24 Aralık 2012 Pazartesi

Solunum Sistemi Hastalıkları - 4. Kısım



6.7. OVINE PULMONARY CARCINOMA (Sheep pulmonary adenomatosis,)

Avustralya hariç dünyanın her bölgesinde sporadik veya endemik şekilde görülen bulaşıcı bronkoalveolar  karsinomadır.

ETİYOLOJİ
Ovine pulmonarycarcinoma’nın (OPC) etkeni rotavirüstür.  Deneysel çalışmalarda doğumdan beş haftalığa kadar olan kuzuların hastalığa daha duyarlı olduğu belirlenmiştir.
Doğal olaylarda bulaşmanın neonatal dönemde olduğundan şüphelenmektedir.Kapalı ağıllarda bulaşma hava yoluyla veya respiratorik sekretle bulaşık su veya gıdanınalınmasıyla oluşur.Enfekte sürülerde yıllık morbitide % 2’dir.Ölüm kaçınılmazdır.

SEMPTOMLAR
OPC 1-4 yaşındaki koyunları etkiler.Klinik olarak ilerleyici kilo kaybı, egzersiz, intolerans, taşipne, dispne, ara sıra öksürük, oskültasyonda sert veziküller ve sürtünme sesleri algılanır.Hastalar arka ayaklarından tutlup havaya kaldırıldıkları zaman burunlarından sulu akıntı gelir.İştah ve rektal vücut sıcaklığı normaldir.Hastalar klinik bulguların belirlenmesinden birkaç hafta – ay içinde ölür.

TANI VE AYIRICI TANI
Tek labaratuar bulgusu hipergammaglobulinemidir.OPC ve OvLv enfenksiyonlarının birlikte etkili olduğu görülmüştür.Ayrıca tanıda OPP, kronik baktriyel pnömoni ve paraziter pnömoni dikkate alınmalıdır.

NEKROPSİ
Akciğer normalden 2-3 kat büyümüştür.Bir veya iki akciğerin kraniyoventral kısmında sert ve gri bir kitle görülür.Baze de tüm akciğer dokusunda yaygın olarak 1-3 cm çapında gri tümör nodülleri saptanır.Sekunder bakteriyel enfeksiyon bulguları var olbilir.Hava yollarında OPC’nin karakteristik özelliği olan temiz köpüklü bir sıvı vardır.Bölgesel lenf yumruları büyümüş olabilir.

TEDAVİ
Hastalığın sağaltımı yoktur. Sekunder bakteriyel enfeksiyonlara karşı antibiyotik kullanılması yaşam süresini uzatabilir.

KORUNMA
Ölüm öncesi testler hastalığın tanısını koymada yetersiz kalacağından hastalığın kontrolü güçtür.Hastalığın belirlendiği bölgedeki tüm koyunlar kesime gönderilerek ada ülkelerinde hastalık tamamen ortadan kaldırılır.

6.8. MİKOTİK PNÖMONİ (Micotik pneumonia)

Sığırlarda Coccidioides immitis, Aspergillus spp., Histoplazma capsulatum, Candida albicans’ ın neden olduğu pnömoniler nadiren de olsa görülür.

Koksidiyoidomikozis, genellikle sığırlarda görülür.Koyun ve keçilerde seyrek olarak rastlanır.Hastalarda kronik öksürük ve zayıflama görülür.Ayırıcı tanıda tüberkülozis ve kazeöz lenfadenitis dikkate alınmalıdır.Pulmoner kitlelerin belirlenmesinde radyografinden yararlanılır.Tanı kültür, histolojik muayene, intra dermal tesler ve komplement fikzasyon testi ile konur.Organizma toprakta bulunur.Etkenin hayvandan hayvana veya hayvandan insana bulaşması zordur.Fakat önemli bir zoonoz hastalıktır.Esas lezyon bronşiyal ve mediastinal lenf yumrularında kremimsi yapıda içeriği olan granülomların oluşmasıdır.Sağaltımı yoktur.Barınak içerisindeki tozun azaltılması hastalığın insidesini düşürür.

Aspergillozis, kapalı barınaklarda meydana gelen uzun süredir antibiyotik veya steroid kullanılanlarda, immunsubresyon gelişenlerde ve kronik hastalıklara yakalananlarda ortaya çıkanbir hastalıktır.Akut formda fibrinöz pnömoni, ateş, dispne, taşipne, öksürük, nazal akıntı, inleme ve kısa sürede ölüm görülür.Subakut ve kronik formlarda anoreksi, ağırlık kaybı ve hafif respiratorik bulgulargörülür.Ayırcı tanaı için enzootik pnömoni, tüberkülozis ve akciğer nematodiyazisi dikkate alınmalıdır.Tanının konulması için radyografi, transtrakeal yıkama sıvısının muayenesi, histolojik bulgular ve lezyondan kültür yapılması gerekir.Akut olgularda fibrinöz plöropnömoni, subakut ve kronik olgularda ortasi nekrotik karakterde olan sınırlı granülomlar belirlenir.Sağaltım etkisizdir.Sağaltımda nystatin, amphotercin B ve ketoconazol denenebilir.

Histoplazmozis, ruminantlarda nadirdir.Polisistemik bir hastalıktır.Kronik zayıflama, dipsne, ishal ve deri altında yaygın ödemoluşur.Tanı için intradermal hipersensitivite testi, kültür ve histolojik muayene bulguları yararlı olur.Hastalarda asites, karaciğer büyümesi, bağırsak ödemi, akciğerlerde anfizem, ödem ve apse oluşumu dikkati çeker. Sağaltımı yoktur.

Pulmoner kandidiyazis, besi işletmelerinde salgın şekilde ortaya çıkar.Kronik pnömonitis, şiddetli solunum güçlüğü ve vücut sıcaklığında hafif artış, mukoprelent ve içinde kahve renkli izler bulunan burun akıntısı, ishal ve mermede kabuklanma ile lakrimasyon vardır.

Ayırıcı tanıda IBR, BVD ve bakteriyel pnömoniler dikkate alınmalıdır.Kesin tanı smearve kültürlerde mantar benzeri organizmaların belirlenmesi ile konur.Akciğerlerde sertleşme ve apse oluşumu belirlenir.
Zigomikozis, fikomikozis ve mukormikozisruminatlarda nadir görünen fırsatçı bir hastalıktır.Akciğer, mide, karaciğer, beyin ve lenf sistemini etkileyen sistemik fungal anfeksiyonudur.Hastalarda taşipne, dispne, nazal akıntı, vücut derecesinde yükselme ve anoreksi belirlenir.Pulmonerlezyonlae fibrinli pnömoni, akciğerlerde sertleşmiş, ağırlaşmış renk değişikliği gösteren nemli ve lezyonlu alanlar belirlenir.Tanıda histolojik bulgular yaralı olur.

6.9. TÜBERKÜLOZ (Tuberculosis)

Tüberkülozis mycobacterium türü asit fast organizmaların neden olduğu bir kronik enfeksiyondur.Hastalık tüberkül denilen nodüllerin oluşmasıyla karakterizedir.Tüberkülozis bazen akut seyir izler.

ETİYOLOJİ
Tüberkülozis sığır ve keçilerde sıklıkla Mycobacterim bovis tarafından oluşturur.Koyunlar kısmen dirençlidir.M.avium ve M.tuberculosis klinik belirtiye nadiren yol açarlar.Etken sporlu olmamasına karşın ısıya, kuraklığa ve dezenfektanlara orta derecede dirençlidir.Direk güneş ışığında kolayca yıkımlanırken nemli, ılık ve korunaklı ortamda haftalarca canlı kalabilir.

EPİDEMİYOLOJİ
Hastalık dünyanın her yerinde görülmektedir.Sığırlarda ortaya çıkması insan sağlığı açısından olduğu kadar verim kaybına yol açması bakımından da önemlidir.Testlere pozitif cevap veren hastaları % 90’ında tüberküloz lezyonu respiratorik nodüllerde bulunur.Fakat kesime gönderilen hayvanların ancak % 1-2’sinden akciğerlerde lezyona rastlanır. Bu hayvanlar etkeni dışarı atmazlar ve hastalığı bulaştırmazlar. Solunum yoluna ait lenf yumrularına lezyonu bulunan sığırların % 70’inde küçük akciğer lezyonlarına rastlanır ve bunların % 19’unda trakeal mukusda M.bovis belirlenir.Bu nedenle tübörküloz lezyonu bulunan tüm sığırlar potansiyel bulaştırıcıdır.Etken dışkıda 6-8 hafta enfektif kalır.Suda 18 gün atıldır.Kapalı barınak sistemi ve kalabalık ortam yayılması oranını artırır.Enfekte  hayvanlar enfeksiyon kaynağıdır.Etken expirasyon havası, balgamla karışık salya, dışkı, idrar vajina ve uterus akıntısı, semen ve drene olan lenf yumrusu akıntısıyla dışarı atılır.Enfekte semen veya suni tohumlama malzemesi ile enfekte süt sağım maddelerinin kullanılması hastalığın diğer bulaşma yollarıdır.Vücuda kapalı ahırlardaki ruminantlarda genellikle solunum sistemi, merada bakılan sığırlarda ise sindirim sistemi yoluyla girer.Enfekte süt buzağıların hastalanmasında önemli etkendir.Lezyon bağırsak duvarında, mezenterik lenf yumrularında, karaciğer ve dalakta görülür, akciğerler sekunder olarak enfekte olur.Etkanin koidus sırasında buluşmasıyla intrauterin enfeksiyon meydana gelir.Hastalığın bulunduğu yörede yetiştirilen koyun sürülerinde hastalığa % 5 oranında rastlanır.M.bovis’e karşı sığır ve keçiler çok duyarlı koyunlar ise oldukça duyarlıdır.

PATOGENEZ
Hastalık vücutta primer kompleksin oluşumu ve primer kompleks sonrası yayılım olmak üzere iki devrede yayılır.Akciğerlerde küçük nekrotik granülom olşur.Bu oluşum bağırsakta daha seyrektir.Organizma bu odaktan lokal lenf yumrularına (bronşiyal, mediastinal, farengeyal ve mezenterik) girer.Burada nekroza yo açar. Etrafları mononüklear hücrelerle sarılı granülomlarla çevrilir.Buna primer komplex denir.Buradan diğer organlara yayılır ve diffuz milier tüberkülozis meydana gelir.Lezyonlar sınırlı nodüller şeklindedir. Karaciğer etkenin en sık yayıldığı organdır.Etkenin dokulara endojen veya ekzojen olarak tekrar oluşması sonucu lenf yumrularında lezyonun bulunmayabileceği kronik organ tüberkülozisi gelişir.

SEMPTOMLAR
Klinik bulgular lezyonun yerleim yerine göre değişirse de hastalık ilerleyici karakterdedir ve toksemi nedeniyle hastalarda halsizlik zayıflama görülür, ölüm kaçınılmazdadır.M.bovis’in neden olduğu hastalıkta klinik bulgular belirgin değildir.Çoğu hayvan klinik belirti göstermez. Fakat hastalığı diğer hayvanlara veya insanlara bulaştırma riski vardır.Hastalarda kronik ağırlık kaybı, değişken iştah, vücut sıcaklığında zaman zaman yükselme tüberkülozisden şüphelenilmesinde yol açar.Belirtiler doğum sonrası şiddetlenir.Diğer klinik bulgular hastalığın yerleştiği organa göre değişir.Enfeksiyon solunum sistemine yerleştiğinde yaş ve hafif öksürük vardır.Öksürük sabahları ve soğuk havalarda ortaya çıkar ve farenksin palposyonu veya ekserzisle kolayca ortaya çıkarılabilir.Hastalığın son döneminde dispne ve taşipne belirlenir.oskültasyonda sert veziküler sesler, sürtünme sesi ve granülomun şekillendiği bölgede afoni dikkati çeker.Afoni belirlenen bölgenin perküsyonla muayenesinde mat ses belilenir. Tüberkülozisde pleurada lezyon meydana gelse de plöritissemptomu ve effüzyon ortaya çıkmaz. Mediastinal lenf yumrularında büyüme rumende şişiliğe neden olur. Baraklarda oluşan ülser nedeniyle ishal meydana gelir. Mezenteriyal lenf yumrularında büyüme barsaklarda pasaj bozukluğuna ve obstrüksiyona yol açar. Retrofarengiyal lenf yumrularında yutkunma güçlüğüne, hırıltılı solunuma ve salivasyona neden olur. Hastalığa ait lezyonlar nadiren periferal lenf yumruları, reprodüktif sistem ve meme bezlerinde de görülür. Meme bezinin enfeksiyonu buzağılara bulaşma ve insan sağlığı açısından önemlidir. Hastalık önce meme bezinin üst yarısına yerleşir ve meme dokusu sertleşir, sonra diğer doku kısımlarına yayılır. Bu arada lenf yumrusu da şişer.

Koyun ve keçilerde en sık olarak bronkopnömoni görülür. Keçilerde barsak ülseri, ishal ve lenf yumrularında büyümeye rastlanır. Hastalık yavaş iyileşir. Yavru keçilerde hastalık hızlı seyreder ve ölüme yol açar. Ayırıcı tanıda kronik supuratif pnömoni, Actinomyces pyogenes’in neden olduğu apseler,Corynebacterium pseudotuberculozis’in neden olduğu kazeöz lenfadeitis ve mikotik pnömoni dikkate alınmalıdır. Bu hastalıkta ortaya çıkan farengeyal lezyonlar farengeyal travma, apse, lenfosarkom ve diğer tümörler ile kuduz, botilismus, aktinobasiilozis, nekrotik larengitis, larengeyal apseler, travma, ödem, paralizis ve tümörlerden ayırt edilmelidir.

TANI 
İntradermal tüberkülon testi rutin olaral kullanılan tek testtir.Bunu için memeli tüberkülin purifiye protein derivesi 0.1 ml olarak kuyruk kaidesine veya vulvanın mukokutanöz bölgesine deri içi enjekte edilir.Test sonucu 72+6 veya 72-6 saat sonra negatif, şüpheli veya reaktif olarak değerlendirilir.Diğer bir uygulamada boynunun aynı bölgesine 12 cm arlıkta mamalian ve avian tüberkülin 0.1 ml interadermal uygulanır.Sonuç 72 saat sonra deri kalınlığı ölçülerek değerlendirilir.Diğer bir uygulamada tüberkülin deri altı veya i.v. uygulanır ve 4-8 saat içinde ortaya çıkan vücut sıcaklığındaki yükselme (40 C) pozitif cevabı gösterir.Stormont testinde intradermal test 7 gün arayla aynı bölgeye uygulanır.İkinci uygulamadan 24 saat sonra deri kalınlığındaki artiş 5 mm ve daha fazla ise sonuç pozitiftir.Tüberkülin uygulandıktan sonra 12 gün lokal duyarlılık artışı meydana gelir.Daha sonra 6 ay kadar süren hiposensitizasyon oluşur.Bu nedenle testin tekrarları ya ilk  uygulamadan en geç 10 gün önce yapılmış olmalı veya 60 gün sonra yapılmalıdır.İneklerde doğumdan hemen sonra ve 4-6 hafta sonrasına kadar süren hiposensitizasyon görülür.İlerlemiş akciğer lezyonu bulunan hastalar anerjiktir ve enfeksiyonu aldıktan sonra 6 haftadan az süre geçmiş olanlarda reaksiyon meydana gelmez.Yanlış pozitif reaksiyonlar insan veya kanatlı tüberkülozisi, paratüberkülozis, saprofitik Micobacterium spp. veya Nocardia spp. enfeksiyonlarda ortaya çıkar.Radyografide pulmoner kitleler belirlenebilir.Nazal eksudat, trakeal mukus veya lezyondan yapılan kültür ve histolojik muayene bulguları tanıyı kesinleştirir.

T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü’nün 3.10.1978 tarih ve 12 sayılı sığır tüberkülozu yönetmenliğinin 13. maddesine göre tüberkülozis testinin uygulanması şöyledir: Test için PPD (prufiye protein derivaties) mammalian ve PPD avian tüberkülinler doğumdan 15 gün  öncesine ve buzağı 15 günlük olduktan sonra ve daha büyüklerden 0.1 ml deri içi kullanılır.

A. Uygulama için baş ile omuz arasında alt ve üstten bir el genişliği uzaklıkta ve 12 x 6 cm bölgenin kılları kırpılır.
B. El ile deriye kıvrım yapılarak deri kalınlığı kırpılan yerin 2 farklı yerinde kompasla ölçülerek kaydedilir.
C. Enjeksiyon yerinde deride mercimek büyüklüğünde bir şişlik oluşması gerekir. Aksi takdirde uygulama diğer boyun derisinde tekrarlanır.
Test sonucu 72 saat sonra okunur. Bunun için deride lokal reaksiyon (ağrı, duyarlılık, sıcaklık ve şişlik) araştırılır ve deri kalınlığı ölçülür. Deride 3 mm’ye kadar olan kalınlaşma menfi, 3-4 mm’ye kadar olan kalınlaşma şüpheli, 4mm ve daha fazla kalınlaşma ise müspet olarak değerlendirilir.
PPD mammalian ve PPD avian uygulama sonuçlarının değerlendirilmesi ve verilecek karar aynı yönetmeliğin 15. maddesinde şöyle belirtilmektedir:
A. Her iki tüberküline de müspet reaksiyon aldığında;
a)      Mammalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması avian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşmasından daha fazla ise;
1.      İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4 mm veya daha fazla ise hayvan tüberkülozlu kabul edilir.
2.      İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4mm’den az ise hayvan tüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
b)      Her iki deri kalınlaşması  eşit ise hayvan tüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
c)      Avian tüberkülin uygulanan yerdeki kalınlaşma mamalian tüberkülin uygulanan yerdeki kalınlaşmadan daha fazla ise hayvan paratüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
B. Mammalian tüberküline müspet, avian tüberküline şüpheli reaksiyon alındığında;
a)      İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4 mm veya daha fazla ise hayvan tüberkülozlu kabul edilir.
b)      İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4 mm’den az ise hayvan tüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
C. Mammalian tüberküline müspet, avian tüberküline menfi reaksiyon alındığında ;
a)      İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4mm veya daha fazla ise hayvan tüberkülozlu kabul edilir.
b)      İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4mm’den az ise hayvan tüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
D. Mammalian tüberküline şüpheli, avian tüberküline müspet reaksiyon alındığında hayvan paratüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
E. Her iki tüberkülin uygulamasına da şüpheli reaksiyon almışsa;
a)      Mamalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması avian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşmasından daha fazla ise hayvan tüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
b)      Her iki deri kalınlaşması eşit ise yani fark sıfır ise hayvan tüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
c)      Mammalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması avian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşmasından daha az ise hayvan paratüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
F. Mammalian tüberkülin uygulamasına şüpheli, avian tüberkülin uygulamasına menfi reaksiyon alınmışsa hayvan tüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
G. Mammalian tüberkülin uygulamasına menfi, avian tüberkülin uygulamasına müspet reaksiyon alınmışsa hayvan paratüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
H. Mammalian tüberkülin uygulamasına menfi, avian tüberkülin uygulamasına şüpheli reaksiyon alınmışsa hayvan paratüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
İ. Her iki tüberkülin uygulamasına da menfi reaksiyon alınmışsa hayvan tüberküloz ve paratüberküloz yönünden menfi kabul edilir ve sürüye iade edilir.

Buna göre;
1.      Tüberküloz müspet kabul edilenler Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu ve Nizamnamesi esasları dahilinde işlem yapılarak kesime tabi tutulurlar ve hastalık ilgili makamlara ihbar edilir.
2.      Tüberkülozdan şüpheli olanlar izole edilirler ve iki ay sonra PDD mammalian ve PPD avian tüberkülin uygulamasına tabi tutulurlar. Sonuçlar şöyle değerlendirilir;
A)    Kalınlaşma her iki uygulama yerinde 3mm’den az ise hayvan tüberküloz ve paratüberkülozdan salim kabul edilir.
B)    Mammalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması 3 mm veya daha fazla olduğunda; mammalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması avian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşmasından daha fazla ise veya eşitse hayvan tüberkülozlu kabul edilir.
C)    Mammalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması avian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşmasından daha azsa havyan paratüberkülozdan şüpheli kabul edilir ve izolasyona devam edilerek paratüberkülozla ilgili madde uygulanır. Buna göre son test uygulamasından 2 ay sonra hayvandan kan alınarak serolojik kontrol için Ankara Etlik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü’ne gönderilir. Ayrıca boynun diğer tarafına deri kalınlığı ölçüldükten sonra 0.1 ml, deri içi PPD johnin uygulanır. Uygulamadan 72 saat sonra serolojik veya PPD johnin uygulamalarından biri dahi müspetse hayvan paratüberkülozludur denir. Bu testler şüpheli çıkarsa hayvanlar iki ay daha izole edilip aynı testler tekrarlanır. Sonuçlar müspet veya şüpheli ise hayvan para tüberküloz müspet,  her iki uygulamada menfi ise paratüberküloz  menfidir denir. Bu hayvanlarda daha önce belirlenen müspet veya şüpheli reaksiyonlar kuş tipi tüberkülozis veya aspesifik mikrobakteri enfeksiyonlarına yorumlanabilir.
Tüberkülozlu hayvan tespit edilen sürülere iki ayda bir veya yılda bir tüberkülin testi yapılır. Sonuç menfi ise sürü 6 ayda bir aynı uygulamadan geçirilir.

NEKROPSİ
Tüberküloz granülomları kapsüllü, kalın sarı-turunç renkli kremimsi kazeöz irin içeren ve kalsifiye olabilen özelliktedir. Her lenf yumrusunda veya bir çok organda bulunabilir. Özellikle akciğer, karaciğer, bronşiyal, mediastinal veya mezenterik nodlarda görülür. Bu lezyon koyun keçilerdeki kazeöz lenfadenitisten ayırt edilmelidir.

TEDAVİ VE KORUMA
Bir çok ülkede hastalar sağaltılmaz kesime gönderilir. Sürüler her 3 yılda bir testlerle kontrol edilir. Reaktif bulunan hayvanlar sürüden ayırılır ve kesime gönderilir veya itlaf edilir. Reaktif hayvanların çıktığı sürüler izlemeye alınır ve 60 gün arayla testte şüpheli bulunanlara tekara test uygulanır veya test gönderilir. Peş peşe iki test uygulanıp negatif sonuç alınan 24 aylığın üzerindeki sığırlar ve 12 aylığın üzerindeki keçilerin bulunduğu sürüler enfeksiyonun bulunmadığı sürü özelliğini kazanır. Bu bölgede 5 yıl tüberkülozis bulgusuna rastlanmazsa bölgede tüberkülozis yoktur denir.

6.12 DİĞER ENFEKSİYÖZ HASTALIKLAR

Sığır, koyun ve keçilerde Parainfluenza virus tip 3 (PI3) enfeksiyonunda etken paramyxovirus ailesindedir. Hastalığa koyun ve keçilerde sık rastlanır. Ayrıca sütten yeni kesilmiş ve besiye alınmış buzağılarda  da enfeksiyona yol açar. Diğer virus P. multocida predispozisyon neden olur. PI3 enfeksiyonu kalabalık barınaklarda daha hızlı yayılır vediğer respiratorik hastaların başlamasında önemli rol alır. Komplike olmamış enfeksiyonda klinik bulgular hafiftir veya hastalık subklinik seyreder. Başlıca klinik bulgular ateş, öksürük,burun ve göz yaşı akıntısı, solunum sayısında artış ve sesli solumadır. Sekunder enfeksiyon geliştiğinde bulguların şiddeti artar ve ölüm meydana gelir. Nekropside sadece PI3 virusunun neden olduğu enfeksiyonda postmortem bulgular nadir görülür. Solunum sistemi mukozalarında hiremi, solunum sistemine yakın lenf yumrularında şişlik ve hafif pnömoni bulguları görülür.

Respiratory bovine coronavirus enfeksiyonu doğumdan sonraki ilk dört hafta içinde olan buzağılarda görülür. Hastaklık multifaktöriyel nedenlerden ve bir çok enfeksiyon etkeninin birlikte bulunmasıyla meydana gelir.Hastalarda ishal belirgindir.Ayrıca pnömoenteritis bulgusu olarak seromükozburun akıntısı, solunum sayısında artış ve öksürük gözlenebilir.En önemli semptom gastroenteritisdir.Yaşları 2-4 aylık olanlara seromüköz burun akıntısı ve öksürük görülürken ishal ve başka klinik bulgular ortaya çıkmaz.Yaşları 5-13 ay arasında olanlarda solunum sistemi enfeksiyonu bulguları daha şiddetlitlidir.Bu hastalarda burun akıntısı, solunum sayısında artışın yanı sıra hastalık şiddetli seyrettiğinde ateş de ortaya çıkar.İshal genellikle görülmez.Hastalık kış mevsiminde ortaya çıkar ve hızlı yayılır.Bu nedenle hastalığa sığırların kış gribi de denilmektedir.Nekropside supuratif fibrinöz pnömoni, intersitisyel pnömoni ve bronkopnömoni belirlenmeştir.Hastalık ELISA ve immunofloresan test kullanılabilir ve tanılabilir.Nekropside supuratif veya fibrinöz bronkopnömoni, olgularına rastlanmaktadır.

Caprine artritis- ensefalitis (CAE)hastalığında etken bir lentivirus olup siynoviyal aralıkta, meme bezlerinde, beyin ve akciğerlerde yangıya neden olur. Akciğer yangısı intersitisyel tiptedir ve koyunlardaki progressif pnömoniye benzer. Pnömonili olgularda dispne ve zayıflama da görülür. Hastalık anneden yavruya kolosturum ve sütle olur. Erişkinler arasında kontak buluşma laktasyon dönemi dışında olmaz. Klinik olarak karpal eklemlerde şişlik, mastitis, meme dokusunda  yaygın şişlik ve sertlikler, zayıflık, kılların kaba ve karışık oluşu ve yürüyüş anormalliği belirlenir. Ensefalitis formunda 1-5 aylıklarda aşağıdan yukarıya doğru ilerleyen paralizis, göğüs üstü yatma, iştahın normal oluşu, ateşin olmayışı, hiperekzitebilite, başın geriye doğru bükülmesi, boynun yana bükülmesi, ayakların çırpınması ve intersitisyel pnömoni belli başlı semptomlardır. Tanı serolojik test sonuçlarına ve klinik bulgu ve hastalığın seyrine göre konulur. Korunma için hastalığın çıktığı yetiştirmelerde yavrular annrlerinden ayrılır, annelerinin sekretleriyle temaslerı kesilir. İnek sütü veya sağlıklı başka keçilerin sütüyle beslenir veya enfekte sütler 56 derecede 1saat ıstıldıktan sonra verilir. Serolojik olarak pozitif çıkan keçiler sürüden çıkarılır.

Chlamydia psittace’nın neden olduğu hastalıkta pnömoni, hafif, enteritis, abort ve genital enfeksiyonlar görülür. Klinik olarak depresyon, ateş, nazal akıntı, kuru öksürük, dispne veishal vardır. Ayırıcı tanıda İBR, PI3, BVD, RSV, ve ADVenfeksiyonları ile Mycoplasma pnömonisi ve pastörellozis gibi bakteriyel pnömoniler göz önünde tutulmalıdır. Tanı etkenin burun akıntısı, trekea ve akciğerlerden izolasyonu, enfekte dokuda inkülizyon cisimlerinin belirlenmesi ve serumda floresent antikor testi veya komplement fikzasyon testi yapılarak konur. Hastalarda bronkopnömoni, bronşlarda kalınlaşma, mediastinumda ödem ve eksudat dikkati çeker. Sağaltımda tetrasiklinler 11 mg/kg dozunda 5 gün süreyle kullanılabilir.

Pulmoner listeriozisListeria monocytogenesis tarafından oluşturulan ensefalitis, abort, septisemi, konjiktivitis ve mastitisin  yanı sıra pulmoner  enfeksiyona da neden olur. Besideki hayvanlarda görülen atipik pnömoniye benzer. Hastalık damızlıklarda veya et için beslenenlerde perakutan kroniğe kadar değişen seyirdedir. En sık görülen şekli akut olanıdır. Başlangıçta depresyon, neşesizlik, sürüden ayrılma, vücut sıcaklığında artış, salivasyon, yürüme isteksizliği, egrersiz intolerans ve ishaldir. Bazı hayvanlarda tedirgin görülür. Hastalık diğer  bakteriyel nedenlipnömonilerle karışır. Pulmoner form ayrı olarak ortaya çıkabilir veya CNS’e ait nörolojik bulgular veya konjuktivitis buluguları ile birlikte görülebilir. Ayırıcı tanıda patörellozis veya Hemophilus somnus pnömonisi gibi bakteriyel pnömoniler dikkate alınmalıdır.Hastalık hayvanların besiye alınmasından sonraki 60 gün içinde ortaya çıkar.Etken solunum yoluyla alınır.Etken her yerde bulunsa da silaj esas kaynak olarak düşünülmektedir.

Lezyon jeneralize intersitisyel pnömoni ve birçok odaklar halinde gelişen bronkopnömoniden oluşur.Sertleşmiş lobüller tipik koyu kırmızı renkte ve büzüşmüş şekildedir.Akut olgularda genel konjesyon ve ödem, kronik olgularda plöritis ve akciğerlerde dağınık odaklar şeklinde sertleşmeler saptanır.Sağaltımda oksitetrasiklin 11mg/kg dozunda i.m. veya i.v. günde 2 kez penisilin 44000 i.ü./kg dozunda kullanılabilir.

Keçilerde pneumocystitis carinii enfeksiyonu, pnömoni ve ölüme yol açan, dünyanın birçok yerinde rastlananve virülensi düşük olan kronik seyirli bir hastalıktır.Ateş, ağırlık kaybı, zayıflık, dispne, taşikardi, siyanozis, prulent nazal akıntı, taşipne, öksürük ve ölüm görülür.Ayırıcı tanıda mycoplasma pnömonisi, pastörellezis, aspirasyon pnömonisi, akut veya kronik viral pnömoniler, kazeöz lenfadenitis, Chlamydialpnömoni ve mikotikpnömoniler dikkate alınmalıdır.Tanı bronkoalveolar lavaj ve akciğer biyopsisinde P.carinii’nin özel boyalarla tanınmasıyla konur.Keçilerde lezyon diffuz ve lokal şiddetli intersitisyal pnömonidir.İnsanlarda pentamidine isothionate ve pyrimethamine (0.5 -1 mg/kg gün) ve bununla birlikte 120 mg/kg/gün dozunda trimethoprim-sulfamethazole uygulanır.

Q fever, Antartikada hariç dünyanın her yerinde görülen bir hastalıktır.Etken Coxiella brunetii olup keneler, vahşi kuşlar, serbest yaşayan küçük memeliler ve sığırlar, koyun, keçi, bufalo, deve, domuz, at, kedive köpek gibi evcil hayvanlarda görülür.Hastalık keneler ve rodentler aracılığı ile taşınır.Enfeksiyon evcil hayvanlara ve yetiştirmenlere kene ısırması ile kontamine kene dışkısı ile temas sonucu ile geçer.Sürü veya çiftliğe bir kez girdiğinde ondan sonraki yayılımı için kene olması gerekmez.Etken plazental dokuya yerleşir ve doğumla birlikte yayılır.Hastalık bu doku ile temas eden hayvanlara bulaşır.Etken keçi ve sığırlarda birkaç laktasyon süresince sütte bulunur.Ayrıca idrar, dışkı ve okulonazal akıntıda belirlenir.Çevre şartlarına duyarlı olan etken, tozla yayılır.Koyun ve keçilerde geçici ateş hafif solunum sistemi hastalığı bulguları, meme içine inokule olduğunda mastitis ve kısa süreli sistemik bulgular görülür.Gebelerde ölü doğum veya zayıf yavru doğumu ortaya çıkar.Nekropside plesenta kalınlaşmış üzeri pembe renkli kremimsi bir eksudatla kaplıdır.Tanı plesantadan yapılan sürme preperatların boyanmasından sonra etkenin kokobasiller şeklinde görülmesiyle konur.Ayırıcı tanıda benzer yapıda olan Chlamydia psittaci düşünülmelidir.Dokulardan bakteri üretilmesi veya serolojik testler kullanılması tanıyı kesinleştirir.Sağaltımda okstetrasiklin kullanılırken hastalıklardan korunmada buzağılara aşı uygulaması yapılır.

Koyun ve keçilerde herpes virüs enfeksiyonları şiddetli sistemik enfeksiyon belirtileri gösterenlerde izole edilmiştir.Fakat bu etkenin hastalık oluşturmadaki rolü belirlenememiştir.

Bovine herpes virüs tip 4 enfeksiyonu sığırlarda solunum sistemi hastalıkları, reprodüktif bozukluklar (abort, metritis) mastitis ve enteritis şeklinde görülür.
Sığır ve koyun ile keçilerde adenovirüs enfeksiyonu çoğunlukla subklinik seyredenbir enfeksiyondur.Hastalarda pnömoni, enteritis, pnömoenteritis, konjuktivis, keratokonjuktivitis, zayıf buzağı doğumu ve abort görülür.Genç kuzularda sıkça adenovirüsizole edilmektedir.Hastalarda solunum ve gastrointestinal sistem bozuklukları görülür.İştahsızlık, ateş, solunum sayısında artış, öksürük ve ishal görülebilecek semptomlardır.Akciğerlerde atelektazi, ödem ve sertleşme dikkati çeker.
Bovine rhinovirus enfeksiyonunda klinikbulgular ya belirgin değildir veya ateş, depresyon, iştahsızlık solunum sayısında artış, lakrimasyon, konjuktivitis, slivasyon, öksürük ve nazal akıntı dikkati çeker.
Bovine enterevirus enfeksiyonunda abort, entereritis ve respiratorik sistem bulguları görülür.
Calicivirus enfeksiyonu kalıcı respiratorik bozukluklara neden olur.

7. GÖĞÜS DUVARININ VE BOŞLUĞUNUN HASTALIKLARI

7.1. PLEURİTİS VE PLRURAL EFFUSİON
Ruminantlarda akut primer plöritis nadirdir. Genellikle sekunder bir durumdur.

ETİYOLOJİ
En sık nedeni bronkopnömonidir. Diğer nedenler travmatik retikuloperitonitis, tüberkülozis, karaciğer apseleri, tümörler, (özellikle lenfosarkom),eksternal travma, kosta kırığı ateşli silahlarla yaralanmalar, perforasyona neden olan yaralanmalar, sığırlarda tüberküloz, Hemophilus somnus enfeksiyonu, sporadik bovine esnsfalomiyelitis, kontagiyöz bovin ve kaprin plöropnömoni, değişikseptisemik durumlar, üremeye yol açan nedenler, uroperitoneum, sağ kalp yetmezliği, hipoproteinemi, torasik kanal yırtığı, hemotoraks veya hemanjiyosarkomadır.

SEMPTOMLAR
Plöritis ağrılı ve septik bir durumdadır. Hastalığın erken döneminde parietal ve viseral yapraklarınyangılanması yaprakların birbirine sürtünmesine ve ağrıya neden olur. Solunum yüzlektir ve abdominal solunum hareketi, taşipne, progressif  dispne   ve inleme dikkati çeker. Eksudasyon gelişince ağrı ve sürtünme sesi azalır ve lokalize olur. Respiratorik bozukluğun belirtisi olarak baş ileri doğru uzatılır, dirsek eklemleri vücuttan ayrı tutulur, solunum esnasında göğüs hareketleri sınırlı kalır. Öksürük varsa yumuşak ve zayıftır. Oskültasyonda kuru plöritiste sürtünme sesi vardır. Ses öksürük sonrası azalmaz. Akciğerlerin anterior-ventral bölgesinde effüzyon nedeniyle ses maskelenir. Perküsyonda toplanan sıvı hattı boyunca mat ses alınır ve intercostal bölgenin deri palpasyonunda ağrı belirlenir. Hayvanlar hareket etmek istemezler. Bakteriyel  pleuritisde meydana gelen toksemi nedeniyle hastalarda anoreksi, depresyon, vücut sıcaklığında artış, ağırlık kaybı, süt veriminde düşme belirlenir. Fibrin birikiminin fazalalığına bağlı olarak venöz dolaşım güçlü olmuşsa jugular genişleme ve pulzasyon belirlenir. Ölüm, toksemi ve anoksi sonucu meydana gelebilir. Hastalığın ileri döneminde biriken sıvı rezorbe olur, meydana gelen yapışmalar nedeniyle akciğer ve göğüs hareketleri sınırlanır. İyileşme yavaş olur. Hastalarda önce toksemi belirtileri ortadan kalkar, athezyon nedeniyle oskültasyonda duyulan sesler azalır. Athezyonların yırtılması ölümcül hemotoraksa yol açar. Tüberkülozda olduğu gibi kronik plöritis semptomsuz seyreder. En  önemli bulgu ağırlık kaybıdır.

TANI VE AYIRICI TANI
Kan sayımı enfeksiyoz ve non enfeksiyoz hastaların ayırt edilmesine, akut (önemli sola kayma) ile kronik durumların (olgun nötrofil, hiperglobulinemi, non rejeneratif anemi) ortaya konulmasına yarar. Kan serumunda hipoproteinemive azotemi belirlenir. Torakosentez yapılarak alınan sıvı örneğinde sitolojik muayene ve kültür yapılarak bakteri, Mycoplasma ve Chlamydia araştırılır. Non spesifik transudatın nedenleri neoplazi, kalp yetmezliği, hipoproteinemi ve üremidir. Sporadik bovine ensefalomiyelitise bağlı effüzyonda hücre bulunmaz, protein ve fibrinojen düzeyleri yüksektir. Septik eksudata neden olan pnömoni, peritonitis, apse, penetrasyona neden olan travma ve septisemilerde alınan sıvıda bol protein ve hücre bulunur. Transtrakeal yıkama sıvısının muayenesi gerekebilir. Perikardiyosentezis, abdominosentezis ve radyografi enfeksiyonun primer kaynağının belirlenmesi bakımından önemlidir. Ayrıca tüberkülozis testi, lökemi virus titresi, SBE için Chlamydial titre, ekokardiyografik muayene ve primer enfeksiyon kaynağının belirlenmesi için karaciğerin ultrasonagrafik muayenesi gerekir. Ayırıcı tanıda pnömoni, pnömotorax, büyük apseler, tümörler ve diyaframa herniası dikkate alınmalıdır.

TEDAVİ
Efüzyonun direne edilmesi gerekirsede ruminantlarda sıvının yerleşim yeri ve fibrin düzeyinin yüksekliği nedeniyle drenaj güçtür. Sepsis durumunda uygun antibiyotikler kullanılır. Nonsteroidal antienflamatuarik ilaçlar (aspirin 100 mg/kg oral, günde iki kez, phenyl butazone 6 mg/kg oral günde birkez, flunixin 0.5-1.1 mg/kg  i.m. veya i.v.  günde 1-3 kez) ve narkotik analjezikler (demerol, morphin veya butarphenol) ile ağrı giderilerek respirasyonun kolaylaştırılması ve iştahın düzeltilmesi amaçlanır.

7.2. PNÖMOTORAKS (Pneumathorax)
Akciğerlerin yırtılması sonucu göğüs boşluğuna havanın toplanmasıdır.

ETİYOLOJİ
Olgunların çoğunda aşırı hareket, öksürme, pnömoni ve kaburga kırıklarının batması sonucu meydana gelir.Ani solunum güçlüğü ve ölüme neden olur.Ruminantlarda sık rastlanmaz.BRSV’nin neden olduğu pnömonilerde anfizematöz şişlikler oluşur ve bozukluğun önemli nedenidir.

SEMPTOMLAR
Ruminantlarda iki akciğer kısmı mediastinum tarafından tam olarak ayrıldığından hasta tek akciğer ile yaşamını sürdürebilir.Hastalarda ağzı açık solunum gözlenir.Akciğerlerden biri kısmen kollabe olduğunda diğer akciğer kompenzatorik olarak daha fazla çalışır, fakat bunun belirlenmesi güçtür.Enfeksiöz bir hastalık yoksa hastalar huzursuz ve hareketlidir.Ön ayaklarını yukarıda tutmak eğilimindedir. Siyanozis ortaya çıkar ve şiddetli olgularda hava giriş çıkışı çok azalmıştır.Oskültasyonda kollaps şekillenen kısımda akciğer sesleri duyulmaz.Yalnız akciğerin bazalinde bronşiyal sesler hala duyulur.Seslerin duyulabildiği tarafta, özellikle vertebranın altında yüksek rezonanslı sertleşmiş ses duyulur ve bu ses bir fıçı içinde nefes alındığında duyulan sese benzer. Kalp mediastinuma doğru deplase olur. Kalp sesi pnömotoraks gelişen tarafta metalik tondadır ve taşikardi vardır.
Perküsyonda normal tarafa göre anormal rezonans belirlenir.Aynı anda perküsyon ve oskültasyon yapıldığında “ping sesi”duyulur.Hastalarda sıklıkla subkutan anfizem oluşur ve ploritis önemli bir nedendir.

TANI VE AYIRICI TANI
Ayırıcı tanıda atipik pnömoni ve bronkopnömoni, viral pnömoni (özellikle BRSV) plöral effüzyon, diyaframatik herni, büyük apse ve tümörler ile klostiridyal enfeksiyonlar dikkate alınmalıdır. Radyografi tanının doğrulanması için gereklidir. Yara oluşmuş ise içerideki hava aspire edilip yaraya dikiş konulmalıdır. İnternal pnömotoraksta dorsal aspirasyon yapılmalıdır. Bunun için üç yollu meme kanülü ve büyük şırınga kullanılır. Lezyon iyileşmedikçe vakum yapmanın fazla yararı yoktur. Lezyon iyileşince hava apsorbe edilir. Bakteriyel enfeksiyon varsa uygun antibiyotikler kullanılır.

7.3. HİDROTORAKS, HEMOTORAKS (Hydrothorax, Haemothorax)
Sığırlarda hidrotoraks dolaşım yetmezliğine bağlı olarak ortaya çıkan kronik seyirli bir hastalıktır. Hemetoraks ise travma nedeniğle meydana gelen damar yırtılması sonucu ortaya çıkar. Akciğerlerin sertleşmiş olması travmaya bağlı yırtılmaya zemin hazırlar.Anemi bulgusu trvmaya bağlı yırtılmaların tanısının konulmasına yardımcı olur. Klinik bulguların ani başlaması ve vücut derecesinin yükselmemesi hemotorksı pnömoniden ayırt etmede yaralı olur. Solunum güçlüğü olan hastalarda plöral keseden sıvının aspirasyonu, kan pıhtılaştırıcı ajanların kullanılması ve kan transfüzyonunun yapılması yararlı olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder