Veteriner Hekimlikte Anestezi
veteriner etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
veteriner etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
6 Mayıs 2016 Cuma
30 Ağustos 2014 Cumartesi
Veteriner Teşkilatı Tüm Bileşenleriyle Birlikte Yeniden Kurulmalıdır...
Türkiye 1982 yılına kadar canlı hayvan
ve hayvan ürünleri ihracatı yapan bir ülke konumundayken daha sonra çıkarılan
yasalarla stratejik öneme sahip tarım ve özellikle hayvancılığın bitirilmesi
için düğmeye basılıyor. Resmi Gazetenin 20 Mayıs 1983 gün ve 18052 sayılı
nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren “İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu
İktisadi Kuruluşları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile Tarım ve Orman
Bakanlığı bünyesinde “Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü” adıyla bir Kamu
iktisadi teşekkülü oluşturulmuş, Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünün en önemli
bölümünü oluşturan Haralar ve İnekhaneler bir müessese olarak bu yeni Genel
Müdürlüğe bağlanmıştır. Böylece önce sürekli yetiştirici ile el ele olan ve
aynı zamanda modern işletmeciliğin örneklerini de veren örgütün içi boşaltıyor
ve ardından 8.6.1984 yılında çıkartılan 212 sayılı Kanun Hükmündeki
Kararnameyle zaten içi boşaltılmış olan veteriner işleri genel müdürlüğü bir
daha gelmemek üzere tarihe gömülüyor. Buna göre tarım ve hayvancılık sektörlerine
götürülen tüm sağlık, ıslah, koruma-kontrol, proje uygulama ve destekleme gibi
kamu hizmetleri birer fonksiyon kabul edilmiş ve dünyada isim ve karşılığını
bulmak olanaksız olan Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü (Gıda ve Kontrol Genel
Müdürlüğü) 1980’den sonra gelen bütün iktidarların
sömürgeci ülkeler adına uyguladıkları hayvancılığı yıkma politikalarının önünde
bir engel olarak görülen veteriner hekimler her türlü olumsuzluğa, tecrite ve
yokluğa rağmen canla başla hayvan hastalıklarını çözmek için çırpınıp duruyor.
Buna rağmen 1995’te ortaya çıkan sığır vebası hastalığını 2005 yılında
ülkemizden kazıyarak Uluslararası Hayvan Hastalıkları Teşkilatından teşekkür
mesajı alıyor. Kuş gribi hastalığıyla kendi sağlıklarını tehlikeye atarak
mücadele ediyor, bu hastalığın eradikasyonu ile ilgili de önemli sonuçlar elde
ediyor ve dolayısıyla sömürgecilerin tekerine çomak sokuyor.
Veteriner Hekimleri yok etme işi önce
Sağlık Bakanlığından başlıyor. Bütün gelişmiş ülkelerde koruyucu sağlık
hizmetleri beşeri hekim, eczacı, veteriner hekim ve yardımcı sağlık
personeliyle ortaklaşa yapılırken bugün Avrupa Birliği gibi modern ülkelerin
oluşturduğu Birliğe üye olma çabasındaki ülkemizde Sağlık Bakanlığında yeterli
Veteriner Hekim bulunmuyor. Koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemli bileşeni
veteriner hekimler buradan tecrit ediliyor. Çevre ve Orman Bakanlığı Hayvanları
Koruma Kanununu çıkarıyor ama bünyesinde çalışan çok az veteriner hekimle bütün
hayvanların refahını ve haklarını koruyacağını ilan ediyor. İçişleri Bakanlığı
ise eskiden her belediyede en az bir veteriner hekim bulundurulmasını zorunlu
kılarken, son çıkardığı Belediyeler Kanunuyla buna gerek olmadığını söylüyor.
Belediyeler Veteriner İşleri Müdürlüklerini lağvediyor ve veteriner hekimleri
kapının önüne koyuyor. Veteriner Hekimlere bütçeden pay ayıramayız deniyor. Belediyelerde taşeron olarak çalıştırılan Veteriner Hekimler de kedi-köpek kısırlaştırmasından başka bir iş yapmıyor. Hayvan ve insan sağlığı hiçe sayılıyor. Bu nedenle kuduz hastalığı önceki
yıllarla karşılaştırılamayacak biçimde artmış, Ankara’da, başkentimizde bile
patlak vermiştir.
Son günler de ortaya çıkan, Kuduz,
Şarbon, Tüberküloz gibi tehlikeli, Zoonoz, oldukça hızlı yayılan, insanlarda acı
çektirerek öldüren hastalıkların sayıları arttı.
Dışarıdan ithal edilen tohumlar,
damızlık ve etlik hayvanlar; stratejik ürünlerimiz olan tarım ve hayvancılığı
bitirmek, sağlığımızı bozmak ve bizi açlığa mahkûm etmek suretiyle sömürgeci
ülkelere bağımlı hale getirmektedir. Ancak bu oyun bir gün tersine dönecektir.
Hükümetimiz bir an önce yanlış yoldan dönmeli, veteriner teşkilatını tüm
bileşenleriyle birlikte yeniden kurmalı, çalışanların özlük haklarını düzeltmeli
ve tarihi görevini yerine getirmelidir. Aksi taktirde bir gün çok geç
kalınabilir...
21 Kasım 2013 Perşembe
Veteriner Histoloji Atlası
İndirmek ve ya Görüntülemek için Tıklayınız...
https://mega.co.nz/#F!EkY3WChR!Hb4SL3dNkBpg7aQrUEbT2w
20 Kasım 2013 Çarşamba
20 Şubat 2013 Çarşamba
Hormonların Klinik Kullanımları
Hormon:
Endokrin
bezlerden salgılanan kan ve lenf yoluyla hedef doku-organa giden burada bazı değişikliklere
neden olan kimyasal habercilerdir.
-Kimyasal
Yapılarına Göre:
Peptid
hormonlar: GnRH, Oksitosin
Glikoprotein
hormonlar: FSH LH ECG HCG
Steroid
hormonlar: Progesteron Testesteronlar, Östrojenler
Karışık
hormonlar
-Salgılandıkları
Beze Göre
-Hedef Doku
ve Organlara Göre
n Özellikleri
Endokrin
hücrelerde sentezlenir, paketlenir, salgılanır.
Lokal etkili
değildir. (Histamin Eritropoietin, Prostoglandin hariç.)
Vücut sıvılarıyla
hedef dokulara ulaşır.
Belli doku
organ ve bezlere etkilidir.
Spesifik
reseptörlere tutunur, spesifik enzimleri aktive ederler.
n Peptid Hormonlar
GnRH
Doğal olarak
hipotalamusta üretilir. Portal dolaşım ile adenohipofize gelir.
Hipofiz
bezinden FSH ve Lh sentezini uyarır.
Küçük yapısı
sayesinde immun sistemi uyarmaz. Anti-hormon oluşturmaz.
Tamamı
hipofizde kullanılır. Bu sayede ette ve sütte kalıntı bırakmaz.
Klinik
hormonon analogları kullanılır.
Endikasyonları
Kistik
ovaryumların tedavisinde (patlamayan graaf foliküllerin patlatılmasında.)
Ovulasyonu
uyarmak amacıyla profilaktik veya küratif tedavi amacıyla kullanılabilir.
(senkronizasyonda)
Luteal yetersizliklerde
(erken embriyonik ölümlerin önüne geçmek için progesteron sentezini arttırmak
amacıyla kullanılabilir.)
Ovaryumların
postpartum fonksiyon bozukluklarından korunmak amacıyla
İnekte
hakiki anöstrus olgularında ve anöstrus devresindeki küçük ruminantlarda
ovaryum fonksiyonlarını uyarmak için kullanılabilir.
GnRH
uygulamaları östrusun farklı dönemlerinde farklı sonuçlar verir.
Ovaryumlarda
corpus luteum varken ovulasyonu uyarmak amacıyla kullanılırsa bir işe
yaramayacağı aşikar.
Oksitosin
Hipotalamustan üretilip sistemik dolaşıma katılan bir hormondur.
Endikasyonları:
Sütün
indirilmesi amacıyla.(meme myoepitellerini uyardığı için sütün tamamen boşaltılmasını
sağlar.)
Doğumu uyarmak üzere
Retentio secundinarium ve
postpartum akut metritis olgularında.
Sezaryen operasyonu ve
prolapsus uteri olgularında
Luteal regrasyonu sağlamak
üzere.
Uterus kaslarını da uyardığı
için gebelikte kullanılması uygun değil.
Adrenalin ile antogonist
etkili
Karnivorlarda doğum esnasında
ki yumuşak doğum kanalı sorunlarında müdahale etmeden oksitosin kullanmak pek
uygun değil
Vasopressin
(ADH)
Hipotalamus
nörohipofizinden salgılanır. Böbreklerde suyun tutulmasını ağlar.
Düz kaslarda
ve arterlerde kontraksiyonlara neden olur.
n Glikoprotein Hormonlar
Adenohipofizden ve plasentadan salgılanırlar. Plasentadan salınanlar bütün
türlerde görülmezler(gonado tropik hormonlar)
FSH
Ovaryumlarda
foliküler gelişmeyi uyarır. Erkeklerde ise testislerde sertoli hücreleri ve
spermatogenesisi uyarır.
Endikasyonları
İnaktif
ovaryum olgularında
Postpartum
hakiki anöstruslarda
Ovaryumlarda
süperfolikülasyon oluşturmak üzere.
Spermatogenesisin uyarılması amacıyla kullanılır.
Yarılanma
ömrü çok kısa olduğundan periyodik olarak kullanılmalıdır.
Folikül gelişimini
uyarır. Gelişen foliküllerde LH reseptör sayısını arttırır.
ECG
Gebe kısraklarda
endometriyal kaplarından 40-120.günler arasında salgılanır.
FSH ile aynı
etkidedir. Ama yarılanma ömrü daha fazla. Bu yüzden etkisi daha uzundur.
Koyun keçi
ve inekte gönül rahatlığı ile folikül geliştirmek için kullanılabilir. Sadece kısraklarda
bu etkiyi göstermez.
Endikasyonları
Süperfolikülasyon
oluşturmak için
İnaktif
ovaryuma bağlı anöstrusta
Mevsimsel
olarak anöstursta bulunan hayvanlarda siklik aktiviteyi başlatmada.
En sık
kullanım alanı koyun ve keçidir.
LH ve HCG
LH olgunlaşan
folikülün patlaması ve ovulasyon sonrası CL formasyonunda.
Testislerde
testesteron salgısını başlatır.
Gebelerde
koriondan salgılanır.
Ovaryum
kistlerinde
CL geliştirmek
için
Östrusu uzun
süren türlerde tohumlama sonrası.
Büyük yapılı
olduğundan immun sistemi uyarur. Anti-hormon oluşturur.
n Steroid Hormonlar
Progesteron:
CL plasenta
ve az miktarda adrenal korteksten salınır. Gebeliğin devamını sağlar.
İmmun
sistemi baskılar ( T Lenfosit)
Myometrial
östrojen reseptör sayısını azaltarak östrojenin myometrium üzerine olan tonik
etkisini baskılar.
Meme
alveollerinin ve analık iç güdüsünün gelişmesini sağlar.
GnRH ve
gonadotropini iyi baskılar
Anabolizan
etkisi vardır.
Klinik
Kullanımı
Yan
etkileri: tüy dökülmesi ve ağarma, iştah ve kilo artışı, köpeklerde kistik
endometriyal hiperplazi.
Geniş kullanım
şekli vardır. Sindirim kanalında değişikliğe uğramaz bu yüzden hayvanlarda
kullanımı yasak.
Endikasyonları:
Siklik ve
nonsiklik evcil hayvanlarda üremenin denetlenmesi girişimleri
Gebe
hayvanlarda hormonal kökenli abortların önüne geçmek ve gebeliği desteklemek
amacıyla
İnekte
hakiki anöstrusta, afonksiyonel olan ovariumların işlevlerini uyarmak üzere
uygulanır.
Kistik
ovaryum durumlarında.
İnekte meme ödeminde.
Köpekte
siklik düzensizliklerin tedavisinde.
Köpekte
yalancı gebeliklerin tedavisinde.(prolaktin sentezini bloke ederler.)
Erkek
köpekte prostat kiperplazisinin sağaltımında
Öneriler
Uygulama yapılacak
hayvanda genital bir enfeksiyon olmamalı
İlk
östrusunu göstermemiş hayvanlarda endike değil.
Uzun süreli
kullanılması kistik endometrial hiperplazi mukometra ve pyametraya neden
olabilir.
Östrojenler
Ovartum
plasenta ve adrenal korteksten ve kısmen testislerden salgılanır.
Endikasyonları
Uterusun boşaltılması
(uterus motilitesi ve tonusunu arttırarak içeriğin boşaltılmasına imkans sağlar)
Retentio
scundinarium ve metritis olgularında.
İnekte
vaginitis olgularında
Östrus
belirtilerini başlatmak için
Köpeklerde
pubertasın gecikmesi veya anöstrusun uzun sürmesi gibi durumlarda.
Kalıcı CL’ye
bağlı anöstrus olgularında.
Memeleri geliştirip
laktasyonu başlatmak üzere
Karnivorlarda istenmeyen
çiftleşmeler sonucunda implantasyonu engellemek üzere kullanılabilir.
Karnivorlarda laktasyonu
durdurmak amacıyla
Köpekte yalancı gebelikten
sağıltılmasında
Karnivorlarda
ovario-hysterectomie operasyonunu izleyen komplikasyonlarda.
Öneriler
Köpeklerde
uzun süreli kullanımlarda kemik iliğinin fonksiyonları baskılanabilir, kistik
ovariumlara ve süt salgısının azltılmasına neden olabilir.
Gebelik
esnasında kullanılması, fötüste anomalilere, cervixin açılmasına ve abortusa
neden olabilir.
Testesteron
Testislerde
intersititiel leydig hücrelerinde sentezlenir.
Androgenlerin yüksek dozlarda uygulanması gonadotropinlerin salınımını inhibe
eder. Merkezi sinir sistemi üzerine organize edici etkisi de bulunmatadır.
Endikasyonları
Erkek
hayvanlarda libidoyu uyarmak üzere
Sekunder
erkeklik karakterlerinin gelişmesini sağlamak üzere
Protein
metabolizmasında anabolizan olarak kullanılır.(sığırlarda kullanımı yasak, düşkün
köpeklerde anabolik olarak uygulama sahası bulabilirler.
Köpeklerde
hipogonadizm ve kriptorşidi sağaltımında
Feminizasyon
olgularında
Dişilerde
uterus kanamalarında, meme ve genital organ tümörlerinde büyümeyi önlemek
üzere, östrusun ertelenmesi amacıyla, köpekte yalancı gebelik olgularında.
Öneriler
Yüksek doz
uzun süre uygulamalarda, clitoral hipertrofi ve vaginitise neden olabilir
Anabolik
etkisi sodyum ve su retensiyonuna neden olur.
Gebe
köpeklerde yapılan uygulamalarda, dişi fötüsler üzerine ürogenital anomalilere
neden olabilir.
PGF2a
Doku
hormonları olup normal fizyolojik işlec veya metabolik fonksiyonlar sırasında
çeşitli dokulardan salgılanarak lokal mediatör olarak görev yapar.
Mekanik
fiziksel kimyasal veya travmatik her türlü olay prostoglandin formasyonunu hızlandırır.
Değişik şekilleri
olmakla beraber E ve F en önemlileri
Üreme
sistemi üzerin: siklik luteolizis sağlar. Gebe uterusu doğum için uyarır.
Solunum: E
bronchial dilatasyon F konstriksiyon
Dolaşım:
arteriyel ve venöz basınçta azalma oluşturur.
Renal
sistem: diüretik ve natriüretik olarak etkilidir.
Gastrik
sekresyonu inhibe eder
Pg çabuk
metabolize olur. Lokal olarak iş görürler
İnekte 5-17
günlerde verilerek luteolitik etkisi sağlanabilir.(kısrakta 5. Gün)
Koyunlar ilk
5 günde cevap vermezler
Köpekler
PGF2a’ya oldukça dirençlidir.
Endikasyonları:
Seksüel
siklusların senkronizasyonunda.
Suböstrus ve
anöstrus olgularında (potpartum CL varlığında)
Kısrakta
uzayan diöstrüs olgularında (laktasyon anöstrüsü yalancı gebelik erken
emriyonik ölümleri izleyen anöstrus olgularında)
Kronik
purulent endometritis (erken embriyonik ölümler uterusun yaralanması bakteriyel
enfeksiyonlar ve retentio secundinarium olgularında uterus içinde purulent bir
içerikle doludur. Bunun tedavisinde
Metritis
olgularında
Luteal kist
olgularında
Normal
gebeliğin sona erdirilmesinde
Patolojik
gebeliklerde
Doğumun uyarılması
Fertiliteyi
yükseltmek için
Köpeklerin
yalancı gebeliklerinde
Plasental
bölgelerin subinvolusyonu
Öneriler
Gebe
gastrointestinal ve respiratorik sistemlerinde akut-subakut bozukluklar bulunan
hayvanlarda endike değiller.
19 Şubat 2013 Salı
Veteriner Onkoloji
VETERİNER ONKOLOJİ
Tümör: aşırı miktarda ve durmayan bir şekilde hücre bölünmesi.
Hücrelerin zedelenme, fonksiyon kaybı gibi durumlarda kendiliğinden adaptif cevap geliştirebilirler.
Hiperplazi, hipertrofi, atrofi, metaplazi.
Hiperplazi: fonksiyon yükü artan organlarda meydana gelen hücrelerin sayıca artmasıdır.
Metaplazi: erişkin bir hücre tipinin reversibl olarak başka bir erişkin hücre tipine dönüşebilmesidir.
Displazi: sürekli iltihap ve irritasyon sonucu ortaya çıkan düzensiz hücre büyümesidir.
Tümorlerin Genel Özellikleri
1) Tümör Anormal bir dokudur.
Parankim dokusu: prolifere neoplastik hücrelerden oluşur.
Stroma dokusu: bağ doku ve kan damarlarından oluşan destek dokusudur.
2) Sınırsız olarak büyür.
3) Hücre çoğalması normalden farklıdır.
Daha hızlı çoğalır bu vücudun yararına bir çoğalma değildir.
Çoğalma için uyarıma ihtiyaç duymaz.
4) Tümörlerde otonomi
Normal doku ve organlardaki hücre çoğalması bazı mekanizmaların bazı mekanizmaların kontrolündeyken, tümör hücreleri bu kontrolden muaftır.
Tümörlerin sınıflandırılması
Biyolojik davranış: Malign Tümör, Benign Tümör
Histogenetik(kökeni): Epitelyal, Mezenkimal
Morfolojik görünüm: Makroskopik, Mikroskopik
Diferensiyasyon: neoplastik hücrelerin hem morfolojik hem fonksiyon yönüyle normal hücrelere benzemesidir. Diferensiyasyon kaybı anaplazi olarak tanımlanabilir.
-Biyolojik davranışa göre sınıflandırma:
*Benign tümörler:
İyidiferensiye, sınırlı, yavaş ve ekspansif büyür.
Kapsüllüdür, mitotik indeks düşüktür.
Metastaz ve invazyon yapmazlar.
*Malign tümörler:
Az diferensiye, invazyon ve metastaz yaparlar.
Mitotik indeksi yüksek hücrelerden oluşur.
Hızlı ve infiltratif büyürler.
Tümör Büyümesi:
Malign tümörler bir hücrenin genetik transformasyonu sonucu başlar. Bunu çoğalma çevreye yayılma ve başka organlara metastaz izler.
Benign tümörler çevresindeki dokuyu itip sıkıştırarak büyürler. Bu yüzden kapsülleri vardır.
Tümörleri isimlendirme
Malign tümörler için genel olarak kanser terimi kullanır. Epitelyal kökenli ise karsinom, mezenkimal kökenli ise sarkom son ekini alır.
Benign tümörler köken aldıkları doku isminin sonuna –om veya –oma son eki alır.
Embriyonal kökenli tümörlerin sonuna –blastom son eki alır.
Birden fazla hücre tipinden oluşan tümörler tek bir embriyonal yapraktan köken almışsa miks tümör adını alır.
Preneoplastik Lezyonlar: neoplastik hücrelere dönüşebilme ihtimali oan nodüllere denir.
Tümör benzeri anomaliler:
Hamarti: bir organda normalde bulunan hücrelerin neden olduğu doku defektidir. Hücrelerin olması gereken organizasyonu oluşturamamasıdır.
Karisti: doğmasal gelişim bozukluğudur. Normalde bir bölgede bulunmayan yapıları tanımlayan (heterotropikkalıntıları ifade eden) bir terimdir.
Kanserin moleküler temeli (onkogenler)
Karsinogenez ölümcül olmayan DNA hasarlı bir hücreye dayanır. Bu hasarı kimyasallar, radyasyon, virüsler, veya kalıtsal olgular meydana getirebilir.
Protonkogenler: hücrelerin büyüme çoğalma farklılaşma ve apoptoz için aldıkları iletileri hücre membranından alarak çekirdeğe kadar ileten mekanizmada işlev gören birçok proteinin ekspresyonundan sorumlu olan genler protonkogenler olarak tanımlanır.
Normal hücre büyüme ve farklılaşmasını destekleyen genler olan protonkogenler herhangi bir neden ile mutasyona uğrarsa onkogene dönüşür.
Tümör supresor genler:
Hücre proliferasyonunu kontrol ederler, frenleme görevi yaparlar.
Apoptozu düzenleyen genlerin mutasyonu neoplastik hücre birikimine neden olur.
*P53 Geni:
Hücre döngüsünü düzenleyen bir gendir. Genomda mutasyon olmasını önleyerek genom stabilitesini korur.
DNA zarar gördüğünde tamir proteinlerini harekete geçirir.
Hasar düzeltilemezse apoptozu başlatır.
Karsinogenezde genetik hasarın hedefi:
Büyümeyi stimüle eden protonkogenler.
Büyümeyi inhibe eden antionkogenler.
Programlı hücre ölümünü kontrol eden genler
DNA onarım genleri.
Tümör hücresinin oluşumu:
Genetik mekanizma: neoplastik dönüşüm somatik hücrelerin mutasyonu sonucu oluşur. Anormal kromozom ve genler üretilir. Bu değişiklik kalıtsaldır. Mitozla kardeş hücreye aktarılır.
Epigenetik mekanizma: bir bozukluk olmaksızın bütünüyle aktivasyon ve supresyon ile ilgilidir.
Benign ve Malign tümörlerin genel özellikleri
1) Hücre Morfolojisi:
a. Tümörü oluşturan hücreler aynı değildir. Morfolojik farklılıkların artması malignitenin bir işaretidir. (Pleomorfizm)
b. Tümör hücresinin köken aldığı hücreye benzemesi tipik hücre, benzememesi atipik hücre olarak adlandırılır.
c. Yapı düzen ve boyanma özellikleri açısından herhangi bir dokuya benzemeyen hücre üremelerine anaplazi denir.
d. Anplastik hücrelerin özellikleri:
o çekirdek sitoplazma oranı 1/1 e yaklaşmıştır.
o Hiperkromazi: DNA sentezinin ortması sonucu nükleusun koyu boyanmasıdır.
o Anizonükleozis
o Anizositozis
o Pleomorfizm, polimorfizm
o Nükleolus büyüklük ve sayısı artmıştır.
o Kromatin kaba taneli ve düzensizdir.
o Kromozomlarda kabalaşma ve sayıca değişiklikler görülür.
2) Hücre dizilişi ve organizasyon:
a. Malign tümörler çevre dokulardaki hücrelerle kontakt halde değildir. Bu durum malign hücrelerin dokulara invazyonu, yeni yüzeylere implantasyonu ve metastaz yapmasını kolaylaştırır.
b. Anaplastik hücreler birbiriyle bağlantı kurmazlar(oryantasyon kaybı)
3) Mitoz
a. Malign tümörlerde sık, benign tümörlerde seyrek rastlanır.
b. Mitotik figürler artmıştır. Bu mitozlar atipik olup tripolar ve kuadripolar olanlarına sık rastlanır.
4) Dev hücreleri:
a. Tümör tipi dev hücreler de diğer dev hücrelerine göre daha az çekirdek bulunur.
b. Çekirdekler birbirinin üstüne binmiş gibi üst üste gelir.
5) Karyotipik değişiklikler:
a. Malign hücrelerin kromozomları genelde aneuploid ve üzerinde defektler olduğu görülür.
6) Stroma:
a. Destek dokuyu besleyici damarları oluşturur.
b. Stroma bağ dokudan zengin tümörlere skiröz, az stromalı ve parankimden zengin tümörlere ise medüller tümör denir.
7) Damarlanma:
a. Tümörün gelimesi damarlanmaya bağlıdır. Benign tümörler normal dokuda olduğu gibi bir damar sistemine sahiptirler. Malign tümörler de ise damarlanma hızlı olduğu için tam oluşmaz ve yarıklar şeklinde görülür. Bu yüzden tümör dokusu tam beslenmez nekroz alanları oluşur. Nekroz bölgesinde kanama ve kireçlenmeye rastlanabilir.
b. Tümör damarlanması tümör hücreleri yada makrofajlar tarafından uyarılır. En önemli uyarıcı tümör angiogenesis faktör olup makrofajlardan salgılanır ve kapillar endotelinin mitojenitesini arttırır. Bu faktörün bloke edilmesi veya tümörü besleyen damarda kan akımının önlenmesi solid tümörlerin büyümesini tedrici olarak durdurabilir. Buna göre tümör büyümesi Vasküler ve Avasküler olmak üzere iki türde görülür.
8) Büyüme hızı:
a. Benign tümörler yavaş gelişirler.
b. Malign tümörler hızlı gelişir daha çabuk invazeolur metastaz yapar.
c. Tümör büyümesini etkileyen iki neden vardır.
o Büyüme fraksiyonu: aktif olarak bölünen hücrelerin dinlenme döneminde ki hücrelere oranı.
o Hücre siklusunun süresi: mitoz bölünme oluşan yavru hücrenin tekrar mitoz bölünmesine kadar geçen süredir. Mitoz 4 fazda olur.
1. G1: metabolik dinlenme
2. S: sentez dönemi
3. G2: premitotik dönem
4. M: mitoz bölünme
9) Gelişme şekli:
a. İki tür gelişme şekli görülür.
o Ekspansif gelişme: benign tümörler çevre dokuları iterek kendine yer açar. Benign tümörlerin çoğunda kapsül bulunur.
o İnfiltratif gelişme: malign tümörlerin çevre doku ve hücrelere invazyon yoluyla çoğalmasıdır. Bu gelişme en çok direnç gösteren dokular, kıkırdak, fasiya, periost, tendo, ve sikatriks gibi damardan fakir dokulardır.
o İnvazyon dokunun sağlamlığına değil, damarlanma sıklığına bağlıdır.
b. İnvazyon: malign bir tümörün ana tümör kitlesi yanında primer odak ile bağlantısı kesilmeden btişik dokuya yayılmasıdır. 3 aşamada gerçekleşir
o Tümör hücrelerinin tutunması
o Lokal doku bariyerlerinin enzimatik olarak yıkımlanması
o Tümör hücrelerinin hareket etmesi.
c. Tümör hücreleri yayılma için, proteaz glikozidaz ve kollagenaz enzimleri sentezleyebilir.
10) Metastaz
a. Tümörün uzak doku ve organlarda kendine benzeyen yavru tümörler oluşturması.
11) Nüks.
a. Operasyonla alındıktan sonra aperasyon yerinde aynı özelliklerde yeni tümörlerin oluşmasıdır. Çoğunlukla malign tümörlerde görülür.
12) Makroskopik yapı ve şekillenme özellikleri
a. Benign tümörler vücut yüzeyi ve mukozalarda direnç görmedikleri tarafa doğru ilerler ince bir sap ile çıktıkları dokuya bağlı kitleler oluştururlar.
b. Malign tümörler ise dokuya sağlam bir sapla tutunurlar. Boşluğa doğru gelişen karnıbahar şeklinde büyük kitleler yapabilirler.
Malign tümörlerin yayılması:
Lokal yayılma: hücreler arası boşluklar, lenfatikler, kan damarlar, seröz zarlar
Metastatik yayılma:
Malign tümörlerden ayrılan hücrelerin doku araları, kan ve lenf damarları gibi çeşitli yollarla ana tümör kitlesinden uzakta primer tümörden ayrı yeni bir tümör meydana getirmesidir.
Malign tümörlerin genel bir özelliğidir.
Stres cerrahi müdahale, halothen anestezisi gbi nedenlerle ortaya çıkabilir.
Metstazın oluşma basamakları:
Primer tümör kitlesinden ayrılabilmeli
Bölgesel dokuyu istila edebilmeli
Kan damarları veya lenfatiklere girerek emboli oluşturabilmeli
Embolik tümör hücreleri dolaşımda canlılığını sürdürebilmeli
Uzak dokulardaki damarlarda tutunabilmeli
Damar duvarına yapışıp damar dışına çıkabilmeli
Konakçı savunmasını aşabilmeli.
Bölgesel invazyon yaparak çoğalmalı ve damarlaşmalı
Damarlara invazyon malignitenin bir işaretidir.
Çok malign tümörlerde hücrelerin birbiriyle bağları fazla sıkı değildir. Bu yüzden hücreler primer tümör kitlesinden koparak damarlarda emboli yapabilir veya uzak bir dokuda sessizce kalabilir. Bunun kanıtı tümör kitlesinin operasyonla alınmasının ardından yıllar sonra bile aynı şekilde yeniden çıkabilmesidir.
Metastaz çeşitleri:
Lenfotejen metastaz
Hematojen metastaz
İmplantasyon metastazı
Kontakt metastaz
Kanaliküler metastaz
Lenfatojen metastaz:
Lenf damarları yoluyla yayılma şeklidir.
Daha çok karsinomlarda görülür.
Lenfatiklere giren tümör hücreleri tümör emboluslarına ve lenfangiozis karsinomatoza-sarkomatoza ya neden olur
Lenf damarlarından kopan tümör hücreleri emboli oluşturabilir. Bu embolik hücreler lokal lenf yumrularına giderek sub kapsüler sinusta tutulur. Ve çoğalarak metastatik büyümeyi başlatırlar. Bölgesel lenf düğümüne yerleşen tümör hücreleri lenf düğümünün büyümesine neden olurlar.
Bazen emboliolan damarlarda lenf akımı olmaz ve akım anastomzlar aracılığıyla geriye doğru ters akıma geçer buna restrograd metastaz denir.
Lenf sisteminde ki tümörler önce ductus thoracicus a oradan sağ atriuma ve akciğerlere gelir. Buralara metastaz yapar
Hematojen metastazı:
Kan damarları yoluyla olur.
Sarkomlar sıklıkla, karsinomlar ileri devrelerde bu yolu kullanırlar.
Kanser hücreleri dolaşımda ya tek tek yada üzerleri fibrinle kaplanmış şekilde bulunabilirler.
Primer tümör venalarla hangi organa bağlı ise metsatazları o organa olur. Buna vena drenajı denir.
Mide – bağırsak kanseri V. Porta karaciğer
Böbrek karsinomları V. Cava akciğer
Hayvanlarda çoğu malign tümör kan akımının ve kapillar ağın yoğun olması nedeniyle akciğerlere metastaz yapar.
Arter duvarları kalın olduğundan tümör hücrelerinin buraya invazyon yapması zordur bu yüzden pek sık görülmez.
Dalak tümörlerinin az görülmesinin nedeni, folikül arterlerinin duvarlarının kalın olması ve tümör hücrelerinin bu damarlardan çıkamamalarıdır.
İmplantasyon Metastazı:
Tümör yüzeyinden mekanik olarak kopan hücreler tarafından gerçekleştirilir.
Seröz boşluklarda sık görülür.
Pankreas ve mide bağırsak adenokarsinomları serozaya kadar ulaşırsa eğer, sıvı ve peristaltikler sayesinde tüm serozaya yayılır ve çok sayıda metastaz yapar. Bununla birlikte peritonun lenf drenajı bloke edilir ve asites meydana gelir.
Kontakt Metastaz:
Temas halinde ki dokularda görülür.
Alt ve üst dudakta görülen malign tümörler, anal bölge kuyruk altı derisi.
TVT(transmissible venereal tumor) dişi köpek vagina ve vulvasında ki tümör koitusla erkek köpeğin penis ve prepusyumuna geçer.
Kanaliküler metastaz.
Bronş-bronşiyol, idrar yolları, safra kanalları yollarıyla yayılır.
Metastazın morfolojisi:
Metastatik tümör, renk kıvam ve mikroskobik yönden primer tümöre benzer.
Difrensiyasyon derecesinde genellikle farklılık yoktur
Metastatik lezyon primer tümörden daha az invazyon edici olup kapsüllü bile olabilir.
Bu benzerliklerden faydalanılarak primer tümörün yeri tahmin edilebilir.
Metastazda organ önceliği:
Osteosarkom akciğer
Lenfoma timus, bağırsak ve böbrek korteksine
Dalak hemangiosarkomları karaciğer
Akciğer kanseri kemik
Prognoz:
Yayılma derecesi ve metastaz durumuna göre yapılır.
En önemli faktör tümörün biyolojik davranışıdır.
Diğer faktörler tümörün lokalizasyonu histolojisi büyüklüğü ve büyüme hızıdır.
TNM Sistemi
T – Primer tümörün büyüklüğü ve genişliği
N – Metastaza uğrayan lenf düğümü
M – Yakın ve uzak organ metastazları
Buna göre:
Stage 1: T1 N0 M0
T1(tümör primer bölgede sınırlı) N0 (lenf nodu tutulumu yok) M0 (metastaz yok)
Stage 2: T1 N0-N1 M1
T1(Tümör primer bölgede sınırlı) N0-1(lenf nodu tutulumu yok veya lokal lenf tutulumu var) M1 (primer olarak aynı boşlukta metastaz var)
Stage 3: T2 N1-N2 M2
T2(komşu dokulara invazyon) N1-2(lokal veya uzak lenf tutulumu var) M2 (uzak organ metastazı var)
Tümör Nedenleri:
-Tümör oluşumuna yatkınlık:
1) Yaş:
Tümör her yaşta görülebilmekle birlikte çoğunlukla yaşlılarda görülür.
Latent dönem için yeterli zaman
Kanserojenlere daha fazla maruz kalırlar.
Hormonal dengesizlikler
İmmun sistemde zayıflama
İnsan için 55-75
Kedi-köpek için 6-14
İnek için 5-14 yaşlar kritiktir.
Herhangi bir hücrede meydana gelen nokta mutasyonu ve kromozom translokasyonu hücresel DNA onarım mekanizmaları sayesinde çoğu zaman onarılabilir. Fakat tam yapılamayan onarım kalıcı hasara neden olur ve bu hasarlı hücreler yavaştan birikmeye başlar. Buna pasif karsinogenez denir.
2) Irk:
Hereford cinsi sığırlada göz çevresi pigmentsiz – oküler yassı hücreli karsinım
Kır donlu atlar – melanom
Kedi-köpek – meme kanseri
3) Cinsiyet
Dişi köpek erkeğe, erkek kedi dişiye oranla tümöre daha yatkındır.
4) Organ dispozisyonu
Köpeklerde bazal hücreli karsinom ve ter bezi kanseri yüz derisinde
Bağırsak kanseri jejenum ve rektumda
Atlarda papillomlar dudaklar ve burun çevresinde, melanomlar yaşlı kır donlu atlarda anüs çevresinde görülür.
5) Heredite (kalıtım)
İnsanda over, meme, kolon, prostat tümörleri ve malign melanomlar açısından ailesel yatkınlıklar belirlenmiştir.
Retinoblastom, nörofibromatoz, kolon polipozisi otozomal dominant geçişli kalıtsal tümörlerdir.
Tümör yapıcı sebepler:
Fiziksel sebepler
1) Kronik irritasyon ve travma:
Basınç sürtünme gibi mekanik etkilerden kaynaklanır.
Daku kaybı – kronik yangı – rejenerasyon – tümoral oluşum
Yara üzerinde karsinom oluşma olasılığı normal doku hücrelerine oranla daha fazladır.
Yanık bölgelerinde papillom, yassı- bazal hücreli karsinom
Mide bağırsak ülseri – karsinom
2) Radyasyon:
Güneşin Uv ışınları
Denizci ve çiftçilerde elde ve yüzde hiperemi – hiperkeratoz – hiperpigmentasyon – deri kanseri
UV ışınlar primidin dimeri oluşturur.(bitişik herhangi iki primidin bazı arasında meydana gelir. Malign melanoma neden olabilir.
Röntgen ışınları direk DNA hasarı oluşturur.
Köpeklerde tüm vücut radyasyonunda retikülüm hücre sarkomu myeloid lösemi ve lenfoma görülür.
Toryum osteosarkom, uranyum akciğer karsinomuna neden olur
3) Isı:
Yüksek ısı – yara – kanser.
Pipo içenlerde alt dudak karsinomu
Tibet kangri karsinomu
Kimyasal sebepler
1) Polisiklik aromatik hidrokarbonlar:
Kömür katranından elde edilen güçlü karsinojenik maddelerdir.
Derdie papillom ve deri kanserleri, deri altında sarkomlar oluşturabilir
3-metilkolantren ve 7,12-dimetilbenzantrasen deneysel amaçlı kanser oluşturabilir.
3,4 benzipiren günlük hayatta en sık karşılaşılan kanserojenlerdir.
2) Aromatik Aminler
Anilin boya sanayisindeki işçilerde mesane kanseri oluşturur. Asıl karsinojenik madde 2-naftilamin’dir.
2-asetilaminofluoren (AAF) insektisit olarak kullanılır, hayvanlarda mesane karaciğer akciğer ve uterus kanserler oluşturabilir.
Aspergillus flavus’un ürettiği aflatoksin B1 rat kanatlı alabalık ve maymunlarda karaciğer karsinomu hindilerde hepatoma yol açar.
Eğrelti otunu bulan adam: prof mahir büyükpamukçu
Meslek hastalıkları beta-naftilamin – mesane kanseri
Benzen – lösemi
Vinil klorit – karaciğer hemangiosarkomu
Arsenik – deri akciğer karaciğer karsinomları
Çok Basamaklı Karsinogenez Modeli
Akut transforme edici retroviruslar dışında bütün tümör oluşturan sebeplerde bu mekanizmanın geçerli olduğu düşünülmektedir.
Buna karsinogenez üç basamakta gerçekleşir.
İnisiyasyon: hücrede başlangıç değişikliğini
Promosyon: değişiklikten sonra hücrenin çoğalmasını
Progresyon: malignite potansiyelinin basamak basamak artışını ifade eder.
İnisiyasyon:
Bir karsinojenin dokuda yol açtığı ve hücrelerde kalıtsal olarak kalıcı iz bırakan geri dönüşsüz mutasyondur. Bunların en önemli özelliği DNA hasarıdır.
Bazı karsinojenler direk bazılarıda ER’de çözülebilir transferazlar ile enzimatik dönüşüm sonucunda inisiyasyonu şekillendirir.
Tüm karsinojen kimyasallar eksik elektrona sahiptir bu yüzden DNA RNA gibi elektron yönünden zengin atomlarla birleşirler.
Tümör hücrelerindeki farklılaşma,onkojenlerin RNA’lara bağlanarak bozuk kalıplı mRNA kalıpları oluşturmalarından kaynaklanır.
Promosyon
Bir çok maddenin kanser oluşturma yeteneği hiç yada az kanser oluşturma yeteneğini olan birtakım maddelerce arttırılabilir.
Böyle maddelere promotör, bu olaya ise promosyon adı verilir.
DNA insiyatörleri geri dönüşlü olmayan bir mutasyona sebep olur. Bu promotörler kontrol mekanizmalarını bozarak, hücre çoğalmasını ve anormal transformasyonu sabitleştirir.
1) Tek başına insiyatör tümör oluşmayabilir.
2) İnisiyatör uygulamasından sonra tekrarlayan promotör uygulamaları tümör oluşumu ile sonuçlanır.
3) Tek başına promotör tümör geliştirmez.
4) Önce promotör sonra inisiyatör uygulaması tümör oluşturmaz
Progresyon
Progresyonu sağlayan ajanlar tümörün büyüme hızını, invazyon yeteneğini ve metastatik potansiyelini etkilerler.
İnisiyasyon genellikle hafif genom bozukluğuna, progresyon ağır genom hasarlarına neden olan irreversible değişikliği ifade eder.
Onkojenik Virüsler
Viruslar onkojenik etkilerini 4 şekilde gösterirler
1) Virusun taşıdığı bir onkogenin direkt etkisi
2) Konakçıdaki bir geni etkileyen viral bir faktör
3) Anti-onkogenleri güçsüz veya etkisiz kılan faktörler
4) Hücre üremesini etkilemeyen fakat tümörün büyümesi metastazı veya diğer davranışlarını etkileyen genler.
RNA Virusları
Retro viruslardır.
Konakçının yaşı virusun karekteri immun sistemin güçlü olması onkojeniteyi doğrudan etkiler
Koyunların pulmoner adenomatozisi-akciğerde bronşiyoalveoler karsinom
Retroviruslar reverse transkriptaz olarak bilinen bir enzim taşırlar.
Hücreye giren virus tek şeritli RNA’yı tek şeritli bir DNA gibi taklit eder. Sonra bu DNA’yı çift şeritli haline dönüştürür. Ve diğer hücre genleriyle birlikte çoğalır.
Onkojen retroviruslar
Akut transforming retroviruslar
Hızlı şekilde tümör olutşrurlar ve genellikle sarkomlara neden olurlar.
Viral replikasyonda etken kendi RNA’sının bir bölümünü kaybeder ve çoğalmak için başka bir virusa ihtiyaç duyar.
Kronik Transforming Retroviruslar
İnkübasyon süresi uzun kronik seyirli tümörlere sebep olurlar.
Horizontal bulaşırlar başka hastalıklara da neden olurlar.
Parazitler
Kronik irritasyon yaptıklarından tümör oluştururlar.
Gongylonema neoplasticum -sıçan midesinde papillom ve karsinom
Cysticercus fasciolaris- rat karaciğerinde sarkom
Eimeria stiedai- tavşan safra kanalında papiller adenoma
Cnemidocoptes mutans- tavuk bacak derisinde karsinom,
Spirocerca lupi- köpek özefagusunda fibrosarkom
Gastrofilus larvaları- at midesinde papillom ve karsinom
Clonorchis sinensis- kedi ve köpekte safra yolu kanserleri
Hormonlar
İnsan ve deney hayvanlarında hormonların tümöre neden olduğu bilinmektedir.
Uygun cisiyet hormonu tümör büyümesini arttırırken zıttı tedavi edicidir.
Köpek prostat karsinomları insandakinin aksine androjenlerle ilgili değildir.
Genel Cerrahi
Yara: travmatik nedenlere bağlı olarak yumuşak doku bütünlüğünün bozulmasıdır.
o keskin sivri cisimler
o küt travmalar
o ateşli silahlar
o Trafik kazaları
o Böcek yılan sokmaları
Yara tipleri
o Kesik yaraları
o Sivri cisim yaraları
o Yırtık yaraları
o Ateşli silah yaralanmaları
o Operasyon yaraları
o Yüzeysel yaralar
o Derin yaralar
o Perfore yaralar
Yaralarda klinik görünüm
o Lokal semptomlar
o Genel semptomlar
o Görevsel semptomlar
o Uzak semptomlar
Prognoz
o Yara büyüklüğü
o Aseptik / septik
o Yüzeysel derin yada perfore oluşuna
o Oluştuğu bölgeye ve nedenine göre değişir.
İyileşme dönemleri
o İnflamasyon / debridement
o Fibroplasi
o Epitelizasyon
o Kontraksiyon
o Skar olgunlaşması
İyileşme tipleri
o Birinci derece iyileşme: hızlı sikatrizasyon, yapışma, iyileşme
o İkinci derece iyileşme: granülasyon oluşumu, irinleşme, iyileşme
o Karışık iyileşme
o Kabuk altı iyileşme
o Anormal granülasyon ile iyileşme
İyileşmeyi etkileyen faktörler
o Ensizyon tipi, travmanın yaygınlığı
o Enfeksiyon varlığı
o Hemostasis
o Akıntı olup / olmaması
o Dikiş materyali ve dikiş tipi
o Yarada organik materyal olması
o Genel durum
o Beslenme durumu
o Kansızlık
o Kardiyovasküler sistem hastalıkları
o Ortamın ısısı
o Başka bir enfeksiyon varlığı
Ulkus
o Doku kaybı ile deri ve müköz membranları kapsayan lezyonlardır.
o Kendiliğinden iyileşmez, doku kayıplı yeni veya eski yaralardır.
Klinik görünüm
o Çoğunlukla kenarları zımba ile delinmiş gibidir.
o Farklı renk ve kıvamda irinleşme vardır.
o Yangı belirtileri olur.
o Kenarları az çok şişmiştir.
o Ulcus callosum: kenarlar bağdokumsu katı
o Ulcus atonicum: uzun süre aynı şekil ve durumda
o Ulcus phagadenicum:hızlı destruksiyon
o Ulcus sinosum: oluşan yıkımlanma kenarların altını oyarak ilerler
o Ulcus serpens: bir tarafta destruktif bozukluklar, diğer tarafta iyileşme var
o Ulcus fungosum: ulkusun boşluğu hızla gelişen bir granülasyon dokusu ile dolar ve bunlar mantar gibi deri yüzeyini aşar.
Ulkus tedavi
o Ana etkenin giderilmesiyle tedavi sağlanabilir.
o Bu amaçla anestezik pomatlar kullanılabilir.
o 1/3000 zolfan, 1/500 – 1/1000 likitin kompresi ve antibakteriyel pomatların kullanılması.
o Atonik ulkuslarda plasenta uygulaması denenebilir.
Fistül
o İçerisinden doğal yada patolojik bir akıntı gelen dar ve boru şeklindeki yaralara denir.
o Doğuştan olanları gelişme sırasındaki bir anomaliden ileri gelir.
o Sonradan oluşanlar patolojiktir. Tam yada Kör
o Akıntıların karakterine göre
İrinli: irinli bir yangı veya mortifiye dokular sonucu
Sekret: salya bezleri, salya kanalları, gözyaşı bezi, meme funikulus spermaticus yaralanmaları sonucu şekillenir.
Ekskret: barsak, rektum, idrar kesesi veya üretranın doğal yollar dışında dışarıyla ilişkisini sağlayan travmalar sonucu oluşur.
Klinik görünüm:
o İrinli fistül: evcil hayvanlarda çok görülür. Kör.
o Dış delik deri epitelizasyonu nedeniyle çok küçük ve kenarları az çok katılaşmıştır. Fistül kanalı dıştan içe doğru uzanır. Derinliği parmak stile oluklu sonda ve S şeklindeki sondalarla muayene edilir.
o Kanal sayısının arttığını veya farklı fistüllerin aynı kanala açılıp açılmadığını anlamak için fistül içine renkli sıvılar enjekte edilmeli
o Sekret ve ekskret fistülleri tam fistüllerdir ve açıldıkları organların içeriklerini dışarıya boşaltırlar.
Tedavi
o Öncelikle fistül içeriğinin boşaltılıp dezenfekte edilmesi ve asıl etkenin ortadan kaldırılması gerekir.
o Eskimiş fistüllerde epitel tabakasıyla örtülmüşse koterize edilerek veya irkiltici maddelerin enjeksiyonu ile yıkımlanmalıdır.
o Semptomatik fistüllerde neden olan yabancı cisim veya nekrotik odağın çıkarılması zorunlu olur.
Apse
o Yangının enfekte olmasıyla oluşur. İrinin herhangi bir yerde birikerek şişkin bir kitle oluşturmasıdır.
Nedenleri
o Lokal nedenler: travmalar, deri, doku enfekte yaraları
o Sistemik nedenler: kan ve lenf dolaşımındaki bakteri ve parazitler
o Mikrobiyal nedenler:
o Paraziter nedenler
o Yabancı maddeler
Akut apse
Olgunlaşmamış bir apsede dalgalı irin kitlesi ve bunu saran kapsül olmak üzere iki kısım vardır. Olgun apseler bazen dış ortama açılarak fistülleşirler.
Kronik apse
Klinik Görünüm
o Pigmentsiz yerlerde kızarıklık
o Sıcaklık artışı
o İçerisinde irin bulunan ağrılı bir şişkinlik
o Fonksiyon kaybı
o Deride gerilme
o Kıllarda dikleşme
o İştahsızlık
o Halsizlik
o Beden ısısında artış
o Kilo kaybı
Ayırıcı tanı
o Kist: yavaş gelişir, her yeri aynı şekilde fluktuasyon gösterir.
o Hematom: travmatiktir, aniden şekillenir, krepitasyon, sıcaklık ve ağrı yoktur, deri elastik değil
o Fıtık: yangı belirtileri yok, reddedilme özelliği var.
Tedavi
o Olgunlaşmamış apseler için; sıcak su, antiseptik banyo ve kompresler ve olgunlaştırcı pomatlar kullanılır.
o Olgunlaşmış apselerde;
o derinin kılları kesilirek dezenfekte edilir,
o en alt kısmından açılarak drenaj yapılır.
o Ölü dokular kürete edilerek çıkarılır.
o Ilık su ve antiseptik ile yıkanır.
o Geniş spektrumlu antibiyotik ve ağrı kesiciler verilir.
Kronik apse:
o Akut apseye neden olan etkenler tamamen ortadan kalkmadıysa kronik apse ortaya çıkar.
o Subakut kronik yangıların etkisiyle yavaş yavaş gelişirler ve yangı belirtileri daha hafif görülür.
Nedenler
o Sıcak apseye ek olarak
o Tekrar eden irkilti ve travmalar
o Basınçlar
o İyileşmeyen yaralar
o Nüks eden piyojen enfeksiyonlar
o Paraziter irritasyonlar
o Enfekte yabancı cisimler cerrahi pratiğinde kronik apse oluşumunun en sık nedenidir.
Klinik görünüm
o Katı soğuk apse
irin miktarı az çeper kalın
Kıvamları sert
İrkilti etkisiyle sıcak apseye dönüşebilir.
o Yumuşak soğuk apse
İrin çok çeper ince
Yumuşak
Kistlerin irinleşmesinden oluşurlar
Fluktuasyon
Hafif derecede ağrı ve sıcaklık
Alt tarafında öden vardır.
Ayırıcı Tanı
o Katı olan apseler tümörle
o Yumuşak olan apseler kistlerle karışabilir
o Deneysel punksiyonla tanı konur
Tedavi
o Katı apselerde cerrahi aperasyon
o Yumuşak apselerde, sıcak apselerde olduğu gibi açılır
o Postoperatif genişspektrumlu antibiyotik kullanılır.
Gangren:
o Dokuların lokal olarak ölümüdür. Yavaş gelişimine nekrobiyoz denir
o Yumuşak doku ölümüne mortifikasyon, katı dokuların ölümüne nekroz denir.
o Yumuşak dokularda ölen doku artıkları eskar, sert dokulardaki ölen doku artıkları sekester olarak adlandırılır.
Türleri
o Kuru gangren (gangrene sicca)
o Yaş gangren(ganren humida)
Klinik görünüm ve seyri
o Dokuların ölüm dönemi
Kuru gangrende: yumuşak dokularda ölü kısımlar kurur ve sertleşir. Venöz hiperemiden dolayı mavimsi kırmızımsı bir renk görülür. Üzerine vur tahta sesi gelir. Kemik nekrozlarında ise metalik bir ses gelir.
Yaş gangrende: dokular morarır, hacimleri artar. Kıllar kolayca yolunabilir
o Eskar ve sekesterin ayrılması ve atılması
Ölmüş doku kısımları yabancı cisim etkisi yapar ve canlı dokular tarafından ayrılıp atılır. Sağlam ve ölü doku arasında irinleşme ve yüzyden derine doğru ilerleyen bir oluk şekillenir. Devamında eskar veya sekester sağlam dokulardan ayrılır. Doku kayıplı yara oluşur.
Sikatrizasyon dönemi
Atılan dokunun yerine granülasyon dokusu oluşmaya başlar. Yüzlek olan deri nekrozlarında epitel katı eskarın altında gelişir ve kabuk altı iyileşme olur.
Eskar atıldığı zaman yaranın üzeri ince bir epitel katıyla örtülmüş bulunur.
Tanı
o Kemik nekrozuyla osteomyelitis purulenta birbirine karışır. Kemik nekrozunda soda kemik içine girmez sert bir tabanda durur.
o Osteomyelitis purulentada sonda kemiğe kolayca girer ve çıtırtı duyulur.
Tedavi için etkenin ortadan kaldırılması ve atılmayan nekrotik dokunun operasyonla alınması gerekir.
Yanık türleri
Yüzeysel yanıklar
Sadece derinin en dış katmanı etkilenir.(I. Derece yanık)
Parsiyel kalınlıktaki yanıklar
Epidermis ve dermisin süperfisyel katmanını kapsar(II.derece yanık)
Tam kat yanıklar
Epidermis dermis ve subkutan dokuları kapsar (III. Derece yanık)
o acil yanıklar
hasta bakımı 3 aşamaya ayrılır.
Hastanın varışından 36 saate kadar:
İlk muayeneye genel fiziki durum, sistemik bozukluk, vücut ve yüzeyin etkilenme miktarı, buna ek olarak bulunan lokal hasar değerlendirilir
CO ve CO2 zehirlenmesine karşı youğun bakımda %100 O2 verilmeli
Ağrıyı azaltmak için yanık alana direk soğuk uygulanmalı, ıslak havlu ve soğuk su kullanılabilir.
Köpekte oksimorfin tek başına veya asetilpromazin ile kombine olarak, kedi de diazepam ve ketamin uygulanabilir.
Yanık dokudaki hücre yıkımlanmasına bağlı hiperkalemi görülür.
Yanık bölgesindeki kıllar traş edildikten sonra, povidon iyodür ile yıkanır, florokinolonlar kullanılır.
36 saat 5 gün arası bakım
Bu dönemde, pulmoner problemler, hemodinamik stabilite, yanık yaralarının uygun bakımı, ağrı ve anksiyetenin kontrolü gibi problemler olur.
Bu dönemde çok fazla sodyum kaybı olmadığından %5 glukoz ve az miktarda sodyum içeren sıvılar endikedir.
Yanıklar immunitenin bozulmasına neden olduğundan yara bakımında önemli komplikasyonlar olabilir.
1 haftadan sonraki bakım
İyileşmenin sağlanabilmesi için yeterli besin desteğinin sağlanması gerekir.
Pulmoner enfeksiyonlar ve respiratorik akut distres sendromu bu dönemde mortalitenin en önemli nedeni
Hastanın dolaşmasına izin verilir. Yarası açılıp temizlenir, temiz çevre ve rahat uyku sağlanır.
Donma
o Dokular üzerine şiddetli ve sürekli soğuğun etkimesiyle oluşur.
o Çoğunlukla lokal olarak şekillenir. Ekstremitelerden başlar.
o Şiddetli ve batıcı ağrı, bölgede kansızlık, sıcaklığın düşmesi, hissizlik başlıca bulgulardır.
o Donma sonucunda ölen dokuda kuru gangren veya mumifikasyon olur ve soyulur.
o Kan dolaşımını sağlamak için 20 dk ılık su ile ısıtılır.
o Analjezik uygulanabilir.
o Nekrotik ve canlı dokuların ayrımı devam edene kadar bu tedaviye devam edilebilir.
Fıtık
Karın Fıtığı
o Travmatik veya mekanik etkiler sonucu karın bölgesinde sonradan oluşan başka bir delikten karın iç organlarının bir veya birkaçının dışarı çıkarak deri altına yerleşmesi.
I. Dönem
24-48 saat
Karın çeperinde hacmi değişik az ağrılı veya ağrısız fluktasyon gösteren bir şişlik oluşur.
II. Dönem
5-6 gün
Hemoraji ve serum birikmesi sonucu şişlik
Çevre dokularda ödem şekillenir.
III. Dönem
Şişlik merkezi dalgalı periferi serttir
Alt taraftaki ödemden dolayı apse ile karıştırılır.
IV. Dönem
2-3 hafta sonra
Yangı yok, fıtıklaşan organ reddedilebilir. Fıtık deliği palpe edilebilir.
*Bütün dönemlerde kompressibilite ve reponibilite vardır.
II. Ve III. Dönemlerde hematom ve apse ile karıştırılabilir.
Prognoz:
o Fazla hacimli fıtıklarda prognoz kötü, bunun dışında erken teşhis tedavi getirir.
o Tedavi:
o Operasyonla düzeltilir.
Göbek Fıtığı
o Karın boşluğu organlarının göbek deliğinden deri altına toplanması, fıtıklaşan organ ince bağırsak veya omentum olabilir.
o Göbek kisti ile karıştırılabilir. Kist göbek kordonunda meydana gelir.
o Deneysel punksiyonla kesin teşhis konabilir.
Prognoz
o Hayvanın yaşına ve fıtık deliğinin küçüklüğüne bağlıdır.
Tedavi
-Kansız yöntem
Bandaj: fıtığı içeri kaktır üzerine yastık vb. Birşey koyarak fıtığı karın boşluğuna geri itecek basınç sağlanır ve sarılır.
Bu yöntem gelişimini tamamlamış hayvanlar ve reddedilmeyen fıtıklarda kullanılamaz.
İrkiltisel ve vezikan pomatların kullanımı
Kaso uygulaması
Bağlama ve dikme
-Kanlı yöntem
Kasık fıtığı
o Bağırsak, omentum, idrar kesesi, uterus gibi karın organlarının (özellikle ince bağırsakların) canalis inguinalis içerisinde bulunan vagina peritonealise girmesiyle oluşur.
o Fıtıklaşan organlar kasık kanalında kalırsa hakiki fıtık, vagina peritonealisin dip kısmına uzanıp scrotum hacmini arttırarak aşağıya doğru sarkıtırsa hernia scrotalis adını alır.
o En çok atlarda, erkek domuz ve köpeklerde ender olarakta iğdiş ve erkek sığırlarda görülür. Rudimenter inguinal kanal oluşmuş bulunan dişi köpeklerde görülebilir.
Arthritis
Eklemi oluşturan anatomik yapıların yangısıdır.
o Travmatik (seröz)
o İnfeksiyöz (bakteriyel)
o Gelişim (yaşlılık) ile ilgili dejeneratif arthritis(oseto arthritis, dejeneratif eklem hastalığı DJD)
Klinik bulgular
Genel de tüm arthritis tiplerinde aynıdır
o Topallık
o Eklemde şişkinlik
o Eklemde sıcaklık artışı
o Pasif hareketlerde ağru
o Eklem hafif fleksiyon pozisyonda tutulur
o Ekleme yaptırılan hiperfleksiyon girişiminde şiddetli ağrı ve hastanın reaksiyonu belirgindir.
o İnfeksiyoz arthritis olgularında, peri artiküler ödematöz şişkinlik, bazı vakalarda purulent içeriğin aktığı fistül.
Tedavi:
o Kısa sürede eklemi normale döndürmek, baskı altındaki eklem kıkırdağının DJD’ye dönüşmemesi için yangısal olayları zamanında tedavi etmek amacıyla yapılır.
o İstirahat ve hareketsizlik
o Fizyoterapi
o DMSO (dimetil sulfo oksit)
o Eklem lavajı
o İntraartiküler kortikosteroidler
o Non-steroid antiinlamatuvar lar ve kondroprotektanların uygulanması.
Hipertrofi: bir doku veya organın hacminde tümöre bağlı olmayan artıştır.
Hiperplazi: bir doku veya organın hücre sayısında ki artıştır. Bununla birlikte organın hacminde büyüme olabilir.
Kemik hiperplazileri: periostun kronik ossifiye yangısında görülür.
Atrofi: Dokuların, organların veya bütün vücudun hücrelerin, sellüler proliferasyonun bozulması, sellüler hacmin azalması, basınç, iskemi, malnutrisyon, fonksiyon azalması veya hormonal değişikliklerle ölümü ve reabsorbsiyonu ile yıkımlanmasıdır.
Lokalize kas atrofisi: paralizislerde veya uzun süre bandajda kalan kas bölümlerinde görülür.
Nörolojik kas atrofisi: çoğunlukla atlarda n. Supraskapularisin paralizisine bağlı oalrak görülür.
Kas kalsifikasyonu: kalsiyum tuzlarının dejenere kas dokusunda birikmesi sonucu ortaya çıkar.
Kaslarda ossifkasyon: kas konnektif dokusunda kemik oluşumudur. Uzun kemik kırıklarında periostun yer değiştirmesi ile metaplazi sonucu görülür.
Dilatasyon: içi boş organların veya kanal sistemlerinin her yönlü düzenli genişlemesine denir.
Diverticulum: içi boş organların veya kanal sistemlerinin tek yönlü genişlemesine denir.
Stenoz: boru şeklindeki organlarla kanalların daralmaları olayına denir.
o Obturasyon stenozu (tıkanmaya bağlı)
o Basınç stenozu (organ çevresinde anormal kitle)
o Sikatrisyel stenoz veya striktür (post operatif gelişir)
o Spastik stenoz (fonksiyonel bozukluğa bağlı oluşur)
o Etkenin ortadan kaldırılması tedavide kullanılan en bilindik yöntem.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)