23 Haziran 2012 Cumartesi

Rumen Asidozu



Rumen (işkembe) ve retikulum (börkenek) içeriğinin normal olan pH’sının 6′dan 4′e, hatta daha aşağılara düşmesiyle karakterize, ön mide sindirim bozukluğuna “Asidozis” denmektedir. Çoğunlukla yükset süt üretiminden kaynaklanarak günden güne yem alımında büyük farklılık olan ineklerde görülür çünkü bu farklılık rumen mikroplarının (mikroorganizmalarının) veya böceklerinin (protozoonlarının) süt üretimini etkileyebilecek değişikliklere maruz kalmasına sebep olur. Hastalık; asiditenin derecesine ve süresine göre, gelip geçici bir iştahsızlıktan genel durum bozukluklarına kadar varan bir klinik tablo meydana getirmektedir, fakat en belirgin klinik belirtisi topallık ve yem alınımında azalmadır. Hastalığın şiddetli formlarında tedavi zordur fakat hastalıktan korunabilinir.
Akut Rumen Asidozu
Hastalık, genellikle nişastadan ve kolay sindirilebilir karbonhidratlardan zengin gıda maddelerinin özellikle hububat tanelerinin aniden ve çok miktarda alınmasıyla ve hayvanların alışkın olmadıkları gıdaları yemeleri sonucu ortaya çıkar. Bu maddeler pancar yaprağı, şeker pancarı posası, hayvan pancarı, buğday, arpa, çavdar, filizlenmiş yulaf, ekmek, ekmek mayası, kepek, un, mısır, patates veya patates kabuğu, elma, armut, melas, üzüm, bira mayası, konsantre yem, değirmen artıklarıdır. Fakat hastalığın çıkışında en fazla buğday ve buğday ürünleri etkili olmaktadır (un ve ekmek, fırın artıkları). Kazayla fazla yem alınımına ek olarak, yönetim hataları da asidozis gelişimine yol açabilir. Hayvanları uzun süre aç bıraktıktan sonra yem verilmesi halinde veya rasyondaki kaba yem oranı aniden azaltıldığında da şekillenebilir. Hatta hububatın tane yerine öğütülmüş olarak verilmesi ve yetiştiricilerimizin bol miktarda hazır kesif yem kullanmaları bile asidozise neden olabilir.
Özellikle yüksek verimli sütçü inekler karbonhidratlarca yüksek yemlere ihtiyaç duyarlar. Mısır ve tahıl taneleri gibi yem maddeleri rumende mayalanırlar. Bu da rumen mikrop veya böcekleri tarafından volatil yağ asitlerinin oluşturulmalarına sebep olur. Bu yağ asitleri ineğin kendi için önemli bir enerji kaynağıdır. Ama eğer bu yağ asitlerinin üretimi çok fazla olursa, o zaman rumen pH’sı düşer. Asit karakter kazanan rumenin duvarı bozulur ve bunun sonucu da bakteri ve zehirli bileşiklerin girmesine izin verir. Hayvanın ipleri kopardığı ve adı geçen maddelerden birini bolca yediği durumlar hastalığın karşılaşılmasında sık rastlanılan durumlardır. Toplu halde bir çok olayın ortaya çıkışı ise ani olarak karbonhidrattan zengin yemlemeye geçişten ileri gelmektedir. Örneğin mera besisinden şeker pancarı küspesiyle besiye geçiş veya rasyondaki karbonhidrat miktarının arttırılması gibi durumlar, toplu haldeki hayvanlarda asidoz olaylarına yol açmaktadır. Bazen hayvanın yeni verilen gıdaya alışmasında veya hayvana normal sınırlar içinde gıda verilmesinden sonra da asidozis meydana gelebilmektedir. Bu durum, çoğunlukla rasyondaki kaba yem oranının az olmasından ileri gelmektedir. Gıdada kolay sindirilebilir karbonhidratların artışıyla birlikte ön midelerde bir takım değişiklikler olur. Bu değişmeler sindirimin bozulması şeklinde ortaya çıkar. Hastalığın klinik belirtileri tüketilen yemin türüne, miktarına, hayvanın yeme alışık olup olmadığına, yemlemeden sonra geçen süreye ve asidozisin şiddetine bağlı olarak değişir.
Hafif olaylarda; gelip geçici bir iştahsızlık, rumen hareketlerinde azalma, süt veriminin azalması, dışkının çamurumsu bir kıvam alması, renginin daha grimsi olması gibi belirtiler görülür. Bazen klinik tablo dikkati çekmez, iştahta önemli bir değişiklik olmayabilir, sadece süt miktarı azalır, hayvan hafif zayıflama gösterir, gebeler yaşama yeteneği zayıf olan buzağı doğururlar. Arasıra nükseden topallık, boynuzlarda form değişiklikleri gibi komplikasyonlar meydana gelir.
Orta derecedeki olaylarda; hastalığı meydana getiren gıdanın verilmesinden 10-12 saat sonra, şiddetli sindirim bozukluğu ve zehirlenme belirtileri ortaya çıkar. Önce hayvan yem yemeden ve su içmeden kesilir, süt verimi ani olarak durur, hayvanın tavır ve hareketleri göze çarpacak derecede değişir. Hayvan durgun ve isteksiz görünür, devamlı yatmak ister, inleme ve diş gıcırdatması dikkati çeker. Bazı hastalarda huzursuzluk, titremeler, bacaklarda ağrı ve olayların %20′sinde kuyruk sallama, arka ayaklarını karnına vurma, terleme ve yere yatma gibi sancı belirtileri görülür. Kısa bir süre sonra sarı-yeşilimsi renkli, sulu kıvamda, köpüklü ve bazen kanla karışık şiddetli ishal ortaya çıkar. Çok ender olarak da kabızlık görülebilir. İdrar salgısı bariz şekilde azalmıştır. İdrar asidiktir. Nabız frekansı artarken, solunum sayısı artmaz, hatta bazen normalin altına iner. Beden ısısı genellikle 38.5 – 39.5 C arasındadır. Deri elastikiyeti azalır. Rumen hareketleri durmuştur. Hayvanlar yürümek istemez, yürürken sallantı vardır, bazen topallık görülür. Her iki şiddette de laktasyondaki ineklerde, süt veriminin düşmesi yanında sütteki yağ oranında da azalma ortaya çıkabilir.
Subakut Asidozis
Bu form en sık rastlanan form olmasına rağmen nadiren yetiştiriciler tarafından farkedilmektedir. Normal yem tüketimindeki herhangi bir engelleme dahi asidozise sebep olabilir. Örneğin fırtınalı havalardan önce ve sonra sığırlar fazla miktarda yem tüketirler ve fırtına süresince ise yem alınımı durur. Diğer çevresel faktörleri çamur ve sıcaklık oluşturur. Çamur ve sıcaklık da yem tüketimini azaltır ve değiştirir. Özellikle aşırı sıcaklıklar sığırların yemlerinin büyük bir kısmını, günboyu yerine gece boyunca yemelerine neden olur. Bu gibi çevresel faktörlerin etkileriyle tüketim alışkanlıklarının dışına çıkan hayvanlarda asidosiz yaygındır. Akut ve şiddetli form, çok miktarda konsantre yemin yenilmesiyle oluşur ve ölüm genellikle yem alımından 12-36 saat sonra meydana gelir. İlk belirtiler yem alımından 6-8 saat sonra başlar. Bu belirtiler iştahsızlık, süt veriminde ani düşme, hareketsizlik, kas titremeleri, inlemedir. Sindirim bozukluklarının başlamasından hemen sonra dışkı yumuşak, pasta kıvamında, sarı-yeşil renkte, köpüklü ve bazen kanlı bir görünüm alır. Gözler donuk ve çökmüştür. Rumen hareketleri azalır ve pH’sı 5′ten aşağıya düştüğünde tamamen ortadan kalkar. Eğer sadece bir gün içinde çok kısa bir süreliğine de pH 5′in altına düşse, bu 3-6 aya kadar üretimi etkiler. Bu aynı zamanda ikincil hastalıklara da yol açar. Rumen hareketlerinin azalması veya durması hastalığın seyrinin ani olarak şiddetlenmesini önlediğinden koruyucu bir mekanizma olarak görev yapar. Rumenin dıştan elle sallanmasıyla duyulan çalkantı sesi, rumen asidozunun karakteristik bulgularından biridir. Ön midelerde oluşan asit içerik barsak bölümlerinde de etki ederek, bu organlarda yangıya yol açabilir. Hayvanda 24-48 saat içinde su kaybı gelişir. Bu değişiklikler ve topallık nedeniyle huzursuzluk ve sallantılı yürüyüş görülür. Beden ısısı ilk önceleri normal veya biraz yüksek olabilir, ölüme yakın durumda ise normalin altına düşer. Nabız sayısında da artış görülür. İdrar miktarı yem alımından sonra 8-12 saat içinde artar, fakat daha sonra su kaybından dolayı aniden azalır. Sonuçta, tüm hastalar hızla komaya girer ve yerde yatarlar. Bakışları sabitleşir ve bazı hayvanlarda tükürük salgısında artış ve burun akıntısı gözlenir.
KronikRumen Asidozisi (Düşük Süt Yağı Sendromu)
Kronik rumen asidozisi, uzun süre yüksek konsantre yemle beslenen hayvanlarda görülür. Beslenmeye bağlı olarak da rumen içeriği asitleşir ve pH’sı 5′e düşer. Asitin tamponlanması salya tarafından yeterli yapılamadığından dolayı da hastalık gelişir. İlk dikkati çeken belirtiler performans azalması, iştahsızlık ve kilo kaybıdır. Bazen kronik topallık şekillenir. Dışkıda sindirilmemiş gıda partiküllerine rastlanır. Süt yağı önemli derecede azalır. Bu nedenle düşük süt yağ sendromu olarak da tanımlanmaktadır. Bu hastalığın komplikasyonu olarak kronik topallık, karaciğer apseleri ve beyin dokusunun ölümü görülür.
Rumen hareketlerinin hafiflemesiyle karakterize seyreden rumen asidozisi, klinik tabloda önemli bir değişiklik olmaksızın haftalarca devam edebilir. Besleme şartları düzeltilirse hayvanlar birkaç günde iyileşir ve süt verimi normal düzeye çıkar. Orta ve şiddetli derecedeki olaylarda sağaltımın zamanı ve sağaltım şekli hastalığın seyri üzerinde etkili olur. Bazen zamanında ve yeterli bir sağaltımdan sonra bile genel durum ve süt veriminin düzelmesi için uzun bir süre gereklidir.
Asidozisin komplikasyonlarından erken doğum, ölü doğum ve atıklar, tırnak bozuklukları sayılabilir.
Korunmada en önemli faktör, hayvanlara verilen rasyonun dengeli olmasıdır. Kaba yemle yeterli miktarda hayvanları beslemek hem geviş getirmeyi arttırır hem de asidozisi önlemede yardımcı olur. Geviş getirmeyi arttırarak rumendeki pH değişimlerini tamponlayabilecek tükürük salgısını arttırır. Özellikle yüksek süt verimli ineklere verilen rasyonda kaba yem oranı %35′in altına düşmemelidir ve etkili selülozun hayvanın ihtiyacını karşılayacak şekilde rasyonda bulunması gerekmektedir. Hayvanlar tane yeme geçilmeden önce, uygun bir alıştırma dönemine tabi tutulmalıdır. Alıştırma için hazırlanan rasyonun %50-60′ı kaba yem, %40-50′si konsantre yem olarak hazırlanır. Hayvanlar 7-10 gün süreyle bu rasyonla beslendikten sonra, rasyondaki kaba yem ve kesif yem oranı normal sınırlara çekilir.
Tam karışık rasyonlar kullanılırken dikkat edilecek hususlar ise mikserle 5 dakikadan fazla karıştırılmamasıdır ve böylece yem partiküllerinin %15-20 kadarının 3-4cm’den büyük olması gerekmektedir. Tam karışık rasyonları düzgün bir şekilde karıştırarak ve dengeleyerek, silaj nem oranını izleyerek ve tüm yem maddeleri için özellikle silajda çok kısa yem partikülü olmasını önleyerek özellikle akut asidozis önlenebilir.
Rumen içeriğinin pH’sının yükseltilerek dengelenmesi için, rasyona uygun miktarda sodyum bikarbonat katılır. Ancak bu işlem idrar taşları, vitamin eksiklikleri gibi bazı istenmeyen durumlara neden olabilir. Fakat bazı grup antibiyotiklerin rasyonlara ilavesiyle bu durumların önüne geçilebilmektedir.
Her iki formun da sağaltımı için Veteriner Hekiminize başvurunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder