2 Mart 2013 Cumartesi

LABORATUVAR HAYVANLARI YETİŞTİRİCİLİĞİ



LABORATUVAR HAYVANLARI YETİŞTİRİCİLİĞİ


Biyoetik;
            Deneylerde canlı hayvan kullanımı ile ilgili çeşitli etik kavramlar ve bunlara ilişkin kuralları içerir.

  Üç R Kuralı
ü  Replacement
ü  Reduction
ü  Refinement

Replacement(yerine koyma)
ü  Deneylerde canlı hayvanların yerine invitro tekniklerin, kompütirize edilmiş modellerin, film, video vb. yardımcı araçların kullanılmasını önerir.
Reduction (azaltma)
ü  Deneysel araştırmalarda, sağlıklı bir sonuç üretebilmesi için en az sayıda hayvanın kullanılmasıdır.
ü  Kullanılacak en az sayıdaki hayvanın belirlenmesi; uygun deneysel yöntemlerin seçilmesi, çevresel faktörlerin kontrolü, hayvan türlerinin barındırma ve bakımlarında yapılacak standartlaştırma ile başarılabilir. Standartlaştırma ile sonuçlardaki varyasyonu azaltacaktır.
Refinement( koşulların iyileştirilmesi)
ü  Deneysel araştırmalarda, hayvanlara uygulanacak işlemler sırasında, hayvanın ağrısı ve stresinin en aza indirilmesidir. 
ü  Hayvan denemeye sokulmadan bu koşulun sağlanması gereklidir.
ü  Hayvanın biyolojik gereksinimleri daha iyi öğrenilerek, onlara dengeli bakım-idare ve beslenme sağlanarak başarı sağlanır.
Deneylerde Hayvan Kullanımına İlişkin
 Biyoetik Kurallar
ü  Herhangi bir mantıksal açıklaması olmadan hayvanları öldürmek etik bir yetersizliktir.
ü  Hayvan kullanılacak çalışmalarda, daha önce yapılmış çalışmaların tekrarından kaçınılmalı, deney gerçekten yapılmaya değerse yapılmalıdır.
ü  Deneylerde hayvan kullanımında çalışmaya en uygun hayvan türü seçilmelidir.
ü  Mümkün olan en az sayıda hayvan kullanılmalıdır
ü  Deney öncesi hayvanın türüne uygun optimum fizyolojik, psikolojik ve çevresel koşullar sağlanmalıdır.
ü  Deney ile ilgili tüm kişilerin deney hayvanı ile ilgili olarak eğitilmelidir.
ü  Deneylerde hayvanlara acı verecek uygulamalardan kaçınılmalı, deneyin özünü bozmayacaksa anestezi yapılmalı yada ağrı minimuma indirilmelidir.
ü  Deney sonuçlandırıldıktan sonra hayvanlar özenle iyileştirilerek normal yaşam koşullarında yaşamını sürdürmesi sağlanmalıdır.
ü  Deney sonrasında eğer hayvanın yaşama şansı kalmamışsa, analjezik maddeler kullanılarak yaşamını en az acı hissedecek şekilde sürdürmesi sağlanmalıdır.
ü  Deney sonrasında hayvanın acısını azaltma şansı kalmamışsa uyutulabilir.
Deney yapılmadan önce karar vermek için şu koşullar gözden geçirilmelidir;
ü  Deney daha önce yapılmışsa tekrar yapılması uygun değildir.
ü  Deneyden çok kesin ve etkili sonuç beklenmiyorsa deney yapılmaktan kaçınılmalıdır.
ü  Yeni bilgiler getirecek deneyler, etkileri kısa sürede görülmeyecekse bile etik açıdan yapılmamalıdır.
ü  Belli bir türde yapılmış deneyi, yeni bir beklenti olmadığı halde, yeni bir türde tekrarlamak yanlıştır.
ü  Deneyden beklenen yararlar, kullanılacak hayvanların sıkıntısına değecek kadar önemliyse deney yapılmalıdır.
ü  Deneyden bir yarar sağlanacaksa deneyin maliyeti ve süresi dikkate alınmamalıdır.
ü  Metodolojik yönden sağlam olmayan deneyler etik açıdan kabul edilmezler.
ü  Alternatif bir yöntem varsa, pahalı bile olsa, hayvan kullanımı yasaktır.

Standartlaştırma ve Tanımlanmış Hayvanlar
       Bir demede tüm çevresel ve deneysel faktörler ile deneyde kullanılacak hayvanların genotipik ve fenotipik yönden bir örnek olmasına denemenin tam standartlaştırılması denir.
ü  Standartlaştırmanın kelime anlamı bir işte kullanılan tün aletlerin aynı yapıda olması demektir.
ü  Tam standartlaştırma sadece invitro çalışmalarda mümkündür.
ü  Çünkü doğada genotipik ve fenotipik açıdan tamamen aynı olan hayvan sayısı yok denecek kadar azdır.
ü  Çevre koşulları da bölgeden bölgeye değiştiği için aynı bölgede ve hatta aynı zaman diliminde bile farklılık söz konusudur.
ü  Kısmi standartlaştırma ise, doğada belli bir populasyonu temsil eden hayvan gruplarını oluşturmak ve deneyi etkileyen faktörlerden olabildiğince fazlasını bir örnek hale getirmektir.
ü  Kısmi standartlaştırma; hayvanların yaş, cinsiyet, canlı ağırlık, fizyolojik aktivite dönemi, çevrede sıcaklık düzeyi, ışığın rengi, şiddeti, süresi gibi deneyin sonuçlarını değiştirebilecek doğada belli bir döneme ve belli bir populasyona genellenebilecek sonuçlar elde edilebilecek tüm faktörlerin bir örnek olmasını sağlamakla mümkündür.
Standartlaştırma iki aşamada yapılır;
1. Denemenin standartlaştırılması
2. Hayvanın standartlaştırılması

ü  Denemenin standartlaştırılması; Bir deneyin aynı veya farklı hayvan türlerinde tekrarlanması durumunda gerek deneyler arası gerekse de deney içi varyasyon olabilir. Bu varyasyon, hayvanların bulunduğu çevre, ısı, ışık ve fizyolojik konum, bireylerin genotipi arasındaki farklılıktan doğar. Denemenin standartlaştırılması deneyler arası ve    deney içi varyasyonu minimuma indirmekle mümkündür.
Hayvanın standartlaştırılması ve tanımlanmış hayvanlar;
ü  Genotipten kaynaklanan bireysel farklılıklar, genetik olarak bir örnek hayvanların kullanılmasıyla teorik olarak elimine edilebilir. Bu ise pratikte pek mümkün olmadığından deneylerde hayvan kullanırken genotip, cinsiyet, yaş ve doğum ağırlığı yönünden benzer hayvanlar seçilir. Böylelikle hayvanın standartlaştırılması kısmen sağlanır.
Tanımlanmış Hayvanlar
ü  Denemede kullanılması planlanan hayvanların taşıması gereken özellikler önceden tespit ediliyorsa bu hayvanlara tanımlanmış hayvanlar denir. 
ü  Bu tanımlama genetik ve mikrobiyolojik özellikleri yönünden olmak üzere iki şekilde yapılır. 
Genetik yönden tanımlanmış hayvanlar
ü  Rasgele yetiştirilen sürüler(randombred) ve uzak akraba soylar(outbred)
ü  Mutant sürüler
ü  Yakın akrabalı(İnbred) soylar
ü  F1 hibritler
ü  Koizojenik soylar
ü  Rekombinant inbred (RI) soylar
ü  Rekombinant konjenik (RC) soylar
ü  Transjenik hayvanlar
Rasgele Yetiştirilen Sürüler(randombred)
Hiçbir özel uygulama yapılmadan çiftlerin tamamen tesadüfen oluştuğu kolonilere denir. Genetik varyasyon yüksektir.
   Uzak akraba soylar(outbred)
 *Rasgele çiftleşen bir koloniden bir grup en az 4 generasyon boyunca kapalı olarak  yetiştirilir. Seçilen bireyler akrabalık derecesinin %1’den az olması gereklidir.
   * Damızlık performans ve embriyoloji alanındaki        çalışmalarda kullanılır.
Mutant Sürüler
ü  Yapısında bir mutant gen taşıyan uzak akrabalı sürüler mutant sürüler olarak tanımlanır.
ü  Mutant sürüler uzak akrabalı sürülerin üreyebilme özelliğinden dolayı avantajlı, ama görünüm açısından ve mutant bireylerin doku uyumu yönünden varyasyonun büyüklüğü nedeniyle dezavantajlıdır.
ü  Kullanıldığı çalışmalar, mutant genin sebep olduğu bozukluklar ve bazı insan hastalıklarının modellerinde
Yakın Akrabalı(İnbred) Soylar
ü  En az 20 jenerasyon süresince kardeşler arası veya ebevyn ile dişi yavru arasında birleştirilmelerden oluşan gruplardır.
ü  Akrabalık derecesi %98.4 oranında olup genetik açıdan üniform kabul edilir. Bu hayvanlara isogenic hayvanlarda denir.
ü  Kullanıldığı çalışmalar; hücre veya doku transferi, immünoloji ve kanser çalışmaları, beyindeki biyokimyasal aktiviteler ve bazı davranış tiplerindeki çalışmalarda.
F1 Hibritler
ü  İki inbred(yakın akraba) soy arasında melezleme yoluyla elde edilen hayvanlardır.
ü  Tüm F1 bireyler genetik olarak bir örnektir. Farklı iki ebeveynin tüm genleri yönünden heterozigottur.
ü  Kullanıldığı çalışmalar; inbred soyların kullanıldığı tüm çalışmalarda daha fazla bir örnek yanıtlar verdiği için kullanılır.
Koizojenik Soylar
ü  İnbred olarak kurulan soylar arasında bazen mutantlar olabilir. Sadece bir mutant geni taşıyan bu alt hat koizojenik olarak ifade edilir.
ü  Kullanıldığı çalışmalar; sadece 1 lokusu farklı olan 2 izojenik soyun karşılaştırılmasında kullanılır.
Rekombinant İnbred (RI) Soylar
ü  Akraba olmayan iki inbred soyun melezlenmesiyle elde edilen F2 jenerasyonundaki bireylerin, kardeşler arası çiftleştirilmesi ile oluşturulur. Projenitor soy olarak ta adlandırılır.
ü  Kullanıldığı çalışmalar; genetik araştırmalarda çoğunlukla kullanılır.
Rekombinant konjenik (RC) soylar
ü  Akraba olmayan iki projenitör soyun 2 veya 3. geriye melezlenmesi ile elde edilir.
ü  Kullanıldığı çalışmalar;tümör gelişimine duyarlılık, hastalığa dirençlilik gibi özelliklerin genetik altyapısı ile ilgili çalışmalarda tercih edilir.
Transjenik hayvanlar
ü  Yakın akraba olan hayvanların gen mutasyonu veya gen transferi ile genetik yapısı değiştirilebilir. Yapılan bu değişiklikler sonraki jenerasyonlara aktarılır. İnbred soydaki bir hayvana (kalıtsal özelliklerini belirleyen bölgesine) yabancı bir genin aktarılması ile oluşan hayvanlardır.
ü  Kullanıldığı çalışmalar; çiftlik hayvanlarının verimlerini artırmaya ve genlerin düzenlenmesine  yönelik çalışmalarda kullanılır.
Mikrobiyolojik Yönden Tanımlanmış Hayvanlar
ü  Konvensiyonel (CV) hayvanlar
ü  Kolonizasyon dirençli floraya sahip (CRF) hayvanlar
ü  Özel patojenlerden arınmış (SPF) hayvanlar
ü  Gnotobiyotik hayvanlar
ü  Mikropsuz (GF) hayvanlar
Konvensiyonel (CV) Hayvanlar
ü  Üretilmeleri ve yaşamları için gerekli normal bakım ve beslenme koşullarından başka bir uygulamaya tabi tutulmayan hayvan gruplarıdır.
ü  Klinik olarak ve otopsi bulgularında herhangi bir vakanın görülmediği sağlıklı hayvanlardır.
ü  Kullanıldığı çalışmalar; genellikle kısa süreli çalışmalarda kullanılır.
Kolonizasyon Dirençli Floraya Sahip (CRF) Hayvanlar
ü  Bu hayvan grubunda kendine özel bakteriyel flora vardır ama organizması bu flora dışındaki bakterilerin yerleşimine elverişlidir.
ü  CRF hayvanın kesin flora kompozisyonu bilinmez ama normal floranın bir kısmını kaybetmiş olduğu kabul edilir.
ü  Kullanıldığı çalışmalar; genellikle bu hayvanlar SPF(özel patojenlerden arındırılmış) yetiştirme kolonilerinin oluşturulmasında başlatıcı olarak kullanılır.
Özel Patojenlerden Arınmış (SPF) Hayvanlar
ü  Yapısında bazı özel patojenleri bulundurmayan hayvan gruplarıdır. Yani tüm mikroorganizmalardan arınmış anlamına gelmez. Hayvan özel mikroorganizma ve parazitten arındırılmıştır ama diğerlerini taşıyabilir.
ü  Kullanıldığı çalışmalar; ürünlerin güvenlik testlerinde, enfeksiyöz hayvanların performansının denenmesi gibi çalışmalarda kullanılır.
Gnotobiyotik Hayvanlar
ü  Tam olarak bilinen mikroflora ve fauna taşıyan ve bu nedenle mikrobiyolojik olarak standardize edilmiş  hayvanlardır.
ü  Kullanıldığı çalışmalar; viral aşıların üretiminde ve kanser araştırmalarında kullanılır.
Mikropsuz (GF) Hayvanlar
ü  Kapalı bir teknikle yetiştirme sonucu saptanabilen tüm organizmalardan arınmış hayvanlardır.
ü  Kullanıldığı çalışmalar; çeşitli fizyolojik ve metabolik aktivitelerin mikrobiyal bozulma olmadan incelenmesini sağladığı gibi, birden çok saf kültür üretiminde kullanılır.  
HAYVAN BARINAKLARI
ü  Hayvanın sağlıklı yaşama ve beden fonksiyonlarını dengeli sürdürebilmesi, düşmanlarından ve hastalık etkenlerinden korunması amacıyla içinde yaşadığı sistemlere barınak denir.
ü  Barınak yapılmadan önce, hayvanın türüne göre, hayvanları etkileyen fiziksel ve kimyasal faktörler dikkate alınarak, hayvanın türünün bahsedilen bu etkenlerin zararlı
Hayvanı etkileyen fiziksel faktörler
ü  Yaşama alanı
ü  Sıcaklık
ü  Nem
ü  Aydınlatma
ü  Havalandırma
ü  Gürültü
ü  Hayvan-hayvan etkileşimi
ü  Hayvan insan etkileşimi
Yaşama alanı
ü  Hayvanların doğal davranışlarının tümünü rahatlıkla gerçekleştirebildiği genişlik ve düzende  yaşama alanı sağlanmalıdır.
ü  Yaşadığı alanın dar olması hayvanın yağlanmasına sebep olur.
ü  Sağlıklı olması için rahat hareket etmesine gereksinim vardır.
Sıcaklık
Barınak içi sıcaklığın düzenlenmesinde;
ü   hayvanın beden sıcaklığı
ü   beden iriliği
Beden sıcaklığı
ü  Bir hayvanın tüm metabolik fonksiyonları belli sıcaklık düzeyinde olur. Bu sıcaklığa beden sıcaklığı denir.
ü  Doğadaki hayvanlar beden sıcaklığını kontrol edebilme açısından; basit yapılı ve yüksek yapılı olmak üzere iki grupta toplanır.
ü  Basit yapılı olanlar beden sıcaklığını kontrol edemediğinden çevre sıcaklığı onların aktivitelerini önemli düzeyde etkiler. Aktiviteleri için yetersiz sıcaklıkta kış uykusuna yatarak metabolik fonksiyonlarını yavaşlatırlar.
ü  Yüksek yapılı hayvanlar ise; beden sıcaklığını sabit tutmaya yarayan bir mekanizmaya sahip olup çevre sıcaklığına göre beden ısısını ayarlayabilme yeteneğine sahiptirler.
ü  Beden sıcaklığını sabit tutabildiği sıcaklık sınırları termoregülasyon olarak adlandırılır. Bu sınırları hayvan ısı üreterek yada yayarak beden sıcaklığını dengelemeye çalışır.
Beden iriliği
Büyük hayvanlarda;  beden yüzeyi / canlı ağırlık oranı daha küçük iken deney hayvanlarında bu oran daha büyüktür. Bu   nedenle büyük hayvanlarda beden sıcaklığını sabit tutmak için gerekli olan enerji daha azdır.
ü  Doğada hayvan, çeşitli davranımsal yollarla termoregulasyonu sağlarken, laboratuar koşullarında bu olanakları kısıtlıdır.
ü  Barınak içi ısısının aşırı ısınma ve soğumayı önlemek için bina yapımı sırasında yada sonrasında bazı düzeneklerin kurulması gereklidir.
Nem
ü  laboratuar hayvanlarının bir çoğunda terleme yeteneği yoktur. Bu nedenle hayvan barınaklarında nisbi nem faktörüne dikkat edilmelidir.
ü  Nisbi nemin yüksek olması, kafeslerde, amonyak miktarı artarak solunum sisteminde aşırı nem nedeniyle boğulma, yem ve yataklıkların ıslanması ve küflenmesi, bir çok mikro organizmanın daha hızlı üreyerek barınak içine yayılmasına sebep olur.
ü  Nisbi nemin düşük olması ise,  ortamda aşırı tozlanma nedeniyle kirliliğin artmasına ve hayvanların solunum yollarında irritasyonlara bağlı olarak solunum problemleri doğmasına sebep olur. Bu nedenle barınak ısısının düşürmek için havalandırmanın iyi yapılmasına ve ortamda suyun bulundurulmasına dikkat edilmelidir.
ü  Optimum nispi nem oranı %50-60 olmalıdır.
Aydınlatma
ü  Işık, canlıların fizyolojik fonksiyonları üzerinde temel etkilere sahip bir fiziksel faktördür.
ü  Canlılar yaşadıkları ortamı, diğer canlıları,  yem/su gibi yaşamsal kaynakları görmek için ışığa gereksinim duyarlar.
ü  Ayrıca üreme sisteminin gelişimleri için de ışığa gereksinim duyarlar.
ü  Bu nedenle hayvan odasındaki aydınlatma sisteminin kurulmasında;
ü  Günlük aktivite dönemi
ü  Kafeslerin oda içindeki yerleşimi
ü  Işık kaynağı
ü  Işık yoğunluğu
ü  Işığın rengi
ü  Işığın şiddeti
ü  Aydınlatma süresi dikkate alınmalıdır.
Günlük aktivite dönemi
*      Doğada her türün günlük aktivite dönemi farklıdır. Kimisinin bu dönemleri gündüz iken kimisininki de gecedir.
*      Hayvanların aktif fazı ve deneyde çalışacak kişilerin çalışma zamanı dikkate alınarak aydınlatma yapılmalıdır.
*      Hayvanın aktif fazı yapay ışıklandırma ile deney sırasında çalışana kolaylık sağlayacak bir döneme getirilmelidir.
Kafeslerin Yerleştirilmesi
ü  Laboratuarda kafeslerin ışık kaynağına göre pozisyonu önemlidir.
ü  Bütün hayvanların aynı miktarda ışık alması sağlanmalıdır.
ü  Bazı hayvanların fazla bazılarının ise yetersiz ışık alması aydınlatmaya bağlı sorunlar çıkarabilir.

Işık kaynağı
ü  Işık kaynağı olarak genelde ultraviyole (UV) ışık kaynakları kullanılır. Ama bu UV kaynağa yakın duran hayvanlarda retinal dejenerasyon nedeniyle körlük oluşur.
Işık yoğunluğu
ü  Doğada ışık yoğunluğu açık, parlak güneş ışığı ile loş ay ışığı arasında değişir.
ü  Yaygın olarak kullanılan laboratuar hayvanları için türe bağlı olarak, odalarda ışık yoğunluğu yerden 1m. yükseklikte 350-400 lüx olmalıdır.
ü  Albino olan hayvanlar için ise bu oran 60 lüx’ü geçmemelidir.
Işığın rengi
ü  laboratuar hayvanlarını pek çoğu ışığı görme yeteneğinde değillerdir.
ü  Farklı dalga boylarındaki ışıktan etkilenebilirler.
ü  En fazla aktivite gösterdikleri renk kırmızı, orta düzey sarı, en düşük düzeyde aktivite gösterdikleri renk ise mavi, yeşil ve gün ışığında bulunmuştur.
ü  Genelde loş kırmızı ışık geceyi, parlak beyaz ışıkta gündüzü uyarıcı olarak kullanılır.
ü  Ayrıca aydınlatmanın yanında odada sürekli insanın bulunması aktivitelerini uyarıcı etki yapmaktadır.
ü  Bu durum dikkate alınarak, hayvan odalarında sabit bir rutin izlenmelidir.
Işık şiddeti
ü  Hayvanlar parlak ışık renginden etkilendiklerinden güçlü renk verme eğilimindeki ışıkların kullanımından kaçınılmalıdır.
ü  Personel için gün ışığına benzeyen renkler salan ışık sakinleştiricidir.
ü  Bu nedenlerle tubuler floresan ışık kullanımı önerilmektedir.
Işık süresi
ü  Vücudun 24 saatlik ritminin düzenlenmesi ve üreme siklusunun uyarılmasında aydınlık/ karanlık süreleri önemlidir.
ü  laboratuar hayvanları için 12 saat aydınlık/ 12 saat karanlık uygundur.
ü  Aydınlık/karanlık siklusunun değiştirilmesi östrus siklusunu, ovulasyon zamanı ve gebelik sürelerini etkileyebilir.
Havalandırma
ü  Havalandırma sadece yeterli oksijeni sağlamak değil, aynı zamanda ortamın sıcaklığı, nem düzeyi ve hava hareketlerinin kontrolünün de sağlanması demektir.
ü  Havalandırma  için ya merkezi bir yerde yada her odada ayrı ayrı kurulan fanlar (vantilatör ve aspiratör) kullanılır.
Havalandırma ile;
ü  Hayvanlar için gerekli ve yeterli temiz oksijeni sağlamak
ü  Oda içindeki sıcaklık düzeyini sağlamak
ü  Oda içindeki fazla nemi dışarı atmak
ü  Oda içerisinde biriken amonyak ve diğer zararlı gaz ve mikroorganizmaları dışarı atma işlemleri gerçekleştirilir.
Havalandırmayı etkileyen faktörler;
ü  Binaya konacak hayvanların türü ve sayısı
ü  Gereksinim duyulan hava miktarı
ü  Binadaki ısı yükü, binanın yalıtım değerleri, toplam hacim ve alanı
ü  Kullanılan enerji kaynağı (katı yakıt, mazot, elektrik vb.)
Gürültü
ü  Memelilerde vücudu etkileyebilen ses mekanizmaları komplekstir. Çoğunlukla doza bağlı olup bu ise sesin yoğunluğu ve frekansı ile ilişkilidir.
ü  Bir çok memeliler küçük seslere duyarlı iken Primatlarda gibi bir çok hayvan ise kafeslere vurarak gürültü çıkarabilir.
ü  Hayvanlara göre değişken olan ses yoğunluğu laboratuar hayvanlarının bulunduğu odalarda ortalama 50 desibel olmalıdır.
Hayvan- hayvan etkileşimi
ü  Kendi türleri ile bir araya gelen bireyler toplanma, oynama, mırıldanma gibi bir dizi davranış gösterir. Böylelikle sosyal davranış biçimleri gelişir.
ü  Bunun yanı sıra sosyal gruplaşma, saldırma ve yaralama, güçlü bireylerin zayıf bireylerin yem, su gibi yiyeceklerine saldırma gibi problemler ortaya çıkmasına sebep olur.
ü  Kimi türlerde çiftleşmiş iki dişi bir araya gelince diğerinin üremesini engellemeye çalışır. Buna üreme depresyonu denir.
ü   Genelde, hayvanlar küçük yaştan beri birlikte yaşarlarsa birbirlerine davranışları dostçadır. 
Hayvan- insan etkileşimi
ü  Sıcak kanlı hayvanlar doğumlarından itibaren kendisiyle ilgilenen bakıcılarını tanır ve ona saldırganlık göstermez. Fakat yabancı birinin kendilerine yaklaşması halinde saldırganlık gösterebilir.
ü  Hayvanları kötü yada beceriksizce tutma, hayvanlara uyumsuz bakıcılar deney sonuçlarını olumsuz etkiler.
ü  Yavruların doğumdan sonra elle tutulması, onların ergin dönem fizyolojisini ve davranışlarında önemli etkiler yapar.
Hayvanları etkileyen kimyasal faktörler
ü  Besin
ü  Kimyasal kontaminantlar
ü  Aşı, ilaç ve temizlik maddeleri ve haşere ilaçları

Besinler
Canlılar beslenme alışkanlıklarına göre;
ü  Karnivor(etçil)
ü  Herbivor(otçul)
ü  Omnivor(tüm yiyecek tiplerini yiyen)
    3 grupta toplanır.
ü  Beslenme alışkanlıklarına göre özellikle sindirim organları farklı özellikler gösterir. Ruminantlarda ve hamsterde bitkisel gıdaların sindirimi için mide özel bir fermantasyon ortamı geliştirmişken, at, tavşan ve kemirgenlerde bu işlemi sekum yapmaktadır.
ü  Vücut iriliği beslenme alışkanlıklarını etkileyen önemli bir faktördür. Bir memelinin metabolik hızı vücut iriliği ile artmaz ama şu eşitliği doğurur.
ü  Yüzey alanı = K.W2/3 / 100
ü  K= türe özgü katsayı
    (rat, fare için 9; Kedi 10; Köpek 10.1; İnsan; 10.6)
ü  W= vücut ağırlığı (kg)

ü  Vücutça büyüyen bir hayvanın küçük bir hayvana oranla daha az enerji gereksinim duyar. 
ü  Küçük hayvanlar büyük olanlara oranla daha zengin yemlemeye gereksinim duyarlar.
ü  Hayvan türüne göre farklı yem maddeleri uygulanır.
ü  Yemin uygunluk derecesi hayvanın sağlığı, davranışları, döl verim gücü, doğurduğu ve sütten kesim yaşına getirdiği hayvan sayısı ile etkilenir.
Kimyasal kontaminantlar
ü  Hayvanların günlük gereksinimi olan su, hava, kullanılan yataklık ve yuva materyallerinin kimyasal maddelerle bulaşmaması gereklidir.
ü  Eğer sanayi bölgesine yakın bir yerde bulunuluyorsa bina yapılırken önlemler alınmalı ve havalandırma bacalarına filtreler takılmalıdır.
ü  Çevre kirlenmesi sağlık sorunlarının yanında döl verimi, büyüme, gelişme ve yapılacak deneyin sonuçlarını etkileme gibi olumsuz sonuçlar doğurur.
Aşı, ilaç ve temizlik maddeleri ve haşere ilaçları
ü  Hayvanlara uygulanacak aşı veya ilaçların bir uzman kontrolünde yapılması gereklidir. Aksi taktirde hayvanların bağışıklık sistemleri bozulabilir.
ü  Hayvan odalarında haşerelere karşı yapılacak ilaçlamalara dikkat edilmelidir. Aksi halde alerji ve toksik etki yapabilir.
Hayvan barınaklarının özellikleri ve yapımı
Hayvanlar için bina yaparken;
ü  Bina yeri
ü  Bina büyüklüğü
ü  Yapı tipi
ü  Hizmetler
ü  Kullanım süresi
ü  Binanın içerdiği alt bölümler
ü  Teknik donanım
ü  Ekipman
Bina yeri
ü  Coğrafi yüzeyi- eğik yada düz drenajlı bölgeler
ü  Yakın binalarla ilişkisi
ü  Elektrik, gaz, su, drenaj gibi hizmetlerin kullanılabilirliği
ü  Yapım, büyük ekipmanların kurulması gibi
ü  Bölgesel ve merkezi yönetim
ü  Yasal gereksinim ve önerilere uygunluk
ü  Gelecekteki gereksinim ve ihtiyaçlara göre genişlemeye ve değişmeye uygunluk
Bina büyüklüğü  
ü  Düşünülen iş tipinin gereksinimleri ile maliyeti göz önüne alınarak bina büyüklüğü belirlenir.
ü  Toplam alanın yarısı hayvan odasıdır.
ü  Binaya konacak hayvan tür ve sayısı esas alınarak, hayvan odalarında gereksinim duyulan net alan hesaplanır.
Yapı tipi
ü  Genelde tek katlı binalar daha kolay yapılır ve daha ucuza mal olur.
ü  Hizmet alanı olarak birkaç küçük bina, büyük ve tek binadan daha ekonomik ve daha kullanışlıdır.
ü  Bu tarz binalarla yatay bulaşmanın da önüne geçilir.
Hizmetler
ü  Hayvan için elektrik, su ve drenaj gibi hizmetler temeldir. Bunun dışındaki hizmetler kullanıma bağlı olarak değişir.
ü  Binanın süresi; genelde yıllarca kullanılmak üzere inşa edilir.
Binanın içereceği alt bölümler
ü  Hayvan odaları
ü  Karantina odası
ü  laboratuar
ü  Depolar
ü  Yıkama/temizleme odaları
ü  Mekanik sistemlerle ilgili bölümler
ü  Atıkla ilgili bölümler
ü  Çalışanların soyunma, dinlenme ve yemek ihtiyaçları için gerekli bölümler
ü  Her alt bölüm ile ilgili pencere, tavan, taban, duvar, yalıtım gibi ayrıntılar
Hayvan barınakları yapısına göre
ü  Konvensiyonel hayvan üretim barınakları
ü  Tanımlanmış hayvan barınakları
Konvensiyonel hayvan üretim barınakları
ü  Herhangi bir özellik için tanımlanmış olmayan sadece klinik olarak sağlıklı hayvanların barındırıldığı barınaklardır.
ü  Temel üretim hijyen kurallarına uyulmak koşuluyla, barındırılan türe özel gereksinimlerin optimum karşılanması yeterlidir.
Tanımlanmış hayvan barınakları
ü  Mikrobiyolojik yönden tanımlanmış hayvanlar üretilmesi gerekiyorsa bina içinde bariyer (izolatör) sistemleri kurulması gereklidir.
ü  İzolatör, çalışma alanını çevreleyen, mikrobiyolojik geçirgenliği olmayan bir bariyerdir.
ü  Gnotobiyot hayvan üretimi ve kullanımı için gereksinim duyulan steril çevreyi sürdürmek için en pratik yoldur.
İzolatörler(bariyer) sistemleri
ü  Mutlak
ü  Klasik SBF
ü  Değiştirilmiş bariyer
ü  Ters çevrilen klasik bariyer
Mutlak izolatörler
ü  Burada hayvanlar çok sıkı koşullar altında ve     çevreden tam olarak ayrılmış şekilde tutulur.
ü  İçerde kullanılan kafes, yem, yataklık gibi tüm materyaller sterilize edilmiştir.
Klasik SBF
ü  Mutlak bariyerlere göre daha esnek olup, yalnızca patojen mikroorganizmaların girişi önlenir.
ü  Materyalin yalnızca dezenfekte edilmesi yeterlidir.
ü  Üniteye girecek eleman sayısı minimum olmalı ve çalışma alanına girmeden duş yapılmalıdır.
ü  İş elbise, eldiven vb. sterilize edilmelidir.
Değiştirilmiş bariyer
ü  Hayvanlar koruyucu başlıkları olan kafeslerde tutulabilir ve yalnızca manipulasyon için kafesin dışına alınabilir.
ü  SPF hayvanların çalışması esnasında korunmayı hedefleyen koruyucu önlemler klasik bariyer sisteminden bu sistemin geliştirilmesini sağlamıştır. 
Ters çevrilen klasik bariyer
ü  Bazen çevrenin hayvanların taşıdığı mikroorganizmalarla kontaminasyona karşı korunması gerekir.
ü  Dışarı çıkan hava steril olana kadar filtre edilir.
ü  Bu sistemin kullanıldığı yerlerde atık materyal dezenfekte edilmeli ve personel alanı terk ederken mutlaka duş almalıdır.
Hayvan barınaklarında bulunması gereken ekipmanlar
ü  Sabit ekipmanlar
ü  Hareketli ekipmanlar
Sabit ekipmanlar
ü  Sterilizatörler
    Otoklav
    Gaz sterilizatör
ü  Yıkama maddeleri
    Şişe yıkayıcısı
    Kafes yıkayıcı
ü  Daldırma tankları
ü  Uzaklaştırıcı sistemler
ü  Yakıcılar
ü  Böcek kontrol ilaçları
ü  Sabit kafes rafları
ü  Otomatik sulama aletleri
Hareketli sistemler
ü  Kafes ve kafes rafları
ü  Taşıyıcı yada tekerlekli raflar
ü  Sulama sistemleri
   Otomatik sulama
   Su şişeleri
ü  Kemirici bariyerleri
ü  İzolatör
Hayvan barınakları yapısına göre
ü  Konvensiyonel hayvan üretim barınakları
ü  Tanımlanmış hayvan barınakları
Konvensiyonel hayvan üretim barınakları
ü  Herhangi bir özellik için tanımlanmış olmayan sadece klinik olarak sağlıklı hayvanların barındırıldığı barınaklardır.
ü  Temel üretim hijyen kurallarına uyulmak koşuluyla, barındırılan türe özel gereksinimlerin optimum karşılanması yeterlidir.
Tanımlanmış hayvan barınakları
ü  Mikrobiyolojik yönden tanımlanmış hayvanlar üretilmesi gerekiyorsa bina içinde bariyer (izolatör) sistemleri kurulması gereklidir.
ü  İzolatör, çalışma alanını çevreleyen, mikrobiyolojik geçirgenliği olmayan bir bariyerdir.
ü  Gnotobiyot hayvan üretimi ve kullanımı için gereksinim duyulan duyulan steril çevreyi sürdürmek için en pratik yoldur.
İzolatörler(bariyer) sistemleri
ü  Mutlak
ü  Klasik SBF
ü  Değiştirilmiş bariyer
ü  Ters çevrilen klasik bariyer
Mutlak izolatörler
ü  Burada hayvanlar çok sıkı koşullar altında ve     çevreden tam olarak ayrılmış şekilde tutulur.
ü  İçerde kullanılan kafes, yem, yataklık gibi tüm materyaller sterilize edilmiştir.
Klasik SBF
ü  Mutlak bariyerlere göre daha esnek olup, yanlızca patojen mikroorganizmaların girişi önlenir.
ü  Materyalin yanlızca dezenfekte edilmesi yeterlidir.
ü  Üniteye girecek eleman sayısı minimum olmalı ve çalışma alanına girmeden duş yapılmalıdır.
ü  İş elbise, eldiven vb. sterilize edilmelidir.
Değiştirilmiş bariyer
ü  Hayvanlar koruyucu başlıkları olan kafeslerde tutulabilir ve yalnızca manipulasyon için kafesin dışına alınabilir.
ü  SPF hayvanların çalışması esnasında korunmayı hedefleyen koruyucu önlemler klasik bariyer sisteminden bu sistemin geliştirilmesini sağlamıştır. 
Ters çevrilen klasik bariyer
ü  Bazen çevrenin hayvanların taşıdığı mikroorganizmalarla kontaminasyona karşı korunması gerekir.
ü  Dışarı çıkan hava steril olana kadar filtre edilir.
ü  Bu sistemin kullanıldığı yerlerde atık materyal dezenfekte edilmeli ve personel alanı terk ederken mutlaka duş almalıdır.
Hayvan barınaklarında bulunması gereken ekipmanlar
ü  Sabit ekipmanlar
ü  Hareketli ekipmanlar
Sabit ekipmanlar
ü  Sterilizatörler
    Otoklav
    Gaz sterilizatör
ü  Yıkama maddeleri
    Şişe yıkayıcısı
    Kafes yıkayıcı
ü  Daldırma tankları
ü  Uzaklaştırıcı sistemler
ü  Yakıcılar
ü  Böcek kontrol ilaçları
ü  Sabit kafes rafları
ü  Otomatik sulama aletleri
Hareketli sistemler
ü  Kafes ve kafes rafları
ü  Taşıyıcı yada tekerlekli raflar
ü  Sulama sistemleri
   Otomatik sulama
   Su şişeleri
ü  Kemirici bariyerleri
ü  İzolatör
Kontaminasyonlar ve Kontaminasyon yolları
ü  Hayvanların sağlıklarını bozarak, onları gerek üretim ve gerekse kullanım için yetersiz hale getiren madde/etkenlere kontaminant denir. Kontaminantlar özelliklerine göre şu şekilde sınıflandırılabilir;
ü  Virus
ü  Bakteri, mikoplazma ve mantarlar
ü  Protozoa, metazoa ve diğer parazitler
ü  Kimyasal kontaminantlar
Dekontaminasyon ve Dekontaminasyon Sistemleri
ü  Herhangi bir maddenin kontaminantla bulaşmasını önlemek yada bulaşığı ortadan kaldırmak için yapılan uygulamalara dekontaminasyon denir.
   Dekontaminasyon;
ü   temizlik
ü   dezenfeksiyon
ü   sterilizasyon
    olarak tanımlanan uygulamalarla sağlanır.
Deneme programlarının hazırlanması
ü  Bir araştırma projesi, çalışılacak konuyu en kolay ve anlaşılır şekilde ortaya koymayı amaçlamaktadır.
   Proje hazırlarken;
ü  Amaç
ü  Kullanılacak materyal
ü  Metot
ü  İstatistiksel değerlendirme
ü  Olanaklar
ü  Sonuçların uygulanılabilirliği ve genellenebilirliği
Üretim programlarının hazırlanması
ü  Bir üretim programı hazırlarken dikkat edilmesi gereken noktalar;
ü  Hangi tür, tip ve nitelikte hayvanlar yetiştirilmelidir.
ü  Üretilecek olan bu hayvanlar ne kadar istenebilir.
ü  Ne zaman ve ne sıklıkla bu sayıda hayvanlar üretilmesi gerekmektedir.
ü  Bu gereksinimi karşılayabilmek için elde bulunması gereken damızlık hayvan sayısı ne olmalıdır.
ü  Bu üretimi yapmak için ne kadar büyüklükte, hangi özelliklerde binalar ve ne kadar, hangi ekipmanlar gerekmektedir.
ü  Böyle bir üretim için, ne kadar, hangi kalitede iş gücüne gereksinim vardır.
ü  Böyle bir yatırımda maliyet –kazanç ne kadar olacaktır.
Üretim Programını Etkileyen Faktörler
ü  Hayvanla ilgili faktörler
ü  Ekonomik faktörler
ü  Kayıtlar
ü  İnsan faktörü
1- Hayvanla İlgili faktörler
ü  Çevre
ü  Sürü yönetimi
ü  Hastalık durumu
ü  Çevre: Bütün hayvanların sahip oldukları genetik kapasiteyi göstermek için kendi türlerine özel çevre koşullarına gereksinim vardır.
ü  Sıcaklık, nem, ısı, aydınlatma, beslenme,kafes dizaynı, gürültü ve bakıcı faktörleri gibi çevresel faktörlere dikkat edilmelidir. 
ü  Sürü yönetimi; burada hayvanların genel durumları, verimlilik yaşları, canlı ağırlıklarındaki değişimler, huy ve davranışları göz önüne alınmalıdır.
ü  Hastalık durumu; Bazı hayvanlarda hastalık klinik olarak görülebilirken bazı hayvanlarda subklinik olarak seyredebilir. Yani hiç belirti göstermeden hastalığı taşıyıcı olabilirler.
2- Ekonomik faktörler
ü  Birim alandan maximum verim alma
ü  Birim işgücünden maximum yararlanma
   3-  İnsan faktörü
ü     Laboratuvar hayvancılığı ile uğraşan bir birimde çalışacak tüm personelin; hayvanları seven, ilgileneceği hayvanlardan tiksinme ve korkma gibi duygular taşımayan, hayvanların fizyolojisi ve davranışları hakkında bilgisi olan ve çalışma koşullarına uyum sağlayabilen özelliklere sahip olması gereklidir
4- Kayıtlar
ü  Birey ve grupların pedigri ve performans bilgileri
ü  Üretim işlerinin planlarla uygun yürüyüp yürümediğinin kontrolünü sağlayan bilgiler
ü  İşletmenin ekonomik durumu ile ilgili bilgiler
ü  Hayvan odalarındaki çevresel faktörler ve uygulamalar yer almalıdır.
Yetiştirme Yöntemleri
  1. Kalıcı çiftleştirme yöntemleri
   Nonogami
   Poligami
  1. Düzenli çiftleştirme grupları
   Elde çiftleştirme
   Harem sistemi
ü  Kalıcı çiftleştirmede çiftleştirme grupları bir kez kurulduktan sonra değişiklik yapılmaz. Dişiler, erkekler ve diğer grup üyeleri bir arada tutulur.
ü  Monogami; grup yalnızca 1 erkek ve 1 dişiden oluşur.
ü  Poligami de ise; 1-2 erkekle 8-10 dişi birlikte kafese yerleştirilir.
ü  Düzenli çiftleştirme gruplarında; hayvanlar belli bir dönemde bir araya getirilir. Daha sonra birbirinden ayrılırlar.
ü  Elde çiftleştirme yönteminde; aşırı kıskanç veya sinirli mizaçta olan hayvanlarda uygulanır. Çiftleştirilmesi istenen erkek ve dişi belli bir dönem bir arada tutulur. Çiftleştirme döneminden ya 1 gün sonra yada hemen hayvanlar birbirinden ayrılırlar. Yavrular ise süt emme döneminden sonra annelerinin yanından alınır.
ü  Harem sisteminde ise; Bu sistemde 1-2 erkek 8-10 dişi ile bir arada tutulur.gebe dişi doğuma birkaç gün kala gruptan alınarak ayrı kafese yerleştirilir. Yavruların süt emme döneminden sonra dişi tekrar hareme katılır.

Soğuk Kanlı Laboratuvar Hayvanları

Kurbağalar (Anuranlar)
ü  Gerek anatomik ve gerekse de fizyolojik olarak balıklarla sürüngenler arası bir özelliktedirler.
ü  Bazıları devamlı suda yaşayabilirken, bazıları yalnızca üreme mevsiminde suya gider, kalan zamanlarını karada geçirirler.
ü  Toprak yüzeyinden uzun ağaç tepelerine kadar oldukça değişken bitki örtüsü bulunan ortamlarda yaşayabilirler. 
ü  Yaşam süreleri laboratuvar koşullarında 8-10 yıldır.
ü  Karasal Anuranlar; yaşamlarının çoğunu karada geçirirler ve genellikle kuraklık döneminde yada çiftleşme zamanlarında suya dönerler.
ü  Vücut sıcaklığı çevreye bağlı olarak değişiklik gösterir. Bu tür hayvanlara ektotermik yada poikilotermik (vücut için gerekli enerjiyi dışardan sağlayan) hayvanlar denir.
ü  Uygun olmayan sıcaklıkta kendileri için daha uygun sıcaklığa sahip bölgelere göç ederler.
ü  Çok soğuk dönemlerde kış uykusuna yatarlar.
ü  Su kurbağaları kış uykusu için göl ve nehirlerin donmayan dip kısımlarına, kara kurbağaları ise toprağın donmayan kısımlarına yerleşirler.
ü  Döllenmeleri vücut dışında (dış döllenme) veya içerde (iç döllenme) olmak üzere 2 şekilde olur.
ü  Kurbağalar su içmez, suyu deri yoluyla alarak vücut ısısını dengelemiş olurlar.
Barınak Özellikleri
ü  Kurbağalar çoğunlukla kullanım amaçlı dışardan toplanırlar. Kısa süreli olarak laboratuvarda tutulduklarından basit bir barındırma sistemi yeterlidir.
ü  Tüm yaşamını suda geçirenler için basit bir akvaryum yeterlidir.
ü  Kabın alt ucunda atık su çıkışı ve üst yüzeyde de temiz su girişi olmalıdır. Havalandırma için bir pompadan yararlanılmalıdır.
ü  Ayrıca suyun ısısı önemli olduğu için bir ısıtıcı ile bağlantılı su kaynağı kullanılmalıdır.
ü  Karasal kurbağalarda akvaryumun 1/3’lük kısmı suyla kaplı olmalı geriye kalan kısmı ise toprak olmalıdır.
   Anaçların Bakım-Beslenmesi
ü  Yapay veya doğal gün ışığı kullanılmalıdır.
ü  Parlak ışıktan kaçınılmalıdır. Yapay ışık kullanılacaksa pembemsi beyaz renkli floresan lambalar kullanılmalıdır.
ü  Bu lambaların su yüzeyinden 150 cm yukarıda yerleştirilerek, hayvanlara 12 saat aydınlık/12 saat karanlık ışıklandırma programı uygulanmalıdır.
ü  Uygun çevre sıcaklığı aktif bireyler için 15-200C, kış uykusundakiler için ise 2-30C olmalıdır.
ü  Anaçlar erkek ve dişiler ayrı ayrı tutularak yetiştirilir.
ü  Hayvanları yakalamak için ağ, bir bez veya plastik kullanılabilir. Çünkü oldukça kaygan olduklarından yakalamak oldukça zordur.
ü  Kurbağalar ele alındıkları zaman bir stres belirtisi olarak bir mukus salgılar.
ü  Ergin kurbağalar karnivordur ve doğada yalnız aktif canlıları avlarlar.
ü  Laboratuvar koşullarında bir pens yardımıyla ağzına et parçası vererek beslenmesi sağlanabilir.
ü  Pelet formda yemle besleme söz konusu olursa suyun dibine batan pelet yem formu kullanılmalıdır.
ü  Etle beslenmeye alışmış hayvanların bu yemle beslenmesi zor olacağından önce az miktarda pelet yem + canlı yem (yer kurtları) verilmelidir. Daha sonraki günlerde pelet yem miktarı derece derece artırılarak yeme alıştırılır.
Yavruların Bakım ve Beslenmesi
ü  Larva döneminde normal yada hafifçe azaltılmış gün ışığı uygulanmalıdır.
ü  Larvalar kesinlikle direk gün ışığına maruz bırakılmamalıdırlar.
ü  Büyüme için en uygun sıcaklık 18-220C’dır. Yumurtalar için bu sınır 14,5 - 25,50C arasında olmalıdır.
ü  Sıcaklık şoku yumurta ve larvalar için daima zararlıdır. Bu nedenle suyun ısısı daima optimum ve aynı ısıda tutulmalıdır.
ü  Günlük olarak kaptaki suyun yarısı atıklarla birlikte temizlenmelidir.
ü  Larvalar herbivordurlar ve süzerek yiyicidirler. Yalnızca ince partiküller halinde yemleri yiyebilirler.
ü  Metamorfoz sonunda yavrular pelet yemle beslenebilirler.
ü  Pelet yem yoksa metamorfoz sonrası mosquito larvaları gibi canlı yemlerle beslenebilirler.
  Yavrular için şu yem örneği kullanılabilir;
ü  15 ml kurutulmuş maya
ü  15 ml yumurta tozu
ü  15 ml multivitamin ve mineral
ü  Isırgan tozu
Kış Uykusu (Hibernasyon)
ü  Laboratuvar koşullarında hayvanları kış uykusuna yatmasını sağlamak için; büyük bir çöp kovası gibi bir kaba oda sıcaklığında 25 litre klorsuz su konulur ve 50 kadar basit (adi) kurbağa bu kaba yerleştirilir. Daha sonra bu kova buzdolabına yada soğuk bir yere konularak hibernasyon ısısı sağlanır.
ü  Suyun klorsuz olması hayvanların deri solunumu yapmasından dolayı istenir.
ü  Uygun sıcaklık yakalanmışsa kurbağalar dibe yatar. Eğer sıcaklık fazlaysa hayvanlar  suyun yüzeyinde toplanır.
Kış uykusu başlatmak için;
ü  Sürekli 2-30C de düşük ısı
ü  Suyun filtrasyonu
ü  Suyun oksijen içermesi
ü  Kullanmadan önce suyun klorsuzlaştırılması
ü  Kış gün uzunluğunu uyarmak için her gün günde 10 saatten fazla olmamak üzere düşük yoğunlukta ışık kullanılmalıdır.
Kaplumbağa (chelon)- testudinata
ü  Vücutları kalın bir kabukla sarılmıştır. Kabuğun yuvarlak olan üst kısmına karapaks, düz olan alt kısmına plastron denir.
ü  Dişleri yoktur. Dilini dışarı uzatamaz.
ü  Okyanuslardan çöllere kadar her yerde yaşayabilirler.
ü  Karada yaşayanlar otçul, suda yaşayanlar ise etçildir.
ü  Omnivor olanlara da rastlanmaktadır.
ü  Soğuk dönemde kış uykusuna yatarlar yani poikilotermiktirler.
ü  Hayvan yem yemek, sindirmek ve kış uykusuna yatmak gibi davranışları için uygun sıcaklığı aktif olarak arar.
ü  Yaşam süreleri 20-50 yıl kadardır. Ama 200 yıl kadar yaşayan tipleri de vardır.
ü  Yapay ortamda yetiştirilmesi zordur.
ü  Yetiştirme için 1 erkek 5 dişi grupları oluşturulmalıdır.
ü  Yapay ortamda yetiştirilecekse tabana kum serilmelidir.
ü  Yumurtlama için taban kumunun 20-30 cm. derinlikte ve 28-32 derece ısıda olmalıdır. Nem %95 oranında olmalıdır.
ü   Bu nem oranını sağlamak için ıslak pamuk kum üstüne konulabilir.
ü  Çiftleşmelerinden 60 gün sonra yumurtlarlar.
Barınak Özellikleri
ü  Laboratuvar koşullarında kara tipi kaplumbağaları yetiştirmek için uygun koşulda hazırlanmış bir odadır.
ü  Taban ve duvarların seramik yada taştan yapılması gereklidir.
ü  Tabana aralıklarla ot serpilmelidir.
ü  Her hayvanın boyunun 5 katı ve genişliğinin 3 katı boyutunda bir yer ayarlanmalıdır.
ü  Bir çift kaplumbağa için ayrılması gereken alan yaklaşık 1m2 dir.
Anaçların Bakım ve Beslenmesi
ü  Barınakların tabanlarının haftada 2 kez dezenfektan ile temizlenmesi sağlanmalıdır.
ü  Bu işlemleri yapmadan önce hayvanlar dışarı alınmalıdır.
ü  Kaplumbağaların hepsi gündüz aktif (diurnal) olan hayvanlar olduğu için doğal aydınlatma gün boyunca yeterlidir.
ü  Ek olarak tavana yapay aydınlatma aracı olarak lambalar konulabilir.
ü  Sucul türlerde suyun sıcaklığı 20 deceden az olmamalıdır. Akvaryum için geçerli olan özellikler kurbağalarınki ile aynıdır. 
ü  Elle tutma küçük yavrularda kolaylıkla yapılabilmektedir. Fakat büyüklerde bazen pençelerinden dolayı zor olabilir. Bu nedenle kabuğunun merkezi bölgesinden iki elle tutmak gerekir.
ü  Cinsiyet ayrımı; erkeğin kuyruğu dişininkinin 2 katı uzunluktadır.
ü  Dişilerde kuyruk kısa ve üçgendir. Erkeklerde ise uzun ve şerit şeklindedir.
Anaçların Beslenmesi
Kara kaplumbağalarının beslenmesi
ü  Sebze, meyve ve yeşillikler yeterlidir. Ek olarak et verilebilir.
ü  Yemler yayvan bir tabak içinde yada tabana konularak verilebilir.
ü  Kaplumbağalar bir gün yemek yerler diğer gün yemezler. Bu nedenle belli bir rutine alıştırılmalıdırlar.
Su Kaplumbağalarının Beslenmesi
ü  Çoğu karnivordur.
ü  Kendinden güçsüz olan tüm canlıları, balıkları, kuş ve memelileri yiyebilirler.
ü  Yağsız et, karaciğer ve kalp ile toprak kurtları, çekirge ve cırcır böcekleri gibi canlılar yem olarak kullanılabilir.
ü  Bu yiyecekleri suyun içine atılarak beslenmesi sağlanır.
ü  Beslenme sonunda artan artıklar su tankından, akvaryumdan toplanmalıdır.
Yavruların Beslenmesi
ü  Yumurtadan yeni çıkan yavrular yem yemek istemezler.
ü  Onlara iştah açıcı olarak çilek ve konserve meyveler gibi yiyecekler verilmelidir.
ü  Haftada bir gün yemlerine vitamin- mineral desteği yapılmalıdır.
Kış Uykusunda Davranış
ü  Laboratuvar koşullarında kaplumbağaların kış uykusuna yatmasını sağlamak için;
ü  Suları ısıtılmaz, ortam sıcaklığı aşamalı olarak düşürülür.
ü  Oda sıcaklığı 2-3 ay süreyle 10 derecede tutulur.
ü  Beslenme tamamen durdurulur.
Kara kaplumbağalarında;
ü  Mevsim sonuna doğru sıcaklık azaltılır.
ü  1 ay süreyle yemleme bırakılır.
ü  Ortam sıcaklığı 5-10 derece olan bir odaya kutucuklar yerleştirilir.
ü  Bu kutucuklar içine yalıtkan amaçlı kağıt ve polistyren maddeler konularak hayvanlar kutucuklara yerleştirilir.
ü  Normal kış uykusu 4 aydır.
ü  Sıcaklığın artığı dönemlerde 48 saat içinde oda ısısı yavaş yavaş artırılarak ortama alışmaları ve kış uykularından uyanmaları sağlanır.
Sıcak Kanlı Hayvanlar
FARE
ü  Memeliler sınıfının Rodentia takımından olan farelerin laboratuvar koşullarında kullanılan tipleri ev yada pirinç faresi olan Mus musculus domesticus / mus domesticus domesticus’tan geliştirilmiştir.
ü  Koku duyusu iyi gelişmiştir.
ü  Görme duyusu zayıftır. Renkleri ayıramaz.
ü  Fareler her gram canlı ağırlık için büyük bir beden yüzeyine sahip oldukları için sıcaklık dalgalanmalarına çok duyarlıdırlar.
ü  Soğuğa dayanıklıdırlar.
ü  Çevre sıcaklığındaki her 1 derecelik düşüşte 46 kcal/m2/24 saat enerji üretebilirler.
ü  Su kaybına çok duyarlıdırlar. Vücuttan su kaybını önlemek için burun kanallarından geçen hava soğutulur ve idrar yoğunlaştırılır.
ü  Terleyemezler.
ü  Tükrük salgısı da çok sınırlıdır.
ü  Farelerde diploid kromozom sayısı 40’tır.
ü  Çeşitli etkenlere duyarlı, dirençli hatlar geliştirilmiştir.
Laboratuvar faresi- mus musculus
ü  Bu alanda kullanılan memelilerin sayıca 2/3’ünü oluşturmaktadır.
ü  Küçük ve ucuz olması, bakım kolaylığı yanında genetik açıdan saflığının kolayca sağlanabilmesi yaygın kullanılma nedenlerindendir.
ü  Genetik homojenite 20 kuşaktan sonra %98.6’ya ulaşır.
ü  Özelliği: Tüberkuloza doğal direnci bulunmasıdır.
C57BL/6 fare (Uluslararsı kısaltma: B6)
ü  Kürkü ve gözleri siyahtır. Erkeklerin %82’de, dişilerin %78’de kuyruk pigmentsizdir. Bazılarında yer yer reversibl alopesi izlenebilir. Nadiren dermatit gelişebilir.
    Kullanım alanları
ü  Davranış, fizyoloji veya rengi etkileyen çeşitli mutasyonları araştırmak için referans tür olarak kullanılır. Hücre kültürü, atmosferik kirlilik, hematoloji, kanser, kemoterapi, radyasyon, mutasyon araştırma alanlarında referans tür haline gelmiştir.
ü  Sıklıkla radyasyona dirençli bir tür olarak kullanılmaktadır.
ü  Özellikle obezite, muskuler distrofi mutasyonları ve diyabetle ilgili genetik çalışmalarda standart hayvan olarak kullanılmaktadır.
ü  Yaşlı fareler davranış çalışmalarında ve nörolojik orijinli yaşa bağlı davranış değişikliklerinin araştırılması için kullanılmaktadır.
DBA/2 fare (Uluslararsı kısaltma: D2)
ü  Bütün doğal türler içinde en eski türdür. İki tipe ayrılmıştır: DBA/1 ve DBA/2
ü  Bej renkli ve gözleri siyahtır. Hatırlama kapasitesi iyidir.
   Kullanım alanları;
ü  antiepileptik ilaçların etkinliğini araştırmak için kullanılır.
ü  Öğrenmesi (Shuttle box=davranış testi) yavaştır. Ancak bir kez öğrendikten sonra hafızası iyidir.
ü  Diabet çalışmak için deneysel model olarak kullanılır.
BALB/c fare (Uluslararsı kısaltma: C)
ü  Beyaz kürklüdür. Öğrenme kapasitesi düşüktür. Çok aktif değildir. Üretim hızı iyidir.
   Kullanım alanları:
ü  Monoklonal antikor üretimi için en sık kullanılan türdür.
ü  X ışınları, İnsülin ve kloroform toksisitesine duyarlıdır.
ü  Alkolun davranış üzerindeki etkilerini araştırmak için kullanılır.
ü  Leishmania çalışmaları için iyi bir modeldir.
ü  Salmonella tiphimuriuma karşı aşı elde edilmesinde kullanılır.
Nude fare (Swiss)
ü  Timusun olmaması ve hemen hemen tamamen tüysüz olması başlıca karakteristikleridir.
    Kullanım alanları:
ü  İmmunoloji: Monoklonal antikor üretimi ve immun cevabın düzenlenişini araştırmak için kullanılır.
ü  Deneysel enfeksiyonlar: Paraziter (helmint-protozoon), bekteriyel ve viral (adenovirus, rabies) enfeksiyonlar sırasında gelişen edinilmiş immunite çalışmaları yapılabilir.
SCID (Severe Combined Immuno Deficiency) Fare
ü  Çok belirgin T ve B lenfosit yetmezliği vardır.
    Kullanım alanları:
ü  Deneysel bakteri ve virüs enfeksiyonları
ü  Hematoloji alanında orak hücreli anemi, lösemi ve talassemi çalışmalarında kullanılır.
ü  Immun yetmezliklerin moleküler etyolojisini araştırmak için kullanılabilir.
ü  Doku transplantasyon çalışmalarında kullanılabilir.
ü  Aşıların etki mekanizmaları aşıya cevapsızlığın nedenleri araştırılırken kullanılır.
BALB/cByJ-Nude fare
ü  BALB/c türünden farkı timusun olmaması ve hemen hemen tamamen tüysüz olmasıdır.
  Kullanım alanları:
ü  İmmunoloji: Monoklonal antikor üretiminde kullanılır.
ü  Onkoloji: Deneysel tümörlerin oluşturulması ve tedavi şekillerinin araştırılmasında kullanılır.
ü  Deneysel enfeksiyonları araştırmada kullanılır.





Üreme özellikleri
İlk östrus
25-28 gün
Cinsel olgunluk
7-9 hafta
Östrus siklusu
4-5 gün
Gebelik süresi
19-21 gün
Doğum ağırlığı
1-2g
Laktasyon süresi
18-21 gün
Kalp vurum sayısı
300-800/dakika
Ergin ağırlık
30-40g
Postpartum östrus
24 saat
Doğumlar arası süre
3.5-6 hafta
Bir doğ. düşen yav. say.
6-13 yavru
Beden sıcaklığı
36-370C


Barınak-Kafes Özellikleri
ü  Fare kafesleri genellikle polykarbon, poly proplen veya polyster maddelerinden yapılır.
ü  Bu maddelerden yapılmış kafeslerin temizliği daha kolay olduğu için tercih edilir.
ü  Kafeslerin ön kısmında kesinlikle parmaklık olmalıdır.
ü  Paslanmaz çelikten yapılan kafesler ise dayanıklı olduğu için tercih edilen kafeslerdir.
ü  Kafeslerin üst kısmında yemlik ve suluk sarkıtmak için aralıklar bulunur. Bu aralıklar 6mm’yi geçmemelidir.
ü  1 çift fare ve yavruları için gerekli olan kafes büyüklüğü 14 cm genişlikte, 30 cm uzunlukta 12-15 cm yükseklikte olmalıdır.
Anaçların Bakım ve Beslenmesi
ü  Farelerde poligami rahatlıkla uygulanabilir.
ü  Oda sıcaklığı 19-220C, nisbi nem %55 olmalıdır. Ayrıca içerdeki havanın bir günde toplam 15 kez değiştirilmesi gereklidir.
ü  Beslenmelerinde pelet yem formatında genelde yemler kullanılır. Ancak bunun dışında yulaf gibi hububatlar tanelerini, şeker ve yağlı yiyecekleri tercih ederler.
ü  Yem hazırlarken yemdeki yağ oranı sadece yaşama payı için hazırlanan rasyonlarda %4-5 diğer rasyonlarda ise %7-11 olmalıdır.
ü  Protein oranı ise yaşama rasyonlarında
%12-14 diğerlerinde ise %17-19 oranında olmalıdır.
ü  Yemlerin ıslanması ve su ihtiyacının giderilmesi için günde 6-7 ml. su verilmelidir.

Yavruların Bakım ve Beslenmesi
ü  Yavrular doğumdan sonra 7-10 gün annesi tarafından beslenirken bir yandan da annesinin yemlerini kemirmeye başlayarak yeme adapte olmaya başlar.
ü  Yavruların kafese yerleştirilmesinde aynı yaşta ve aynı cinsiyettekilerin bir arada bulundurulmasına dikkat edilmelidir.
ü  Sütten kesimden sonra günde 5g kadar yem tüketir. Bu miktar yaşamı boyunca alması gereken miktardır.
ü  Yavruların sütten kesim sonrası büyüme yemleri ile beslenmesi gereklidir.

Sıçan
ü  Sıçanlar memeliler sınıfının rodentia takımından Rattus rattus ve Rattus norvegicus türlerine ait varyeteleridir.
ü  Laboratuvar sıçanları Norveç ratının  evcilleştirilmiş varyeteleridir.
Fizyolojik özellikleri
ü  Ratlarda görüş zayıftır. Buna rağmen hemen ve yavaşça hareket ederler.
ü  Görüş açısı geniştir. A vitamini eksikliği görme pigmentlerinin kaybına sebep olabilir. Bu durumda karanlığa adaptasyon azalır ve gece körlüğü gelişir.
ü  İşitme duyuları gelişmiştir. Düşük frekanslı sesleri insanlara göre az duyarlar fakat yüksek frekanslı seslere karşı hassastırlar.
ü  Koku alma duyusu çok iyi gelişmiştir.
ü  Ratlar faaliyetlerinin çoğunu gece yapan (gece aktif)  yani nokturnal olan hayvanlardır.
ü  Ratların tipik özelliği yem tüketimini kontrol edebilmesidir. Bu yüzden sınırlı beslenmeye adapte olabilirler.
ü  Beslenme açısından omnivor hayvanlar olup genelde tahıl ile beslenirler. Fakat balık, ev faresi, iç organlar ve kağıt gibi farklı maddeleri yeme özellikleri de vardır.

Laboratuvar sıçanı: rattus norvegicus
ü  İkinci en çok kullanılan deney hayvanıdır. Laboratuvarda genellikle erkek sıçan kullanılır. Erkek sıçanların vücut kütlesi büyük olduğu için elektrod implantasyonu ve cerrahi modeller için avantaj sağlar.
ü  En önemli biyolojik özelliği; C vitaminini kendi organizmasında sentezleyebilmesidir.
ü  Safra kesesinin olmadığı da unutulmamalıdır.
ü  Sıçanlar hiperlipidemi ve ateroskleroz induksiyonuna karşı direnç gösterirler.
Wistar sıçan (IOPS AF/han)
ü  Albino, orta büyüklükte, büyüme hızı iyi, uysal, ele almak ve kullanmak kolaydır.
   Kullanım alanları:
ü  Deneysel çalışmalarda çok yönlü kullanılabilir. Laboratuvarlarda kullanılan en eski türdür. Bütün tıbbi çalışma protokolleri bu hayvanlar üzerinde kurulmuştur. Yaşam süreleri hem tümör çalışmaları hem de uzun süreli çalışmalar için uygundur.
ü  Ayrıca çabuk öğrenme yeteneği nedeniyle davranış çalışmaları için iyi bir modeldir.
Fischer F344 sıçan (F344)
ü  Albino sıçan, küçük yapılı, çok uysal, çalışmak çok kolaydır.
ü  En önemli özellikleri: Serumda insulin düzeyleri düşüktür.
    Kullanım alanları:
ü  Serebral yaşlanma modelleri için uygundur.
ü  İmmunoloji: Koyun eritrositlerine karşı immun cevabı zayıftır.
ü  Parazit immunolojisi çalışmak için uygundur.
Hairless sıçan (OFA-hr/hr)
ü  İlk kez 1974’de Sprague Dawley sıçan kolonisinde görüldü. Mutantlar izole edildi ve hairless sıçan olarak adlandırıldı.
ü  Doğumdan sütten kesilinceye kadar (3 hafta) çok az deri altı dokusu bulunur.
   Kullanım alanları:
ü  Dermatoloji ve kozmetik: Kozmetiklerin metabolizması, farmakodinamkleri ve ışınlardan korunma çalışmaları yapılır.
ü  Farmakoloji: Anti inflamatuar ilaçların farmakolojisi, intradermik maddelerin farmakokinetikleri ve perkutan toksik etki oluşturan maddelerin araştırılması amacıyla kullanılır.
OFA (Sprague-Dawley) sıçan
Albino- orta büyüklükte, büyüme hızı hızlı, üremesi iyi, uysal, çalışmak rahattır
SHR sıçan
ü  Bu tür Japonya’da Wistar sıçanlardan seçilen bir koloniden üretildi.
ü  Orta büyüklükte albino sıçanlar, spontan olarak hipertansiftirler.
     Kullanım alanları:
ü  İnfeksiyon hastalıkları: Kronik pnömoni.
ü  SHR sıçan insanda esansiyel hipertansiyon çalışmak için uygun bir modeldir.
WYK sıçan
ü  Bu tür SHR sıçan için kontrol olarak kullanılır. SHR sıçan tek tip genetik özelliğe sahip olduğu için birbirine genetik olarak benzeyen bu iki türü deneylerde birlikte kullanmak idealdir. WYK sıçanı kontrol olarak kullanmak en uygunudur.
Stroke-Prone SHR sıçan
ü  SHR sıçanların serebral hasara yatkın bir alt türünden elde edildi.
ü  Albino, küçük, cana yakın karakterdedir.
ü   Erkekler, dişilere göre daha hipertansiftir. Bu hayvanlarda spontan serebral vaskuler ataklar gelişebilir.
   Kullanım alanları: Kardiyovaskuler ve serebrovaskuler gerontoloji de (yaşlanma bilimi) kullanılır.
Üreme ve bazı fizyolojik özellikler özellikleri
Beden ısısı
38-390C
Kalp vurum sayısı
320-480/dakika
Cinsel olgunluk
8-9 hafta
Östrus siklusu
4-6 gün
Gebelik süresi
21 gün
Doğum ağırlığı
5-6 g
Laktasyon süresi
20-24 gün
Bir yılda doğum sayısı
10-12
Bir doğ. düşen yav. say.
12-18 yavru

Sıçanların Barınak ve Kafes Tipleri
ü  Rat(sıçanlar) kafesleri farelerin kafesleriyle hemen hemen aynı özeliktedir.
ü  Ayrı olarak büyüklük farklıdır. Ratlar arka ayakları üzerine kalktıkları için yüksekliklerini ayarlamada bu özelliklerine dikkat edilmelidir.
ü  Sütten kesilmiş hayvanlarda kafes yüksekliği  15 cm. yetişkinlerde ise 18-20 cm. olmalıdır.
ü  Ergin dişiler için kafes boyutları 35x 25x18 cm. boyutlarında
ü  Ergin erkekler içinse 50x30x30 cm. boyutlarında olmalıdır.
ü  Ergin hayvanlardan bir kafese en fazla 6 hayvan, yavrular içinse en fazla 10 hayvan konması gereklidir.
ü  Oda büyüklüğü de hayvan sayısına ve hayvanın damızlık olmasına göre değişir.
ü  Damızlıklarda oda büyüklüğü 20m2’inin üzerinde ve dikdörtgen şeklinde olmalıdır.
ü  Ticari amaçla yetiştirilen ratların odaları ise kare şeklinde ve 16-20 m2 olmalıdır.
Anaçların Bakım ve Beslenmesi
ü  İdeal ortam ısısı 20-22 derece olup 5-320C arasındaki ısıyı tolere edebilirler.
ü  Nisbi nem oranı da %55-60 arasında olmalıdır.
ü  Ratlarda nem ve ısı oranı oldukça önemli olup bu kriterlere uyulmadığı taktirde “ring tail” denilen bir çeşit deri hastalığına yakalanabilirler.
ü  Bu hastalığı engellemek için ısı ve neme dikkat edilmeli ve yataklık kullanılmalıdır.
ü  Ortamın neminin %30’un altına inmememsine dikkat edilmelidir.
ü  Bu oranı elde etmek için altlık materyali kullanılarak altlığın nemi emmesi sağlanır ve böylelikle ortamda sürekli nemin olması sağlanır.
ü  Aydınlatma programı ise 12 saat aydınlık/12 saat karanlık şeklinde uygulanmalıdır.
ü  Kafeslerin temizliği haftada 1 kez yeterlidir.
ü  Ancak yeni doğum yapanlarda bu süre 2-3 hafta sonra yapılmalıdır.
ü  Numaralandırmada; soğuk damga, boyalar, kulak küpesini dövme ve baş ve ense kıllarının kesilmesi şeklinde yapılabilir.
ü  Tutma; ensesinden baş ve işaret parmağının kavranması ile yakalanabilir. Diğer elle de pençeleri sabitlenir. Kısa mesafelerde kuyruğunun tutulmasıyla yakalanabilirler.
ü  Cinsiyet ayrımı: Anogenital aralık dişilerde kısa erkeklerde ise uzundur.Aynı yöntemde cinsiyet ayrımı farelerde de yapılır. 
Beslenmesi
ü  Ratlar omnivordur ve her şeyi yerler.
ü  Rat yemlerinde normalden fazla protein olması böbrek fonksiyonları üzerinde olumsuz etki yaratır.
ü  Normal bir diyette protein oranı %15-18, yağ
 %3-5 ve selüloz %1-5 arasında olmalıdır.
ü  Günlük yem miktarı 1 yaşına kadar oda sıcaklığında 20 g olmalıdır. Bu yaşa kadar her
100 g için 11.8 gram yem verilir.
ü  1 yaşından sonra ise her 100 g için 5.3 gram verilmelidir.
Yavruların Bakım ve Beslenmesi
ü  Yavrular ilk 21 gün anne sütü ile beslenirler.
ü  15 günden itibaren ise annelerinin yemlerini kemirmeğe başlayarak yeme alışma dönemine geçerler.
ü  Bu dönemden sonra annelerini yemlerini yiyebilirler.
Gerbiller
ü  Gerbiller Asya’nın bir çok ülkesinde özellikle Çin, Mogalistan, Hindistan da ve Güney Afrika’da yaşamaktadır.
ü  Gerbiller çöl koşullarına kadar bir çok alanda yaşayabilirler.
ü  Aktif kazıyıcı olup toprağı kazıp tüneller açarak yemlerini buralarda depolarlar.
ü  Aşırı derecede granivor ve ot oburdur.
ü  Çoğu nokturnaldır. Sadece uzun gece dönemlerinde yüzeye çıkarlar.
ü  Moğol ve Çin gerbili en yaygın olanlardır.
Fizyolojik Özellikleri
ü  Doğada açtığı tünellerde monogam şekilde yaşarlar.
ü  Gerbiller genellikle gece aktiftir.
ü  Gerbil her gün yalnızca birkaç damla idrar çıkarır. Bunun sebebi ise çöl koşullarına vücutlarının adapte olmasından kaynaklıdır.
ü  Birkaç hafta su almadan yaşayabilirler.
ü  Sıcaklık ve nem dalgalanmalarına uyum sağlayabilirler.






 Bazı üreme ve fizyolojik özellikler

ü  Östrus siklusu
ü  4-6 gün
ü  Gebelik süresi
ü  21-24 gün
ü  Doğum ağırlığı
ü  2.5-3g
ü  Damızlıkta kullanma yaşı
ü  9-12 hafta
ü  Ergin ağılık
ü  80-110g (e), 70-100 g(d)
ü  Sütten kesim yaşı
ü  20-30 gün
ü  Yaşam süresi
ü  3-4 yıl
ü  Erginlik yaşı
ü  9-12 hafta (erkek ve dişi)
ü  Kalp vurum sayısı
ü  360/dakika
ü  Bir doğ. düş. yavru sayısı
ü  4-6 yavru
ü  Beden ısısı
ü  38,1-38,40C

ü  Barınak-Kafes tipi
ü  Gerbiller için, fare ve ratlarda kullanılan kafes tipleri kullanılabilir.
ü  Ratlarda olduğu gibi gerbil de  arka ayakları üzerine kalkan bir hayvan olduğu için kafes boyutlarında bu özelliğine dikkat edilmelidir.
ü  Ergin bir hayvan tek başına kafese yerleştirilecekse kafes alanı en az 230 cm2
ü  Monogam damızlık bir çift için gereken en az alan 700-900 cm2 olmalıdır.
ü  Damızlık bir çift ve yavruları birlikte konulacaksa 1300 cm2’lik bir alan ayrılmalıdır.
ü  Büyük gruplar halinde kafes oluşturulacaksa her hayvan için 100 cm2’lik alan ayrılmalıdır.
ü  Yükseklik en az 15 cm. olmalıdır.
ü  Kafes tabanına 2-3cm. kalınlığında talaş serilmelidir.
ü  Kafeslerin bir köşesinde yuva kutusu yapılmalıdır.
ü  Damızlıklar için kağıt parçaları da bulundurulmalıdır.

ü  Anaçların Bakım ve Beslenmesi
ü  Dişi ve erkeklerin aynı kafese konulmaları sırasında mümkünse sabahleyin kafese yerleştirilmelidir. Hayvanların hareketleri gün içinde gözlemlenerek aşırı saldırganlık söz konusuysa çiftler birbirinden ayrılmalıdır.
ü  Kafese konan erkek ve dişi hemen birbirlerine tepki verirler ve erkek dişi üzerinde dominantlığını kanıtladıktan sonra saldırganlıkları ortadan kalkar.
ü  Eğer uyumlu bir çift olmazsa dişi ayrılarak daha genç bir hayvana verilir. Onunla da uyum sağlayamazsa yine yaşlı bir hayvana verilerek tekrar eşleştirme denenir.
ü  Moğol gerbili 00C derece kadar düşük ısıda bile üreme özelliğine sahiptir.
ü  Optimal ısı ise 20-24 derecedir.
ü  Ortamdaki nisbi nem ise %35-45 arasında olmalıdır.
ü  İşaretleme; monogam çiftler halinde veya tekli ise kafese etiket yapıştırılarak yapılır.
ü  Kulağa numara zımbala yöntemi ile kalıcı işaretleme yapılabilir.
ü  Ele alma; gerbileri elle yakalarken kesinlikle sırtından tutulmamalıdır. Aksi halde titreme nöbetlerine girebilir.
ü  Yavrusu olan dişiler uysal olduğu için yakalamada problem çıkarmaz. Ama sütten kesilmiş yavrular ani hareketler yapabilir. Bu yüzden ;
ü  El çukurlaştırılarak hayvanın vücudu kavranmaya çalışılarak tutulur.
ü  Yada bir elle kuyruğundan tutulurken diğer elle ön ve arka bacaklardan destek alarak vücut kavranır.
ü  Cinsiyet ayrımı; Hayvan kuyruk dibinden yakalanarak arka bacakları yukarı kaldırılır.
ü  Anogenital bölge incelenerek cinsiyet ayrımı yapılır.
ü  Anogenital aralık büyük ve koyu renkli scrotal kese varsa erkek, anogenital aralık küçük ve kese yoksa hayvan dişidir.
Beslenme
ü  Laboratuvar koşullarında gerbillerin beslenmesi ticari kemirgen pelet yemi yapılır.
ü  Kıvırcık, elma ve havuç gibi kıyılmış taze yiyeceklerle, tohum karışımı haftada 1-2 kez verilmelidir.
ü  Tohumların arasına ayçiçeği gibi yağ içeren tohumlar az miktarda konulmalıdır.
ü  Aksi taktirde hayvan bu yem maddelerini seçer ve sadece onları yer.
ü  Bu yem maddeleriyle fazla beslenmesi halinde oburluk, döl verimi düşüklüğü ve atheroscleros gibi olumsuzluklar ortaya çıkabilir.
ü  Gerbiller susuzluğa dayanıklı hayvanlardır. Fakat özellikle damızlıklarla su verilmemesi halinde döl veriminde durma oluşabileceği için günde 3-4 ml su verilmelidir.
ü  Ad libitum beslemede 100g katı yem için verilmesi gereken su miktarı 4 ml’ dir.
Yavruların Beslenmesi
ü  Doğumdan sonra 15. güne kadar sadece anne sütü ile beslenirler.
ü  Bu süreden sonra ise annelerinin yemlerinden takviye edilmelidir.
ü  Yavruların yem arama ve bulma, kemirme özellikleri daha gelişmediğinden bu dönem yaşama gücü açısından oldukça önemlidir.
ü  Yem yemedikleri zaman hayvanlar inaktiftir.
ü  İnaktif oldukları bu dönemde ise ölüm oranları %50-70 ulaşabilir.
ü  Bu nedenle doğumdan sonraki 2 haftadan sonra anne sütü dışında yavruların yiyebilmesi için kafesin tabanına yeşillikler, meyve dilimleri ve tohum karışımı konulmalıdır.
ü  Haftada 1-2 kez bu karışım verilmelidir.
ü  Yavruların gözleri 15. güne kadar kapalıdır.
Notlar;
ü  Farelerin doğumdan sonra gözlerinin açılması
10. güne doğru olur.
ü  Doğumdan sonra farelerin organlarında gelişim sürer
(kulakların dikleşmesi,dişlerin gelişmesi, tüylerin çıkması…)
ü  Sıçanlarda da aynı şekilde doğumdan sonra tüylerin, dişlerin gelişimi devam eder ve 11-12 günlerde yemleri kemirmeye başladıktan hemen sonra gözleri açılır.
ü  Gerbilde doğum sonrası büyüme fare ve sıçana göre daha yavaştır.
ü  3-7 günlük iken kulakları açılır
ü  16 - 22 günlerde de gözleri açılır.
Hamster
ü  Genel olarak yanak keseleri ve çok kısa kuyruğu olan hamster kısa boylu ve tıknaz bir hayvandır.
ü  Doğal koşullarda Avrasya, Afrika ve Çine kadar genelde uzak doğuda bulunur.
ü  54 tane varyetesi vardır.
ü  Temel laboratuvar tipleri ise Çin, Golden(altın) veya Suriye, Avrupa, Macar, Amerikan ve Kafkas Hamsterları kullanılır.
Fizyolojik Özellikleri
ü  Yaşam süreleri standart 600 günün üzerindedir.
ü  Çevre sıcaklığının 5-6 derecenin altına düşmesi ve aydınlatmanın 8 saatten daha az olduğu dönemlerde kış uykusuna yatarlar.
ü  Kış uykusunda nabız, solunum ve beden sıcaklığı oldukça düşer.
ü  Dokunma gibi uyarımlarla kış uykusundan uyanabilirler.
ü  Kış uykusunda; 2-3 gün uyur ve 12 saat gibi bir süre için tekrar uyanır.
ü  Uyandıkları zaman metabolizmaları normale dönmüştür. Gıda ve su ihtiyacını giderebilmek için uyanmıştır.
ü  Hamsterların idrarı süte yakın bir renkte ve
pH’sı 8’dir.
ü  Diğer hayvanlara göre serum kolesterol oranı en yüksek olan hayvandır.
ü  Hamsterlar doğdukları zaman pembemsi renkte, transparant derili ve kör doğarlar.
ü  Doğumdan sonra gelişimleri devam eder. Yaklaşık 7-10 günlerde annenin yardımıyla onun yemlerini kemirmeye başlarlar.
ü  Yaklaşık 16. günde yavruların gözleri açılarak tek başlarına yemlerini almaya başlarlar.

Bazı fizyolojik özellikleri

Östrus siklusu
4 gün
Gebelik süresi
16 gün
Doğum ağırlığı
2-3g
Damızlıkta kullanma yaşı
10-12 hafta(e), 6-8 hafta(d)
Ergin ağılık
120-140g (e), 140-160 g(d)
Sütten kesim yaşı
20-22 gün
Yaşam süresi
2-3 yıl
Erginlik yaşı
7-9 hafta (e), 4-6 hafta(d)
Kalp vurum sayısı
250-500/dakika
Bir doğ. Düş. yavrusu sayısı
6-8 yavru
Beden ısısı
37-38 C


ü  Hamsterlar doğduklarında kör ve yardımsız yaşayamayacak durumdadır.
ü  Yavrular 7-10 günler arasında yem aramaya başlarlar.
ü  Anneler 12. güne kadar yavrularına yardım edip onları temizlerken bu yaştan itibaren onların tek başlarına yem arayabilmeleri için yuvadan çıkarlar.
ü  Doğumdan sonra 16. günden sonra ise gözleri açılır ve aktif olarak yem yemeye başlarlar.
Barınak ve kafes tipi
ü  Hamsterlar doğada yalnız yaşayan nokturnal hayvanlardır.
ü  Bu nedenle genellikle bireysel olarak barındırılır. Ama anaç eşleriyle aynı kafese konulabilir.
ü  Dişiler çoğunlukla erkeğe oranla daha saldırgandır. Bu nedenle bazen dişiyi puberte döneminde yalnız kafese koymak gerekebilir.
ü  Hamsterlar için kullanılacak kafes tabanın tek parça halinde olması gereklidir.
ü  kazıyıcı ve tırmanıcı özellikleri giderilmeye çalışılmalı ve buna uygun kafes tabanı hazırlanmalıdır.
ü  Bu amaçla kafes tabanına talaş yada kağıt parçaları veya kuru ot konulabilir.
ü  Hemstarlar için ergin bir hayvana 1000 cm2’lik bir alan hazırlanmalıdır.
ü  5 haftalık sütten kesime kadar 65 cm2/ hayvan başına
ü  3 aya kadar 81cm2/ hayvan başına
ü  3 aydan sonra 97 cm2/ hayvan başına
ü  Damızlık dişi ve yavrularına ise 970 cm2 alan hazırlanmalıdır.
Anaçların bakım ve beslenmesi
ü  Hemsterlar için optimum çevre sıcaklığı 20-24 derece, nisbi nem oranı %50-60 olmalıdır.
ü  Havalandırma için saatte 10-15 kez hava değişimi yapabilecek şekilde havalandırma sistemi yapılmalıdır.
ü  Aydınlatma 12-14 saat aydınlık ve 12-10 saat karanlık olmalı, ışık şiddeti ise 20-30 lüx arasında olmalıdır.
ü  Doğum ve laktasyon döneminde hormonal fonksiyonlar aktif yuva yapımını artırır. Bu nedenle bu dönemlerde kafes altına yumuşak kağıt parçaları koymak gereklidir.
ü  Ayrıca hayvanlar önemli derecede kazıyıcı, tırmanıcı ve kazdıklarını toplayıcı özelliğinden dolayı kafes altına yeterli yataklık sermek gereklidir.
ü  Toplayıcı güdülerini desteklemek içinde yuva tabanına bir miktar yem maddesi koymak gereklidir.
ü  Doğum sonrası ilk hafta yavrulara dokunmamak yerinde olur. 
Ele alma
ü  Hayvanları yakalayabilmek için öncelikle onları strese sokmadan hareket edebilmek gereklidir.
ü  Hayvanın baş yukarı kaldırılarak, sırtından yavaşça tutularak ele alınır.
ü  Hayvan avuç içine yatacak şekilde çevrilir.
ü  Karın yukarı dönük şekilde tutularak hayvan pasifize edilir.
ü  Özellikle Avrupa hamster’ların da görülmek üzere çiftleşme dönemlerinde ciddi  boyutta ısırma yapabilirler.
Cinsiyet ayrımı
ü  Ergin Macar, Suriye ve Çin hamsterları belirgin testis çıkıntısı ile rahatlıkla ayrılabilir.
ü  Genç erkeklerde ise anogenital mesafenin büyüklüğü ayrım yapmada belirleyicidir.
ü  Avrupa hamsterlarında cinsel aktivitenin durduğu zamanlarda bazı problemler olabilir.
ü  Dişilerin vulvaları kapanabilir ve erkeklerin testisleri karın içine çekildiği bu dönemlerde cinsiyet ayrımı yapmak zordur.
ü  Hamsterların beslenmesinde genel olarak tohumlar, çilek ve böğürtlen gibi küçük sulu meyveler kullanılmaktadır.
ü  Temel enerji kaynakları nişasta olup, rasyonda ki oranı %30-40’ı geçmemesi gereklidir.
ü  Rasyonlarında ki protein oranı %18, yağ %3,7 ve selüloz oranı %8 olmalıdır.
ü  100 gr ağırlığındaki bir hamsterın yaklaşık tükettiği su miktarı 10ml’dir.
Yavruların bakım ve beslenmesi
ü  Yavrular sütten kesim dönemine kadar anneleriyle aynı kafeste bakılır.
ü  Kafeslerin altlarına yem arama dönemlerinde bir miktar yem koymak gereklidir.
ü  Hayvanın gözleri açıldıktan sonra (yaklaşık sütten kesim döneminde) havuç verilerek beslenmesi sağlanabilir.
ü  Bu dönemden sonra erginlerle aynı bakım ve beslenme koşulları uygulanır.
ü  Bu hayvanların beslenmesinde rat veya fare peletleri kullanılabilir.
ü   Büyüme döneminde yemdeki protein oranı %13,7-16,7 olmalıdır.
ü  Yemdeki yağ oranı %4-5 arasında olmalıdır. Bu değerlerin artışı mortalite oranını artırır.

Deneylerde kullanılma
ü  insan tümörleri, parazit, virus ve bakterilere tolerans gösterir.
ü  Yanak keselerinin olması insan dahil diğer canlılara göre tümör aşılama yönünden immunolojik avantaj sağlar.
ü  Gebelik süresi kısa olduğu için teratolojide ve inhalasyon çalışmalarında kullanılır.
ü  Kromozom sayıları düşük olduğu için genetik, doku kültürü ve radyasyon alanlarında sitogenetik çalışmalarda kullanılır.
ü  Gebelikte diyabet hastalığı için kullanılır. 

KOBAY
FİZYOLOJİK ÖZELLİKLERİ
ü  Kobay bir rodentir. Yeri kazmaz ama diğer hayvanlar tarafından kazılan yarıklara sığınabilirler.
ü  Yemleri yemelerinden sonra 8-30 saat ararında gastrik sindirim tamamlanır.
ü  Gastrik boşaltım zamanı 2 saattir.
ü  Yaşam süreleri ortalama 4-5 yıldır. Dişiler erkeklere oranla 2 sene daha kısa ömürlüdür.
ü  Periferal kan ve kemik iliği morfolojisi insanınkine benzer.
Bazı Fizyolojik Özellikleri
Doğum ağırlığı
60-115 g
Ergin ağırlık( erkek)
900-1000 g
Dişi
700-900 g 
Rectal sıcaklık
37,9 ( 36-40,5)
Solunum sayısı
90/ dakika
Kalp vurum sayısı
280 ( 230-800)
Kritik sıcaklık
30 derece
Yaşam süreleri
2-8 yıl

BİYOLOJİK ÖZELLİKLERİ
ü  Kobaylar mevsime bağlı olmayan, sürekli poliöstrus gösterirler.
ü  Yılda 2 kez doğum yaparlar.
ü  Diğer laboratuvar hayvanlara oranla gebelik süreleri ve östrus siklusu uzundur.


BÜYÜME-GELİŞME
ü  Kobaylar hareketli, tam olarak tüylenmiş doğarlar.
ü  Dişler gelişmiş, göz ve kulakları açık olarak doğarlar.
ü  Yeni doğmuş yavrular anneye yakın bulundurulmasına rağmen ilk 12-24 saat içinde emzirilmez.
ü  Anne bu saatlerden sonra yavrunun defekasyon ve ürinasyonunu sağlaması için yavruyu uyarır
  (yalayarak).
ü  Birkaç gün içinde yavrular katı yemleri dişlemeye ve sesli iletişime başlar.
ü  Doğal büyüme koşullarında  yeni doğan yavru anneyi emmez ise % 50 oranında ölüm olur.
ü  Yavrular 1 ay içinde östrus gösterdikleri için sütten kesim sonrası erken çiftleşmelerini önlemek için erkeklerin ayrılarak izole edilmeleri gereklidir. 

BARINAK-KAFES ÖZELLİKLERİ
ü  Plastik, tahta yada metalden yapılmış değişik kafes tipleri, yer kümesleri ve kalıcı sığınaklar geliştirilmiştir.
ü  Yer bölmelerinde duvarların yüksekliği en az 40 cm olmalıdır.
ü  Tabanın rahatlıkla temizlenebilmesi gereklidir.
ü  Altlığın kuru olması gereklidir ve bunun yanında bölme içinde hava akımından kesinlikle korunmaları gereklidir.
ü  Çok katlı ve yarı otomatik üniteler şeklinde farklı nitelikte kafes tipleri vardır.
ü  Çok katlı kafes tipleri beton yada briketten yapılan kafesler olup ucuz olması tercih nedenidir.
ü  Fakat temiz tutmak zordur ve hastalık riski yüksektir.
ü  Yarı otomatik üniteler; Uzun sıralar halinde tel örgülü ve birkaç katlı olan kafes tipleridir. Otomatik sulama sistemleri vardır.
ü  Tel örgü tabanlı kafesler yavruların bacaklarının kırılmasına sebep olabileceği için yavrularda risklidir.
ü  Damızlıklar içinde problemli bir yapı oluşturur.
ü  En büyük boyuttaki tel örgü kafesleri 75’er cm’lik kenarları olan kafeslerdir.
ü  Bu boyuttaki bir kafese 4 damızlık dişi, 1 erkek ve 2-3 haftalık yaşa kadar yavruları konulabilir.
ü  Kafeslerin altına yataklık olarak odun talaşı veya kaba testere talaşı en yaygın olarak kullanılan altlık materyalidir.
ANAÇLARIN BAKIM VE BESLENMESİ
ü  Laboratuvarda optimum ısı 18-22 derecedir.
ü  Saatte 8-20kez hava değişimi yapılmalıdır.
ü  Nem %45-70 arasında olmalı bu sınırları geçmemelidir.
ü  12-16 saat arasında aydınlık sağlanmalıdır.
ü  İşaretlemede kulak döğmeleri veya boya kullanılabilir.
Ele alma; kobayları ele almada pek problem çıkmaz. Çünkü nadiren ısırırlar.
ü  Hayvanı ele alırken bir elimizle hayvanın omuzlarından tutarken diğer elimle arka ayaklarından destekleyerek tutulmalıdır.
Cinsiyet ayrımı;
ü  genital bölge etrafına yavaşça basınç uygulanır.
ü  Erkekte penis kolayca itilerek ortaya çıkar.
ü  Dişilerde ise östrus ve gebelik dışında kapalı olan vajinal zar görülerek cinsiyet ayrımına gidilebilir.
ü  Diğer bir yöntem ise diğer rodentlerde olduğu anogenital aralığa bakılır.
ü  Kobaylar herbivordur.
ü  Yabani yaşamda yeşil yemler, tohumlar ve köklerin olduğu alanlarda yaşarlar.
ü  Laboratuvar koşullarında pelet yemle beslenirler.
ü  Pelet yeme ilave olarak kuru ot verilmesi gereklidir.
ü  Kuru ot hem pelet yem tüketimini azalmada hem de hayvanların oyalanmasında önemlidir.
ü  Beslenme kuru otla desteklenmeyince kürk kemirme olayları görülür.

YAVRULARIN BAKIM VE BESLENMESİ

ü  Yeni doğan yavruların barınak koşullarında bol altlık ve kafes içi ısının yeterli düzeyde olması oldukça önemlidir.
ü  Çevre ısısının 17 derecenin altında olmaması gereklidir.
ü  Aşırı sıcak ortamda da dayanıklılıkları azdır.
ü  2-3 günlük yaştan itibaren yavruların anne sütüne ilave olarak katı yem ve su  alınması sağlanmalıdır.
ü  Süt emme döneminden sonra özel bir rasyon uygulanmasına gerek yoktur.
ü  Annelerini yediği yem yavrulara da verilebilir.
ü  Pelet yem, kuru ot ve C vitamini verilmesi gereken maddelerdir.
KULLANILDIĞI ÇALIŞMALAR
ü  Fare, rat, tavşan ve kuştan sonra laboratuvar da en çok kullanılan hayvandır.
ü  İmminoloji de özellikle immun respons ve genetik kontrol çalışmalarında örnek hayvandır.
ü  Anaflaktik şok ve alerjik encephalomyelitis çalışmalarında kullanılır.
ü  Hipersensitivite çalışmalarında kullanılır.
ü  Hastalık yapan mikroorganizmalar için ideal bir konaktır.
ü  Özellikle mikobakteria ve tüberkuloz çalışmalarında kullanılır. 




TAVŞAN
ü  Memeliler sınıfının Lagomorpha takımındandır.
ü  Üst kesici dişlerinin 2 çift olması nedeniyle rodentlerden ayrı bir takımda incelenir.
ü  Oryctolagus cuniculus ve Lepus europaeus türlerine ait çeşitli varyeteleri vardır.
ü  Doğada yarı kurak çöllerden subtropikal bölgelere kadar geniş bir alanda yaşarlar.
ü  İşitme ve koku alma duyusu iyi gelişmiştir.
ü  Varyeteleri arasında kulak boyutu bakımından farklar vardır.
ü  Laboratuvar koşullarında yaşayan tavşanların karın bölgesinde yağ birikimi vardır.
ü  Tavşanların tipik hareketi burunlarını oynatmasıdır. Bu hayvanlar dakikada 20-120 arası burunlarını aşağı yukarı oynatırlar.
ü  Bu özellik hayvanların soluk alması sırasında havanın türbinate kemiklerden etkili şekilde girmesi sonucunda oluşur.
ü  Tavşanlar dinlenme halinde diafram aktivitesi ile solunum yaparlar (abdominal solunum).
ü  Bu nedenle hayvan baş aşağı çevirip tutulduğunda abdominal solunumun uyarılması sağlanarak  yapay solunum yapılmış olur.
ü  Tavşanların yeterince tane ve yeşil yem yediği zaman idrarı sarıdan kahverengiye dönebilir.
ü  Tavşanların patolojik veya toksik durumlarda bu hayvanlarda normal organ büyüklükleri değiştiği için normal ölçüleri önemlidir.
Bazı fizyolojik özellikler
Doğum ağırlığı
30-70 g
Ergin ağırlık
1-6 kg
Rectal sıcaklık
39,5 ( 38.6-40,1)
Kalp vurum sayısı
306-333/dakikada
Yaşam süreleri
15 yıl

Üreme özellikleri
ü  Tavşanlarda düzenli bir östrus periyodu yoktur.
ü  Üreme performanslarında mevsimsel varyasyon vardır.
ü  Evcil tavşanlarda bireyler yada koloniler arasında anöstrus açısından bir varyasyon vardır.
ü  Dişiler her 4-17 gün arasında 1-2 günlük kısa bir süre için çiftleşmeyi kabul etmezler.
ü  Ovulasyon için hayvanın uyarılması gereklidir. Çünkü ovulasyon spontan gelişmez.
ü  Gebelik süresi 31-32 gün olmasına karşın, yavru sayısının azlığı durumunda doğumun tamamlanması 1-2 gün uzayabilir.
ü  İlk yavrudan sonraki diğer yavruların doğumu birkaç saat sonra da olabilir. 1-2 gün sonra da gerçekleşebilir.
ü  Yavru doğum sırasında normal olarak plesantası ile doğar. Anne doğumun hemen bitiminde plesantayı yer.
ü  Plesentayı yeme özelliğinden dolayı doğum sonrası yavruların bacaklarını veya kulaklarını ısırabilirler.
ü  Doğum sırasında kanibalizm hat safhada olup, plesenta yeme özelliklerinden dolayı bazen yavrularını da yiyebilirler. 
Östrus süresi
Düzenli bir periyot yok
Gebelik süresi
31-32 gün
Bir doğ. düşen yavru say.
7-8
Sütten kesim yaşı
7-8 hafta
Damız. kullanma yaşı
 10 ay (e)
Dişinin ilk çiftleşme yaşı
3-4 ay (küçük yapılı)
8-9 ay (iri yapılı)
Doğum sayısı
Yılda 6-10 doğum
Damızlık süresi
3 yıl (d), 6 yıl (e)

Büyüme-gelişme
ü  Tavşan yavruları doğdukları zaman tam gelişmemiştir.
ü  Gözler kapalı, kulaklar yapışık ve çok az tüy vardır.
ü  İlk haftada belirgin olarak büyür, hareket etme yeteneğini kazanır.
ü  Doğumdan sonraki 10. günde gözleri açılır.
ü  3 haftalık yaşta yuvadan çıkmaya ve katı yemleri yemeye başlar.
ü  Tüm yavrular 3 aylık yaşta cinsiyet ayrımının yapılıp birbirinden ayrılması gerekir.
ü  Erkekler bu yaşta bireysel kafeslere alınmalıdır. Aksi taktirde diğer erkekleri saldırarak yaralayabilir. 
BARINAK-KAFES ÖZELLİKLERİ
ü  Laboratuvar amaçlı olarak 50-60 hayvanlık üniteler uygundur.
ü  Tavşan kafesleri genelde diğer kafeslere benzer farklı olarak ebatları daha büyüktür.
ü  Damızlık hayvanlar bireysel kafeslerde tutulur.
ü  Damızlık dişi kafeslerinde yavrular için yuva kutusu olmalıdır.
ü  Genellikle kafesler tel örgülü olur.
ü  Koloni tipi yetiştirme için büyük bir oda steril edilerek kullanılabilir.
ü  Koloni tipi yetiştiricilikte tabanı ve yan duvarları ayrılmış, tabanın beton zeminle ilişkisi kesilerek yer bölmeleri yapılabilir.
ü  Yer tipi bölmelerde yan duvarlarının yüksekliği yerden 50 cm. kadar yüksek olmalıdır.
ü  Tabanına ise muhakkak altlık serilmelidir (saman). 
ANAÇLARIN BAKIM VE BESLENMESİ
ü  Tavşanların damızlık olarak ayrılmasında doğurganlık, süt verimi, annelik davranışları, büyüme hızı, yaşama gücü gibi temel faktörler dikkate alınarak şeçilmelidir.
ü  Bu özelliklerden sadece süt verimi direk olarak belirlenemez. Doğumdan sonra 21. günden önce yavruların yuvayı terketmesi dikkate alınarak bu özellik belirlenir.
ü  Annenin süt verimi düşük olduğu için yavrular yeterince doyamadıklarından yuvayı erken terk ederler.
ü  Damızlık hayvanlar bireysel kafeslerde tutulur.
ü  Çiftleştirme için dişi erkek tavşanın kafesine konulmalıdır. Çünkü erkek tavşanın kafes değiştirmesi hayvanın çevre faktörlerinden etkilenmesine bağlı olarak eşleştirmede sorun çıkarabilir.
ü  Çiftleştirmede 1 erkek için 10-12 dişi hesaplanmalıdır.
ü  Laboratuvarda optimum ısı 15-20 derecedir. Fakat tavşanlar 5-30 derece arasındaki ısıyı tolere edebilirler.
ü  Saatte 8-10 kez hava değişimi yapılmalıdır.
ü  Nem %50-60 arasında olmalı bu sınırları geçmemelidir.
ü  12-14 saat arasında aydınlık sağlanmalıdır. Gündüz uzunluğu bu sürenin altına düştüğü zaman yapay aydınlatma uygulanmalıdır. Çünkü tavşanların üreme kapasitesi üzerinde ışık önemlidir.
ü  Ele Alma; Yavruları tutarken bel bölgesinin bir tarafında baş parmak karşı tarafında diğer parmaklar olacak şekilde bel bölgesi sıkılarak tutulur.
ü  Ergin tavşanları tutarken ise kulaklar ile omuzlar arasındaki bölge kıvrımlarıyla birlikte sıkılarak tutulurken diğer el ile hayvanın sağrı bölgesine alttan destek verilmelidir.
 Cinsiyet ayrımı; tavşanlarda cinsiyet ayrımı doğumdan hemen sonra bile kolaylıkla yapılabilir. Genital bölgenin hafifçe sıkılması ile cinsiyet organları dışarı çıkmasıyla ayrım kolaylıkla yapılır.
ü  Doğal koşullarda tavşanlar yeşil ot ve diğer bitkisel materyalleri yerler.
ü  Taze biçilmiş ot, yonca, burçak, lahana, kıvırcık ve kuru ot dahil mevsime uygun hangisi varsa yedirilebilir.
ü  Laboratovar koşullarında hazır karma yemler verilmektedir.
ü  Herhangi bir üretim aşamasında olmayan erkek veya dişi damızlıklar için yemlerde %12 protein, 2100kcal/ kg enerji, %5-40 selüloz ve %2,5-5 yağ içeren yemler önerilir.
ü  Protein oranı gebe tavşanlarda %15, laktasyondaki tavşanlarda ise %17’e çıkarılmalıdır.
ü  Tavşanların kaprofaji özelliğinden dolayı rasyonlarına B vitamini de eklenmelidir.
ü  Peletlenmiş yemle beslenen tavşanlarda su miktarı 250 ml/ gün verilmelidir.
ü  Dengeli hazırlanmış pelet yemlerden 3,5 kg’lık canlı ağırlığa sahip bir tavşan günde 150 gr kadar yiyebilir.
YAVRULARIN BAKIM VE BESLENMESİ
ü  Tavşan yavruları 10 günlük yaşa kadar anne sütüne tamamen bağlıdır.
ü   Bu süreden sonra bir miktar kuru yem verilmelidir.
ü  20 günlük yaştan itibaren yavruların anne sütü dışında tamamen katı yem yiyebilirler.
ü  Süt emme döneminden sonra yavrular cinsiyet ayrımı yapılarak büyütme kafeslerine konulur.
ü  Kafeslerde yavruların yem yeme  ve su içme düzeyleri ve hayvanların dışkıları incelenmelidir. Kaprofajiyi gözlemlemek için.
ü  Tavşanlar rutin olarak geceleri dışkılarını yiyerek B vitamini ihtiyacını gidermeye çalışırlar
 (kaprofaji, yalancı ruminasyon).
ü  Sütten kesilen tavşanların beslenmesinde yağ, protein ve selüloz oranları erginlerinkine yakın orandadır.
ü  Bu yem maddelerinde gerekli vitaminler dışında lizin, histidin, arjinin gibi aminoasitler de bulunmalıdır.
ü   
KULLANILDIĞI ÇALIŞMALAR
Tavşan laboratuvar da en çok kullanılan hayvanlardandır.
ü  İmmunoloji de özellikle antijenik uyarılara hormonal respons çalışmalarında
ü  Yaşlanma araştırmalarında
ü  Rutin toksikoloji çalışmalarında
ü  Tümör çalışmalarında
ü  Hiper tansiyon çalışmalarında
ü  Arteriosklerosis araştırmaları gibi bir çok çalışmalarda kullanılmaktadır.

KEDİ

ü  Kediler Felis silvestris yabani kedi türüne ait farklı varyetelerden oluşmuştur.
ü  Kedilerde koku alma, işitme ve duyma duyuları iyi gelişmiştir.
ü  Sindirim sistemi et tüketimine uygun olarak gelişmiştir.
ü  Farenx ve özafagusun yapısından dolayı kusma özelliğine sahiptir.
ü   
BAZI FİZYOLOJİK VE ÜREME ÖZELLİKLERİ
Östrus siklusu
15-18 gün
Gebelik süresi
60-65 gün
Doğum ağırlığı
90-130g
Çiftleşme  yaşı
12 ay>(e), 10-12 ay(d)
Ergin ağılık
3-4 kg (d), 3-7 kg(e)
Sütten kesim yaşı
7 hafta
Yaşam süresi
9-17 yıl
Erginlik yaşı
6,5-7 ay (e), 6-8 ay(d)
Kalp vurum sayısı, nabız
100-120/dakika (ergin)
130-180/dakika (yavru)
Bir doğ. Düş. yavrusu sayısı
3-5 yavru
Beden ısısı
38-39,50C


BÜYÜME VE GELİŞME
ü  Yeni doğan yavruların tüyleri vardır. Ama kör ve sağırdırlar.
ü  Yaklaşık 1 haftalık iken gözleri, 12-15 günlük iken ise kulakları açılır.
ü  Sütten kesim yaşından sonra grup kafeslerine konulurlar.

BARINAK VE KAFES ÖZELLİKLERİ
ü  Kediler tek kişilik bireysel yada grup halinde deneyin amacına göre değişen kafes tipleri vardır.
ü  Bireysel kafesler hayvanın strese sokabileceğinden önerilmez.
ü  Grup kafeslerinde önünde kapalı gezinme alanı olan bir kafes sistemi yapılmalıdır.
ü  Kapalı alanın ön yüzü ve kapısı tamamen tel örgülü olmalıdır.
ü  Yan duvarlarında alt tarafları kapalı üst taraftaki 1,5 metrelik alanı da tel örgülü olmalıdır.
ü  Barınak alanı 10-20 kedi için en az 12-25 m2 ve yüksekliği 2-3 metre olmalıdır.
ü  Taban alanı drenaj sistemine doğru %3-5 eğimli olmalıdır.
ü  Kapalı alanda hayvanların uyuması için arka duvarda yerden 30 cm. yukarda ve 1 metre genişliğinde bir dinlenme ve uyuma alanı olmalıdır.
ü  Ayrıca yavruların tırmanması için bir tırmanma paneli de olmalıdır.
ü  Kafes tabanı pisliklerin temizlenebilmesi için ızgaralı olmalıdır.

 ANAÇLARIN BAKIM VE BESLENMESİ

ü  Kedilerde damızlık sürü oluştururken 1 erkek 10-12 dişiden oluşan grup harem sistemi yetiştirme uygulanır.
ü  Hayvanlar doğuma yakın sürede harem sisteminden ayrılır ve laktasyon döneminin sonunda tekrar gruba katılır.
ü  Kapalı bir ortamda kediler için çevre sıcaklığı 15-23 derece, nem %40-60 arasında olmalıdır.
ü  Aydınlatmada 12 saat aydınlık 12 saat karanlık yeterlidir.
ü  Işık şiddeti ise 90-250 lüxlük miktar yeterli olmaktadır.
ü  İşaretleme; Kulak dövmesi, boyuna takılan metal plakalar veya plastik tasmalar kullanılabilir.
ü  Doğumdan hemen sonra anogenital aralığa bakılarak cinsiyet ayrımı yapılabilir.
ü  Kedilerde beslenme hazır kuru veya konserve yemlerle yapılır.
ü  Günde 1 kez yem vermek yeterlidir.
ü  Yemlerinde protein, A ve B5 vitamini, arachidonic asit olması hayvanın bu maddelere yüksek gereksinim göstermeleri açısından önemlidir.
ü  Ergin kediler yaklaşık %30 protein
ü  Her kg canlı ağırlık için erkekler 80kcal, gebe kediler 100kcal ve laktasyondaki dişiler 250 kcal enerjiye ihtiyaç duyarlar.
ü  Yemdeki yağ oranının ise %15-40 arasında olmalıdır.
 YAVRULARIN BAKIM VE BESLENMESİ
ü  Yavrular doğumdan sonraki 4-6 haftaya kadar anne yanında kalır.
ü  Doğum sırasında ve sonraki ilk hafta ortam ısısının normalden yüksek olması, yaklaşık 26 derece civarında olması gereklidir.
ü  Doğumdan sonraki 12- 24 saat içinde yavruların kolostrom alması gereklidir.
ü  Sütten kesime kadar anne sütü yetersiz ise yada yavrusunu emzirmez ise günde 4 kez biberonla süt vermek yeterlidir.
ü  4 haftalık yaştan sonra artık katı yem yemeye başlayabilirler.
ü  Sütten kesime kadar anne yanında kalan yavrular bu zamandan sonra diğer yavrularla birlikte ayrı bölmelere konulmalıdır.
ü  2 aylık yaşa kadar günde en az 3 kez, 6 aylık yaşa kadar da günde 2 kez yem verilmelidir.

DENEYLERDE KULLANILMA

ü  Kediler fizyolojik çalışmalar için çok uygundur.
ü  Nörofizyoloji, reflekler, ışık ve ses algılama, kardiyovaskuler sistem, solunum sistemi, sekresyon, nörofarmakoloji ve psikotropik ilaçların denenmesi, toksikoloji ve onkoloji çalışmalarında kullanılabilirler.
KÖPEK
ü  Köpeklerin atası kurt olup 300 tane farklı özelliklere sahip ırkları vardır.
ü  Köpekler doğumdan sonra 2 ay içerisinde cinsel olgunluğa erişirler.
ü  Düzenli bir östrus siklusları vardır.
ü  Monoöstrik hayvanlar olup yılda sadece bir kez östrus gösterirler.
ü  Östrus siklusları ırlara göre değişmekle birlikte oldukça uzundur.
ü  Köpeklerin kızgınlık döneminde oluşu; dişilerde kanlı akıntının görülmesi en belirgin özellikleridir.
ü  Bu akıntı proöstrus döneminde görülür ve yaklaşık 6-10 gün sürer.
ü  Bu sürenin sonunda östrus evresine geçilir.
ü  Bu evrede ise hayvanın sırtını kamburlaştırması ve kuyruğunu dikmesi en önemli kızgınlık belirtisidir. Hayvanda kanlı akıntı azalmaya başlamıştır ve çiftleşme için uygun dönemdedir.
ü  Östrus dönemi 6-12 gün kadar sürer. Bu dönemde çiftleşme olduktan 1-2 gün sonra ovulasyon gerçekleşir.
ü  Östrus yılın her hangi bir ayında olabilir. Ama genellikle ilkbahar döneminde görülür. 
ü  Köpek yavruları doğdukları zaman tüyleri tam olarak gelişmiştir. Ama kulakları ve gözleri kapalıdır.
ü  Gözleri aşamalı olarak açılır. 10-14. günlerde tam olarak gözleri açılır.
ü  10. günden sonra ayakta durmaya başlarlar. 3 haftadan sonra ise tam olarak hareket etmeye başlar.
Bazı fizyolojik ve üreme özellikleri
Östrus siklusu
4-8 ay
Gebelik süresi
63-67 gün
Doğum ağırlığı
200-500g
Çiftleşme  yaşı
9-14 ay>(e), 12 ay(d)
Ergin ağılık
10-80 kg (e), 10-60 kg(d)
Sütten kesim yaşı
6-7 hafta
Yaşam süresi
10-15 yıl
Erginlik yaşı
7-8 ay (e), 8-14 ay(d)
Kalp vurum sayısı, nabız
80-150/dakika
Bir doğ. düş. yavrusu sayısı
3-6 yavru
Beden ısısı
38-390C

BARINAK VE KAFES ÖZELLİKLERİ

ü  Köpek barınaklarında hayvanların uyuduğu bir kapalı alan, gezindikleri birde açık alan olmalıdır.
ü  Açık alanda 1.6 m2/ hayvan başına
   kapalı alanda ise 1.2 m2/hayvan başına
ü  Kapalı alanda metal ızgara yada tek parça sert zemin olmalıdır.
ü   Dolaşma alanının tabanı ise %5 eğimle drenaj kanalına akmalıdır.
ü  Bireysel kafesler için tel örgülü ve altında tahtadan veya plastikten altlık olmalıdır. Tellerin  dişlemeye, kırılmaya dayanıklı olması gereklidir.

ANAÇLARIN BAKIM VE BESLENMESİ
ü  Köpekler sosyal yapıları nedeniyle grup halinde barındırılmalıdır.
ü  Çevre sıcaklıklarına adaptasyonları iyi derecede olup 5-30 derece ısı sınırları arasında yaşayabilirler.
ü  Laboratuvar koşullarında ise aranan optimum ısı 15-21 derece; nem %40-60; aydınlatma ise 12 saat aydınlık/12 saat karanlık şeklinde olmalıdır.
ü  Ergin hayvanların beslenmesinde büyüklükleri, aktivite durumları, yaşları ve fizyolojik aktiviteleri dikkate alınarak uygun beslenme yapılır.
ü  Köpekler ilk yılda doğum ağırlığının 40-50 katı ağırlığa erişebilirler.
ü  Yaklaşık 9 aylık yaşta da ergin canlı ağırlık değerine ulaşırlar.
ü  Günde 1 kez yemleme köpekler için idealdir. Yada günde 2 kez kısıtlı yemleme yapılabilir.
YAVRULARIN BAKIM VE BESLENMESİ
ü  Köpekler vücut ısılarını kendileri ayarlayabilirler.
ü  Doğumdan sonraki ilk 5-10 gün yavrunun bulunduğu ortamın çevre ısısnın yine de yüksek olması gereklidir.
ü  Bu süre içinde 26-28 derecelik çevre ısısının sağlanması hayvanın yaşama gücü açısından önemlidir.
ü  Yeni doğan yavrular ilk hafta boyunca 2-4 saat aralıklarla annesini emmeleri gerekir.
ü  İlk 24 saat ise colostrumu almaları bakımından önemlidir.
ü  3 haftalık yaşta katı yem yemeye başlarlar. 7 haftada ise annelerinden bağımsız olarak beslenmeye başlarlar.
DOMUZ
ü  Domuzlar oldukça fazla ırk çeşitleri olup laboratuvar hayvanı olarak kullanım oranı %1 düzeyindedir.
ü  Minyatür tipleri laboratuvarda genellikle kullanılır. Minnesota, vietnam, hanford, labco domuz ırkları laboratuvarlarda en çok kullanılan varyeteleridir.
ü  Yılda 2-3 kez doğurma özelliğine sahiptirler.
ü  Bir doğuma düşen yavru sayıları 5-15 arasında ırka göre değişir.
ü  Gebelik süresinin diğer büyük hayvanlara oranla kısa oluşu, bir doğuma düşen yavru sayısının yüksekliği ve yılda 2 kez doğum yapması avantajlı yanlarıdır.





Bazı Fizyolojik Ve Üreme Özellikleri
Östrus siklusu
18-24 gün
Gebelik süresi
110-118 gün
Doğum ağırlığı
900-1600 g
Damızlıkta kullanılma yaşı
7ay >
Ergin ağılık
200-300 kg (e), 150-220 kg(d)
Sütten kesim yaşı
3-7 hafta
Yaşam süresi
14-18 yıl
Erginlik yaşı
5-7 ay (e), 5-7 ay(d)
Kalp vurum sayısı, nabız
60-90/dakika
Bir doğ. düş. yavrusu sayısı
11-16 yavru
Beden ısısı
38.5-400C


DENEYLERDE KULLANILMA
ü  Beden iriliği nedeniyle bir çok klinik ve cerrahi denemelerde, biyopsi uygulamalarında, insan biyolojisine benzerliği nedeniyle deri, iskelet, eklemler, dişler, gastrointestinal kanal, böbrek, pankreas, karaciğer, kalp, akciğerler ve immun mekanizma ile ilgili bir çok çalışmada kullanılır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder