda yangıya neden olabilmektedir. Etçillerde mide mukozasındaki yangıya bağlı ne yapıyor? Üremik gastrit tablosu yapıyor. Otçullarda ise enterokolitise neden oluyor. Kedi köpeklerde klinik bulgular var özellikle örneğin; dil mukozasına baktığımız zaman bakın oklar üzerinde gösteriliyor, ülseratif lezyonlara neden olabilir. Eroziv ülseratif bir stomatit tablosuyla karşılabilirsiniz. Bir diğer tablo paratiroid hiperplazisidir. Bunun yanında renal osteopati, anemi, pnomoni,üremiye bağlı endokarditis, arteritis ve kanamalar olabilir. Özellikle interkostal kaslara baktığımızda burada yine önce dejeneratif değişiklikler arkasından ise kireçlenme tablosuyla karşılabilirsiniz.