22 Haziran 2012 Cuma

Zehirlenmeler


İnorganik Maddelerle Zehirlenmeler;
Kurşun Zehirlenmesi;
Kurşun zehirlenmesi, özellikle endüstri bölgelerinde ve yoğun çevre kirlenmesi sorunları ile karşı karşıya bulunan bölgelerde sığırlar için önemli bir problemdir. Özellikle meraların yakınında ağır sanayi tesislerinin bulunması, hayvanların çöplüklerde otlamaları, trafik yükü çok fazla olan yolların kenarlarında meraların su baskınına uğraması ve çöplerin çeşitli yollarla meralara dağılması veya yer altında gömülü çöplerden kaynaklanan sızıntılardır.
Bir sığırın 1 kg. canlı ağırlık için günde 6-7 mg miktarında kurşun alması veya rasyonun içinde 100-200 ppm kurşunun bulunması halinde belirsiz bir zaman sonra kronik kurşun zehirlenmesi ortaya çıkar.
Belirtiler;
Akut zehirlenme olaylarında, akut toksik dozdaki kurşunun alınmasından 12-24 saat sonra belirtiler ortaya çıkar ve hayvan bir iki gün içinde ölür. Daha çok buzağılarda görülür.
Akut zehirlenmelerde sığır, koyun ve keçilerde aniden beliren sürekli böğürmeler ve şiddetli karın sancıları ilk görülen belirtilerdir. Laktasyondaki hayvan sütten kesilir, geviş getirme azalır. İşeme ağrılı ve sık yapılır. Sığırlar kuduza benzer belirtiler gösterir. Sürekli uyarı halindedir. Kas spazmları ve tetani durumları ilk belirtilerle başlayıp ölüme kadar şiddet ve sıklığını artırarak sürdürür.
Kurşun zehirlenmesi, kuduz, yalancı kuduz, serebrokortikal nekroz, tetanoz, mantar zehirlenmeleri ile karıştırılabilir.

Arsenik Zehirlenmesi;
Sodyum arsenit, potasyum arsenit, sodyum arsenilat gibi birçok organik ya da anorganik arsenik bileşiği tarımda yabani ot mücadelesinde kullanılmaktadır. Yeni ilaçlanmış tarlaya hayvanların girmesi halinde zehirlenme olayları ortaya çıkabilir.
Arsenikle zehirlenmelerde sancı, huzursuzluk, inleme, diş gıcırtısı, bitkinlik, salya akıntısı, solunum güçlüğü, ishal ve ileri dönemlerde dehidrasyon (su kaybı), depresyon ve koma görülür.
Teşhiste civa zehirlenmesi, kuşun zehirlenmesi, salmonellosis ile karışabilir. Akut zehirlenmelerde idrarda, rumen içeriğinde, kronik zehirlenmelerde, kıllarda arsenik tayini yapılabilirse teşhis kesinleşir.
Tedavi; Arsenik zehirlenmelerinde tavsiye edilecek antidotlar: Sodyum tiyosülfat 15-30 gr, %15 solusyon halinde ilk doz olarak damar içi olarak verilir. Daha sonra dozlar 30-60 gr’a çıkartılır. Bunlar ağız yoluyla 6 saat aralıklarla verilir. Diğeri de dimerkaprol’dur.

Bakır Zehirlenmesi;
Bağ ve bahçelerde fungusit olarak kullanılan “Bordo bulamacı” ve benzeri bakır preparatları ile ilaçlanmış yerlerde sığırların uzun süre otlamaları kronik bakır zehirlenmelerine yol açmaktadır.
Akut zehirlenmelerde sancı, ishal, dehidrasyon, dolaşım şoku ve koma şekillenir. Biraz daha dayanıklı olabilenlerde, sindirim semptomlarına ek olarak, depresyon hali, kaslarda takatsizlik, hemoglobinüri ve sarılık şekillenir.
Kronik bakır zehirlenmelere sığırlarda nadiren rastlanmaktadır. Karaciğerde biriken bakır kritik bir düzeye yükseldiğinde, birdenbire hemolitik kriz şekillenir. Sarılık, hemoglobinüri, nabzın zayıflaması sonucu koma ve ölüm şekillenmektedir.
Sağıtım;
Akut bakır zehirlenmelerinde sindirim sistemi hızla boşaltılır. Süt, albumin ve benzeri müsilajlı ve sarıcı maddeler verilerek sindirim kanalı irkiltiye karşı korunur ve bakır albüminat oluşturarak zehirin daha fazla emilmesi önlenir. Emilen zehire de 3 mobilizan ve atılmayı hızlandırıcı madde olarak damar içi yolla sodyum tiyosülfat verilir.

Tuz Zehirlenmesi;
Sodyum klorür, hayvanların yaşamı için gerekli olan mineral tuzların en başında yer almaktadır. Sığırların rasyonlarında normal olarak %1 dolayında tuz bulunması gereklidir. Aksi halde hayvanlar duvarları ve birbirlerini yalamak suretiyle tuz ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırlar. Fazla tuz verilmesi durumunda bol miktarda su içmek suretiyle tuzu atmaya çalışırlar. Dışkı birkaç gün sulu kıvamda olur. Günlük su miktarı artar Fazla miktarda tuz alan hayvanlar su içemedikleri taktirde, zehirlenme belirtileri ortaya çıkmaktadır. Kusmak ister gibi hareketler, sancı, dışkıda mukus miktarında artış, poliüri ve kanda hematokrit değerin artması yani kanın koyulaşması gibi belirtiler görülmektedir.
Sağıtım;
hayvanan sık sık su içirilmelidir.

Flor Zehirlenmesi;
Flor, dişlerin ve kemik dokusunun yapısına giren bir elementtir. Normal olarak, rasyonda 1-2 ppm civarında flor bulunması gereklidir. Sığırlar, rasyondaki floru 50 ppm seviyesine kadar olan kısmını rahatlıkla tolere edebilirler.
Yemlerde ve içme sularındaki florun toksik olup olmaması flor bileşiğinin suda erirliği ile yakından ilgilidir. İçme sularında 10 ppm miktarına kadar flor nisbeten iyi tolere edilmektedir. Sularda 30 ppm, yemlerde 100 ppm civarında flor bulunması halinde birkaç ay içerisinde kronik flor zehirlenme belirtileri ortaya çıkmaya başlamaktadır. Hayvanın 1 kg canlı ağırlığı başına 1 mg miktarda flor alması, kronik flor zehirlenmesi için yeterli olmaktadır.
Akut flor zehirlenmesi ender rastlanılan bir olaydır. Pratikte asıl önemli olan, kronik flor zehirlenmesidir. Volkanik patlamalar ve volkanik küller çevredeki meraları bulaştırırlar. Tarlalara gübre olarak atılan yada hayvan yemlerinde fosfor kaynağı olarak kullanılan yem katkı maddeleri, özellikle de doğal fosfat kayalarından elde edilen süperfosfat gübreleri hayvanlarda flor zehirlenmesinin sebebi olabilir. Çünkü, fosfat kayalarının içinde %2-4 oranında flor bulunabilmektedir. Floru yeterince arındırılmadan yemlere katılan fosfatlar tehlike yaratabilmektedir.
Patognez;
Flor bir doku zehiridir. Yem ve sularla alınan flor, midedeki asit ortamda hidroflorik asite dönüşerek sindirim mukozasını irkiltir. Florun en önemli zararı, kemik ve diş dokuları üzerinde gerçekleşmektedir. Vücut barsaklardan emdiği floru kemik ve dişlerde biriktirir, idrar ile yavaş yavaş atar. Bu birikim sırasında ekzostozlar, eklem deformasyonları ve diş dökülmeleri ortaya çıkar.
Belirtileri;
Akut flor zehirlenmelerinde hastalık birden başlar. Muhtelif sinirsel bozukluklar ortaya çıkar ve hayvan birkaç saat içinde ölür.
Kronik flor zehirlenmesinde ise, büyüme çağındaki hayvanlarda süt dişleri dökülür. Kalıcı dişlerde bozukluk, gelişme geriliği, eklemlerde deformasyonlar, uzun kemiklerde eğilmeler gibi belirtiler ortaya çıkar. Çiğneme güçlüğü, tutuk yürüyüş ve topallık gibi semptomlara sık rastlanır.
Sağıtım;
Akut flor zehirlenmelerinde, damar içi kalsiyum infuzyonları, kronik zehirlenmelerde ise, parenteral yollarla sık sık kalsiyum verilmesi, yemlere hayvan başına her gün 30 gr aluminyum sulfat eklenmesi önerilir. Hastalar, bulaşık meradan veya bölgeden hemen uzaklaştırılarak, başka bölgelerden getirilen yemlerle beslenmelidirler.
GÜBRE ZEHİRLENMELERİ


Nitrat Zehirlenmesi;
Sığırlar, tarımda gübre olarak kullanılan nitratları tüketebilmektedirler. Gübrelerin depolandığı yerlere girerek yanlışlıkla gübreyi yiyen sığırlarda akut zehirlenme belirtileri ortaya çıkmaktadır.
Sığırlar için önemli olan zehirlenme şekli kronik nitrat zehirlenmeleridir. Bu özellikteki olayların çoğu gizli seyrettiği için fazla dikkate alınmamaktadır. Kronik nitrat ziherlenmelerinin sebebi, rasyonun içinde bulunan yem maddelerinin yapısında fazla miktarda nitrat bulunması veya içme sularının nitrat ve nitritler bakımından zengin olmasıdır. Nitrat bakımından zengin olan başlıca bitkiler; Yulaf samanı, arpa samanı, buğday samanı, sudan otu, pancar yaprağı, pancar posası, hardal, geven, sorgum, darı, süpürge otu ve benzeri bitkilerdir.
Tarımda yabani ot mücadelesinde kullanılan herbisit ilaçları da bitkilerin topraktaki nitratlardan daha fazla yararlanmasını sağlar. Herbisit kullanılan tarım arazisinden hasat edilen yem maddelerinde nitrat miktarı daha yüksek olmaktadır.
Yem ham maddelerinin depolanma biciminin de nitrat miktarı üzerine etkisi olabilmektedir. Örneğin silajdaki anaerobik fermentasyon şartlarında, bakteriler nitratların önemli bir bölümünü fermentatif yolla redükte ederek, nitrit haline çevirirler. Yani silaj yemleri kuru yemlere göre daha az risk taşımaktadır.
Belirtileri;
Akut nitrat ve nitrit zehirlenmelerinde ishal, sancı, hızlı solunum, solunum güçlüğü, sallantılı yürüyüş ve en sonunda koma görülmektedir. Kronik nitrat zehirlenmelerinde ise, solunum sistemi ile ilgili belirtiler dikkat çekmez. Bazı dokuların iyi beslenememesinden veya A vitamini noksanlığından ileri gelen belirtiler ön planda yer alır. Örneğin; sebebi bilinmeyen atipik sinirsel semptomlar, gebe ineklerde yavru atma olayları, fötüsün iyi gelişememesi, buzağıların beklenenden daha küçük cüsseli doğmaları ve yeni doğan buzağılar arasında oldukça yüksek oranda konjenital anomaliler görülmesi gibi.
Tedavi;
Akut nitrat – nitrit zehirlenmelerinde spesifik antidotu metilen mavisidir. Metilen mavisinin %1′lik solusyonundan 100 kg vücut ağırlığı için 20-60 cc miktarında damar içi yolla verilir. İlacın yarı ömrü 2 saattir. İkinci defa uygulama yapıldığında 6 saat kadar beklemek gerekir.
Kronik nitrat zehirlenmelerinde meydana gelen lezyonla çoğunla dönüşümlü bozukluklardır. Rasyonun değiştirilmesi, nitrat bakımından zengin olduğu bilinen yem maddelerinden vazgeçilmesi veya onların rasyondaki oranlarının düşürülmesi gereklidir. Kalsiyum fosfor dengesiyle A vitaminin önemi çok büyüktür.

Üre Zehirlenmesi;
Üre, protein olmayan azotlu madde olarak hayvan beslenmesinde fazla kullanılan bir maddedir. Ürenin hayvana tolere edebileceğinden fazla miktarda yedirilmesi veya üre beslemesine yeni başlayan işletmelerde alıştırma devresindeyken hayvana fazla miktarda üre verilmesi zehirlenmeye yol açmaktadır.
Belirtileri;
Titreme, sancı, huzursuzluk, yürümede zorluk, solunum sayısı artışı ve solunum güçlüğü görülür. Rumen sıvısı hafif alkalidir ve belirgin amonyak kokusu hissedilir.
Tedavi;
Üre zehirlenmesinin spesifik antidotu sirke asiti veya sirkedir. 2-4 litre miktarında sirke birkaç misli su ile sulandırılarak içirilir. Rasyonda kolay fermente olabilir. Karbonhidrat miktarı arttırılır. Melas veya pekmez verilmesi yararlı olabilir.

HERBİSİTLERLE ZEHİRLENMELER
Yabancı ot mücadelesinde kullanılan herbisit ilaçların toksisitesi genellikle çok düşüktür. Ancak meraya veya kültür arazisine atılan ilacın miktarının yüsek olması ve zehirlenme riski önemli ölçüde artar
a. Tarımda Kullanılan Arsenik Herbisitler
Sodyum arsenik ve arsenik trioksit, pamuk tarımında bitkinin yapraklarını dökerek makineyle hasat yapmak amacıyla kullanılır. Akut toksik doz 22-55 kg kadardır. Az miktarlarının uzun süre alınması ile kronik zehirlenme meydana gelir. Sancı, ishal ve dehidrasyon semptomlarıyla seyreder ve öldürücüdür.
b. Dinitro Bileşiği Herbisitler
Dinitrofenoller ve dinitrokrezol deri youl ile emilirler. Yeni ilaçlanmış tarlaya hayvanların girmesi halinde zehirlenme tehlikesi ortaya çıkabilir. Yüksek ateş, solunum güçlüğü, taşikardi(aşırı kalp çarpması) ve konvulzüyonla (kasılmalarla) seyreder. Bilenen bir tedavi şekli yoktur. Hasta serin ve gölgeli bir yere alınır. Parenteral yolla, glikoz infuzyonu ve ayrıca A vitamini takviyesi yapılır. Atropin sülfat ve klorpromazin takviyeleri de yapılabilir.
c. Sodyum klorat
Herbisit olarak kullanılır. Sığırlar, Sodyum kloratı aynen tuz gibi yerler. Kaza eseri olarak bu ilacın hayvan tarafından yenilmesi veya yüksek dozda herbisit atılan tarlalarda hayvanların otlaması sonucu zehirlenme oluşur. Tedavide metilen mavisi verilir. Metilen mavisinin tuzlu su içerisinde verilmesi gerekmektedir.

2. PESTİSİTLERLE ZEHİRLENMELER
a. Organik Klorlu İnsektisitlerle Zehirlenmeler
Bu grup içinde yer alan insektisitlerin başlıcaları şunlardır:
DDT, Aldrin, Dieldrin, Heptakor, Metksiklor, Klordan, Lindan ve Endrin vb. dir. Bunlardan bazıları hayvanlarda dış parazitlere karşı insektisit ilaç olarak kullanılmakta idi. Ancak yağ dokularında birikim yaparak besin kirlenmesi ve çevre sorunlarına karşı yol açtıkları için bunların kullanımı yasaklanmıştır.
Belirtileri:
Hayvanlar önce korkak ve ürkektir. Sese, dokunmaya ve ışığa karşı duyarlılık göstererek, irkilme ve sıçrama hareketleri yaparlar. Konvulsiyonlar (Kasılmalar) nöbetler şeklinde devam eder. Eğer aldıkları zehir azsa nöbetler ve belirtiler azalır. Fakat günler geçmiş olsa da hayvanın sese ve dokunmaya karşı tepkileri fazladır.
Tedavi:
Spesifik bir antidotu yoktur. Merkezi sinir sistemi üzerine uyarıcı etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla, hipnotik ve sedatif etkili ilaçların kullanılması tavsiye edilir. Karaciğer hasarının önlenmesi için damar içi yolla kalsiyum glukonok ve kalsiyum boroglikonat veya glikoz tuzlu su çözeltilerinin verilmesi çok yararlıdır.
Biryandan çarpıntıların önlenmesine çalışılırken diğer yandan da insektisitin vücuttan uzaklaştırılmasına yönelik uygulamalar yapılır. Şöyle ki, deri yoluyla meydana gelen bulaşma veya maruziyet halinde ilaçlı kısımlar tazyikli suyla yıkanır. Ağızdan olan zehirlenmelerde tuzlu sürgütlerle (sodyum sulfat, magnezyum sulfat… vb.) sindirim kanalı boşaltılır.
b. Organik Fosforlu İnsektisitler ve Karbamatlarla Zehirlenmeler
Tarımda bitki zararlılarına karşı ve hayvancılıkta dış parazitlere karşı kullanılan birçok organik forsforlu insektisit bileşik vardır. Örneğin, malathion, triklorfon, ronnel, ruelen ve diğerleri tanınmaktadır.
Karbamatlardan tanınmış pestisit karbaril’dir. Tarımda kullanıldığı gibi, serpme toz halinde hayvanlarda dış parazit mücadelesinde geniş çapta kullanılmaktadır.
Belirtiler
İlk dikkati çeken semptomlar muskarinik semptomlardır. Solunum sayısı artar, şiddetli dispne vardır. Ağızdan köpüklü salya akar, hayvan ağzını açıp dilini öne doğru uzatmak sureti ile nefes almaya çalışır. Akciğer heperemisi ve akciğer ödemi semptomları da görülür. Sonra gelç şekillenmektedir.
Tedavi
Sığır sürüsü zehirli bölgeden derhal uzaklaştırılır. Zehirlenme semptomları gösteren hayvan, nisbeten serin bir yere alınır . Zehir deri yolu ile alındı ise, vücut ılık sabunlu sularla yıkanır. Aksfeksi için atropin sulhfat uygulamasına geçilmelidir. Kas seyirmeleri, spazm ve sertliği ile felç şekillenmişse oksim bileşekleriyle önlenebilir.
c. Rodendisitlerle Zehirlenmeler
Fare mücadelesi amacıyla tarla ve ambarlara atılan fare zehirleri, bir çeşit yem niteliği de taşıdıkları için, kaza eseri olarak sığırlar tarafından da yenilebilirler. Başlıca fare zehirleri şunlardır: Sodyum Floroasetat, K vitamini antagonisti rodentisitler, Ada soğanı glikozitler vb.

BİTKİSEL ZEHİRLENMELER MANTAR TOKSİNLERİ
Yem maddelerinin usulune uygun şekilde depolanmaması, biçilen ot ve diğer kaba yemlerin yağmur altında kalması, yaş yemlerin iyi kurutulmadan depolanması (%14′den yukarı rutubet içermesi), depo ve siloların havalandırılmaması, yem kitlesinin yığılı vaziyette aylarca bekletilmesi, aktarılmaması, ıslatılarak tavlanan yemlerin ahırda saatlerce bekletilmesi gibi nedenlerle yem maddeleri üzerinde çok miktarda küf mantarı üremektedir.
Sığırlarda aflatoksikozis bunların başlıcaları; A. flavus, A.clavatus, A. parasiticus ve A. puberulum dur. Bu mantarlar, özellikle yer fıstığı ve benzeri kök bitkilerde ve kötü şartlarda depolanan hububatta bol miktarda ürerler.
Akut aflatoksikoziste fazla miktarda Aflatoksinin birden alınması halinde ortaya çıkar(1 kg yemde 100 mikrogramdan yüksek miktarlardaki aflatoksin sığırlar için toksiktir). Akut olaylarda körlük, sallantılı yürüyüş, ataksi, koordinasyon bozuklukları, iştahsızlık, diş gıcırtısı, inleme, ishal gibi belirtiler görülür. Hastalığın ileri dönemlerinde felç ve koma hali, gebe ineklerde yavru atma olayları görülür. Kronik aflatoksikozis seyreder. Hayvanın hastalıklara karşı direnci düşer.
Klinik semptomlar ve otopsi bulguları spesifik değildir. Mantar toksinleri ile zehirlenmeler birçok hastalık ile karışabilir.
Mikotoksikosis’in tedavisi ve koruyucu önlemler
Şüphe edilen yemin yedirilmesine son verilir. Sürüler şüpheli meradan uzaklaştırılır.
Semptomatik tedavide
Damar içi yolla B1 vitamini, parenteral kalsiyum uygulamaları, damar içi veya peritonal yolla izotonik glukoz infuzyonu, ishal ve dehidrasyonla seyreden olgularda elektrolit sıvılar verilir.
Korunma
Sığırları mantar toksinlerinin zararlarından korumak ve yem maddelerinin küflenerek sağlığa zararlı hale gelmesini önlemek için rutubet oranının %14′den fazla olmaması, rutubet oranının %14′ün altına düşmeden depolanmaması, kurutma sırasında yere ve sergene ince serilmesi, hergün karıştırılması veya alt üst edilmesi küflenmeyi önemli ölçüde önler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder