Solunum sistemi fonksiyonlarının yeterli olabilmesi,
solunumla oksijen alınmasına ve kandaki karbondioksitin akciğer yoluyla dışarı
atılımının düzenli olmasına bağlıdır. Solunum fonksiyonlarının bozulması,
dokuların oksijensiz kalmasına neden olur.
Dokuların oksijensiz kalması olayına anoksi
(anoxia), başka bir deyimle hipoksi (hypoxia) denir. Hıpoksı sonucunda,
ölüme kadar varan birçok klinik belirti ortaya çıkar.
lSolunum sisteminin primer bozukluklarında ve solunum
atmosferindeki oksijen yetmezliklerinde, vücuda yeterli oksijen girmediği
zamanlarda, ortaya çıkan anoksi durumuna “arıoksik anoksi"
denilmekledir.
lAnoksik anoksi kandaki oksijen kapasitesi normal
olduğu halde, vücuda giren oksijenin az olmasından ileri gelir.
lAnoksinin diğer bir formu ise anemik anoksidir.
Bu olay kanın oksijen kapasitesinin azaldığı durumlarda ortaya çıkar. Bu
durumda kanda oksijen bağlayan ya hemoglbin azdır veya hemoglobin inaktive
olmuştur. Örneğin; karbonmonoksitle zehirlenmelerde hemglbin, karbonmonoksite
bağlanarak karboksi hemoglobin şekline dönüşür ve böylece kanda oksijen
taşıyacak hemoglobin kalmadığı için anoksi meydana gelir. Yine nitrit
zehirlenmesini örnek verebiliriz.
lAneminin üçüncü
bir formu da, arteriyel kanda yeterli oksijen bulunduğu halde, dokularda geçici
bir süre oksijen düzeyi düşer, doku oksijensiz kalarak dokuda gaz alışverişi
durur. Bu anoksi formuda “stagnant anoksi “ adı verilir.
lStagnant anoksi; venöz tıkanmalarda, konjestif kalp bozukluklarında ve perifer kan
dolaşımı bozukluklarında ortaya çıkamktadır.
lHistotoksik anokside; dokuların kandan kandan oksijen alamadığı veya aldığı
oksijeni kullanamadığı durumlarda şekillenir.
lSiyanür zehirlenmelerde ortaya çıkan anoksi,
histotoksik özelliktedir.
lCanlıların vücudunda anoksi geliştiğinde, solunum
derinliği ve hızı artar, buna bağlı olarak kalp atımları hızlanır, çelşitli
organlarda fonksiyon bozuklukları görülür.
lMerkezi sinir sistemi, anoksiye karşı çok duyarlıdır.
lSerebral anoksi belirtleri süratle ortaya çkar.
lİlk olarak hastada; kalp kasında zayıflama, renal,
hepatik disfonksiyonlar, hareket yeteneğinin azalması ve sindirim kanalındaki
sekresyon azalması gibi belirtiler dikkati çeker.
lSiyanoz; derinin,
konjuktivanın ve dıştan görülen mukozaların mavimsi renk almasına denir.
lMethemoglobinemi olaylarında, mukoza ve derideki renk
değişikleri mavimsi renkten daha çok, kahverenginde olur.
Ön solunum yolları hastalıkları
Burun akıntısı
lHayvanlarda aşırı miktarda veya anormal özelikte, değişik
kıvamda burundan gelen sıvıya burun akıntısı denir.
lBurun boşluğunda, veya bu bölgeye yakın sinuslarda
bulunan yangısal olaylarda, burundan müköz veya pürülan özellikte akıntı
gelmektedir.
lKanlı veya köpüklü burun akıntısı ise akciğer
konjesyonu ve ödemi durumlarında gözlenir.
Burun kanaması
lBurun boşluğu ve çevre organlardan çıkarak, burun
deliklerinden kan gelmesi olayına epistaksis denir.
Etiyoloji
lBurun kanamasının nedenlerinden ilki, burun-baş
bölgesine rastlayan travmalardır.
lUygulanan burun özefagus sondasının hor kullanılması
(atlarda), sığırlarda muşet uygulaması sırasında septum nazinin fazla
sıkılması, hayvanların brun boşluğuna giren yabancı madelerin mukozayı ve
damarları yaralaması sonu burundan damla (epistaksis) veya iplik
tarzında kanamlar görülür (rhinorrhagie).
lKöpeklerdeki burun ülserlerinin ve atlarda burun
ruamında oluşan ülserlerin delinmesi olaylarında da burun kanamsı görülür.
lAyrıca atlarda; burun boşluğu, farenks boşluğu ve hava
kesesindeki yangısal lezyonlarda, sığırlarda İBR, septik metritis, yanıkara,
antraks, hemorajik diatezis ve diğer septisemik hastalıklarda, üremi, soğuk
havalarda dışarda bulundurulma, nitrat civa, eğrelti oto zehirlenmelerinde,
köpeklerde pisi pisi otlarının ve diğer yabancı maddelerin buruna girmesi,
Linguatula serrata, Pneumonyssus caninum (akciğerde yaşar), tüm hayvanlarda
sülük vs. gibi paraziter invazyonlarında burun kanamları oluşur.
lBurun boşluğu ve çevresindeki neoplazmalarda burun
kanamalarına neden olur.
lYarış atlarında sebebsiz olarak arasıra görülen burun
kanamalarının nedeninin ise kalıtsal olduğu ileri sürülmektedir.
lBazı İngiliz atlarında sondayı görür görmez burun
kanaması görülür.
Semptomlar
lBurundan gelen kan tek veya iki taraflı labilir.
lŞiddeti olaylarda kan hem burundan hem de ağızdan kn
gelebilir.
lİki taraflı kanamalar; konha, yutak, larenks, trahea,
bronş ve akciğerlerden gelir.
lBurundan gelen kan ılık, damla damlaköpüksüz veya
(epistaksis) veya iplik halindedir.
lAkciğer kanamasında iri hava kabarcıkları içerebilir.
lTek taraflı kanamalarda kan, genellikle parlak kırmızı
renkte, mitarı az ve arasıra tekrar akma özelliğindedir.
lİki taraflı kanamalarda ise kan akışıyla birlikte
hayvanda durgunluk ve ayakta durmada güçlük görülür. Beden ısısı normal veya
subnormaldir, oskultasyonda kalpte taşikardi
ve solunum hızlanması saptanır.
lEğer kanama Rhinotracheıtıs gibi ssistemik
enfeksiyonlarla birlikte birlikte seyrediyorsa burundan gelen akıntıda nekrotik
bir koku duyulabilir.
lKanamalar azrar azar, fakat uzun süre devam etmişse
veya kısa sürede fazla miktarda kan kaybı oluşmuşsa, hayvanlarda kanamaya bağlı
ölümler meydana gelebilir
Tanı: Epistaksis
olaylarında burun ve çevresinin dikkatli bir muayenesi gerekir.
lRhinoskopi ve tümörden kuşkulu olaylarda burun -
özefagus sondası uygulamasıyla, lezyonlar görülüp bulundukları yer
anlaşılabilir.
lAtlarda hava kesesinden, diğer hayvanlarda boğazdan
gelen kanamalar, yutkunma refleksine yol açar.
lAkciğer kanamalarında, burundan gelen kan köpüklüdür
ve öksürük nöbetlerine neden olur.
lMideden kan gelmesinde ise kanın rengi koyu kahverengi
veya siyahtır.
lEğrelti otu ve ya tatlı yonca zehirlenmelerinde iki
taraflı burun mkozası görülür.
Sağaltım
lEpistaksis veya Rhinorrhagie olaylarında hayvanlar
süratle sakin bir yere alınır. Lokal kanamalarda baş ve burun üzerine soğuk (su
veya buz) kompresler konur.
lBurun içine kan durdurucu solüsyonlar (% 1-2 tanen,
%3’lük şap, %1-2’lik per chlorür de fer) bir enjektörle veya puarla püskürtülür
veya pamuk, steril galı bezden yapılmış tamponlar adı geçen solüsyonlarla
ıslatılarak burun tampone edilir.
lKan burun boşluğunun geri kısımlarından geliyorsa,
burun içine tampon konulması zararlı olabilir (dışarı akmayan kan akciğerlere
giderek akciğer bozukluklarına yol açabilir).
lLokal kanamalarda kan durdurucu yöntemlerin yetersiz
kalması durumlarında, parenteral yolla kanın pıhtılaşmasını sağlayan ilaçlar
verilir.
lÖrneğin; Ca tuzları, vitamin C ve K preparatları,
Adrenalin, Glukokortikoidler uygulanır.
lŞiddetli kanarnalarda kan nakli yapılması gereklidir.
Ayrıca hayvanlara Coagulen, Clauden ve Transamine amp. (BH'a 30-40 cc. İv, sc.,
gün aşırı, 1-2 hafta süreyle) verilebilir. Tümöral oluşumlardan ileri gelen
kanarnalarda ise tümörün operasyonla alınmasına çalışılır.
Burun yangısı (rhinitis)
Burun yangıları klinikman aksırma ve hırıltılı
solunumla seyreden, nedene bağlı olarak seröz, müköz veya pürülanburun akıntısı
ile karakterize hastalıktır. Ulserli (R. ulserosa), nekrotik (R. necrotica),
Difteroid (R. diphtheroides), folliküler (R. follicularis), kataral (R. catarrhalis),
irinli (R. purulenta) ve krupoz (R. cruposa) fonnlarda seyreder.
Etiyoloji
lRinitisler, genellikle solunum sisteminin diğer bölgelerindeki
yangılarla birlikte görülür.
lEtiyolojide; bakteriyel, viral, fungal, allergik veya
kimyasal nedenler etkili olurlar.
lBakteriyel etkenler: Ruam, Gurm, domuzlarda nekrotik rinitis, sığır ve koyunlarda
pastörelloz, kedi köpeklerde streptokok, stafilokok etkenleri aynı zamanda
rinitislerin de nedenleridir.
lViral etkenler:
Sığırlarda viral kökenli rinitislerdaha çok; Coryza gangrenosa (CGB), Mucosal
(MD), Sığır Vebası (ulseratif fonn), İnfectiose Bovine Rhinotracheitis (İBR),
atlarda; Viral Arteritis, viral rhinopneumonitis, koyunlarda Mavi Dil, Ectyma
Contagiosa'nın labial formu, koyun çiçeği, domuzlarda; domuz influenzası
(kataral form) gibi enfeksiyonlarda rinitis görülmektedir.
lFungal etkenler: Atlarda Epizootik lymphangitis, sığırlarda Rhinosporidiasis ve
Mycoplazmosis etkenleri, fungal kökenli rinitislere yol açmaktadır.
lParazitolojik etkenler: Burun boşluklarında yaşayan parazitler hayvanlarda
rininslerin oluşumunda etkili olmaktadır. Örneğin; sığırlarda Schistosoma
nasalis ve koyunlarda Oestrus
ovis gibi parazititler rinitislere neden olabilir.
lAllerjik nedenler; Bazı ülkelerde sığırlarda görülen Yaz nezlesindeki rinitislerin
nedeninin allerjik olduğu söylenmekle birlikte, kesin nedeni, anlaşılamamıştır.
lBenzer durum koyunlarda görülebilir.
lBahar aylarındaki çiçek tozları rinitise ve
konjuktivitese neden olabilmektedir.
lKimyasal nedenler: daha çok irkiltici gazların, yangın dumanlarının, sıcak havanın
solunması, tozlu yörelerde tozlu yolarının ve iyi havalandırılmamış ahırlardaki
idrar buharlarının solunması sonu rinitisler ortaya çıkmaktadır.
Semptomlar: klinikman;
akut, subakut ve kronik seyirlidir.
lAkut olaylarda en belirgin semptomlar; aksırık,
tıksırık, başlangıçta seröz, daha sonra mukoz karakterde bir burun akıntısıdır.
lKtaral formda, seröz akıntıdan başka semptom görülmez.
lBakteriyel olaylarda pürülant akıntı, düşkünlük,
iştahsızlık ve ateş görülür.
lSubakut devrede; prülan, kropöz ve nekrotik formlar,
larengitis, traheitis ve bronkoneumonilerle komplike olabilir.
lBurun mukozasında hiperemi, eritem, erozyon ve
ülserler görülür.
lBölgelesl len yumrularında büyüme görülebilir.
lRinitis olaylarında beden ısısı hafifçe atar, iştah
azalır, özellikle kedilerde, iştah tamamen ortadan kakar, solunum sesleri,
burun deklerindeki eksudatın korumasından ötürü hırıltılı olarak duyulur.
lKronik rinitislerde; devamlı ve seröz karakterde burun
akıntısı ve akıntının geçtiği yerde pigment kaybı sonucu bir çizgi meydana
geldiği görülür.
lLenf yumruları hafifçe şişmiş ve sertleşmiştir.
lBrun akıntısı özellikle nektotk rinitislede kötü
kkuludur.
lAtlarda rinitislerin komplikasyonu olarak sinüzitis
maxillaris ortaya çıkabilir.
Tanı:
lSemptomlara göre konur.
lAsıl güçlük primer ya da sekonder olduğunun
tespitidir. Burun boşluğundan sıvapla alınan bur akıntısı örneklerinin
mikrobiyolojik ve virolojik muayenelernde, hastalık etkenleri identifiye
edilebilir.
lAllerjik rinitislerde kanda eozinofil lökositlerin
sayısı artmaktadır.
Ayırıcı tanı
lHastalık atlarda hava kesesi yangısı, burun ruamı ve
gurm ile karışır.
lAtlarda hava kesesi yangılarında akıntı tek taraflıdır
ve baş aşağı eğildiğinde parça parça ve fazla miktarda eksudat döklür, burun
boşluğunda irritasyon lezyonları bulunmaz. Burun ruamında mukozada tipik
ülseratif lezyonlar bulunur, ayrıca çene altı lenf umrularının serleşmiş ve
çene kemiğine yapışmış olduğu saptanır.
lGurm’da burun akıntısı boldur ve çene altı lenf
düğümleri sıcak, ağrılı, şişkin ve fluktuan kıvamdadır.
lHayvanda beden
ısısı artmıştır.
Sağaltım
lHayvanlar havadar, cereyansız, ılık ve tozsuz bir
ahıra alınır.
lAkut olaylarda; inhalasyon (tütsü), lavaj ve
büzüştürücüler uygulanır.
lEtiyolojik etkenler ortadan kaldırılmaya çalışılır.
lLavaj için serum fizyolojik ve antibiyotikli
solusyonlar uygulanır.
lKimyasal nedenlerden ileri gelenlerde etken
biliniyorsa onların ortamdan uzaklaştırıması,
lAllerjik nedenlere karşı antihistaminik ve
glukokortikoidler yarar sağlar. (küçük hayvanlarda nazodril damla, nazolin
sprey).
lPis kokulu eksudasyonun varlığında burun delikleri
%0.1’lik rivanol solusyonuyla yıkanır veya %0.5’lik potasyum permanganatla
burun deliklerine lavaj yapılır.
lBuruna devamisin gibi antibiyotikli sprey püskürtülür.
lKronik rinitislerde; yukarda sayılan sağaltım
seceneklerinin yanında, koterize edici laçlarla (%0.1’lik gümüş nitrat) burun
lavajı yapılması yarar sağlar, prognozu iyi değildir.
Sığırlarda yaz nezlesi (ot nezlesi)
lSığırların yaz veya ot nezlesi; belirgin bir dispne,
hırıltılı solunum ve koyu sarı renkli burun akıntısıyla karakterize bir
hastalık olup, akut pulmoner amfizeme benzer.
lYaz nezlesi, yaz aylarında çiçek tozlarının (özellikle
pamuk çiçeği tozlarının) bol bulunduğu zamanlarda sürüdeki tek tük hayvanda ve
hayvanlar meradayken ortaya Çıkar.
lHastalığın nedeni bilinmemektedir.
lAşırı duyarlı hayvanlarda görülmesi, hastalığın
bünyesel olabileceğini göstermektedir. Hindistan ve Rusya'da daha çokgörülmektedir.
lSemptomlar: Hastalık birden ortaya çıkar, şiddetli
dispne ve hırıltılı solunumla başlar.
lBazı olaylarda konjuktivitis ve aşırı lakrimasyona yol
açar.
l Akut olaylar
kronikleşebilir ve aylarca süren bir solunum güçlüğüne neden olur.
lBurun akıntısı akut olaylarda en belirgin semptomdur
ve akıntının rengi sarımsıdır.
Sağaltım:
Erken dönemlerde semptomatik sağaltım uygulanır.
lBu amaçla atropin sülfat ve antihistaminikler verilir.
Ayrıca kortikosteroidler ya tek başlarına ya da antibiyotiklerle birlikte
kullanılr.
lKoyunlarda burunda yaşayan parazit Oestruş ovis'dir.
lBunlar; 10-12 mm boyunda, gri renkli, gövdesinde siyah
noktalar bulunan, sarı gövde tüylü dişi sineklerin, sıcak aylarda yumurta
yollarındayken çatlamaya başlayan yumurtalannın, koyunların ağız ve burun
çevresine, omuz ve karın yün1eri üzerine bırakılan larvalarıdır. Koyunlarda
kilo kaybı, zayıflama, yünlerde azalma ve tek tük ölümlere yolaçtığından
ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
lLarvalar hayvanların aksırması ve tıksırmasıyla
ilkbaharda yere düşerler, Mayıs sonu, Ağustos ayları arasında sinek olup,
özellikle güneşli bölgelerde öğle saatlerinde uçmaya başlarlar.
lLarvalar burunda bulunduğu zamanlarda, kronik rinitis
ve sinüsitis meydana getirirler.
lSineklerin yaklaştığını hisseden koyunlar, korunmak
için birbirlerine sokularak başlarını saklarlar.
lLarvalar bırakıldıkları yerlerden ya kendi hareketleriyle
veya yalanma sırasında burun boşluklarına kadar ulaşırlar ve sinuslara giderek
yerleşirler. 9-10 aylık süre içinde irileşerek 3 cm. büyüklüğüne erişirler,
renkleri parlak gri-kahverengi olan larvalırın vücutları enlemesine halkalı,
sırt kısmı biraz kambur, karın kısmı düz ve ha1kalar arasında bir sıra ince
tüysü dikencikler bulunur.
lBu görünüşleri, siyah zeytin-tanesine benzer. Burundan
düştükten sonra 27-36 gün içinde sinek olup uçarlar.
lBir sinek, bir yumurtlamada 500 adet larva
bırakabilir.
Patogenez:
Burun boşluğu veya sinus boşluklarında toplanan larvalar, mukozada muköz ve
irinli karakterde yangı oluştururlar.
Semptomlar:
·Oestrus ovis
larvaları burun çevresinden burun boşluğuna göç ederken, mukozada irkiltiye ve
sekonder bakteriyel enfeksiyona neden olduklarından bu devrede; tıksırna,
burunlarını yere, duvarlara veya diğer hayvanlara sürtme görülür. Burundan önce
seröz, daha sonra mukuslu-irinli bir akıntı gelir.
·Sinuslara yerleştikten
sonra bu semptomlar ya azalır veya tam olarak kaybolur.
·Larvalar bazen
beyne kadar ulaşıp meningitise neden olabilirler.
·Şiddetli
invazyonlarda larvalar, larenks ve traheaya girerek organlarda irkiltiye yol
açarlar ve öksürük meydana getirirler.
·Olgunlaşan
larvalar, dış ortama çıkma dönemi gelince, vücutlarındaki dikenlerle burun
mukozalarını tekrar irkiltmeye başlarlar ve hayvan burnunu sürekli toprağa veya
başka yerlere sürter. Bu dönemde de hayvanda burun akıntısı, rinitis
belirtileri, tıksınna ve başlarını sallama gibi semptomlar görülür.
·Tıksırma ile
çıkan burun akıntısı içinde larvaları görmek olasıdır. Aynca bu dönemde
hırıltılı solunum, merkezi sinir sistemi bozuklukları, inkoordinasyon, kramplar
ve devamlı yatma isteği dikkati çeker.
Tanı
lKoyunlardaki nazal myiasis, diğer adi rinitislerle
karışır, fakat burun akıntısı içinde larvaları görmekle tanı kesinleşir.
lHastalık, Coenurus cerebralis'le karışırsa da
Nazal myiasis'de sinirsel belirtiler ve dönme hareketi yoktur.
lCoenurus cerebralis tek tük koyunlarda görülür. Kesin tanı otopsi ile konur.
lNazal myiasis mevsimseldir. Aynca, bazen Listeriosis
ve Borna ile de karışabilir.
Sağaltım:
lNazal myjasisin sağaltımı pratik değildir. Ekonomik
değeri yüksek olan hayvanlara burun boşluğuna, paraziti öldürecek ilaçlar lavaj
şeklinde uygulanır. Bunun için hayvan sırt üstü yatılarak iğnesiz enjektörle
burun boşluğuna gerekli ilaç
püskürtülür. Sinuslardaki parazitler, trepanasyon uygulamasından sonra
aynı ilaçlarla yok edilebilir.
lİlaç olarak parafinle karıştırılan Karbon sülfür ve
Karbontetraklorür kuııanılır (eşit miktarda parafinle karıştırılan ilaçlar, 3
cc burunboşluğuna, 2 cc .sinus boşluğuna doldurulur).
lRafoxanide (Ranide. 7..5 mg/kg peroz) ve Dowco (75
mg/kg peros) verilir.
llvermectin preparatlarından (İvomec), 1 cc/ 50 kg canlı ağırlığa
verilmekle iyi sonuçlar alınmaktadır.
lBaş bölgesindeki maxillar ve frontal sinusların
yangılarına "Sinusitis” adı
verilir.
lHayvanlarda sinüsitisler, rinitislerin bir
komplikasyonu olarak ortaya çıkabildiği gibi, büyük baş hayvanlarda maxillar ve
frontal sinüs bölgelerine rastlayan travmalar, üst çene azı dişlerinin
çürümesi, dişlerin çekilmesi sonrasında, sığırlarda boynuz kırıkları, atlarda
Gurm, Ruam, sığırlarda CGB, köpeklerde Distemper vs. gibi hastalıkların sonunda
da sinüsler yangılanabilirler.
lAyrıca bölgede oluşan tümörler de sinüsitislere neden
olabilirler. Daha çok atlarda maxillar, sığırlarda ise frontal sinüsler
yangılaşabilir.
Patogenez
lYangılaşan sinüsün önce mukozası kızarır ve yüzeyi
pürüzlenir, daha sonraları içleri icinle dolar.
lDişlerle ilgili olaylarda ağız boşluğuna fıstül
oluşacak ağıza irin aktığı görülür.
lSığırlarda boynuz kırıklarından ileri gelen
sinüsitislerde (özellikle 7 aylık danalarda), fistül dışarı açılır ve boynuzun
kırık yerinden dışarı doğru irin akar.
lYangılı sinüs üzerindeki kemiklerde zamanla dışa doğru
bir bombelenme ve kemiklerde incelme meydana gelir.
Semptomlar
lAtlarda; sinüsitisin en önde gelen semptomu, önceleri
müköz, daha sonraları pürülan özellikte bır burun akıntısıdır.
lAkıntı tek taraflıdır ve hayvanın başı aşağıya doğru
eğildiğinde veya hayvan başını salladığında miktarı fazlalaşır, kokusu kötüdür.
lSinüslerdeki yangı gözyaşı kanalını da etkilegiği için
hayvanın o taraftaki gözünde lakrimasyon. fotofobi, gözkapağı şişkinliği ve
irinleşme meydana gelir.
lÇevredeki lenf yumrularında şişme ve sertlik ortaya
çıkar, ağrı azdır.
lSinüslerin içinde biriken irin, yüz kemiklerinde
incelme ve dışa doğru bombeleşmeye neden olur.
lPerküsyonda sinüslerdeki ses, yangılı durumlarda mat
özellik alır ve perküsyon ağrıya neden olur.
lAtlarda hastalık genellikle, ancak kronik formda
farkedilir.
lSığır ve köpeklerde sinüsitis olgularında; burun
akıntısı, aksırık ve solunumda ıslık sesi şekillenir.
lHayvan başını hasta sinüs tarafına doğru büker, iştah
azalır.
lSinüsitis, meningitis ile komplike olabilir ve
hayvanda sinirsel bozııkluklar ortaya çıkar.
lEğer travma sonucu her iki sinüs yangılaşmışsa hayvan
başını yere doğru eğer, bitkinlik gösterir, yere düşer ve bir daha ayağa
kalkamaz.
Tanı
lBurundan tek taraflı ve kötü kokulu akıntının gelmesi,
yüz kemiklerinde deformasyonlar, perkusyonda bir tarafta mat ses alınışı ve
ağrının varlığı, boynuz kırıklarından ileri gelen olaylarda, boynuzun yerinde
olmayışı, dişlerden ileri gelen sinüsitislerde dişköklerindeki fistül olgusunun
görülmesi ve ağza irin akması gibi belirtilere göre tanı kolay olur.
lAtlarda Ruam'a bağlı olaylar allerjik ve serolojik
testlerle ayırt edilir.
lRöntgen muayeneleri de tanıda yarar sağlar, irinleşmenin
derecesi röntgenle anlaşılabilir.
Sağaltım
lAkut sinüsitislerde ilk olarak inhalasyon sağaltımı
uygulanır.
lHayvana yemi ve suyu yerden vermekle burun akıntısının
akıp boşalması sağlanır.
lKronik veya diş bozukluklarından ileri gelen
sinüsitisler trepanasyon yaparak sinüslerin içi, antiseptiklerle yıkanıp
temizlenir, direne edilir, veya steril vücut sıcaklığında bol miktarda tuzlu
suyla lavaj yapılır.
lSığırlarda boynuz kırıklarına bağlı sinüsitis
frontalis olaylarında, kırık boynuz yerinden sinüs içine, proteolotik enzimler
enjekte edilir (Streptokinaz veya
lStreptodoinas), ayrıca antibakteriyel ilaçlarla sinüs
irrige edilir.
lAkut olaylarda sıcak sodyum klorür solüsyonlarıyla
ıslatılmış yastıklar koymak yararlıdır. Boynuz kırığı yarası açılıp tam olarak temizlenemezse
enfeksiyon süratle yayılır.
lBöyle durumlarda hayvanı kesime göndermek yerinde bir
karar olur.
lAyrıca kırık boynuz bölgesi %0.1-3'lük Rivanol
solusyonuyla yıkanır, sonra 400-600 mg yağlı antibiyotikler içeriye uygulanır,
bu işlem 2-3 gün arayla tekrarlanır.
lAktinomikoz ile komplike kronik maxillar sinüs
yangısında, Streptomisin enjeksiyonları (2 gr/1OO kg dozda) yararlı olabilir,
fakat bunun kemik defonnasyonlarını önleyici etkisi yoktur.
lSadece atlarda bulunan hava kesesi mukozasının akut,
kataral ve irinli, çoğunlukla kronik yangısıdır.
Etiyoloji
lAtlardaki bu kesenin konkav (iç bükey) yapısı, empyem
oluşumuna yatkındır.
lBölgeye rastlayan travmalar, yem yeme sırasında keseye
kaçan yem parçaları veya yabancı maddeler, etyolojide etkili olmaktadır.
lAyrıca, viral enfeksiyonlar, Strept. zooepidemicus
ve Str. equi'nin sebep olduğu Gurm'un seyri sırasında apseleşen lenf
yumrularının keseye açılması gibi, olaylar sonrasında da kese yangılaşır.
lBu durumda hava kesesi yangısına Gurm'un bir
komplikasyonu olarak bakmak gerekir.
Semptomlar
lGurm sonucu ortaya çıkan hava kesesi yangısı çift
taraflı, diğer nedenlerden ileri gelenler ise tek taraflıdır.
lHayvanda zaman zaman tek taraflı ve irinli burun
akıntısı görülür, hayvanın başı aşağı eğildiğinde gelen akıntının miktarı
artar, akıntının kıvamı akıcı ve irinli özelliktedir.
lYutak bölgesine basınç yapıldığında gelen irin miktarı
daha da artar.
lİrinle dolu kese, farenks duvarını ileri doğru iter.
Bu durum hayvanda yutma güçlüğüne, regurgitasyona ve solunum güçlüğüne yol
açar.
lTek taraflı yangılarda parotis bölgesinde, boyuna
doğru uzanmış bir şişkinlik dikkati çeker, bu şişkinlik üzerine palpasyon
yapılırsa içindeki irin kitlesinden ötürü iyice yumuşamış olduğu hissedilir.
lBu şişkinlik soğuk ve duyarsızdır.
lRinolarerigoskopla yapılan muayenede, hava kesesi
aralığından farenks boşluğuna irin sızdığı görülebilir.
Tanı
lHava kesesi yangısı en çok sinus maxillaris ve farenks
yangılarıyla karışır.
lFarengitislerde burun akıntısı iki taraflı ve
devamlıdır, hayvanda yutma güçlüğü şiddetli olduğundan, sulu gıdaları dahi
yutamaz.
lHava kesesi yangısında ise yutrna güçlüğü hafiftir,
sulu gıdalar kolayca yutulabilir, burun akıntısı tek taraflıdır, zaman zaman
görülür, akıntı parçalar halindedir.
lSinüsitislerde yutma güçlüğü yoktur, akıntı fena
kokuludur, yangılı sinüs tarafındaki gözde sulanma vardır, lenf yumruları
büyümüş ve sertleşmiştir.
lKesin tanı için endoskopi ve röntgenden yararlanılır.
Sağaltım
lAkut olaylarda parenteral antibiyotikler ve
sulfonamidlerden yararlanılır.
lBölgeye dıştan yangı giderici pomadlar uygulanır.
Kronik olaylarda aynı ilaçlarla sağaltımın yanında hayvanın yiyeceğini yerden
vermek gereklidir.
lSağaltıma inatçılık gösteren olaylarda operasyonla
kese açılır, boşaltılır ve antiseptik solüsyonlarla yıkanır.
Larenks Hastalıkları .
Larenksin Yangısı (Laryngitis)
lLarenks mukozasının akut ve kronik yangısına
"Laryngitis" adı verilir.
lHastalık şiddetine göre hafif bir nezle (kataral) veya
krupöz özellik te seyreder.
lDaha çok rinitis, farengitis, traheitis ve pnömoni ile
birlikte ortaya çıkar.
lAyrıca, akut Shipping fever, İBR, CGB gibi
hastalıkların seyri sırasında da larengitis görülebilmektedir.
Etiyoloji
lRinitislerin oluşmasında etkili olan; fiziksel,
kimyasal, bakteriyel ve viral nedenler larengitis için de geçerlidir.
lFiziksel etkenler: Mevsim değişmelerinde hayvanların üşümeleri, yemlerin tozlu olması,
tozlu havalarda hayvanların açıkta kalmaları,
lKimvasal nedenler: İrkiltici gazların, yangın dumanlarının ve havasız ahırlardaki idrar
ve amonyak buharlarının solunması, larengitislerin oluşmasında etkili olmaktadır.
lLarenks mukozasının iritasyonu hayvanların sık sık
öksürmesine, mukozada ödemleşme sonu hava yolunun daralmasına, dolayısıyla
inspiratorik Solunum güçlüğüne ve asfeksiye neden olmaktadır.
Semptomlar
lAtlarda; seröz, serohemorajik veya müköz burun
akıntısı, kuru sert bir öksürük (hastalığın farenkse yayılmasında öksürük yaş
olabilir) ve solunum sayısında artış görülür.
lÖksürük hayvanın soğuk havaya çıkarılmasından, tozlu
yem verilmesinden ve hareket ettirilmesinden sonra artarak nöbet seklini alır.
lLarenks bölgesi duyarlı ve ağırlıdır, hafif bir basınç
dahi hayvanın öksürmesine yol açar.
lBölgesel lenf düğümleri büyümüştür, beden ısısı
normaldir.
lEnfeksiyöz karakterdeki larengitislerde beden ısısı
yükselir. Enfektif larengitislerde mukozalardaki şişkinlikten dolayı solunum
hırıltılıdır ve inspiratorik dispne ortaya çıkar.
lSığırlarda larengitis, akut, kronik ve krupoz
özellikte seyreder.
lAkut olaylarda ateş, depresyon, iştahsızlık, salya
artışı, yutkunma hareketleri ve kesik kesik öksürük vardır.
lKronik larengitisler sığırlarda ender görülmekle
birlikte akut olayların sağaltılmaması, mide sondalanması sırasında larenks'in
yaralanması sonucu ortaya çıkabilir, ayrıca tuberküloz, aktinomikoz ve akciğer
apselerinin komplikasyonu olarak da kronik form meydana gelmektedir.
lKronik larengitislerde kuru sert bir öksürük. Yavaş
gelişen stenozdan dolayı inspiratorik solunum güçlüğü vardır. Larenksin
palpasyonunda kalınlaşmış olduğu ve titreşimler gösterdiği anlaşılır.
lLarenkse yapılan basınç hayvanda öksürüğü ortaya
çıkarır.
lLarenksin hafifçe sıkıştırılmasında bu öksürük artar.
lBeden ısısı normaldir, larengoskopla muayenede veya
dil köküne spatülle bastırıldığında glottis ve epiglottisin hiperemik ve
üzerinin mukusla örtülü olduğu görülür.
lÖksürük başlangıçta kuru, daha sonra nemlidir,
farenkste hırıltı sesleri duyulur.
lAkciğer oskültasyonunda sesler normaldir.
lViral etkenlerle komplike olaylarda ateş görülür.
lHayvan yemek ister, fakat yutma, ağrıya neden olduğu
için yiyemez, kusma görülür.
lLarenks mukozasının inspeksiyonu dil dışarı çekilerek
yapılır, mukozada şişme, ülser ve eksudat birikimi görülebilir.
Larengitisin
krupöz formu (larengitis cruposa)
lBu form daha çok sığırlarda görülür.
lLarenks mukozasında fibrinli eksudat birikimi ile
karakterize bir olaydır.
lCGB'da sekonder olarak ortaya çıkar. Semptom olarak
aniden başlayan solunum güçlüğü, kuru ve ağrılı öksürük dikkati çeker.
lİnspeksiyonda larenks mukozasının konjestiyone olduğu
görülür.
lBeden ısısı artmıştır. Hayvan öksürürken fibrin
parçaları çıkarır.
Hastalığın Seyri: Akut larengitisler ortalama 5-7 gün, ağır olaylar 2-3 hafta sürer ve
akciğer amfızemine yol açabilir. . .
Tanı
lLarenksin hafifçe sıkılması sonunda öksürüğün
baslaması ve akciğerlerin oskültasyonunda patoloiik seslerin olmamasıyla
larengitis tanınır.
lKrupoz larengitis, erginlerde larenks ödemi,
buzağılarda Dana difterisi ve Nekrotik larengitis olgularıyla karışmaktadır.
Sağaltım
lBüyük hayvanlar ılık, tozsuz ve havadar bir ahıra
alınır.
lSulu, yumuşak yemler verilir. Verilen su ılık
olmalıdır.
lGüneşli havalarda hayvanı gölge bir yere bağlamak
gereklidir.
lAtlarda kortizon ve antibiyotikler kullanılır.
lLarenks bölgesine, iyod ve Camphre pomadları gibi
hiperemi doğurucu İlaçlar sürülür.
lSığırlarda krupöz larengitislerde parenteral
antibiyotik ve sulfonamidler kullanılır.
lAynca hastalara antiseptikler (Creolin), KH'a kaynar
su içerisinde NaHC03 veya Amonyum chlorid gibi maddeler katılmış tütsüler
uygulanır.
lBunlar yeterli olmadığı durumlarda hastaya sedatifler
(Luminaletten tabL.), kortikosteroidler ve antihistaminikler verilir.
lKronik larengitislerde % 0.5’lik gümüş nitrat
solüsyonunu tuşe tarzında larenks boşluğuna sürmek yararlı sonuçlar
vermektedir.
lAyrıca, Glukokortikoidler, ekspektoran ilaçlar ve
bölgeye hiperemi doğurucu pomadlar uygulanır.
Larenks Ödemi(Oedema laryngis = Oedema
glottis)
Larenks mukozası ve ses tellerinin larenks stenozuna
veya larenksi tamamen kapatacak şekilde şişmesine "Larenks ödemi" adı
verilir.
Etiyoloji
lLarengitis meydana getiren etkenlerin daha şiddetli
olarak etkilemeleri larenkste ödeme yol açabilmektedir.
lYabancı cisimler, allerji doğuran etkenler, Antraks,
Pastörelloz, Gurm, Morbus maculosus ve larenks Aktinobasillozu gibi
hastalıklar, insektlerin sokması, urticaria, sonda ve endoskopi uygulamasındaki
hatalar, larenks ödeminin ortaya çıkmasına neden olurlar.
lAyrıca, at ve sığırlarda kusma olaylarında, kusmuk
içindeki yabancı maddelerin larenkse kaçması, kesici, delici metalik cisimlerin
larenks ve farenks bölgesine batmaları, larenks ödemini oluştunnaktadır.
lKoyunlarda Corynebacterium pyogenes'den ileri
gelen hastalıklarlarda larenks ödemi meydana gelmektedir.
Semptomlar
lHastalık, süratle gelişen hem inspiratorik hem de
ekspiratorik karakterde stenozik bir solunum güclüğü ile baslar.
lHayvan kısa sürede asfeksiden ölebilir.
lLarenks'in parsiyel tıkanmalarında inspirasyon
sırasında ıslık sesi duyulur. Mukozalarda siyanotik renk oluşur.
lSolunum güçlüğünün belirtisi olarak hayvan boynunu
ileri uzatır, ağızdan solunum, salivasyon ve burun deliklerinde genışleme
görülür.
lGözler dışarı fırlamıştır (Exophthalmus). Hayvanın
harekete zorlanması öldürücü asfeksiye sebep olur, Larenksin oskültasyonunda
stenoz sesleri, palpasyonunda larenkste titraşimler algılanır.
Sağaltım
lLarenks ödeminde boğulma tehlikesinden dolayı zaman
geçirmeden traheatomi yapılmalıdır
lHafif olaylarda larenks bölgesine dıştan soğuk su
kompresleri veya buz uygulamalrı yapılır.
lMedikal sağaltım için % 0.1’lik Adrenalin (BH'a 5-10,
KH'a 1-2 cclsc) ve Ca enjeksiyonları (% 20'likten 250-500 ml, KH’a 5-10
cc. iv.) süratle iyileşme sağlar.
lSiyanozisin fazla olması durumun oksijen maskesi
uygulamak yararlı olur.
lEnfeksiyona bağlı ödemlerde parenteral sistemik
antibiyotikler,
lallerjik nedenlere bağlı olaylarda antihistaminikler
(Vetilbenzamin flakon, Avil ampul, sistral ampul) (BH'a %1’lik sol. 15-20 ml i.m. veya i.v.,
KH'a 0,5-1 mg/kg i.m., i.v.) ve yüksek dozda intravenöz kortikosteroidler
uygulanır.
Larenks Felci
(Hemiplegia laryngis = Corneage)
Atlarda, çok ender olarak da sığırlarda görülen, sol
taraftaki N. recurrens'in felcinden ileri gelen, larenks kaslarında (M.
Cricoarythaenoideus dorsalis) atrofi oluşmasıyla karakterize bir hastalıktır.
Etiyoloji
lLarenks felci daha çok aygırlarda Gurm, bulaşıcı
pnömoni, influenza, farengitis ve Durin gibi bulaşıcı hastalıklann,
lSığırlarda ise kronik kurşun zehirlenmesi sonucunda
görülür. Ayrıca, bölgedeki yangısal ve tümöral oluşumlarında hastalığın ortaya
çıkışında rolü vardır.
lFelç olaylarının tamama yakını sol taraftaki sinirde
ortaya çıkar, bunun nedeni kesin olarak bilinmemektedir.
Semptomlar
lHastalığın atlardaki tipik belirtisi sadece
hareket sırasında görülen insparatorik
stenoz sesidir. Ses; keskin kıkıtırtı ve hırıltılı ıslık şeklindedir.
lHafif olaylarda ve istirahat halindeki hayvanlarda
hemen hemen hiç duyulmaz, hayvan fazla koşturulduğunda stenoz sesi şiddetlenir
ve insipiratorik solunum güçlüğüne yol açar.
lSığırlarda, yem yeme ve geviş getirme sırasında
öksürük nöbetleri meydana gelir daha sonraki dönemlerde aspirasyon pnömonisi
semptomları ortaya çıkar.
Hastalığın Seyri
lAsıl nedenlerin etkisinden 4-6 hafta sonra gelişir ve
yıllarca sürer. Toksik etkilerden ileri gelen olaylarda hastalık birden başlar.
Tanı
lHayvanın hareketlerinin hızlandırılmasıyla stenoz
sesinin artması, hareketin birden durdurulmasıyla bu sesin kesilmesi ve
istirahat durumunda sesin hiç duyulmaması, tanı için yeterli olmaktadır.
lHastalık; burun yollarındaki stenoz olayları, larenks
ödemi, farengitis, Tb., Aktinobaslİloz ve lökoz gibi hastalıklarla karışırsa da
sayılan bu hastalıklarda özel semptomların varlığıyla larenks felcinden
ayrılırlar. Ayrıca larengoskopla muayenede larenkste asimetri farkedilir.
lHayvan hemen istirahete alınır, parenteral Bı vitamini
(Benerva amp. BH'a.2-3 gr im.) enjeksıyonları uygulanır.
lKronik olaylarda Kornaj operasyonuna başvurulur.
lOperasyon araba ve binek atlarında başarılı olmasına
karşın, yarış atlarında kuşkuludur.
Larenks Spazmı (Laryngospasmus)
Glottis kaslarının kontraksiyona geçerek larenksi kapaması
olayına, larenks spazmı (Laryngospasmus) adı verilir.
Etiyoloji
lLarenks spazmı daha çok yabancı maddelerin, bölgede
oluşmuş eksudatın larenkse temas ederek, irkiltici etki yapmasından ileri
gelmektedir.
lAynca hastalık, larenks yangısı ve yaralanmaları
sonucunda ve vücuttaki Ca ve P metabolizması bozukluklarında ortaya
çıkmaktadır.
Semptomlar
lSolunum güçlüğü şiddetli ve nöbetler şeklindedir.
Nöbet sırasında 1-2 dakika aralıklarla ıslık sesi duyulur, bu ses bir ara
durur, sonra tekrar başlar, 2 dakikadan fazla süren solunum durmasında ölüm
şekillenir.
lSolunum güçlüğü daha çok inspiratorik özelliktedir.
Tanı
lAniden ortaya çıkan solunum güçlüğü nöbetlerini görmek
tanı için yeterli belirtidir.
lLarenks ödemiyle çok karışır, larenks ödeminde solunum
güçlüğü daha hafiftir ve nöbet yoktur, fakat solunum güçlüğü devamlıdır,
larenks felci ve larenks tümörlerindeki stenozik ses, hayvan hareket
ettirilince artar, yavaş yavaş ortaya çıkar ve devamlıdır.
Sağaltım
lAni spazm nöbetlerinde derhal traheatomi yapılmalıdır,
daha sonra spazm çözücü ve narkotik ilaçlar uygulayarak spazmın etkisi
azaltılır.
lBu amaçla Kloralhidrat, Luminal, Buscopan (Sığırlara
20-25 ml, danalara 5-10 ml im) atropin ve Novaljin (sığırlara 100 kg'a/5-8 ml, Danalara
5-15 ml iv.) gibi ilaçlar verilir.
lMetabolizma bozukluklarından ileri gelen olaylarda
damar içi yolla Ca ve P solüsyonları uygulanır.
lLarenks ve trahea mukozasında üşütmeler ve çeşitli
irkiltici maddelerin solunmasıyla kataral bir yangı oluşur. Sığırlarda tek bir
bölge hastalığı olarak ender görülür.
lSolunum sisteminin spesifik enfeksiyonları sırasında
da (İnfeksiyoz rhinotracheitis, CGB, Pasteurellosis vs.) larenks ve trahea
yangılaşır.
Semptomlar
lHastaların genel durumu çok az bozulur, beden ısısı
hafif yükselir. Hayvanlarda öksürük vardır, hayvanın bir süre solunum yapması
engelenirse veya larenks veya trahea üzerine dıştan basınç yapılırsa, hayvanın
kolayca öksürdüğü görülür. Bazen seröz mukuslu bir burun akıntısı görülür.
lİnspirasyon sırasında stenoza bağlı horlama
duyulabilir.
lLarenks bölgesindeki lenf düğümleri hafif veya orta
derecede şişer.
lAkciğer oskültasyonunda ve perküsyonunda kayda değer
bir bulgu alınmaz.
lHastalık akut, subakut ve kronik olarak seyreder.
lHastalıkta değişiklikler, kısa sürede iyileşmeye
meyledebilir.
Tanı
lHastalığın kesin tanısı, larenksin larengoskopla veya
ışık kaynağı yardımıyla görülmesiyle olur.
lHastaların larenks mukozaları hiperemik ve şişkindir.
lAyrıca tanıda; Aktinobasilloz, Tüberküloz ve
Nekrobasilloz gibi hastalıkları göz önünde tutmak gerekir.
lBu hastalıklarda bölgede yangısal değişikliklerden
başka, düğümcük ve mantar formunda granülamatöz üremelerin varlığı dikkati
çeker.
lNekrobasilloz'da ise larenks mukozasının gri-sarı bir
tabaka ile örtülü ve etrafının kırmızı ülserlerle çevrili olduğu görülür.
Sağaltım
lHafif olaylarda ekspektoran ilaçlarla birlikte, A
vitamini preparatları uygulanır. İnatçı olaylarda antibiyotik ve sulfonamidler
kullanılır.
lKorunmada ahırın gerekli hijyenik koşulları taşımasına
özen gösterilir.
Larenksin kataral yangısının ilerlemiş bir formudur,
larenks "mukozası sarımsı renkte bir tabaka ile örtülüdür ve bunun altında
ülserleşme oluşur.
Etiyoloji
lLarengitis kataralisi oluşturan etkenler, difteroid
yangıya da neden olabilir. Fakat diftecik larengitislerde daha çok travmatik
etkenler söz konusudur.
lDanalarda, Fusobacterium necrophorum'dan ileri
gelen stomatitislerin bölgeye ulaşmasıyla da hastalık meydana gelebilir.
Semptomlar
lHastalığın başlangıcında hastalarda larenks stenozu
vardır. Oskültasyonda inspiratorik solunum güçlüğü, hırıltı ve ıslık sesleri
veya boru sesi duyulur.
lAyrıca kısık, kuru, bazen şiddetli bir öksürük
gözlemlenir. 3-5 gün sonra bölgedeki fibrin veya psödomembran tabakası ayrılır.
F. necrophorum'un hastalığa karışmasıyla iyileşme güçleşir.
lİlerlemiş olaylarda hastalar asfeksi sonucu
ölebilirler. Hastalık arasıra bronkopnömoni ile komplike olabilir.
Sağaltım
lKataral larengitisin sağaltımına benzer.
lNekrobasilloz olaylarında fibrin tabakası dikkatlice
kaldırılarak üzerlerine Tentürdiyot veya Gliserin iode sürülür. Şiddetli
solunum güçlüğünde, teaheatomiye başvurulur.
Larenkste Yabancı Cisimler
lLarenkste yabancı cisimlere, daha çok oyuncu ve
hareketli kedi ve köpeklerde rastlanır.
lDikiş iğneleri ve dikiş iplikleri yabancı cisimlerin
büyük çoğunluğunu oluşturur.
lBu yabancı maddeler kaza eseri yutulurlar ve
genellikle larenkse ve farenkse yerleşip kalabilirler.
lSığırlarda ilaç, gıda verilmesi ve sondalama sırasında
sondanın kırılması sonucu sonda parçaları larenkste kalabilir.
Semptomlar: Hastalarda aniden başlayan yutma güçlüğü, öksürük ve
huzursuzluk gözlenir.
lBölgenin palpasyonunda ağrı vardır.
lŞiddetli larenks ödemi ve hemen arkasından solunum
güçlüğü (inspiratorik ve ekspiratorik) ortaya çıkar.
lYabancı cisim yutulmasından bir kaç saat veya bir kaç
gün sonra sekonder özellikte yangı semptomları görülür.
lBölgesel lenf yumruları şişer, hayvan iştahtan
kesilir.
Tanı
lLarenksteki yabancı cisimlerin görülmesi, direkt
olarak larengoşkopla veya röntgenle mümkündür.
lAyrıca genel anestezi altında hayvanın ağzı açılır ve
larenks bölgesi ışıkla kontrol edilerek yabancı cisimler görülebilir.
Sağaltım
lİlk önce larenksteki ödemi ortadan kaldırmakla işe
başlanır.
lDaha sonra sedatifler (Rompun) uygulanarak uzun bir
pens yardımıyla yabancı madde dışarı alınır, alınamayacak durumda olan yabancı
maddeler operasyonla çıkarılır.
lOperasyon sonu gerekli bakımla, hayvan birkaç günde
iyileşir.
Larenks Tümörleri (Tumores laryngii)
lEvcil hayvanların larenks bölgesinde ve larenksin
çeperine yapışık lipom, sarkom, karsinom, papillom iç tipi tümörlere seyrek
olarak rastlanır.
lDaha çok kist le şeklinde soğuk apseler,
Aktinobasilloz ve Tüberkülozik granüller görülür.
lKöpeklerde ve atlarda enderdir.
Semptomlar
lTümör ve apselerin gelişimi yavaş olduğu için
semptomlar da yavaş yavaş ortaya çıkar.
lEn belirgin semptomlar; zayıflama, apati, iştahsızlık,
yutma ve solunum güçlüğüdür. Solunum güçlüğü hayvanın hareket ettirilmesine
paralel olarak artar, inspiratorikekspiratorik özellikte ve hırılulıdır.
lYutma güçlüğü, daha çok su içme sırasında dikkati
çeker, atlardaki stenozik sesler yem yeme sırasında artar.
Tanı
lLarenks bölgesinin dıştan ve büyük hayvanlarda (ağıza
sağlam bir padan takıldıktan sonra parmaklarla yapılan) içten muayenesiyle
tümöral oluşumlar ve apseler, tümölerin saplı veya sapsız oluşları kolayca
tanınır.
lKesin tanı için endoskopi ve biyopsi muayenelerine
başvurulur.
Sağaltım
lOperatiftir. Eti yenen hayvanların kesime gönderilmesi
gerekir.
lSolunum güçlüğü durumlarında uygulanacak traheatomi,
geçici bir iyileşme sağlayabilir.
Traheabronşial Hastalıklar
Sığırlarda Traheabronşitis (Tracheabronchitis)
Trahea ve bronşların birlikte. yangılaşması olgusu
olup, akut ve kronik seyirli bir hastalıktır.
Etiyoloji
lSığırlarda akut trahea-bronşitisler; genellikle solunum
sistemindeki diğer hastalıkların seyri sırasında sekonder olarak gözlenir.
lÖrneğin; İBR, CGB, kronik Bronşitis ve Pnömoni gibi
hastalıkların seyrettiği durumlarda ortaya çıkar.
lKronik traheabronşitisler ise daha çok Tüberküloz,
akciğer parazitleri ve akciğer apseleri sırasında ortaya çıkmaktadır.
Semptomlar
lAkut olaylarda; yüksek ateş, kuru, ağrılı ve sert bir
öksürük bulunur.
lEğer enfeksiyöz hastalıkların komplikasyonu olarak
meydana gelmişse öksürük; hem sert hem de derin özelliktedir. Derin ve kuru
öksürük bronş mukozalarının kronik irkiltisi sonucu oluşur, Sığırlarda fazla
miktarda tozlu havanın solunması da öksürüğe neden olur. Komplike olmayan
olaylarda hayvanın iştahı ve beden ısısı normaldir.
lTrachea üzerine yapılan basınç (trahea çok duyarlıdır)
hayvanda tek tek ağrılı ve yüzeysel öksürüğe neden olur.
lKronik olaylarda; öksürük derin ve kurudur, traheanın
avuç içine alınıp muayene edilmesi halinde,trahedaki titreşimler algılanır.
lBazen mukoprulent bir burun akıntısı bulunur,
hayvanlarda zayıflama ve verimden düşme gözlenir.
Tanı
lKuru, sert, derin öksürük ve trahedaki aşırı
duyarlılık traebronşitislerin tanısında en önemli semptomlardır.
lİştahın yerinde olması ve oskultasyonda akciğerde
patolojik seslerin duyulmamasına krşın karaktersitik öksürüğün varlığı, tanı
için yeterlidir.
Sağaltım
lHastalar ılık, kuru, sakin, tozsuz ve hava
cereyanından uzak bir yere alınır.
lBölgeye sıcak aplikasyonlar uygulanır.
lÖksürük giderici olarak Amonyum klorür, Amonyum
karbonat ve Kükürt çiçeği gibi ekpektoranlar kullanılır. Ayrıca antibiyotik ve
sulfonamid kombinasyonlan uygulanır.
lSürü halindeki hayvanlarda, tüm sürüde görülen
hastalığın sağaltımında, hayvanların içme sularına sulfamerazin, sulfamezatin
gibi ilaçlar konarak 72 saat süreyle kullanılır (ilk 48 saatte % 5'lik, daha
sonra ilaç miktarı yarıya indirilerek uygulanır).
lParenteral antibiyotiklerin 7-10 gün süreyle verilmesi
yarar sağlar. Ayrıca antiallerjik ve antifilojistik ilaçların kullanılması
iyileşmeyi hızlandırır.
Bronş hastalıkları
Bronşitis
lBronşitis ismi altında, akciğer dokusuna kadar erişen
çeşitli derinlikte yangısal olaylar akla gelir.
lYangı; makrobronşlarda hem de mikrobronşlarda birlikte
oluşabilir veya ayrı ayrı ortaya
çıkabilir. Klinikman bunları birbirinden ayırmak olanak dışıdır.
Etiyoloji
lPrimer ve sekonder etkenler rol oynar.
lPrimer etkenler: rinitis, larengitis ve traheitisin
meydana gelmesinde etkili nedenler, bronşitislerin ortya çıkmasında da rol
oynamaktadır.
lÖncelikle tozlu, soğuk, dumanlı, irkiltici havanın ve
havasız ahırlarda idrar buharlarının solunması sonucu, bronşitisler meydana
gelmektedir.
lSekonder etkenler: Atlarda Gurm, Bronşitis
infektiyoza, sığırlarda CGB, köpeklerde distemper, koyun ve keçilerde akciğer
ve bronşlarda yaşayan parazitler, enzootik pneumoniler ve tüm hayvanlarda
askarit larvaları, bronşları sekonder olarak yangılandırırlar.
lAyrıca hayvanlarda bozukk ve küflÜ yemlerin
yediriİmesi sonucunda oluşan allerjik bronşitisler de meydana gelebilir.
Semptom lar
Bronşitisler klinik olarak akut, krupöz ve kronik
sevreder.
lAkut bronşitis:Başlangıçta
kuru, ağrılı, sonraları boğuk, yaş, derin ve daha az ağrılı nöbetler halinde
öksürük görülür.
lSolunum sayısı hafifçe artmıştır, burundan müköz bir
akıntı gelir. Göğüs kafesinin oskültasyonunda hastalığın ilk dönemlerinde yaş
raller duyulur.
lHastalık ilerledikçe yaş rallerin yerini, çıtırtılı
rallere bıraktığı görülür.
lYaş raller daha çok büyük bronşların çevresinden
alınır. Pnömoni ile komplike olmayan olaylarda, bronşlardan uzak bölgelerde
bronş sesleri alınmaz.
lBeden ısısı ya hafifçe artmış veya normal değerdedir.
lAkut bronşitisler 7-10 gün içinde iyileir, fakat
öksürük 2-3 hafta kadar devam eder.
lKrupöz
bronşitis
lBronşitisin bu formu en çok sığırlarda görülür.
lHastalık; ağrılı, nöbetler halinde ve şiddetli
öksürükle ortaya çıkar.
lÖksürük sırasında burundan fibrin kitleleri dışarı
atılır, bronşların içndeki fibrin kitlesinden ötürü solunum güçlüğü
belirgindir.
lSolunum hızlanmış, hırıltılıdır, ve ıslık sesi
duyulur.
lTrahea üzerine konan el bir takım titreşimler
hisseder.
lGöğüs perküsyonunda alınan sesler nornaldir, daha
sonraları asfeksi belirtileri (konjuktiva ve mukozalarda siyanoz) oluşur.
Hayvan azını açmış, dil dışarı sarkmış ve bakışları anlamsız bır durum
almıştır.
lHastalığın süresi kısadır. Genellikle hastalar iki üç
gün içinde ağırlaşır.
lFibrin kitlelerinin öksürükle atılması sonu iyileşme
olabilir veya asfeksi sonucunda ölüm kaçınılmazdır.
lKronik
bronşitis
lAkut olayların kronik duruma geçmesiyle meydana gelen
olaylarda öksürük; boğuk, kısa, devamlı veya derinden gelir.
lÖksürük hayvan sıcak ahırdan soğuk havaya
çıkartıldığında veya biraz koşturulduğunda şiddetlenir.
lOskultasyonda ön ve orta akciğer bölgesinde ıslık,
kıtırtı, kapı kıçırtısı ve boru sesi özelliğinde kuru raller duyulur.
lRaller kuru havada azalır, yağışlı havada ise artar.
lBeden ıssında değişme olmaz.
lBurun akıntısı süreklidir.
lKronik bronşitisler uzun seyirli bir hastalık olup
çeşitli stres faktörleri etkisiyle akut hale dönüşebilir.
lHastalık bronkopneumoniye dönüştüğünde beden ısısı
artar, perkusyond mat ses alınır.
lKanda nötrofili, röntgen muayenesinde ise akciğerde
gölgelenme mevcuttur.
Otopsi
lBronş mukozaları şişkin, hiperemik ve pürüzlü
görünüştedir.
lÜzerinde mukus ve eksudat bulunabilir.
lAkciğerlerin kesit yüzeyinde ve bronşiollarin içinde
irin parçaçıkları görülür.
Seyir
lAkut bronşitisler uygun sağaltım ve bakımla 1-2
haftada tamamen iyileşirler.
lHastalık sağaltılmadığı taktirde kronikleşir.
lKrüpoz bronşititiste prognoz iyi değildir.
lKronik bronşitisler genellikle akciğer anfizemine
döüşebilir.
Tanı
lKlinik semptomlara göre hastalık tanınır.
lOskültasyonda duyulan raller, kuru, boğuk, ağrılı ve
bazen fibrin kitlesi çıkarılan bir öksürüğün görülmesi, tanı için önemli
bulgulardır.
lAsıl güçlük hastalığın etyolojisini saptamaktır. Yaşlı
hayvanlarda hastalık (özellikle köpeklerde) kalp hastalıklarıyla (kronik
öksürük meydana getirir), tüm hayvanlarda ise akciğer ödemi ve
bronkopneumonilerle karışır.
lKalp hastalıklarından kalbe ait semptomların varlığı,
akciğer ödemlerinden sarımsı bir burun akıntısı ve oskultasyonda çıtırtılı
rallerin duyulması ile ayrılır.
lYaş rallerin ve yer yer afonik alanların bulunmaması
ile bronkopneumonilerden ayrılır.
lDışkı kontrolleriyle paraziter hastalıklardan ayrılır.
lAkut fonnda kanda nötrofili, sola kayma, kronik formda
eozinofili, monositoz, röntgende bronşlarda koyu renkte dallanma ve bazı
akciğer alanlarında açıklık (amfizem) saptanır.
Sağaltım
lHastalar ılık, havadar bir barınakta istrahete alınır,
büyük baş hayvanalra verilen gıdaların tozsuz olmasına dikkat edilir.
lKüçük hayvanlara sulu ve yumuşak besinler verilir.
lAteşli durumlarda antibiyotik ve sulfonamidler
(kloramfenikol, enrofloksasin, gentamisin, ampisilin, tetrasiklin, trimetoprim,
danofloklasin, tylosin9, öksürüğü azaltıcı ve yatıştırıcı olarak kodeinli
öksürük şurupları ve sedatif laçlar uygulanır.
lBüyük havanların kronik bronşitis olgularında
eksudatın sulandırılıp dışarı atılması için ekspektoranlar verilir.
lBu amaçla sodyum bikarbonat, sel de karlspat (günde
50-75 gr) amonyum klorür (büyük hayvana 5-15 gr), potasyum iyodür (BH’a 5-19
gr, KH’a 0.25-0.50 gr) ve etilen diamin dihidroiodür (EDDI 20) (BH’a günde 1
gr yemle) peros verilir.
lBu ilaçların kombine verilmeleri halinde yararları
daha fazla olmaktadır.
lÖrneğin Soufre lavae 50 gr + amonyum klorür 150 gr + sel
de carlspat 300 gr karışımından sığırlara günde 2-3 yemek kaşığı yemine
karıştırıarak verilebilir.
lSolunum güçlüğü bulunan olaylarda oksijen gazı
inhalasyonları uygulanır.
lAyrıca antikolinejik etkili (bronş genişletici ve
salgı azaltıcı) atropin sülfat enjeksiyonları yapılır.
lAntibiyotik ve ekspektoranlarla sağaltıma en az 5 gün
devam edilmelidir.
lGlikokortikoid uygulamaları, öksürmeyi azalttığı ve
treaha bronşiyal boşluğu kendi kendini temizlemesini engellediğinden irinli
olaylarda kullanılmaları kontraendikedir.
lAyrıca tedaviye C vitamini ve antiflosjistik,
antipiretik ve antiendotoksik etkili olan fluksin meglumin de
yararlanılmalıdır.
Bronşiyal astım
lKüçük bronş ve bronşiyol lumenlerinin daralması
nedeniyle boğulma derecesine kadar varan solunum güçlüğüne bronşiyal astım
denir.
lSolunum güçlüğü nöbetler halinde ortaya çıkar.
l hastalık
hırıltılı solunum ve öksürükle karakterizedir.
lBirkaç dakikadan birkaç güne kadar süren bir seyir
vardır.
lAstım; bronş mukozasını direkt olarak irrite
edilmesinden veya reflektor,k olarak uyarılmasından ileri gelmektedir.
lDuyarlı hasralarda daha çok allerjik nedenlere
bağlıdır.
lAt, köpek ve sığırlarda ender olmasına karşın
kedilerde daha sık görülür.
Etiyoloji
lAsıl neden organik maddelerin solunmasıdır.
lAyrıca, solunum sistemi enfeksiyonlarının sekonder
etkilerinden de hastalık ileri gelebilir.
lBronşiyal mukoza epiteli üzerinde fazla miktarda
eksudatın toplanması, bronş ve bronşiyollerde spastik kontraksiyona yol açarak
astımı meydana getirir.
lAstım nöbertleri sırasında yapılan oskultasyonda
belirgin bir şekilde, bazen yaş bazen kuru raler duyulur.
lBeden ısısı normaldir.
lNöbetler düzensiz aralıklarla ortaya çıkar.
Tanı
lAnamnez bilgileri ve klinik semptomlar
lNötrofil lökositte artış
lHastalık; pneumoni, bronşitis, plöritis, diyaframatik
herni, lökozis ile karışır.
lKüçük hayvanlarda röntgen
Sağaltım
lSolunum güçlüğünde bronşları açıcı efedrin (KH’a
astma-sanol şurup, antiastım tabl), adrenalin, salgı azaltıcı ve irkilti
giderici atropin enjeksiyonları yararlı olur.
lAminofilin (aminokardol amp) 5-10 mg/kg damar içi veya
kas içi uygulanabilir.
lKortikosteroidler ve antihistaminiklerden
yararlanılır.
Bronşların daralması
lYanlış yutma veya solunum sırasında havayla birlikte
akciğerlere giren yabancı madddelerin bronşları tıkaması, daraltması, ayrıca
büyüyen apse, tümör ve lenf düğümlerinin bronşlaa dıştan basınç yapmasıyla
hastalık ortaya çıkar.
Semptomlar
lBronşların tıkanmasında birden bire gelişen solunum
güçlüğü ve nöbet halinde öksürük bulunur.
lİki taraflı tıkanmalarda kısa sürede ölüm meydana
gelir.
lTek taraflı tıkanmalarda, tıkanan tarafta solunum
olmayacağndan göğüs kafesi solunuma katılmaz, interkostal aralıklarda içeri
doğru bir çöküntü meydana gelir.
lPerkusyonda bölgede tam bir matlık saptanır.
lBüyüyen tümör, apse ve lenf düğümlerinden ileri gelen
tıkanmalar ve daralmalarda venalarda dolgunluk, akciğer ödemi ve solunum
güçlüğü oluşur.
Sağaltım
lBüyük hayvanlarda pratik değildir.
lHayvan kesime göndermek daha ekonomik olur.
lKüçük hayvanlarda genel anestezi altında yabancı
madde, apse ve tümörler çıkarılmaya çalışılır.
Akciğer hastalıkları
Akciğer kanamsı (haemoptoe=haemoptysis)
Etiyoloji
lAkciğer kanamaları; bronşlara kan getiren arterelrin
yırtılmasıyla ortaya çıkan bir tablodur.
lArter yırtılmalarının nedenler; damar duvarlarının
zayıf oluşu, damarlarda septik trombus veya emboli bulunuşu, arterlerdeki kan
basıncının artması (akciğer hipermisi), akciğer tüberkulozu ve sağ kalpte
endokardit olgularıdır.
lSığırlarda eğrelti otu zehirlenmeleri ve hemorajik
diatezis olaylarında, damar geçirgenliğinin bozulması söz konusudur ve buna
bağlı akciğer kanaması gelişir.
lAtlarda kalp hastalıkları ve ruam gibi olgularda da
kanama gelişir.
lHastalık en çok at, domuz, sığır; daha az olarakta
köpek ve koyunlarda görülür.
lAyrıca vurma, çarpma, trafik kazaları, kosta kırıkları
ve kurşun yaralanması gibi durtumlar da akciğer kanamalara neden olur.
Semptomlar
lHafif olaylarda bir semptom görülmeyebilir.
lŞiddetli olgularda ağız ve burundan parlak kırmızı
renkte kan ve köpükle karışık kan pıhtısı gelir.
lAğız ve burundan kan gelmesi sırasında hayvanda
öksürük ortaya çıkar.
lÖksürük eylemi gelen kan miktarında artışlara yol
açar.
lAğız ve burundan kan gelmesi sırasında hayvanda
yutkunma hareketleri ve solunum güçlüğü oluşur.
lAkciğer kanamalarında akan kanın bir kısmı akciğer
intersitisyumuna veya plöral boşluğa dolabilir.
lBöyle durumlarda solunum güçlüğü daha da
şiddelenebilir.
lOskultasyonda çıtırtılı raller duyulur.
lHayvanda korkulu bir durum, şiddetli terleme, nabızda
artış ve titremeler görülür.
lHasta kısa sürede yere yıkılır ve mukozalarda
solgunluk oluşur.
lBüyük hayvanlarda 5-8 litreden fazla kan kaybı kısa
sürede ölüme yol açar.
lDaha az miktardaki kan kayıpları da durgunluk ve anemi
belirtilerinin meydana gelmesine neden olur.
lHayvan geçici olarak iyileşebilir, kanama devam ederse
ölüm görülür veya hayvan kesime gönderilir.
Tanı
lAkciğer kanamalarmda ağız ve burundan parlak kırmzı
renkte kan gelmesi, gelen kanın pıhtılı olması ve köpük içermesi, tanıya
yardımcı olur.
lBurun veya boğaz çevresinden gelen kanda ise köpük
yoktur.
lMideden gelen kanamalarda kanın rengi, siyaha yakın
kahverenklidir.
Sağaltım
lHafıf kanamalarda sağaltıma pek gerek yoktur, hayvan
hemen sakin bir yere alınarak hareketleri engellenir.
lŞiddetli olaylarda, sakin yere alınan hayvana kan
kesici ve kanın pıhtılaşmasını sağlayacak ilaçlar (Ca tuzları, Transamine,
Clauden, Manetol. Coagulen, K ve C vitamini) parenteral yolla, aynca kalp
çalışmasını düzenleyen ilaçlar uygulanır, uygun gruptan 500-1000 ml kan nakli
yapılır. Gerektiği takdirde tekrarlanabilir.
Akciğerde Atelektazi (Atelectasia Pulmonum)
lAtelektazi terimi; doğumdan önce akciğerleri
genişlemesini tamamlamaması ve doğumdan sonra sağlam olan akciğerlere havanın
girmemesi sonucu, akciğerlenn kollabe durumda kalması anlamına gelir.
lBelirli bazı bronşlar çevresinde veya tüm akciğerde
ortaya çıkar.
lEtiyoloji:
lİntrauterin hayattaki hayvanın akciğerleri içine hava
girmediği için akciğer kollabe durumda ve bir et parçası gibidir.
lDoğumla birlikte ilk inspirasyonda akciğer genişler ve
calı, hayattaki ilk solunum yapar.
lDoğumdan hemen sonra göğüs kafesi kaslarının zavıf ve
solunumun yetersiz olması gibi nedenler, havanın akciğerlere girmesine yardımcı
olamaz ve akciğerlerin bir kısmı havasız kalarak doğuştan atelaktazi meydana
gelir.
lSonradan meydana gelen atalektazi olayları; bronşlarda
eksudat toplanması veya yabancı maddelerin bronşlara girmesi (çok miktarda
yavru suyu aspirasyonu, zararlı gazlar), akciğerlerde apse, tümör gibi
oluşumların ve plöra boşluğunda biriken eksndatın (Hidrotoraks) basınç
yapmasıyra oluşur. Daha önce akciğerlere girmiş olan hava zamanla rezorbe
edilir. Tekrar hava giremediği için akciğerlerin o bölgeleri havasız kalır ve
akciğerlerin o kısmı söner.
Semptomlar
lDoğumla birlikte ilk solunumun yapılamaması sonu akciğerlerin
genişleyip görev yapması olanak dışıdır ve hayvan hemen ölür.
lSonradan oluşan olaylarda ise, solunum güçlüğü,
oskultasyonda atalektazik alanlarda akciğer seslerinin duvulmaması, bu
alanların perküsvonunda matlık alınması, oskultasyonda genelde bronşlarda boru
sesi duyulması veziküller seslerin kaybolması gibi semptomlar bulunur. Göğsün
bir yarımında oluşan atelektazi olaylarında göğüsün o yarımını normal kavisinin
azaldığı ve hayvana arkadan bakıldığında, asimetrik bir görünümde olduğu ve
göğüsün o yarımının solunuma katılmadığı gözlenir.
Tanı
lSemptomlara göre hasta tanınır.
lRöntgen muayenesinde akciğer kenarlarında küçük
lekeler bulunur.
Sağaltım
lDoğumdan sonra atelaktazik hayvanlara solunum kamçılamak
amacıyla göğüs kafesine dışardan basınç yapmak, friksiyon uygulamak, yeni
doğmuş hayvanların ayaklarından tutup başaşağı kuvvetlice sarsmak, burun
deliklerinden yavru zarları veya yavru sularını uzaklaştırmak, çene açılarak
dilin dışarı çekilmesine çalışmak, burun deliklerinden, ağzını kapatmak koşuluyla
hava üflemek gibi eylemlere başvurarak, akciğere kısa sürede hava girmesini
sağlamak gereklidir.
lSonradan oluşan atelektazi olgularında sebebin ortadan
kaldırılmasına çalışılır.
lBronşiolitikler, ekspektoran ilaçlar, antibiyotikler
ve sulfonamidler verilmelidir.
Akciğer Konjesyonu ve Ödemi (Congestio et oedema
pulmonum)
Pulmoner konjesyon veya hipererni, kan basıncının
artması sonu akciğer kapillarlarının fazla kanla dolması olayına denir.
Akciğer ödemi ise; akciğer paranşimi ve allveolleri
içine, kan serumunun dolmasıyla ortaya çıkan durumdur.
Her iki olayda da solunumun bozulması ve solunum
güçlüğü meydana gelir.
Özellikle at, sığır ve domuzlarda ortaya çıkar.
Etiyoloji
Pulmoner konjesyon veya hiperemi; bir çok hastalığın,
özellikle kalp kalp bozukluklarının bir komplikasyonu olarak ortaya çıkar.
Arteriyel basıncın artması nedeniyle meydana gelen konjesyona primer veya aktif,
Venöz kan basıncının artmasıyla ortaya çıkanlara ise
sekonder veya pasif konjesyon adı verilir.
Primer veya aktif konjesyon: Hastalığın bu formu,
pnömoni olaylarının ilk devrelerinde, ısı çarpması, sıcak hava ve irkiltci
gazların solunması, organik fosforlu insektisitlerle zehirlenmeler, bitkisel
zehirlerle zehirlenrne, anafilaktik, allerjik reaksiyonlar, hipoproteinemi ve
enfeksiyöz hastalıklar (Antraks, Yanıkara, pastörelloz, Distemper) gibi
olayların sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca, yarış atlarında, yarış sonrasında ve yatıp
kalkamayan hayvanların sürekli başarısız olarak kalkmaya, çalışmaları
durumlarında da aktif akciğer hiperemisi meydana gelmektedir.
lSekonder veya pasif konjesyon: Hastalığın bu formu; sol kalp yetmezliği, kalp
hataları, Vena pulmonalisler üzerinde apse, ur gibi oluşumların yaptığı
kompresyon sonu ve devamlı bir tarafa yatmak gibi durumlar sonucunda meydana
gelmektedir.
lAkciğer ödemi; aktif konjesyonun ilerlemesi veya aktif
konjesyone yol açan etkenlerin daha şiddetli ve uzun sure etki etmesi, kapillar
geçirgenliğin artımasına sebep olan hastalıklar (allerjik reaksiyonlar) ve
anafilaksi olayları sonucu meydana gelen bir olgudur.
Patogenez
lAkciğer konjesyonu veya hiperemisi, akciğer
kapillarlarının genişleyerek alveol içindeki hava boşluklarının daralmasına
veya tamamen kapanmasına yol açar.
lAkciğerlerdeki yital kapasitenin ve kandaki oksijen
miktarının azalması, vücudun oksijensiz kalmasınaneden olur, sonuçta anoksik
anoksi anoksi medana gelir ve bunun sonucunda da hastalığın klinik semptomları
ortaya çıkar.
lAkciğer ödemindeki durum ise biraz farklıdır, vital
kapasite yavaş yavaş azalır, ödem; kapillar damar çeperinin toksinler, anoksi
veya damar çeperinin basınç yüzünden geçirginliğinin bozulması sonu, kan
serumunun alveoller içine dolmasıyla meydana gelir.
lBu durumda, alveol ve bronşioller ödem sıvısı ile
dolarak, gaz alışverişi engellenir.
Semptomlar
lAktif akciğer hiperemisi birdenbire başlar, solunum
güçleşir, nabız artar, oskültasyonda veziküIer seslerin sertleştiği,
perkusyonda değişik seslerin ortaya çıktığı gözlemlenir.
lPasif hiperemi ise yavaş yavaş gelişir ve hiperemıye
neden olan hastalığın diğer semptomları dikkati çeker.
lAkciğer ödeminde, ilk olarak şiddetli solunum güçlüğü
oluşur.
lSolunum güçlüğü daha çok inspiratorik-ekspiratorik
özelliktedir.
lSolunum derinlesmiş, sayısı artmış, hayvan başını
ileri uzatmış, burun delikleri açılmış ve ağızdan solunum yapıldığı
gözlemlenir.
lSolunum hareketleri kuvvetlenmiş, inspirasyon ve
ekspirasyonda göğüs ve karın kaslarının aşırı bir şekilde solunuma katıldığı
dikkati ceker.
lTipik olaylarda hayvan ön ayaklarını vücudundan uzak
tutar.
lOlekranon eklemi dışa doğru dönmüş ve baş aşağı
eğilmiş durumdadır.
lHasta hareket etmek istemez, nabız frekansı ve beden
ısısı artmıştlır.
lBurundan, değişen miktarda beyaz sarımsı, kırmızı
kücük kabarcıklı köpüklü bir akıntı gelir, burun mukozası hiperemiktir.
lOskültasyonda, inspire edilen havanın çok az kısmı
alveollere gireceği için, bronşial sesler daha belirgin olarak duyulur.
lAlveollerde ki sıvı nedeniyle özellikle ventral
loplarda çıtırtılı ve yaş raller duyulur.
lAkciğerler köpüklü sıvı ile doludur.
lGaz alış-verişi göçleşmiş arteriyel kana aşırı bir
venöz kan karışması söz konusudur.
lArteriyel hipoksemi ve siyanoz vardır.
lAyrıca Hiperkapni ve respiratorik asidozis oluşur.
lBeyin ödemi dolayısıyla epileptik nöbetler, myoklonie
ve opistotonus şekillenir.
lŞiddetli akciğer ödemlerinde hayvan, kısa sürede
solunum merkezi felci sonucu asfeksiden ölür.
lHafif olaylarda hastalık uzayabilir. Uzun süre devam
eden ve allerjik nedenlerden ileri gelen ödemlerde, akciğerlerin dorsal
loplarında amfizem ortaya çıkar.
lPerküsyonda matlık, hayvanda yaş özelikte, boğuk ve
devamlı öksürük vardır.
Otopsi
lOtopside akciğer, ödemden dolayı ağırlaşmış,
solgunlaşmış ve elastikiyetini kaybetmiştir.
lKesit yüzünde bol miktarda seröz bir sızıntı bulunur.
lTrahea Ve bronşlarda beyaz renkli köpük vardır.
lAkciğer hiperemisinde, organ koyu kırmızıdan siyaha
yakın bir renk almıştır.
lBronşlar kanlı-köpüklü bir sıvı ile doludur.
Tanı
lHastalık klinik semptomlara ve röntgen muayenesi
sonuçlarına göre kolay tanınır.
lIsı çarpması, krupöz pnömoni ve akciğer kanaması ile
karışabilir.
Sağaltım
lHastalar kuru, serin ve sakin bır yerde istrahatye
alınır. Hastalığın sebepleri ortadan kaldırılır. Anafilaksiden ilen elen
hiperemi ve ödem durumlarında adrenalin enjeksiyonları yapılır.
lKapillar geçirgenliğin artmasından ileri gelen
ödemlerde antihistaminikler, glukokortikoidler,
lAyrıca hastalara ca tuzları (BH'a 300-500 cc iv.) ve
kanın, sıvı kısmının dışarı atılmasının sağlanması için diüretikler uygulanır.
lAnoksi durumlarında oksijen sağaltımına başvurulur
(Atlarda vücudun bir çok yerine 8-10 lt).
lAkciğerdeki sıvının geri rezorbsiyonu icin BH'a %
10‘luk Kalsiyum klorit, %10’luk NaCl ve % 40'lık Glukoz solüsyonları iv.
verilir.
lYaşamı tehdit eden olaylarda vücut ağırlığının % 0.5’i
miktarında kan alma uygulanır. Pasif akciğer ödemi veya hipostatik ödem
durumlarında, kalp glikozidleri (digital, Strofantin) ve diüretikler
verilmelidir.
lAntihistaminiklerden sığırlara 200-400 mg, atlra 0.5
mg/kg, kedi ve köpeklere 2-4 mgkg’a kadar verilir.
lAtropin(%1’lik), at ve sığırlara 2-4 cc, koyun ve
keçilere 1-3 cc, kedi ve köpeklere 0.2-0.5 cc iv. yolla enjekte edilir.
lOrganik fosforlu insektisitlerle zehirlenmelerde
Atropin sülfat iv. yolla verilir ve 24-48 saat içinde 4-5 saat aralıklarla
iyileşme olunçaya kadar devam edilir.
lHastada genel durum bozukluklarına karşı; Coramine,
Kardiazol, Kafein ve Hexaton gibi kalp uyarıcılar verilmelidir.
Bronkopnömoni (Bronchopneumonia)
lAkciğer alveollerinin ve küçük bronşların birlikte
yangılaşması olaylarına "Bronkopnömoni" adi verilir.
lKlinik olarak; krupöz, kataral, süppüratif ve
gangrenli olmak üzere dörte ayrılmaktadır.
lAkciğer alveolleri ve küçük bronşların fibrince
zengin, kolay pıhtılaşan bir sıvı ile dolması sonu oluşan akcieğer yangısına
krupöz pnömoni denir.
Etiyoloji
lHayvanlarda krupöz pnömoninin meydana gelişinde
hazırlayıcı ve yapıcı sebepler rol oynamaktadır.
lHazırlayıcı ssebepler olarak; vücudun direncini kıran
yorgunluk, sağlıksız barınaklarda uzun süre barındırılma, göğüs kafesine
rastlayan tarvamalar ve üşütme gibi stress faktörleri sayılabilir.
lVücutta bulunan saprofit özellikteki mikroorganizmalar
bu faktörlerin etkisi altında virulans kazanarak, hastalığın çıkışında etkili
olmaktadır.
lYapıcı sebeplerin başında; viruslar, Pasteurella’lar,
Streptococ’lar, Staphylococ’lar ve Pneumococ’lar
gelmektedir.
Patogenez
lHastalık etkenleri aerogen veya hematogen yolla
akciğerlere gelip yerleşirler.
lHazırlayıcı sebeplerin etkisiyle akciğerde önce bir
hiperemi oluşur.
lBu devrede alveol ve bronş boşluklarına veya
peribronşiyal bölgelere, eritrositler ve kanın albuminden zengin bir sıvı kısmı
toplanır, bu devreye “hiperemi devresi” denir.
lBiriken sıvı pıhtılaşarak alveol içini tamamen
doldurur ve alveolde gaz alışverişi tamamen durur.
lAkciğerin bu bölgesi karaciğer kıvamına dönüşür. Bu
devreye de "Hepatizasyon
devresi" denir.
lHepatizasyonun ilk devresi kırmızı renktedir (Kırmızı
hepatizasyon), birkaç gün içinde kırmızı hepatize odak lökositlerin etkisi
ile boz beyaz renk alır (boz hepatizasyon), lökositlerin çıkardığı
protein eritici enzimlerin yardımıyla boz renk, daha sonra açılarak sarı renge
dönüşür (Sarı hepatizasyon) ve kıvamı yumuşar.
lBirkaç gün içinde pıhtı kitlesi sulanarak, bronşlar
yoluyla dışarı atılır. Bu devreye "Lizis" devresi adı verilir.
lSulanmaya başlamış kitle bir taraftan bronşlarla
dışarı atılırken, diğer taraftan akciğer içinde rezorbsiyona uğrar.
lTüm bu olayların seyri sırasında, hastalığa neden olan
mikroorganizmalar, toksin çıkardıklarından, kana karışan toksinler, vücut
ısısının yükselmesine neden olur. Lizis devresi başlayınca beden ısısı düşer ve
hasta iyileşmeye yönelir.
lFakat bazı durumlarda hastalık etkenleri hematogen
yolla tüm vücuda dağılarak, genel pyemi ve septisemiye yol açabilirler.
Semptomlar
lKrupöz pnömonının semptomları, hastalık etkenlerinin
özelliklerine göre 12-48 saat içinde ortaya çıkar.
lSpesifik hastalık etkenlerinden ileri gelen olaylarda,
o hastalığın özelliklerine göre inkübasyon süresi değişiklik gösterir.
lBuna göre krupöz pnömoni, tipik ve atipik seyirli
olmaktadır.
lTipik krupöz pnömonide ilk dikkati çeken belirti,
yüksek ve devamlı bir ateştir (Febris continua).
lBeden ısısı 40-410 C’ye kadar çıkar, birkaç
gün yüksek kalır.
lAteşle birlikte hayvanda durgunluk, iştahsızlık,
mukozalarda hiperemi ve hafif ikter görülür.
lHepatizasyon döneminde hepatize bölgenin genişliğine
göre, gögsün alt üçte birinden, orta üçte birine kadar uzanan bölgede üst
sınırı yukarı doğru kavislenen mat bir alan oluşur ki, perküsyonda bu mat alan,
belirgin olarak farkedilir.
lBu mat alanın oskültasyonunda boru sesi duyulur,
normal alanlardan ise sertleşmiş veziküler sesler algılanır.
lBazen hepatize bölgede oskültasyonda hiç ses alınmaz
(aphonie).
lBölgedeki bronşların pıhtıyla dolması nedeniyle
yapılan perkusyonda alınan sesler, normal bölgelerdeki seslere oranla daha
kuvvetli duyulur.
lBu dönem 4-5 gün sürer, lizis devresi başladığında
bölgedeki mat sesler ortadan kalkar, perküsyonda açıkve açık üstü
sesler alınır.
lOskültasyonda duyulan boru sesleri yerini çıtırtılı
rallere bırakır. Hastalılığı belirgin şemptomlarından birisi de hepatizasyon
devresinin sonuna doğru, burundan sarı-koyu kırmızı renkte bir akıntının
gelmesidir.
lBu akıntının, lizis devresinde arttığı ve kıvamının
sulandığı gözlemlenir.
lYine lizis ( devresinde idrar miktarında da artışlar
görülür (poliuri).
lİdrarın dansitesi düşmüştür. Kan muayenelerinde
önceleri artmış olan lökosit sayıları daha sonra tekrar düşmeye başlar.
lHastalarda başlangıçtan itibaren öksürük bulunur.
lÖksürük, ağrılı ve kesik kesiktir, solunum sayısı
artmıştır, arteriyel hipoksemi ve mukozalarda siyanozis saptanır.
lEğer hastalık diğer olaylarla komplike olmamışsa nabız
sayısında bir değişme olmaz, yükselmiş olan beden ısısı lizis döneminde tekrar
sınırlara iner.
lKrupöz pnömoni olaylarında, at ve sığırlar yatmak
istemezler, çünkü; yatıp kalkma veya göğüs kafesine dıştan yapılan basınçlar,
şiddetli bir ağrıya neden olmaktadır.
lHastalığın atipik formunda seyir değişiktir. Ateş kısa
sürede normale iner, dönemler birbirine Karışır.
lBu form, daha çok, sığır, koyun ve keçilerde görülür.
lKrupöz pnömoninin seyri sırasında veya sonrasında,
kalp yetmezliği, akciğer gangreni, akciğer apsesi, septik şol, plöritis,
urtikarya ve morbus makulosus gibi komplikasyonların ortaya çıkması kaçınılmaz
durumlardır.
lSağaltırnda bu komplikasyonların da göz önüne alınması
gereklidir.
lKataral pnömoni, akciğer alveol ve bronşlarında yer
yer sulu bir eksudatın toplanmasıyla ortaya çıkan ve genellikle bronşitis ile
başlayan bir pnömoni şeklidir.
lEn çok genç hayvanlarda görülür.
lDanalarda enzootik olduğundan Enzootik pnömoni olarak
da adlandırılır.
Etiyoloji
lBronşitisleri meydana getiren nedenler kataral pnömoni
için de geçerlidir.
lPrimer ve sekonder (spesifık) etkenler hastalığın
çıkışında rol oynamaktadır.
lPrimer nedenler: Yakıcı gazların, sıcak havanın,
dumanlı ve tozlu havanın solunması, hava cereyanına maruz kalma, yanlış yutma
sonucu akciğerlere kaçan katı ve sulu maddeler ve bronşlara yerleşen (Strongyiidea)
parazİtler primer olarak etki ederler.
lAyrıca transport, vitamin noksanlığı, yem
değişiklikleri, beslenme hataları, stres, iımnunsüprasyon ve protein
noksanlıkları hastalığın ortaya çıkışında rol oynamaktadır.
lSekonder (spesifik) nedenler: Atlarda Ruam, sığırlarda
akciğer Tüberkülozu, köpeklerde distemper, at ve sığırlarda enfeksiyöz
bronkopnömoni gibi hastalıkların seyri sırasında kataral pnömoni oluşur.
Semptomlar
lKataral pnömoni, bronşitislerden sonra ortaya
çıkmaktadır.
lHastalık genellikle ilkbahar ve sonbahar
mevsirnlerinde görülür. Hastalarda solunum sayılarında artış (R: 50-80/dk.),
insparatorik solunum güçlüğü, önce kuru sonra yaş karakterde öksürük ve 400C’ye
varan yüksek ateş meydana gelir.
lHayvan durgundur, yem yemez, hareket azlığı ve verim
düşüklüğü gösterir.
lKöpeklerde labial tipte solunum dikkati çeker, fakat
büyük hayvanlarda bu solunum tipi görülmez, ağızdan solunum gözlemlenir.
lTüm hayvanlarda burunda yaygın, mukopürülan bir akıntı
göze çarpar, nabız sayısı artmıştır.
lKataral pnömonilerde görülen öksürük farklı tiptedir.
Bu farklı oluşun nedeni akciğer lezyonlarının değişken olmasındandır.
lBronkopnömoni formunda öksürük yaş ve ağrılıdır.
lSadece akciğer dokusu yangılaşmışsa öksürük sık, kuru,
sert ve nöbet şeklindedir.
lAkciğer lezyonları fazla yaygın değilse hayvanda
siyanoz görülmez.
lSolunum havasında pis koku yoktur. Perküsyon bulguları
lezyonların büyüklüğüne göre değişiklik gösterir. Akciğerde küçük hepatize
odakların varlığında mat ses alınmaz, odakların genişlemiş olması halinde yer
yer mat alanlar algılanır.
lPerküsyon darbeleri sırasında hayvan ağrı duyar ve
öksürür.
lKataral pnömoninin ilk devrelerinde oskültasyonda
vesiküler seslerin sayısı artmıştır. Bronşlar içindeki eksudat artışı nedeniyle
yaş raller duyulur.
lBronş ve akciğer dokusunun birlikte yarıgılaşmış
olması durumunda, akciğer dokusundaki lezyonlann periferinde bronş sesleri ile
birlikte vesiküler akciğer sesleri duyulur, bu sesler yaş ve çıtırtılıdır.
lKalp vurumlarının tonusu artmıştır.
lKalp vurumlarındaki bu özellik traheal perküsyon ve
göğüs kafesinin perküsyonunda daha net olarak duyulur.
lPlöritis ile komplike olmuş bronkopnömoni olaylarının
ilk dönemlerinde solunum seslerine paralel olarak plöra yapraklarının çıkardığı
sürtünme sesleri alınır.
lTek taraflı olaylarda göğüs kafesindeki solunum
hareketlerinin birbirinden farklı olduğu dikkati çeker.
lHastalığın ileri dönemlerinde depresyon ve sığırlarda
yattığı yerden kalkamama görülmektedir
Hastalığın Seyri
lKataral pnömoninin seyri düzenli değildir. Beden ısısı
atipiktir. Yangı, bazen akciğer alanlarına yayılarak tabloyu ağırlaştırır,
zaman zaman hafifler veya şiddetlenir.
lAkut ve yaygın olaylarda asfeksi sonu ani ölümler
görülür.
lKronik olaylarda ise zayıflık ve akciğer apsesi
oluşumu ve kronik ishal gibi komplikasyonlar ortaya çıkar, ölümler görülür.
Tanı
lHastalarda öksürük, solunum güçlüğü, ateşin atipik
oluşu, oskültasyonda sert veziküler seslerin, çıtırtılı ve yaş rallerin
duyulması, bronkopnömonilerin tanısında önemli semptomlar’dır. Hastalık, akciğer konjesyonu,
ödemi ve akciğer anfizemiyle karışabilir.
lSayılan bu hastalıklarda ateş yoktur ve oskültasyonda
daha farklı sesler duyulur.
lBronkopnömoni olguları, ayrıca konjestif kalp
hataları, aneminin son dönemi, hidrosiyanik asit zehirlenmesi, hipertermi ve
asidozis olaylarıyla da karışmaktadır.
lBu tip olaylarda akciğer sesleri normaldir.
lHastalık üst solunum yolları yangılarıyla
karışabilirse de üst solunum yolları yangılarında solunum güçlüğü, sadece
insparatorik özelliktedir.
lHalbuki sayılan bu gibi bulgular bronkopnömonilerde
hem inspratorik hem de ekspiratorik karakterde olmaktadır.
lKan tablosunda karekteristik olarak lökositoz ve sola
kayma mevcuttur. Ayrıca lenfopeni, eozinopeni, monositoz ve kanın sedimantasyon
hızında artış saptanır.
lRöntgen muayenesinde akciğer de gölgelenmeler görülür.
Fakat bronşial dallar tam olarak belirginleşmemiştir. Amfizemli alanlarda açık
renk gözlenir
Sağaltım
lHayvanlar ılık, tozsuz ve havadar bir ahıra alınır.
Ilık, temiz su verilir, önüne kaliteli ot ve yumuşak gıdalar konur.
lAsfeksiden dolayı ortaya çıkan hipoksi için, oksijen
inhalasyonlah ve oksijen enjeksiyonlarına başvurulur (2 saatte bir, 1-2 litre sc).
lAyrıca, ılık buhar inhalasyonu (saman kaynatılıp
üzerine antiseptik dökerek bir bez torbayla hayvanın başına takılır)
uygulanabilir.
lEğer hayvan yem yemiyorsa, ağızdan serinletici
özellikte sulu besinler zorla verilmelidir, tuzlu stomahik tertipler (Sel de
karIspat) içirilmelidir.
lAteşlenme durumlarında 5-7 gün süreyle geniş
spektrumlu antibiyotikler (gentamisin, kloramfenikol, ampisilin, tylosin,
enrofloksasin, danofloksasin, kanamisin) ve sulfonamidler (Trimethoprim 20-30
mg/kg) uygulanır. Kardiotonikler ve analeptikler, bunlarla birlikte C, A
vitaminleri ve iz elementlerin (özellikle demir) verilmesi yararlı olmaktadır.
Kataral pnömonilerde iv. sıvı sağaltımı sakıncalıdır. Akut vakalarda
kortikosteroidlerin kullanılması; akciğerde lokal savunmayı durdurdukları, özel
hücresel ve humoral immuniteyi baskı altına aldıkları, iınterferon teşkilini
engelledikleri ve mantar teskilini hızlandırdıkları için kontraendikedir.
Latent IBR ile enfekte buzağılar kortikosteroid enjeksiyonundan sonra klinik
İBR'e yakalanabilirler.
lKronik olaylarda bronşlarda birikmiş eksudatın
sulandınlarak balgam şeklinde dışarı atılmasına yardımcı olacak özellikte
ekspektoranlar kullanılır. Bu amaçla Amonyum klorür (5-10 gr), Potasyum iyodür
(5-10 gr), Soufre lavae (10-15 gr.), Sel de karlspat (40-50 gr) peroz içirilir.
Kedi ve köpeklere insan sağlığında kullanılan ekspektoran ilaçlar kolayca
uygulanabilir.
lAkciğerlerde tek tek veya multipl apselerin oluşması,
kronik toksemi, öksürük ve zayıflama ile karakterize, bir bronkopnömoni
olgusudur.
Etiyoloji
lEndokarditis valvularis trikuspitalis, metritis,
mastitis, omfaloflebitis, karaciğer apseleri, akciğer Tüberkülozu ve
Aktinomikoz gibi primer organ hastalıklarının etkenleri ve Sıaphylococ, Streptococ,
C. pyogenes, Mycobacterium Tuberculosis bovisv e Pasteurella gibi
mikroorganizmalar, ayrıca retikulumdan gelen yabancı cisimlerin birlikte getirdikleri
etkenler, hematojen yolla akciğer kapillerlerinde emboli yaparak apseleri
oluşturmaktadır.
lBunlardan başka aerogen yolla akciğerlere gelen
mucorlar, aspirasyon pnömonisi yapan durumlar, akciğerlerin travma sonucu
yırtılması ve bulaşıcı plörapnömoniler akciğerlerde apse oluşmasında etkili
olmaktadır.
lAyrıca Streptothrix farcinica’dan ileri gelen
lenf damarlarının kronik irinli yangısında da hastalık etkenleri lenfojen
olarak akciğere gelip yerleşebilir.
Semptomlar
lAkciğerde kapsüllemiş apseler çoğunlukla bir semptoma
neden olmazlar.
lTipik ve yaygın apse durumlarında hayvanlarda
durgunluk, iştahsızlık, zayıflama ve verim düşüklüğü görülür.
lApse büyük formda oluşmuşsa, perküsyonda büyük
alanlara yayılan mat bir bölge saptanabilir.
lÖksürük belirgin, kısa, sert ve ağrısızdır. Beden
ısısı zaman zaman yükselir.
lDeğişik zamanlarda epistaksis ve hemoptisis ortaya
çıkar. Bunların nedeni apselerin büyüyüp akciğer damarlarında rüptürlara yol
açmasıdır.
lLezyonların derecesine göre solunum bozuklukları
ortaya çıkar.
lSolunurnun hızı ve derinliği artmıştır. Bu durum,
bazen gözden kaçabilir.
lApselerin fazla genişlemiş olduğu olgularda,
oskültasyonda solunum sesleri duyulmaz, apsenin çevresindeki bölgelerde,
krepitasyon veya kuru hırıltı sesleri algılanır. İrinli formlarda ilerleme
yavaştır.
lHastalık kronik seyirli olup, zamanla ya amfizem veya
bronkopnömoniye dönüşür.
lApselerin kistleşmesi halinde ender olarak iyileşme
görülebilir.
lMetastazik olaylarda ölüm 2-3 hafta içinde meydana
gelir (Sol kalp ve böbrek yetmezliği sonucunda).
lBöyle durumlarda hayvanda solunum havası fena
kokuludur, burundan kötü kokulu ve irinli bir akıntı gelir.
Otopsi
lAkciğerlerde, tek veya çok sayıda apse odakları
görülür. Apselerin içinde pis kokulu veya kokusuz, sulu veya peynirimsi kıvamda
irin bulunur. Bunlar sağlam akciğerlerden belirgin bir sınırla ayrılmıştır.
Tanı
lApselerin küçük ve solunum bulgularının belirsiz
olduğu olgularda, tanı güçtür.
lHastalık kronik toksemi, dalak ve karaciğer
apseleriyle karışır.
Sağaltım: Etkili
bir sağaltımı yoktur. Yaygın olmayan apseleşmelerde dahi 5-7 gün süreyle
kullanılan geniş spektrumlu antibiyotikler ve intravenöz uygulanan
sulfonamidlerin yararı azdır. En iyisi hayvanın kısa süre içerisinde kesime
gönderilmesidir. Hafif olaylarda; antibiyotiklerle birlikte vit C ve A
preparatları, mineral maddeler ve kardiak ilaçlar denenebilir.
Gangrenli Pnömoni (Pneumonia gangraenosa)
lAkciğer dokusunun kokuşma bakterilerinin etkisiyle
nekroze olmasına Gangrenli pnömoni veya Aspirasyon pnömonisi adı
verilir.
lGenellikle, yabancı veya irkiltici maddelerin
yanlışlıkla akciğere gitmesi sonu şekillenir.
lEn çok atlarda, ender olarak koyun ve diğer
hayvanlarda görülür.
Etiyoloji
lDiğer hastalıkların sağaltımı için ağızdan ilaç
verilmesi sırasında yanlışlıkla dilin tutulması, hayvanın hareket etmesi,
bağırması, sondalama sırasında sondanın traheaya girmesi veya hayvana ağızdan
ilaç verilirken fazla zorlanması, özefagus tıkanması durumunda hayvanın aldığı
yemin ve içtiği suyun mideye gitmeyip larenksten akciğere gitmesi, ayrıca
farenks yangısı veya felci durumlarında, kusma sırasında, mide içeriğinin bir
kısmının akciğerlere gitmesi sonucunda, hastalık ortaya çıkmaktadır.
lSulu ve yakıcı olmayan ilaçlar, gangrenden çok akciğer
hiperemisine yol açarlar.
lFakat hayvana ilaç verilirken ağızda birikmiş gıda
parçaları varsa, bunlar ilaçla birlikte akciğere sürüklenerek akciğerlerde
gangrene yol açarlar.
lEğer içirilen ilaçlar yakıcı özellikteyse akciğer
gangrenine sebep olur.
lHayvanların koma durumlarında yutkunma refleksi
olmadığı için, alya akıntısı traheaya ve oradan da akciğerlere kaçarak
pnömoniye neden olabilir.
lBunlardan başka travma sonu akciğerlere kadar giden
yaralayıcı cisimler ve yutularak mideye girmiş delici cisimler ilerleyerek,
özellikle sığırlarda aklerğerde gangrenli pnömoni oluşumunda etkili olurlar.
Semptomlar
lGenellikle hasta sahipleri, hayvanlarına ağızdan ilaç
içirdiklerini korkudan söylemezler, anamnez bilgileri alınırken bu durum uygun
bir konuşmayla öğrenilmeye çalışılır.
lAğızdan zorla ilaç verildiyse, verildikten sonra
hayvanın şiddetli şekilde öksürüp öksürmediği, solunum güçlüğü gösterip
göstermediği sorulur.
lSağaltım amacıyla verilen ilaç, gıda maddesi vs. gibi,
katı ve sıvı maddelerin akciğere gitmesini takiben hayvanda; aniden şiddetli ve
nöbet şeklinde öksürük, solunumda hızlanma ve durgunluk gibi belirtiler dikkati
çeker
lKısa süre içerisinde hayvanın çevresiyle ilgisi
azalır, yem yemez ve kederli bir görünüş alır.
lAkciğerlerin oskültasyonunda yaş hırıltılar duyulur,
daha sonra hırıltılar kuru özellik alır.
l2-3 gün içinde beden ısısı yükselmeye başlar.
lEpiskleral damarlarda dolgunluk dikkati çeker.
Perküsyonda akciğerlerin oroventral bölgelerinden başlamak üzere, kaudodorsale
doğru genişleyen bir matlık saptanır. Daha sonraları hayvan öksürdükten veya
şiddetli solunum yaptıktan sonra çıkan solunum havası fena kokuludur.
lBurundan kötü kokulu, kahverengi grimsi renkte ve koyu
kıvamda akıntı gelir.
lBu devrede oskültasyonda hırıltıların artmış ve boru
sesinin ortaya çıkmış olduğu duyulur.
lAkciğerde kavern oluşmuş ise perküsymıda çatlak testi
sesi alınır.
lPlöritisle komplike olaylarda, yatay matlık ve göğüse
yapılan basınçta duyarlılık artışı vardır, ağrının varlığından dolayı yapılan
işlemler hayvanda inlemeye yol açar.
lBeden ısısının yüksekliği sürekli devam eder, nabız
hızlanmış ve solunum güçlüğü artmıştır.
lİştah azalmış veya tamamen ortadan kalkmıştır.
lÖlüm 2-4 gün içinde meydana gelir.
lGangren lezyonlarının kapsülleşmesi için yapılan uygun
sağaltımla, kendiliğinden iyileşme görülebilir.
lHayvanlar arasında yanlış yutmaya en yatkın olanlar
atlardır, daha sonra sırasıyla domuzlar, inekler ve koyunlar gelmektedir.
Tanı
lAkciğer yangısı ve akciğer hastalıklarının
gangrenleşmeye yol açması veya yanlış yutmadan sonra ortaya çıkan gangreli
pnömonilerin tanısında; solunum havasının ve burundan gelen akıntının kokusu,
kıvamı ve renginin değişik özellikte olmasına ve ayrıça anamnez bilgilerine ve
diğer bulgulara dikkat edilmelidir.
lBu belirtiler hastalığın tanısı için yeterli
olmaktadır.
lBurun akıntısı %10’luk KOH veya NaOH solüsyoları
içinde kaynatılıp, 4 misli distile suyla sulandırılıp santrifüje edildikten
sonra çöküntünün mikroskop altında muayenesi yapılırsa, elastiki akciğer
iplikçiklerinin görülmesiyle tanı kolaylaışır.
lBu iplikçilerin görülmesi akciğer dokusunun
piırçalandığına işaret sayılır.
Otopsi
lOtopside akciğerlerin oroventral loplarında esmer,
koyu siyah renkte, kesit yüzünde sulu, yağlı, irinli bir kitle göze çarpar.
lKavern oluşumları dikkati çeker.
Sağaltım
lHasta hayvan havadar, hijyenik koşulları iyi olan bir
yerde istirahate alınır.
lBaşlangıç döneminde bir yandan geniş spektrumlu
antibiyotik ve sulfonamidler verilirken (parenteral), öte yandan trahea içine
aantibiyotikli solusyonlar enjekte edilir. (intratraheal kristalize penisilin
veya oksitetrasiklinler; önce traheanın alt l/3'üne lokal anestezi yapılarak
hayvanın öksürerek ilacı çıkarması engellenir).
lAyrıca, analeptikler ve kardiotonikler uygulanır.
lFakat hastaların sağaltım şansı oldukça azdır.
Akciğer Amfizemi (Emphysema
pulmonum)
lAkciğer alveollerindeki elastiki iplikçiklerin
esnekliğini kaybetmesi sonucu girmiş havanın ekspirasyonla çıkarılmasının
aksamasıyla, karakterize bir olaydır.
lAlveoller içinde kalan hava miktarı, solunumla dışarı
atılan havadan fazla olacağı için akciğerlerin volümü büyür ki bu durum, "Akciğer amfizemi", halk
deyimiyle “soluğanlık” olarak
isimlendirilir.
lAmfizemi patogenezine göre; alveoler ve intersitisiyel
amfizem olarak ikiye ayırmak mümkündür.
lAlveoler anfizemde; esnekliğini kaybeden elastiki
ipiplikçiklerin, ispirasyon sırasıda akciğere alınmış havanın dışarı atılması
için yapılan eylemde yetersiz yetersiz kalması ve solunmuş havanın akciğerde
birikmesi meydana gelir.
lOrganın hacmi büyür, bu olguya "Emphysema pulmonum alveolare" adı verilir.
lAkut ve kronik seyreder, en çok atlarda ender olarak
da sığırlarda gözlemlenir
Akut Alveoler Amfizem (Emphysema alveolare acuta)
Etiyoloji
lAkciğere hava giriş-çıkışının devamlı olarak
engellenmesine neden olan hastalıklar, en önde gelen sebepleri oluşturur. Bu
hastalıkları şöylece özetlemek mümkündür: Devamlı öksürük, böğürme, havlama,
şiddetli hareketler, atların ağır işlerde uzun süre çalıştırılması, allerjik
reaksiyonlar, intoksikasyonlar ve güç doğumlar.
lBazen bir takım hastalıklar, akciğer dokusunun bir
kısmının görev yapmasını etkiler, o zaman sağlam bölgeler fazla çalışmak
durumunda kalarak zamanla amfizemin gelişmesine yol açarlar.
Semptomlar
lAkut alveolar amfizeme neden olan hastalıkların
semptomlarının yanında; ekspiratorik solunum güçlüğü, akciğer perkusyon
alanında kaudele doğru genişleme, alveoler seslerde sertleşme (kranialde sert
veziküler raller, hayvanların ön ayaklarını dışa doğru açarak durur pozisyon
alması, inlemeli öksürük ve mukozalarda siyanoz gibi bulgular ortaya çıkar.
lAkut olayların ilerlemesi ve uzun sürmesi sonu
hastalık kronikleşebileceği gibi, ağır işler sırasında, akciğerlerin fazla
çalışması da doğrudan kronik amfizemini oluşturabilir.
lAyrıça bronşitislerde mukozanın ödemleşmesi sonucu
oluşan solunum güçlüğü, devamlı öksürük, akciğer apseleri, kronik bronşit,
perbronşit, allerjik nedenli bronş spazmı, larenks stenozu, trahea stenozu ve
paraziter bronkopnömoniler sonucunda kronik akciğer anfiiemi meydana
gelmektedir.
l Alveollerde
kalıcı bir dilatasyon mevcuttur.
Semptomlar: Kronik alveoler amfizem 5 yaşından yukarı atlarda
daha çok görülür.
lHafif olaylarda semptom şiddetli değildir, İlerlemiş
olaylarda şiddetli ekspiratorik solunum güçlüğü dikkati çeKer.
lEkspirasyon iki zamanlıdır, tek ekspirasyon hareketi
akciğerlerdeki havayı dışarı çıkarmaya yetmez, bu yüzden karın kasları
kasılarak adeta ikirici bır ekspırasyon meyaana getirir.
lBu sırada sırt biraz yukarı doğru kalkar ve Arkus
kostarum bölgesinde bir oluk şekillenir.
lEkspirasyon hareketleriyle karın organları basınç
altında kalarak, anüsün dışarı doğru hareket etmesine yol açar.
lAmfizemli bir hayvanın kuyruğu kaldırılarak yapılan
anüsün kontrolünde, anüsün ileri - geri hareketi kolaylıkla gözlmelenir ki, buharekete "Piston hareketi" adı verilir.
lAkciğerde kalan havanın dışarı çıkarılması için
yapılan ekspirasyonda ekspjrasyon süresi uzamıştır.
lBunlardan başka akciğer perküsyon alanının geri-aşağı
(kaudale) doğru 4-8 parmak genişliğinde büyümüş olduğu dikkati çeker.
lAkciğerin perküsyonunda açık üstü, hatta timpanik ses
duyulur. Kalbin perküsyon alanı küçülmüştür.
lHastalık kronik bronşitisle birlikte seyrettiği için
hastalarda boğuk, kısa zayıf bir öksürük vardır.
lLarenks hafifçe çimdiklendiği zaman hayvanda tek tek,
kısa, boğuk ve kuru bir öksürme meydana gelir.
lAmfizemli hayvanlar, biraz hareket ettirildiğinde veya
koşturulduğunda veya çalışma sırasında birden durdurulduğunda hareket etmek
istemezler, nabız ve solunum frekansı iki katına çıkar ve tek tek hafif bir
şekilde öksürme görülür.
lAkciğerin oskultasyonunda kuru raller duyulur.
lHastalarda çabuk yorulma ve terleme görülür.
lGöğüs kafesi fıçı formunda büyümüştür.
lSağ kalp ventrikülünde kompenzatorik hipertrofi
mevcuttur.
lSonuçta ölüm, sağ kalp yetmezliğine bağlı olarak
oluşur.
Tanı
lİlerlemiş olaylarda, semptomlara göre hastalık kolay
tannır.
lBaşlangıç dönemlerinde veya hafif olaylarda amfizemi
tanımak güçtür.
Ayırıcı tanı
lAkut alveoler amfizem, birdenbire gelişmesi ve
istirahetle veya sebebin ortadan kaldırılmasıyla birden normale dönmesiyle
anlaşılır.
lAyrıca intersitisiyel anfizemden oskültasyonda
krepitasyon seslerinin duyulmasıyla ayrılır. Amfizemli hayvanlar, tanı amacıyla
10-15 dakika koşturulur, şiddetli dispne, terleme, vücut ısısı artışı,
sendeleme ve taşikaidi semptomları belirlenir. Denemeden 30-50 dakika geçmesne
rağmen hasta hayvanlarda nabız, solunum ve vücut ısısı hiç bir zaman başlangıç
değerine dönmez.
Sağaltım
lEtkili bir sağaltımı yoktur, hastalığın ilerlemesini
önlemek amacıyla hayvan istirahat ettirilir veya hafıf işlerde çalıştırılır.
lİlaçlarla sağaltım, amfizemden daha çok kronik
bronşitislerde iyileşme sağlar.
lBu amaçla Atropin (% 0.1’likten 10-15 ml sc. 7 gün
süreyle), antihistaminikler, glukokortikoidlar ve kalsiyum preparatları
kullanılır.
lAkciğer içindeki hava basıncının; ağır işler sırasında
zorlanma, şiddetli öksürük, böğürme gibi nedenlerle artması sonu alveol çeperinin
yırtılması ve alveol içindeki havanın alveol dışına çıkarak bağ doku arasına
girmesiyle meydana gelen tabloya intersitisyel amfizem adı verilir.
lBunlardan başka göğüs kafesine dıştan gelen travmalar,
akciğer apseleri ve ekinokok kistlerinin patlamasıyla da akciğer dokusu
yırtılabilir ve amfizem oluşur.
lSığırlar allerjik özellikte çayır amfizerni sık
görülür.
lBu hastalık akut olarak seyreder ve merada 15 dakika
içinde ortaya çıkar.
l Ayrıca yabancı
cisimlerin akciğere batması sonucunda da intersitisiyel amfizem gelişebilir
Semptomlar
lHastalarda birdenbire başlayan solunum güçlüğü 2-3
saat içinde iyice şiddetlenir.
lBazen öksürük bulunabilir.
lAkciğer perkusyon alanı genişler.
lOskültasyonda inspirasyon sırasında krepitasyon
sesleri duyulur.
lBazen yırtılma sonu boyun çevresinde deri altı
amfizemi meydana gelir. Kanda eritrosit ve hemoglobin miktarı artmıştır.
Sağaltım
lHasta istirahate alınır, öksürük azaltıcı ve
kardiotonikler kullanılır.
lSolunum güçlüğünun neden olduğu anoksemiyi azaltmak
için deri altı oksijen enjeksiyonları yapılır. Kesin sağaltım zordur.
lHafif ve orta derecede hasta sığırlarda, allerjik
özellikteki çayır amfizemi olaylarında zamanında müdahale ile tamamen iyileşme
görülebilir.
lSağaltım amacıyla her iki saatte bir 0.05-0.1 gr. sc.
Atropin enjeksiyonları ve antihistaminik1er, Ca ve glukokortikoid enjeksiyonları yararlı olur.
Parazitik Bronşitis ve Bronkopnömoniler Ekınokok Kistleri (Echinococcosis pulmonum)
Etiyoloji
lKöpeklerin barsaklarında yaşayan. E. granulosus isimli
cestodların neden olduğu, su dolu kistlerle karakterize oluşumlardır.
lGevişenlerde daha çok rastlanır.
lCestod yumurtaları, yiyecek ve içme sularıyla
hayvanların midelerine gelir, orada açılarak çıkan onkosferler, Vena porta
yoluyla karaciğere, karaciğerden kana geçerek tüm iç organlara, bu arada
akciğerlere kadar sürüklenirler.
lYerleştikleri organlarda yavaş yavaş büyüyerek içleri
su dolu keseleri oluştururlar. Ana keseden, ayrıca yavru keseler gelişerek tüm
organı kaplayan keseler haline gelebilirler
Semptomlar
Akciğerde sayıları az ve küçük oldukları zaman klinik
bir semptom göstermezler, Çok miktarda ve büyüklükleri fazla olduğunda solunum
alanını daraltacakları için, yavaş yavaş artan solunum güçlüğüne sebep olurlar
ve hayvan gittikçe zayıflar.
Tanı
lSemptomlar belirgin olmadığı için tanı kuşkuludur.
Allerjik testlerle ekinokok varlığı saptanabilir, fakat yerleştikleri organları
saptamak olanaksızdır.
Sağaltımı
Yoktur. Hayvan kesime gönderilmelidir.
Akciğer Kıl Kurtları
lAkciğer ve bronşlarda yaşayan kıl kurtları, “Metastrongylidae"
familyasına bağlı çeşitli nematodfardır. bu parazitler tarafından meydana
getirilen verminöz karakterdeki bronşitis ve bronkopnömoniler, bazı bölgelerde
enzootik olarak görülmekte ve önemli ekonomik kayıplara sebep olmaktadır.
lYurdumuzda akciğer kıl kurtları sığırlarda seyrek
görülmesine karşın, koyun ve keçilerde çok yaygın durumdadır
Etiyoloji
lHayvanlarda görülen başlıca akciğer kı kurtları:
lAtlarda: Dictyocaulus arnfieldi: 25-60 mır
büyüklüğünde olup, bronşlarda yaşar.
lSığırlarda: Dictyocaulus vivip‘arus: 3,5-7 cm boyunda olan parazitler
bronş ve bronşçuklarda yaşar, 3 yaşından küçük sığırlarda Mayıs-Temmuz
arasında, ve en çok 6 aylık ile 1.5 yaş arasındakilerde rastlanır, Temmuz-Eylül
aylarında ortaya çıkar.
lKoyun ve keçilerde
l1- Dictvocaulus viviparus: 4-7
cm boyunda koyun ve keçilerin bronşlarında ve
bronşiyollerinde yaşarlar.
l2- Dictyocaulus filaria: 2.5-10 cm boyunda, erginleri
bronş ve bronşiyollerde yaşamaktadır.
l3- Protostrogylus rufescens: 1.5-3.5
cm boyunda olup bronş ve bronşiyöllerde yaşarlar.
l4- Cystocaulus ocreatus: 3-10
cm. boyundaki bu parazitler akciğerlerde yaşar.
l5- Muellerius capillaris: 1.5-3
cm. boyundadır ve alveollerde yaşar.
l6- Neostrongylus linearis: 0.5- 1.5
cm. boyundadır, akciğerlerde yaşar.
lBu parazitlerin bir veya birkaçı birden aynı hayvanda
bulunabilir.
Biyolojileri
lYumurtlama mevsiminde ergin parazitlerin
yumurtladıkları yumurtalardan çıkan larvalar, öksürme sırasında bronş
salgılarıyla yutağa gelirler ve yutulurlar.
lDışkı veya burun akıntısıyla dışarı atılan larvalar,
dış ortamda gelişimlerini tamamlarlar.
lDictyocauluslar, dış ortamda arakonakçıya gereksinim
duymadan, diğerleri ise çeşitli sümüklüleri arakonakçı olarak kullanırlar ve
gelişimlerini onların üzerinde tamamlarlar.
lLarvalar dış ortamda uygun ısı ve rutubetli koşullarda
invazyon yeteneklerini bir yıl kadar koruyabilirler. .
Bulaşma
lLarvalarla bulaşık gıdaların veya enfekte
sümüklülerin, yemle veya suyla alınmasıyla, parazitler hayvanın vücuduna girer.
lVücuda giren larvalar hayvanların ince barsaklarında
serbest hale geçer ve barsak mukozasını delerek, mezenteriyel lenf yumrularına,
lenf dolaşımına ve oradan da kan dolaşımına karışarak akciğerlere gelirler.
lDaha sonra akciğer dokusunu delerek alveollere,
bronşlara ve dolayısıyla traheaya gelip yerleşirler ve hayat sikluslarını
tamamlarlar.
Semptomlar
lHastalık ilk ve sonbahar aylarında daha fazla ve en
çok, 6-18 aylık yaştaki hayvanlarda görülür.
lBüyük ekonomik zararlara yol açar.
lSemptomların şiddeti; hayvanların yaşına ve almış
olduğu parazit larvası miktarına göre·değişiklik gösterir.
lHafif invazyonlarda sürü içindeki hayvanlar, tek tek
öksürürler. Öksürük hayvanlar hareket ettirildiğinde artar.
lŞiddetli invazyonlarda sürüdeki tüm hayvanlar nöbet
şeklinde öksürürler.
lHayvanların zayıfladığı, çene altında, göz çevresinde
ve karın altında hidremi sonucu soğuk ödemler oluştuğu görülür.
lMide-barsak hastalıkları, sekonder bakteriyel
enfeksiyonlar, bakım koşullarının kötü oluşu ve dengesiz beslenme gibi
faktörlerin etkisiyle semptomlar daha da şiddetlenir.
lKısa zamanda hayvanlarda bitkinlik, bronkopnömoni,
akciğer ödemi, arasıra kanlı işhal ve intersitisyel amfizem sonucu ölümler
görülür.
Tanı
lÖzellikle koyun ve keçilerde bronkopnömoni tablosu
görülen her olayda dışkı muayenesi yapmak, hastalığı tanımak için gereklidir.
Dışkıda larvaları aramak basit bir yöntemle olur.
lKesin tanı, dışkı ve otopsi muayeneleriyle konur.
lOtopsi muayenesinde; akciğer, bronşlar ve trahea
kontrol edilmelidir. Dictyocauluslar büyük olduklarından, bronşlar içinde,
makara ipliği veya iplik yumakları halinde kolayca görülür.
lDiğer parazit türleri gözle görülmediklerinden,
akciğer üzerindeki atalektazik ve nodüler pnömonik odaklarından kesit alınarak,
sürme preparatları yapılır, parazitin yumurta ve larvaları aranır.
Sağaltım
lHayvanların barındırma ve beslenme koşulları
düzeltilir.
lAyrıca, sağaltım amacıyla şu preparatlar kullanılır:
l4- Levamisole: Koyun ve sığırlarda 7.5:8 mg/kg'a
atlara 5 mg/kg'a 3-4 hafta aralıklarla 2 kez deri altı uygulanır.
l5- Çambendazol: 25-40 mg/kg'a, sığırlarda çok etkili
bulunmuştur.
l6- Albendazol: koyunlara 2.5 mg/kg’a, sığırlara 5-10
mg/kg‘a peroz verilir.
l7- Ivermectin: 50 kg/1 cc sc yolla uygulanır.
lÜlkemizde koyun ve keçilerde (Akciğer kıl kurtlarına
karşı ilk ilaçlamanın koç katımı öncesi veya koç katımı devresinde (sonbahar);
likinci ilaçlamanın ilk ilaçlamadan iki ay sonra (kış);
lüçüncü ilaçlamanın ise kış sonu veya ilkbahar
başlangıcında yapılmasını önermekteyiz.
lBu şekildeki ilaçlamada ilk uygulama normal dozlarda,
sonrakiler ise yarım doz uygulanarak yapılmalıdır.
Göğüs Boşluğu Hastalıkları
Göğüs Başluğuna Hava Toplanması (Pneumoıhorax)
lHava ve diğer gazların plöra boşluğuna girmesi,
akciğerlerin sönmesi ve solunum güçlüğüne neden olmasıyla karakterize bir
hastalıktır tek veya çift taraflı olmak üzere ikiye ayrılır.
Etiyoloji
lDış etkilerle göğüs kafesinin derin şekilde
yaralanması, kosta kırıkları, sivri ve keskin cisimlerin özefagus veya traheayı
içten yaralaması sonucu hava, plöral boşluğa kolayca girmektedir.
lPlöra boşluğundaki negatif basınç, giren havanın
etkisiyle ortadan kalkar ve dolayısıyla o taraftaki akciğer söner.
lAyrıca içten; akciğer apselerinin açılması, ekinokok
keselerinin patlaması ile güç doğumlar gibi olaylarda, solunum havası plöra
boşluğuna sızarak negatif basıncı ortadan kaldırarak pnömotoraks olayına yol
açar.
Patogenez
lPnömotoraks'ın meydana geldiği taraftaki akciğer
söner, sönmenin derecesi, plöra boşluğuna giren havanın miktarına göre
değişiktir. Az miktardaki hava süratle rezorbe olur. Hava miktarı fazla olursa
birden başlayan solunum yetmezliği ölüme neden olur.
lTravmatik sebeplerden ileri gelen pnörnotoraks
olayları, plöritis ile komplike olabilir.
lOluşumuna göre Pnömotoraks'ı: açık, kapalı ve ventil
pnömotoraks olmak üzere üç'e ayırmak olasıdır.
lAçık pnömotoraks olaylarında; torakstan hava göğüs
boşluğuna girer, basınç ayarlaması dolayısıyla akciğer
söner ve akciğer atelektazisi oluşur.
lKapalı pnömotoraksta dış ortamlaplöra boşluğu arasında
ilişki yoktur. Basınç ayarlaması oluşmaz. Plöra boşluğundaki hava geri
emildiğinden daha daha iyi seyirlidir.
lVentil pnömotoraks'ta ise inspirisyon sırasında hava
göğüs boşluğuna girer, ekspirasyon sırasında tekrar dışarı çıkarılamaz.
İntraplöral basınç artarak zamanla akciğer söner.
Semptomlar
lİlk dikkati çeken semptom birden bire başlayan solunum
güçlüğüdür.
lGöğüs boşluğuna fazla miktarda havanın girmesiyle
solunum güçlüğü, asfeksi şeklini alır.
lAkciğerlerin tamamının sönmesi, çok kısa sürede ölümle
son bulur.
lTek taraflı pnömotoraks olaylarında, havanın girdiği
tarafta göğüs kafesi dışa doğru bombelenir, hayvanın arkasından bakılınca bu bombelenme daha belirgin olarak
farkedilir.
lPnömotoraks olan tarafın perküsyonunda, göğüs
kafesinin üst bölümünde tam bir timpanik metalik ses (ventil pnömotoraks), ön
ve alt kısımlarında ise normal veya normale yakın sesler alınır (sönen akciğer
ön ve alt tarafa çekildiği için).
lPnömotorakslı tarafın oskültasyonunda akciğer sesleri
hiç alınmaz, buna karşın, sağlam tarafın oskültasyonunda akciğer sesleri daha
kuvvetli olarak duyulur.
lHayvan hareket ettirildiğinde solunum güçlüğü daha da
artar.
lAkciğer dokusunun yırtılmasından ileri gelen
olaylarda, deri altı amfizemi de ortaya çıkar.
lPnömotoraks; hidrotoraks ve plöritis ile komplike
olabilir.
lPlöritis ve hidrotoraks ile komplike olaylarda, kalp
vurumlarına bağlı olarak oskülıasyonda bir çalkantı sesi duyulur.
Tanı
lSemptomlar, anamnez ve röntgen bulgularına göre tanı
konabilir.
lHastalık en fazla Hemia diaframatika ile karışır.
lH. diaframatikada solunum güçlüğü aynı şekilde olup
küçük hayvanlarda daha çok görülür, büyük hayvanlarda sier enderdir.
lH. diaframatika olaylarında, perküsyonda alt
bölgelerde mat veya timpanik sesler alınır; akciğerlerin üst ve arka
bölgelerinde ise normal açık sesler duyulur.
lPnörnotoraksta duyulan sesler timpaniktir.
lKöpeklerde röntgen bulguları tanıya yardımcı olur.
Röntgende kalbin, göğüs boşluğundaki hava dolayısıyla sternumdan uzaklaşmış
olduğu dikkati çeker.
Sağaltım: hayvan
hemen istirahate alınır. Göğüs kafesindeki açık ve derin yaralara penisilin
enjekte edilir veya hava enjektörle emilir, kapatılır ve pansumana alınır.
Hayvan 2-3 hafta meyilli bir yerde dinlendirilir.
Göğüs Boşluğuna Sıvı ve Kan Toplanması (llydrothorax
et Haemothorax)
Plöra boşluğuna ödematoz transudatın veya kanın
toplanması sonu, akciğerlerin ventral loplarında kollaps ve solunum güçlüğü ile
karakterize bir hastalıktır.
Etiyoloji
lKalp yetmezliği, kalp hataları, venöz damarların
kompresyonu, hipoproteinemi, akciğer ödemi ve kanın sulanmasına neden olan
hastalıklar hidrotoraks ve hemotoraks olaylarına yol açarlar.
lKüçük hayvanlarda düşme, trafik kazası, travma ve
kurşun yaralanması sonucu kırılan kostaların, kan damarlarını yırtmasıyla
hemotoraks olaylarına sıkça rastlanır.
Semptomlar
lHafif olaylarda bir semptom görülmez.
lTransudat veya kanın fazla toplanması halinde,
şiddetli solunum güçlüğü ortaya çıkar.
lBeden ısısı yükselmez (subnormal).
lOskültasyonda solunum sesleri duyulmaz, perküsyonda
yatay matlık alınır. Hidrotoraks, atlarda iki taraflı, diğer hayvanlarda tek
taraflı oluşur.
lSolunumda kostal hareketler kaybolur. ince yapılı
hayvanlarda interkostal aralıkların dışa doğru kabarmış olduğu dikkati çeker.
lEğer plöral boşlukta fazla sıvı birikrnişse, Vena
cava'lara basınç yapacağından, V. Jugularislerde dolgunluk ortaya çıkar.
lKonjestif kalp bozukluklarından ileri gelen olaylarda
ise kalbe ait semptomlar ve anemi belirtileri gözlenir.
lHemotoraks olaylarında huzursuzluk, düşkünlük,
lplöritisle komplike vak'alarda ateş ve solunum
hızlanması saptanır.
lMukozalar solgun ve siyanotik, nabız sayısı artmıştır.
Oskültasyon kalp hareketleri kuvvetli duyulur.
Tanı
lHastalık semptomlara göre tanınabilir. En çok
plöritisle karışır. Plöritiste ağrı, toksemi ve ateş olmasıyla ve göğüs boşluğundan
alınan sıvının bakteri içermesiyle ayrılır.
lGöğüs boşluğuna ponksiyon yapıldığında, alınan sıvıda,
ince fibrin iplikçikleri vardır.
lAyrıca, sıvının kokusu aromatiktir. Proteini az ve
özgül ağırlığı düşüktür.
lAsıl hastalık sağaltılırsa hidrotoraks kendiliğinden
iyileşir.
lSolunum güçlüğünün artmış olduğu durumlarda plöra boşluğundaki sıvı 1/3 miktarında aspire
edilmelidir.
lAyrıca, Kardiotonikler, diüretikler, hipertonik glükoz
solusyonu ve kalsiyum infuzyonları yapılmalıdır.
lHemotoraks olaylarında kan durdurucular, kan nakli,
plöra ponksiyonu, sıvı alınımı ve içeriye antibiyotik enjeksiyonları yapılır,
hayvanları kuvvetlendirme amacıyla kalsiyum, vitamin C ve B12
enjeksiyonları uygulanmalıdır.
Göğüs Zarı Hastalıkları
Göğüs Zarının Yangısı (Pleuritis)
lMikroorganizmalar tarafından plöra yapraklarında
meydana getirilen, solunum hızlanması ve ağrılı solunumla karakterize akut,
subakut ve kronik seyirli bir hastalıktır.
lEn çok at, domuz ve köpeklerde görülür.
lAkut olaylarda solunum hareketleri ağrılı, hızlı ve
solunum yüzlek özelliktedir.
lSubakut plöritislerde akciğer kollapsa uğrar ve bunun
sonucu, solunum güçlüğü meydana gelir.
lKronik olaylarda ise plöra yapraklarında adezyon
oluştuğundan, solunum hareketlerinde bozukluklar ortaya çıkar.
Etiyoloji
lHastalık oluşumuna göre; primer ve sekonder şekilde
meydana gelir.
lPrimer olaylar hayvanlarda ender olarak görülür.
lDaha çok travma yaralarının (Perikarditis travmatika),
kosta kırıklarının, göğüs duvarına rastlayan yaralıyıcı ve kesici cisimlerin
oluşturdukları yaralanmaların, kontamine olması sonucu plöraya bulaşması veya
akciğer ve çevre organlarındaki yangı proseslerinrn plöraya bulaşmasıyla hastalık
ortaya çıkmaktadır.
lSekonder plöritisler, daha çok spesifik hastalıkların
(viral, bakteriyel, mikotik vs.) seyri sırasında ortaya çıkmaktadır.
lBugün için bunların başında; sığırların bulaşıcı
plörapnömonisi, keçi ve koyunlarda plörapnömoni, tüm hayvanlarda pastörella
enfeksiyonu, pnömotoraks, RPT, sığırlarda sporadik ensefalomyelitis ve akciğer
tüberkülozu gelmektedir.
lMetastazik olarak da atlarda Gurm, tüm hayvanlarda
pyemi, septisemi ve metritis sonucu plöritis ortaya çıkmaktadır.
Patogenez
lHastalığın başlangıcında, plörada önceleri bir
hiperemi ve kapillar permeabilitede bozulma oluşur.
lBunların sonucu hayvanın göğüs kafesinde ağrı ve
öksürük ortaya çıkar.
lAğrının nedeni plöra yapraklarının zarar görmesi ve
yaprakların birbirine sürtünmesidir.
lBu devrede yangı kurudur ve plöritis sikka (pleuritis
sicca) ismini alır.
lKısa bir süre sonra, eksudasyon şekillererek plöra
yaprakları birbirinden ayrılır ve ağrı ortadan kalkar.
lBu devreye de eksudatif plöritis (pleuritis exudativa)
adı verilir. Bazen irin etkenlerınin işe karışmasıyla hastalık purulent bir
durum alabilir.
lPlöral boşlukta da eksudat miktan arttıkça,
akciğerlere basınç yaparak akciğer dokusunun atelaktazik olmasına neden olur ve
dolayısıyla kalp de etkilenir.
lBakteri toksinlerinin kana karışması durumlarında ateş
yükselir ve diğer organların fonksiyonlarında bozulmalar oluşur.
Semptomlar
lHastalığın ilk devrelerinde (Pleuritis sicca
döneminde) solunum yüzlek, ağrılı ve hızlıdır. Abdominal karakter alır.
lPlöritis sikka döneminde ölmüş bir hayvanın
otopsisinde, plöra yapraklarında ödem, kalınlaşma ve hiperemi dikkati çeker.
lAyrıca plöradaki kılcal damarlarda genişleme ve fibrin
tabakası gözlemlenir.
lEksudatif dönemde otopside, plöral boşlukta fazla
miktarda eksudat ve tabaka şeklinde fibrin kitlesi görülür.
lPlöra yaprakları kalınlaşmış ve akciğerlerin ventral
lobları kollabe olmuştur.
lAkciğer renginin koyu kırmızıya dönmüş olduğu
gözlemlenir.
Tanı
lKuru plöritis devresinde oskültasyonda sürtünme
seslerinin duyulması, hızlı, yüzlek ve abdominal solunum, göğüs kafesine dıştan
yapılan basınçta ağrının görülmesi, yüksek ateş, tek tek ve hafif öksürük gibi
klinik belirtilere göre hastalık tanınır.
lKöpek ve kedilerde röntgen muayenesi tanıda yardımcı
olur.
lEksudatif dönemde sürtünme seslerinin az olması veya
hiç duyulmaması, kalp seslerinin uzaktan geliyormuş gibi duyulması, traheal
perküsyon bulgularında yatay matlık algılanması ve oskültasyonda mat bölgeden
hiç ses alınamaması gibi bulgulara göre hastalığı tanımak mümkündür.
lKesin tanı için 6-7'nci interkostal aralığın alt
kısmından göğüs boşluğuna yapılan ponksiyonla alınan sıvının kontrolü
gereklidir (Pleurosentez).
Ayırıcı Tanı
lHastalık; kosta kırıkları, hidrotoraks ve hemotoraks,
köpek ve sığırlarda akciğer Tüberkülozu ve Perikarditis travmatika ile
karışmaktadır
Sağaltım
lHayvan ılık ve havadar bir yerde istirahate alınır.
Dengeli gıdalarla beslenir.
lPlöra boşluğuna biriken eksudatın fazla olduğu
durumlarda, ponksiyon yapılarak eksudatın dışarı alınması, hem solunum güçlüğünün
azalmasına hem de hastalık etkenlerinin izolasyonuna ve antibiyogramı
yapılarak, ilaç seçimine yardımcı olur
lPonksiyon noktası; 6- 7'nci interkostal aralığın alt
üçte birinde ve perküsyonda alınan mat alanın üst sınırının 5- 10 cm altındaki noktadır.
lEksudat alındıktan sonra göğüs boşluğu antiseptiklerle
yıkanır, temizlenir ve içeriye antibiyotik ve sulfonamidler verilir.
lAyrıca, parenteral yolla da antibiyotikler,
kardiotonikler, diüretikler, kalsiyum infuzyonları ve vitamin C enjeksiyonları
(5-7 gün süreyle) yapılması yararlı olmaktadır.
lNekahat devresinde otohematoterapi uygulanır.
lErken dönemlerde göğüs bölgesine hiperemi doğurucu
pomadlar ve kortikosteroidler yararlı olabilir. İrinli olaylarda ise sağaltım
ümitsizdir. Bütün çabalara rağmen akciğerle göğüs kafesi arasında, yapışma ve
üremeler şekillenir.
Solunum Sisteminde Görülen Bulaşıcı Hastalıklar
Solunum sisteminde görülen bulaşıcı hastalıklar
etkenlerine göre; viral, bakteriyel ve mikoplazmik olmak üzere üç grupta
incelenebilir.
lİki haftalıktan bir yaşına kadar olan danalarda
(özellikle 2-6 aylık olanlarda) görülen ve enzootiler şeklinde ortaya çıkan,
çok bulaşıcı bir hastalıktır.
lSıkışık ve kalabalık ahırlarda daha fazla ekonomik
kayıplara neden olur. Dana sayısı az olan ahırlarda hastalık önemli kayıplar
yapmaz.
lYaşlı hayvanlarda ise solunum sistemindeki viruslara
karşı zamanla aktif bir bağışıklık oluşmaktadır.
Etiyoloji
lHastalığın sebeplerini viruslar, stres faktörleri ve
sekonder olarak işe karışan bakteriler oluşturmaktadır .
lViral etkenler
lHasta danaların akciğerlerinden şimdiye kadar başlıca
şu viruslar izole edilmiştir: Paraenfluenza-3 virusu (P1-3), Myxoviruslar,
Adenoviruslar, Herpes viruslar, Rhinoviruslar, Reoviruslar, Miyagawanella ve
ECBO viruslar.
lStres
faktörler
lAhırların hijyenik koşullarının kötü oluşu,
hayvanların kalabalık ve sıkışık olarak barındırılmaları, iyi beslenememe,
vitamin ve iz element noksanlıkları, transport, üşüme ve yakıcı gazların
inhalasyonu gibi faktör1er, hastalığın çıkışında ve şiddetlenmesinde önemli rol
oynamaktadır.
lStres faktörlerin etkisi altında bulundurulan
danaların, hastalığa yakalanma olasılığı daha fazladır.
lPrimer olarak etki eden viruslar kataral bir pnömoniye
neden olurlar.
lGençlerle, yaşlıların aynı yerlerde barındırılması ve
bulaşık yemler, hayvanların hastalığa karşı predispoze duruma geçmelerine neden
olur.
lBakteriler: Stres
faktörlerin etkisiyle, sekonder olarak işe karışan pastorella'lar, korinebakteri‘ler,
streptokok'lar ve salmonella'lar enfeksiyonun ağırlaşmasına yol açarlar.
lHastalık yılın her mevsiminde görülmekle beraber,
sonbahar ve kış aylarında daha yüksek oranda rastlanır.
lGençler hastalığa karşı daha duyarlıdır.
lYaşlı olanlar ise, hastalığı daha hafif atlatırlar,
fakat bu hayvanların gelişmelerinde belirgin bir duraklama görülür.
lSemptomlar
lHastalığın kuluçka süresi 3-10 gündür, Hastalık yüksek
ateş (40-41° C), durgunluk, iştahsızlık ve konstipasyonla başlar.
lBeşinci günden itibaren rinitis, konjuktivitis pnömoni
ve ishal (Pnömoenteritis) ortaya çıkar.
lBurundan mukopürülan bir akıntı gelir.
lSolunum güçlüğü ve öksürük vardır.
lÖksürük başlangıçta kuru ve kesik kesiktir.
lDaha sonra yaş karakter alır.
lOskültasyonda apikal ve kardial lobların ventral
kesimlerinde, patolojik akciğer sesleri (sert vesiküler ve bronşiyal yan
sesler) duyulur.
lKalp vurumları net olarak alınır.
lKalp frekansı artmış, ve diastolik kalp sesi
kuvvetlenmiştir.
lBazen perakut olaylarda hayvan birkaç saat içinde
ölür. Akut olaylarda ölüm 4-7 gün sonra ortaya çıkar.
lBulaşık bölgelerde morbidite %100, mortalite ise %
50'ye kadar çıkar. Sekonder bakterilerin işe karışmasıyla, beden ısısı daha da
yükselir (41-41.5° C), solunum güçlüğü artar ve toksemi belirtileri ortaya
çıkar.
lKronik olaylarda hastalık aylarca sürer, geçici bir
iyileşme görülürse de, gelişmenin durması ve hayvanların gittikçe zayıflaması
prognoz açısından iyi değildir.
lMukozalarda siyanoz ve deri elastikiyetinde azalma
vardır.
lSolunum daha ziyade abdominal özelliktedir.
Hayvanların ayağa kalktıklarında öksürmlıeri, hastalık için tipiktir. Hastalığı
atlatanlar 1 -3 yıl süreyle bağışık kalırlar.
Otopsi
lDanalardaki enzootik pnömoni olaylarının viral kökenli
olanlarında otopside; bronşiyollerin çevresinde kollaps alanları, apikal,
kardiak ve diaframatik loplarda amfizem bulguları göze çarpar ve bu lezyonlar
her zaman iki taraflıdır.
lBronş ve bronşiyollerin içinde köpüklü bir içerik
vardır.
lAkciğerlerin kesit yüzlerinde, yapışkan ve mukopürülan
karakterde bir sıvının iplikçik tarzında aktığı görülür.
lBakteriyel etkenlerle komplike olmuş viral
pnömonilerde ise akciğerlerde, geniş hepatizasyon odakları ve loblar arası
bölgelerde ve plöra boşluğunda, serofibrinöz karakterde bir eksudat bulunur.
lHastalıkta komplikasyon olarak akciğer ödemi,
hidrotoraks, plöritis ve atalektazik alanlar görülür.
Tanı
lEnzootik pnömoninin tanısı; hayvanların kalabalık,
sıkışık, kötü hijyenik koşullarda tutulmaları ve sürüdeki tüm hayvanlarda
birden hastalığın görülmesi ve klinik bulgular göz önünde tutularak kolay
olmaktadır.
lKesin tanı için laboratuvara akciğer parçaları ve kan
gönderilerek, serolojik muayeneleri yapılmalıdır.
lHastalık daha çok Verminöz bronşitisler, CGB ve IBR
ile karışırsa da, bu tip hastalıklar gençlerde daha seyrek görülmesiyle,
enzootik pnömoniden ayrılırlar. Ayrıca burundan alınan akmtının dana böbrek
hücresinde kültürü yapılarak virus izole edilebilir (PI-3).
lHastaların kan tablosunda, lökositoz ve sola kayma
bulguları karakteristikdir. Ayrıca kanda lenfopeni, eozinopeni, monositoz ve
kanın sedimentasyon hızında artış saptanır.
Sağaltım
lViral etkenlere etkili bir ilacın olmayışı nedeniyle,
sekonder enfeksiyonları önlemek için antibiyotikler (Penisilin-Streptomisin,
Tetrasiklin, Gerıtamisin, enrofloksasin, danofloksasin, Kloramfenikol,
Tylosin), sulfonamidler (Sulfamezatin 150 mg/kg'a ve Trimethoprim) 5-7 gün
süreyle etkili olmaktadır.
lAyrıca iv. yolla serumlar ve im. yolla A ve C
vitaminleri uygulanmalıdır.
Korunma
lAhır hijyenine dikkat etmek, ayrı yaştaki buzağıları
bir arada tutmamak, hayvanları ılık, havadar ve kuru ahırlarda barındırmak, iyi
kalitede ve dengeli rasyonlarla beslemek, temiz, ılık ve bol su vermek,
sağaltıma erken başlamak gibi tedbirlerle hastalıktan korunmak mümkündür.
lKoruyucu aşılamalar, son yıllarda sağaltım alanına
girmiştir.
Enfeksiyöz Bovin Rhinotraheitis (İnfectiose Bovine
Rhinotracheitis =(IBR = Red nose)
lİBR, sığırlarda üst solunum yolları ve trahea
mukozasında kataral yangı ve nekroz yapan, akut, bulaşıcı viral bir
hastalıktır.
lHastalıkta; yüksek ateş, gebelerde abort ve
meningoensefalitis oluşmaktadır.
l16 aylık yaşlardaki hayvanlar, yaşlılara oranla
hastalığa karşı daha duyarlıdırlar.
lHastalık etkeni virus; inek ve düvelerde enfeksiyöz
karakterde vulvovaginitis, boğa ve tosunlarda ‘penis ve prepisyumda
yangı meydana getirir.
Etiyoloji
lHastalığın etkeni Herpes grubundan bir virustur.
Hastalık, sığırlarda solunum sistemi enfeksiyonu şeklindedir ve daha yaygındır.
lGenital organlarda ise daha az oranda görülür.
lSolunum sistemi enfeksiyonu, hastalık görülen
sürülerde, sürünün duyarlılığına göre değişik derecelerde olmaktadır.
lYayılmada, hayvanların hijyenik olmayan ahırlarda
barındırılmalarının rolü büyüktür.
lHastalığı atlatanlar rezervuar olarak kalırlar.
Semptomlar
lSığırlarda İBR; solunum sistemi, genital,
konjuktivitis, santral sinir sistemi ve abortif formlar şeklinde seyreder.
lSolunum sistemi formu: Bu form aniden başlar. Hayvanda salivasyon, hafif
burun akıntısı, burun mukozalarında şiddetli konjesyon ve 24-48 saat içersinde
40-42° C'ye kadar çıkan yüksek ateş görülür.
lBazen lakrimasyon ile birlikte konjuktivitis ortaya
çıkar. Hayvan ateşli devrede iştahsız ve depresiftir. Solunum sayısı artmıştır,
hırıltılı solunum ve solunum güçlüğü meydana gelir.
lHafif olaylar daha çok laktasyondaki ineklerde
görülür. Ateş, 1-2 gün içinde normale yakın düzeye iner.
lBu devrede salivasyon ve burun akıntısı azalır. Böyle
olaylarda zayıflama ve 10-14 gün içinde iyileşme görülür.
lŞiddetli olaylarda hayvanda ateş yüksektir.
Lakrimasyon ve burun akıntısı devam eder, burun akıntısının kıvamı artarak
pürülan özellik kazanır. Hastanın ateşi düşse dahi iştahsızlığı devam eder,
iyileşme uzun sürebilir.
lŞiddetli durumlarda solunum güçlüğü belirgindir,
hayvan ağızdan solunum yapar. iştahsızlık, kilo kaybı ve sütteki azalma dikkat
çekicidir.
lHastalığın son dönemlerinde hayvan yatar ve tekrar
ayağa kalkamaz.
lMorbidite % 7-100, letaliıe % 2-12 arasındadır.
lHastalığı atlatan hayvanlar 6-14 ay süreyle bağışık
kalırlar. Genital form:
la) İnfeksiyöz püstülar vulvovaginitis: İnkübasyon süresi 2-3 gündür. Hastalık dışardan
alınan inek veya boğalarla bulaştırılır.
lKlitoris bölgesinde mısır veya mercimek büyüklüğünde
kesecikler oluşur.
lBunların başlangıçta seröz, daha sonraları irinle dolu
olduğu görülür. Bunlara bağlı olarak vulvada ödem, kaşıntı, disuri ve sık sık
ağrılı idrar yapımı dikkati çeker.
lBu dönemde vu1vadan önceleri mükoz, daha sonraları
mukopürülant bir akıntı gelir.
lDüvelerde, iyileşmeden sonra vagina mukozasında,
granüler özellikte vulvovaginitis ortaya çıkar. Hayvanların genel durumu
bozulmaz, prognozu iyidir.
lb) İnfeksiyöz püstüler balanopostitis: Hastalığın bu formu erkeklerde görülür, ateşten
başka bir semptom göstermez. Hasta boğaların penis ve prepisyumunda, dişilerin
vulvovaginitislerinde olduğu gibi lezyonlar oluşur. Prepisyum deliğinden
mukopürülan bir akıntı geldiği görülebilir. Ayrıca prepisyum ucunda kaşıntı
ortaya Çıkar.
lKonjuktivitis formu: Sığırlarda solunum sisteminde yangı belirtisi olmaksızın, sadece
şiddetli konjuktivitis gözlenebilir.
lGöz konjuktivaları şişmiş ve üzerinde peteşiyel
kanamalar vardır. Göz yaşı akıntısı başlangıçta seröz, daha sonraları pürülan
özellik alır.
lKorneada ülserleşme görülmez.
lMeningoensefaIitis formu: Hastalığın bu formu daha çok buzağılarda görülür ve
öldürücü seyreder.
l3-10 aylık danalarda morbidite % 10, mortalite %
100'e kadar yükselir.
lHasta hayvanlarda anoreksi, 40°C'ye (bazen daha yüksek)
varan ateş ve titremeler görülür.
lGöz konjuktivalarında konjesyon ve körlük vardır.
lHastalarda hafif koordinasyon bozukluğu, ataksi
görülür ve bunları takibeden devrede depresyon başlar.
lKlinik belirtiler ilerleyince hayvan yere düşer,
tetanik spazmlar ve koma sonu, ölüm meydana gelir.
lÖlüm sinirsel semptomların başlangıcından itibaren 3-4
gün içinde görülür.
lAbortif form:
Gebe hayvanlarda yavru atma en çok gebeliğin 4'ncü ayından sonra ortaya çıkar
ve en sık yavru atma enfeksiyondan 4-8 hafta sonra görülür.
lHayvanlar hastalık belirtisi göstermeden yavru
atarlar.
lAnamnezde, hayvanlarda önce solunum bozuklukları
görüldüğü belirtilir.
Otopsi:
Komplike olmamış olaylarda otopside; burun mukozasında hiperemi, ödem, nekroz
odakları, serofibrinöz köpüklü bir eksudat, traheada peteşiyel kanamalar
görülür.
lŞiddetli ve komplike olaylarda bronkopnömoni
belirtileri, kalp kasında dejenerasyon, barsaklarda kataral yangı ve abomasumda
erozyonlar dikkati çeker.
lAbort olaylarında atık fetüsün kaslarında ödem ve
kanarnalar, vücut boşluklarında kanlı sıvı birikimi, böbrekler ve çevresinde
kanama odakları görülür.
lHistopatolojik olarak enfekte doku epitel hücreleri
içinde, hücre içi cisimcikleri bulunur.
Tanı
lKlinik ve otopsi bulgularına göre hastalıktan kuşku
duyulur.
lKesin tanı için buz içinde saklanmak koşuyla
laboratuvara burun akıntısı, burun veya konjuktivadan alınan sıvaplar
gönderilir.
lLaboratuvarda kesin tanı için; virus izolasyonu ve
identifikasyonu, serolojik ve floresans antikor yöntemlerinden yararlanılır.
lSerolojik tanı için hastalığın 10’ncu gününden sonra
alınan kan serumu kullanılmalıdır.
Ayırıcı Tanı
lHastalık CGB, Sığır vebası ve MD ile karışır.
Ensefalitik form ise daha çok Kuduz, Yalancı kuduz ve Haemophilus somnus enfeksiyonlarıyla
karışmaktadır.
Sağaltım
lEtkili bir sağaltımı yoktur. Son yıllarda aşılama
çalışmalarına başlanılmıştır. Aşı, gebe ineklere uygulanmaz (Abortusa yol
açar).
Ateşli
(septisemik = hafif) form:
Hastalığın bu formu enzootik bölgelerde daha çok
görülür.
Klinik belirtileri tanı için yeterli olmamaktadır.
Bu form ya bağışıklık reaksiyonu olarak veya yetersiz
bağışıklık durumlarında ortaya çıkar.
Hastalık deneysel olarak sadece eşeklerde ve Ankara
keçilerinde oluşturulur.
Hastalarda ilk 1-3 günlük devrede beden ısısı 40.5°
C'ye kadar yükselir, fakat 3. günün sonunda tekrar normale döner.
İştah azalmıştır, hafif bir konjuktivitis ve dispne
dikkati çeker
Otopsi
lÖdemli bölgelerde deri altı ve kas dokuları içinde
kanlı birikintiler, akut olaylarda; şiddetli hidrotoraks, akciğer ödemi ve
hafif assites gözlemlenir.
lFarenks, trahea ve bronşlar sarı renkte seröz bir sıvı
ve köpükle dolmuştur.
lKardiak formda belirgin bir hidroperikardiyum,
endokardiyal kanamalar, kalp kasında dejenerasyon ve subraorbital çukurlukta
belirgin bir subkutan ödem (anasarka) dikkati çeker.
Tanı
lHastalığın klinik semptomlarına özellikle kan emen
sineklerin bol bulunduğu bölgelerde ve mevsimlerde hastalığın ortaya
çıkabileceği olasılığı göz önüne alınarak, tanı konur.
lKesin tanı için komplement fiksasyon ve serum
nötralizasyon testlerinden yararlanılır.
lHastalığın akut formu; daha çok atların enfeksiyöz
pnömonisi,
lkardiak formu ise Anemi Enfeksiyöz, Babesioz ve
Purpura hemorajika gibi hastalıklar ile karışır.
lHafif formu diğer sporadik enfeksiyonlardan ayırmak
gerçekten güçtur.
lFakat akut ve subakut formlarla birlikte seyrettiği
durumlarda ayırdetme daha kolay olmaktadır .
Sağaltım
lSağaltım olanağı yoktur. Semptomatik sağaltımınn da
yaran bulunmamıştır.
Korunma
lAşılama ile hastalıktan korunmaya çalışılır.
lAşılar polivalan özelliktedir.
lİmmun kısraklardan doğan taylar 8 aylıktan sonra
aşılanmalıdır.
lÜlkemizde, hazırlanmış avianize aşılar kullanılır. Aşı
dozu 5 ml'dir ve sc. yolla yapılır.
lHastalığın yayılmasını önlemek için insektlerle
savaşılır.
lBulaşık ülkelerden gelen atlar 30 gün süreyle
karantinaya alınmalıdır. Ancak serolojik muayenelerden sonra hastalıklı olmayanların
ülkeye girmesine izin verilir.
lSağlık zabıtası kanunu hükümlerine göre hastalar,
tazminatı verilerek öldürülmeli ve derin çukurlara gömülerek yakılmalıdır.
Atların Bulaşıcı Nezlesi (Equine Influenza)
lAtların bulaşıcı nezlesi veya influenzası; solunum
yollarına yerleşen, yüksek ateş, şiddetli ve devamlı öksürükle karakterize,
bulaşıcı viral bir hastalıktır.
lBulaşmada damlacık enfeksiyonu önemlidir. Aynca
insanların elbise, ayakkabıları ve kontamine taşıt araçlarıyla hastalık
indirekt Olarak bulaşır.
Etiyoloji
lHastalığın etkeni
Orthomyxovirus'tur .
lİnfluenza IA/E1 ve IA/E2 olmak üzere iki tipi vardır.
lBu etkenlerin serolojik özellikleri farklıdır.
Patogenez
lEtken genellikle üst solunum yollarına yerleşerek
yangı meydana getirir. IA/E2'nin yapmış olduğu enfeksiyon çok şiddetli seyreder
ve taylarda nonbakteriyel pnömoniye sebep olur.
lStres faktörlerin etkisiyle hastalıkta nüksler meydana
gelebilir ve hastalık, üst solunum yollarından akciğerlere kadar yayılabilir.
Semptomlar
lHastalık klinikman, 2-3 veya 18 saat ile 7 günlük
kuluçka süresinden sonra, beden ısısı yükselmesiyle başlar (38° C'den 41,9 C'ye çıkar).
lAteşle birlikte hayvanda öksürük ortaya çıkar.
Önceleri kuru, sert ve boğmaca tarzında başlayan öksürük, sonraları kuvveti
azalır yaş öksürük haline döner ve hastalıktan 13 hafta sonrasına kadar devam
eder.
lBaşlangıçta burun akıntısı görülmez veya burundan
hafif seröz bir akıntı gelebilir. Mamafih akıntı kalıcı bir semptom değildir.
Lenf yumruları normaldir, sadece mandibular lenf yumrularında palpasyonda hafif
bir ağrı duyulabilir.
lBazen konjuktivitis gözlenebilir.
lHayvanda; bitkinlik, yorgunluk, iştahsızlık,
hareketsiz kalmayı tercih etme, yere yatma arzusu ve yattığı yerden kalkmak
istemeyiş dikkati çeker.
lStres faktörlerin etkisiyle hastalık daha da
ağırlaşarak, öksürük kötüleşir, şiddetli bronşitis, bronşiolilis ile pnömoniye
dönüşebilir.
lPalpasyonda larenks ve trahea duyarlıdır, hafif
bastırmak suretiyle nöbet halinde öksürük meydana getirilir. Solunum güçlüğü
vardır, akciğerde ve ayaklarda ödemler gelişebilir.
lHastalığın süresi 7 gün kadar devam eder. Morbidite
oranı erginlerde az, gençler arasında % 100' e kadar çıkar. Hastalığa karşı yaşlı atlar
ve gençler, daha duyarlıdır. Solunum güçlüğü başlangıçta pek belirgin değildir.
lYeni doğmuş taylarda hastalık kısa sürede ağırlaşir,
beden ısısı yükselir, solunum güçlüğü şiddetlenir, solunum sayısı artar,
kaslarda zayıflık, insufficientia cordis ve myokardit şekillenir, bunlarla
birlikte bronkopnömoni ortaya çıkarak hayvan 4 gün gibi bir sürede ölür.
Otopsi
lOtopside en karakteristik lezyonlar bronşlardadır.
lBronş ve bronşioller içinde bol miktarda seröz veya
müköz özellikte eksudat bulunur.
lBazen belirgin bir ikterus ve karaciğer paranşiminde
zedelenme dikkati çeker.
Tanı
lKlinik tanı kuşkuludur, kesin tanı laboratuvar
yöntemleriyle olur. Kan tablosunda lenfopeni, anemi, ender olarak lökopeni,
bazı olaylarda monositoz, karaciğer paranşiminde zedelenme olaylarında, serum
enzim aktivitelerinde artış saptanır.
lLaboratuvarda serolojik ve virolojik muayenelerle
kesin tanı konur.
lHastalık atların Viral Arteritisi, Viral Rinopnömoni
ve Gurm'u ile karıştırılabilir.
Ayırıcı Tanı
lAtların Viral Arteritislerinde (EVA) kuluçka süresi
1-6 gün, hastalık süresi ise 3-8 gündür ve mortalite oranı azdır. Başlangıçtaki
seröz burun akıntısı, daha sonra pürülan özellik alır. Öksürük hafiftir.
Solunum güçlüğü belirgindir. Gözlerde şiddetli konjuktivitis, konjuktivalarda
peteşiyel kanamalar ve göz çevresinde ödem vardır.
lAtların Viral Rinopnörnorıitislerinde (EVR) ise
kuluçka süresi 2-20, hastalık süresi 2-5 gün kadardır, Öksürük, hastaların
iyileşmesinden sonra dahi 3 hafta kadar devam edebilir. Burundan başlangıçta
seröz, sonraları pürülan özelliktc akıntı gelir.
lKranial lenf damarlarında hafif kalınlaşma, hafif
öksürük ve konjuktivitis görülür.
lGurm'da ise çene altı lenf düğümlerinde apseleşme ve
burundan pürülan bir akıntının gelmesi gibi semptomlar dikkati çeker.
Sağaltım
lEtkili bir sağaltımı yoktur. Hiperimmun serumlar
kullanılır.
lSekonder enfeksiyonlar için geniş spektrumlu
antibiyotikler (penisilin + Streptomisin) ve vücut direncini arttıracak
vitaminler (vit. C) yararlı olmaktadır.
lHijyenik koşulların düzenlenmesi hastalığın
yayılmasının önlenmesinde etkili olur. Bir yerden bir yere hayvan nakledilmeleri
hastalığın kısa sürede yayılmasında çok etkili olmaktadır.
lKorunma için inaktif aşılarla aşılanma önerilir. İlk
yıl, 6-10 hafta ara ile atlar aşılanır. Daha sonra yılda bir kez olmak üzere
tekrarlanır. Tabii enfeksiyonlardan sonra hayvanlarda bir yıl bağışıklık
oluşur.
lAtlarda üst solunum yollarında meydana gelen ve özel
bir virus tarafından oluşturulan bulaşıcı bir hastalıktır.
lGebe kısraklarda abortuslara neden olur. Bütün dünyada
sıklıkla ortaya çıkar. Bulaşma direkt kontaktla oluşur.
lEquin Herpesviruslar insanlarda da muhtemelen ateşli
bir farengitise neden olabilir.
Etiyoloji
lHastalığın etkeni Equine Herpesvirus 1 ve 2
isimli (EHV-1) viruslardır.
l3. bir serotipin olma ihtimalide mevcuttur.
Patogenez
lEHV-I virusu özellikle solunum yolları için patojenik
bir etkendir. Bir çok olayda, gebelerde hastalık hafif dahi seyretse yavru
atmalara neden olmaktadır.
lVirus başlangıçta burun mukozasında üreyerek rinitis,
yüksek ateş ve solunum güçlüğü gibi semptomlara yol açar.
lDaha sonra hastalığın viremi devresi başlar, bu
devrede etken akciğerlere, sinir sistemine ve plasenta yoluyla fetüse geçer.
l1 haftalıktan küçük taylarda öldürücü septisemi ve
viremi meydana gelir.
lHastalık ergin atlarda ensefalopati ve buna bağlı
olarak paralizis sendromuna yol açmaktadır
Semptomlar
lHastalık klinikman dört form gösterir.
lBunlar;
l1- Solunum sistemi formu,
l2- Abortif form,
l3- Neonatal viremi ve Septisemi,
l4- Paralitik sendrom formlarıdır.
l1- Solunum sistemi formu: Hastalığın bu formunda; kuluçka süresi ortalama 2-20
gündür. Beden ısısı artışı, konjuktivitis, nemli öksürük ve üst solunum
yollarında hafif yangı, hastalığın belli başlı semptomlarıdır.
lBeden ısısı 39-40.5° C'ye yükselir. Bazen sadece üst
solunum yollarında yangı belirtisinden başka (farengitis, larengitis,
bronşitis), bozukluk bulunmaz.
lGençlerde boğaz lenf yumruları hafifçe şişer, hayvanın
iştahı değişiktir, dudaklarda ödem ve nadiren ishal görülür.
lHastalık süresi 2-5 gün kadardır. Hastalardaki burun
akınıısı ve öksürük, iyileştikten sonra dahi 1-3 hafta kadar devam eder.
lHastalık sekonder enfeksiyonlarla birlikte olduğu
zaman pnömoni ile komplike olabilir.
lTaylarda hastalık genellikle primer pnömoni şeklinde
başlamaktadır.
l2- Abortif
form:
lHastalığın başlangıcından 4 ay sonra gebe kısraklar %
90 oranında abort yaparlar.
lYavru atmalar gebeliğin son üçte birinde (8-10
aylıkken) görülür.
lBazen 5 aylık gebelikte de abortus gözlenmektedir.
l3- Neonatal viremi ve Septisemi formu: Hastalığın bu formu daha çok yeni doğan taylarda
görülür. Hayvan doğduğu zaman sağlıklıdır. Fakat, 2-3 gün içinde solunum
sisteminde ve merkezi sinir sisteminde bozukluklar ortaya çıkar ve hayvan, 1-2
gün içinde ölür.
lHastalığın şiddetlenmesi, E. coli ve Actinobacillus
equi gibi sekonder enfeksiyon etkenlerinin işe karışmasıyla meydana gelir.
l4- Paralitik sendrom formu: Hastalıkta solunum sistemi formunun ortaya
çıkmasıyla, sinir sistemi de etkilenir.
lKlinik olarak, hafif veya şiddetli şekilde ataksi
görülür.
lAtaksi sırasında hayvanlarda parezis, yere yıkılmalar
ve yattığı yerde çarpınmalar dikkati çeker, bu durum hayvanı kısa sürede ölüme
götürür.
lHastalarda ayrıca, inkontinentia ürinea (idrar
tutamama) durumu dikkati çeker.
lAtaksi ve parezis semptomları birkaç hafta kadar devam
eder, sonuçta hayvan yere yatar ve bir daha ayağa kalkamaz. Bazı hastalar
semptomların ortaya çıkmasını takiben 2-3 gün içinde ölür.
Tanı
lÜst solunum yollarında görülen semptomlara bakarak
hastalıktan kuşku duyulur.
lHastalığın hem gençlerde hem de erginlerde görülmesi
ve gebelerin yavru atması; Viral Arteritis, Gurm ve Equine Influenza ile,
karışmasına neden olur.
lKesin tanı için virus izolasyonu gereklidir.
Sağaltım
lÖzel bir sağaltımı yoktur.
lSekonder enfeksiyonlara karşı geniş spektrumlu
antibiyotikler ve vücut direncini arttırıcı vitaminler (vit, C) kullanılır.
lBu tür sağalııma 4-6 gün devam edilmelidir.
lHastalar temiz, ılık, kuru ve tozsuz barınaklara
alınıp, altlarına kalın yataklık serilir, yumuşak gıdalar, ılık ve temiz su
verilir.
lPrognoz yalnızca viruslardan ileri gelen olaylarda
elverişlidir.
Korunma:
Aşılamalar yapılır. Gebeler ayrılır ve atık yavrular derin çukurlara gömülür.
lTanı için laboratuvara atık fetüs gönderilmelidir.
Atlarda Viral Arteritis (Atların Gençlik Hastalığı) (Equine
Virus Arteritis = EVA =
Pinkeye)
lAtların viral arteritisleri, özel bir virus tarafından
meydana getirilir.
lKlinikman akut solunum sistemi bozuklukları ve
kısraklarda abortlarla karakterize, bulaşıcı bir hastalıktır.
lHastalığa ait özel lezyonlar kılcal arterlerin
Tunica mediasında bulunmaktadır.
Etiyoloji
lHastalığın etkeni Togavirus'lardandır. Virusun
dondurulmaya karşı dayanıklı, ısıya karşı dayanıksız bir özelliği vardır.
lŞimdiye kadar en azından iki virus suşu izole
edilmiştir (Bucyrus ve penn).
lBulaşma direkt kontakt ve damlacık enfeksiyonuyla
oluşur.
lHastalık etkeni tükrük, burun akıntısı, sperma ve
viremik dönemde kanda bulunur. İdrar ve dışkı ile de dışarıya çıkarılır.
lVirus indirekt olarak bakıcı personel tarafından
sağlıklı hayvanlara bulaştırılabilir.
lBulaşmada sokucu sineklerde rol oynamaktadır.
lŞimdiye kadar virusun doğal rezervuarı
saptanamamıştır.
lHastalıkta yayılma hayvanların immunite durumlarına
bağlıdır.
Patogenez
lEtken vücuda girdikten sonra viral septisemi tablosunu
meydana getirir.
lKılcal arterlerde, intestinal kanalda, iç organlara
ait lenf yumrularında ve adren bezlerinde şiddetli vasküler bozukluklar oluşur.
lBunlara bağlı olarak hayvanda kanlı enterit, ishal,
sancı, aksiğer ödemi, plöral eksüdasyon ve şiddetli solunum güçlüğü görülür.
lAyrıca mukoza ve konjuktivalarda peteşiyel kanamalar
ve dudaklarda ödem dikkati çeker.
lHayvanda iştahsızlık ve dehidrasyon sonucu kısa sürede
ölüm meydana gelebilir.
Semptomlar
lHastalığın kuluçka süresi 2-6 gündür.
lYüksek ateşle (39.4-42°C) başlar.
l Burundan
başlangıçta seröz, daha sonra pürülan bir akıntı gelir (sekonder bakteriler
dolayısıyla).
lBunlarla birlikte bazı atlarda, burun mukozasında ve
konjuktivada konjesyon ve peteşiyel kanamalar, konjuktivitis, pürülan
karakterde göz yaşı akıntısı, keratitis, göz kapaklarında ödem (chemosis;
pinkeye) ve blefarospazm görülür.
lÖksürük, solunum güçlüğü, akciğer ödemi, kalp
yetersizliği, nabız frekansında artış ve akciğerde konjesyon dikkati çeken belirtilerdendir.
lHayvanlarda iştah azalmış veya tamamen ortadan
kalkmıştır.
lŞiddetli olaylarda sancı ve barsak yangısına bağlı
olarak ishal ortaya çıkar.
lDudaklardaki ödemler ahırlarda barındırılan atlarda
meradakilere oranla daha fazladır.
lAygırlarda da karın altında ödem bulunur ve bu ödem,
prepisyum ve skrotuma kadar yayılabilir.
lHastalığın şiddetine ve derecesine göre oluşan
depresyon, değişik şekilde ortaya çıkar.
lKısraklarda vaginitis görülür.
lOrtaya çıkan ödemler damarlarda meydana gelen
değişikliklerin belirtisidir.
lEnfeksiyon akut ve şiddetli ise sekonder etkenlerin
işe karışmasına fırsat kalmadan ölüm meydana gelir.
lAkut ve şiddetli olaylarda dehidrasyon, kaslarda
zayıflık ve bitkinlik süratle ortaya çıkar, hayvan yere yıkılır, tekrar ayağa
kalkamaz.
lDaha hafif olaylarda hastalığın seyri 3-8 gün
kadardır.
lKlinik semptomların başlamasından kısa bir süre sonra,
kısraklar salgın halde yavru atarlar.
lArteritis sonucunda arka kısımda felçlere neden olan
myelitis'de gelişebilir.
lHastalarda ateşin başlangıcından 1-3 gün sonra yapılan
kan muayenelerinde, lenfositlerde azalmaya bağlı olarak lökopeni görülür.
lAteşli devrede virus kanda bulunur ve duyarlı
hayvanlara bulaşma, bu devrede daha çok oluşur.
Otopsi
lEn belirgin otopsi bulguları göz kapaklarında ödem,
üst solunum yollarında konjesyon, peteşiyel kanarnalar, akciğerde ödem,
mediastinumda, plöra ve periton boşluklarında transudat birikimi, seröz
zarlarda peteşiyel kanamalar, barsak mukozasındaki yangıdan ötürü ödem ve
konjesyon, dalakta infarktus odakları, karaciğer ve böbreklerde dejenerasyon
lezyonları şeklindedir.
lKılcal arterlerdeki nekrotik histopatolojik
değişiklikler karakteristiktir.
lVirus, atık fetüsün veya ölmüş hayvanların dalak ve
akciğerlerinden izole edilebilir. Fakat fetüste, özel lezyonlar veya inklusyon
cisimcikleri buhinmaz.
Tanı
lHastalık atların viral pnömonitislerinden ve bulaşıcı
nezlesinden daha şiddetli seyreder. Dayanıklı hayvanlarda hastalığın ayırıcı
tanısı zordur.
lBu yüzden ayırıcı tanıda, serum protein testleri veya
komplement fiksasyon testlerinden yararlanılır.
lKılcal damarların histolojik bakısında görülen
bozukluklar, karakteristik olduğundan, diğer hastalıklardan ancak
histopatolojikman yapılacak muayeneyle ayrılır.
lBakteriyel nedenlere bağlı yavru atmalardan hastalığı
ayırmak için kültür muayenelerine başvurulmalıdır.
Sağaltım
lHastalığın etkili bir sağaltımı yoktur. Yalnızca
semptomatik sağaltıma başvurulur. Atçılık işletmelerinde immun olmayan
kısraklardan doğan yavruların aşılanmalarına özen gösterilmelidir.
Bakteriyel Enfeksiyonlar
Pastörellozis (Pasteurellosis)
Genel Bilgiler
lSığır, manda, koyun, domuz ve tavşanlarda pulmoner
bozukluklar yapan ve Pastörella grubu mikroorganizmalar tarafından meydana
getirilen akut ve bulaşıcı bir hastalıktır.
lHastalığın meydana gelmesinde rol oynayan
Pastörella'lar, hayvan türlerine göre değişik isimlerle anılmaktadır.
lPastörellaları patojen ve daha az patojen olmak üzere
sınıflandırmak mümkündür.
lÖrneğin; P. multocida'nın tip I veya tip B'si fazla
patojendir, buna karşır P. haemolytica tip 4 veya tip D'si daha az patojendir.
lPastörella'ları hayvan türlerinde oluşturdukları
hastalık olgularına göre de gruplara ayırmak olasıdır:
l1- Hayvanlarda hemorajik septisemi yapanlar:
la) Pasteurella
multocida,
lb) P.
haemolytica,
l2- Kemiricilerde hastalık yapan ve insanlara geçenler:
lSığırlarda görülen pastörellozis olaylarına;
Pasteurellosis bovum = septicaernia haernorrhagica bovum = haemorrhagic
septicaemia = shipping fever, mandalarda Barbon = P. bubalorum = septicaemia
haemorrhagic bubalorum isimleri verilmektedir.
Etiyoloji
lSığırlarda hastalığın etkeni çeşitli Pastörella
suşlarıdır. Bunlardan en çok ve sık görüleni P. Multocida veP.
haemolytica'dır.
lBu hastalık etkenleri normalde hayvanların solunum
yolarında saprofit olarak bulunmaktadır.
lSoğuk-sıcak iklim farkının fazla oluşu, yağışlı ve
rüzgarlı havalar, açlık, yorgunluk, uzun süren nakiller, kötü barındırma ve
beslenme gibi faktörlerin etkisiyle saprofit etkenler, patojen hale geçerek
salgınlar meydana getirirler.
lHastalığın şiddetlenmesinde diğer bakteriler ve
viruslar (özellikle Myxovirus PI-3'ün etkisi fazladır) önemli rol oynarlar.
lHastalık sporadik olduğu kadar enzootik olarak da
seyreder ve her yaştaki hayvanda görülebilir.
lSağlamlara; enfekte gıda ve su verilmesi ve bir çok
durumlarda da solunum yoluyla bulaşır.
lSağlıklı buzağılar hasta hayvanların sütlerini içmekle
hastalığa yakalanırlar.
Semptomlar
lSığır ve mandalarda hastalığın kuluçka süresi 1 - 4
gündür.
lHemorajik septisemi, Ödematöz ve Pektoral olmak üzere
üç formda seyreder.
l1. Hemorajik
septisemi formu: Hemorajik
septisemi'nin akut formunda; hayvanlar ani olarak hastalık semptomlarını
gösterirler, meradaki hayvanlar bazen hiç bir semptom göstermeden ölü bulunurlar.
lHastalarda titreme ile birlikte 40-41 °C'ye varan yüksek ateş,
mukopürülan ve bazen kanlı bir burun akıntısı görülür. Bu durumdaki bir
hayvanda solunum güçlüğü, buna bağlı olarak mukozalarda siyanoz, hiperemi,
hemoraji, iştahsızlık ve laktasyondaki hayvanlarda süt veriminde düşme dikkati
çeker.
lNabız hızlanmış ve ip nabız şeklini almıştır. Hastalar
yere yıkılır ve 6-24 saat içinde ölürler.
lAyrıca, hafif sancı ve gözlerde lakrimasyon bulunur,
dışkı sulu, bazen kanlı ve pis kokuludur (abomasum ve barsaklardaki hemorajik
yangıdan dolayı).
lHastalık mandalarda sancıya neden olmaz, mandalar
genel olarak yere yatıp kalır ve ilk semptomları takiben birkaç saat içinde
ölürler.
lHer yaştaki manda ve sığırlarda, deri altı ödemleri ve
plörapnömoni semptomları ortaya çıkar.
l2. Ödematöz
form:
lÖdematöz formda; meradaki hayvanlarda. hastalık
semptomları farkedilmeden ölümler görülebilir.
lHastalık septisemik forma oranla daha uzun sürer.
lOlayların çoğunda göz kapakları, larenks, farenks,
boyun ve gerdanda, ender olarak da vulvada ödemler ortaya çıkar.
lDil ve boğaz bölgesindeki ödemler sonucu 12-24 saat
içinde asfeksiye balı ölümler görülür.
lAyrıca, akciğerde pnömoni tablosu, solunum ve yutma
güçlüğü belirgindir.
lBeden ısısı artmıştır, mukozalarda hemorajik lezyonlar
ve ishal gözlenir, iştahsızlık, verim düşüklüğü ve zayıtlama dikkat çekicidir.
lSığırlarda ensefalitis semptomları ve sekonder
etkenlerin işe karışmasıyla akciğer apseleri ortaya çıkmaktadır.
l3. Pektoral
form:
lPektoral formda; lokal semptomlar meydana gelir.
Hastalık viral bronkopnömonilere benzer. Beden ısısı 41.5-42°C'ye yükselir.
lAkciğerde fibrinöz infiltrasyon ve plörapnömoni
belirtileri, viral pnömonilere oranla daha sık ortaya çıkar.
lAkut olaylarda hızlı seyir ve septısemi tablosu
vardır. akciğerde krupöz-nekrotik karakterde pnömoni saptanır.
lSeröz zarlarda peteşiyel kanamalar, vücudun çeşitli
bölgelerinde ödemler, lenf yumrularının kesit yüzünde peteşiyel kanamalar ve
vücut boşluklarında kanlı eksudat bulunur.
lBir çok olayda akut gastrointestinal bozukluklar
vardır.
lÖdematöz formda dil ve boğaz bögesinde çeşitli
büyüklükte ödemler göze çarpar.
lÖdemli bölgelerde deri altında peltemsi-jelatini
infiltrasyon ve sarımsı renkte eksudat oluşumu vardır.
lAyrıca perikardta kanamalar ve perikard kesesinde serahemorajik
bir sıvı toplandığı dikkati çeker.
Tanı
lHastalığı klinikman tanımak güçtür.
lKesin tanı için otopsi ve laboratuvar muayenelerine
başvurulur.
lHastalık Antraks, Yanıkara, Piroplasmozis,
Leptospirozis, İBR. CGB. VD ve Sığır vebası gibi hastalıklarla karışır.
lLaboratuvar muayeneleri için yeni ölmüş hayvanlardan
alınan kan, ödem, periton, plöra sıvısı ve burun akınıısı (pastör pipetiyle
uçları yakılarak kapatılır), karaciğer, dalak, böbrek ve ilikli kemik, % 50'lik
steril gliserinli serum fizyoloiik içinde dondurularak, laboratuvara
gönderilmelidir.
Sağaltım
lHastalara, mümkün olduğu takdirde antibiyogram
uygulamasından sonra Penisilin, Streptomisin, Tetrasiklin, Gentamicin,
Kloramfenikol veya sulfonarnidler (Trimethoprim), enrofloksasin,
danofloksasin, tilmikosin gibi antibiyotikler uygulanır.
lSağaluma zamanında başlanılmakla ölüm olayları geniş ölçüde
azaltılır, Kronik olayların kesime gönderilmesi daha yararlıdır.
lAyrıca hayvanlara vücut direncini artırıcı vitaminler
(A ve C vitamini) verilmelidir. Hasıalara immun serum (250 ml sc, 2 kez)
uygulamaları yarar sağlamaktadır.
lAntiinflamatuvar,
antiendotoksin ve antipiretik etkisinden yararlanmak amacıyla fluksin meglumin,
lİmmun sistemi
uyarıcı ilaçlar (levamizol gibi),
lEkspektoran
ilaçlar uygulanmalıdır.
Korunma
lKorunmada en etkili yol eksojen stres faktörlerinin
azaltılması ve koruyucu aşılamalardır (aşı; sığır ve mandalara 1 defada 10 ml,
dana ve malaklara 5 ml deri altı yolla yapılır).
Koyun ve Keçilerde Pasıörellozis (Pasteurellosis
ovium et caprarum = Haemorrhagic septicaemia)
lKoyun ve keçilerde septisemi ve pnömoni ile
karakterize, ateşli ve bulaşıcı bir hastalıktır.
Etiyoloji
lHastalığın koyun ve keçilerdeki etkeni Pasteurella
haemolytica tip A veya T. ve P, mulıocida tip A isimli
mikjoörganizmalardır.
lHastalığın kuluçka süresi 12-24 saat gibi çok kısa bir
süredir.
lİlk birkaç haftalık kuzu ve oğlaklar hastalığa karşı
çok duyarlıdır.
lBulaşma aerogen yolla olur.
lHastalığın şiddetli seyrinde hipogammaglobinemi'nin de
etkisi vardır.
lHayvanlar, akut olaylarda hiç bir klinik belirti
göstermeden ölü bulunurlar.
lHastalık koyun ve keçilerde septisemik ve pektoral
formda ortaya çıkar.
lSeptisemik formda:
lKuzular ve hatta yaşlı koyunlarda ani ölümler meydana
gelir.
lÖlmeden önce hastalarda durgunluk, iştahsızlık, yüksek
ateş (41° C'nin üzerinde), yattığı yerden kalkarnama, zaman zaman öksürük,
solunum güçlüğü ve ağızdan köpüklü bir salya akıntısı gözlenir.
lPektoral form 'un perakut ve akut seyrinde; koyunlar
ve özellikle süt emen kuzularda ya hiç bir klinik belirti göstermeden ani
ölümler görülür, ya da birkaç gün süren hastalıkta; ateş, iştahsızlık, yüzlek
ve hızlı solunum, serömüköz burun akıntısı ve arasıra öksürük ortaya çıkar.
lSubakut ve kronik seyir daha çok toklu ve yaşlı
koyunlarda meydana gelir.
lHastalarda serömüköz veya irinli burun akıntısı,
solunum güçlüğü, hızlı solunum, ağrılı yaş öksürük, zayıflama, düşkünlük ve
haftalar sonra ölüm gözlenir.
Otopsi
lSeptisemik formda, lenf yumruları şişkin ve
hemorajiktir, akciğerler kanla doludur. Perikard sıvısı artmıştır, epimyo ve endokardial
kanamalar mevcuttur.
lKaraciğer ve böbrekler şişkinleşmiş, seröz zarlarda
kanamalar vardır.
lAkciğer formunun akut dönemide göğüs boşluğunda
gri-sarımsı renkte, bulanık ve içerisinde fibrin pıhtılan bulunan bir sıvı
toplanmıştır.
lAkciğerler kollabe olnuş ve kanla doludur, kesit
yüzeyi kanlı ve ödemlidir.
lMediastinal lenf yurulan büyümüştür.
lPerikarditis ve epikardta sarı-grimsi renkte jelatinöz
eksudat bulunur.
lSubakut ve kronik dönemde; fibrinöz plöritis, lobuler
krupöz pnömoni ve çeşitli büyüklük ve sayıda akciğer apseleri gözlemlenir.
Tanı
lHastalığı klinikman tanımak zordur.
lKesin tanı için laboratuvar ve otopsi muayenelerine
başvurulmalıdır (sığırlarda olduğu gibi otopsi materyali gönderilir).
Sağaltım
lAntibiyogram yapıldıktan sonra kullanılan antibiyotik
ve sulfonarnidler yararlı olmaktadır (penisilin + Streptomisin, Kloramfenikol,
Tetrasiklin, Gentamisin, Trimethoprim).
Korunma
lKoyun, kuzu, keçi ve oğlaklar relatif nem oranı %
60-80, en azından sıcaklığı 100C
olan, cereyansız ağıllarda barındırılmalı ve sığırlarda kullanılan koruyucu
aşılarla aşılanmalıdır.
Su Sakağısı = Gurm (Adenitis equorum = Coryza
Contagiosa Equorum)
lGurm; atların burun, farenks mukozasının yangısı ve
bölgesel lenf yumrularının abseleşmesiyle karakterize, ateşli, bıılaşıcı ve
akut seyirli bir enfeksiyondur.
Etiyoloji
lHastalığın etkeni Beta-hemolitik, lancefield C grubuna
dahil Streptococcus equi'dir.
lBurun akıntısında ve irinleşen lenf yumrularında
bulunmaktadır.
lEtken, sporsuz, hareketsiz ve kapsüllüdür.
lKapsüller özel boyama ile görülebilir, ısıya karşı
dayanıksızdır (50°C'de
30 dakikada ölür).
Bulaşma
lHastalık atlarda, özellikle taylarda çok yaygın ve
ağır seyirli olmaktadır.
lGençlerde hastalık tipik klinik tablo göstermesine
karşın, erginlerde tipik bulgular her zaman görülmeyebilir.
lBulaşma, çoğu kez, etken içeren burun akıntıları ve
irinle kontamine olmuş; su, yem, su kaplarının kullanılması, bakıcılar ve
duyarlı hayvanlarda damlacık enfeksiyonu tarzında olmaktadır.
lTaylar ayrıca derideki yaralanmalardan da enfeksiyonu
alırlar.
Patogenez
lBurun mukozasına giren etken, burun ve farenks
mukozalarında yangılaşmaya yol açar. Mukozalarda üreyip çoğalan etkenler daha
sonra bölgesel lenf yumrularına geçerek onların abseleşmelerine neden olur.
lEtkenler hematojen yolla böbrek, beyin, karaciğer,
dalak, barsak lenf yumruları, tendo zarları ve eklemlere kadar giderek genel
bir enfeksiyona yol açabilir.
lStr. equi diğer
hayvan türleri için patojen değildir.
lAtlarda ağır seyirli Gurm enfeksiyonu; Purpura
hemorajika gibi komplikasyona da neden olmaktadır.
Semptomlar
lHastalığın kuluçka süresi 4-8 gündür. Fakat daha kısa
sürede de enfeksiyon meydana gelebilir.
lBaşlangıçta tam bir iştahsızlık ve yüksek ateş (40-40.5°C), durgunluk ve
solunum hızlanması görülür.
lBir-iki gün içinde iki taraflı burun akıntısı başlar.
Burun akıntısı önceleri seröz veya az bulanıktır.
lBir kaç gün içinde mukopürülan bir görünüm alır ve
miktarı artarak üst dudaklar üzerinde birikmeye başlar.
lGenellikle farengitis şekillenir, hastaların boyunları
gergin ve başları ileriye doğru uzanmıştır.
lRegürgitasyon şekillenir.
lFarenks şişkinleşmiş ve palpasyonda ağrı vardır.
lHastalığın ilk günlerinden sonra çene altı lenf
yumruları sıcak, duyarlı ve ödernlidir.
lLenf yumruları birkaç gün içinde apseleşir, büyür ve
üzerindeki deride nekroz oluşur.
lAbseler aynı zamanda patlar ve içlerinden bol miktarda
irin akar.
lBu dönemde larengitis şekillenerek hayvanda öksürük
görülür.
lAbselerin açılmasından sonra yara zaman içerisinde
kendiliğinden kapanır ve hasta iyileşir.
lAbseler açıldıktan sonra beden ısısı tekrar normale
iner.
lAteşin, abse açılmasından sonra da yüksek seyretmesi,
iç organlardaki yeni odakların oluştuğuna ve hastalığın genel bir septisemiye
dönüştüğüne işaret sayılır.
lDiğer organlarda abseleşmeler ve komplikasyonlar
sonucu hayvanlarda; akut pnömoni, pürülan meningitis, plöritis, nefritis ve
peritonitis gibi hastalıklar ortaya çıkabilir.
Prognoz
lTaylardaki doğal enfeksiyonlarda prognoz elverişli
sayılmaz.
lErginlerde abselerin açılmasıyla prognoza iyi gözle
bakılabilir.
lMetastaz yaparak septisemiye dönüşmüş olaylarda, ölüm
kaçınılmazdır.
lAbseler bazen açılarak dışa doğru fistülize olabilir.
Tanı
lHastalığın başlangıcında; durgunluk, beden ısısı
yükselmesi, iştahsızlık, iki taraflı burun akıntısı, çene altı lenf
yumrularının ödemli, sıcak ve ağrılı görünümü, tanıda yardımcı olur.
lKesin tanı, burun akıntısı veya lenf yumrusuna yapılan
ponksiyonla alınan içeriğin mikroskopik muayenesinde Str. equi'leri görmek
veya etken izolasyonuyla olur.
lAtlarda Gurm; Ruam ve iç organlardaki metastazları
nedeniyle Tüberküloz'la karışır.
Sağaltım
lHasta hayvanlar tozsuz, ılık ve hava cerayanı olmayan
yerlerde istirahate alınır.
lHastalara yüksek dozda uygun antibiyotikler
verilmelidir. En uygun olarak Penisilin enjekte edilir.
lİlk enjeksiyon Kristal ve Prokain Penisilin (2000 ve
5000 ünite/kg dozda) karışımı şeklinde olmalıdır. Daha sonra 4 saat arayla
Prokain penisiline devam edilir.
lAyrıca 10 mg/kg dozda olmak üzere iv. yolla
Tetrasiklinler verilebilir. Antibiyotik sağaltımına, beden ısısının normale
inmesinden sonra, iki gün kadar daha devam edilir.
lAbseleşme durumlarında sağaltıma, abseleri sıcak su
aplikasyonuyla olgunlaştırmakla başlanır.
lOlgunlaşma görüldükten sonra apseler açılıp drene
edilir, en uygun olarak % 3’lük oksijenli su ile içleri temizlenir ve
antibiyotikler uygulanır. Hastalıkta eğer retrofarengial lenf yumrularının
büyümesi bir solunum güçlüğüne neden olmuşsa, traheatomi yapılarak solunum
güçlüğü ortadan kaldırılır.
Korunma
lHastalık görülen, özellikle at yetiştiriciliği yapılan
işletmelerde, hastalar ve kuşkulu olanlar ayrılır.
lGünde iki kez beden ısıları ölçülür, hastaların su ve
yem kapları sağlamlardan ayrılır, yataklıkları sık sık değiştirilir, kullanılan
eşyalar dezenfekte edilir.
lDışarıdan getirilen hayvanlar, iki hafta kadar
karantinaya alındıktan sonra ahıra konulmalıdır.
lHastalığı atlatanlar bağışıklık kazanırlar.
lHazırlanan ticari aşılarla 2- 12 aylık olan taylar, 10
gün arayla üç kez aşılanır. Erginlere ise yine üç kez ve 10-14 gün arayla aşı
uygulanmasıyla bağışıklık kazandırılır.
Tüberküloz (Tuberculosis)
lTüberküloz, başta insan olmak üzere tüm evcil
hayvanlarda görülen çeşitli organ ve dokularda tipik tüberkel (düğümcüklcr)
yapan, bulaşıcı zoonoz bir hastalıktır.
lSığır, domuz, koyun, keçi, at, kafes kuşları ve evde
beslenen kedi ve köpekler hastalığı her zaman alabilirler.
lEtiyoloji
lHastalığın etkeni Mycobacterium tubercolosis olup;
memelilerde, kanatlılarda ve soğukkanlı hayvanlarda hastalığı meydana
getirmektedir.
lMemelilerde hastalık yapan tüberküloz etkenleri:Mycobacterium tuberculosis var. humanus (insan
tipi): Daha çok insanlarda hastalık yapar. Ayrıca sığır, maymun, domuz,
köpek, kedi ve papağanda da etkene rastlanmıştır.
lb) Mycobacterium tuberculosis var. bovinus (sığır
tipi): Sığır, manda, koyun keçi, at, insan, maymun, domuz, köpek ve kedide
etkenlere rastlanır.
lc. Mycobacterium tuberculosis var. microti (fare
tipi): Farelerde hastalığı
oluştururlar
lKanatlılarda hastalık yapan tübeküloz etkenleri:
lMycobacterium tuberkulosis var avium (kuş tipi): Başta kanatlılar olmak üzere domuz, sığır, koyun,
insan ve atlarda hastalığı meydana getirir, ender olarak klinik belirtilere yol
açar.
lSoğuk kanlı hayvanlarda hastalık yapan tüberküloz
etkenleri:Myocobacterium
tuberkulosis var marinum: Soğukkanlı hayvanlarda hastalığı meydana
getirirler.
lEtken, en iyi olarak Ziehl-Neelsen yöntemiyle boyanır.
lAyrıca Konrich ve Kinyoun boyama yöntemleri ile de
boyanabilmektedir.
lBoya alma özelliklerine göre insan, sığır ve kuş tipi
etkenleri arasında bir fark yoktur.
lTüberküloz etkeni, sütte çok uzun süre canlı
kalabilmektedir (asitleştirme işleminden 15 gün sonra ölmektedir).
lTuzsuz tereyağında 4 hafta, %4-6 oranında tuz katılmış
tereyağında 5-10 gün canlı kalabilir.
l4-5 ayda olgunlaştırılan sert peynirlerde hastalık
etkenine rastlanılmamıştır.
lBulaşık sütlerin 70-800C'de
kaynatılmasıyla kesin olarak etkeni
öldürüldüğüne güvenilemez, yüksek ısıda pastörizasyonla da etkenlerin
tam öldürülebileceği garanti edilemez.
lTüberkel bakterileri ayrıca sığır dışkısında, merada,
güneşli havada 2 gün, kış aylarında 5 ay süreyle canlı kalırlar.
lEtken penisiline dirençli, Streptomisine ise
duyarlıdır.
Patogenez
lTüberkliioz etkenleri, organizmaya en çok solunum ve
alimenter yolla, daha az olarak da deri, genital ve konjenital yolla girerek,
hastalık yaparlar.
lHayvan vücuduna giren virulans kazanmış tüberküloz
mikroorganizmaları, girdikleri yerlere yerleşerek ürerler (akciğer, barsak'vs.)
ve jlk lezyonu oluştururlar, Bu ilk lezyonlara “Primer efekt" adı
verilir.
lTüberküloz etkenlerinin makrofajlar tarafından
fagosite edilmesi veya bunların organlara ait lenf düğümlerine taşınması, lenf
düğümlerinde de dejeneratif ve yangısel bozuklukların meydana gelmesine ve lenf
düğümlerinin şişmesine neden olur.
lBöylece hem etkenin ilk girdiği organ veya dokularda
ve hem de bunlara ait lenf düğümlerinde bozukluklar gelişir. Buna “Primer
kompleks" adı verilir.
lVücudun dirençli olduğu durumlarda primer Kompleksler
iyileşebilir veya uzun yıllar gizli kalabilir. Ancak tüberkülin testi ile
bunların gizliliği saptanabilir.
lBu lezyonların içindeki canlı mikroorganizmalar,
hayvanın direncinin kırılması veya reaktive olması durumlarında tekrar ürerneye
başlar ve yeni yeni odaklar meydana getirirler.
lBu odaklardan kana karışan etkenler tüm vücuda
yayılarak generalizasyona sebep olurlar, bu olaya "Erken Generalizasyon"
denir.
lBöylece çeşitli organ ve dokularda yeni yeni lezyonlar
gelişir ve bunlar büyüyerek, ortaları kazeifiye ve zamanla kalsifiye olabilir.
lGelişmeye devam eden kazeifiye odaklar bronş ve
bronşiyollere açılarak mikroplu eksudat buralara boşalabilir.
lBu eksudat (kraşe), öksürük veya tıksırıkla dışarı
atılarak çevrenin kontarnine olmasına yol açar.
lBu suretle organlarda, içleri boşalan lezyonlar
(kavern) ortaya çıkar.
lAkciğerlerden çıkarılan eksudatın tekrar yutulmasıyla
hastalık etkenleri sindirim sistemine geçmiş olur ve etken, dışkı ile dışarı
atılır.
lÖzellikle insanlarda, akciğerlerde büyümeye başlayan
ve büyümesine devam eden lezyonlar, akciğer kan damarlarını etkileyerek
kanamalara sebep olur ki, böyle akciğer kanamaları sığırlarda görülmez.
lKan damarlarına ulaşan tüberküloz etkenler, kan
yoluyla vücut organlarına ve dokulara yayılarak yeni lezyonlar meydana
getirirler, ki bu tabloya "Generalize Milier Tüberküloz"
denir.
lVücudunda primer kompleks bulunan bir hayvan, dışardan
veya içerden aldığı virulant bir etkenle tekrar hastalanabilir. Bu duruma da
"Kronik Organ Tüberkülozu"" adı verilir.
lVücudu zayıf ve duyarlı olan hayvanlarda, kronik organ
tüberkülozundan kökenini alan yeni enfeksiyonlara da "Geç
Generalizasyon" adı verilmektedir.
lAğız yoluyla oluşan tüberküloz olaylarında Primer
kompleks, barsak ve bunlara ait lenf düğümlerinde meydana gelir.
Bulaşma
lTüberkülozda bulaşmanın en çok aerogen ve alimenter,
daha az olarak da deri, genital ve konjenital yollarla olmaktadır.
lAerogen bulaşma:
Akciğer tüberkülozuna yakalanan hayvanlar, bu tip bulaşmada önemli rol
oynarlar. Böyle hayvanların öksürük ve aksırık1arıyla akciğerden atılan eksudat
içindeki etkenler, bir süre havada kalır ve sağlam hayvanlar tarafından solunum
havasıyla alınarak akciğerlere ulaşmış olur.
lAynı şekilde yerde bulunan mikroplu toz, dışkı ve
sekretlerden havaya karışmış etkenin, solunumla alınması da enfeksiyona neden
olmaktadır. Akciğer tüberkülozu olan hayvanların burunlarından gelen
akıntılarda bulunan etkenlerin, hayvanların su içmesi ve suda burunlarını
yıkamaları sonu, etken suya geçerek, su kovalarını ve su yalaklarını
bulaştırır.
lBöylece tüberkel bakterileri sindirim sistemine
geçerek dışkı ile dışarı saçılır ve toprak, su, gıda ve meranın kontarninasyonu
meydana gelir.
lAlimenter bulaşma: Kontamine olmuş su, süt; ot ve yem gibi gıdaların yenilmesiyle
oluşur.
lBuzağıların mikroplu sütle beslenmesi veya enfekte
memeden süt emmeleri, bulaşmalara yol açar.
lAt, domuz, kedi, köpek ve çocuklarda, tüberküloz
enfeksiyonu, daha çok alimenter yolla oluşmaktadır.
lDeri yoluyla bulaşma: Hayvanlarda nadirdir. Bu yolla bulaşmada etken,
deriye giriş yerinde ve regional lenf düğümlerinde lokalize olur.
lGenital bulaşma:
Testislerinde tüberküloz bulunan boğaların doğal veya suni tohumlamada
kullanılmalarıyla mikroplu spermalar yoluyla sağlam dişiler enfekte edilir.
lUterus ve vaginasında tübeküloz lezyonları bulunan
ineklerden gelen akınnlar da çevreyi bulaştırır.
lUterus enfeksiyonları; sterilize edilmemiş katater,
sonda ve spekulum gibi aletlerin kullanılmasıyla da sağlamlara
bulaştırılabilir.
lMeme tüberkülozu olaylarından ileri gelen bulaşmalar
ise daha çok endojendir.
lKonjenital bulaşma: Yavrular intrauterin hayatta hastalığı anasından hematojen yolla
alabilir. İntrauterin hayatta enfeksiyonu alan buzağılar, ya aborte olur veya
normal olarak doğabilir.
lFakat doğduktan sonra generalize tüberküloz sonucu
ölürler.
lSığırlar, enfeksiyonu çoğunlukla 6-24 aylık arasındaki
yaşlarda alırlar.
lEnfeksiyonun ortaya çıkmasında; birarada çok sık
barındırılma, kötü bakım ve besleme, fazla yorgunluk, açlık ve gebelik gibi
faktörlerin yanında, bazı genetik faktörlerin de rolü vardır.
lKültür ırkları başta olmak üzere bazı ırklar ve
fertler, ve gençler yaşlılara oranla tüberküloza karşı daha duyarlıdır.
Semptomlar
lSığırlarda: Sığırlarda primer tüberküloz odakları belirgin
klinik semptomlara neden olmaz.
lKlinik belirtiler, Erken Generalizasyon, belirgin
Kronik Organ Tüberkülozu ve Geç Generalizasyon safhasında ortaya çakır.
lÖksürük sıklaşır ve ağrılı bir durum alır. Burun ve
ağızdan mukopürülan bir akıntı gelir. Bu akıntıların yutulmasıyla sindirim
sistemi enfekte olur, hayvanın beden ısısında inme ve çıkmalar ortaya çıkar.
lPlöra tüberkülozunda (İncili tüberküloz), göğüs
kafesinin perküsyonıında ağrı vardır.
lBurun, larenks ve farenks bölgelerine hastalık
yayılmışsa; burun akıntısı, solunum güçlüğü ve yutma fonksiyonIarında ağn
dikkati çeker.
lAyrıca ses tellerindeki yangı ve buna bağlı olarak
seste kısıklık oluşur.
lLenf yumruları, çevresindeki deri altı dokularına
yapışmış, ağnsız ve sert kıvamdadır.
lBarsak tüberkülozun da; sancı, bazen ishal, bazen de
konstipasyon görülür, Dışkıda mukoza ve irin parçalarına rastlanır.
lRektal muayenede sağ karın boşluğunda patates
büyüklüğünde sert büyümeler saptanır.
lKaraciğer ve dalak gibi iç organ tüberkülozunda,
klinik semptomlar pek belirgin değildir.
lKaşeksi ve anemi gibi atipik semptomlar dikkati çeker.
lMeme tüberkülozunda; meme lenf yumrularında
palpasyonda, yaygın ve ağnsız şişlikler ele gelir.
lMemede en çok Kronik Organ Tüberkülozu formu bulunur.
lHastalık çoğunlukla tek meme lobuna yerleşir. Hasta
meme. lobu sert ve ağrısızdır.
lO memeye ait lenf yumrusu şişmeyebilir. Süt gittikçe
azalır, yeşilimsi bir renk alır.
lBöbrek tüberkülozunda; idrar bulanıktır, albumin
içerir ve iğneleyici amonyak kokusundadır.
lKemik tüberkülozunda; ekstremitelerin üst
kısımlarında, Columna vertebraliste, kostalarda, sınırlı bir tümör görünümünde
kemik şişkinlikleri görülür.
lMedulla spinalis etkilenmişse, ataksi, paresis ve
paralisis sonucu hareket bozuklukları şekillenir.
lBeyin zarları ve beyin tüberkülozunda (milier tarzda
olabilir); eksitasyon, depresyon, koordinasyon bozuklukları, gözlerde dönme,
pupillada genişleme, körlük ve felç gibi sinirsel semptomlar ortaya çıkar.
lAkut dönemde ölümler görülebilir,
lMandalarda:
Hastalık lezyonları ve semptomları sığırlara benzer.
lKoyun ve keçilerde: Bu hayvanlarda tüberküloz çoğunlukla akciğer tüberkülozu şeklinde
görülür. Öksürük, ilerleyen zayıflama ve halsizlik gibi genel semptomlara
rastlanır.
lLezyonlar sığırlardaki gibidir.
lKoyun ve.keçiler, sığır ve kuş tipi etkenlerle enfekte
olurlar.
lAtlarda:
Atlar tüberküloza karşı oldukça dayanıklıdırlar, Bu hayvanlarda daha çok,
solunum ve sindirim sistemi enfeksiyonu oluşur.
lDomuzlarda:
Domuzlar en fazla sığır ve kanatlı tipi tüberküloz etkenleriyle enfekte
olurlar.
lBu hayvanlarda solunum ve sindirim kanalı tüberkülozu
olayları daha çok görülmektedir.
lSeyir
lTüberküloz kronik seyirli bir hastalıktır.
lAncak, metastaz oluştuğunda veya reaktive olduğunda
akut hale geçebilir.
Otopsi
lOtopside; enfeksiyonun yerleştiği organlarda ve
bunlara ait lenf yumrularında hastalığa özgü lezyonlar göze çarpar.
lAkciğerlerde çeşitli büyüklükte, kazeöz veya kalsifiye
nodüller bulunur.
lMediastinal lenf yumruları şişrniş ve kalsifiye bir
görünüş almıştır.
lBarsak tüberkülozunda ise ince barsaklarda, oval veya
yuvarlak tüberküloz ülserleri görülür.
lEtkenleri kan yoluyla yayılması sonucu oluşan
olaylarda, bir çok küçük nodüller dikkati çeker.
lBunlar peritonda çok sayıda bulunabilir ki böyle
olaylara “incili tüberküloz" adı verilmektedir.
lGöğüs boşluğunda eksudat toplanmıştır.
lUterus tüberkülozunda, organın çeşitli yerlerinde
değişik büyüklükte nodüller görülmektedir.
lKedi ve köpeklerde daha çok akciğer tüberkülozu
oluştuğundan, otopside genellikle akciğer boşluğunda eksudat toplanmıştır.
lAtiarda tüberküloz, kronik proliferatif karakterde
olup, kazeifikasyon ve kalsifikasyon enderdir.
Tanı
lKlinik semptomlara göre tüberkülozu tanımak zordur.
lLenf yumrulannın büyümesi, ileri derecede zayıflama,
bitkinlik, iştahsızlık, solunum güçlüğü ve öksürük gibi semptomların görülmesi,
ancak tüberkülozdan kuşku duyulmasına yarayabilir.
lKesin tanı için allerjik ve bakteriyolojik
yöntemlerden yararlanılır.
lAlerjik testler:
Sığır tüberkülozunun tanısında en çok allerjik testlerden yararlanılır. Bunun
için deri içi yolla (intrakutan) tüberkülin uygulanmaktadır. Sığırlarda
tüberkülin uygulama yerleri olarak, en duyarlı bölgeler seçilmelidir.
lBoynun iki yanının orta kısmı ve meme derisi en
duyarlı,
lgöğüs yanları ve kuyruk altı orta derecede,
lsırt derisi ise en az derecede duyarlı olan
bölgelerdir (Deri içi tüberkülin uygulanması için, İç Hastalıklarında Klinik
Tanı isimli ders kitabına bakınız).
lTüberküloz saptanan sürülerde tüm sığırlar, iki ay
aralıklarla allerjik testlere tabi tutulmalıdır. Son iki ay arayla yapılan
testlerde reaksiyon göstermeyen hayvanlara, 6 ay arayla sistemik testler
uygulanmalıdır.
lBakteriyolojik laboratuvar yöntemleri: Bu amaçla laboratuvarlara, kuşkulu hayvanlardan
alınan süt, kraşe, irin, uterus akıntısı ve kan serumu gönderilir.
lLaboratuvarda Ziehl-Neelsen'le boyama, kültür, hayvan
deneyi, serolojik testler ve floresan antikor tekniği gibi muayenelerle kesin
tanıya varılır.
Sağaltım
lTüberküloz süt ineklerinde tazminatlı bir hastalıktır.
Bu yüzden hastalık saptanan hayvanlar hemen kesime gönderilmelidir.
lKedi ve köpek sahipleri psikolojik olarak
hayvanlarının iyileştirilmesini isteyebilirler.
lBöyle durumlarda uygulanacak sağaltım yöntemi şu
şekilde olmalıdır:
l1- Streptomisin: Hastalığın akut devresinde semptomların ortaya çıktığı dönemde; ilk bir
aylık süreyle haftada iki kez 10-20 mg/kg dozunda İNH'le (I.N.H. Tabl.,
Nikotinal tabl) kombine olarak verilir.
l2 - İNH (İ.N.H.
tabl, Nydrazid tabl., isozide tabl., Tibinazin tabl.): 5-8 mg/kg dozda
peroz uygulanır, ilacın yan etkileri görüldüğünde (aşırı duyarlılık, epileptiod
nöbetler, sinirsel uyarımlar), vitamin B6 verilmelidir. Bu vitamin İNH'ın
antidotu olarak kullanılır, sinirsel belirtileri ortadan kaldırır veya azaltır,
l3- Rifampicin (Rifam, Ripamisin): 10 mg/kg dozda verilir. Bu ilaçlar İNH'e karşı duyarlı
olan hayvanlarda yalnız başına kullanılmalıdır.
l2 ve 3'ncü maddelerde önerilen sağaltımm şekline bir
yıl süreyle devam etmek gereklidir.
lAyrıca, akut olaylarda aynı zamanda
glukokortikoidlerin kulanılması önerilmektedir.
Korunma
lGenel hijyenik tedbirlerin alınması yanında,
portörlerin ortadan kaldırılması gerekir. Bu amaçla H.S.Z. yasası hükümlerine
göre alınacak tedbirlerin titizlikle uygulanması, tam bir eradikasyon için
programlar yapılması, yılda iki kez tüm hayvanlara tüberkülin uygulayarak hasta
ve portörlerin saptanması, her hayvan için tüberkülin uygulama cetvelleri
tutulması, klinik semptomlarla birlikte, tüberkülin sonuçlarının kayıt edilmesi
şarttır.
lVirulansı azaltılmış ve bu karakteri sabit bir suş
haline getirilmiş ve insanlarda kullanılan BCG (Bacille, Calment, Guerin)
adıyla isimlendirilen madde hayvanlara koruyucu amaçla kullanıldığında
başarısız olmaktadır.
Özellikle Akdeniz ülkelerinde ve tropik bölgelerdeki
keçilerde görülen, akciğer ve plöra yangısıyla karakterize bulaşıcı bir
hastalıktır.
Etiyoloji
lHastalığın etkeni PPLO (Pleuro-Pneumonia-Like
Organisms) grubundan Mycoplazma mycoides var. capricolum ve M. mycoides var.
mycoides'tir.
Bulaşma
lHastalık, sağlamlara solunum yoluyla direkt olarak
bulaşır.
lHastaların ve portörlerin akciğer ve burunlarından
gelen eksudatta bol miktarda etken bulunmaktadır.
lBunların, öksürük ve tıksırık eylemleriyle dışarı
saçılması sonu diğer hayvanlara enfeksiyon bulaştırılrnış olur.
lHastalığın çıkışı ve etkenlerin çevreye yayılışında
hasta ve portör hayvanların yanısıra, bakım - besleme koşullannın kötü oluşu,
soğuk, açlık ve diğer stres faktörlerinin de rolü çok fazladır.
lHastalığın kuluçka süresi 5-15 gündür. Hastaliğın
başlangıç devresinde 41.3-42.4 oC'ye varan yüksek ateş görülür.
lBaşlangıçta tek tük hayvanlarda görülen hastalığın 5-6
gün içinde tüm sürüye yayıldığı göze çarpar.
lHastalarda yüksek ateşin yanında ağrılı öksürük, hafif
sarımtırak, kanlı burun akıntısı, solunum güçlüğü ve yüksek nabız gibi bulgular
ortaya çıkar.
lBurun mukozası hipererniktir, Akciğerlerin
oskültaşyonunda ışlık sesine benzer sesler ve raller işitilir.
lBir-iki gün içinde akciğerlerde, krupöz pnömoni ve
plöritis semptomları (krepitan raller ve kostalar arası bölgeye yapılan
basıncın ağrı vermesi, perküsyorıda hasta tarafta mat ses) saptanır.
lHayvanda solunum ağrılıdır ve inleme vardır.
l3-5 gün içinde ölümler görülür.
lHastalar sürünün gerisinde kalır, yürüyemez, durur ve
bağırırlar.
lKronik olaylarda genel durum fazla bozulmaz, iştah
azalrnıştır, kuru bir öksürükle birlikte, beyaz bir burun akıntısı vardır.
Salivasyon artmıştır,
lartritise bağlı topallık görülür.
lHayvanlarda, hastalığın karakteristik bir semptomu
olan diş gıcırdatması gözlenir.
lİnspeksiyonda soluımun kesik kesik oluşu ve
oskültasyonda çıurtılı rallerin duyuluşu belirgin semptomlardandır.
lOskültasyonda alveoler seslerin yerini, ıslık
seslerinin aldığı dikkati çeker.
lPerküsyonda göğüs kafesinin ventral bölgelerinde
plöritise bağlı yatay matlık bulunur.
lOtopsideki lezyonlar, hastalığın seyir ve hızına göre
değişir.
lAkut olaylarda, akciğerlerin orta kısımlarına
yerleşmiş hepatize odaklar görülür.
lLezyonlar peribronşial pnömoni odakları şeklinde
başlar ve bu odaklar yüzlek oldukları zaman, lokal fibrinöz bir plöritis
şeklindedir.
lAkciğerlerin kesit yüzlerinde mermerimsibir görünüm
vardır.
lBunlar, mozaik tarzında griden kırmızıya kadar
değişen renklerde bozukluklar gösterir (damarlı mermer gibi görünür).
lAlveoller fibrinöz karakterde bir eksudatla dolmuştur.
lPlöranın viseral ve parietal yapraklarında kan
hücreleri ve büyük mononüklear lökositler bulunur.
lPlöra yapraklan; 1 cm'ye varacak kadar kalınlaşmış, yapışkan bir
fibrin kitlesiyle örtülmüş ve göğüs kafesinin iç yüzüne yapışmıştır.
lGöğüs boşluğunda bir kaç litreye varan bir sıvı
toplanmıştır. Bronşlar fibrinli bir eksudatla doludur.
lLenf düğümler ve dalak şişkin görünüştedir.
lSeröz ve müköz zarlarda peteşiyel kanamalar vardır.
lİlerlemiş olaylarda perikardta da benzer lezyonlar
bulunur.
Tanı
lHastalığın özellikle keçilerde görülmesi, otopside
plöradaki lezyonlar ve göğüs boşluğundaki fibrinli kitlenin varlığı,
akciğerlerin mozaik görünümünde olması, hepatize odakların bulunuşu ve plöranın
göğüs kafesinin iç yüzüne yapışmış olması gibi semptomlar, tanı için
yardımcıdır.
lKesin tanı laboratuvar yöntemleriyle konur (serolojik
(ELISA) ve kültürel).
Sağaltım:
lHastalar ayrılıp, temiz bir yerde bakıma alınır.
lİlaç olarak öncelikle Tylosin tartrate (Tylan), 10
mg/kg ve Oksitetrasiklinler (15 mg/kg)
kullanılır (2-3 gün süreyle).
lEnrofloksasin
ve danofloksasin etken maddeleri yanında enzootik pneumonide kullanılan diğer
ileç secenekleri uygulanmalıdır.
Korunma
lHastalar sürüden çıkarılır. Ölen veya kesilen
hayvanların plörasında biriken sıvıdan ve hepatize akciğer odaklanndan alınan
materyalden hazırlanmış formollü aşılarla sağlamlar aşılanır (Aşı, 5 cc ve sc.
yolla uygulanır).
Şerofibrinoz plöritis ve lober pnömoni ile
karakterize, subakut veya kronik seyirli, çok bulaşıcı bir enfeksiyondur.
Etiyoloji
lHastalığın
etkeni, Mycoplasma mycoides'tir.
lKültürel ve antijenik yapısına göre, Keçi Ciğer Ağrısı
etkenine benzer.
lFakat hastalık keçilerden sığırlara, sığırlardan
keçilere bulaşmaz.
Patogenez
lHastalık etkeni solunum yoluyla hayvanlara bulaşır.
lEnfeksiyon ilerledikçe etrafı intersitisiyel doku ile
çevrili, önceleri pembe kırmızı, sonraları gri renkte lober hepatizasyon
odakları oluşur.
lVasküler tromboz meydana geldiğinde nekrozlaşma ortaya
çıkar. Odakların çevresi zamanla fibroz bir doku ile çevrilir ve içindeki
mikroorganizmalar uzun yıllar canlı kalabilir.
lBu yüzden her zaman reenfeksiyon mümkün
olabilmektedir.
Semptomlar
lHastalık sığırlarda subakut ve kronik seyreder.
lKuluçka süresi 3-6 haftadır (6 aya kadar uzayabilir).
lKlinik olarak birdenbire başlayan yüksek ateş (40.5 -
41.0° C), iştahsızlık, süt veriminde düşme, rumen atonisi, durgunluk,
konstipasyon, solunum güçlüğü ve kısmen kuru öksürük görülür.
lHasta hayvanlar boyunlarını ileri uzatmış, burun
delikleri genişlemiş ve ağızlarını açmış pozisyonda ayakta dururlar. Solunum
yüzlek ve hırıltılıdır.
lNabız sayısı dakikada 100-120'ye çıkar.
lBurundan mukopürülan bir akıntı gelir, akıntı miktarı
öksürme ile artar.
lOskültasyonda, ilk dönemlerde plörada sürtünme sesleri
alınır.
lHastalık ilerledikçe sürtünme sesleri yerini çalkantı
seslerine bırakır.
lAkciğerlerin üst kısımlarında yaş bronşiyal raller
duyulur. Perküsyonda matlık vardır.
lSırttan sıkma ve toraks perküsyonunda hayvan ağrı
gösterir.
lBazı olaylarda gerdan, göğüsaltı, karın altı ve hatta
skrotum bölgesinde ödemler oluşur, ileri gebe hayvanlar abort yaparlar.
lMortatiıe %50-80'e kadar çıkar.
lKronik olaylar da ölümler daha azdır ve kendiliğinden
iyileşme olabilir. İyileşenler uzun bir süre akciğer salgılarıyla çevreyi
bulaştırırlar.
Otopsi
lPatolojik muayenede plöra kalınlaşmış, yangılaşmış ve
üzerinde fibrin kitlesi oluşmuştur.
lGöğüs boşluğunda, seröfibrinöz karakterde, 20 litre kadar sarı veya
kırmızı bulanık renkte eksudatın toplanmış olduğu görülür.
lLenf yumruları büyümüş ve kesit yüzleri kanlı
görünüştedir.
lAkciğerlerde, kırmızı veya koyu renkte hepatize
odaklara rastlanır.
lAkciğer yüzeyi mermer görünümündedir.
lKronik olaylarda hepatize odakların çevresi fibröz bir
doku ile çevrilmiştir.
Tanı
lHastalığın tanısı zordur.
lFibrinöz pnömoni, Pastörelloz'un pektoral formu,
sığırlarda İBR, Bronkopnömonia verminosa, Sığır vebası ve Tüberküloz gibi
hastalıklarla karışır.
lKesin tanı için bakteriyolojik muayeneye başvurulur,
veya laboratuvara otopsi materyali gönderilir.
Sağaltım
lSon yıllarda Tylosin uygulamalarıyla başarılı sağaltım
yapılmıştır.
lBu ilaçtan her 12 saatte bir olmak üzere 4-10 mg/kg'a
dozda 5-6 kez kullanmak yeterli bulunmuştur.
lEnroflksasin,
danofloksasin ve tilmikosin etken maddeleri yanında enzootik pneumonide
kullanılan diğer ileç secenekleri uygulanmalıdır.
l Ayrıca
hiperimmun sağaltım da ya-rarlı olmaktadır (100-200 cc iv. yolla).
Korunma
lH. S. Z. yasasına dahil bir hastalıktır. Hastaların
sürüden ayrılması, genel ve özel hijyenik koruyucu önlemlerin alınması ve
aşılamalarla, hastalıktan korunmaya çalışılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder