A. OVARYUMLARIN MUAYENESİ
A1. Ovaryumların anatomisi ile ilgili bilgiler ve
ölçüler
Dişi genital sistemin temelini oluşturan ovaryumlar endokrin ve
ekzokrin faaliyet gösteren, karın boşluğunda böbreklerin gerisinde, karın boşluğu
ile pelvis boşluğu sınırında bel bölgesinde peritondan gelen bağlarla asılı
olan bir çift organdır. Büyüklükleri seksüel siklusun evrelerine göre değişiklikler
göstermektedir. Üzerlerinde periyodik corpus luteum bulunmayan ineklerdeki
ovaryum ölçüleri genellikle aşağıdaki gibidir.
Bir
kutuptan diğer kutba uzunluğu: 3,5-4,0 cm
Bir
yüzden diğer yüze genişliği : 1,5-2,0 cm
Bağlantı
kenarından serbest yüze yüksekliği: 2,0-2,5 cm
Aynı hayvanda ovaryumların büyüklükleri farklıdır. Yaşın büyümesiyle
de bu büyüklük değişir. nek
ovaryumları düvelere oranla daha büyüktür. Birçok kez östrus göstermiş olmalarından
dolayı, üzerlerinde
çok sayıda gerilemiş corpus luteum bulunması nedeniyle yaşlı hayvanların
ovaryumları gençlere
oranla daha büyüktür. Ovaryum üzerinde tam olarak gelişmiş corpus luteum
bulunması fizyolojik
olarak büyümesine neden olur. Ovaryumdaki kistler, tümörler gibi patolojik oluşumlarda büyümesine neden olurlar.
A2. Şekli
Üzerlerinde corpus luteum ve graaf follikülü bulunmayan ovaryumlar
badem şeklindedirler. İyi gelişmiş
bir corpus luteum ovaryumların biçimlerini önemli ölçüde etkiler. Bu biçim
bozuklukları rektal palpasyonla
muayenede hemen farkedilebilir.
A3. Kıvamı
Ovaryum üzerinde bulunan fonksiyonel corpus luteumlar ve folliküller dışında
ovaryumun
stroması
katı ve nodüler bir yapıdadır. Bunun nedeni ovaryumun bağ dokusu içerisinde
yaygın olarak yer
alan corpus albicanslardır.
A4- Konumu
Uterusun karın boşluğuna doğru fazla sarkmadığı durumlarda ovaryumlar
orta çizginin bir el genişliği
(10-12 cm) lateralinde, pelvis kemerinin 1-2 parmak genişliği anterior' unda
veya pelvis kemeri ile aynı düzeyde veya pelvis kemerinin biraz aşağısında yer
alır. Ligamentum lata uterilerin anterior kenarlarını yakalanması ile kolayca
belirlenebilir.
Diğer bir yöntemde de ovaryumlar, pubis ve ilium'un oluşturduğu
kemerin bulunmasından
sonra,
buranın hafifçe orta kısmın anteriorunda ve ventralinde araştırılabilirler.
Uterus'un ağırlığı
nedeniyle
karın boşluğuna sarktığı durumlarda, ovaryumlar anterior mediale veya esas
olarak ventrale yer değiştirirler.
Uterus'un tamamen karın boşluğuna sarktığı durumlarda ovaryumları muayene etmek olanaksızdır.
A5. Ovaryum üzerinde palpe edilebilen yapılar
Seksüel siklusun evrelerine, gebelik durumuna bağlı olarak, ovaryumlar
üzerinde corpus
luteumlar,
folliküller, kistler, gebelik corpus luteumları palpe edilebilirler. Palpe
edilen yapıların fizyolojik veya patolojik oldukları rektal muayene ile kolayca
tanımlanabilir.
A5.1. Folliküllerin palpe edilen özellikleri
Rektal muayenede follikül, ovaryum üzerinde dış çeperinin yuvarlak ve
düzgün olması ile
karakterizedir.
Follikül çapları östrus siklusunun evrelerine göre değişiklik göstermekle
birlikte, siklusun ortasında
çapı ortalama 1cm, gelişmesinin en ileri evresinde ise 2,0-2,5 cm' e ulaşır.
Follikül çapı, follikülün
ovaryum dokusu içerisine gömülmesine bağlıdır. Eğer follikülün geliştiği
ovaryumda bir önceki siklusun corpus luteumu bulunuyorsa, follikül daha'da
büyük hissedilir. Follikülün dış bükey olan çeperinin altında fluktuasyon algılanır.
Follikülün içindeki folliküler sıvının oluşturduğu gerilme ovulasyonun
6-12 saat öncesine kadar devam eder. Bu dönemde follikülün en fazla çıkıntı
yaptığı tepe kısmı
daha yumuşak olarak palpe edilebilir. Folliküllerin daha iyi tanınabilmesi için
özellikle östrus döneminde
olan hayvanlarda alışma muayeneleri yapılmalı ve folliküllerin palpe edilebilen
özelliklerine ilişkin
kesin bilgiler edinilmelidir.
A5.2. Corpus luteum'un palpe edilebilen
özellikleri
Corpus luteumun şekillenmesi ve gelişmesi ovulasyonla birlikte başlar.
Ovulasyondan sonra 12-24 saat sonra ovulasyon yeri ovaryum üzerinde çapı 1 cm'i
geçmeyen yumuşak, sınırları belli bir yapı olarak hissedilir. Follikülün yırtılma
yeri, hafifçe kabarık, kenarları kıvrımlı krater yapısındadır.
Ovulasyonu izleyen 5-7 gün içinde artan luteal hücreler nedeniyle bu
çukurluk dolar ve corpus luteum
süratle gelişir. Ovulasyon sonrasındaki 2-3. günde ovulasyon çukurluğu
içerisinde kan bulunur ve bu
yapı “ corpus hemorrajicum” adını alır.
Gelişen
ve büyüyen corpus luteum'un palpe edilebilen özellikleri ise şu şekilde sıralanabilir:
a) Ovaryumun büyümesi
Tam olarak gelişmiş corpus luteum ortalama 2,5 - 3,0 cm çapında olup
ovaryumların
büyüklüğünü
iki kat arttırır. Buna karşın gelişmekte olan veya gerileyen corpus luteumlar
ovaryumların daha az
büyümesine neden olursada, diğer özellikleri ile kolayca farkedilebilirler.
b) Ovaryumun şeklinin değişmesi
Gelişmesini tamamlamış corpus luteumun bulunduğu ovaryumdaki şekil değişikliği
belirgindir ve ovaryum bulunur bulunmaz fark edilir. Ancak corpus luteumun
ovaryum dokusu içerisine iyice gömüldüğü olgularda bu şekil değişikliğini
saptamak çok zordur.
c) Taç biçiminde corpus luteum
Corpus luteumun en gelişmiş dönemi olup, luteal dokunun büyük oranda
büyümesi, gelişmesi ve genişlemesi
nedeniyle corpus luteumun ovaryum dokusu üzerine doğru taç şeklinde çıkıntı yapmasıdır.
Bu çıkıntıyı hemen hemen bütün ineklerde ovaryum üzerinde seksüel siklusun
9-10. günlerinde
ssaptamak mümkündür.
d) Corpus luteumun yüzeyi ve kıvamı
Corpus luteumun kıvamı ve yüzeyi bir örnek olup, homojendir. Corpus
luteumun bu özelliği ovaryumlardan
kolayca ayırt edilmesine neden olur. Ovaryumların yüzeyi, gelişmekte olan
folliküler ve eski
corpus luteumlar nedeniyle pürüzlü ve nodüler bir yapıdadır. Kıvamı ise corpus
luteumdan daha katıdır.
Bununla beraber seksüel siklusun evrelerine göre corpus luteumların kıvrımlarında
da değişiklikler
görülür. Gelişme dönemindeki corpus luteumlar daha yumuşaktır. Bu kıvam
gerileme dönemi
başlayıncaya kadar sabit kalır, gerileme dönemi ilerledikçe kıvam sertleşir ve
öylece kalır.
e) Sınır çizgisi
Corpus luteumla ovaryum dokusu arasında gayet belirgin bir sınır vardır
ve bu sınır rektal
palpasyonla
kolayca belirlenebilir. Corpus luteumlar ovaryum üzerinden çıkartılırsa ovaryum
üzerinde geniş
bir çukurluk kalır. Corpus luteumdaki palpe edilebilen bu değişiklikler Fig. 1'
de gösterilmiştir.
A5.3. Ovaryumların palpe edilebilen
anormaliteleri
Ovaryumların anormaliteleri rektal muayenede önemli bulgulardır. Bu
bulgular eğer sağaltılma olanağı
yoksa tam ve kalıcı steriliteye neden olurlar. Ovaryumlarda rektal muayene ile
saptanabilen anormaliteler
aşağıda belirtilmiştir.
a) Ovaryum hipoplazisi
Bütün ırklarda tek ve iki taraflı olmak üzere görülen bu olgu,
ovaryumların çok küçük ve iğ
benzeri
tarzda olmasıyla karakterizedir. Rektal palpasyonda ovaryumların 2cmx5cmx0,5cm
den daha küçük
olduğu zaman bu olgudan şüphe edilmelidir. Bu anormalitede ovaryumlar üzerinde
folliküller veya
corpus luteumlar gibi fonksiyonel yapılar bulunmaz.
b) Az gelişmiş ovaryumlar
Bu anormalite çoğunlukla iki ovaryumda da bulunur ve daha çok kötü bakım
ve beslenme koşullarındaki
düvelerde görülür. Her mevsimde görülürsede daha çok ahırda besleme döneminde daha
fazla ortaya çıkar. Ovaryumlar küçük, yumuşak veya fibrotik kıvamlı
olabilirler. Hayvanların beslenme
koşullarının düzeltilmesi sonucu, ovaryumlarda çoğunlukla düzelmeler görülür.
c) Ovaryum kistleri
Ovaryumların üzerinde folliküler ve luteal olmak üzere iki tip kist
palpe edilebilir. Folliküler kistler, bir ovaryumda veya her iki ovaryumda şekillenen
birden fazla sayıda olan, ince duvarlı ortalama 2,5-7,0cm çapında fluktuan yapılardır.İlk
doğumunu yapan düvelerde nadir olmakla birlikte, 5.laktasyonda olan ineklerde
daha sık rastlanır. Luteal kistler ise folliküler kistlere oranla daha kalın
duvarlı olup, genellikle tek bir ovaryumda ve tek bir sayıda palpe edilirler.
Günümüzde daha çok yukarıda sözü edilen ayrım yapılmadan “Ovaryum
Kisti” tanımı
yapılmaktadır.
2,5 cm çapından daha büyük ve 10 gün sonra kontrol edildiği zaman aynı
büyüklükte veya
daha da büyümüş bir halde ovaryum üzerinde saptanan fluktuan yapılar ovaryum
kisti olarak tanımlanmaktadır.
Yukarıda sözü edilen ayrım progesteron testi (P4) aracılığı ile daha güvenilir
bir şekilde
yapılmaktadır (P4 düşük= Folliküler kist, P4 yüksek=Luteal kist).
Ovaryumlar üzerinde bulunan kistik korpus luteum ise, ovulasyona uğrayan
follikülün bir örnek yapı
göstermemesi ve korpus luteumun içerisinde sıvı dolu bir boşluğun oluşması ile
karakterizedir.
Ovaryum üzerindeki corpus luteumlar kalın duvarlı ve büyük olmadıkça
rektal palpasyonla teşhis edilmeleri oldukça güçtür ve kistik corpus luteumlar
östrus sikluslarında değişikliklere neden olmazlar.
d) Ovaryum tümörleri
Ovaryumlarda bazı kez tümörlere rastlanabilir. Granuloza hücre tümörü
ineklerde hemen hemen her yaşta rastlanan tumör tipidir ve nodüler, sert kıvamda
hissedilir. Theca hücre tümörlerine ise ineklerde daha az rastlanır . Bu
tümörler oldukça yumuşak ve çabuk büyüme eğilimindedirler.
A5.4. Görev yapamayan ovaryumların tanısı
Ovaryumlarda saptanabilen anormalitelerin yanında rektal muayene ile
saptanabilen ovaryumların fonksiyon yapmamaları ile karakterize iki olguda
eklenebilir.
a) Ovulasyonun gecikmesi ve anovulasyon
İneklerde seksüel siklusların belirtilerinin ortaya çıkmasına neden
olacak kadar gelişmiş bir follikülün
ovulasyon yapmayışı ile karakterize bir olgudur. Tanının doğru olması için
ovaryumların en az iki kez muayenesi ile yapılabilir. İlk muayene östrus sırasında
follikülün bulunduğu yeri belirlemek, ikinciside
48-72 saat sonra bu follikülde ovulasyon olup olmadığına bakmak amacıyla yapılır.
Östrus belirtilerinin
görülmesinden 48-72 saat sonra follikül saptanırsa ovulasyonun geciktiği anlaşılır.
b) Kalıcı korpus luteum
Bu bozukluk çoğunlukla ineklerde östrusların görülmemesi ile birlikte
ortaya çıkar. Kalıcı korpus luteum tanısından emin olmak için gebe olmayan
hayvanların iki hafta ara ile muayeneleri gerekmektedir.
Eğer ovaryum üzerinde palpe edilen yapı, kalıcı korpus luteumsa tekrarlanan muayenelerde
aynı durumda kalan büyüklük hissedilir.
A-6- Ovaryum üzerindeki yapıların belirlenmesinde
kayıt sistemleri
Rektal yolla ovaryumların tekrarlanan muayeneleri, ovaryum üzerindeki
yapıların araştırılması veya bu
yapıların aynı durumda kalıp kalmadıklarının ortaya konması amacıyla yapılmaktadır. Tekrarlanan
muayenelerde ovaryum üzerindeki yapıların kayıt edilmesi, muayene sonuçlarının değerlendirilmesi
açısından önemlidir.
B-OVİDUKTLARIN VE BURSA OVARİKANIN MUAYENESİ
Ovidukt, ovulasyonla atılan oosisti içine alan fertilizasyon için
uygun ortamı oluşturan, zigotun
iletilmesini
ve bu sırada beslenmesini sağlayan muskuler yapılı tüp biçiminde bir organdır.
Salpinks,
Follopi
kanalı, Tuba uterina olarakta adlandırılan bu organın görevsel önemi yüzünden
rektal muayene
yoluyla
kontrolü oldukça önem taşır.
B.1. Anatomik bilgi ve konumu
Oviduktlar ovaryumla, kornu uteriler arasında yer alır. Ligamentum
latum uterilerin üzerinde
zikzaklı
kıvrımlarla seyreden oviduktların uzunlukları ve çapı hayvandan hayvana değişiklik
göstermekle birlikte, ineklerde 20-28 cm kadar uzunluktadır. Cornu uteri ile
birleştiği yerde çapı 2 mm kadardır.
Ovidukt ayrı bir ligament yaprağı yani mezosalpinx ile asılıdır ve
mezoovaryumun ventralinde yer alır.
Oviduktun
kıvamı infundibulum dışında çok katı ve kordon gibidir. Anterior kısmı dışında
mesosalpinx'in bütün kenarları mezovaryum ile birleşir ve ikisi birlikte bursa
ovarikayı oluştururlar. Bursa ovarika bir cep tarzında olup bu cep ortalama 4-5
cm derinliğinde ve 8-10 cm genişliktedir.
Bursa ovarika mezovaryumun ovaryum bağlanma bölgesinin medial veya
lateralinde palpe
edilebilir.
Bursa ovarikanın yeri belirlendikten sonra, elin bütün parmakları birleştirilerek
mezoovaryumun
altına bursa ovarikanın içine doğru ilerletilir. Daha sonra parmaklar hafifçe
açıldığında, bursa rahatlıkla farkedilebilir. Ovidukt kıvrımlı yapısı ile
kolayca tanınır ve baş, işaret parmakları ile infundibulum ve cornu uteri tarafına
doğru takip edilerek muayene yapılabilir.
B2. Oviductun palpe edilebilen anormaliteleri
Klinik açıdan tanımlanabilen anormaliteler oviduktun mezosalpings'i ve
diğer çevre dokularınıda içine alır. Normal olarak bursa ovarikada yapışmalar
yoktur. Oviductta meydana gelen yapışmalar, tıkanmalar normal olan fonksiyonları
engeller.
a) Hydrosalpings
Oviduktun tamamının veya bir kısmının genişleyip, büyümesi ile
karakterize bir olgudur. Sıvı
eğer
oviduktta lokal bölgeleri kapsıyor ise kistlere benzer, bazende bütün oviduktu
kapladığı
durumlarda
ovidukt içi sıvı ile dolu fluktuan bir tüp halini alır. Rektal muayenede
oviduktların saptanması ile hastalık ayırd edilebilirsede, olgunun
serosalpings, pyosalpings veya hemosalpingsmi olduğunu klinik olarak saptamak
mümkün değildir.
B3. Bursa ovarika ve Mezosalpingsteki
anormaliteler
Klinik muayene yöntemleriyle parasalpings, perisalpings ve bursitis arasındaki
farkı saptamak
mümkün
değildir. Ancak yapışmaların belirgin hale geçmesi ile değişiklikler
saptanabilir. Ovidukt,
ovaryum,
fimbria ve bursa ovarica arasında, infindibulumun saçaklı kenarında özellikle
ovulasyondan
sonra
hafif yapışmalar görülebilir. Bunlar ovidukt'un fonksiyon yapmasını
engellemezler ancak büyük
yapışmalar
oviduktta görevsel bozukluklar ortaya çıkarırlar. Oviduktun çeşitli derecelerde
tıkanmalarıda fonksiyon yapmasını engeller. Ancak bu tıkanıklıkların rektal
muayene ile saptanması olanaksızdır.
C- UTERUSUN MUAYENESİ
Anatomik Bilgi:
Döl yatağı, buzağılık, kuzuluk veya rahim gibi adlarla anılan uterus,
embryo ve fötusun yerleştiği korunduğu ve gelişmesini tamamlamış yavrunun doğum
sırasında, kontraksiyonları yardımıyla dışarı çıkmasını sağlayan bir organdır.
İneklerde uterus bicornis supseptum şeklinde olan uterusun ana
kitlesini kornu uteriler oluşturur. Kornu uteriler uzundur ve birbirlerinden
ayrı olarak seyr ederler. Kornu uteriler ventrale doğru birbirlerinin üzerine kıvrılmışlardır.
Kornu uterilerin iç bükey kenarına uterusu lumbo sacral bölgeye asan lig.latum uteriler,
yapışır. Her iki kornu uteri, korpus uteri ile birleşme noktasında
(bifurkasyon) bir araya gelirler.
Bifurkasyon noktasının kranialinde 2 ligament yaprağı yer alır. Bu her
iki kornuyu birleştiren ligamentler “inter cornual ligament” adını alırlar.
Kornu uteriler muayene edilirken bu ligamentlerin bulunmadığı bölgelerden
muayene edilirler. Bu iki ligament uterusun rektal yolla muayenesinde önemli
rol oynarlar.
Gelişmesini tamamlamış bir inekte inter cornual ligamentlerin anterior
kenarında kornuların çapı ortalama 2-3 cm kadardır. Kornu uterilerin ovaryumlar
tarafına gidildikçe bu çap gittikçe küçülür. Kornu uterilerin uzunluğu 25-40 cm
kadardır. Fakat klinik muayenede kornu uterilerin çapı, uzunluklarından daha
fazla önem taşır. İki cornu uterie (cornua uteri), kaudalde corpus uteri ile
birleşir ve corpus uteri daha geride cerviks uteri ile tamamlanır. Cornu
uterilere oranla daha kısa olan corpus uteri 2-5 cm uzunluğundadır. Serviks
uterie ise genç hayvanlarda 6-7 cm, yaşlılarda ise 10-15 cm uzunluğundadır.
Uterusun iç katları daha çok endometrium olarak tanımlanan Tunika
mukoza, daha sonra Tunica muskularis (Myometrium) ve Tunika serozadır
(Perimetrium).
Rektal palpasyonda serviks uterinin çeperi corpus uteriye göre daha
kalın vede sert olarak
hissedilir.
Servikste dört adet iç içe geçmiş kıvrımlar bulunmaktadır. Rektal yolla
uteruslar muayene
edilirken
yapılacak ilk işlem uterusu pelvise doğru çekmektir. Pelvis boşluğu içerisinde
yapılacak
muayenelerde
daha iyi sonuçlar alınmakta ve daha iyi bir tanı konulabilmektedir.
UTERUS'UN PELVİSE ÇEKİLMESİ
Cervix uterinin serbestçe hareket edebildiği ve fazlaca ağır olmadığı
durumlarda , uterus pelvis
boşluğuna
alınarak muayene edilmelidir. Uterusun pelvis boşluğuna alınması iki yöntemle
olmaktadır.
a) Dolaylı yöntemle uterus'un pelvise çekilmesi
Rektal muayenede cervix'in konumu belirlendikten sonra, eğer serbestçe
hareket edilebiliyorsa olabildiğince geriye alınır. Burada amaç geri çekilen
cervix'i yukarıya doğru alarak uterusu pelvis boşluğuna ve yakına getirmektir.
Uterusu bu durumda sabit tutabilmek için, baş parmak ve korpus uterinin altından
geçirilir ve böylece tutulur. İkinci bir hareketle ligamentum lata uterinin
anterior kenarı tutulur. Bu işlem baş parmak korpus uterinin altında
tutulurken, el dışarıya doğru yönlendirilir.
Parmaklar aşağıya doğru çekilerek ligament alt kısmından yakalanır.
Böylece ligamentum lata uteri cornu uterinin, ovaryum ucu ile ovaryum arasındaki
açıda tutulabilir. Bu yöntemin önemli bir
dezavantajı,
ligamentum lata uterinin tanınmasındaki güçlüktür. Elde tutulan yapının
ligament olup
olmadığı,
parmakların ligamentin ön kenerı boyunca kaydırılıp kontrol edilmesiyle,
kolayca anlaşılır.
Ligamentum lata uteri kavrandıktan sonra, yukarı doğru kaydırılıp
geriye doğru çekilir. Daha
sonra kıvrılmış
durumdaki parmaklar mediale doğru yönlendirilir ve böylece cornu uteri avuç
içerisine
alınabilir.
Bu yöntemle gebe olmayan hayvanların, cornu uterileri muayene edileceği gibi,
70. güne
kadar
gebeliklerdede cornu uteriye uygulanabilir. Kornu uteri toparlanarak avuç içine
alınıp, daha geriye çekilir ve parmaklar mediale doğru yönlendirilir. Bu şekilde
ventral inter cornual ligamentte sıkıca yakalanmış olur. Her iki kornu uteriye
uygulandığında ve uterusun tamamı pelvis boşluğunun
posteriorunda
yer aldığında, çekme işlemi tamamlanmış olur.
b) Doğrudan yöntem ile Uterusun pelvise çekilmesi
Bu yöntemde ilk aşamada cervix saptanıp, yakalandıktan sonra olabildiğince
geriye doğru
çekilir.
Daha sonra iki corpus uteri arasındaki oluk boyunca el ilerletilir. Dorsal
inter cornual ligamentin
anterior
kısmı palpe edilince, ligament ventral inter cornual ligamenti yakalıyabilmek
için hafifçe çekilir.
Ventral
ligament yakalandıktan sonra, uterus daha önce anlatıldığı gibi, pelvis boşluğuna
alınır. Bu
yöntem
hayvanların çok iri olduğu, uterusun karın boşluğuna sarktığı, rektumu asan
mezorektumun
kısa
olduğu durumlarda başarısız olmaktadır.
Uterusun pelvise doğru çekilme işleminde hangi yöntem kullanılırsa
kullanılsın, barsak
peristaltiği
ve ıkınmalar işlemlerin yapılmasına engel olur. Rektumun peristaltik dalgaları,
uterusun
pelvise
çekilme işlemi sırasında başlarsa, uterusu peristaltik dalgalar geçene kadar
serbest bırakmak
en iyisidir.
Böylece rektumun yaralanması önlenir ve muayene daha kolaylıkla yapılır.
Rektumun
peristaltik
dalgaları, uterus pelvis boşluğuna çekilmiş iken başlarsa ve ıkınmalar şiddetli
değilse, uterus
pelvis
boşluğu içinde çekili olarak tutulur, el mümkün olduğunca küçültülmeye çalışılır,
uterus pelvisin
tabanına
veya duvarına doğru bastırılır ve rektumun peristaltik dalgalarının geçmesi
beklenir.
REKTAL MUAYENEDE UTERUSTA SAPTANAN DEĞİŞİKLİKLER
Östrus siklusunun çeşitli evrelerindeki değişiklikler
İnek ve
düvelerde proöstrus evresinde (Östrustan 1-2 gün önce) uterus myometriumunun
esnekliği
(tonus) ve duyarlılığı büyük ölçüde artmıştır. Bu durum giderek artar, inek
veya düvenin
seksüel
istek gösterdiği östrus evresinde en üst düzeye ulaşır. Östrus evresinde cornu
uteriler şişmiş ve duvarları biraz kalınlaşmıştır. Muayene sırasında uterusun
esnekliği (tonus) dahada artar. Ancak
ovulasyondan
hemen sonra uterusun kontraksiyon oluşturma yeteneği azalır ve ovulasyondan 48
saat
sonra
tamamen kaybolur. Fakat kornu uterilerdeki belirgin ödem durumu devam eder,
hatta bazen
ovulasyondan
48-72 saat sonra bile saptanabilir. Östrus siklusu sırasındaki bu değişikliklerin
deneyimli
kişilerce
bile saptanması mümkün olmamaktadır. Ovaryumların muayenesi ile elde edilen
bulguların
doğrultusunda
değişikllikleri ve östrus siklusu dönemlerini ayırmada yardımcı olur.
Ovulasyondan sonra uterusun ödemli durumu devam eder. Ovulasyondan
hemen sonra
uterusun
esnekliği (Tonusu) giderek azalır. Uterus corpus luteumun şekillenmesiyle
birlikte progesteron hormonunun etkisi altına girer. Bu dönemde progesteron
etkisiyle uterusun esnekliği ve duyarlılığı kaybolur.
Uterus gebelikten en fazla etkilenen ve önemli değişiklikler gösteren
organdır. Gebelikte
uterusta
görülen değişiklikler;
a)
Büyüklüğün artması
b)
Fluktuasyon
c)
Yavrunun konumu
d)
Yavru zarlarının oluşması
e)
Fötusun bulunması
f)
Uterus arterlerinin hipertrofisi
olarak
sıralanabilir.
a) Büyüklüğünün artması
Kornu uteriler arasında asimetri olarakta tanımlanan büyüme, gebeliğin
oluştuğu kornu uterinin
büyümesi
daha sonrada diğer kornu uterinin büyümesi ile karakterizedir.
b) Fluktuasyon
Fluktuasyon gebelikte, uterusun büyümesiyle birlikte yavru sularının
artmasının, dalgalanma tarzında hissedilmesidir. Palpasyonda bu sıvıların varlığı
parmaklarla genişlemiş uterus üzerine yapılan basınçla anlaşılır.
c) Uterusun konumu
Uterusun büyümesi ve ağırlığının artması nedeniyle, konumuda değişir.
Konumundaki önemli ve ilk değişiklik kornu uterinin büyük kenarının laterale doğru
yer değiştirmesidir. Gebeliğin ilerlemesiyle bu yer değiştirme ventrale doğru
yönlenir. Daha sonra uterus karın boşluğunun tabanına ulaşır ve gebelik süresinin
sonlarına doğru tekrar dorsale pelvise doğru tırmanır.
d) Yavru zarları
Gebelik sırasında uterusun palpasyonunda fark edilebilen önemli değişikliklerden
biriside “Yavru zarlarının kayması” dır. Palpasyon sırasında gebe kornu
uterilerin cimdiklenmesi sırasında, parmaklar arasından chorio-allantois zarının
kaymasıdır. Bu zar, cornu uterilerden ayrı bir yapı olarak tanınabilir.
e) Fötusun bulunması
Fötus uterus içerisinde bellirli bir büyüklüğe ulaşınca, palpasyonla
saptanabilir. Bu gebeliğin erken dönemlerinde fötal çarpma şeklindeyken,
ilerleyen gebeliklerde fötal organların bulunması şeklindedir.
f) Uterus arterlerinin hipertrofisi
Gebeliğin oluşmasıyla birlikte, uterusa gelen kan miktarı artmaya başlar.
Bu artan kan miktarına bağlı olarak, özellikle gebe olan kornu uteri tarafındaki
Art. uterina mediada genişleme ve büyüme şekillenir.
Gebeliğin ilerlemesi ile birlikte her nabız dalgalanmasında özel nabız
(Frimitus) elle hissedilebilir.
Doğum sonrası dönemde Uterusta görülen değişiklikler
Doğumdan sonra uterusta görülen en önemli değişiklik, büyüklüğünün
azalmasıdır. Uterusun
küçülerek
gebelik öncesi dönemdeki morfolojik ve işlevsel boyutlarına ulaşması olarak
nitelendirilen bu
olay
involüsyon adını alır. Doğumu izleyen ilk dönemlerde uterus myometriumdaki
myofibrillerin boyu
hızla
uzunluklarının yarısı kadar küçülürler. Daha sonraki günlerde, küçülme daha az
miktarda olmak
üzere
20-25 günde involüsyon süresi tamamlanır. İnvolüsyon sırasında kornu uteriler
cerviksten daha
çabuk
invole olurlar. Klinik olarak kornu uterilerin involüsyonunun tamamlandığı
süreye kadar,
kornuların
boylarının kısalmalarına rağmen, uterus duvarı halen kalın ve ödemlidir. Buda
akut metritisli
veya
östrogenik hormon etkisi altındaki uterusla karışabilir.
Uterusta doğum sırasında involüsyonla birlikte endometriumun
rejenerasyonu adı verilen
olguda
görülür. Özellikle bu dönemde, fötal sıvılardan ve kopan göbek kordonundan
gelen kan, yavru
zarları
parçaları, karunkuler düzeydeki nekrotik dokuların atılmasından oluşan “LOCHIA”
adı verilen
kahverengi
akıntı gözlenir.
UTERUSTA SAPTANAN ANORMALİTELER
Rektal muayene ile uterusta saptanan anormaliteler, ineklerde
infertilite veya nadir olarakta
steriliteye
neden olurlar. Muayene sırasında saptanabilen doğmasal ve edinsel
anormalitelerden
bazıları
ise şunlardır:
a)Fremartinizmus
İkiz yavrulardan birinin dişi, birinin erkek olduğu olgularda dişinin
steril olması olarak tanımlanan Fremartinizm'de rudimenter olan cervix'in
anteriorunda ince duvarlı, küçük ve dar tüp tarzında cornu uterilerle bunları
açan ligament yaprakları algılanabilir.
b) Beyaz düve hastalığı
Müller kanalından köken alan üreme organlarının bir bölümünün
segmental aplazisi ile
karakterizedir.
Genital kanalın bazı kısımlarının bulunmamasına karşın, var olan kısımlar gayet
iyi bir
şekilde
gelişmiştir. Bazen kalıcı bir hymen perdesi vaginanın anteriorunda, sıvının
toplanmasına neden olur. Hastalık çok çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır.
Uterusta bir kornu uteri yokken, diğer kornu uteride normal bir fötusun bulunduğu
olgular bildirilmiştir. Uterus unicornis olarak adlandırılan bu olgu, beyaz
düve hastalığının bir şekli olarak tanımlanmaktadır.
c) Pyometra
Uterusun lumeninde prulent bir içeriğin toplanması ile karakterize bir
metritis olgusudur. Uterusta toplanan içerik miktarı, 50cc den birkaç litreye
kadar ulaşabilir. İçerik ile dolan ve büyüyen uterusun duvarı incelmiş, fakat
gebe uterusunkinden daha kalındır. Pyometra olguları rektal muayenede gebelikle
karıştırıldığından, muayenede çok büyük bir özenin gösterilmesi gerekir.
d) Kronik metritisler
Kronik metritislerde rektal palpasyonda uterusta değişiklik oluşturan
olgulardandır. Palpasyonda uterus'un esnekliğinin (tonusunun) azaldığı ve duvarın
inceldiği fark edilir. Bazı olgularda endometrium dalgalı ve pürüzlü hatta
bazen sucu benzeri bir yapı gösterir.
e) Cornu ve corpus uteri apseleri
Pelvis içi apselerin özelliklerini gösrterirler. Palpasyonda bellirgin
bir yapıda sert, bazende
fluktuan
olarak algılanırlar. Büyüklükleri ve hacimleri çok farklıdır. Fötal
mumifikasyon ve yağ nekrozları ile karıştırılabilir.
f) Kistik ovaryum olgularında uterus değişiklikleri
Ovaryumlarında kistik yapılar bulunan hayvanların uteruslarında da bazı
değişiklikler şekillenir.
Kistik
yapıların az olduğu ve ovaryum üzerinde kısa süre kalan olgularda, uterusta
ovulasyondan 48
saat
sonrasına benzer olgular saptanabilir. Daha uzun süreli kistik olgularda,
uterustaki en önemli
değişiklik
uterus duvarının belirgin atrofisi ve esnekliğinin (tonus) kaybolmasıdır.
Uterus çok yumuşak
kıvamdadır.
Kornu uteriler normalden biraz daha kısa, ender olarak hydrometra şekillenmiş,
uterus
salgısının
artması ve salgının uterusta toplanması nedeniyle uterus duvarı atrofiye olmuştur.
Çok
şiddetli
olgularda uterus duvarı kağıt gibi incelmiştir. Muayene sırasında kolayca yırtılabilir.
g) Uterus tümörleri
Uterusta sık olarak rastlanan tümör türü Lymphoma'lardır. Bu olguda
tümörler her iki kornunun duvarı boyunca düzgün bir şekilde yaygındır. Bazende
Lymphatik çoğalma nodüller halindedir. Çoğunlukla kotiledonlara benzediğinden
uterusun büyük olduğu olgularda, gebelikle karışabilir. Uterusta bulunan diğer
bir tümör ise, Leimyoma'dır. Bu tümör ya yaygın olarak uterus duvarında
bulunur, yada saplı büyümeler biçimindedir. Diğer tümör tiplerine uterusta
ender olarak rastlanır.
D. REKTAL PALPASYON İLE CERVİX UTERİNİN MUAYENESİ
Anatomik bilgi:
Cervix uteri, uterus ile vaginayı birleştiren kıvrımlı, kaslı ve ortasında
kanalı olan bir organdır.
Uterusun
vaginaya açılan kapısı durumunda olan cervix uterinin vaginaya açılan deliğine
orificium uteri
externa,
uterusa bakan deliğine orificium uteri interna, vaginaya doğru yaptığı çıkıntısına
ise portio
vaginalis
adı verilir. İneklerde cervix kanalında uzunlamasına dürümlerden başka, enine
halka şeklinde
dürümlerde
yer alır. Bu dürümler nedeniyle ineğin cervix uterisini elle açmak kolay değildir.
Cervix uterinin belirlenmesi:
Rektal palpasyonda cervix uterinin bulunması, saptanan genital
organların muayenesi için ilk
adımdır.
Cervix'in yapısı veya durumu daha sonraki muayeneler için iyi bir fikir verir.
Rektal muayene
sırasında
el pelvis boşluğuna kadar iyice sokulur, elin parmakları hafifçe avuç içine
büküldükten sonra,
el
pelvis boşluğunun yan duvarı olan ala osis iliumdan pelvisin tabanına ve karşı
ala osis ilium kemiğine kadar gezdirilir. Bu muayene sırasında, cervix uteri,
pelvisin tabanında pekten ossis pubis'in üzerinde ortada uzanan, diğer organ ve
dokulara oranla daha katı kıvamda, kısmen nodüler, silindirik yapıda algılanır.
Cervix uterinin büyüklüğü:
Cervix'in büyüklüğü muayene edilen hayvanın yaşına, seksüel siklusun
dönemine ve patolojik
anomalilerin
bulunup bulunmadığına göre değişiklikler gösterir. Gebe olmayan, normal gelişmesini
tamamlamış
ineklerde cervix uterinin uzunluğu 7-10 cm kadardır. Ancak çok fazla doğum yapmış
yaşlı
ineklerde
12 cm uzunluğuna kadarda ulaşabilir. Cervix uterinin çapı ise, vaginaya yakın olan
ucunda 3-4 cm kadarken, corpus uterilere gidildikçe biraz daralır 2,5-3,0 cm'e
kadar ulaşır.
İneklere
oranla düvelerin cervix uterileri, hiç doğum yapmamaları nedeniyle oldukça
küçüktür.
Yaşa ve yapılan doğum sayısına bağlı olarak, cervix uterinin büyüdüğü
gözlenir. Bu büyüme daha çok, vaginaya yakın olan uçta (posterior uç) daha
belirgindir.
Cervix uteri ineklerde doğum sırasında ve östrus evreleri sırasında açık,
bunların dışında
tamamen
kapalıdır. Kapalı olduğu evrelerde sadece tohumlama kateteri geçebilir
(Gebelikte tohumlama kateterinin kullanımı, abortuslara neden olur). Cervix
uterinin genişlemesi ve büyümesiyle birlikte, gevşemesi doğum veya yavru atma sırasında
şekillenir.
Cervix uterinin biçimi:
Özel yapısı nedeniyle cervix uteri, pelvis içerisindeki diğer
organlarla karıştırılamaz. Cervix
uterinin
yarı konik biçimi, östrus dönemleri dışında pek farklılık göstermez. Çok yaşlı
ineklerde,
çarpıklığı
ve vaginaya bakan kısmının (portio vaginalis) büyüdüğü gözlenebilir. Cervix
uterinin biçiminde değişikliklere neden olan en önemli bozukluklar, cevisitis
ve cervikal veya paracervical apselerdir. Bu olguların kronikleştiği durumlarda
ise, organda önemli daralmalar görülebilir.
Cervix uterinin konumu:
Gebe olmayan normal sütçü veya etçi ineklerde, cervix uteri daha
öncede belirtildiği gibi, pelvis boşluğu içerisinde yer alır. Bazı etci ırklarda
ise, cervix uteri çoğunlukla karın boşluğuna sarkmıştır.
Cervix uteri, pelvis boşluğunda median hat üzerinde, idrar kesesinin
hemen üstünde yer almasından dolayı, idrar kesesinin dolu olduğu durumlarda,
cervix'in konumunda değişiklikler algılanabilir. Cervix uteri, lig.lata
uteriler ile, pelvis boşluğuna asılmıştır.Bu nedenle serbest hareket edebilme
yeteneğine sahipsede, bu hareket yeteneği cornu uterilerin dolu veya boş olmasına
bağlıdır. Gebelik, pyometra, hydrometra gibi olgularda uterusun ağırlığı ile
birlikte hacmide artar. Bazı uterus tümörleri, fötal mumifikasyon ve
masserasyon olgularında da cerviksin yer değiştirmesi mümkündür. Cervix'in
konumu bu patolojik durumların saptanmasında da önemli bir kriter olarak alınabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder