6-Hemolitik Anemiler
Yıkımlanmanın
üretimi aştığı durumlarda ortaya çıkar. Sağaltılırsa iyi yanıt verir. Altta
yatan erken ortadan kaldırılmalıdır. Organizma hemolitik anemiye iyi cevap
verir. Normalin 6 katına kadar retikülositozise karşılık verir. Fazla
retikülosit üretimi vardır. Yıkımlanan miktarı geçemezse anemi şekillenir.
A) İmmun Hemolitik Anemiler
Eritrosit
membranına karşı komplemente bağımlı ya da komplemente bağımsız olarak
antikorların membrana yapışması sonucu oluşur. Antikorlar bağlandığında
eritrositler yuvarlak hale gelir ve antikorlar bunları parçalar. Monosit-makrofaj
sisteminin anormal aktivasyonuyla sonuçlanır. İlaçlar ve bazı viruslar
eritrosit membranına tutunması sonucu immun sistemi aktive ederler. İdiopatik
şekilde de karşılaşabiliriz. Eritrosit üzerinde antikor varlığı coombs testiyle anlaşılır. Morfoloji de
5 şekilde immun hemolitik anemi görülür.
1)Hiperplastik kemikiliğinin
bulunduğu şiddetli anemi ile karakterize eritrositik tip en çok
karşılaşılandır.
2)Hiperplastik kemikiliğinin
görüldüğü immun trombositopeni ve hemolitik anemi
3)Eritrosit preküsörlerinin
seçici immun baskılanmasının olduğu yalnız eritrosit aplazisi
4)Hiperplastik kemikiliğinin
bulunduğu immun anemi (nötropeni ve trombositopeni görülür, pansitopenik tip)
5)Pansitopeniye benzeyen ancak
kemikiliği aplazisinin görüldüğü aplastik tip
-Tayda
İzoimmun Hemolitik Anemiler; Annenin plasentasındaki bir kanamaya bağlı
olarak yavrunun kanının maternal dolaşıma, yani anne dolaşımına geçmesi
sonrası, tay ile anne arasında kan uyuşmazlığı varsa, annein kanında
otoantikorlar şekillenir. Yalnız bu antikor miktarının sağlanması için olayın
tekrarlanması gerekir (aynı aygırla 3 defa çiftleştirme). Ki anne immun hale
gelir. Yavru doğar ve kolostrumu aldığı anda kendi kanına gelişen
otoantikorları da alır ve bunlarda eritrosit membranına yapışırlar. 3-4
birleşme olur. Doğumda normal kolostrum aldığı andan itibaren 48 saat içinde
hemolitik anemi şekillenir.
-Buzağılarda İzoimmun Hemolitik Anemiler; fötal olarak kolay kolay oluşmaz kan
kökenli aşılamalarda (babesia ve anaplasma) şekillenir. Kan kökenli aşılar
anneyi immunize eden eritrosit antijenleri içerebilir. Bu ineklerin
eritrositlerine karşı antikor oluşabilir. Bu tür aşılamalar da sadece etkene
karşı değil, kan ürünlerine karşı da immunizazyon şekillenir. Eğer aşımda
kullanılan boğa ile anne aynı eritrosit antijenlerine sahipse (aşılama ile),
buzağı doğduğunda bu antijenlere sahip olacaktır, ve kolostrum aldığında
izoimmun hemolitik anemi gelişecektir.
-Domuz
Yavrusunda İzoimmun Hemolitik Anemi
-İlaçla
Oluşan Hemolitik Anemi
-Primer
ya da İdiopatik İmmun Hemolitik Anemi
B)Enfeksiyöz Hemolitik Anemiler
-Atların
Enfeksiyöz Anemisi; Retroviruslardan lentiviruslar neden olurlar. Atlar ve
merkeplerde görülür ve sokucu sineklerle taşınırlar. Slow viruslardır, yavaş
seyrederler. Alet ve edevatlarla da taşınırlar. Bataklıklarda çok görülür.
Akut, subakur ve kronik seyirlidir. Hastalık immunodifüzyon testiyle
belirlenir. Atlarda özellikle dilin ventral yüzeyindeki kanamalarla
karakterizedir. İkterus belirgindir ve her devrede görülür. Akutta; anemi,
ikterus ve yaygın kanama vardır. İç organlarda, mezenteryumda, vulva ve
vaginada kanamalar vardır. Dalak şiş ve et kıvamındadır (Splenomegali dalak
büyümesidir). Karaciğer ve böbrekte de kanama odakları vardır. Kalp kasında
intersitisyel perivasküler lenfosit infiltrasyonu, kronikte de kas tellerinde
atrofiler görülür. Hayvanlar kaşektiktir. Karaciğerde periportal lenfosit
infiltrasyonları, kuppfer hücrelerinde de hiperplazi vardır. Akutta karaciğer
ve böbrekte kanamanın yanında nekroz vardır ve lenf nodülleri ödemli, hiperemik
ve yer yer hemosiderozislidir. Böbrekte kanama glomuruluslardadır, eritrosit
infiltrasyonu ve fibrinli nonpurulent intersitisyel nefritis şekillenmiştir.
-Babesiozis;
Kenelerle taşınırlar. Birden fazla kene türü aktarabilir. Anaplasmozisle
beraber ve birkaç tür kombine şekilde olabilir aynı hayvanda. Eritrositlere
girer ve lizis şekillenir. Hemoglobinüri, hematüri ve hemolitik anemi
şekillenir. İdrar şarap rengindedir, böbrekte hemoglobinürik nefrozis
şekillenir.
Sığırlarda;
babesia bovis yüksek ateş ve şiddetli anemi ile hemoglobinüri, parazitemi ve
hematüri şekillendirir. Parazit yüklü eritrositler beyin kapillarlarında
toplanır ve mikrotrombüsler şekillendirirler, dolayısıyla sinirsel semptomlara
neden olurlar. Nekropsi bulguları akut damar içi hemoliz sonucu şekillenir. Anemi,
ikterus vehemoglobinüri görülür. Dalak büyümüştür. Yumuşak kıvamlı ve koyu
renklidir. Karaciğer hipertrofik ve hiperemiktir, rengi sarıdır. Göğüs boşluğu
ve serozalarda kanama herzaman karşımıza çıkmaz. Beynin gri maddesinde üniform
fokal kırmızı odaklar halinde karşımıza çıkar. Böbrekte intersitisyel dokuda
mononükleer hücre infiltrasyonları, karaciğerde vakuoler dejenerasyonlar ve
portal bölgede lenfositik plazmositik infiltrasyonlar görülebilir,
nonspesifiktir. Hastalık uzun sürerse lenfopeni şekillenir. Lenf düğümlerinde
eritrofagositozis, sinuhistiyozis görülür (boşluklara histiyosit dolması).
Şiddetli konjesyon görülür. Beyinde gri maddede lezyon varsa, B. bovis tir.
İkterus ve hemoglobinüri B. Bigemina’da, boviste olduğu kadar belirgin
değildir. Babesiozislerin tanısı periferden, yani kulaktan alınan kandan çekilen
froti ile konur. Seröz zarlarda kanama ve diffuz nefritis vardır. Böbrek
kahverengi ve yeşilimsidir. Splenomegali görülür.
Köpeklerde de
hemorajik enteritis şekillenir. Etken B. canis, gençler duyarlıdır. Hafif
olgular anemi ve ateşle seyreder. Şiddetli olgularda ise kusma, sarılık, mukoza
kanaması, hemoglobinüri, ülserli stomatitis, baş,boyun ve bacaklarda nörojenik
ödem, dokularda da bilirubin ve hemosiderin birikir.
Atlarda da
etken B. gaballi (daha büyük) ve B. equi’dir. Büyük olan hafif seyreder.
Babesia için
immunizasyon güçlüdür. 4 yıl hasta olmazlar, kolostrum ile 9 ay koruma
şekillenir. Bir bölgede babesia varsa hayvanlar babesia’ya dirençlidir. Bölgeye
yeni gelen hayvanlarda bu direnç görünmez.
-Anaplazmozis;
Ricketsia takımı içinde yer alır. Koyun ve sığırların enfeksiyonudur. A.
Marginale, a. Centrale sığırlarda A.bovis vardır. Görünümlerine göre
isimlendirilir. A. Marginale de etkenler kenara yakındır. Centrale de ise daha
merkezdedir. Eritrosit membranına yapışmaz. Etken kenelerle taşınır yani vektör
kullanır. Ancak mekanik olarak olarak sineklerle de taşınır. Yani keneler döngü
için şart değildir.
Gençler daha duyarlıdır. Bazen
direnç te gösterirler. Diğer protozoon enfeksiyonlarında olduğu gibi bölgede
hastalık varsa direnç gelişir, ancak o bölgeye yeni hayvan getirilirse o
duyarlı olur.
Diğerlerinden farklı olarak
hemoglobinüri görülmez. Çünkü hemoliz intravasküler değil intracellulardır.
Yani eritrofaji vardır. Mukozalar solgun ikterus vardır. Hayvan anemiye bağlı
olarak depresiftir. Kronik olarak lökositozis (artış) görülür.
Kronik olaylarda yine kaşeksi ile
seyreder. (hepsinde geçerli) Patognomik bulgusu yoktur. Epikardda kananalar ile
karşılaşılır ama çok sayıda hastalıkta bu vardır. Karaciğer ikteriktir.
Koyunlarda progresif bir anemi ve
zayıflama ile karakterizedir. Genellikle anaplazma varsa bir bölgede, babesia
da vardır. Yani hepsi beraberdir.
-Eperythrozoonozis; Bunalr eritrosit yüzeyine yapışırlar.
Koyun sığır domuz ve lamalarda enfeksiyon oluştururlar. Sürü içinde mortalite
%10 a kadar çıkabilir. Tesadüfi bulunur. Ülkemizde yoktur.
Hemolitik anemiye neden olur.
Hemoglobinüri ya görülmez yada çok hafiftir. Sphlenomegali vardır.
-Hemobartenollozis; Kedi dışında klinik önemi yoktur. Tün
türlerde anemi oluşturabilir. Hemobartonella felis etkendir. Eritrosit yüzeyine
yapışırlar. Makroskobik olarak belirgin solgunluk ve ikterus ile seyreder.
Dalak ve sinuslarda generalize folliküller hiperplazi vardır. Aynı zamanda
lenfoproliferasyon dikkat çekicidir. Dalakta lenfoid folliküllerde hiperplazi
görülür. At hariç hayvanlarda makroskobik olarak bunlar normal yani
fizyolojiktir. Eritrofagositozis vardır.
-Ehrlichiozis; Ricketsia familyasında yer alır. 3
türü vardır. E.bovis, e.canis, e.ovinadır. klinik olarak köpeklerde önemlidir.
Türkiyede vardır. Diğer adı köpeklerin tropikal panlökopenisidir. Köpekler için
öldürücü bir enfeksiyondur. Alman çoban köpekleri özellikle duyarlıdır.
Bunlarda hemorajik sendrom oluşur.
Trombosit ve
eritrosit sayısında belirgin derecede azalma vardır. İkterus belirgindir.
İntersitisyel dokularda ödemle karakterizedir. Bunun yanında her zamna olan
bulgusu epistaksi (burunkanaması) karakterize bir bulgudur. Ayrıca ülserler
sindirim kanalı ve ağız boşluğunda, peteşiyel kanamalar da bulunur. Konjuktiva
ve diş etinde de kanama ve ülserasyon görülür.
Mukozalarda da
yaygın kanama vardır. Özellikle sindirim sistemi mukozasında peteşiyel tarzda
hemorajik enteritisler vardır. Kemikiliğinde yine hemorajiye neden olur. Sidik
kesesi mukozaları kanamalıdır. Mezenşiyel lenf düğümlerinde lenfadenopati
vardır. Karaciğer normal boyut ve kıvamındadır ancak kanama alanları yer alır.
Dalak normaldir, sphlenomegali yoktur. Yada çok hafif büyüme vardır gözden
kaçar. Belirgin değildir. Diğerlerinden farkı sphlenomegali belirgin değildir
ve epistaksis vardır. Santral sinir sisteminde lenfoplazmositik kuffing vardır.
Yani perivasküler lenfositer ve plazmositer hücre infiltrasyonu görülür. Yine
benzer şekilde akciğer damarlarında kuffingler manşetler ile karşılaşılır.
Kc de
sinuzoidlerde dilatasyon portal damarlarda lenfoplazmositer hücre infiltrasyonu
vardır. Nonprulent hücreler karşımıza çıkar. Etkenler bazofilik tarzda görülür.
Atlarda çok hafiftir. Ödemle birlikte hafif peteşiyel kanamalar görülür.
-Trypanozomiozis; Bir hastalık grubudur.
T.congolense – paranagana.
T.cruzi – şagaz.
T.equiperdum – durin(vektör
kullanmaz,temas yoluyla koitusla bulaşır)
T.evansi – surra hastalığı
T.brucei brucei – nagana
T.gambiensi – insanda (vektör
çeçe sineği ile) uyku hastalığı
T.viva – souma hastalığı
İnsanlarında
olduğu döngü vardır. Kross geçişler olabilir. Afrikada yaygındır. Anemi
hastalığın baskın özelliğidir. Trombositopeni, hipoproteinemi ile karşılaşılır.
Eritrosit membranlarında düzensizlik vardır. Bu yüzeylerde düzensiz ıg ve
komplement birikimleri vardır. Buna bağlı olarak eritrositler kolay immunize
olurlar. Eritrositlerin yaşam süresi yarı yarıya kısalır. Eritrositlerin
yüzeylerine bağlanan Ig ve komplement ile lize olur ve diğer taraftanda
eritrosit içine yerleşen trypanozomların toksik ve metabolik ürünleri sonucunda
da hemolize olurlar. Aynı zamanda paraziter kökenli fosfolipaz etkisi de
eritrositleri hemolize eder. Patognomik makroskobik lezyon yoktur. Ancak kronik
olaylarda kaşeksi vardır. Vüzut boşluklarında sıvı toplanır. (hipoproteinemiye
bağlı) ödem şekillenir. Lenf düğümleri büyür. Normalden 2 4 kat büyük şekil
alır. Karaciğer ve böbrek normalden daha büyüktür. Lenf yumrularında generalize
bendleşme ile karşımıza çıkar. Akciğerlerde mikroskobik olarak pigment yüklü
makrofajlar görülür.
Kalp kasında
multifokal kas atrofisi ve lenfoplazmositik infiltrasyonlar vardır. Kemik
iliğinde bir yandan atrofi ve lenfoplasmositik infiltrasyonlar vardır. Kemik
iliğinde bir yandan atrofi, diğer yandan eritrofagositozis( makrofajlarca
fagosite edilme) vardır. Karaciğer kuppfer hücre hiperplazisi , periportal
lenfositer hücre infiltrasyonu, remark kordonlarının atrofisi, hemen hemen tüm
hastalıklarda görülür. İnfarktüs ve damar içinde infeksiyoz granulomlara neden
olur. Küçük kapillarlarda fagosite edilmiş veya serbest halde kalan
trypanozomlar damarları tıkar. Buna bağlı infarktuslar (özellikle beyinde)
şekillenir. Lenf düğümlerinde, lenf nodülleri hiperplazisi vardır. Perifer
sinuslar gözden silinir. Kronik olgularla beraber lenfosit hiperplazisi ortadan
kalkar, lenf follikülleri boşalır. Ancak stroma ve kapsuladaki fibrozis
nedeniyle lenf yumruları normal boyutuna inmez. Akut fazda lenfoproliferasyon,
kronikte ise fibrozise bağlı lenf nodülleri daima büyüktür. Timusta atrofi,
böbreklerde intersitisyel bağ doku artışı görülür. Diğer bulgusu da membrano
proliferatif glomerulonefritistir. (hem membran kalınlaşması hem de hücrelerin
artması)
C) Fiziksel ve Kimyasal Maddelere Bağlı Hemolitik Anemi
-Heinz
cisimciği hemolitik anemisi; Heinz
cisimcikleri eritrositlerin stoplazmasında çıkan bazofilik inkluzyon
cisimcikleridir. Oksidatif yolla hemoglobinin denaturasyonu sonucu karşımıza
çıkar. Hemoglobinin yapısındaki düzensizliği ve anormalliği gösterir. Soğan
zehirlenmesi, soğanla beslenen sığırlarda özellikle heinz cisimciğiyle
karşılaşılır. Atlarda fenotiazin uygulamalarında (antiparaziter), kedide idrar
alkalileştirme için kullanılan metilen mavisi uygulamalarında, primakrin gibi
antimelarial ilaçlarda doğum sonrası hemoglobinürisinde ortaya çıkar. Propilen
glikol ve se eksikliğinde de oluşabilir.
Heinz
cisimciği bir zehirlenme bulgusudur. (eritrositlerde) Antioksidan mekanizması
ile yıkımlanma sonucu ortaya çıkar. Bunun kapasitesinin aşılmasına bağlı olarak
eritrosit stoplazmasında karşımıza çıkar. Hastalık değil hastalık bulgusudur.
-Bakır
zehirlenmesi; Heinz cisimcikleri
görülür. Bakır eksikliğinde anemi meydana gelir, fazlalığında da hemorajik
anemi görülür. Bakırın kendisi hepatotoksiktir.(fazla miktarı)
Akut
zehirlenmede özellikle hemorajik anemiden ziyade sindirim sistemi etkilenir.
Sarımsı yeşil parlak renkte ishalle karşımıza çıkar. Sindirim kanalı hemorajik
ve ödematözdür. Hemorajik enteritise neden olur. Koyunlarda 20mg/kg bakır
sülfat verilmesi ile şekillenir. Özellikle enzootik ataksi olan bölgelerde bakır
yalama taşları konur. Fazla alımda da bakır toksikasyonu olur. Dikkat etmek
gerekir.
1000ppm kuru
maddede 3 ppm e erişirse,yani kuru madde içinde %30 bakır varsa kronik
zehirlenmeye neden olur.
Karaciğerde
fazla miktarda bakır salınımına bağlı olarak şekillenir. Fazla miktarda salınan
bakır bu sefer serbest kalır, hepatotoksiktir, ağır metaldir. Bunun yanında
eritrositlerde antioksidan defens mekanizması tükenir, oksidatif stres
şekillenir. Böylece hemoglobin denature olur. Heinz cisimciği olarak görülür.
Bakır herşeyde
lazımdır, normal yavru gelişimi, kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin yapımında da
kemikiliğinde de, kolesterol mekanizması için, myokard kontraksiyonlarında,
glikoz metabolizması, beyin gelişimi için gereklidir. Özellikle bakır oksidatif
enzimlerin yapısına girer. Eksikliğinde oksidatif defens mekanizması çöker.
Buna bağlı olarak ta oksidatif strese karşı koymak için gereklidir.
Şiddetli
ikterus karşımıza çıkar. Bu hemolitik kriz şeklindedir. Yani bakır fazla
miktarda karaciğerden salındığı anda bir anda hemolitik krize sokar ve
eritrositler lize olur. Bakır atılabilirse hayvan yaşar, ancak hemolitik kriz
döngü halinde peşpeşe gelirse hayvan ölür. Bunun için de ikterus devamlı ve
şiddetlidir. Bu kadar ikterus varsa hemoglobinürik nefrozis şekillenir.
İdrar şarap
renginde, karaciğer büyük üzerinde solgun odaklar vardır. Hemoglobinürik
nefrozis vardır. Bakır karaciğerde hepatotoksiktir, şiddetli nekroza sebep
olur. Karaciğerde hepatotoksik etkinin göstergesi olarak yağlanma vardır.
Rodenin boyası
bakırı boyar. Fazla miktarda bakır lenfositlerde toplanır.
-Soğuğa
bağlı hemoglobinüri; Genç
hayvanlarda, özellikle de buzağılarda ancak yaşlı sığırlarda da görülür.
Özellikle kışın, hayvana soğuk su içirilirse, osmotik etkiye bağlı olarak
(patogenez tam açıklanamamakta) eritrositler parçalanır. Hemoliz şekillenir.
Buna bağlı olarak ta hayvanlarda hemoglobinüri görülür.
-Doğum sonrası hemoglobinüri; Doğum sonrasında sütçü ineklerde ,
doğumu takiben 2 ile 6. Hafta arasında çıkar. Hipofosfatemi ve atpnin
azalmasına bağlı, eritrositlerin yaşam süresi kısalır. Aynı zamanda hücre
içindeki enerji metabolizmasındaki (mitokondrideki) atpyi kullanarak
eritrositler yaşar, bu kez de membran bütünlüğünü koruyamazlar anormal membran
deformitelerine neden olur.
D) Eritrositlerin Mekanik Yıkımına Bağlı Hemolitik Anemi
Hidroanjiyopatik
olaylarda, yani ateromlarda vs. de eritrositler gelişip buraya çarptığı zaman,
sirkulasyona girdiği anda parçalanırlar mekanik olarak. İntravascular
koagulasyon sonucunda ortaya çıkar. Gram negatif bakteri endotoksinine bağlı
olarak gama faktörünü aktive ederler. Faktör 8 üzerinden de küçük kapillarlarda
damar içi pıhtılaşma şekillenir. Yoğun pıhtılaşmaya bağlı olarak ta periferde
fibrin ortadan kalkar ve kanamaya daha duyarlı hale gelir. Mikrotrombüslerde de
çarpmaya bağlı olarak şekillenebilir.
E)Dalak Hipertrofisine Bağlı Hemolitik Anemi
Süperfonksiyon
hipertrofisidir. Bütün enfeksiyonlarda da bu mekanizma dalağın
süperfonksiyonuna bağlı olarak hemoliz şekillenir.yani gelen eritrositler(yaşlı)
dalakta takılırlar, kendini ağ yapısının içinde esnetemezler, fagosite
edilirler ve demir tekrar kullanılır.
Süperfonksiyonda bu normalin daha üzerindedir.
Kendisine gelen her eritrositi bu kez parçalamaya başlar. Enfeksiyonlarda,
otoimmun hastalıklarda, myeloid metaplazilerde, kan kemikiliği kökenli
tümörlerde karşımıza çıkar. Pasif kronik konjesyonda (dalakta) kan bu bölgede
toplanır ve ne kadar eritrosit varsa fagosite edilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder