27 Nisan 2013 Cumartesi

JİNEKOLOJİK ÖRNEK ALMA YÖNTEMLERİ




İNEKLERDE ÖRNEK ALMA YÖNTEMİ

1. UTERUSTAN ÖRNEK ALMA:
Örnek alma kateteri kullanılmadan önce mutlaka sterilize edilmelidir. Muayeneye başlamadan önce vulva ve perineal bölge dezenfekte edilmelidir. Vulva ve perineal bölge temizlendikten sonra, kuyruk yana doğru alınır ve vulva dudakları açılarak irrite etmiyecek bir antiseptik solüsyon ile hafifçe temizlenir veya sprey tarzındaki antiseptikler sıkılarak dezenfekte edilir.
Daha sonra kateter (örnek alma pipeti) rekto vaginal yöntemlerle cervix'e doğru yöneltilir ve
mümkün olduğunca cervixten corpus uterilere doğru ilerletilir, daha sonra pipetin içinde bulunan örnek
alma tüpü ileriye doğru itilerek cornu uteriye yerleştirilir ve kendi ekseni etrafında döndürülerek uterus
içerisinden sıvısal örnekler toplanır. Gereçin iç kısmı geriye doğru çekilir ve dış kısmıyla birlikte dışarıya alınır. Bu yöntemle cervix ve özellikle vaginada meydana gelebilecek bulaşmalar önemli ölçüde önlenir ve uterustan steril örneklerin alınması sağlanmış olur. Kontaminasyondan korunmak amcıyla örnek alınacak gerecin dış tüpünün ucu jelatin bir tıpa ile kapatılabilir ve ince katman örnek almadan önce uterus içerisinde delinir ve böylelikle cervix ve vaginadan kaynaklanan bulaşmalar önlenir.

2. VAGİNADAN ÖRNEK ALMA
Vaginal sıvılar veya vaginal mukus özel olarak yapılmış platin öze veya yine özel olarak yapılmış vaginaya spekulum yardımıyla yerleştirilen pamuk svaplar yardımıyla alınabilir. Vaginanın anterior kısmındaki ve cervixin dış deliğindeki mukusun aspirasyonu için steril pipetlerden yararlanılabilir. Bu tür uygulamada bütün hijyenik koşullara uyulsa bile, kontaminasyon önemli bir sorundur.

KISRAKLARDA ÖRNEK ALMA YÖNTEMİ

1. UTERUSTAN ÖRNEK ALMA
Kısraklarda uterustan örnek alma genellikle endometritislerin tanısı amacıyla yapılır.
Kısraklarda uterustan örnek almada;
a) Örnek mutlaka uterustan alınmalı
b) Örnekler uterus lumeninden toplanmalı
c) Kullanılan yöntem az sayıda yardımcıya gereksinim duymalıdır.
Bu temel ilkeler göz önünde tutulduğunda, uterustan örnek alma spekulum kullanılarak ve
korunmalı örnek alma tekniği şeklinde iki yöntemle yapılmaktadır.

A= Spekulum yardımı ile örnek alma tekniği
Gerek tüp gerekse metal spekulumlardan her ikiside bu yöntemde kullanılabilmektedir.
Spekulumlar kullanılmadan önce mutlaka sterilize edilmelidir. Kısrak muayeneye alınmadan önce,
uygun bir şekilde kontrol altına alındıktan sonra perineal bölge temiz su ile veya hafif antiseptiklerle
yıkanmalı ve kurulanmalıdır. Daha sonra üzerine steril kayganlaştırıcılar dökülen spekulumlar vaginal
muayenede belirtildiği şekilde vaginaya yerleştirilmeli ve cervikse kadar ilerletildikten sonra ayar vidası
aracılığı ile açılmalıdır. Uzunca bir çubuk yardımıyla hazırlanan steril swap vaginada hiçbir yere
değdirilmeden dışarı çıkartılmalıdır.

B= Korunmalı örnek alma tekniği
Bu teknikte swap, plastik, metal veya bir başka maddeden yapılmış yuvarlak bir boru içerisine
yerleştirilir. Örnek alacak Veteriner Hekim steril naylon bir eldiven giyer ve içerisinde swap çubuğu
bulunan metal veya plastik tüpü kolu boyunca eldivenin içerisine yerleştirir. Eldivenli el steril jel ile
kayganlaştırdıktan sonra vaginaya yerleştirilir ve cerviks uteri saptandıktan sonra işaret parmağı ile cervix uterinin dış deliği boyunca içeri sokulur. Örnek alma tüpü işaret parmağı boyunca cervixe doğru
ilerletilir ve eldivenin işaret parmağı bölümündeki ince plastik son bir darbe ile yırtılır.
Bu son işlemin mümkün olduğunca cervix uteri içerisinde ve ani bir darbe ile yapılması en ideal olanıdır. Daha sonra işaret parmağının rehberliğinde koruyucu tüp uterusa ilerletilir ve koruyucu tüp içerisindeki swap yavaşça uterus içerisine itilerek bir kaç kez döndürülerek uterus örneği alınır. Daha sonra yavaşça swap koruyucu tüp içerisine çekilir ve koruyucu tüple birlikte eldiven içerisine alınarak el vaginadan dışarıya çıkarılır.
Bu metodun avantajları;
- Herhangi bir yardımcıya gerek duyulmaz
- Örneği alacak hekim kısrağın direk olarak arkasında durmaz
- Bulaşmalar en az düzeydedir
- Uterus içerisine giriş emniyetlidir
Dezavantajları ise;
-Cervix'in durumu ve östrus evresi gözlenmez
- Östrustaki kısraklarda uterustaki bakterileri elimine etmek oldukça güçtür.

2.VAGİNADAN VE KLİTORİSTEN ÖRNEK ALMA
Kısrakların vaginasından alınacak örnekler spekulum kullanılarak yapılmaktadır. Kısraklarda
klitoristen örnek alma veneral hastalık taşıyıcılarında, kısrakların kontagios metritisin'in (CEM)
kontrolünde önemli yer tutmaktadır. Klitoristen örnek almadan önce kısrak ve vulva bölgesi belirgin bir
şekilde görülebileceği halde ayakta tutulmalıdır. Bir yardımcı kuyruğu yana doğru tutmalı ve birden fazla kısraktan örnek alınacaksa yardımcıda kullanılıp atılan naylon eldiven giymelidir. Vulva dudakları kuru bir kağıt havlu ile temizlendikten sonra steril eldiven giymiş veteriner hekim vulva dudaklarını iki kenara doğru açarak klitorisi belirgin görülebilir bir hale getirir. Daha sonra küçük bir swapla klitoral fossa ve merkezi klitoral sinus'a dokundurularak örnek alınır. Hastalık riski fazla olan kısraklarda fossa ve sinus için ayrı ayrı swap kullanılması önerilmektedir. Alınan klitoral örnekler bir taşıyıcı vasat (Örn: Amies veya Stuarts) içerisinde labortuvara gönderilmelidir.
Klitoral swaplar aşağıdaki durumlarda tam olarak alınmazlar:
- Kısraklarda aşıma gitmeden önce
- Yardımcının yetersiz olduğu durumlarda
- Klitoral sinusun yaralanması halinde aşırı derecedeki sancı nedeniyle
- Çok büyük swapların klitoral sinus için kullanılmaları durumunda
- Transport mediumunun yetersiz olması durumunda yeniden swap almaya gerek
duyulabilir.

KOYUN VE KEÇİLERDE ÖRNEK ALMA
Koyun ve keçilerden alınacak vagina ve uterus örnekleri genellikle spekulum kullanılarak, cervix uteriden veya vaginanın anteriorundan swap yardımıyla inek ve kısraklarda anlatılan biçimde alınırlar.

KÖPEK VE KEDİLERDE ÖRNEK ALMA
Köpek ve kedilerde genital organlardan örnek alma çoğunlukla infertilite nedenlerinin
araştırılmasında ve vaginal sitoloji amacıyla kullanılır. İnfertilite nedenlerinin araştırılması için
mikrobiyolojik amaçlı örnekler için normal bakteriyolojik swaplar kullanılır. Köpekler bir masa üzerinde
ayakta tutulurlar vulva ve vagina bölgeleri temizlendikten sonra, tüp veya metal spekulumlar vaginaya
yerleştirilir ve swap çevre dokulara değdirilmeden cervixe kadar ilerletilir ve cervixte bulunan uterus
akıntısından örnek alınır. Vaginal smear için örnek alma yöntemi, ilgili bölümde ayrıca anlatılacaktır.

ULTRASONOGRAFİ




Ultrason ile muayenenin günümüzde erken embryonal dönemin ve uterus-ovaryum fonksiyonlarının saptanmasında önemli bir yeri bulunmaktadır. Diagnostik ultrason ekrana resim aktaran bir özelliğe sahiptir. Bu aletle yüksek frekanslı 2-10 Mhz gücündeki ses dalgaları kullanılmaktadır.
En basit görüntüyü veren yalnızca bir ultrases dalgasının kullanıldığı (Amplitüd-Modulasyon; AResmi)
A-Mode ultrasonografiler, günümüzde organ sınırlarının saptanmasında çok ender olarak
kullanılmaktadırlar.
B-Mode'lar (B-resim; ışıklı modulasyon) ise birçok ultrases dalgaları gönderirler ve herbir dalganın ekosu tek tek analize edilmekte ve ekolar ekranda nokta halinde görülmektedir.
Böylelikle gövdenin herhangi bir kesitini gösteren iki dimensiyonlu görüntü ortaya çıkmaktadır.
Günümüzde geliştirilmiş olan Real-Time B-Mode ultrasonografiler hem insan, hemde Veteriner
Hekimlik alanında en fazla kullanılan allelerdir. Real-Time ultrasonografilerde bir çok ses dalgası, bir dizi veya bir tek mekanik hareketli kristalden birbiri ardına yollanarak, hızla bir kesit resim oluşturulur.
Tekrar iletilir ve yapıların hareketlilikleri görülene değin devamlı aktüalize edilir.
A ve B modların dışında ultrases dalgası ileten ve bu dalgadan vertikal bir doğru üzerinde nokta
şeklinde eko oluşturan M-Mode ultrasonografilerde kullanılmaktadır.
Veteriner hekimlik alanında, hem M-Mode hemde kesit oluşturma özelliğine sahip olan real-time sondalar daha yararlı olmaktadırlar. Çok yeni üç dimensiyonlu ultrasonografilerde piyasaya çıkmış bulunmaktadır.
Ekranda resmin veya kesitin oluşması sonda (transduker, prob) aracılığıyla olmaktadır.
Sondanın içinde piezo elektriksel özelliğe sahip, bir veya birçok kristal bulunmaktadır. Bu kristaller bir
dirençle karşılaştıkları zaman kristal mekaniksel olarak form değiştirir ve karakteristik bir frekans
üzerinden ses dalgaları iletilir. Dokular ses dalgalarının yayılmasına karşı, doku özelliğine bağlı olarak
değişik bir şekilde karşı koyar. Kristalin çapı nedenli büyük ise, ses dalgalarının odaklaşma yeteneğide
o kadar fazlalaşır (fokus). Kristalin oluşturduğu ses frekansı ne denli yüksek ise, yayılma-çözülme
yeteneği o denli iyi olmakla birlikte, dokuya geçme etkiside o ölçüde azalmaktadır. Bu yüzden yüzeysel
dokular için yüksek frekanslı bir prob seçilir (7,5-10 Mhz). Buna karşılık vücut derinlikleri arttıkça buna
paralel olarak düşük frekanstaki sondalar (3,5-5,0 Mhz) kullanılmalıdır.
Genel olarak ultrasonografik bakılarda iki çeşit sonda kullanılmaktadır.
1) Linear-Sondalar
Bunlar yan yana duran 60-256 kristalden oluşmuşlardır. Bu sondaların en büyük avantajı,
kontrol edilen yerin doğrudan doğruya probun deği alanında bulunmasıdır.
Böylelikle yapıların ve bu yapıların anatomik durumlarının saptanmasını kolaylaştırır. Bunların
dezavantajı görece büyük deği alanına gereksinim duymalarıdır. Bu linear sondaların konveks
olanlarıda yapılmıştır.
2) Sektor-Sondalar
Sektör sondalar yelpaze şeklinde bir alan oluştururlar. Sektör sondaların avantajı küçük ve
kolayca avuçta tutulabilmeleridir. Ayrıca deği alanları linear-sondalara göre daha küçüktür. Gerçekte bu sonda ile bir çok yapının saptanabilmesine karşın, yapıların daha iyi identifikasyonunu ve birbirleriyle olan ilişkilerinin saptanmasını zorlaştırır. Ama yinede hem kolay taşınıp hemde ele kolay geldiğinden linearlara göre yeğlenirler. Şimdiki Annular Array elektronik sektör sondalarda, bu mekanik olan sektör sondalardaki dezavantajlar düzeltilmiştir.
Ultrasonografi aletlerinin resim dökümantasyonu için,
a) Polaroid kamera: Kamera ekranın bulunduğu yere takılır ve resimler doğrudan ekrandan
çekilirler. Resimlerin kalitesinin kötü olması ve resimlerin (özelikle tek tek çekilen resimler) pahalıya
gelmesi dezavantaj oluşturmaktadır.
b) Video printer: Polaroid kameraya göre aletin daha pahalı olmasına karşılık, ekrandaki
görüntüyü hemen ve ucuz fiatla çeker. Resim kalitesi çok iyidir, ama resimlerin zamanla sararması
dezavantaj oluşturur.
c) Multiformat kamera: Manuel ve otomatik olanları vardır. Resimler röntgen filmleri üzerine
alınır. Resimler kalite bakımından olağanüstüdürler. Her resim başına düşen maliyet düşüktür. En güzel resimlerin bu kamera ile elde edilmesine karşılık, kameranın kendisi çok pahalıdır.

ULTRASONOGRAFİDE RESİMLERİN İNTERPRETASYONU
Yoğun eko alanı (Hiper ekogen, ekogen alan) : Ekrana açık yansıyan alanlar. Bunlar fazla
yansıyan sınır alanlarında görüldüğü gibi, kemik, bağ dokuları, gaz gibi oluşumlarda da gözlenir. Bunlar beyaz, hiper ekogen (dokular arasındaki ayırıcı sınırlar, kemik) veya kirli beyaz,ekogen (bağ doku, gaz) renktedirler.
Zayıf eko (Hipo ekogen) alan: Koyu, gri renkteki alanlar. Bu alanlar orta eko yoğunluğu veya
geçirgenliği olan yapıların gönderdikleri ultrases dalgaları sonucu oluşur. Örneğin: Birçok yumuşak
doku, Corpus luteum.
Ekosuz (Anekogen, Transsonik): Siyah bir alan. Böyle bir alan yapıların tümüyle geçirgen
olmasından dolayı oluşur. Sıvı dolu dokular.

KISRAKLARDA ULTRASONOGRAFİ
Kısraklarda Uterus ve Ovaryumların ultrasonografik kontrolleri rektal sonografik bakıyla
yapılmaktadır. Prob ampula rektiye geçirilir.
Kısrakta sonda iki şekilde kullanılabilmektedir. Birinci kullanım şeklinde, rektal girmeden önce
sonda bir kontakt jel ile jellenir ve ıslaklıktan korunmak amacıyla bir plastik kese ile kaplanır. Jel
ultraseslerin çıkış yeri ile plastik torba arasında kalmalıdır. Plastik torba ve rektum arasında kalan kısma yeniden jel koymaya gerek yoktur. İkinci kullanım şekli, probun doğrudan kullanılma şeklidir. Bu şekilde kullanmada probun ses dalgaları yayan yüzüne bir kayganlaştırıcı konularak rektumdan girilir.
Genital organların ultrasonografik bakılarından önce, bilinen rektal palpasyon kontrolü
yapılmalıdır. Bu kontrol organların ultrasonografi ile daha rahat bulunmasını, probun doğru ve gerekli
yere konulmasını ve kontrolün hızlı yapılmasını sağlar. Feçes ve bunların içerdikleri gaz kabarcıkları,
ses dalgalarının yayılmasını engeller. Bu yüzden rektumun elden geldiğince boşaltılması
gerekmektedir. Daha sonra sonda yavaşça rektuma sokulur, rektum genişletilir ve orta bir kuvvetle rektum tabanından sonda kraniale doğru itilir. Genital organların sonografik bakısı sırasında, sondanın
üst kısmı mümkün olduğu kadar avuç içi ile kapanmaya çalışılmalı ve sondanın hareketliliği parmakla
sağlanmalıdır.
Anus geçildikten sonra ilk saptanabilen organ, sidik kesesidir. İdrarın ekogenitesi kısrakta
değişkendir. Sonografik resim ekosuzdan, visköz idrarda yoğun eko verene değin değişmektedir. Sidik
kesesinin saptanmasından sonra, ultrasonografi sondası uterus ekranda belirene değin, ileriye kraniale doğru ilerletilir. Sonda(=prob) bifürkasyo noktasında uterus'un dorsaline yerleştirilir ve ventrale yönelmiş ses alanı laterale uterus kornularının doğrultusunda (cornular kısrakta disk tarzında görülürler) ovaryumlar saptanana değin gezdirilir. Uterustan alınan resim probun konuluş durumuna bağlı olarak sigittal (=boyuna, uzunluğuna) ve enine olabilmektedir. Bu bulgulardan sonra, corpus uteri ve bifurkasyondan uzaklaşılarak sonda medianda servikse değin geriye doğru çekilir. Bu geriye çekilme sırasında uterustan sigittal bir kesit elde edilir.
Kontroller sırasında transduker elden geldiğince yavaş hareket ettirilmek durumundadır. Çünkü ancak böylelikle uterusun durumu, ovaryum ve ovaryum üzerindeki oluşumlar özenle ve doğru olarak saptanabilmektedirler. Transdukerin azda olsa döndürülmesinin ses alanında derinliğine büyük
değişikliklerin olması demektir. Sonda 30C döndürülürse kesit alanı 5 cm daha ileriye kayar. Probun
hızlı hareket ettirilmesi sonucu önemli yapılar bakı sırasında saptanamamakta veya ekran üzerinde
hızla kayıp geçtiğinden gözden kaçmaktadırlar.
Daha iyi topografik bir oryantasyonun sağlanması için, uterusa yakın olan organlarında
tanınması önem taşımaktadır. Barsak çeperi ve gaz içeren feçes arasındaki kuvvetli impedanz farklılığı ultrasesdalgalarının tümüyle yansımasına neden olur.Kolonun ince çeperi eko intensif (yoğun ekolu, beyaz) dalgalanmalar halinde ekrana yansır. Daha derindeki bölümler ultrasonografinin geçişini
engellediğinden tümüyle siyah renktedirler. Pekten pubisteki kemikler, hiper ekogeniktirler.
Kısraklarda trans rektal ultrasonografik bakıların yanısıra, transkutan ultrasonografik
kontrollerde olasıdır. Transkutan uygulamalar fötusun ve fötusun çevresindeki oluşumların gebeliğin 2.
veya 3. üçlük bölümünde saptanmasında yararlı olmaktadır. Transkutan bakılar için kısrağın karınaltının özenle traş edilmesi gerekmektedir. Şu varki, bu yöntem kısraklar tarafından iyi tolere edilmemektedir.

SIĞIRLARDA ULTRASONOGRAFİ
Genel olarak linear, sektor ve konveks scanner şeklindeki tüm ultrasonografik sondalar
sığırların trans rektal sonografik bakısı için uygundur. Tek koşul probların rektumu koruyacak
büyüklükte olmasıdır. Linear problar proba yakın oluşumların saptanmasında avantaj sağlarlar. Yalnız
enine kesit almada linear problar zorluk çıkarırlar. Buna karşılık sektör problar, derin bölgelerin
saptanması ve ileri gebelikte avantaj oluştururlar. Transversal kesitleri alabilmek amacıyla, sektor
probların rektumda döndürülmeleri mümkündür.
Rektum boşaltıldıktan ve genital organların bilinen digital kontrolleri yapıldıktan sonra, prob elle anus ve rektumun tabanından kraniale doğru ilerletilir. Anus geçildikten sonra vestibulum, vagina gibi yapılar tam bellirgin olmayacak bir şekilde ekrana yansırlar. Bu yapıların kranialinde sıvı dolu, hypoekogen
(ekogenitesi az) olan ve kranio ventrale doğru uzanan sidik kesesinin boyun kısmı saptanır. Sidik
kesesinin ventralinde, çok açık renkte olan Ramus caudalis, Ossis ischi, Ramus ossis pubis gibi
kemiksel çatının bölümleri görülebilir. Geride pekten pubiste ilk ekoya paralel olarak ilerleyen başka eko çizgileride görülebilir. Bunlar eko intensif kemik yüzeyleri ile prob arasında oluşan, bir çok
refleksiyonlardır(yansımalar). Sidik kesesine yakın, gebe olmayan ineklerde sıkça servikse rastlanır.
Canalis cervicis uteri ekointensif (yoğun ekolu) merkezi bir çizgi şeklinde seçilir. Bu çizginin cranialinde genellikle medianda corpus uteri ve coru uteriler saptanır. Aradabir uterusa sidik kesesinin yan tarafında da rastlanabilmektedir.
Uterusun bulunması amacıyla, transduker dorsale sulcus intercornuale bölgesine yerleştirilir ve ses craniocaudal ve dorsoventral ses dalgalarının laterale doğru yönelmesiyle uzunluğuna kesiti ekrana gelir. Sektor scanner'in kullanılmasıyla yüzey uzunluktan transversale döndürülür ve böylelikle
uterustan enine kesitler yansıtılabilir.
Uterusun sonografik saptanmasından sonra, transduker laterale döndürülür ve böylelikle
ovaryumlar saptanabilir. Ovaryumların digital olarak (elle) fikse edilmeleri gerekmez. İki ovaryumuda
saptamadan önce, ovaryumların sağda veya solda olduğunu söylemek, ovaryumlar bazı durumlarda
birbirlerine çok yakın durduklarından yanıltıcı olabilir.

KISRAK VE İNEKLERDE SONDALARIN (TRANSDUKER; SCANNER) KULLANIMI
3-3,5 Mhz lik (Megaherz) frekans erken embriyonal yapılar ve ovaryum üzerindeki fonksiyonel
cisimlerin saptanmasında yetersiz ve resim kalitesi bakımından iyi olmamaktadır. Bu yüzden yüksek
frekanslı ses dalgalarını kullanmak gerekmektedir.
5,0 Mhz frekanslı bir ultrasonografi ile kese şeklindeki yapılar 3-5 mm den itibaren
saptanabilirler. Düşük frekanslı ultrasonografi ile (3,5 Mhz) keseler 6-8 mm den itibaren
tanınabilmektedirler. Resim kalitesinin arttırılması amacıyla 7,5 Mhz frekansındakiler kullanılabilmekte
ama bunların 5,0 Mhz olanlardan büyük bir farklılığı yoktur. Şu varki, 7,5 Mhz lik ses dalgalarının doku
geçişliliği 4-5 cm olduğundan, bu frekanstaki problar ancak yakın olan organlarda kullanılabilmaktedir.
5,0 Mhz lik ses dalgalarının doku geçişliliği 8-10 cm dir ve böylelikle ovaryum ve uterusun erken gebelik döneminde tanısını sağlar. 3,5 Mhz frekansındaki ultrasonografinin 12-15 cm lik doku geçişliliği vardır ileri gebelikte ve patolojik olarak büyümüş olan organlarda kullanılmaktadır.

ULTRASONOGRAFİNİN KISRAK VE SIĞIRDAKi JİNEKOLOJİK ENDİKASYONLARI
Follikül
Corpus luteum ve corpus luteumdaki kaviteler
Ovaryum hematomları (kısrakta)
Ovaryum tümörleri ve kistleri
Gebelik tanısı
İkizlik veya üçüzlük
Fötal organların saptanması (Baş, Kalp ve kalp atımları, göz, costalar, thorax....)
Embryonal ölümler
Puerperal uterus (involüsyonun izlenmesi)
Endometritis ve pyometra (inek)
Pyo-, muco-, ve urometra (kısrak)
Endometrium kistleri (kısrak)
Cinsiyet tayini (inek)
Fetometrie
Memelerin yapıları (stenozlar, obstruksiyonlar v.s.)

KOYUN VE KEÇİDE ULTRASONOGRAFİ
Koyun ve keçide uzun yıllardır çeşitli ultrasonografik yöntemler kullanılmaktadır. A-Mode ve
doppler teknikleri ekrana resim göndermeyen yöntemler olarak kullanılmışlardır. Günümüzde Realtime-B-scan-Sonografi yöntemi geniş kullanım alanı bulmuştur.
Koyun ve keçide Ultrasonografi kullanımı iki şekilde olmaktadır:
1) Transkutan sonografi
2) Transrektal sonografi
İki teknik içinde 3,5-5,0 Mhz frekansındaki Linear, Sektör ve Konveks problar kullanılabilmektedir.

1) Koyunda ve keçide transkutan sonografi
Transkutan sonografi için prob arka bacakların arasındaki kılsız bölgeye, doğrudan memelerin
kranialine konulmaktadır. Bazı keçi ve koyunlarda bu bölge kılsız olduğundan, bu bölgeyi traş etmeye
gerek kalmamaktadır. Bu bölgeden erken gebe veya gebe olmayan koyun ve keçilerin uterusuna en iyi
şekilde ulaşılır. Gebeliğin son üçte birinde gebe organ kraniale doğru yöneldiğinden, kontrolün kıllı olan bölgeye doğru yönlendirilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Doğal olarak bu durumda kılların traş edilmesi gerekmektedir. Fötüslerin sayıları tam olarak öğrenilmek isteniyorsa gebeliğin 100. gününden itibaren karın altı bölgesinin 20-40 cm lik bir alanda ve iki taraflı kontrol edilmesi gerekmektedir. Gebeliğin sonuna doğru yalnızca hayvanın gebe veya gebe olmadığının saptanması isteniyor ise, probun doğrudan doğruya memelerin cranialine yerleştirilmesi yeterlidir. Transkutan sonografi gebeliğin saptanmasında; ayakta, yatar durumda uygulanabilmektedir. Ayaktaki hayvanlarda bir yardımcının sol taraftan koyunu tutması ve sağ arka ayaklarını caudale doğru yukarı kaldırması gerekir. Prob dorsale doğru, memenin önündeki tüysüz bölgeye sinus inguinalisin cranialine yerleştirilir. Deneyimli bir kişi bu yöntemle saatte 100 koyun ve keçide sadece gebe veya gebe olmadıklarını saptıyabilmektedir.
Fötusların sayısı öğrenilmek istenildiğinde, hayvanlar sırtüstü yatırıldıktan ve traş edildikten sonra kontrol edilmesi gerekmektedir.
İyi bir resim kalitesinin elde edilmesi için, prob ile deri arasında jelin olması gerekmektedir.
Koyun ve keçilerde sonografiye hazırlık olarak, kontrolden yaklaşık 12 saat önce yem verilmemesi
yerinde olur.
Güvenli bir ultrasonografik bakı için, sistemli çalışma önemlidir: İlk önce sidik kesesi
bulunmalıdır. Sidik kesesi ekosuz bir organ olarak kolay saptanır (siyah), sidik kesesinin ucuna doğru
gidildikçe gebe olmayan uterus daha açık renkte saptanabilir. Gebe olmayan uterus cornuları, genellikle sidik kesesinin kranial, ventral bazı kezde lateralinde bulunurlar. Gebeliğin olduğu durumlarda da sidik kesesinin ucuna doğru gidildikçe o çevrede uterusun bir gelişme gösterdiği gözlenir. Gebeliğin durumuna göre sidik kesesinden craniale doğru bir gelişme meydana gelir.

2) Koyun ve keçide transrektal sonografi
Trans rektal sonografi için, rektal kontrole uygun bir ultrasonografi sondasına gerek vardır. Bu
sondanın ses dalgalarını yayan bölümü, ventral ve laterale doğru döndürülebilmelidir. 10 cm uzunluk, 3 cm yükseklik ve 2 cm enindeki bir sonda ile rektal kontroller koyun ve keçide kolayca yapılmaktadır.
Transrektal kontrolden önce,kontrol edilecek hayvan mutlaka iyi bir şekilde fikse edilmelidir. Bu karşı koyma sonucu oluşabilecek yaralanmaları engeller. Ultrasonografi sondalarının uterusa doğru
yönlendirilmesi ve rektumda hareket ettirilmesi trans rektal sonografide dışarıdan oluşturulmaktadır.
Ultrasonografinin probu yeterince gergin ve dayanıklı olan sevk uzatmasına bağlıdır. Sonda bu
uzatmaya bağlı olarak rektumda kraniale doğru itilir ve orada hareket ettirilebilir. Fleksibl olan sevk
uzantıları bir yönlendirici boru kullanılarak probla olan bağlantıları kuvvetlendirilebilir. Koyun ve keçide
feçesin daha önce rektumdan uzaklaştırılması veya kontakt jelin kullanılması trans rektal sonografide
gerekmez.
Sidik kesesi saptandıktan sonra, prob ventrale gönderilen ultrases dalgalarıyla uterus görünene değin, 45°C lik  ir açıyla laterale iki tarafa doğru hareket ettirilir ve yavaşça kraniale itilir. Bazıkez feçes resim kalitesini etkiliyebilir. Probun yavaşça sağa sola hareket ettirilmesiyle veya yeni baştan işleme başlamakla bu problem ortadan kalkar.
Gestasyonun 2. veya 3. çeyreğindeki gebelik dönemindeki bakılarda karnın yukarı doğru
kaldırılarak, yardımcı olunması yararlı olur.
Transrektal sonografi, transkutana göre daha uzunca bir süre alabilmektedir. Hayvan başına 1-2 dakikalık süre gerekir. Bu uygulama şeklinde rektum mukozasının irritasyonu ve küçük kanamalar
dışında önemli yaralanmalar meydana gelmez.

ULTRASONOGRAFİNİN KOYUN VE KEÇİDEKİ JİNEKOLOJİK ENDİKASYONLARI
Follikül ve Corpus luteumun saptanması (Trans rektal yöntemle, özellikle süper ovulasyondan
sonra)
Gebeliğin saptanması
İkizlik, üçüzlüklerin saptanması
Fetometri
Hydrometra
Pyometra

KÖPEK VE KEDİDE ULTRASONOGRAFİ
Doğum ve Jinekoloji alanında, kedi ve köpekte ultrasonografi dışarıdan probun abdomene
dayandırılmasıyla yapılmaktadır. İnsan hekimliğinde kullanılan transrektal sondaların, kullanılması
mümkün gibi görünsede bu alanda bugüne değin kullanılmamıştır.
Linear, sektör ve konveks sondalar transkutan kontrollerde kullanılmaktadırlar. Küçük
hayvanlarda 5 Mhz lik sondaların kullanımı, iyi bir resim kalitesi ve yeterli doku geçiş derinliği arasında iyi bir denge oluşturmaktadır. Sonografiden önce kedi ve köpekte bir el kalınlığındaki iki meme dizisi
arasında kalan alan genital organ bölümünden göbekten önceki bölüme değin, craniale doğru traş
edilmelidir. Adipos hayvanlarda tüylerin traş edilmelerine karşın, genelde iyi ultrasonografik resimler
elde edilememektedir.
Uterusun kedi ve köpekteki ultrasonografik kontrolü, hem ayakta hemde hayvan sırtüstü
yatırılarak yapılabilir. Büyük hayvanların normalde ultrasonografik kontrollerinin ayakta yapılması
gerekmektedir, çünkü bu pozisyonda uterus ventral karın duvarına yakın durur ve laterale doğru
yönelmesi engellenmiş olur. Böylelikle kontrol kolaylaşır. Gebe veya hasta hayvanlar bu durumda çok
az hırpalanırlar.
Küçük köpek veya kediler yan taraftan veya sırt üstü yatırılarak kontrol edilirler. Uterusun
saptanması için, prob iki meme dizisinin arasındaki karın bölgesine konur. İç organların sonografik
bakısı, caudalden craniale doğru yapılmalıdır. İlk önce sidik kesesi bulunur ve sidik kesesi yol gösterici
organ niteliğindedir. Sidik kesesinin dolu olması ultrasonografi için, bir avantaj oluşturur. Dolu bir sidik
kesesi, bulguları kolaylaştırır ve akustik cam gibi etki eder. Yani sıvı ultrases dalgalarını kuvvetlendirir
ve arkada duran yapıların görünüşünü düzeltir. Sidik kesesinin dorsalinde rektum bulunur. Transversal
kontrollerde enine, konveks, yuvarlak açık eko alan bir şekilde görülür. Rektumun gerisinde barsakların ses dalgalarını absorba etmelerinden dolayı, ses dalgalarına bağlı gölgeler oluşur. Sidik kesesinin cranialina doğru gidildikçe gebe veya patolojik uterus saptanır.

ULTRASONOGRAFİNİN KEDİ VE KÖPEKTEKİ JİNEKOLOJİK ENDİKASYONLARI
Ovaryum tümörleri veya kistleri
Gebelik
Puerperal uterus
Embryonal ölümler
Pyometra, endometritis, glandüler kistik hyperplasi

GEBELİĞİN ULTRASONOGRAFİ ARACILIĞI İLE EN ERKEN SAPTANMA DÖNEMLERİ
KISRAK
15. günden itibaren erken gebelik ve ikizlik
25. günden itibaren yavrunun kalp hareketleri
İNEK
28. günden başlayarak erken gebelik
38. günden başlayarak yavrunun kalp hareketleri
35. ve 56. günler arasında ikizlik
KOYUN VE KEÇİ
20. ve 40. günler arasında gebelik trans rektal saptanabilir
40. ve 50. günler arasında gebelik trans abdominal saptanabilir
45.-100. günler arasında tran abdominal (=trans cutan) yolla yavru sayısı
bellirlenebilir. Transrektal yolla bu saptamayı yapmak kolay değildir (35.-50. günler arasında).
KEDİ VE KÖPEK
En erken 20. günden başlayarak gebelik saptanabilir
Pratikte 25. günden başlamak daha uygundur.
28.-30. günden başlayarak yavru sayıları kalp atımlarınında yardımıyla tanımlanabilir.

HORMONLARIN DOĞUM VE JİNEKOLOJİDE SAPTANMA METOTLARI




1) KİMYASAL SAPTANMA METOTLARI
Kimyasal saptamanın amacı daha önce biyoessay yöntemi ile saptanmış olan bir hormonun
kimyasal yapısının (sequenz) ortaya konmasıdır. Daha çok peptid yapısındaki hormonlarda
kullanılmaktadır.

2) BİYOLOJİK SAPTAMA METOTLARI

a)Bioassays
Prensip olarak her hormonal aktif maddenin oluşturduğu biyolojik aktivite biyoassay'in kapsamına girer (Ör: Test edilen hormon= Oksitosin; Biyolojik kaynak=Farenin uterusu; Ölçülen etki= Kasların kontraksiyonu). Burada amaç hormon verildikten sonra bir hücrenin, bir dokunun veya bir canlı hayvanın (kobay, fare, hamster....) biyolojik aktivitesini saptamaktır. Bu metod daha önceleri steroid hormonların (Östrojen,Progesteron, Cortisol, Testesteron) saptanmasında kullanılmışsada daha sonraları terk edilmiştir. Allen-Doısy test östrojen saptamada bazı kez kullanılmaktadır. Ayrıca kuvvetli biyolojik etkiden dolayı Prostaglandinlerin saptanmasıda bu yöntemle mümkündür.

b) Reseptorassays
Bu metot ile bir molekülün kendi reseptörlerine bağlanış durumu incelenmektedir. Böylelikle
hormonların yalnızca ilk adımdaki etkisi saptanır. Ama daha sonraki haber verici etki bellirlenemez.
Burada spesifik bağlantı yerlerinin (Reseptör), spesifik olmayan bağlantı yerlerine oranı
saptanmaktadır.

c) Bir hücrenin hormonsekresyon düzeyinin ölçülmesi (Hemolitik plaque-Assay)
Hormon sekresyonunun tek hücrelerde saptanıp, ölçülmesi esasına dayanır. Immunolojik
temellere dayanan bu yöntem, ımmun kompleksinin eritrositlere bağlanması, hücre membranınını
böylelikle geçirgen kılarak eritrositleri lise etmesi şeklinde olmaktadır.

3) HORMONLARIN İMMUNOLOJİK TANISI
Immunolojik tanı antikorların kendi antijenlerini selektif (=seçerek) tutmalarına dayanmaktadır.
Spesifik (=özel) antikorların yanısıra analize edilecek madde marke edilmiş yani kanıtlanmış formda
olmalıdır. Kısa bir süre öncesine değin Radioimmunoassay adı verilen radyoaktif işaretleme yöntemi
kullanılırken, günümüzde peptidlerin enzimlerle (Enzymimmunoassay) veya biotin ile (Biotin-Avidin-
Assay) işaretlenmesine dayanan test yöntemleri kullanılmaktadır. Ayrıca bazı maddelerden salınan ışık ile(Lummineszens-Assay) veya floresanrenklerle (Floresansimmunoassay) saptanacak olan molekülün işaretlenmesi gibi yöntemlerde vardır.

a) Radioimmunoassay (RIA)
Prensip olarak saptanacak hormon, bellirlenmiş düzeydeki aynı hormon ile
işaretlenmiş yapıdaki spesifik antikorla birleştirilmektedir. Inkubasyonda denge sağlanıncaya
değin, oranına göre işaretlenmiş ve işaretlenmemiş hormonlar bağlanırlar. Bağlanmış işaretli maddenin miktarına bağlı olarak, işaretli olmayan maddedeki (alınan örnek: Serum, plazma, süt) var olan miktar saptanır. İşaretlenmiş hormonun radyoaktif formda olması gerekmektedir. Yani bu testte prensip radyo aktif işaretlenmiş ve işaretlenmemiş Antijenlerin spesifik bir antikora bağlanmak için yaptıkları yarışa dayanmaktadır.
Radioimmunoassay her immunoassay gibi maddenin miktarını veya konsantrasyonunu değil,
immunreaksiyonunu ölçer.
Kısa bir süre öncesine değin Steroidlerin (Cortisol, progesteron, 17--Östradiol, Östron,
testesteron....) ölçümü RIA yöntemi ile yapılmaktaydı, fakat son yıllarda radyoaktif etkisinden dolayı bu
yöntem bırakılmış ve yerini EIA yöntemi almıştır. Ayrıca Prostaglandinlerin (Eicosanoid) analizi RIA ile
yapılmaktadır.

b) Enzymimmunoassay (EIA, ELISA=Enzyme linked immunosorbant assay)
ELISA' lar günümüzde mikropaletlerde yapılmaktadır. Antikorlar sıkıca polystrol
(mikropaletlerdeki özel odacıklar) yüzeyine tutunurlar, geriye kalan bağlantı yerleri antikor tarafından
tanınamayan protein tarafından bloke edilirler. Buraya süt proteinleri veya sığır serum albumini katılır.
İşte bu immobilize antikora ölçülecek olan solüsyondaki peptid veya protein hormonu eklenir. Burada
ölçülecek olan peptid veya protein enzime bağlanmış olan peptid veya protein ile (Antijen) antikorların
spesifik bağlanma yerleri için yarışır. Antikor nedenli az enzim bağlarsa bakılan örnekte o ölçüde fazla
peptid veya protein vardır. Bu yöntemlede steroid ve Eicosanoidlerin (PGF2, PGE, PGI.....) saptanması mümkündür.

LABORATUVAR YÖNTEMLERİ İLE GEBELİĞİN SAPTANMASI




KISRAK:

A-Biyolojik yöntemlerle gebeliğin saptanması:

ASCHEIM -ZONDEK-KÜST-TEST
İnsan hekimliğinde kadının gebelik sırasında idrarında yeterince açığa çıkan Choriongonadotropin (HCG) nin saptanmasında kullanılan bu test, kısraklarda da kanda var olan ve
endometrial cuplarda yapılan Serumgonadotropinlerin (PMSG) saptanmasında kullanılmaktadır.

Testin yapılabilmesi için Kısraktan 50ml kan Vena jugularisten alınır. Steril tüpteki kan sentrifüje
edilip serumu alınır (Eğer kan labortuvara gönderilecekse serum olarak gönderilmesi dayanıklılığını
arttırdığı gibi, reaksiyona girma güvenirliliğinide arttırır).
Deney sırasında buz dolabında saklanması gereken serum, dört tane 6-8 gr ağırlığındaki beyaz
farenin her birine yarım günlük aralıklarla beş kez 0,4 ml enjekte edilir. 48 saatlik dinlenmeden sonra
fareler öldürülür ve bunların ovaryumları folliküllerin büyüklüğü, kan noktaları ve corpora lutea
oluşumları yönünden incelenir.
Dört fareden her ikisinin ovaryumunda kan noktacıkları veya corpora lutea saptanırsa deney
positif olarak değerlendirilir. Yalnızca bir farede bu tip değişiklikler meydana gelirse bu bulgunun
rastlantısal olduğu kararına varmak gerekir. Büyük farelerde enjekte edilen dozun iki katına çıkarılması
gerekmektedir.

Test solüsyonu: Kan-Kan serumu, 50-25 ml
Deney süresi: 4-5 gün
Deney hayvanları: infantil fareler(kobay) veya büyük fareler; yalnızca bir kez
kullanılabilirler
Hangi günler: Gebeliğin 42. ve 120. günleri arasında
Güvenirliliği: yaklaşık %98
Ascheim-Zondek-Küst testinin bir çok modifiye edilmiş şeklinden SANTAMARINA metodu en
fazla kullanılanı olmuştur. Bu test için kısraktan yalnızca yaklaşık 10ml kan alınır, 2 saat bekletilir, daha sonra 4-6 saat 4 C de buz dolabında bekletilir ve sonunda santrifüje edilir. Hemolize olmuş veya bakteri yönünden kirlenmiş olan kana 1000 IE penisilin ve 10 mg streptomisin konularak 6 saat buz dolabında saklandıktan sonra yeniden kullanılabilir.
Kan serumunun soğukta korunması sonucu gonadotropinlerin yapıları bozulmaz ve aktif kalırlar buna karşılık yüksek derecelerde 24 saat içinde reaksiyon oluşturmak için yetersiz hale gelirler.

KURBAĞA TESTİ (GALLİ-MAİNİNİ-TESTİ):
Ergenliğe ulaşmış kurbağaların iki cinside Gonadotropinin kullanılmasıyla doğrudan doğruya
sperma ejakülasyonu veya yumurtlama ile yanıt verirler.
Yaş, cinsiyet tayini ve deneyde kullanılamayacak hermafroditlerin saptanması zor olduğundan
deney hayvanlarını PMSG ile ön testten geçirmek daha yerinde olur.
            Testin uygulanması kolaydır. 2-3 ml kan serumu dorsal lenf kesesine enjekte edilir.
En geç 2-3 saat içerisinde yumurtlama veya sperm ejakülasyonu oluşur. Dişi hayvanlarda
yumurta deformasyonlarını önlemek için hayvanları suya yerleştilen bir süzgeçin içine yerleştirmek
yerinde olur. Erkek hayvanlarda bir pipet aracılığıyla kloaka sıvısı alınır ve bir lam üzerine froti yapılarak sperma bakısı yapılır.

Test sıvısı: Kan-Kan serumu 10-20 ml
Deney süresi: bir kaç dakikadan- bir kaç saate kadar
Deney hayvanları:Su kurbağası (Rana esculenta), Kara kurbağa (Bufo vulgaris)
İki cinsiyette(erkek ve dişi) kullanılabilir. Erkekler yeğlenir.
Hayvanlar deneyde çok kez kullanılabilirler.
Hangi günler: 40. ve 135. günler arası
Güvenirliliği: %98-100
ALLEN-DOISY TEST
Infantil kemiriciler östrojenlerin enjeksiyonları sonucu tipik dört dönemli vagina siklusu
gösterirler.
Diöstrus= Dinlenme dönemi (vaginal mukoza bazal hücre oluşumları ve sekret oluşturan Silindir
hücre tabakasından oluşur). Vaginal froti az lökosit ve sekret izleri içerir.
Proöstrus= Yapım dönemi. Çekirdekli Silindir hücreleri Vagina lumenine atılırlar. Lökosit ve
sekrete rastlanmaz.
Östrus= Kızgınlık dönemi. Silindir hücreler yerine düz, yassı, keratinize çekirdeksiz hücreler
lumene atılırlar. Uterus kalınlaşmıştır(pozitif reaksiyon)
Metöstrus= Yıkım dönemi. Lökositler mukozaya sızar ve onu basal tabakaya değin yıkımlarlar.
Bir çok lökosit saptanır.
Gebe kısraklar 4 aydan başlayarak artan ölçüde Östrojen saldıklarından dolayı buna dayanarak
gebelik saptanabilir.
Reaksiyonun oluşturulabilmesi için 50 ml idrar alınır. İdrarın filtrasyonu yapıldıktan ve hafifçe
asitlendikten sonra deney hayvanlarının her birinin sırt bölgesine (fareler) yarım günlük aralıklarla 0,2-0,3 ml idrar subkutan(s.c.) enjekte edilir. 24 saatlik bir dinlenme döneminden sonra yarım günde platin bir öze yardımıyla vaginal sekret örnekleri bir lam üzerine yayılır ve Metilenblu ile boyanarak bakılır.
Preperatı yorumlarken reaksiyonu tam anlamıyla positif değerlendirmek için tümüyle çekirdeksiz keratinize hücrelerin saptanması gerekir. Çok az görülen yanlış sonuçlar (%1-2) ya deney
hayvanlarının cinsel yönden gelişmiş olmalarından veya materyal alımının östrus sırasında olmasından kaynaklanmaktadır.

Test sıvısı: Idrar, 50 ml
Deney süresi: 4 gün
Deney hayvanları: infantil beyaz fare, birçok kez kullanılabilir
Hangi günler: 120 günden itibaren
Güvenilirliliği: %98

B-IMMÜNOLOJİK YÖNTEMLERLE GEBELİĞİN SAPTANMASI:

HEMAGLİTÜNASYON INHIBİSYON TESTİ (HHT) ve KISRAK IMMÜNOLOJİK GEBELİK TESTİ
(Mare immunological pregnancy test, MIP)

Testin prensibi bir Antijen-Antikor reaksiyonunun spesifik reaksiyon gösteren indikatör sistem
aracılığı ile görünür hale getirilmesidir. Test için gerekli olan öğeler (Tutucu solüsyon, Tampon
solüsyonu, Antiserum, Hücresüspansiyonu, Kontrol solüsyonu) bir test kabında belli bir sıraya sokulup,
üretilir. Eritrositlerin aglitünasyonu oluşmaz ise, bir gebelik durumu vardır. Bu güvenli ve hayvanların
bulunduğu yerde yapılabilen testin kullanılmasıyla diğer metodlara pek gereksinim kalmamaktadır.
Şu varki, yavru ölümlerinde bu testle uzunca bir süre yanlış pozitif sonuç alınabilmektedir.

Test sıvısı: Birkaç damla kan serumu
Deney süresi: 2 saat
Hangi günler: 40.-115. günler arası, 115. günden sonra güvenirliliği az
Güvenirliliği: %95' in üzerinde. 45 ile 100. gün arasında %100
Aynı şekilde güvenli ve 40.- 120. günler arasında kolayca uygulanabilen, PMSG antiserumuna
Lateks' in (Antikor ile duyarlılaştırılmış polystyrol partikülleri) bağlanmasıyla aglitünasyon (gebelikte)
gösteren testlerde vardır (RAPİ TEX- PMSG).


PROGESTERON
Kan Östrustan 18-23 gün sonra alınır. Bulunan değer 1,5ng/ml veya daha fazla ise
böylece gebelik olduğu söylenebilir (%80), gebelik 1,5 ng/ml ' nin altında ise kısrağın
gebe olmadığı %100 söylenebilir.

BAMBERGE GÖRE FECESTE ÖSTROJEN ARANMASI
Bu metoda göre elde edilen sonucun doğruluğu %99 olmaktadır. Bu yönteme göre pozitif sonuç kısraklarda 15. gebelik haftasından başlayarak Enzimimmunoassay testi ile saptanmaktadır (15 ng/g).
Bu yöntemin büyük kolaylığı hayvanların dışkıladığı yerden (dışkı diğerlerininki ile karışmamak koşulu ile) dışkının alınıp rahatlıkla bakı için gönderilebilmesidir.
Aynı şekilde güvenli ve 40.- 120. günler arasında kolayca uygulanabilen, PMSG antiserumuna
Lateks' in (Antikor ile duyarlılaştırılmış polystyrol partikülleri) bağlanmasıyla aglitünasyon (gebelikte)
gösteren testlerde vardır (RAPİ TEX- PMSG).

PROGESTERON
Kan Östrustan 18-23 gün sonra alınır. Bulunan değer 1,5ng/ml veya daha fazla ise
böylece gebelik olduğu söylenebilir (%80), gebelik 1,5 ng/ml ' nin altında ise kısrağın
gebe olmadığı %100 söylenebilir.

BAMBERGE GÖRE FECESTE ÖSTROJEN ARANMASI
Bu metoda göre elde edilen sonucun doğruluğu %99 olmaktadır. Bu yönteme göre pozitif sonuç kısraklarda 15. gebelik haftasından başlayarak Enzimimmunoassay testi ile saptanmaktadır (15 ng/g).
Bu yöntemin büyük kolaylığı hayvanların dışkıladığı yerden (dışkı diğerlerininki ile karışmamak koşulu ile) dışkının alınıp rahatlıkla bakı için gönderilebilmesidir.

C-KİMYASAL YÖNTEMLERLE GEBELİĞİN SAPTANMASI

CUBİNİ REAKSİYONU I (ORJİNAL METOD)

Sülfürik asit Östrojenlerle birleştiğinde spesifik nohut yeşili floresans niteliğinde bir renk
vermektedir. Kısraklar gebeliğin 120. gününden itibaren idrarla artan ölçüde östrojen attıklarından, bu
reaksiyon gebeliğin saptanması için uygundur. İdrar Östrojen içermiyor ise reaksiyon sonunda koyu
kırmızı renkten kahverengiye değin değişen bir renk oluşur. Östrus sırasında alınan idrar sonucu yanlış sonuçlar elde edilebilir.

Yapılışı:

1. 15 ml idrar 3 ml konsantre edilmiş hidroklorik asit ile karıştırılır ve 10 dakika kaynayan suda
(benmaride) bırakılır.
2. Soğutulmuş karışım, bir separatör (ayırıcı) huniye aktarılır, 18 ml benzol eklenir ve yaklaşık
50 kez çalkalanır. Böylelikle benzol ekstraksiyona uğramış Östrojenden ayrılır ve üste doğru çıkmaya
başlar.

3. Altta kalan idrar atılır, ve üstteki benzol ekstraktına 10 ml konsantre sülfürik asit katılır. Bu
karışım dikkatlice 20-30 kez çalkalanılır.

4. Birkaç dakika içinde sülfürik asit benzolden ayrıştırılmış Östrojen ile alta çöker. Benzol ise
yukarı çıkar.

5. Sülfirik asit karışımı bir tüpün içine aktarılır ve 5 dakika benmaride C de bırakılır. En geç bir
iki saat içerisinde reaksiyon pozitif ise ışıkta nohut yeşili renk ve floresans görülebilir.

Test sıvısı: Idrar, 15 ml
Deney süresi: yarım veya bir saat
Günler: 120.-130. günlerden başlayarak gebeliğin sonuna kadar
Güvenirliliği: %98

CUBUNİ REAKSİYONU II
Bu metodla 90. günden itibaren, gebeliğin saptanması mümkündür. Bu metodta orjinal metod
şüpheli olursa 15 ml idrar yerine 100 ml idrar kullanılır.
Eğer kısraklar doğumdan 2-3 hafta önce bulunuyorlarsa veya kısrakların gebeliği 90.-120.
günler arasında ise (90-100 gün: 800 ml idrar; 100-120 gün:400 ml idrar) bu test kullanılmaktadır.
Yapılışı:
Bu metodta orjinal metod, idrarın buharlaşması ve benzol fraksiyonlarının sodium karbonat ve
Sodyum hidroksit solüsyonları ile yıkanmasıyla geliştirilmiştir.

ROMMELE GÖRE KOMBİNE METOD
Komplike olan bu metod ile gebeliğin kısraklarda 70. günden itibaren saptanması mümkündür.
Östrojenin komplike bir metod ile saptanmasına dayanır.

İNEK
Sığırda gebeliğin labortuvar koşullarında saptanabilmesi amacıyla kullanılan birçok yöntemden
(Glukoz konsantrasyonunun ölçümü, İdrarda östrojen aranması v.b.) fazla başarı elde edilememiştir.
Gebeliğin sığırda labortuvar yöntemi ile saptanmasında önemli olan testler şunlardır.
a) Östronsülfatların sütte saptanması
Östronsülfatlar embryonal ve endometrial dokular arasında bulunur. Oradanda çeşitli yollardan
süte katılır. Gebe olmayanlarda Östronsülfat değeri 30pg/ml' nin altındadır. Çiftleşmeden sonraki 40.-
60. günlerde 150pg/ml' ye yükselmektedir.

b) EPF (Early pregnancy factor)
Annenin organizmasında döllenmeden sonra oluşan ve yavruya karşı immunolojik karşı koyma reaksiyonlarını baskılayan bir faktördür. Çiftleşmeden sonra 2-3 gün içerisinde saptanır.

c) Progesteron değerinin saptanması
Bu yöntem sığırda en fazla kullanılan yöntemdir. Progesteron değerleri Corpus luteumun
olmadığı Östrus sırasında en düşüktür. Bu değer kanın plazmasında yaklaşık olarak 1ng/ml ve altında
bulunmaktadır. Gebelik sırasında ise çiftleşmeden 19 -24 gün sonra hayvan gebe ise (daha doğrusu
corpus luteum varsa) değerler kan plazmasında 5-8 ng/ml' ye çıkmaktadırlar. Çiftleşmaden sonra kan
plazma progesteron değerleri 1-2 ng/ml' nin altında ise gebelik olmadığı ortaya çıkar.
Progesteron değerlerini, kan plasma ve serumunda saptamanın yanısıra, süttede saptamak
mümkündür. Sütte süt yağı, tam süt, yağsız sütte yapılan laboratuvar incelemelerine bağlı olarak
değerler değişmektedirler. Süt yağında yapılan progesteron bakılarında Östrustaki değerler 30 ng/ml
iken gebelikte bu değerlerin >90 ng/ml olması gerekmektedir. Buna karşılık tüm sağımdan sonra kalan
sütte progesteron değeri saptandığı zaman, bu değerler Östrusta 5 ng/ml buna karşılık gebe olanlarda
(=fonksiyonel corpus luteum var deyimi daha doğrudur) > 8-12 ng/ml arasında ölçülür. Ayrıca renk
ayrımına dayanan, gebelik () ve gebelik (-) ayrımını renk değişimine bağlı olarak yapan progesteron
testleride bulunmaktadır.
d) İdrar ve feçeste östrojen aranması
Östrojenlerin sığırlardaki atılımı Östradiol-17 şeklinde (%90) idrarda bağlanmaktadır (Konjuge).
Feçeste ise serbest bir şekilde bulunmaktadır. 5 aylık gebe ineklerde değerler 300 ng/ml ve üzerinde
bulunmasına karşın, mumifiye yavrularda 100 ng/ml ve daha aşağı değerler bulunmuştur. Bu değerler
intra uterin yavru ölümlerinde de bulunmuştur (100 ng/ml). Kan ve idrarda yapılan Östrosulfon bakıları
sonucu canlı yavrularda değerler 0,2-4,0 ng/ml iken, ölü olanlarda 0,15-1,8 ng/ml olarak saptanmıştır.
Feçeste yapılan Östrojen bakıları aracılığıyla konulan gebelik tanıları 18. gebelik haftasından
başlayarak yapılmaktadır. 200 ng/g ve üzerindeki değerler gebelik bakımından güvenilir verilerdir.
Feçeste total östrojen bakılması daha iyi sonuçlar vermektedir.
e) Plazma ve sütte Östronsülfat
Gebe hayvanda ana-asıl östrojen olan östronsülfat, yavru sularında 52. günden önce
saptanabilmekte ve bu yapıda 70. günden itibaren kan plazmasında saptanabilmektedir. Bu yöntem
süttede uygulanabilmekte, günümüzde doğrudan yağsız daha iyisi kazeinide ayrılmış süt ile yapılan
doğrudan saptama yapabilen immün testler kullanılmaktadır. Pratikte gebeliğin 120. gününden itibaren
bu test yapılabilmektedir.
90. günden itibarende yapılabileceği kanıtlanmaya çalışılmaktadır. Gebelikte değerler 0,4 nmol/l ile ilerleyen gebeliğe bağlı olarak 3 nmol/l arasında değişmektedirler. Mastitisli ineklerde bu test ile doğru sonuç alınmamaktadır.

KOYUN VE KEÇİ

a) Mukozadan yapılan biyopsi metodu
Gebelik sırasında koyunda vestibulumun mukozası, çok katlı, poligonal, tavla zarı formunda
epitellerden oluşmuştur. Lökosit infiltrasyonları da görülmektedir. Gebelik olmadığı durumlarda hücreler yüzeysel olup, yanlamasına duran kıvrımlı tek tük olarak seçilirler.

Test materyali: vestibulumdan alınan nohut tanesi büyüklüğündeki parça
Deney süresi ve boyama : Vulva iyice temizlendikten sonra nohut tanesi büyüklükte bir parça vestibulumdan kesici pens, makas veya biyopsi aleti aracılığı ile alınır. Örneğin hymenal ringin kranialinden alınmasına özen gösterilmelidir. Alınan parçalar değerlendirilene değin %5 lik
formalinde(Formaldehit,Formol) tutulabilirler. Dondurularak yapılan kesit (Dondurma mikrotomu)
Hemotoksilin-eosin boyama yöntemine göre yapılır. 2-3 kişi ile bir saatte 30 koyununun biyopsisini
yapmak mümkündür.
Süre: 30.-130. günler arasında
Güvenirliliği: %95

b) Servikal sekretin değerlendirilmesi
Bu test kaynama sırasında serviks sekretinin değişik bir yapı kazanmasına dayanmaktadır.
Gebe hayvanlarda yuvarlak formunu korur, rengi griden süt rengine değin değişir. Ortada renk kahverengi ve perifer koagüle olmuştur. Koyun ve Keçilerin gebe olmadıkları durumda ise, sekretin hemen dağıldığı gözlenir.
Test materyali: Orificium uteri eksternadan sekret
Deney süresi: Suda 1-3 dakika kaynatılır
Süre: Gebeliğin 6. ve 15. haftaları arasında
Güvenirliliği: 100%
Deneyin yapılışı: Sekret orificium uteriden bir spekulum ve öse yardımıyla
alınmaktadır. Bu metodun dezavantajı bazıkez yeterince
sekret alınamamasıdır.

c) Progesteronun saptanması
Progesteron değerlerinin ölçümü sığırda olduğu gibi, koyun ve keçidede en fazla kullanılan
yöntemlerden biridir. Gebe olmayan koyunlarda çiftleşmeden sonraki 10. ve 14. günlerde progesteron
değerleri 3-4 ng/ml ye ulaşırsada, bu değer 15. ve 16. günlerde 0,1 ng/ml ye düşer. Buna karşın 17.-20. günlerde kan serumundaki progesteron değerleri 0,5 ng/ml' yi aşarsa bu gebelik olgusunu gösterir.
Gebe değil tanısı bu yöntemle %100' ü bulmaktadır. Gebe tanısında, embryonal ölümler ve yanlış
reaksiyonlar ve gebelik corpus luteumu progesteron değer sınırlarının diğer corpus luteum yapılarından ayrılması için bir ön çalışmanın yapılmaması gibi faktörler bu oranı %80' e düşürürler. Bu arada koyunda progesteronda luteal sentezin yanında plasentarında ortaya çıktığı unutulmamalıdır.
Koyunda progesteron kan serum değerleri arasında yavru sayısına bağlıda farklılıklar bulunmaktadır. Genel olarak, bir yavru gebeliğinde 2ng/ml ve üstü, ikizliklerde bu değer artar ve üçüzlüklerde 6-9 ng/ml' ye ulaşır.
Keçilerde ise, çiftleşmeden 22-26 gün sonra gebelik durumunda tam sütte 10ng/ml ve üzerinde değerler saptanabilmektedir. Test güvenirliliği %86-90 arasındadır. Yanlışlık var olan peryodik corpus luteuma bağlı olabilmektedir. Buna karşılık 1-2ng/ml' nin altındaki değerler %100 oranında gebelik olmadığını ortaya koymaktadır. Ortalama olarak kan plazması ve yağsız sütteki <2 ng/ml, tam sütteki <5 ng/ml ve süt yağındaki <30 ng/ml değerleri gebeliği negatif olarak tanımlarlar (Bu değerler sığırlar içinde geçerlidir). Positif değerler ise kan plazması ve yağsız sütte >3 ng/ml, tam sütte >10 ng/ml, süt yağında 100 ng/ml değerlerinden başlamaktadır. Yukarıdada belirtildiği gibi negatif gebelik sonucu bu yöntemle %100 oranında saptanabilmektedir.

d) Östrojen'in saptanması
Koyunlarda östronsulfatların (E1) kanda saptanması ile yapılmaktadır. E1 lerin saptanması
gebeliğin yarısında yapıldığından ve bu yöntemin ilerleyen gebelikte kuruya çıkarılmaya bağlı olarak,
sütte bir önemi yoktur. Feçeste tüm östrojenlerin veya Östradiol-17 ların ölçülmesi gerekmektedir
(Östron 15 ng/ml, Östradiol 17- 5 ng/ml). Gebe olmayanlarda Östron değeri 10 ng/ml olarak saptanır.
Keçide de östrojen ölçümleri yapılamsına karşın diğer metodlar karşısında pek önemli olduğu
söylenemez.

KEDİ VE KÖPEK
Kedi ve köpekte progesteron testinin veya diğer yukarıda anlatılan yöntemlerin, gebeliğin saptanması açısından fazla bir önemi yoktur.


LABORATUVAR YÖNTEMLERİNİN DOĞUM VE JİNEKOLOJİDE DİĞER KULLANIM
ALANLARI

PROGESTERON TESTİNİN KISRAKLARDA KULLANILDIĞI DİĞER ALANLAR

Normal siklusta progesteron kısrakta, ovulasyondan 24 saat sonra ölçülebilmekte ve 6 gün
içinde en yüksek düzeye çıkmaktadır (6ng/ml süt değeri). Progesteronun yeniden düşmesi 12. günden
itibaren olmakta ve 15.-19. günlerde en alt düzeydedir (1ng/ml süt) . Bu yüzden progesteron kısraklarda düzensiz sikluslarda, mevsime bağlı asikli (=siklus aktivasyonu görülmemesi) gibi fizyolojik-hormonal bozuklukların saptanmasında da kullanılmaktadır. Bunun yanısıra ovulasyonun determinasyonu gibi fizyolojik ( ovulasyondan önce 1ng/ml bir gün sonra >1 ng/ml ;3-5 ölçüm gerekmektedir), corpus luteum persistenz, inaktif ovaryum gibi jinekolojik bozukluğa bağlı olaylarda da kullanılmaktadır.

PROGESTERON TESTİNİN SIĞIRDA KULLANILDIĞI DİĞER ALANLAR
Progesteron düzeyinin kanda ve sütteki düzeyi ve belirli dönemlerdeki değişimine bağlı olarak, siklus değişiklikleri, embriyonik ölümler, siklus bozuklukları saptanabilmektedirler. Palpasyon ile saptanan, sakin kızgınlık, asikli, corpus luteum pseudograviditatis gibi buguların, progesteron test ile
desteklenmesi tanıyı dahada kolaylaştırmaktadır.
Tohumlama zamanının saptanmasında süt yağındaki çalışmalardan çok iyi sonuçlar alınmıştır
(Östrus sırasındaki değer 20ng/ml ve altındaki değerler). Tohumlama sırasında inseminasyonun
yaklaşık %30' u corpus luteum bulunduğu yanlış dönemde yapılamaktadır. Progesteron testinin
kullanılması ile bu oran büyük ölçüde aşağı çekilebilmektedir. Tohumlamadan 5-7 gün sonra kanda
veya sütte progesteron değerlerinin yeniden ölçülmesiyle ovulasyonun oluşup oluşmadığıda
ortaya konabilir (Süt yağında yapılan ölçümler Tohumlama zamanında 20ng/ml'nin altında olan
değerlerin, tohumlamadan altı gün sonra yaklaşık 90-100 ng/ml ye yükseldiği saptanmıştır). Bunun
yanısıra progesteron testi aracılığı ile sürü kontrolü de yapılabilmektedir. Tohumlamadan 19-21 gün
sonra yapılan testler tekrar östrus gösteren (repeed-breder; geri dönen) ineklerin saptanmasında da
önemlidir.
Asiklinin sakin kızgınlıktan ayrılması çiftleşme veya sağıtım açısından önem taşıdığından,
hayvan başına 7-10 gün aralıkla alınan kan veya süt örneklerinde progesteron değerlerinin
saptanmasıyla, sorun aydınlatılabilmektedir.
Progesteron kullanımı sağıtım ve biyoteknolojik önlemlerin alınmasında da olmaktadır:
Puerperal dönemin progesteron ile düzenli kontrolü ile ovaryum üzerindeki kistik oluşumların
saptanmasıda mümkündür (Folliküler Kistler, Corpus luteum kisti, luteal insufiziens). Embryo transferde alıcı (=rezipient) hayvanların seleksiyonunda progesteron testi büyük ölçüde yardımcı olmaktadır, çünkü corpus luteum rektal palpasyonla bazı kez yanlış saptanabilmektedir. Yine embryo transferde verici (=donor) hayvanların süper ovulasyon sağaltımında reaksiyonun progesteronun yüksekliğine bağlı olarak (Kan plasmasında 10ng/ml iyi reaksiyon göstermeyenler, 20-25ng/ml iyi reaksiyon gösterenler) saptanabilmektedir.

PROGESTERON TESTİNİN KÖPEKLERDE KULLANILDIĞI DİĞER ALANLAR
Köpeklerde progesteronun kullanıldığı en önemli alan tohumlama veya çiftleşme zamanının
saptanmasıdır. Progesteronun plazmada 2 ng/ml' ye ulaşması LH düzeyinde bir artışı göstermektedir.
Progesteron değerlerinin 5-10ng/ml düzeyine ulaşması ile çiftleşmenin 12-48 saat içinde olabileceği
ortaya konmuş olur.