30 Nisan 2016 Cumartesi

Dünya Veteriner Hekimler Günü

Dünya Veteriner Hekimler Gününüz Kutlu Olsun

Dünya Veteriner Hekimler Günü

Baytarizm

Veteriner Hekimler Günü, ilk olarak 2008 yılında gündeme gelmiş ve Dünya Veteriner Hekimleri Birliği'nin (WVA) 2000 yılında, her nisan ayının son cumartesi gününü "Veteriner Hekimler Günü" olarak ilan etmesi ile kutlanmaya başlamıştır. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) ve Dünya Veteriner Hekimleri Birliği (WVA); her yıl, ulusal veteriner hekimler dernekleri tarafından hazırlanan en başarılı projeyi ödüllendirmek amacı ile Dünya Veteriner Hekimler Günü Ödülü verilmesine karar aldılar.Türkiye'de Veteriner Hekimler Günü ilk olarak 28 Nisan 2001'de Türk Veteriner Hekimleri Birliği'nin düzenlediği organizasyon ile kutlanmıştır.

Baytarizm Baytarizm. Yeni bir akım, yeni bir felsefe.

18 Nisan 2016 Pazartesi

Özel Patoloji - Deri Hastalıkları Ders Notları


DERİ HASTALIKLARI


Deri yüzeysel olarak en fazla alanı kapsar. Derinin sıkıntısı şudur; 3 aşağı 5 yukarı lezyonlar birbirine benzer, öldürmez ama süründürür. Klinik semptom etiyolojiden farklı olarak çok paralellik gösterir. Derinin görevleri; bariyerdir. Dış ortamla vucudun genel yapısının arasındaki ana duvarımız deridir. Fiziksel kimyasal etkilere karşı ilk deri karşımıza çıkar. Suyu tutar su dengesini sağlar. D vitami sentezınde görevlidir. Sekretorik aktivite gösterir. Sağlam deri fizyolojik etkilere karşı, fizyokimyasal etkilere karşı, patojen etkenlere karşı bariyer oluşturur ve bu bariyer herhangi bir bozukluk meydana gelmediği sürece geçirgen değildir. Yani portanteriyor oluşması gerekir(bir giriş olması gerekir). Giriş noktası ne olabilir. Deri bütünlüğünün bozulması ile bir portanteriyor oluşabilir. Derinin ıslak kalması , kuruması kıl örtüsünün çok kısaltılması(koyunlar traş edildikten sonra birçok deri hastalığıyla karşılaşılabilir). Beslenme bozuklukları derinin bütünlüğünü bozar, sitemik enfeksiyonlarda da deri lezyonlarıyla karşılaşılabilir. Deri epidermis ve dermis olmak üzere iki yapıdan oluşur. Kıl folikülleri ve deri bezleri de derinin yapısına katılır.
Epidermis:kalınlığı değişiktir ama ortalama 25 mikron kalınlığı vardır. Taban yastığı gibi sürekli olarak deri fiziksel etkenlerle karşılastıgı yerlerde 900 mikrona kadar ulaşabilir.
                Epidermis devamlı üretimde bulunan holokrin bir bezdir;
1.       str. bazale
2.       str. spinozum
3.       str. granulozum
4.       str. korneum
str. bazale: sürekli olarak mitotik aktivite gösterir. Burada sürekli keranotisitler (deri epiteli; yassı epitel) hücreleri sürekli olarak mitozla çoğalır.
Str. spinozum:desmozomlarla birbirlerine bağlananlar dikensiz çıkıntıları vardır.
Str. granulozum: keratohiyalin granülleri karşımıza çıkar. Yani keratinize olmaya başlamıştır.
Str. korneum:ölü olarak kabul edilir ve bu sürekli olan bir döngüdür. Aktif olarak kontrol edilir. Ortalama derinin kalınlığı bulunduğu bölgeye değişmekle beraber ortalama 14-15 hücre tabakası şeklindedir, epidermisteki hücrelerin %85’ini keratonositler oluşturur. Yani epitel hücreleridir. Bunun dışında melanositler, langarhans hücreleri ve merkel hücreleri yer alır.
Melanositler: deriye rengini veren melanın sentezleyen hücrelerdir. Str. bazalede yer alır. Hematoksilen eozin boyalarla kahverengi renkte boyanır. Kıl folikullerin çevresinde epitel hücreleri arasında melanositlerle yaygın olarak karşılaşılır. Normal bulunması gereken yer, str. bazale ve kıl folikullerının etrafıdır. Bunların dısında gorurseniz ya hiperpigmentasyon vardır ya da melanomdur.
Langerhans hücreleri: deride bulunan antijen sunan hücrelerdir. Yani aktif monosit makrofaj sistemine ait olan hücrelerdir. CD1+’dirler  ve hayvanlarda çoğu zaman görülmemekle birlikte tenis raketi organeline sahiptirler. Bunların epitel kat içinde ortalaması oldukça yaygındır. Bir antijenle karşılasıldığı zaman direkt orada hücrelerin bulunması gereklidir. Direk fagositoz yapıp diğer yangı hücrelerine sunmaları gereklidir.
Merkel hücreleri: sensorik hücreler bunlar. Epitel kökenli olmalarına rağmen nöronlarla direk baglantıları vardır. Dokunulduğunda hissetmeyi sağlayan hücrelerdir. Sensorik nöronlarla temas halindedirler. Aktif nörotransmitterler salgılarlar ve buradaki sensorik nöronun uzantısını uyarırlar.
Birde lenfositler var. İntraepiteryal yerleşim gösterenler. Bunlar total lenfositlerim %2’sini oluştururlar. CD8+’dirler. Özellikle ruminantlarda ve farelerde önemlidirler.
Dermis epidermis sınırı insanlarda rete ridge denilen girintili çıkıntılı yapıdadır, düz değildir. Dermisle epidermisin birbirine kenetlenmesini sağlayan yapılardır. Hayvanlarda kıllı bölgelerde bu rete ridge yoktur, düzdür. Dermisle epidermisi birbirine tutturan şey kıl folikülleridir.
Dermis: Dermiste bazal  membrana yaklaşıldığı zaman lamina papilla ve lamina densa olmak üzere iki tane yapı vardır.  Dermiste kollagenler yer alır. Kollagen deri hastalıkları hayvanlarda çoğu kalıtsal olarak karşımıza çıkar ama insanlarda daha yaygındır. Tip1 ve 3 kollagen en fazla bulunur. Bunun yanında tip4 ve 7 kollegende  her zaman bu bölgelerde bulunabilir.  Dermisin epidermise hem destek olma hemde deri elastikiyeti vermesi belli direnç sağlarken bununla beraber elastikiyeti kaybettirmeden direnç sağlaması gerekir.
                Kan damarlarının çevresinde ise mast hücreleri yer alır.(mast hücreleri n’apar ? en çok deride yer alır. Metakromazi özelliği gösterirler.)
Kıl folikülleri: kıl folikullerı basit ve birleşik kıl folikülleri halindedir.  Hayvanlardaki çoğu kıl folikülü birleşik anagen  yani aktif olarak çalışan büyüyen kıl folikülleri olduğu gibi telogen  yani dinlenme halindeki kıl folikülleride vardır. Birde arada geçiş halinde olan katagen kıl folikülleride yer alır. Hayvanlarda özelleşmiş kıllar sinüs ve tylotrich kıllarıdır. Bunların köklerinde sensorik motor nöronlar vardır  ve hem uyarımları alırlar hem de mekanik etkileri  hissetmelerini sağlar.
Yağ bezleri:  holokrin bezlerdir. Kıl bezlerıyle bağlantılıdırlar. Yağ üretirler. Yani kılların yağlanmasını sağlarlar. Kılların yağlanması mikroçevre yaratır. Isının termoregulasyonunda önemlidir. Islanmaya karşı bariyerdir. Antibakteriyel etkisi de vardır.
Ter bezleri: apokrin ve ekrin olarak ikiye ayrılırlar. Apokrin olanlar kıl folikülleriyle direk bağlantılıdırlar. Yani teri direk kıla verirler. Ekrin olanlarsa kıl folikülleriyle bağlantılı değildirler. Ter bezlerinin çoğu insanlarda ekrin, hayvanlarda ise apokrindir. Ekrin ter bezlerının diğer ismi melokrin ter bezleridir.
Subkutis(hipodermis): kan damarları, sinir telleri, yağ doku(adipoz doku, destek sağlar) bulunur.
EPİDERMİS DEĞİŞİKLİK OLARAK NELERLE KARŞILAŞILIR
1.       hiperkeratoz; en sık karşılaşılandır. Hiperkeratozis neydi? Keratinin fazla miktarda oluşması. Temel nedeni alt taraftaki epitelin aşırı şekilde üremesine bağlı olarak hiperkeratoz şekillenmesidir. Epitel tabakasındaki hiperplazi, üst tarafta str.korneum tabakasında kalınlaşmayı tanımlar. Eğer çekirdek kırıntıları içermiyorsa ortakeratotik hiperkeratoz olarak adlandırırken çekirdek kırıntıları içeriyorsa parakeratotik hiperkeratoz olarak adlandırır.
2.       Hipergranülozis: str. granulozum hücrelerinin sayısal olarak artmasını tanımlar. Sadece str. granulozum hücrelerinde artış olacaktır. Ama çogunda hiperkeratozis ve hipergranülozis bir arada karşımıza çıkar.
3.       Epidermal hiperplazi: epidermisin total olarak yani granuloza, spinoza, bazale, korneum katmanlarının komple kalınlaşmasını tanımlar.
4.       Akantozis: spesifik olarak str. spinozum hücrelerinin artmasını tanımlar. Belirlemek çok daha kolaydır. Çünkü akantoz olduğu zaman rete ridge şeklinde parmakvari tarzında dermis içerisine girmiş epidermis karşımıza çıkar. Çoğu deri lezyonunda akantoz ve hiperkeratoz karşımıza çıkar.
5.       Spongiyozis: süngerimsi bir görünüm. Bu da intraselüler ödemi gösterir. Hücreler arasındaki ödem sıvısını tanımlar. Pek çok hastalıkta allel otoimmun hastalıkta  başlangıç evresinde intraselüler ödem karşımıza çıkar. İntraselüler ödem, hidropik dejenerasyon yada daha şiddetli  balonumsu dejenerasyon karşımıza çıkar. Bunlar daha çok viral enfeksiyonların seyri sırasında özellikle veziküller bullaların oluşumu için vazgeçilmez bulgudur başlangıç döneminde.
6.       Dermal ödem: dermis tabakasının normalde pembe homojen yapı halindedir. Eğer aralarında açılma varsa yani daha saydam bir görüntü ile karşılaşılıyorsa lenfositikler genişler lümenleri belirgin hale gelir. Dermal ödem bulgularındandır.
7.       Veziküler dejenerasyon, balonumsu dejenerasyon: intrasitoplazmik ödemin daha ilerlemiş şeklidir. Hücre şişer patlar. Tek tek hücreler halinde ve bunların sınırları çevrede sağlam kalan hücreler tarafından çizilir. Buradaki intraselüler ödem artık esktraselüler ödem sıvı toplanması haline gelmiştir.
8.       Akantoliz: Bu da akantozun tam tersi. Str. spinozum hücreleri erir. Boşluklar tarzında karşımıza çıkar. Hücreler birbirlerinden ayrılırlar(desmozomlar). Aslında hepsi içice geçmiş bulgulardır. Bunların hepsini bir arada görürsünüz. Epitel hücreleri birbirleriyle bağlantılarını kaybettiklerınde ne olur? Ölür. Bu da karşımıza mikroveziküller tarzında çıkar.
9.       Ekzositoz: epidermiste normal şartlarda az önce saydığımız hücrelerden başka hücre bulunmaz. Eğer bu epidermisin içerisine yangı hücreleri özellikle nötrofil infiltrasyonu varsa bu ekzositoz olarak adlandırır. Sadece yangı hücreleri değil benzer şekilde eritrositlerde bu bölgeye infiltre olabilirler.
10.   Epidermal yarıklar(lakünler): bunlar özellikle otoimmun hastalıklarda karşımıza çıkar(pemfigus). Epidermal olabilirler yada str. bazale, str. spinozum arasında yarıklanma olabilir. Suprabazillar intraepidermal yarıklar veya dermis epidermis sınırında yarıklar şeklinde dermisle epidermis birbirinden ayrılabilir. Bunların hepsini dışarıdan vezikül veya bulla olarak görürüz. İçi sıvı ile dolu kesecikler tarzında görürsünüz. Ama bunun yerleşimine göre etiyoloji değişebilir.
11.   Mikroveziküller: epidermis içerisinde  yer alan içlerinde ödem sıvısı ve lize olmaya başlmış akantolitik odaklardır. Ama veziküller daha geniş büyük odaklar halindedir. Bu mikroveziküller hayvanda çogu zaman böyle vezikül tarzında kalmazlar. Çoğu zaman bu veziküllerin içerisine yangı hücreleride infiltre olur. Çoğunlukla nötrofiller infiltre olur. Artık yangı hücreleri vezikülün içine girdikten sonra püstül olarak adlandrırız. Püstül daha çok klinikte karşınıza çıkar.
12.   Hiperkeratasyonlar: yer yer melanin fazla olarak toplanması. Ben dediğimiz olaydır. Hiperpigmentasyondur.
13.   Keratin kistleri: nadirdir. Epidermis içerisinde içi keratinle dolu küçük kistler karşısında karşımıza çıkar.pek de önemli değildir.
14.   Bizim için keratin incileri her zaman daha iyidir(glob corn). Yassı hücreli kanserlerın bulgusudur. Epidermis içerisinde değil dermis içerisinde epitel alanları ve bunların merkezinde hiperkeratik keratin incileri tarzında karşımıza çıkar.
15.   Epitermolitik hiperkeratoz: yani epidermiste bir erime olacak ve hücreler birbirinden ayrılacaktır. Üst tarafta da hiperkeratoz gördüğümüz zaman adlandırırız.
DERMİSTE OLAN DEĞİŞİKLİKLER
1.       Kollgen değişiklikler
2.       Fibrozis
3.       Ödem
4.       Papillomatozis
5.       Musinöz dejenerasyon
6.       Grenz bölgesi
7.       Folliküler epitel
8.       Deri kan damarları
9.       Subkutan yağ
Hayvanlar açısından fazla önemli değildir. Fibrozis çoğu zaman nedbe ve skar dokusu olarak karşımıza çıkar. Kollagen oluşumuyla ilgili kalıtsal hastalıklar aile içi yetiştirme köpek ırklarında karşımıza çıkar. Fazla önemli değildir.
HÜCRESEL İNFİLTRASYONLAR
Deri lezyonlarının en büyük sıkıntısı budur. Hepsinde aynı hücre tiplerinin infiltrasyonu söz konusudur. Ama yerleşim yerleri  birbirinden farklıdır. Tanısal açıdan temelde önemi yoktur. Çünkü aynı etki birden fazla çeşitli yangıya neden olabilir veya burada gördüğünüz yangı çeşitlerinin hepsi içice olabilir.
DERİ REAKSİYONLARI
1.       Peri vasküler dermatitis: Perivasküler dermatitiste yangı hücreleri damarların çevresindedir. Damar duvarında yangı yoktur. Perivasküler hücre infiltrasyonu tarzında karşımıza çıkar. Genellikle aşırı duyarlılık reaksiyonlarında perivasküler dermatitisten söz edilir.
2.       Likenoid dermatitis: burada yangı hücreleri damar çevresinde değil dermis epidermis sınırında bir toplanma gösterirler. Lineer tarzda yangı hücreleri infiltre olurlar. Dermis epidermis sınırını gözden silerler.
3.       Vaskülitis: damar duvarının yangısıdır. Dermiste meydana gelen vaskülitiste nötrofilik lenfositik eozinofilik infiltrasyonlar karşımıza çıkar. En sık görüleni nötrofilik vaskülitistir. Burada löykoplastik vaskülitis yani nötrofillerin çekirdeklerinin parçalanmasıyla karşımıza çıkabileceği gibi nötrofiller normal görünümleriyle de karşımıza çıkabilir. Damar duvarında yoğun olarak nötrofilik infiltrasyon tanımlanır. Septisemilerde sekonder bulgu olarak deride vaskülitis her zaman karşımıza çıkan bir bulgudur.
4.       nödüler ve  diffuz dermatitis: burada nötrofil histiyosit eozinofiller bulunur. Bunların tek tek veya koleksiyon halinde görebilirsiniz. Pyögranülamatöz veya granülomatöz lezyonları tanımlar. Pyogranülamatöz ne demek? Granülom içinde yaygın nötrofil var ise bu isim verilir. Deri hücreleri ağırlıklı olarak langerhans tipi, yabancı cisim dev hücreleriyle karşılaşılır. Lezyonlar tüberküloid veya sarkoid olarak adlandırırlar. Tüberküloid lezyonlarda merkezde eğer nekroz görüyorsanız granülom veya pyogranülom tuberküloid nekroz olarak adlandırılır. Eğer nekroz görmüyorsanız benzer hücre tipleri varsa sarkoid lezyonlar olarak adlandırılır. Özellikle atlarda equine sarkoid diye hastalık var arka gluteal bölgeyi tutar. Gene kedide feline sarkoid diye deri lezyonlarını tanımlar ve karşımıza çıkar. Mantar enfeksiyonları deri tüberkülozu bu tiptir.
5.       İntraepidermal veziküller ve püstüler dermatitis:  bu yapıyla pemfigus ve pentigus benzeri hastalıklar otoimmun dermatitislerde karşımıza çıkan yapıdır. Epitel içerisinde intraepiteryal büyük püstüller veya suprabaziller yerleşim gösteren püstüller şeklinde karşımıza çıkar.
6.       Supepidermal vezikül: epidermisin içerisinde yer alır. Daha bazale yakındır.
7.       Perifollikulitis, follikülitis, furunkulozis: perifollikülitis kıl foliküllerinin çevresinin yangısı. Follikülitis kıl foliküllerinin kendisi yangılıdır. Furunkulozis kıl follikülu ruptura uğramıştır. Açılmıştır yangıyla beraberdir. Kıl folliküllerinin bulbus kısmı parçalanmıştır. Dermisten kıl foliküllerine doğru hücre infiltrasyonu gözlenir. Çoğunlukla tek tek değildirler. Hepsi bir arada karşımıza çıkar.
8.       Fibrotik dermatitis: yangının sonuna doğru şekillenir. Ama her zaman nedbe dokusu değildir. İyileşmeye doğru bütün dermatitisler fibrotik dermatitis haline gelebilir ama bu skar veya nedbe dokusu olarak çoğu zaman değerlendirilmez.
9.       pannikulitis : irinli veya granülomatöz dermatitisin yayılmasıdır. Bütün deri altına yayılmasını ifade eder.
10.   Atrofik dermatozlar: hem deri elastikiyeti artar. Hemde kıl kaybı vardır.özellike cushing’in bulgusudur. Kıl folikülleri atrofiktir.hayvan tüysüz bir hale gelir. Hem epidermiste bir atrofi vardır hem de çok incelmiştir. Aynı zamanda kıl foliküllerinde de atrofi vardır.






DERİNİN KONJENİTAL HASTALIKLARI
1.       Epiteliogenezis imperfekta (Epitelio imperfekta gingua bobis): Epidermisin lokal olarak şekillenmemesidir. Bölge bölge epidermis yoktur. Dermis açıktadır. Kalıtsal otozomal resesif gen ile adlandırılır. Epidermisin olmaması bakteriyel kontaminasyona açık bir hale getirir. Bu tip hayvanlar çoğu zaman septisemiden ölür.
2.       İhtiyozis: balık pulluluk. Kongenital otozomal resesif adlandırılır. İhtiyozis konjenita ve ihtiyozis fötalis olmak üzere ikiye ayrılır. İhtiyozis fötalis daha ağır bir durumdur. Çoğu zaman ölü doğarlar. İhtiyozis konjenita bir süre yaşayabilir ama çoğu zaman bunlar ilk 6 ay içerisinde ölürler. Deride çok şiddetli hiperkeratoz vardır. Lamellar halinde keratin üst üste yayılır. Keratinin dökülmesiyle de ilgili bozukluk vardır. Bu hayvanlarda keratin normalde dökülerek ayrılacaktır fakat bu bu hayvanlarda ayrılmaz. Ölen hücreler tabaka tabaka yığılırlar. Kıl folikülleride oluşmamıştır.
3.       Kalıtsal çinko yetersizliği: çinko özellikle kıl follikülleri ve keratinizasyonun normal devam edebilmesi için gereklidir. Çinko ligand eksikliğine bağlıdır. Siz ne kadar çinko verirseniz verin verdiğiniz çinko emilemez, emilse bile taşınamaz. Çinko eksikliğine bağlı hiperkeratoz ve kıl örtüsünde azalma ile karşılaşılır.
4.       Hipotrikozis: kıl örtüsünün yetersiz şekillenmesidir. Hayvan kılsız bölgeler halinde doğar. Deride renklenme vardır. Deri normaldir ama kıl follikülleri şekillenmemiştir. Kalıtsaldır.
5.       Alopesi universalis: özellikle kedilerde ırk olarak yetiştiriliyor bu kediler (Sphinx kedisi). Deride kıl yok ama deri fazla kıvrımlıdır.
6.       Hipertrikozis: fazla kıllanma. Kıl follikulllerının hiperplazisini tanımlar. Özellikle border hastalığı için önemlidir. Gebeliğin ilk 1/3’ünde yakalanırsa persiste enfekte ve köpek kılı görünümü gözlenir. Primer follikül sayısı artar. Sekonder follikül sayısı azdır. Yani birleşik kıl yapısında çok tek tek kıl folikülleri tarzındadır. Kıllar diktir. Çok sayıda kıl folikülü yan yana yer alır. Ve çıkışlarıda sivri sivri diken gibi karşımıza çıkar.
7.       Epidermolizis bulloza: epidermisin lokal olarak ortadan kalkmasıdır. Özellikle mekanik etkilere karşı duyarlılığıdır. Burada epitel hücrelerini sınırındaki bağlantı yetersizliğini tanımlar. Bu tip hayvanlar dekubitis yaralarına çok duyarlıdır. Vucudun sivri bölgelerinde yere temas eden noktalarda deri sürekli olarak açılır. Fazla yaşama sansı yoktur.
8.       Dermatomiyozis: özellikle collie ırkı köpeklerde lokal şekillenen özellikle burun üstünden kulaklara doğru yayılan epitelmolizis pullosadır ama bunda yangısal infiltrasyon yoktur. 6 ay içinde burun üstünde yaralar tarzında karşımıza çıkar. Sağaltıma cevap yoktur. Bu tip hayvanlarda kas tutulması vardır. Özefagus tutulması ile birlikte karşımıza megaözefaus çıkar yutkunma bozuklukları vardır. Çoğu zaman pnomoni şekillenir.
9.       Kollagen bozukluklar: deriye elastikiyeti vericek ama verirken de  belli bir direnç göstermesi gerekir. Kollagenin tam şekillenmemesi yani kollagen displazileri sonucunda da deri aşırı elastik olur ama çok kolay parçalanabilir, ayrılabilir. Deri normalden daha gevşek ve sarkık yapıdadır.
SEBOREİK DERİ HASTALIKLARI
                Basit bir kepeklenme. Normalde insanlarda kepek dediğimiz yapıdan başka şiddetli yağlanma ile birlikte de seyredebilir. Hormonal bozuklukluklar, ekto ve endoparazitlere bağlı olabilir, aşırı duyarlılık, beslenme bozuklukları, çevresel faktörler gibi aklınıza gelebilecek hemen hemen her türlü etkenle karşınıza çıkar.
Seborea sikka kuru; yani burada yağlanma yoktur, sadece kepeklenme vardır. Seboresa oleoza; şiddetli yağlanma vardır. Kepeklenmeye yağlanma eşlik eder. Deri üzerinde sarımsı yağ birikir. Seboreik dermatitis;  hem yağlanma hem kepeklenme üzerine interface dermatitis tablosu eklenir.

Akne: bildiğiniz sivilce. Ortokeratotik hiperkeratozis ile beraber foliküllerin genişlemesi ve tıkaç oluşumu ile karakterizedir. Özellikle kedi ve köpeklerde görülür. Hormonal dengesizliklere bağlıdır. Temelde bildiğiniz ergenlik sivilcesi. 12- 13 aylığa kadar olan kedilerde ve köpeklerde gözlenir. Daha sonra bu olgu kendi kendine geçer.
PİGMENTLEŞME BOZUKLUKLARI
Bunlar hiperpigmentasyondur. Güneş ışığından tutunda herhangi bir kronik irritasyona bağlı olarak derinin epidermis tabakasında fazla miktarda melanin pigmentinin birikmesidir.
Akantozis nigrikans: köpeklerde görülür. Şiddetli olarak akantoz vardır. Dermis epidermis sınırında rete ridge oluşumları görülür. Dermis epidermise doğru parmakvari girişimleriyle karakterizedir. Aynı zamanda aşırı bir pigmentasyon vardır. Akantoz varsa çoğu zaman hiperkeratozla karşılaşırsınız. Hiperplastik dermatitisle birlikte görülür. Derinin her bölgesinde görülebileceği gibi özellikle ağız boşluğunda karşımıza çıkar.
Lökoderma: lokal olarak derinin depigmentasyonudur. Edinsel olarak şekillenir. Melanin pigmenti sentezinin lokal olarak ortadan kalkmasıdır.
Piebaldizm: albinimustan farkı nedir? Melanosit normal olarak şekillenir ama derinin bazı bölgelerine göç edemezler. O bölgelerde melanositler bulunmaz. Alacalı hayvanlarda karşımıza çıkar. Bazı tip hayvanlarda ırk özelliğidir(holstain, dalmaçya..)
Albinizm: melanositler normal olarak şekilleniyorlar yerlerine göç ediyorlar ama enzim defekti var. Tirozinaz enzimi. Melanositler normal olarak deride bulunuyorlar ama melanin sentezini gerçekleştiremiyorlar. Tüm vucutta görülür.
Vitiligo: edinsel olarak hipopigmentasyondur. Özellikle deride lokal olarak rengin açılmasıdır. Göz çevrelerinde, burun çevresinde, kulak uçlarında çıkar. İnsanlarda kalıtsal bir hastalıktır.
Lökotrikia: kıl örtüsünün rengini kaybetmesi. Nutrisyonel yetersizliklere bağlı olarak şekillenebilir.genç yaşlarda yaşa bağlı olarak melanin sentezinin azalmasıyla oluşur.
Evcil hayvanlarda bakır yetersizliği: tüylerde dökülmenin yanında renginde açılma da görülür.  Çünkü bakır, tirozinaz enzimin yapısına girer. Tirozinaz enzimi eksikliği melanin sentezlenmesinin önüne geçer ve depigmentasyon görülür.

DERİNİN FİZİKSEL ZEDELENMESİ
Nasır: lokal olarak şekillenen hiperplazi.
Higroma: eklemlerin üzerinde bursalar vardır.bunlar yastık görevi yapar. Hatalı şekillenen bursalara higroma denir.
Dekubitis ülserleri: derinin lokal bir bölgesine uygulanan sabit bir basınç sonucu ortaya çıkan iskemik nekroza bağlı olarak şekillenir.
İntertrigo: derinin katlanmış bölgelerinde şekillenen lokal dermatitise verilen ad.
Enjeksiyon bölgesi yaraları: aşı uygulamalarından sonra ortaya çıkar. Alüminyuma karşı oluşan bir nevi yabancı cisim reaksiyonu olarak karşımıza çıkar. Dev hücrelerinden başlayıp bildiğimiz granuloza hücrelerine kadar olan yapılarla karşılaşırız.
Akral yalama dermatitisi: özellikle iri cüsseli ve canı sıkılan köpeklerde görülür. Dar bir alana koca hayvanı bağlarsınız. Hayvan can sıkıntısından kendini yalamaya başlar. Özellikle tarsal ve karpal eklemlerini sürekli yarar. Tükürüğünü hayvan her ne kadar kendini temizlemek için de kullansa devamlı yaladığı için o bölgede deri yumuşar ve dermatit şekillenir. Burada da perivasküler dermatitis şekillenir. Bu bir sıkılma hastalığıdır.
Traksiyon alopesisi: hayvanlara n’apıyoruz? Tasma takıyoruz. Özellikle elastik tasmalar çekmeye bağlı olarak basınca bağlı tüy dökülmesiyle, alopesiyle karakterizedir.
Kuyruk ucu nekrozu: sığırlarda oluşur. Hayvan kuyruğu üzerinde yatıyor ise bir süre sonra nekroz şekillenir.
Soğuğa ve sıcağa bağlı oluşan deri reaksiyonları: soğuğa karşı zedelenme hücrenin kendi kendine donmasıdır. Hücrenin içinde su var. Su donduğu zaman n’olur? Hacim artar. Hacim artarsa n’olur? Hücreyi patlatır. Donma ısırığında derinin alt tarafındaki dermis bölgesinde bulunan kan damarlarında soğuğa bağlı olarak kontraksiyonlar oluşur. İskemik nekroz oluşur. Termal zedelenmede bir şeyi çok ısıtırsanız n’olur? Proteinler denatüre olur. 1. dereceden 4. dereceye kadar yanıklar meydana gelir.
KİMYASAL ZEDELENMELER
Primer kontakt irritan dermatitis: deri şiddetli asit ve alkalilerle karşılaşır. Birinde lezyon kroniktir, diğerinde lezyon akuttur. Asitler ve alkaliler n’apar? Yine bunlar proteinleri pıhtılaştırır. Deriyi yakar.         Talyum şu anda kullanılmıyor ama eskiden kullanılmış bir maddedir. Artık yasak. Deride ülserasyon ve lezyonlara neden olur. Ektoparazitler için uygulanan Arsenikli banyolar kontakt irritan dermatitise neden olur. Civa zehirlenmesi, civa içeren ilaçların sistemik uygulamalarında oluşur. Dozu düşükse deride dermatitise neden olur. Dozu yüksekse ya böbreklerde nefropatiye ya da sinir sistemi semptomlarına neden olur.
Deri iyodizmi: dezenfektan olarak iyodun kullanılması bağlı olarak karşımıza çıkar. Seborea sikka görülür.
Selenyum zehirlenmesi: kılların dökülmesiyle sonuçlanır. Aslında oluşumu zordur. Yüksek oranda selenyum içeren bitkilerin yenilmesi gerekli. Beyaz kas hastalığı tedavisinde hekime bağlı olarak oluşabilir.
ORGANİK KLORLU VE ORGANİK BROMLULARLA ZEHİRLENMELER
Klorlu naftalen zehirlenmesi: artık kullanılmıyor. Normal şartlar altında makinaların yağlı parçalarının yağlanmasında kullanılan bir madde. Hiperkeratoza neden olur. Sığırlarda ve koyunlarda –x hastalığı- olarak adlandırılıyor. PCD’ler (poliklordifeniller)vardır. Bunlar trafoların güç revigasyonlarında kullanılır. Artık hemen hemen hiç kalmadı. Trafolar değiştirildi ama 1980’li yıllarda oldukça kullanıldılar. Deride akne lezyonlarına neden olurlar. Doğada kalıcıdırlar. Sütlerde hala çıkmaktadırlar.
Ergot alkolikleri: şiddetli olarak vazokontraksiyona neden olurlar. Özellike ekstemitelerin uç noktalarında karşımıza çıkar. Tırnağın düşmesine kadar varan bir çok olaylara neden olurlar.
DERİNİN AKTİNİK HASTALIKLARI
1.       Solar radrasyonun direk etkisi
2.       Solar dermatitis
3.       Solar elastazis
4.       Solar keratozis
5.       Fotosensitizasyon


Solar radrasyon: güneş ışınları AVC ultravioyle ışınlarını dünyaya gönderir. Bunlardan zararlı olanları 290nm altı direk DNA hasarına neden olur. Ağırlıklı olarak 290-320nm arası olanları ozon tabakası keser. 320nm üzeri zararlı değildir ama fotosensitizasyonda ağırlıklı olarak 320nm’nin üzeri etkilidir. Şimdi bir radrasyona maruz kaldığımızda ne olur? Bir kere hücre içindeki moleküllerin birbirine çarpma hızını arttırır. Nedir bu? Mikrodalga fırın mantığıyla çalışır. Sıvıyı içeride ses dalgalarıyla titreştirir. Burada ki olan olayda temelde odur. Radrasyon temelde bir partiküldür. Radrasyon Hücreye çarptığı zaman hücrelerin içerisindeki kollagen sıvıları içerisindeki moleküller birbirine çarpmaya başlar. Birbirine çarptığı zaman hücreler ısınır. Hücre içerisinde ısı açığa çıkar. Buna bağlı olarakta hücre içi ısı arttıkça sonuçta proteinlerin pıhtılaşması ve bir yanık meydana gelir.
Solar elastaz: dermis tabakasındaki dejeneratif değişiklikler. Bu bölgelerde dermis tabakası normalde pembe eozinofilik bir yapıdadr. Ama buralar bazofilik bir yapı alır. Mavi renkte boyanır.
Solar keratosiz: epidermis hücrelerinde bir nekroz söz konusudur. Aynı zamanda displazi şekillenir.
Fotosensitizasyon: gün ışığına karşı aşırı duyarlılığı tanımlar. Normal koşullarda derinin altında gün ışığına karşı herhangi bir reaksiyon oluşmaz.3 şekilde meydana gelir. Bir tanesi; fotodinamik ajan dışarıdan besinler yoluyla alınmasıdır. Diğerinde; porfirin metabolizması bozukluğu vardır. Porfirin hem’in yapısına girer. Porfirin metabolizma bozukluğuna bağlı olarak gider deri altında birikir. Diğeride; hepatojen fotosensitizasyondur. Nedir bu? Normal koşullar altında 320nm’nin altında UV ışınları zararlı değildir. Ama bunlar fotodinamik ajanları aktive eder. Fotodinamik ajan aktive olduğu zaman üçünde de aynı şey geçerlidir, hücre içindeki serbest oksijen radikallerinin ve enzimlerin defektlerine neden olur. Bunlarda elektron açığı vardır. Çevresindeki diğer moleküllerden elektron koparmaya çalışırlar. Oksidatif stres hücresel yaşlanmanın ana nedenidir. Hidrojen peroksit gibi yada superoksit dizmutaz gibi enzimler bu serbest oksijen radikallerini indirgerler. Elektron açığını ortadan kaldırırlar. Burada ki gibi fotosensitiv ajan aşırı miktarda serbest oksijen radikallerinin oluşmasına neden olur UV etkisiyle. Normal koşullar altında UV’de zararsızdır. Fotodinamik ajanda zararsızdır ama her ikiside deride bulunduğu zaman  fazla miktarda serbest oksijen radikali ortaya çıkar. Serbest oksijen radikalinin ortaya çıkması demek mitokondiyal solunum sisteminin baskılanması demektir. Mitokondiyal solunum sistemi baskılandığı zaman hücrenin enerji metabolizması çöker. Hücrenin enerji metabolizması da çökerse  hücre ölür. Şimdi fotodinamik ajanı dışarıdan gıda olarak alırsanız, st. John otu, buğday vs.. bunlar dışarıdan alındıkları zaman içerisindeki fotodinamik ajanlar gider deriye yerleşir. Birde fotodinamik kontakt fotosensitizasyon vardır. Bunda alınmasına gerek yoktur, deriyle temas etmesinde dahi bu bölgede duyarlılığın olmasına yeterlidir. Yabani havuçta olduğu gibi. Fenotiozin bir ilaçtır. Yaygın olarak kullanılır. Yüksek dozlarda uygulandığı zaman fotosensitizasyona neden olur. Nasıl ayırt edersiniz diğerlerinden? Diğerlerinde göz lezyonu olmaz. Fenotiozin zehirlenmesinde göz lezyonu olur. Korneal ödem de beraberinde şekillenir.
Dedüktif pigment birikimi: burada porfirin metabolizması bozuklukları söz konusudur. Sığırların kongenital eritropoietik porfirisi(pembe diş hastalığı). Burada üroporfinojen 3 enzim kosentetazının eksikliği vardır. Pigment porfirin dişlerde, kemiklerde birikir. Aynı zamanda idrarla da dışarı atılır. İdrarı gün ışığına tuttuğunuz zaman rengi koyulaşır. Koyu kahve bir hal alır. Dişler pembemsi mor bir renk alır. Özellikle sığırlarda karşımıza çıkan bir durumdur. Eritropoietik porfirisinde ise serokatalaz enzim defekti vardır. Yalnız burada dişler pembe renk almaz, idrarda da porfirin bulunmaz ama her ikisi de fotodinamik ajandır.
                   Hayvanlarda en sık karşımıza çıkan hepatojen fotosensitizasyondur. Filloeritrin klorofilden üretilen ve rumendeki bakteriler tarafından krolofilden üretilen bir maddedir. Portal dolaşımla karaciğere gelir ve karaciğerde indirgenerek idrarla atılır. Eğer yaygın olarak bir karaciğer defekti varsa %80-90 oranında filloeritrin indirgenip idrardan atılamaz. Vucutta birikir. Temel birikim yeri de deridir.fotodinamik bir ajandır. Gün ışığına çıktığı zamanda fotosensitizasyona neden olur. Hangi durumda karşımıza çıkar? karbontetraklor zehirlenmesinde. Çok tehlikelidir. Eğer hayvan alırsa karaciğer sirozu olur. Hiç kaçarı yoktur.leptospiroz hastalığı sırasında da fotosensitizasyon meydana gelir. Fotosensitizasyon nerede şekillenir? Doğal olarak gün ışığına ihtiyaç var. Gün ışığının en fazla temas ettiği yerlerde oluşur. Yüzde burun ve gözlerin çevresinde özellikle sırt bölgesinde karşımıza çıkar. Deri tamamen eroziv ülseratif bir yapıdadır.
BESİN YETERSİZLİKLERİ
Protein kalori yetersizliği, yağ asiti yetersizliği, hipovitaminoziste karşımıza çıkar. Bir kere kıl örtüsü zayıflar. Kıl örtüsünün zayıflamasıyla birlikte  kıllarda alopesi görülür. A hipovitaminozise bağlı olarak hiperkeratoz şekillenir. Mineral yetersizliklerinde özellikle çinko önemlidir. Domuzlarda ve sığırlarda etkilidir. Deride ise hiperkeratoza bağlı olarak kıl örtüsünde dökülmelerle karşılaşırız.
İMMUN ARACILI DERMATOZİSLER
Ürtiker: ürtiker nedir? Böyle küçük küçük kabarçıklardır. Küçükken allerji olduğmuz zamanlarda çıkar.oralar tatlı tatlı kaçınır. Yani deride kaşıntılı ödemli şişkinlikler ürtikerdir.
Anjiyoödem: ürtikerin daha şiddetli halidir. Subkutan dokuda da ödem şekillenir. Özellikle allerjik reaksiyonlarda larinkste şekillenirse ölümcüldür. Anjiyödem yüzde şekillenir.
Atopik dermatitis: genetik olarak IgE aracılı dermatitislere duyarlılığı tanımlar.
Allerjik kontakt dermatitis: irritan maddeyle veya allerjenle deride karşılaşırsınız. Aradaki fark nedir? Kontakt dermatitis daha ziyade geçikmiş tiptir. Hücreye bağlı T-lenfosit reaksiyonuna bağlı olarak geçikmiş tip aşırı duyarlılık reaksiyonudur. Diğerleri ise tip 1 ve tip 3 yani hücrelerinden bazıları IgE aracılı dermatitislerdir.
Pire ısırığı ve culicoides ısırığı: sivrisinek. Herkes sivrisinek tarafından ısırılır. bir iki saat kaçınırsınız geçer gider ama bazılarında sivrisinek bir sokar ve aşırı şişer. Yine pire ısırığında da pire tükürüğüne karşı oluşan aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır.tip 1dirler.
Endoparazit aşırıduyarlılığı: parazite karşı oluşan IgE’nin deride gidip mast hücrelerini aktivite etmesi sonucu oluşur.
OTOİMMUN DERMATOZLAR
1.       Pemfigus
2.       Pemfigus vulgaris
3.       Pemfigus vejetans
4.       Pemfigus foliaseus
5.       Pemfigus eritematozus
Pemfigus: pemfigusta epidermisteki hücrelere karşı otoantikorlar üretilir. Desmozomlara ve özellikle yüzey antijenlerine karşı antikorlar üretilir. Oluşan antikorların neye etkili olduğu kaç kilodalton altındaki proteine etkili olduğuna bağlı olarak da lezyonların yeri değişir.
Pemfigus vulgaris: pemfigus vulgaris suprabaziler yerleşir. Yani str. bazalede str. spinozum arasında veziküller meydana gelir. Bu bölgedeki hücreler arasındaki yüzey antijenlerine karşı antikorlar oluşur.
Pemfigus vejetans: intraepiteryal epitelin tabakalarına karşı dezmozomlara karşı özellikle antikorlar üretilir. Str. bazale, st. Spinozum, str. korneum ve str. granulozum tabakalarının komple birbiriyle oluşan hücresel bağlantılarına karşı otoantikorlar meydana gelir. İntraepiteryal vezikül oluşumlarıyla karşılarız.
Pemfigus foliaseus: subepideryal, yüzeysel olarak str. spinozum ve str. granulozum arasındaki yüzey bağlantılarına karşı otoantikorlar şekillenir.
Pemfigus eritematozus: pemfigus vulgarisin hafif şeklidir. Lokaldir.
                   Klinik olarak birbirlerinden farkı nedir? Pemfigus vulgariste ağız lezyonları mukoza lezyonları olguların %90’ında vardır. Lezyonların %50’si ağızda başlar. Diğerlerinde vejetans ve foliaseusta mukoza lezyonu yoktur.
Bulloz pemfigoid: bu sefer subepidermal olarak otoantikorlar şekillenir. Yani str. bazale ile str. spinozum arasında  karşımıza çıkar. Dermiste str. bazale arasında meydana gelir. Otoantikorlar str. bazale hücrelerine karşı şekillenir.
lupus eritamatozus:  sistemik yada discoid olarak iki haldedir. Bunlar birbirinin altyapısı değildir.yani sistemik discoid olmaz. Burada da B-lenfositlerin anormal aktivasyonu sözkonusudur. Özellikle interleukin 6’nın aşırı uyarılmasına bağlı olarak şekillenir. Otoantikorlar DNA,RNA ve histon proteinlerine karşı otoantikorlar oluşur. Sistemik lupus eritematozus bir çok organı etkiler. Discoid lupus eritematozus sadece deriyi tutar.
Eritome multiforme:  gecikmiş tip T-lenfositlere, sitotoksik T- lenfositlere bağlı olarak ve nedeni bilinmeyen şekilde de oluşur. Ama buradaki lezyonlar makroskobik olarak karşımıza çıkıcak olan yapılar genellikle veziküllerdir.
DERİNİN VİRAL HASTALIKLARI
POX VİRUS ENFEKSİYONLARI
Eritramatöz makül : küçük kırmızı odaklar
Papül: epidermal stoplazmik şişkinlikler
Vezikül: lezyonların birleşmesi ile
Püstül
Kabuk
Veziküler devre koyun çiçeği gibi bazı pox virus enfeksiyonlarında iyi gelişir. Bulaşıcı püstüler dermatitis gibi bazılarında da geçicidir yada şekillenmez. Veziküller göbekli püstüllere dönüşür. Orta kısım çökük, kenar kısımlar kalkık ve çoğu zaman eritamatözdür. Pock olarak adlandırılır. Ölümler sekonder enfeksiyonlardan dolayı olur. Koyun çiçeğinden farkı lezyonların kabarık olması ve lezyon başlangıcı ağız çevresinden olmasıdır.
PARAPOX VİRUS HASTALIKLARI


 BULAŞICI PÜSTÜLER DERMATİT (Bulaşıcı ektima)
Yaygınlığı %90dır.ölüm oranı maksimum % 1 dir. Ölümler sekonder bakterilerden dolayıdır. Koyun çiçeğinden farkı lezyonların daha kabarık olmasıdır. Lezyonların başlangıcı hemen daima ağız çevresindendir. Lezyonlar hiperplastiktir. Göbekli oluşumla karşılaşılmaz. Makroskobik lezyonları dışarıya doğru taşkındır. Lezyonlar ağız boşluğuna yayılır. Şapla ayrılması gerekir. Alt sindirim kanalında da lezyon oluşabilir. Çiçekten farkı akciğer ve böbrekte lezyon oluşmaz. Ayak ve memede lezyon azdır. Esas lezyon yüzde oluşur. İnsana bulaşır. Elde görülür. Meme lezyonlarından bulaşır genelde lezyonda genelde balonumsu dejenerasyonla birlikte akantolizis görülür.
YALANCI SIĞIR ÇİÇEĞİ
 Genelde Meme başında görülür. Lezyonlar ülserasyon şeklindedir. Memeler şişkindir. Lokal enfeksiyon tarzında çıkar. Memeler ödemlidir. Halka yada at nalı şeklinde görülür.


ORTOPOXVİRUS HASTALIKLARI
SIĞIR ÇİÇEĞİ
Sporadik vakalar şeklindedir. Deride lokal olarak şekillenir. İç organ lezyonları yoktur.  Memede ülserasyon şeklindedir. İnsana bulaşabilir. Kedilerde de oluşabilir. Tek bir lezyon şeklinde başlar. Tekrarlar. Vücudun herhangi bir yerinde oluşabilir. Genelde ekstremitelerde ve bunun çevresinde oluşurlar.
KOYUN ÇİÇEĞİ
Evcil hayvanlarda en şiddetli çiçek hastalığıdır. Yüksek mortalitelidir. Et süt ve yapağıda düşüş şekillendirir. Mastitis yapar. Bütün evreleri gösterir. Sürü içinde morbidite % 100 mortalite %10 civarıdır. Lezyonlar eritramatöz maküller tarzındadır. Sonra papül oluşur. orta kısımları ülserleşir. Vezikül oluşur sonra püstül. Sonra yırtılır. Ortaları çukurlaşır. En önemli farkı iç organlarda olmasıdır. Ac ve böbrekte karşılaşılır. Lezyonlar alveoliktir( alveolden başlar). Lezyonlara hem yüzey epiteli hem de kıl follikül epitelinde rastlanır. Deride balonumsu dejenerasyon görülür. Keratinositlerde hiperplastik lezyonlar bulunur. Eozinofilik poxinkluzyonları guerneil cisimcikleri(memelideki çiçek lezyonunda görülen tip). Boingelbover (kanatlıdaki tip). Esas bulgu koyun çiçeği hücreleridir. Bunlarda intrastoplazmik cisimciği hücrelerine rastlanabilir. Koyun çiçeği hücreleri (cellulesclaveleuses)  virusla enfekte  monosit makrofaj ve fibroblastlardır. Ortaları köpük olarak görülür. İç bükey ayna gibidir. Kromatin çekirdek duvarına yapışmıştır. Koyun çiçeği hücresinin virusla enfekte olması şarttır.( antijen pozitif)
LUMPY SKİN
Sığırların capri pox virus enfeksiyonudur. Sert nodüller tarzındadır. Bu nodüller dışarıya doğru açılabilirler. Açıldıktan sonra iyileşirler . kalıcı da olabilirler.
SIĞIR HERPES MAMİLLİTİSİ
BHV-2 tarafından oluşturulur. Lokaldir. Memede direk ülserasyon tarzındadır. İnkluzyonlar intranükleerdir. Sinsityal hücre oluşumuna neden olurlar. Süt emenlerin ağzında da görülebilir.

PAPİLLAMATOZİS 
Papovavirusları deride lezyonlar oluşturur. Dışarıya doğru karnabahar şeklindedir. Birden fazla olabilir.
İMPETİGO
Stafikokal enfeksiyondur. Streptokoklarda bazen neden olabilir. İntraepidermal püstül oluşumlarıdır. Kedi ve domuz yavrularında görülür.
DERMATOFİTOZİS
Dermatophilus congolensis yol açar. Sporları uyuyan spor şeklindedir. Yağışlı zamanda yağışlı iklimlerde görülür. Yapağının yapışmasıyla özellikle kene enfeksiyonlarından sonra görülür. Dermatofitozis bir kabuktur. Başlangıç lezyonu küçük bir papüldür. Sonraları kabuk oluşur. Kabuğu kaldırdığında kıl da birlikte gelir. Epidermiste kalkar. Yerinde ülserler kalır. Deride yapağı kalitesini bozar. Kıllar topaklanır. Lezyonlar kıl örtüsü altında gözden kaçar. Kabuk oluşumunda epidermolizis, hiperkeratoz, hiperplazi, eksudasyon  ve kabuklanma  görülür. Tabaka tabaka kabuk oluşumu gözlenir.

LEPRA (cüzzam) 
Etken mycobakteri. Fare leprasının kediye geçmiş halidir. Çoğu olguda etken izole edilemez. 3 yaş altı kediler daha duyarlıdır. FIVla ilişkisi olabilir. Tek bir lezyon halinde başlar. Süratle yayılır. Genelde ekstremitelerdedir. Sırtta da olabilir. Isırık lezyonları temel nedendir. Lezyonlar mikroskobik olarak lepra benzeri yada tüberkuloid lezyonlar şeklindedir. Şiddetli hücresel savunma vardır. Enfeksiyon hücresel savunma ile sıkıştırılır. Etrafında da histiyositten oluşan hücre infiltrasyonları ile çevrilidir. Tubekuloid lezyonlar eksudatif karakterlidir. Yaygın granulamatozdür. Monosit,  makrofaj ve histiyositler oluşur ama dev hücreleri ile de karşılaşılır. 

13 Nisan 2016 Çarşamba

Atlarda Anatomi-Hastalıklar ve Genel Bilgiler


Atlarda Ayağın Anatomisi
Art. metacarpo/metatarso- phalangeal eklemin distalinde kalan kısma ayak denir.

Ayağın ön kısmı dorsal, arka kısmı volar veya plantar, iç ve dış kısımları ise medial ve lateral olarak adlandırılır.

Ayağın Kemikleri:
lPhalanx prima (1. phalanx- bukağılık kemiği)
lPhalanx secunda (2. phalanx- taç kemiği)
lPhalanx tertia (3. phalanx- ayak kemiği)
lOs sesamoideum proximale (proksimal susam kemiği)
lOs sesamoideum distale (distal susam kemiği)

Ayağın Eklemleri:

lArt. metacarpo/metatarso-phalangea (topuk eklemi)
lArt. interphalangea proximalis (taç eklemi)
lArt. interphalangea distalis (ayak eklemi)

Ayağın Kasları:

lm. ext. dig. communis
lm. ext. dig. lateralis
lm. flex. dig. superficialis
lm. flex. dig. profundus

Ayağın Damar ve Sinirleri
lÖn ayaklarda;
        a. metacarpica volaris superficialis
        v. metacarpalis superficialis
lArka ayaklarda;
       a. metatarsica plantaris superficialis    ve kolları
       v. metatarsica plantaris superficialis
lAyağın innervasyonu;
    n. volaris ve plantarislerin kolları olan;
       ramus dorsalis ve ramus volaris/plantarisler tarafından yapılır.
lCapsula ungulae
lParies ungulae (tırnak duvarı- kasnak)
lLinea alba (beyaz çizgi)
lSolea ungulae (taban)
lPila ungulae (ökçe desteği)
lCuneus corneus (çatal)
lTorus ungulae (yumuşak ökçeler)

Capsula ungulae
Paries ungulae (tırnak duvarı- kasnak)
  Str. superficiale, str. medium ve str. profundum katmanlarından oluşur.
  Paries ungulae’nin yer ile yaptığı açı;
  Ön ayaklarda: 45-500
  Arka ayaklarda: 50-550
lLinea alba (beyaz çizgi): Solea ungulae ile paries ungulae’nin birleşme yeri olup, 4-5 mm genişliğinde, sarımsı beyaz renkte ve esnek bir yapıdadır.
lSolea ungulae (taban): Tırnağın yere temas eden kısmıdır.
lPila ungulae (ökçe desteği): Paries ve solea ungulae’nin ökçelerin yan tarafında meydana getirdikleri çıkıntılardır.
lCuneus corneus (çatal): Solea ungulae ile pila ungulae’ler arasında yer alır. Ön kısmı apex cunei cornei, arka kısmı basis cunei cornei adını alır. Orta kısmında derin bir oluk (sulcus cunealis centralis) ve dış tarafta ise yan oluklar (sulcus paracornualis lateralis) yer alır.
lTorus ungulae (yumuşak ökçeler): Corium limitans tarafından şekillendirilir ve pulvinus subcutaneus tarafından desteklenir.

Corium ungulae
lCorium limitans
lCorium coronarium
lCorium parietale
lCorium soleare
lCorium cuneale

Ayağın diğer dokuları
lCartilago ungulae: Ayak kemiğinin her iki tarafında yer alırlar. Önde m. ext. dig. communis tendosuna yapışır, arkada ise taban yastığı ve m. flex.dig. profundus tendosunu aşarak birbirine yaklaşırlar.
Tırnağın biyomekaniği
lHareket sırasında taban yastığı ve kıkırdaklar, ökçelerle birlikte açılarak biyomekanik bir görev üstlenirler.
lTaban yastığı ve çatal, yük binme sırasında çöker. Basıncın etkisiyle ökçeler yanlara doğru itilir ve genişler. Taban yastığı tırnak kıkırdağına yapıştığı için, bunlar da çatal ile beraber ökçeleri kenara iter. Böylece tırnak genişlemiş olur. Tırnaktaki bu şekil değişikliğine Tırnağın Mihanikiyeti denir.
lTırnak mihanikiyetinin yararları;
lTırnak sardığı ve koruduğu canlı dokuları sıkmadığından yürüme rahattır.
lYerden ayak eklemine gelen sarsıntıların etkisi azalır.
lTırnak esnedikçe, corium ungulae ve diğer dokular kan dolaşımının düzenli oluşu nedeniyle kanla daha iyi beslenip tırnağın düzgün bir şekilde uzamasını sağlar.
Nal Bilgisi
lNal tırnağın alt kenarının şekline uygun olarak demir, çelik, alüminyum veya plastikten yapılır ve tırnağı aşınmaktan korur.
lNalın bir iç ve bir de dış kolu vardır. Bu iki kolun ön tarafta birleştiği yere nalın ön kısmı, sümbük ya da nalın alnı adı verilir.
lNalda bir alt veya toprak, bir de üst veya tırnak yüzü vardır. Toprak yüzünde oluk bulunan nallara oluklu nal, yalnız mıh başı yuvaları bulunan nallara da oluksuz nal adı verilir. Nalın tırnak yüzünde ayar bulunur. Nalın ön kısmının ortasında bir de yaprak bulunur. Kol uçlarında mahmuz bulunan nallara mahmuzlu nal, bulunmayanlara da düz nal adı verilir.
lNalın şekli, tırnağın alt kenarının şekline uygun olmalıdır. Ön kısmı yuvarlak olan ön tırnak ile, ön kısmı sivri olan arka tırnak bir arada bir yumurta şekline benzer. Nalın dış kolları, nalın en geniş yerinden itibaren, iç kollara oranla daha kavislidir.
lNalın genişliği, beyaz çizgi ile birlikte paries ungulae kalınlığının yaklaşık iki katı olmalıdır. Bu durumda, nalın genişliği ön tarafta daha fazladır. Tırnak ve toprak yüzler arasındaki mesafe olan nalın kalınlığı, hayvanın yapısı ve gördüğü işe göre ayarlanır.
l
lYarış atı nalı
lKatır veya merkep nalı
lTürk nalı
lMıh

Nalın çakılması
lBugün yaygın olarak kullanılan nallar tırnağa çoğunlukla sıcak olarak uygulanır. Bundan amaç, nalın ve tabanın birbirine uygunluğunu maksimum düzeyde sağlamaktır.

lOrtopedik nallar
lSümbüğü kalkık nal: Hayvanın hareket yeteneğini artırmak için kullanılır.
lİç kenarı kalın nal:Nalın iç kenarı dış kenarına oranla daha yüksektir.
lKöprülü nal: Tam ya da parsiyel köprü halinde bulunur. Genellikle çatalın bir ya da iki tarafına binen basıncı artırmak amacıyla yapılır.
lBeşik şeklinde nal: Nalın ön kısmının dayanıklılığını artırmak için yapılır.
lMemphis nalı: Hareket yeteneğini artırmak için toprak yüze yapılan iki tam köprü vardır.
lKol uçları değişik şekillerde uzatılmış nallar: Kol uçlarından bir veya ikisi arka tarafta ortopedik amaçla dışarıya doğru uzatılmıştır.
lAyarlı nal:
lÇekişi artırmak veya bir hatayı düzeltmek amacıyla tam veya yarım ayar şeklinde yapılır.
lSümbüğü pençeli nal: Ayağın zemini iyi kavraması için nalın sümbük kısmının toprak yüzünde kama şeklinde bir çıkıntı bulunan naldır.
lMahmuzlu nal: Ökçelerin üzerinde değişik çıkıntıları bulunan naldır. Ökçelerin yükseltilmesi gereken hastalıklarda kullanılır.
lYapraklı nallar: Çeşitli amaçlarla nalın değişik bölümlerine yaprakların eklenmesidir.

Topallığın Tanısı
lİnspeksiyon
lPalpasyon
lPerküsyon
lSinir uzamı anestezisi
lRadyolojik muayene
lGoniometri
lSinematografi
lTermografi
lArtroskopi
İnspeksiyon: hayvan dururken, yürürken ayakların önden ve yandan muayenesi yapılır. Tabanın inspeksiyonu için ayak kaldırılır.
  Şişkinlikler, lezyonlar, akıntılar saptanmaya çalışılır.
Palpasyon:
lLokal ısı değişimleri, krepitasyon, fluktuasyon gibi değişimler araştırılır.
  Kapsül tırnak içerisindeki oluşumlar tırnak muayene pensi ile palpe edilir.
lTırnak muayene pensi ile;
l1. paries ungulae – crura solea
l2. paries ungulae – corpus solea
l3. paries ungulae – iç  crura solea
l4. paries ungulae – çatal
l5. paries ungulae – çatalın ucu
l6. paries ungulae – çatalın iç kısmı
l7. toruslar
Perküsyon
lTopallığın tanısı
Sinir uzamı anestezisi
Radyolojik muayene
Goniometri
Sinematografi
Termografi
Artroskopi
ATLARIN AYAK HASTALIKLARI


Atlarda Bozuk Bacak Duruşları : Sığırlardaki bozuk bacak duruşlarının aynısıdır.


Yürüyüş Bozuklukları ve Sağaltımı

*Topuk Çalma
*Yetiştirme
*Sürçme

TOPUK ÇALMA
Hayvanın yürüyüş sırasında, ileri attığı ön veya arka ayağı ile yere basmakta olan ön veya arka bacağına değişik bölgelerden vurmasına topuk çalma denir.
Bacağın medial yüzünde, corium coronarium’da, topuk ekleminde, topuk ekleminin proksimalinde, karpal ekleme kadar olan bölgede, paries ungulae’nin iç yarımında lezyonlar oluşabilir.
Önleri kapalı, it elli, X bacaklı, O veya fıçı bacaklı, bozuk bacak duruşları, tırnağın zamanında kesilip düzeltilmemesi, ökçelerin düzensiz yontulması nedeniyle ayağın bir yarımına fazla yük binmesi, iç kolu geniş ve ağır nal kullanılması, mıh perçinlerinin yuvasına oturtulmaması gibi hatalar nedenler arasında sayılabilir.
 Topuk çalmaya neden olan bozukluk saptanır. Ayağa boya ya da tebeşir sürülerek hayvanın nereden nereye topuk çaldığı anlaşılır.
Önleri kapalı bacak duruşundan ileri gelen topuk çalmalarda; dış kolu geniş ve ağır, iç kolu hafif ve dar nal kullanılır. Bu nalın iç kolunda mıh delikleri yoktur. Dış kolda ise bir yan yaprak bulunur.
Arka ayak topuk çalma nallarında iç kol toprak dar ve mahmuzları tok yapılır. Kol ucu ile ökçe aynı hizada olmalıdır.
İt elli bacak duruşlarından ileri gelen topuk çalma olgularında da aynı nal kullanılır.
O bacaklı bacak duruşlarında, çoğunlukla tırnağın iç ön kısmının vurması nedeniyle topuk çalma meydana gelir. Bu ayağa uygulanan nalın iç ön kısmı veya ökçeden vuruyorsa ökçe kısmı dar yapılır. Tırnağın iç yan kısmından topuk çalma olduğu durumlarda ise nalın o bölümü dar yapılır. Bu dar kısımlarda mıh deliği bulunmaz. Dış yan tarafta ise yaprak bulundurulur.
Mıh perçinleri topuk çalmaya neden oluyorsa, o bölgeye mıh uygulanmaz veya yuvalarına iyice oturtulmayan mıhlar yuvalarına oturtulur.
Karpal ekleme yakın bölgelerde topuk çalma varsa, ¾ nal kullanılır.
Bu yöntemlerle topuk çalmanın önüne geçilemeyen durumlarda, lastik veya deriden yapılmış halka veya bileklikler (protektör) kullanılır.

YETİŞTİRME
Hayvanın yürürken,arka ayak nalının ön kısmı ile ön bacağa veya ayağa vurmasına yetiştirme denir.
Çabuk tırıs, galop, engel atlama gibi yürüyüşler sırasında görülür.
Bu bozukluk sırasında, arka ayak nalının ön ucu, ön ayak nalının kol uçlarına, ön iç kenarına, solea ungulae’sine yumuşak ökçelerine, ve çatalına değerek bozukluklara, bazen ön ayak nalının yerinden çıkmasına neden olur.
Bazı durumlarda yetiştirme, ön ayağın fleksor tendolarına, ya da eklemlere de olabilir. Özellikle solea’ya yetiştirmelerde , ön ayak nalının kol uçları ve mahmuzları, arka ayak tırnağının ön kısmı ile corona’sına vurabilir ve buralarda aşınma ve lezyonlara yol açabilir.

Nedenleri:
Hayvanların kısa gövdeli ve arka bacaklarının uzun olması, önleri bükük dizli ve arkaları kılıç bacaklı olması, arka tırnak ve nalının ön kısmının sivri bırakılması, ön ayak nallarının kol uçlarının uzun bırakılması, nalın geniş ve ağır olması, yorgunluk, binicinin hatalı oturması ve hayvanı kuralına uygun idare edememesi gibi durumlar yetiştirmeye neden olabilir.

Önlenmesi:
Uygulanan nalın normal özelliklerde olup olmadığı, tırnak kesiminde hata bulunup bulunmadığı araştırılır ve hatalar giderilir.
Ortopedik olarak ön ve arka ayak yetiştirme nalları kullanılır.

Ön ayak yetiştirme nalının kol uçları toprak dar döğülmüştür.

Nalın iç kenarında, arka ayağın takılmasına engel olmak için geniş açılmış ters ayar bulunur.

Arka ayak yetiştirme nalının ön kısmı düz ve fazla toprak dar yapılır. Ön yan taraflarında birer yaprak bulunur.


Ön ayak nalının ön kısmına, arka ayak nalının arka kısmına fazla ağırlık verilmesi ve iç kolunun hafifletilmesi de bu amaca yönelik uygulamalardan biridir.

Bu uygulamalarla yetiştirmenin önüne geçilemiyorsa, zararlı etkileri hafifletmek için lastik veya deriden yapılmış protektörler kullanılabilir.

SÜRÇME
Hayvanın yürürken, tırnağın ön kısmının, adımın başlangıcında veya sonunda yere sürtmesine sürçme denir.
Adi yürüyüş sırasında daha belirgin olarak ortaya çıkar. Çoğunlukla arka ayaklarda görülür. Nalın ön kısmının kesilmişçesine aşınmasıyla kendini belli eder.

Nedenleri:
Zayıflık, yorgunluk, yaşlılık, tendinitis veya arthritis gibi bozukuluklar ve kronik topallıklar, bel salıklığı gibi bozukluklar sürçmeye neden olur.

Önlenmesi:
Nedenler ortadan kaldırılır.
Nalla korumada, nalın ön kısmı kendi genişliğinin yarısı kadar paries ungulae üzerine kıvrılarak aşınmanın geciktirilmesi sağlanır. Hayvana mahmuzlu nallar uygulanmaz.

Corona Bölgesi Yara ve Kontüzyonları (Atent)

Atent
Bu bölgede çoğunlukla kontüzyon yaraları oluşur. Corona bölgesindeki deri ve deri altı yaralanmaları oluşabildiği gibi, corium coronarium düzeyinde oluşan ve paries ungulae’yi de etkileyerek altındaki dokuları yıkımlayan ve sağaltımı güçlük yaratan yaralar şeklinde ortaya çıkabilir.

Etyoloji: Çeşitli bozuk bacak duruşları, ön ayak nalının mahmuzlarının veya kol uçlarının, arka ayağın corium coronarium’una yetiştirmesi, engel atlama sırasında görülebilen tökezlemeler, bir ayağın diğerine basması veya çarpması, çifte vuruşu, bukağılık ve corona bölgesinin çeşitli sert cisimlere çarpması, hayvanın geri yürütülmesi veya dar döndürülmesi sırasında bir ayağın diğerine çarpması gibi nedenler lezyonlar yol açabilir.

Klinik görünüm: Deride yüzeysel bir sıyrık olarak şekillendiği zaman, enfekte olarak flegmon ve topallığa neden olabilir.
Derin kontüzyon yaralarında deri ve corium coronarium’da irinli bir yangı ve nekroz gelişebilir. Bazen sulcus coronarius az veya çok bir genişlikte corium coronarium’dan ayrılır. Duyarlılık fazladır. Nekroz corium parietale’ye yayılabilir. Parachondral flegmon, cartilago ungulae nekrozu ve fistülü, corium coronarium’da fistül ve sikatrisyel keloid oluşumuna yol açabilir. Corium coronarium’daki lezyonlar paries ungulae’de tırnak çatlaklarına, kerafilosel veya hücrelerin keratinize olmasına neden olabilir.

Sağaltım: Komplikasyonlar şekillenmemişse açık yara sağaltımı uygulanarak ayak kuru veya antiseptik yaş pansumanlara alınır.
Gecikmiş olgularda komplikasyonlara göre sağaltım planı oluşturulur.
Ayak iyice temizlendikten sonra nekrotik dokular kürete edilir. 

Fistül şekillenmişse kökenini hangi dokudan aldığı araştırılır. Eklemle ilişkili olgularda intraartiküler sağaltım da gerçekleştirilir. Cartilago ungulae, tırnak gibi oluşumlardaki komplikasyonlar kuralına göre tedavi edilir. Ayak kuru ve yaş pansumanlarla korunur.
Tetanoz riski göz önünde bulundurulur. 

Coroner flegmon
Corona bölgesindeki deri altı bağ dokusunun yangısına coroner flegmon denir.
Corner flegmon cartilago ungulae ve çevresine yerleşirse parakondral flegmon adını alır.
Etyoloji: Corona bölgesinin ezik ve yaralanmaları sonucu irin etkenlerinin derialtı bağ dokusuna ulaşması, paries ungulae’nin margo coronarius’unda oluşan derin tırnak çatlakları, ökçe eziği, mıh değmesi ve çatal hizasındaki mıh batmalarından sonra irinli corium ungulae yangısının subcoroner bağ dokusuna ulaşması, irinli podotrochlitis ve podarthritis purulentaların bu bölgeye ulaşması, n. volaris’in neurectomie’lerini izleyerek coroner flegmon oluşabilir.
Semptomlar: Çoğunlukla coroner bölgede sınırlanmış yangısel bir şişkinlik göze çarpar. Bu şişkinliğin elle yapılan muayenesinde ağrılı ve sıcak olduğu görülür. Apseleşen olgularda şişkinliğin ortası fluktuasyonludur. Topallık ve incik arterlerinde pulzasyon artışı gözlenir.
Şişkinlik az ise yangısal infiltrat emilerek dağılabilir. Çoğunlukla bir veya birkaç yerde apseleşme görülür. İlerlemiş olgularda derialtı bağ dokusu, phalanx’lar fasciası, m. ext. dig.communis tendosunun ve cartilago ungulae’nin nekrozu meydana gelir. Fistüller oluşur. İrinli yangı ekleme yayılırsa, podarthritis purulenta şekillenir ve bazen öldürücü septisemiye neden olur. Şiddetli ve eskimiş olgularda exungulation görülebilir.
Hastalığın kronik gidişinde ekzostoz oluşumu, taç ekleminde ankiloz, deri altı bağ dokusunun sklerozu, tırnakta deformasyonlar ortaya çıkar.
Yine gecikmiş olgularda 3. phalanx’ın rotasyonu ve hayvanın sürekli yatmasından dolayı dekubital gangrenler oluşur.
Neurectomie’lerden sonra şekillenen ödemler, çoğunlukla tırnak düşmesine neden olur.
Tanı: Corona bölgesinin şişkinliği, bu şişkinliğin genellikle bir bölgede sınırlı kalışı, şiddetli topallık, apseleşme, apselerin kendiliğinden açılmasından sonra irinin boşalmasını izleyerek topallığın aniden hafiflemesi tanıyı kolaylaştırır.
Sağaltım:
Corona bölgesinin bütün enfekte yaraları coroner flegmona neden olduğundan bu yaraların zamanında sağaltılması suretiyle flegmon oluşumu engellenebilir.
Bölgenin traş ve dezenfeksiyonundan sonra sıcak duş ve sıcak antiseptik yaş kompresler, flegmonun rezolusyonu veya apseleşmesine yardım eder. Yangılı bölge üzerine pom. camphree, pom. iode-ioduree, pom. iodophormee, veya antibiyotikli ve sulfonamidli pomatlar kullanılır. Oluşan apseler kuralına uygun olarak açılmalıdır. Apse boşluğunun irrigasyonundan sonra gazlı bezden bir fitil konur ve her gün bu işlem yenilenir.
İrinli yangı corium parietale’ye yayılmışsa o bölgedeki paries ungulae kısmıbir törpü veya renet ile inceltilerek irine yol verilir. İyi sonuç alınamazsa paries ungulae üzerinde yarım ay şeklinde bir parça ekstirpe edilerek nekrotik dokular ve yangısal kitle küretajla uzaklaştırılır.
Arthritis şekillenmişse bunun sağaltımı da gerçekleştirilir. Cartilago ungulae’de fistül veya nekroz şekillenmişse operatif olarak bunun ekstirpasyonu yapılır.
Soğuk uygulamalar kontrendikedir.
Lokal ve parenteral antibiyotik uygulamaları yapılır.

ATLARIN AYAK HASTALIKLARI

Podoarthritis
(Ayak Ekleminin Yangısı)


Akut, aseptik, septik, travmatik, dejeneratif yangı şekillerine rastlanabileceği gibi, yangısel kökenli olmayan podarthrose şeklinde de görülebilir.

Etiyoloji:
Bozuk bacak duruşları, hatalı nal kullanılması, hatalı ve yetersiz tırnak bakımı, bozuk zemin, yaşlılık, aşırı çalıştırma gibi hazırlayıcı etkenleri oluşturur.
Ekleme yakın yerleşen lezyonlar, ekleme etkiyen travmalar, hematojen enfeksiyonlar podarthritis oluşumuna neden olurlar. Eklemin sürekli kompresyona uğraması, gerek eklem içinde gerekse subkondral bölgede enzimatik ve mekanik yıkımlanmalara neden olarak dejeneratif ve yangısel olmayan eklem lezyonlarını oluştururlar.

Klinik görünüm: Akut-septik olaylar hızlı bir seyir gösterir. Eklemde fluktuan bir şişkinlik görülür. Sinovial sıvı seröz ve serö-fibrinöz bir niteliktedir. Travmatik etkilerle bazen hemorajik bir sinovia’da göze çarpabilir. Sinovia miktarı fazla, viskozitesi düşüktür. Bölgede sıcaklık artışı görülür ve şiddetli topallık şekillenir.

Septik olgularda lokal belirtiler ve topallık çok şiddetlidir.
Sinovia sarı renkli, partiküllü ve pıhtılıdır.

Eklem kapsülasında flegmon, lizis ve fistüller ile eklem kıkırdağında dejenerasyonlar görülür.

Subkondral kemikte nekroz şekillenebilir.

Kronik seyirli travmatik-dejeneratif olgularda yangı belirtileri ve topallık azdır. Sinovia berrağa yakın fakat içerisinde fibrin pıhtıları veya kıkırdak döküntüleri bulundurur. Sinovial sıvı miktarı fazla artmamıştır ve viskozitesi düşüktür.
Podartroz olgularında, sinovial sıvı bulguları dejeneratif olgulardaki gibidir. Fakat yavaş seyirli ve ağrısızdır.

Tanı:
Klinik bulgulara göre kolaydır. Yangı tipinin ayırt edilmesinde sinovial sıvının klinik ve laboratuar bulguları büyük önem taşır.
Pozitif kontrast artrografi tanıda yararlı olur.

Sağaltım:
Hastalığa yol açabilecek ortopedik kusurlar ve hayvan sahibinden kaynaklanan hatalar saptanarak giderilmelidir.
Palmar veya plantar yüzün lateral veya medial tarafından ve hafif proksimal yönde, aseptik koşullarda ekleme punksiyon yapılarak yangılı sinovia boşaltılır. Septik ve dejeneratif olgularda eklem boşluğunun ılık steril solüsyonlarla lavajı gerçekleştirilir. Böylece intraartiküler basınç azalır ve ağrı ortadan kalktığı için topallık hafifler. Aynı zamanda yangısal ürünler ortamdan uzaklaştırıldığından kullanılacak ilacın etkinliği artırılmış olur.

Akut aseptik olgularda;
1. Otolog veya homolog sağlam sinovia transferi (4-8ml kadar)
2. İntra-artiküler kortikosteroid,
3. Nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAD),
4. Geriletici inhibitörler,
5. Hyaluronik asit (HA) gibi ilaçlardan birinin enjeksiyonu ve koruyucu pansuman 3-5 günde iyileşme sağlar.
Septik olgularda;
1. Eklemin her gün lavajı,
2. İntraartiküler antibiyotik uygulamaları,
3. İntraartiküler HA,
4. Sinovial sıvı transferi gerçekleştirilir.

Dejeneratif durumlarda ve artrozlarda;
1.   Nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAID),
2.   Geriletici inhibitörler,
3.   Supedroxide dismutase,
4.   Flunixine meglumine,
5.   Naproxen,
6.   Petozonpolisulfat,
7.   Meflonamik asit,
8.   Kolşisin,
9.   Rumalon,
10. Hyaluronik asit,
11. Sinovial sıvı transferi gibi uygulamalar yapılır.

Kronik olaylarda;
1. İrkiltici pomat kullanımı,
2. Koterizasyon gibi uygulamalara başvurulur.
İyileşmeyen olgularda;
1. Artrotomi- sinoviektimi işlemlerini izleyerek,
2. İlaç uygulamaları gerçekleştirilir.
Apparatus Sesamoidea’nın Yangısı- Naviküler Hastalık - Podotrochlitis

Podotrochlitis

Tanım:
Distal sesamum ungulae ile m. flex. dig. profundus tendosu ve bunların arasında yer alan bursa podotrochlea’nın yangılanması sonucu ortaya çıkan, çoğunlukla kronik bir seyir ve intermittans topallık gösteren ve çoğunlukla ön ayaklarda şekillenen bir hastalıktır.

Yangısal olaylardan daha çok dejeneratif olayların etkili olduğu podotrochlose şeklinde de gelişebilir.

Etiyoloji:
Podotrochlitis, dik bileklilik ve susam kemiklerinin zayıf yapısından ileri gelen ve kalıtsal faktörlerin de etkili olduğu bir hastalık olarak kabul edilmektedir.
Tırnakların hatalı düzeltilmesi, hatalı nallama, sert zeminlerde yapılan yorucu çalışmalar, distal susam kemiğinin fazla basınç altında kalmasına ve profund tendonun aşırı gerilmesine yol açan olaylar hastalığın hazırlayıcısı ve oluşturucuları arasındadır.

Patogenez:
Hastalığın patogenezi ile ilgili değişik görüşler mevcuttur.
1. Bursitis Teorisi:
Distal susam kemiği ile m.flex.dig. profundus tendosu arasındaki sarsıntıların bursitis’e yol açtığı, bunu izleyerek hiperemi ve kemik dokusunda zayıflama ve değişikliklerin şekillendiği kabul edilmektedir.

Bu olaylardan sonra digital arterlerde tromboz, bu arterlerin beslediği kemik dokusunda iskemik nekroz gelişir. Susam kemiğinin distal yüzünde ise vasküler yönden bir artış şekillenir ve bu bölümde kemikte osteoporoz tablosu ortaya çıkar (lollipop lezyonları).

2. Görüş:
İskemi ve tromboz tablosu şekillenmeksizin, yangısal olaylar nedeniyle kemik dokusunda hacimce bir artış olur. Bu da profund tendo ve bursa’ya basınç yaparak podotrochlitis’e yol açar.

Patoloji: Makroskopik olarak susam kemiği ile profund tendo kılıfında sarı-kahverengi renk değişimleri, susam kemiği yüzeyinde fibrokartilaj erozyonlar, dejenerasyon nedeniyle subkondral kemiğin açığa çıkması ve renk değişimine uğraması,

vasküler kanallarda artış, ileri dönemlerde profund tendo ile susam kemiği arasında adezyonlar,

kemik erozyonları, sesamoidal ligamentlerde sklerotik osteitis, profund tendoda yıkımlanma ve spontan rupturlar gibi bulgularla karşılaşılır.

Semptomlar:
  Başlangıçta, dinlendirmeyle kaybolan, çalışmayla yeniden başlayan bir topallık görülür. İki ayakta birden şekillendiğinde, hayvanın ayaklarını sırasıyla dinlendirerek kullandığı ve önde tuttuğu görülür.

Yürüyüş sırasında hayvanın, ağırlığı tırnak ucuna aktarmak için gayret sarf ettiği ve bu nedenle tırnağın aşınmaları dikkati çeker. Ağır işlerde ve bozuk-sert zeminlerde topallık artar.

Tırnak muayene pensiyle muayenede ağrının solea ungulae’nin orta 1/3’ünde yoğunlaştığı anlaşılır.

Kronik dönemlerde tırnakta deformasyonlar görülür. Dengeli kullanılmadığı için tırnakta sivrilme ve küçülme şekillenir.

Sivrilme ve küçülme

  Ayağın dengeli kullanılması
     Parmakla basış            Ökçelerle basış

Radyolojik bulgular:
Hastalığın ileri dönemlerinde önem taşır. Distal susam kemiğinde osteoporozeksostozvasküler kanallarda genişlemeyeni kemik oluşumuosteoliz ve skleroz görülür.

Tanı:
İnspeksiyonpalpasyonradyolojik muayenelerden elde edilen bulgular, sinir blokajları, diğer hastalıklara ait bulguların olmayışı gibi bulgulara dayandırılır. Gerektiğinde, ökçeler arası çukurluktan batırılan bir iğneyle önce deri altı, sonra bursa içi ve çevresine lokal anestezik enjeksiyonları da yapılabilir. Topallığın kaybolması olayı doğrulayıcı bir nitelik taşır.

Scintigrafi

Termografi  Scintigrafi

Sağaltım:
Öncelikle hastalığa neden olan faktörler ortadan kaldırılır. Erken dönemlerde medikal, kronik olgularda
şirurjikal sağaltım etkili olur.

Akut olgularda;
1. NSAID (Fenilbutazon, meclofenamic asit, naproxen, flunixine meglumine gibi),
2. Kortikosteroidler,
3. HA,
4. Superoxide dismutase gibi ilaçlar verilir.

Fizyoterapi,
Dinlendirme.
Nal sökülür, tırnaklar düzeltilerek hayvan kendi haline bırakılır.

Profund tendoya binen yükü hafifletmek ve ökçeleri çalıştırarak basıncı azaltmak için kol uçları inceltilmiş nal uygulanabilir.
Darbeleri hafifletmek için plastik nallar veya lastik ve kauçuk protektörler de kullanılmaktadır.

Ağrıyı ortadan kaldırmak için, şirurjikal olarak cryogesia ve neurectomie önerilmektedir. Ancak sonuçlar çok olumlu olmadığı için son çare olarak bu yöntemlere başvurulmalıdır.

Corona bölgesine koterizasyon uygulaması, yangıyı akut hale çevirerek iyileşme sağlayabilir.
Son yıllarda sesamoideal ligamentlerin desmotomisi yoluyla (naviküler suspensor desmotomi) gerilmelerin ve dolayısıyla tutuk yürüyüşün önüne geçildiği bildirilmektedir.

Distal Susam Kemiği Kırığı

Distal susam kemiğinin, dıştan gelen bir travma veya bu kemik ile buna yakın dokulardaki purulent, kronik ve dejeneratif hastalıklar sonucu (patolojik kırık) bütünlüğünün kaybolmasıdır.
Hayvanda şiddetli topallık vardır.
Palpasyon ve perküsyonda çatal bölgesinde duyarlılık saptanır.
Krepitasyon yoktur.
Radyolojik muayene ile kırığın yeri ve şekli hakkında bilgi edinilerek buna göre bir sağaltım denenir.
Distal susam kemiği kırığı
Sağaltım:
Genellikle hayvanın dinlendirilmesi ve yumuşak altlıklı bokslarda tutulmasıyla spontan iyileşme beklenir. Ancak düzenli bir kaynaşma her zaman olası olmayacağı için ağrı kalıcı olabilir. Bu durumda neurectomie uygulanması, ağrıyı ortadan kaldıracağından, hayvandan bir süre daha yararlanmaya olanak sağlar.
Operatif olarak vidalama işlemine başvurulabilir.
Ökçeleri yukarı kaldıracak şekilde nal uygulamaları yapılabilir.

3. Phalanx (Ayak Kemiği) Kırığı

Travmatik ve patolojik nedenlerden ileri gelir. Açık ve kapalı kırıklar halindedir. Eklemi de içeren sagittal kırıklar, processus volaris kırıkları, oblik kırıklar, parçalı kırık, fissur gibi bölümlere ayrılır.
Klinik görünüm:
Şiddetli bir basış topallığı vardır. Hayvan ilgili ayağını yere basamaz. Ekleme kadar ulaşan kırıklarda, corona bölgesinde şişkinlik gözlenir. Perküsyon ve palpasyonda tırnağın her yerinde duyarlılık saptanır. Eskimiş olgularda, hayvan yavaş yavaş ayağını yere basmaya başlar.
Değişik yönlü radyografiler tanıyı kesinleştirir.
Sağaltım:
Komplike olmayan olgularda, hayvanın yumuşak altlıklı bokslarda 2 ay kadar dinlendirilmesi iyileşme için yeterlidir.
Açık kırıklarda öncelikle, enfeksiyona engel olmak için, 8-10 gün süreyle ayak, antiseptikli sıcak yaş pansumana alınır.
Ortopedik olarak, kolları geniş kösele altlıklı nal, çatala karşılık gelecek şekilde köprülü nal ve kol uçlarının dış kısmında yaprak bulunduran nal kullanılabilir.
Parçalı kırıklarda, kallus oluşumu sağlansa bile, çevre dokulara basınç yaparak sürekli ağrıya neden olacağından, sağaltımdan pek olumlu sonuç alınamaz.

Pedal Osteitis

Yangısal olaylara bağlı olarak, üçüncü phalanx’ta çeşitli değişimlerin ortaya çıkmasıdır.
Etiyoloji:
Pododermada uzun süre devam eden yangı olayları, laminitis, sivri cisim batmaları, m.ext.dig. communis tendosundaki yangısal olaylar veya bu tendonun aşırı kontraksiyonunun processus extensorious’u etkilemesi, ayak ekleminin periartiküler formda seyreden kronik yangıları gibi durumlar, 3. phalanx’ta yangısal bozukluklara yol açabilirler.
Bulgular:
Hayvanda topallık vardır. Tırnak muayene pensiyle yapılan muayenede, çoğunlukla yaygın bir alanda ağrı saptanır.
Bu değişimler radyolojiyle daha kolay ortaya çıkarılabilir.
Sağaltım:
Hayvanın dinlendirilmesi, çevre dokulardaki lezyonların kuralına uygun olarak sağaltılması gerekir. Tabandan gelen basınçları azaltmak için yumuşak altlıklı nallar çakılabilir.
Yeni olaylarda, steroid ve NSAID
Septik olaylarda, antibiyotiklerin lokal uygulanmasıyla ve sıcak hidroterapi ile sağaltım denenebilir.

ARPALAMA

Akut arpalama
Pododermatitis aseptica diffusa acuta
Akut laminitis
Akut furbür
Akut arpalama
Corium ungulae’nin ön ve yan kısımları ile corium soleare’nin ön kısmında oluşan aseptik, diffuz ve akut bir yangıdır.
  Oluştuğu yere göre;
  1. Ön arpalama
  2. Arka arpalama
  3. Tek arpalama
  4. Genel arpalama
Etyolojisine göre;
1. Travmatik arpalama
2. Toksik veya beslenme arpalaması
3. Semptomatik veya metastatik arpalama
4. Romatizmal arpalama

Hazırlayıcı nedenler:
Vücut ağırlığının fazla olması, uzun süre dinlendirmeleri izleyen yorucu çalıştırmalar, hayvanın performansı üzerinde çalıştırılması, uzun süren taşıt yolculukları, zeminin sert ve düzensiz oluşu, hava ısısının yükselmesi, tırnağın şekil bozuklukları gibi faktörler arpalama oluşumunu kolaylaştırırlar.

Yapıcı nedenler:
Azottan zengin tane yemlerin fazla miktarda yedirilmesi, erken biçilmiş yeşil arpa, çavdar ve yulaf gibi yemlerin fazla yedirilmesi, bozulmuş, küflenmiş ve fermente olmuş yemlerin yedirilmesi, tok ve terli hayvanlara fazla miktarda soğuk su içirilmesi nedeniyle ortaya çıkabilecek gastro-enteritislerin histidin salınımına yol açması gibi beslenme hataları,

Aşırı yorgunluk, özellikle terli ve yorgun hayvanların soğuk ve ıslaklığın etkisinde kalmaları, bir ayağında hastalık olduğu halde çalıştırılan hayvanlarda karşıt sağlam bacağa fazla yük binmesi, tedavide yüksek dozda purgatiflerin kullanılması, östrojen hormonunun fazlalığı, fievr tifoid, anazark, gurm gibi hastalıkların seyrinin metastatik ya da semptomatik arpalamaya yol açması, doğum sonrası hayvanların yavru zarlarını yemeleri veya retentio secundinarum sonucu oluşan otoentoksikasyonlar arpalamanın yaygın nedenlerini oluştururlar. 
Patogenez
Arpalamanın bir histaminoz olduğu yaygın kabul görmektedir.
Hazırlayıcı ve yapıcı nedenlerin etkisiyle kanda histidin normal düzeyin üzerine çıkar. Kapillar damarca zengin olan corium ungulae’de kan serumu lamellalar arasına sızar. Corium parietale’nin ön ve yan yüzleri ile corium soleare’nin ön kısmında hiperemi başlar ve seröz, serö-fibrinöz veya damarların yıkımlanması sonucu hemorajik eksudat dokular arasına sızarak lamella papillarisler ile lamella cornei’ler arasına girer ve bunların birbirinden ayrılmasına neden olur. Bu eksudat ya pıhtılaşır ya da serum kısmının rezorpsiyonu sonucu geriye peltemsi bir madde kalır.

Histaminoz
Semptomlar
Palpasyon ve perküsyonda;
     
    Ayağın ön ve yan kısımlarında şiddetli ağrı, lokal ısı artışı, incik arterlerinde pulzasyon artışı
Termografide akut arpalamanın erken dönem görüntüsü
Semptomlar
Görevsel semptom olarak, tutuk yürüyüş, adımın kısa ve çabuk oluşu, basışın ökçelerle oluşu ve anamnezde bu belirtilerin birden oluştuğunun saptanması gibi bulgular gözlenir.

Genel arpalama
             ve
Ön arpalamada;
    Ön bacaklar öne götürülmüş, arka bacaklar karın altına getirilmiştir.
   * Hayvan ağırlığını ökçelere yüklemek ister.



Tek arpalama;
    Hasta bacak karşıtı ile sık sık değiştirilerek kullanılır

Genel semptomlar;
Hayvanda genel durum bozukluğu,
Beden ısısı yükselmesi (39-40.5 oC),
İştahsızlık,
Hızlı solunum,
Susama,
Terleme ve
Konstipasyon görülür.
Hastalığın sonu ve komplikasyonları
Hastalığın iyileşmesi (rezolusyon)
Hemoraji
Eksudasyon
Gangrenleşme
İrinleşme
Hastalığın sonu ve komplikasyonları
Hastalığın iyileşmesi (rezolusyon)
Uygun tedaviyle hastalık 4-10 gün içerisinde sona erer.
Hemoraji
Corium parietale’nin ön ve yan kısımlarındaki damarların yırtılmasıyla aşırı bir basınç ve bunun sonucunda şiddetli bir ağrı meydana gelir. Hayvan ayakta duramaz, yere serilip yatar. Vücut ısısı yükselir, mukozalar kızarır. Bazen ölümle sonuçlanabilir.
Eksudasyon
Lamella papillaris ve lamella cornei’ler arasında eksudat toplanır ve bunlar birbirinden ayrılır. Zamanla burada biriken sıvının serum kısmı rezorbe olur ve geriye fibrin bir kitle kalır. Bu kitle birkaç mm kalınlığında levhalar oluşturarak, 3. phalanx ile tırnak duvarının birbirine uymamasına ve kronik bozuklukların oluşmasına neden olur.
Gangrenleşme
Kılcal damarların yırtılması nedeniyle dokuların beslenememesi sonucu, aseptik olarak ya da dıştan herhangi bir lezyon yoluyla nekroz basillerinin işe karışması sonucu septik olarak gelişir. Bu tabloda belirtiler çok şiddetlidir.
İrinleşme
Herhangi bir lezyondan bölgeye ulaşan mikroorganizmaların olaya karışmasıyla septik laminitis şekillenir.
Tanı
Tanı
Anamnez, tipik yürüyüş ve lokal bulgulara göre gerçekleştirilir
Sağaltım
Koruyucu sağaltım
Küratif sağaltım
Koruyucu sağaltım
Genç hayvanlar fazla çalıştırılmaz
Beslenmeye dikkat edilir
Doğum sonrası yavru zarlarının yenmesi önlenir
Küratif sağaltım
Beslenmenin düzenlenmesi;
    Azottan zengin kesif yemlerle beslenmesini engellemek
Sürgütlerin verilmesi;
     300-1000 g sulphate de soude birkaç litre suda eritilerek burun-meri sondası ile içirilir.
Soğuk hidroterapi;
     Karpal veya tarsal eklemlere kadar yapılan soğuk kompresler veya hayvanı bir akarsuya sokmak yarar sağlar
Derivasyonu sağlamak;
     Hayvanın omuz ve sağrı bölgelerine %10’luk alcool camphree, %10’luk pom. Camphree, Bengay, Capsolin, Rheumon gel, Hirudoid, Naprosyn gel, Lasonil gibi hiperemizan pomadlar sürülür.
Kan alma;
     Yerli ırklarda: 3-5 litre, lenfatik hayvanlarda: 4-8 litre kan v. jugularis’ten alınır.
Ağrıyı hafifletmek;
    Analjezikler verilir.
Rezorpsiyonu sağlamak;
     Periferal vazodilatatörler verilir.
Eksudatın pıhtılaşmasını engellemek;
    Heparin enjeksiyonları yapılır.
Kanamayı önlemek;
    Ca, Vitamin C ve Vitamin K verilir.
Eksudasyon ve lokal yangı belirtilerini inhibe etmek;
     Steroid ve nonsteroidal antiinflamatuar ajanlar verilir.
Toksinlerin atılımını hızlandırmak;
    Diüretikler verilir (vetidrex, Lasix gibi)
Histaminin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak;
     Antihistaminikler verilir (Vetibenzamin 1 ml/30 kg canlı ağırlık)
Kortikosteroid uygulamaları kan basıncını yükselttiği için kontrendikedir.
    
Hayvanın yürüyüşünü kolaylaştırmak
      Yumuşak altlıklı nallar uygulanır
Kapsula içi basıncı azaltmak;
  Paries ungulae’nin ön ve yan kısımlarında tırnak duvarını inceltmek veya oluklar açmak ağrıyı hafifleteceği için hayvanı rahatlatır.
Kronik Arpalama

Pododermatitis aseptica chronica productiva diffusa
Kronik laminitis
Kronik furbür
Corium parietale’nin hipersekresyonu, 3. phalanx ve tırnak duvarının birbirine uymazlığı, 3. phalanx’ın deviasyonu ve tırnağın şekil bozukluğuna uğraması ile oluşan kronik bir yangıdır.
Akut arpalamanın 10-15 gün içerisinde sağaltılmaması sonucu ya da yavaş seyreden bir yangı olarak ortaya çıkar.
Semptomlar
Tırnak uzar ve üst kısmı daralırken, alt kısmı uzar ve şekil değişikliğine uğrar. Corium coronarium’un alt tarafında bir çukurluk, bunun altındaki paries ungulae bölümünde bir kabarıklık gözlenir.
Paries ungulae’de ön kısmı birbirine yakın, ökçelere doğru birbirinden uzaklaşan halkalar kronik arpalama için karakteristiktir.

Ökçeler yüksek ve dik bir durumdadır

Tabanın muayenesinde, tırnağın ön kısmında beyaz çizginin genişlediği,

Çatalın ön ucu hizasında yarımay şeklinde bir kabarıklığın oluştuğu, çatalın oluklarının derinleştiği gözlenir.

Bazen yarım ay şeklindeki kabarıklığın delindiği ve seröz, bulanık veya hemorajik bir sıvının aktığı görülür.

Tırnak muayene pensi ile yapılan palpasyonda ve perküsyonda ağrı saptanır ve boğuk bir ses işitilir.
Hayvanda akut arpalamada olduğu gibi topallık gözlenir.

Radyolojik muayenede 3. phalanx’ın deviasyonu gözlenir.



Patolojik değişiklikler
Ön ve arka yönde ayağın dikey kesitinde, paries ungulae’nin 3. phalanx’ın ön yüzüne paralel olmadığı gözlenir.
3. phalanx’ın ön ucunun yere dik bir konuma geldiği, paries ungulae ile corium parietale arasında beyazımsı yapraklar halinde korneal bir kitlenin toplandığı görülür.
Eksudatın rezorbe olduğu yerlerde boşlukların şekillendiği saptanır.
3. phalanx’ta osteoporoz ve osteoskleroz görülür.
3. phalanx’ın margo solearis’inin yukarıya doğru kıvrıldığı belirlenir.
3. phalanx’ın basınç atrofisine uğradığı görülür.
Üçüncü phalanx’ın rotasyonunda, organize olan korneal kitlenin oluşturduğu basınç yanında,
Profund tendonun phalanx’ın arka kısmını yukarıya çekmesi de etkili olmaktadır.

Tanı
Tırnakta oluşan lokal bozukluklar ve radyolojiyle kolaydır.
Sağaltım
Akut arpalamadaki kriterlere göre yapılır.

Ortopedik olarak kronik arpalama nalı kullanılır. (Stark Gunther nalı).

Stark Gunther nalı


Kronik arpalama nalı

Nal uygulamadan önce tırnaktaki şekil değişikliğine uğramış olan kısımlar kesilerek düzeltilir. Tırnağın ön ve yan kısımları kesilir.

Tabandaki kornu tabakası inceltilir.

Çatala dokunulmaz.
Ökçeler törpülenek düzeltilir.

Kronik arpalamada Stark-Gunther nalı kullanılır.
Bu nalın ökçe kısımları kalkıktır. Tırnağa kızgın olarak basılır.


Tabanda bir delinme veya fistül varsa, nalın bu bölgesinde yarımay şeklinde bir pencere açılarak tedavisi buradan gerçekleştirilir.
Profund tendo’nun tenetomisi yapılabilir.
Pododermatitis Purulenta

Pododermatitis purulenta
(Septik laminitis)
Corium coronarium üzerindeki yaraların piyojen etkenlerle enfeksiyonu sonucu veya mıh batması, mıh değmesi, ökçe ezikleri, tırnak çatlakları, çatal çürükleri, boşalmış paries ungulae gibi hastalıkların bir komplikasyonu olarak şekillenir.
1. Yüzlek (pododermatitis purulenta superficiale) ve
2. Derin (pododermatitis prulenta profunda) olmak üzere iki klinik form gösterir.
Superficial yangıda corium ungulae’nin yüzlek katmanı hastalanmıştır. Seröz kıvamlı- siyahımsı bir eksudat şekillenir. Bu eksudat lamella papillaris’ler ile lamella cornei’ler arasındaki bağlantıyı çözer ve burada bir boşluk şekillenir. Bu eksudat ya margo solearis düzeyinde kendine yol bularak dışarı akar ya da corium parietale ile paries ungulae arasından yukarıya doğru corium limitans’a kadar ulaşır ve bunu yıkımlayarak dışarıya akar.
Klinik bulgular:
Lokal semptom olarak palpasyon ve perküsyonda şiddetli ağrı, lokal ısı artışı, corium coronarium ve torus ungulae’de şişkinlik ve kızarıklık, fistülize olmuş olgularda corium coronarium veya margo solearis’te gri-siyah akıntı gözlenir.
Görevsel semptom olarak, şiddetli topallık görülür.
Profund yangıda corium ungulae’nin bütün katmanları yangılanmıştır. Fistülleşmiş olgularda koyu kıvamlı, sarımsı-beyaz renkte bir irin akıntısı gözlenir. Hastalığın etkisiyle paries ve solea ungulae yıkımlanmış olabilir. 
Zamanında sağaltılmayan olgularda, nekroz basillerinin de olaya karışmasıyla, 3. phalanx, profund tendo ve corium ungulae nekrozu gelişir.
Profund yangıda lokal ve görevsel semptomlar daha şiddetlidir. Hayvan ilgili ayağını yere basamaz. Bazı olgularda eksungulasyon da şekillenebilir.
Klinik bulgular, sıvının karakteri ve gerektiğinde mikrobiyolojik muayenelerden elde edilen bulgulara göre tanı konur. Derin dokulardaki yıkımlanmaları saptamak için sondalama, direkt veya fistül kanalı yoluyla kontrast radyografiye başvurulabilir.
Sağaltım:
Nal sökülür, ayak sıcak sabunlu sularla yıkanarak temizlenir. Henüz fistül şekillenmemiş olgularda paries veya solea ungulae renetle inceltilir.
Cornu tabakasından bir parça ekstirpe edilerek irine yol verilir. Fistülize olgularda, gerektiğinde fistül ağzı ve kanalı genişletilerek drenaj işlemi bu yolla yapılır.
Nekrotik dokular kürete edilerek uzaklaştırılır. Ayak sıcak antiseptik yaş pansumanlara alınır. İrin akıntısı ve nekrotik doku atılımı tamamlanıncaya kadar bu uygulamaya devam edilir. Pansuman uygulanmadan önce 20-30 dakika süreyle sıcak hidroterapi uygulaması iyileşmeyi hızlandırır. Lokal ve parenteral antibiyotik uygulamaları yapılır.
Yangı durdurulduktan sonra antibiyotik tamponlanmış kuru pansumanlarla ayak birkaç gün daha korunur. Daha sonra, yeni tırnak oluşumunu hızlandırmak için, katrana batırılmış bir gazlı bez yara üzerine örtülerek ayak kuru pansumana alınır.
ATLARIN AYAK HASTALIKLARI

Mıh Batması

Solea ungulae ile örtülü olan canlı dokulara cam, çivi, mıh, tel, odun parçası gibi sivri cisimlerin batması olayıdır.
Etkilenen dokuları saptamada taban üç bölgeye ayrılarak incelenir.
1. Birinci bölge;
Tırnağın ön ucu ile apex cunei cornei (çatalın ön ucu) arasındaki bölgedir. Ön bölge adı verilen bu bölgeye batan yabancı cisimler çoğunlukla 3. phalanx’a zarar verirler.
2. İkinci bölge;
Çatal ön ucu ile çatalın orta oluğunun ön ucu arasındaki orta bölgedir. Bu bölgeye batan yabancı cisimler m.flex.dig. profundus tendosu, bursa podotrochlearis, distal susam kemiği ve ayak eklemini etkilerler.
3. Üçüncü bölge;
Çatalın orta oluğunun ön ucu ile yumuşak ökçeler arasındaki arka bölgedir. Bu bölgede şekillenen mıh batmalarında pulvinus subcutaneus, parachondrium ve fleksor tendoların ortak sinoviaları zarara uğrayabilir.
Klinik görünüm:
Sürekli ve şiddetli bir topallık vardır. Topallığın şiddeti cismin battığı yere göre değişebilir. Batan cisim yerinde değilse battığı yer görülür. Bazen, yabancı cisim kırılarak içeride kalabilir veya özellikle iki ucu sivri cisimlerin battığı durumlarda tamamen içeri gömülebilir.
Yeni olaylarda yabancı cisim çekilip çıkarılmışsa cismin battığı yerden kan gelir.
Aradan zaman geçmişse derin dokularda sepsis ve nekroz şekilleneceğinden, cisim çıkarıldığında battığı yerden irin akıntısı gelir.
Tırnak muayene pensiyle yapılan perküsyon ve presyonlarda, şiddetli duyarlılık saptanır.
Komplike olaylarda ayağın her tarafında duyarlılık gözlenebilir.
Cartilago ungulae, tenosinovia ve ayak eklemini etkileyen olaylarda bu oluşumlara ait yangısal bozukluklara rastlanılır ve olay çoğunlukla septik ve nekrotiktir.
Direkt ve kontrast radyografi dokulardaki patolojik bozuklukları ve yabancı cisimleri saptamada detaylı bilgiler verir.
Tanı;
Anamnez, klinik bulgular ve radyolojiyle kolaydır.
Komplikasyonlar;
Tetanoz, septisemi, piyemi, septik laminitis, ayak kıkırdağı nekrozu gibi komplikasyonlar sıklıkla görülür.
Prognoz;
Yüzlek ve yeni olgularda olumlu, eski ve komplike olgularda kuşkuludur.
Sağaltım;
Nal sökülür, ayak yıkanarak temizlendikten sonra yabancı cisim yerindeyse çıkarılır. Yabancı cismi yakalamada zorlukla karşılaşılırsa, battığı yer renetle biraz derinleştirilmelidir. Cisim çıkarıldıktan sonra bölgeye tentürdiyot sürülerek ayak kuru pansumana alınır.
Eski ve komplike olaylarda yeterli genişlikte kornu tabakası kesilerek uzaklaştırılır. Alttaki enfekte ve nekrotik dokular kürete edilerek temizlenir. Ayak sıcak antiseptiklerle yıkanır ve bunu izleyerek antiseptik yaş pansumanlar uygulanır. Pansumanın kurumaması için antiseptiklerle sık sık ıslatılır. Başlangıçta her gün, akıntının azalmasından sonra 2-3 günde bir pansuman açılarak aynı işlemler yinelenir. Bu süreler içerisinde lokal ve parenteral antibiyotik ve sulfonamidler uygulanır.
Zamanla akıntı azalırken bir yandan da granülasyon dokusu üreyerek bölgeyi doldurur. Aşırı granülasyon dokusu üremelerinde, taban seviyesinde yüzeysel olarak koterizasyon ile epitelizasyon sağlanır. Bunun için elektrokoterizasyona başvurulabileceği gibi kostik ilaçlardan da yararlanılabilir.
Epitelizasyonu hızlandırmak için epitelizan ilaçlar (Pom. Madecassole, Pom. İodophormee gibi) bölgeye kuru pansuman eşliğinde uygulanabilir.
Kornu tabakasının üremesini hızlandırmak ve antiseptik bir etki oluşturmak amacıyla ardıç veya çam katranı, kuru pansuman eşliğinde bölgeye tamponlanabilir.
Tetanoz riski de her zaman akılda bulundurulmalı ve ona göre önlemler alınmalıdır.

Mıh Değmesi

Nal çakılması sırasında mıhın corium parietale ve 3. phalanx’ı yaralamasına denir. Nalbant corium ungulae’nin yaralandığını fark edip mıhı çekip çıkarırsa buna da vahze adı verilir.
Semptomlar;
Vahze, nalın çakılması sırasında hayvanın gösterdiği reaksiyon nedeniyle kolayca fark edilir. Ancak koruyucu önlemler ve dezenfeksiyona başvurulmadığı zaman, septik pododermatitis gibi olayların gelişmesine yol açabileceğinden önem taşır.
Mıh değmesinde ise ya hayvanın reaksiyon göstermemesi ya da nalbantın veya sahibinin önemsememesi sonucu, nallamayı izleyerek bir topallık başlar. Topallığın geçmediği durumlarda hekime başvurulur.
Klinik muayenede, topallığın nallama sonrası oluştuğu şeklinde bir anamnez alınması büyük önem taşır. Palpasyon ve perküsyonda şiddetli ağrı saptanır. Komplikasyonlar şekillenmişse duyarlılık daha geniş bir sahadadır. Bazen ilgili mıhın çevresinden irin akıntısı geldiği gözlenir.
Radyolojik muayenede, mıhların bir hizada olmadığı görülür.
Septik ve nekrotik pododermatitis, 3. phalanx karies’i ve tetanoz gibi komplikasyonlar şekillenir.
Tanı ve Sağaltım:
Anamnez, klinik muayeneler ve radyolojik muayeneyle tanıya varılır.
Vahze durumlarında tentürdiyot sürülerek ayağın kuru pansumana alınması ve lezyonlu yere yeniden nal çakılmaması yeterlidir. Mıh değmesi ve zamanında önlem alınmamış vahze olgularında öncelikle nalın sökülmesi gerekir. Mıh deliğinin çevresindeki kornu tabakası renetle yontularak irine yol verilir. Nekrotik dokuların küretajı yapıldıktan sonra ayak sıcak antiseptiklerle yıkanır ve antiseptik yaş pansumanlarla korunur. İrin akıntısı durduktan sonra kuru pansumanlar uygulanır ve tırnak üremesini hızlandırıcı önlemler alınır. Lokal ve parenteral antibiyotik kullanılır.

Mıh Sıkması

Nallama sırasında mıhın, paries ungulae’nin stratum lamellatum katına girerek, corium parietale’yi yaralamaksızın bu dokuyu ezmesi ve basınç altında tutmasına mıh sıkması denir.
Nallamadan sonra başlayan bir topallıkla kendini belli eder. Mıh değmesinde olduğu gibi çeşitli komplikasyonlara yol açabilir.
Sağaltımı mıh değmesinde olduğu gibidir.

Ökçe Eziği (Blem)

Ökçelerin alt kısmında corium parietale ve corium soleare’nin kontüzyonundan ileri gelen hemorajik yangıya ökçe eziği adı verilir.
Ökçe eziği bazen corium parietale’de (corium parietale ökçe eziği), bazen corium soleare’de (corium soleare ökçe eziği) bazen de her iki dokuda birlikte görülebilir.
Önleri dar, önleri geniş, it elli ve paytak bacaklı gibi bozuk bacak duruşları, tırnak yapısının düzensiz oluşu, ökçe darlığı, düz taban ve dolgun tırnaklar, zeminin bozuk oluşu, hayvanın ağır işlerde çalıştırılması, cartilago ungulae nekrozu gibi ayağın biyomekaniğini bozan bir çok durum hastalığın oluşumunda hazırlayıcı faktör olarak etki eder.
Nalın çok dar, kısa veya geniş olması, ökçelerin fazla yontulması, hatalı nallarla hayvanın uzun süre çalıştırılması, yetiştirme ve çeşitli travmalar en önemli yapıcı nedenlerdir.
Klinik bulgular;
Lokal semptom olarak ökçeler üzerinde renk değişmeleri ve lezyonlar görülür. Sadece kan oturmalarının görüldüğü tabloya kuru  veya hemorajik ökçe eziği adı verilir.
Travmanın şiddetli olduğu durumlarda paries ungulae ile corium ungulae birbirinden ayrılarak cornu tabakasının altında kanlı-seröz bir sıvı toplanarak yaş ökçe eziği şekillenir.
Kısa sürede olaya piyojen mikroorganizmalar katılarak purulent veya irinli ökçe eziği ortaya çıkar.
Bölgede biriken irin kitle zamanla fistülize olarak dışarıya açılabildiği gibi profund tendo, 3. phalanx, pulvinus subcutaneus, corium soleare ve cartilago ungulae gibi dokuları da etkileyebilir. Bu tabloya da komplike veya fistülize ökçe eziği adı verilir.
Palpasyon ve presyonlara karşı elde edilen tepkiler olayın şiddetine göre değişiklik gösterebilir.
Görevsel semptom olarak topallık gözlenir. Fistülize olgularda, irin akmasıyla basınç azalacağından topallık hafifleyebilir.
Tanı:
Kolaydır. Komplikasyonların varlığı klinik muayeneler ve radyolojiyle saptanabilir. Fistül kanalının sondalanması da tanıya yardımcı olur.
Prognoz:
Komplikasyonlar şekillenmemişse olumludur.
Sağaltım:
Koruyucu olarak bozuk bacak duruşları, nal ve nallama hataları, yetiştirme, hatalı çalıştırma gibi olumsuzlukların önüne geçmek gerekir.
Küratif sağaltımda öncelikle nalın sökülmesi ve ayağın iyice yıkanarak temizlenmesi gerekir. Kuru ökçe eziklerinde hayvanın dinlendirilmesi ve kuru pansuman uygulanması yeterlidir. Gerekirse pansuman nalı da uygulanabilir.

İrinli ve komplike ökçe eziklerinde, kornu tabakası yontulduktan sonra ayak sıcak antiseptiklerle yıkanır ve irin akıntısı duruncaya kadar antiseptik yaş pansumanla korunur. Derin dokularda komplikasyonlar şekillenmişse, operatif yolla nekrotik dokular uzaklaştırılır. Nekroza uğramışsa pulvinus subcutaneus, profund tendo gibi oluşumlar kesilerek uzaklaştırılır. Nekrotik dokuların küretajından sonra yaş pansumanlar uygulanır.
Akıntının durdurulmasından sonra katran sürülmüş kuru pansumanlarla ayağın korunması iyileşmeyi hızlandırır.
Lokal ve parenteral antimikrobiyel sağaltıma da başvurulmalıdır.

Solea Ungulae Eziği

Corium soleare’nin kontüzyonundan ileri gelen hemorajik yangılara solea ungulae eziği adı verilir.
Etiyoloji, semptom, tanı ve sağaltımı ökçe ezikleriyle benzerlik gösterdiği için aynı kriterler göz önünde bulundurulmalıdır.

Exungulation (Tırnak Düşmesi)

Capsula ungulae’nin corium ungulae’den çeşitli nedenlerle tamamen ayrılıp düşmesi olgusudur.
Sığırlarda gözlenen exungulation olguları ile aynı faktörlerde ileri gelir ve sağaltımları aynıdır.


Ayağın Yanığı
(Pododermatitis combustionis)

Capsula ungulae’de yıkımlanma yoksa sıcaklığı kolayca geçirmeyeceği için corium ungulae yanıkları ender olarak şekillenir. Ayak yanıkları çoğunlukla hatalı kızgın nal çakılması, ayak kanseri gibi hastalıklar sırasında kostiklerin kullanılması, corona bölgesinin derin koterizasyonları, oluşabilen yangınlarda ayağın uzun süre sıcakla temas etmesi gibi nedenlerden ileri gelir.
Klinik görünüm yanığın derecelerine göre farklılıklar göstermektedir.
Birinci derece yanıklarda (combustio erythematosa), corium ungulae’nin yüzlek katlarında hiperemi ve hafif eksudasyon  görülür. İkinci derece yanıklarda (combustio bullosa) tabanın yüzlek katının kömürleştiği ve derin kısımlarının sarımsı renk aldığı görülür. Pododermatitis aseptica diffusa oluşarak corium limitans ayrılır veya solea ungulae delinerek pododermatitis purulenta şekillenir. Üçüncü derece yanıkta (combustio escharotica) ise çoğunlukla tabanın ayrıldığı, 2. derecedeki lezyonlardan daha şiddetli lezyonların ortaya çıktığı ve eksudasyon oluştuğu görülür.
İkinci ve üçüncü derecedeki yanıklarda topallık çok şiddetlidir.
Sağaltım:
Koruyucu olarak özellikle nallama hatalarının önlenmesi, koterizasyonlarda dikkatli davranılması, hayvanların sönmemiş kireç gibi kostik maddelerle temasının önlenmesi gerekir.
Küratif sağaltımda nal sökülür ve ayak ılık suyla yıkanır. Eğer yanık şiddetliyse tırnağın düşmesi (exungulation) kaçınılmaz olduğundan, tırnağın düşmesini hızlandırmak, ılık antiseptiklerle kompresler ve yaş pansumanlar uygulayarak sepsise engel olmak, nekrotik kitlelerin küretajını sağlamak ve yeni tırnak oluşumunu hızlandırmak için katranla birlikte kuru pansumanlar uygulamak sağaltım için çoğunlukla yeterlidir.
Kapsulayla birlikte derin dokularda karbonizasyon şekillenmişse bunun sağaltımı olası değildir.

Ayağın Donması
(Pododermatitis congelationis)

Soğuğun etki derecesine göre deride bir yangı (dermatitis) şekillenir. Buna enfeksiyon etkenlerinin de karışmasıyla nekrozlar oluşur. Damar ağından zengin bir şekilde donatılmış olan corium ungulae’nin uzun süren soğuğun etkisinde kalmasıyla kan dolaşımı ve dokuların beslenme ve oksijenasyonu gerçekleştirilemez. O nedenle tırnak düşmesi ve yaygın nekrozlara varan bozukluklar ortaya çıkabilir. Fakat, kapsulada bir lezyon yoksa, ayağın donması oldukça zordur.
Özellikle corona ve ökçeler bölgesinde lezyonlar şekillenir. Burada başlayan yangı ve nekroz derin dokulara kadar yayılır.
Sağaltım:
Hafif olgularda hayvanın ılık bir ortamda dinlendirilmesi veya ılık su kompresleri yeterli olur. Özellikle üçüncü derece donmalarda tırnağın düşmesi kaçınılmaz olacağından, yanıklarda olduğu gibi önlemler alınır. Ilık su banyoları, antibiyotik ve sulfonamidlerin lokal uygulaması, nekrotik dokuların küretajı ve etkilenmiş tırnak bölümünün düzgün bir şekilde kesilerek yeniden uzamasının sağlanmasına çalışılmalıdır.
Başlangıçta sıcak uygulamalar kontrendikedir. Donmayı izleyerek ayağın aşamalı olarak ısıtılması daha yararlıdır. Böylece dolaşım yetmezliğinin önüne geçilerek vücudun bundan zarar görmesi önlenmiş olur.
Corona bölgesinde geniş defektli gangrenler şekillenmişse gangren sağaltımı uygulanmalıdır.
Şiddetli ve üzerinden uzun zaman geçmiş olgularda sağaltımdan sonuç alınamayabilir.