Balık Nedir?
•Soğukkanlı, yüzgeçli, derisi pullarla kaplı,
solunum için gerekli oksijeni solungaçlarıyla sudan sağlayan, tümüyle akuatik
yaşama uyum sağlamış omurgalı bir hayvan
•Suda yaşayan herhangi bir hayvan
•Tümüyle akuatik yaşama adapte olmuş omurgalı
canlı
•Su bulunan her yerde yaşam
•Yer altı, yer üstü suları
•Tatlı ve tuzlu sular
•4000 m yükseklik, 10.000 m derinlik
•Sıcak ve soğuk sularda (45 C Sazan)
•% 58 deniz, %41 tatlı sular, %1 iki ortam
(diyadrom)
ANATOMİ
Ağız Şekilleri
•Dorsale dönük
•Ventrale Dönük
•Vantuz Biçiminde
•Ördek Gagası Biçiminde
GÖZ
•Balıklarda daima baş bölgesinde bulunan bir çift
görme organıdır.
•Lateralde, tek taraflı yada tepede olabilir.
•Yaşam şekilleri ile göz büyüklüğü arasında
ilişki vardır.
Göz 3 tabakadan oluşur
•Keratin tabakası :önde kornea ve arkada sklera vardır
•Ağ tabaka (koroit) :pigment ve damar tabakayı içerir
•Retina
:dışta pigmentli tabaka, görme hücreleri, bipolar hücreler,ganglion hücreleri
ve sinir hücrelerini içerir.
•Gözler yön tayininde ve yem bulmada önemlidir.
•Görüş uzakliğı yaklaşık 10-12 metredir.
•Dinlenme halinde gözler yakına ayarlıdır.
•Görüş açısı yatay pozisyonda 170-190°,
dikey pozisyonda 150° kadardır.
BURUN
•Başın ön ucu ile gözler arasında kalan bölgedir.
•Balıklarda özel bir dokuya sahip derince bir
kanal şeklindedir. Epitel doku ile kaplıdır. Kan damarlarından zengin olup
fazla sayıda sinir ucu içerir.
•Balıklarda burun besin bulmada, çevreye uyumda,
eş şeçmede, ve düşmandan korunmada önemli rol oynar.
BURUN
ŞEKİLLERİ
HORTUM ŞEKLİNDE UZAMIŞ(Syngnathus spp.)
ETİMSİ UZANTI (Mastecembelus spp.)
BIYIKLAR
•Genellikle ağız çevresinde bulunan derinin dışa
doğru uzantılarıdır.
•Üzerinde tat alma tomurcukları ve serbest sinir
hücreleri bulunur.
•Besin alımında (hissederek) ve saklanmada
(düşmanlarınca ayırt edilmeyi güçleştirir) önemli rol oynar.
ÇENELER
Ağzı
alttan ve üstten kapatan kısım olup göz ile preoperculum arasındadır.
Maxil
ve mandibul olmak üzere kabaca iki kısıma ayrılır.
DİŞLER
Ağız
bazen de boğaz bölgesinde bulunan kemiksi yapılardır.
Şekilleri, yerleri ve sayıları türlere göre değişir.
SOLUNGAÇLAR
•Gaz değişiminin yapıldığı en önemli organdır.
•Bazı türlerde solunumda deri ve akciğerlerde rol
alır.
•Balıklarda solunum dış solunum (su-kan arasında) ve iç solunum (Kan-dokular arasında) olmak üzere 2 şekilde
olur.
•Solungaçlarda solungaç dikenleri, solungaç septumu, solungaç
flamentleri-lamelleri, ortak solungaç açıklığı, solungaç kapağı (Operkulum) vb. yapılar bulunur.
KEMİKLİ BALIKLARDA HAVALANDIRMA (VENTİLASYON) MEKANIZMASI
•Operculum kapalı, ağız açılır ve su girer.
•Solungaçlar ile operculum arasındaki boşluk
genişler.
•Solungaç boşluğundaki basıncın azalması ile su
solungaçları yalayarak geçer. Bu sırada ağız ve operculum kapalıdır.
•Solungaç boşluğundaki iç basınç dış basınca eşit
olunca operculum açılır, su çıkar.
HAVA (YÜZME) KESESİ
•Yemek borusundan oluşmuş içi gaz ile dolu zarsal
bir oluşumdur.
•Kıkırdaklı balıklarda bulunmamasına karşın,
kemikli balıklarda vardır.
•Bazen ön ve arka olmak üzere iki loplu olabilir.
•Kılcal damarlardan çok zengindir.
İşlevleri
•Solunumda
•Ses almada
•Ses çıkarmada
•Hidrostatik organ (denge sağlama ve vertikal
seviye ayarlanmasında, bununla ilgili enerji tasarrufunda) olarak görev yapar.
Balıklar suda belirli bir sevide
kalmak için hava keselerini gazla doldurur veya boşaltırlar.
İçindeki gaz oranları değişmekle
beraber oksijen, karbonmonoksit ve azot karışımıdır.
DERİ
•Balıklarda da vücudun dışı deri ile kaplıdır.
•Omurgalılarda olduğu gibi epidermis ve dermis
tabakalarını içerir.
•Balıklarda hypodermis( subcutis) hemen hemen hiç
bulunmaz.
•Balıklarda epidermisin üstünü canlı hücreler
örter, keratin tabakası yoktur.
•Bazı balıklarda yılanların deri değiştirmesine
benzer şekilde tümüyle atılan bir tabaka bulunur.
•Epidermis: çok
sayıda bir hücreli mukus bezleri içerir.
Mukus
tabakası balıklara karakteristik koku ve kayganlığını verir.
Bu
özellik:
1-Sürtünmeyi azaltır, balık hareket ve hız
kazanır.
2-Suyun ozmoz yoluyla deriden girmesini
zorlaştırır.
3-Zararlı maddelerin ve mikroorganizmaların
deriden uzak tutulmasına yardıncı olur.
•Dermis: pulların
ve deriye ait diğer kısımların başlıca köken aldığı kısımdır.
Burada
bağ doku hücreleri, düz kas hücreleri, pigment hücreleri,kan damarları ve
sinirler bulunur.
PULLAR VE PUL TİPLERİ
•Balıkların bazıları pulsuz olmasına karşın
çoğunluğunda deri pullarla örtülüdür.
•Bazılarında pulların yerini kemik plaklar
almıştır.
•Kemikli balık türlerinde enine ve boyuna uzanan
pul sayıları farklıdır. Bu özellik tür ayrımında önemlidir.
•Balık yavruları yumurtadan çıktığında yada
doğduğunda pul içermezler.
PUL ÇEŞİTLERİ
1- Placoid pullar
2-
Ganoid (Rombik) pullar
3-
Cycloid pullar
4-
Ctenoid pullar
Placoid pullar:
En basit pul tipidir.
Kaidesi yassı ve üzerinde de diken bulunur.
Hem dermis hemde epidermis orjinlidir.
Yapısı dişe benzer
Köpek balığı ve vatozlarda bulunur.
Ganoid (Rombik) pullar:
Eşkenar dörtgen şeklinde pullardır.
Dermis orjinlidir.
Üzerleri ganoin adlı parlak madde ile kaplıdır.
Acipenseridae (Mersin balıkları) familyasında bulunur.
Cycloid pullar:
Kemikli
balıkların çoğunda bulunur.
Çoğunlukla yuvarlak yapıda olup, kolayca eğilip bükülebilir
özelliktedir.
Çatı
kiremiti gibi dizilmişlerdir.
Taban
kısmı dermisdeki cebe yerleşmiş,posterior uçları ise serbesttir.
Ctenoid pullar
Yapı
olarak cycloid pullara benzer, fakat serbest uçları testere gibi dişlenmiştir.
•Bugün yaşayan balıkların çoğunda Cycloid
ve Ctenoid pullar bulunur.
•Bu tip pullar üzerinde bir merkez etrafında CaC03 dan ibaret kabartılar bulunur ve yaş tayininde
rol oynar.
•Pulların büyüklükleri balığın türüne göre
değişir.(örn. yılan balığında mikroskobik, sazanda ise iridir.)
•Geneklikle bir türdeki pul sayısı balığın bütün
ömrü boyunca sabittir.
BALIKLARDA RENK
•Balıklarda renk bulundukları ortama ve yaşam
tarzlarına göre değişir.
•Balıklarda renk, derinin dermis tabakasında
bulunan pigmentle ilgilidir.
•Bu pigmentler:
1- Kromatoforlar :Görünüşleri yıldıza benzer pigment granülleri
taşırlar. Hücre yüzeyine dağılırsa renk açılır, hücre merkezinde toplanırsa
renk koyulaşır. Melanofor (siyah), eritrofor (kırmızı), ksantofor (sarı)
2- Guanoforlar :
Şekilleri düzenli değildir. İçerisinde guanin kristalleri bulunur. Bu madde
ışığı ayna gibi yansıtır(balığın su içinde parlaması bununla ilgilidir).
YAN ÇİZGİ (Line Lateral)
•Vücudun yan tarafında bulunan, başın gerisinden
kuyruk yüzgecine kadar uzanan duyu organı olup bir sıra sinirsel bağlantısı
olan delikli pullardan yapılmıştır.
•Su içindeki titreşimleri algılamaya yarar.
•Yan çizgi hiç olmayabilir yada uzun-kısa veya
değişik formlarda olabilir.
KAS SİSTEMİ
•Balığın hareketinden kan dolaşımına kadar bütün
yaşamsal işlevlerin yerine getirilmesi kasların çalışması ile olur.
Visseral
kaslar:
İstemsiz hareket eden düz kaslardır. Çeşitli iç organlarda
(sindirim,boşaltım,arterlerde…) başta (çene,yüz,dil,solungaç yaylarında)
bulunur.
Somatik
kaslar:
İstemli hareket eden çizgili kaslardır.Başın gerisinden kuyruğa kadar
segmentsel biçimde uzanır.
BALIKLARDA İSKELET
•Vücuda özel formunu ve yumuşak olan iç organlara
desteklik verir.
•İstemli hareket eden bütün vücut kısımlarının
bağlantı yeridir.
Dış iskelet
:
a- Vücut dış yüzeyini örten pullar, kemik
plaklar
b- Yüzgeç ışınları
c- Dermal orjinli kemikler
d- Deri altındaki zarımsı iskelet
İç iskelet
a- Aksiyal (eksen) iskelet:
baş iskeleti
omur şeridi
kaburgalar
b- Apendiküler (ekstremite) iskelet:
yüzgeçler iskeleti
SİNDİRİM SİSTEMİ
•Tatlı su balıklarında genellikle yapı aynı
olmakla birlikte beslenme biçimine göre bazı değişiklikler olabilir.
•Sindirim organları: ağız, farinks, özefagus,mide, bağırsaklar ve
anüs
şeklinde sıralanır.
FARİNKS
•İki kemik yaydan ibaret olup bazı balıklarda
(örn: Sazan) üzerinde dişler bulunur.
•Filtrasyon (çamuru filtre eder), öğütme,
parçalama, ayıklama (bazı böcek kabuklarını ayrılması), vb. işlemlerde görev
yapar.
ÖZEFAGUS
•Dıştan mideden pek ayrılmaz, midenin devamı gibi
görünür.
•Kısa yapılı olup alınan suyun mideye girmesini
engelleyen bir kas taşır.
MİDE
Özefagusun devamıdır. Midenin biçimi balıkların beslenme biçimleri ve
anatomik yapılarına göre farklı şekillerde olur.
BAĞIRSAKLAR
Mideden sonra gelen ve anüse kadar devam eden kısımdır.Karnivor
balıklarda ( Turna) kısa, herbivor balıklarda (Sazan) ise uzundur.
YARDIMCI SİNDİRİM BEZLERİ
YARDIMCI SİNDİRİM BEZLERİ
KARACİĞER
•Genellikle balık vücuduna göre büyük olup bazı
türlerde vücut ağırlığının %20’sini oluşturur.
•Mide üzerinde veya onu sarar tarzda yer alır.
•Tek parça,iki loplu yada üç loplu olabilir.
•Balıkları çoğunda safra kesesi bulunur.
•Safra yağların parçalanması ve sindirilmesi ile
enzim aktivitesi için alkali ortam sağlamada önemli role sahiptir.
Karaciğer;
•safra salgılama,
•yağ,
•glikojen,
•A ve D vitaminlerini depolama,
•kan yapımı,
•üre ve diğer azotlu artık boşaltım maddeleriyle
ilgili metabolik görevler yapar.
Pankreas
Gerçekte tek organdan ziyade endokrin
ve ekzokrin işlevi
olan 2 organ şeklindedir.
Değişik şekillerde(tek parça,dallanmış, vücut
boşluğunu doldurmuş) olabilir.
Endokrin dokusu İnsülin,
Ekzokrin dokusu ise Sükraz,
Maltaz, Laktaz, Amilaz gibi
karbonhidratları sindiren, Lipaz gibi yağları, Tripsin
gibi proteinleri sindiren enzimler salgılar
DOLAŞIM SİSTEMİ
•Memelilerdekine göre daha basit olmakla birlikte
ilkel omurgalılara göre iyi gelişmiştir.
•Dolaşım sistemi kalp ve damarlardan (arter, vena
ve kapillar) oluşur.
Kalp :
Vücudun ön tarafında farinksin altında bulunur.
Dört
kısımdan oluşur.
a- Sinus venosus (Ductus venosus) : karaciğerden gelen hepatik venlerin açıldığı
kısım olup bitiminde sino-atrial kapak vardır.
b- Atrium (Kulakçık) : Duvarı ince ceperlidir.Bitiminde
atrio-ventriküler kapak bulunur.
c- Ventriculus (Karıncık) :Duvarı kalın çeperlidir. Dışta kalbi besleyen
damarlar yer alır.
d- Bulbus arteriosus : Kalın duvarlıdır. Kontraksiyondan çok esnek
yapısı daha önemlidir.
Kalpte her zaman kirli kan bulunur.
Kalp atımları balığın yaşı, büyüklüğü ve ısıya
göre değişir.
•Örneğin alabalıklarda 5°C
de 15 atış/dakika, 15°C de 100 atış/dakikadır.
Kan
: kan hacmi balıklarda memelilerle kıyaslandığında daha azdır. Vücut
ağırlığının yaklaşık % 1.5-3’ü kadardır.
•Örneğin 100 gram bir balıkta 2-4 ml kan bulunur.
•Balık kanı, fibrinojen, protrombin gibi
maddelerden fakir olduğu için geç pıhtılaşır.
Kan
hücreleri çok çeşitlidir. Bunlar;
Eritrositler (oval ve çekirdeklidir)
Lökositler
1-
Granülositler ( Asidosil, Bazofil(az)
Nötrofil)
2-
Agranülositler ( Lenfosit, Trombosit, Monosit)
LENF SİSTEMİ
•Lenf damarları ve sinüslerden ibarettir.
•Balıklarda lenf yumrusu yoktur.
•Lenf miktarı kan hacminin ¼’ü kadardır.
•Lenf sıvısı içerisinde lökosit ve trombosit
bulunduğundan kolayca pıhtılaşır.
•Balıklarda lenf sıvısı, lenf damarlarında ve
sinüslerde toplanır ve kan dolaşımına verilir.
BOŞALTIM VE OSMOREGÜLASYON
•Birbiriyle yakından ilgili iki olaydır.
Genellikle aynı organlar görev yaparlar. Bunlar:
•Böbrekler
•Solungaçlar
•Bağırsak
•Deri
Böbrekler
•Vücut boşluğunun dorsal duvarında periton dışına
yerleşmiş olarak bulunur.
•Genellikle çift olarak bulunur.
•Ancak bazı türlerde (örn.salmonidae) birleşmiş
tek parça olarak görülür.
•Koyu kırmızı yada açık koyu kırmızı kahverengi
renktedir.
•Böbrek nefron adı verilen çok sayıda yapıdan oluşur. Bir
nefronda;
1-Malpighi Cisimciği(Renal korpüskül) Buda iki kısımdan oluşur.
a-glomerulus
b-bowman kapsülü
2-Böbrek Tubülleri (Borucuklar)
Nefron yapıları tatlı ve tuzlu sularda yaşayan balıklarda şekil ve sayı
bakımından farklıdır.
OSMOREGÜLASYON
TATLI SU
BALIKLARINDA
•Kan hipertonik, su hipotonik olduğundan sıvı
geçişi sudan kana doğrudur.
•Tatlı su balıkları su içmezler.
•Alınan suyun büyük bir kısmı idrar olarak
böbreklerle atılır.
DENİZ BALIKLARINDA
•Kan hipotonik, ortam hipertonik olduğundan sıvı
geçişi kandan ortama doğru olur.
•Su kaybı solungaçlardan ve deriden olur.
•Deniz balıkları su içerler. Bu nedenle deniz
balıklarının m,idelerinde bol miktarda deniz suyu bulunur.
•Su kana geçer, böbreklerden fazlası atılır,
idrar miktarı azdır.
SİNİR SİSTEMİ
•En ilkel balıkta bile tipik omurgalı sinir
sistemi vardır.
•Sinir sistemi 3’e ayrılır.
1-Merkezi Sinir Sistemi (beyin-omurilik)
2-Perifer Sinir Sistemi (beyin ve omurilikten çıkan sinirler)
3-Otonom
Sinir Sistemi (sempatik ve parasempatik sinir sistemi)
ÜREME SİSTEMİ
ÜREME SİSTEMİ
•Balıklardaki en önemli sistemlerden biridir.
•Balıklar genel olarak ayrı eşeylidir.
•Seyrek olarak hermofrodizm görülür.
•Ayrı eşeyli olanlarda seksüel dimorfismus görülür. Yani erkek ve dişiler renk, şekil,
büyüklük,yüzgeç biçimi vb. kriterlerle birbirinden ayrılabilir.
ÜREME ORGANLARI
Gonadlar erkeklerde testis, dişilerde ovaryumdur.
OVARYUM
Genellikle çift, seyrek olarak tektir.
Büyüklükleri türlere göre değişmektedir.
Üreme mevsiminde sarı-kırmızı renktedir.
Üzeri taneli görünümdedir.
Yüzeyi kılcal damarlardan zengindir.
TESTİSLER
Tatlı
su balıklarında genellikle çifttir.
Büyüklükleri üreme mevsimine göre değişir.
Genellikle vücut ağırlığının % 12’sidir.
Ergin
balıklarda üreme mevsiminde beyaz renkli, lekesiz ve kılcal damarsızdır.
Testisler etrafı ince bir bağ doku ile çevrilidir.
Tatlı su
balıkları ovipar (çiftleşme organları gelişmemiştir. Yumurta ve
sperm suya bırakılır) veya ovovivipardır
(erkeğin anal yüzgecinin bir kısmı
penis görevi görür, döllenme dahili olur, yumurta açılımı vücut içinde
olduğundan yavru doğrurlar (Örn. Gambusia).
•Yumurta büyüklüğü ve sayısı balık türüne göre
değişir.
•Yumurta küçükse sayısı fazla, büyükse sayısı az
olur.
•Balıklar tarafından bırakılan yumurtaların
%60-70’i ziyan olur. Yumurtadan çıkan larvalarda pasif hareketi olduğu için
bunlarında %10-20’si yırtıcılara yem olur. Bu nedenle gelişebilenler ancak
%10-20 kadardır.
•Yumurtalar dişi tarafından hazırlanan bir yuvaya
veya suya bırakılırlar.
•Yumurtalar bazen bir seferde (Örn:Turna), bazen
de birkaç gün arayla iki veya daha fazla seferde (Sazan) bırakılır.
•Yumurtalar:
•Yüzücü yumurtalar( suda yüzerler)
•Yarı yüzücü yumurtalar(suda belirli seviyede
kalırlar)
•Hafif yapışkan yumurtalar(bitkilere yapışık
bulunurlar)
•Ağır-yapışkan yumurtalar(ağırlıkları nedeni ile
dibe çökerler ve yapışırlar)
•Ağır-yapışkan olmayan yumurtalar(dibe çökerler
ancak yapışmazlar)
•Döllenen yumurtada döllenme lekesi oluşur.
•Kuluçka süresi ısıya bağlı olarak büyük
değişkenlik gösterir.
BALIKLARDA YAŞ TAYİNİ
1- Pullardan yaş tayini(Scalimetri Yöntemi):
Cycloid
ve Ctenoit tip pul içeren balıklarda yapılabilir.
Örnekler yanal çizgi üzerindeki omuz bölgesinden alınır.
Bu
yöntemde yalancı halkalara dikkat edilmelidir.
Yaş
arttıkça halkalar sıklaşır,yaş tayini güçleşir. Örn: sazanlarda 15 yaşından
sonra yaş tayini güçleşir.
İŞLEM :
1- Pullar %4’lük KOH’te 24 saat veya %10’luk
KOH’te kısa süre bırakılır. Amaç kirlerin yumuşaması ve pulların kabarmasıdır.
2- En
az 10-12 örnek seçilerek saf su ile yıkanır.
3- % 96’lık alkolde 10-15 dk beklenir.
4- İki lam arasına kuru olarak veya gliserin
jelinde ve zamk içerisinde steromikroskopta incelenir.
2- Otolitlerle Yaş Tayini(Otolimetri):
-Balıkların iç kulaklarında bulunan genellikle kalkerden yapılmış
birikintilerdeki (taş) yaş halkalarının okunmasıdır.
-Pulları olmayan veya yaş tayininde kullanılmaya elverişli pullara sahip
olmayan balıklarda bu yöntem kullanılır. Örn: Yılan balığı
-Otolitlerdeki 1 yıllık büyüme 1 opak (koyu), 1 şeffaf (açık) renkli
halka ile temsil edilir.
İŞLEM:
1- % 3 NaOH solüsyonunda kirler yumuşatılıp
çıkıncaya kadar beklenir.
2- Sırayla 50-60-70-90-96°
lık etil alkol serisinden geçirilir.
3- Her alkol serisinde 5-10 dk tutulur.
4- Kurutma kağıdı ile kurulanır.
5- Su, Ksilol, Metil Benzoat, veya Gliserin
içerisinde mikroskopta incelenir.
3- Kemikli Kısımlarla Yaş Tayini
Omurganın veya 1.yüzgeç ışınlarının enine kesitlerinin incelenmesine
dayanır. Pul veya otolitleri gibi büyüme zonları gözlenir.
İŞLEM:
1- Kemik mekanik olarak et kısımlarından
ayrılır.
2- %10-20 NaOh veya Klorat’ta 12-18 saat
tutulur(etlerin iyice ayrılması için)
3-
Yağlı kısımların ayrılması için Eter veya Kloroforma alınır.
4- Koyu
rengin açılması için %2-5 H2O2’de (hidrojen peroksit) 10-15 dk tutulur.
5- İnce
kıl testere ile 1mm kalınlığında kesit yapılır. Lam üzerine alınır. İnce
zampara ile parlatılır. Gerektiğinde ALİZARİN boyası ile boyanarakta
incelenebilir.
4- Operküllerle Yaş Tayini(Operculimetri):
Operkulumun üstü temizlendikten ve saydamlaştırıldıktan sonra açık veya
koyu zonlara bakılarak yapılır.
5- Morfolojik Karşılaştırmayla Yaş Tayini:
Belli
yaştaki balıkların bilinen büyüme boyları ile karşılaştırılarak da yaş tayini
yapılır.
ALINAN BALIK ÖRNEKLERİNDE TÜR TAYİNİ
•Bu konuda uzman merkezlerden yararlanılır
(
Fakülteler, Zooloji,Biyoloji enstitüleri…)
•Örnekler tespit edilerek gönderilmelidir.
•%4’lük formol, %70’lik etil alkol, %1’lik
propilen fenoxatal en çok kullanılan solüsyonlardır.
•Örnekler 30 cm’den büyük ise karın kısmına ve
anal açıklığa %40’lık formol şırınga edilmelidir.
•Eğer bu solüsyonlar bulunamazsa %70’lik ispirto,
%80’lik NaCI, %100’lük sirke de kullanılabilir.
BALIĞIN YAŞAM ORTAMI OLAN SUYUN ÖZELLİKLERİ
•Balık ve balığın yaşadığı su ortamı çeşitli
fiziko-kimyasal parametreler açısından önemli olup bunların iyi bir şekilde
analiz edilip bilinmesi gerekir.
Su
Sıcaklığı
•Balıkların çeşitli yaşamsal faaliyetleri
üzerinde etkilidir.
•Yumurta bırakma,yumurtadan çıkma, büyüme gibi
hayati dönemlerde sıcaklığın farklı etkileri vardır.
•Su bulunan her yerde yaşam
•Yer altı, yer üstü suları
•Tatlı ve tuzlu sular
•4000 m yükseklik, 10.000 m derinlik
•Sıcak ve soğuk sularda (45 C Sazan)
•% 58 deniz, %41 tatlı sular, %1 iki ortam
(diyadrom)
•Ayrıca solunum, besin tüketimi,sindirim,
özümleme ve davranışları üzerinde önemli etkileri vardır.
•Balıklar su sıcaklığına göre:
1-
Soğuk Su (15°C veya daha az sıcaklığa)
2-Ilık
Su (15-20°C)
3-Sıcak
Su (20°C nin üzerinde su sıcaklığına ) ihtiyaç
duyarlar.
•Birçok balık türünün su ısısındaki
değişikliklere karşı az bir toleransı vardır.
•Sıcaklıktaki ani değişiklikler balıklarda stress
ve ölümlere neden olabilir.
Bulanıklık
•Süspansiyon halinde madde içeren sular değişik
derecelerde bulanık olup, bu duruma
suların bulanıklığı denir.
1- Balıklar üzerinde öldürücü toksik etki yaparlar ve balıkların
gelişimini engellerler.
2- Balık yumurtalarının gelişmesini engellerler.
3- Balıkların hareket ve göçlerini engellerler.
4- Balıkların avlanmalarına engel olurlar.
•Sulardaki madde miktarı 25mg/L’nin altındaki
değerlerde normal ve su temiz olarak, 400mg/L’nin üzerinde ise balık verimi son
derece düşüktür.
Çözünmüş Oksijen
•Bütün canlılar yaşamları için oksijene ihtiyaç
duyarlar.
•Farklı organizmaların farklı oksijen tüketimleri
vardır.
•Buna etki eden faktörler:
1-Organizmanın büyüklüğü
2-Metabolik özellikler
3-Fiziksel aktivite ve diğer faktörlerdir.
Sertlik
•Sulardaki kalsiyum ve magnezyum iyonlarından
kaynaklanır.
•Deniz sularındaki kalsiyum varlığı biyolojik
açıdan önemlidir.
•Tatlı sularda da kalsiyum ile metabolik ilişkisi
olamayan hiçbir canlı yok gibidir.
pH
•Bir çözeltideki H+ iyonu konsantrasyonunun –log’sı pH olarak
tanımlanır.
•ph doğal sularda kimyasal ve biyolojik sistemler
için en önemli faktördür.
•Asitli sular balıkların beslenmelerine ve
gelişmelerine olumsuz etki yapar ve daha kolay hastalanırlar.
•Genellikle balıklar için pH’nın 7-8 olması
istenir.
Tuzluluk
•Tuzluluğun organizmalar üzerine etkisi
bulunmakta olup, ozmoz- ozmoregülasyon olayı için çok önemlidir.
•Bir tatlı su balığı yüksek tuzluluktaki deniz
suyuna bırakılacak olursa solunum güçlüğü çekip sudan kaçmaya çalışır. Kısa bir
zaman sonrada bayılır ve ölür.
•Bir deniz balığı tatlı suya bırakıldığında da
benzer olaylar görülür ve ölür.
•Göçmen balıkların, denizden tatlı suya veya
tatlı sudan denize geçerken bu iki suyun birbirine karıştığı acı suda bir süre
kalmaları, yeni ortama uyum sağlayabilmek için zorunludur.
Besleyici elementler
Besleyici elementler
•Çözünmüş halde bulunan azot, fosfor ve silisyum
organizmaların yaşamlarının devamı için önemli role sahip elementlerdir.
•Deniz ortamında azot; Amonyum, Nitrit ve Nitrat
olmak üzere üç farklı mineral şeklinde bulunur.
•Fitoplanktonların büyüme ve gelişmesinde
etkilidir.
•Nitrifikasyonda fitoplankton tarafından
kullanılmayan amonyum yükseltgenerek nitrite ve daha sonra nitrata dönüşür.
Besleyici Tuzların Toksiteleri
Nitrit
Nitritin oksidasyonu ile kandaki hemoglobin methemoglobine şekline
çevrilir. Bu şekilde oksijen taşınımı engellenmiş olur. Böyle durumlarda olunum
güçlüğü ve boğulmalar gözlenir. Kan rengi ve solungaçlar koyu çikolata rengine
döner. Bu hastalığa “METEMOGLOBİNEMİA”adı verilir.
Nitrat
Küçük
ve zayıf dozlarda toksik değildir..
Amonyak
Amonyak,
balıklarda solungaçların özellikle solungaçlardaki lamellerin sertleşmesi ile
kendini gösterir. Bu sırada oksijen alımı güçleşir. Diğer taraftan amonyağın
ortamda bulunması mikroorganizmaların ve solungaçlarda oluşan bazı parazitlerin
gelişmesine yardımcı olur.
Tüm bu
nedenlerle suyun yenilenmesi ve oksijen düzeyinin iyi tutulması gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder