30 Ağustos 2014 Cumartesi

Veteriner Teşkilatı Tüm Bileşenleriyle Birlikte Yeniden Kurulmalıdır...


Türkiye 1982 yılına kadar canlı hayvan ve hayvan ürünleri ihracatı yapan bir ülke konumundayken daha sonra çıkarılan yasalarla stratejik öneme sahip tarım ve özellikle hayvancılığın bitirilmesi için düğmeye basılıyor. Resmi Gazetenin 20 Mayıs 1983 gün ve 18052 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren “İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde “Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü” adıyla bir Kamu iktisadi teşekkülü oluşturulmuş, Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünün en önemli bölümünü oluşturan Haralar ve İnekhaneler bir müessese olarak bu yeni Genel Müdürlüğe bağlanmıştır. Böylece önce sürekli yetiştirici ile el ele olan ve aynı zamanda modern işletmeciliğin örneklerini de veren örgütün içi boşaltıyor ve ardından 8.6.1984 yılında çıkartılan 212 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameyle zaten içi boşaltılmış olan veteriner işleri genel müdürlüğü bir daha gelmemek üzere tarihe gömülüyor. Buna göre tarım ve hayvancılık sektörlerine götürülen tüm sağlık, ıslah, koruma-kontrol, proje uygulama ve destekleme gibi kamu hizmetleri birer fonksiyon kabul edilmiş ve dünyada isim ve karşılığını bulmak olanaksız olan Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü (Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü) 1980’den sonra gelen bütün iktidarların sömürgeci ülkeler adına uyguladıkları hayvancılığı yıkma politikalarının önünde bir engel olarak görülen veteriner hekimler her türlü olumsuzluğa, tecrite ve yokluğa rağmen canla başla hayvan hastalıklarını çözmek için çırpınıp duruyor. Buna rağmen 1995’te ortaya çıkan sığır vebası hastalığını 2005 yılında ülkemizden kazıyarak Uluslararası Hayvan Hastalıkları Teşkilatından teşekkür mesajı alıyor. Kuş gribi hastalığıyla kendi sağlıklarını tehlikeye atarak mücadele ediyor, bu hastalığın eradikasyonu ile ilgili de önemli sonuçlar elde ediyor ve dolayısıyla sömürgecilerin tekerine çomak sokuyor. 
Veteriner Hekimleri yok etme işi önce Sağlık Bakanlığından başlıyor. Bütün gelişmiş ülkelerde koruyucu sağlık hizmetleri beşeri hekim, eczacı, veteriner hekim ve yardımcı sağlık personeliyle ortaklaşa yapılırken bugün Avrupa Birliği gibi modern ülkelerin oluşturduğu Birliğe üye olma çabasındaki ülkemizde Sağlık Bakanlığında yeterli Veteriner Hekim bulunmuyor. Koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemli bileşeni veteriner hekimler buradan tecrit ediliyor. Çevre ve Orman Bakanlığı Hayvanları Koruma Kanununu çıkarıyor ama bünyesinde çalışan çok az veteriner hekimle bütün hayvanların refahını ve haklarını koruyacağını ilan ediyor. İçişleri Bakanlığı ise eskiden her belediyede en az bir veteriner hekim bulundurulmasını zorunlu kılarken, son çıkardığı Belediyeler Kanunuyla buna gerek olmadığını söylüyor. Belediyeler Veteriner İşleri Müdürlüklerini lağvediyor ve veteriner hekimleri kapının önüne koyuyor. Veteriner Hekimlere bütçeden pay ayıramayız deniyor. Belediyelerde taşeron olarak çalıştırılan Veteriner Hekimler de kedi-köpek kısırlaştırmasından başka bir iş yapmıyor. Hayvan ve insan sağlığı hiçe sayılıyor. Bu nedenle kuduz hastalığı önceki yıllarla karşılaştırılamayacak biçimde artmış, Ankara’da, başkentimizde bile patlak vermiştir.
Son günler de ortaya çıkan, Kuduz, Şarbon, Tüberküloz gibi tehlikeli, Zoonoz, oldukça hızlı yayılan, insanlarda acı çektirerek öldüren hastalıkların sayıları arttı. 

Dışarıdan ithal edilen tohumlar, damızlık ve etlik hayvanlar; stratejik ürünlerimiz olan tarım ve hayvancılığı bitirmek, sağlığımızı bozmak ve bizi açlığa mahkûm etmek suretiyle sömürgeci ülkelere bağımlı hale getirmektedir. Ancak bu oyun bir gün tersine dönecektir. Hükümetimiz bir an önce yanlış yoldan dönmeli, veteriner teşkilatını tüm bileşenleriyle birlikte yeniden kurmalı, çalışanların özlük haklarını düzeltmeli ve tarihi görevini yerine getirmelidir. Aksi taktirde bir gün çok geç kalınabilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder