16 Aralık 2012 Pazar
Sığır Yetiştiriciliği
Sığırlar; insan gıdası olarak değerlendirilemeyen bitkileri, tarımsal artıkları ve gıda sanayi yan ürünlerini en iyi şekilde değerlendirerek et, süt, deri ve yavru verimine çevirebilen geviş getirenler ailesinden hayvanlardır. Bu özellikleriyle birlikte daha sayacağımız birçok özellik; tüm geviş getiren hayvanların ortak ve diğer çiftlik hayvanlarından ayrılan özellikleridir. İşte bu özellikler geviş getiren hayvanların yetiştiricilik, bakım ve besleme tekniklerinin farklılıklarını ortaya koymaktadır.
Türkiye; Dünyada ve Avrupa’da sığır ve koyun varlığı bakımından önde gelen ülkelerden biridir. Buna rağmen hala insanımızın kırmızı et ve hayvansal protein ihtiyacını karşılayamamakla beraber, birim hayvan başına elde ettiğimiz verim seviyesi dünya ortalamasının çok altındadır.
Verim Geriliğinin Sebepleri; hayvan ırklarımızın ıslah edilememiş olması, yanlış bakım ve besleme yöntemleri, bilgisizlik sonucu mevcut ırkların dejenere edilmesi ve yetiştiricilerimizin bakım, beslenme, hijyen ve hastalıklardan korunma konularında yetersiz olmalarıdır.
Hayvanlarımızdan daha bol, daha kaliteli ürün elde etmek ve karlılığı artırabilmek birçok faktöre bağlıdır;
1. Ekonomik performans hedeflerine en uygun hayvanların seçilmesi
2. Elde edilen ürünlerin pazar standartlarına uygun şekilde hazırlanması (Özellikle Avrupa Birliği’ne giriş düzeyinde bu konu gün geçtikçe önem kazanmaktadır)
3. Ürünün en uygun şekilde pazarlanması
4. Pazarın talep ettiği miktar ve kalitede ürün elde etmek
5. Üretimden kar sağlayabilmek
6. Hayvanların ırk verim potansiyellerine göre en uygun şekilde beslemesi
7. Sağlıklarını korumak
8. Bakım şartlarını hedeflere uygun şekilde düzenlemek
SIĞIRCILIĞIN ÖNEMİ
İnsan beslenmesinde, çocukların ve gençlerin normal büyüme ve gelişimlerini tamamlamada, insan zekasının gelişiminde artık hayvansal proteinlerin ne kadar önemli olduğu bilimsel olarak da ispat edilmiştir. Bugüne kadar Japonların boy kısalığının kalıtıma bağlı olduğu düşünülmekteydi. Japonlar pirince dayalı beslenmeyi bırakıp hayvansal proteinlere önem verdikten sonra boy ortalamaları artmıştır. Hayvansal protein ve et üretimi içinde sığır eti dünya pazarlarında daha fazla pay elde etmektedir.
Hayvansal üretim için kullanılan domuz, tavuk, hindi gibi hayvanlar tek mideli oldukları için insan gıdası niteliğindeki yemlerle beslenebilmektedirler. Hızla artan dünya nüfusunun et ihtiyacını karşılamak için sığır, koyun ve keçi gibi insan gıdası niteliğinde olmayan yemleri değerlendirebilen çok mideli (geviş getiren) hayvanların önemi her geçen gün artmaktadır.
Geviş getirenler insan gıdası olarak tüketilmesi mümkün olmayan;
Ø Çayır-mera bitkilerini
Ø Saman, sap, kapçık, kavuz, yabani ot, silaj, kuru ot ve diğer tarım artıklarını
Ø Yağlı tohum küspeleri, posalar, melas, kepek, razmol ve diğer gıda sanayi artıklarını
Ø Üre, amonyak ve diğer protein niteliğinde olmayan organik azotlu bileşikleri
Ø Tavuk gübresi ve benzeri atık maddeleri değerlendirebilirler.
Süt üretiminde de en büyük pay sığıra aittir. Sığırlar sindirilebilir besin maddelerini ve enerjiyi en yüksek oranda süt proteinine, süt yağına ve süt şekerine (Laktoz) çevirebilen hayvanlar oldukları için gelişmiş ülkelerde süt ineği sayısı ve verim kapasiteleri alabildiğine yükseltilmeye çalışılmaktadır. Bizim ülkemizde ise hala birim inekten elde edilen süt verimi dünya ortalamasının altındadır.
Sütün insan beslenmesinde temel besin maddesi olması ve özellikle çocukluk ve büyüme devresinde yerini doldurabilecek başka besin maddesinin olmaması, süt sığırlarının erkek danaları, ekonomik ömrünü tamamlamış inekleri veya elenmiş düveleri ile kısır ineklerin besiciliğe kaynak oluşturması süt inekçiliğinin önemini artırmaktadır. Bu sebeple sığır eti üretimine kaynak sağlamak için süt sığırcılığının desteklenmesi gereklidir.
Sığır derisi başta giyim sanayi olmak üzere bir çok sanayi kolunun hammaddesidir. Deri kalitesi hayvanların ırk özellikleri, bakım ve beslenme şartlarına özellikle bağlıdır. Deri kalitesini bozan en önemli faktörlerden biri Nokra (Büvelek) Hastalığı her yıl milyarca liralık ekonomik kayba neden olmaktadır.
Sığır yetiştiriciliğinin istihdam oluşturması ve katma değer sağlayarak gayri safi milli hasılaya katkıda bulunması sebebiyle ayrıca büyük bir önemi vardır.
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SIĞIRCILIĞIN DURUMU
Doğal mera ve çayır kaynakları büyük ölçüde sınırlı olan sanayileşmiş ülkelerde ensantif sığır yetiştiriciliği hakimdir. Sığır varlıkları çok fazla olmamakla beraber verim düzeyleri çok yüksektir ve süt sığırcılığı oldukça ilerlemiştir. Sığırlarının tamamına yakını Yüksek Verimli Kültür Irkı Sığırlardan oluşmaktadır.
Türkiye’de çayır ve meralar sınırlı olduğu gibi yem üretimi de sınırlıdır. Özellikle kaliteli kaba yem ihtiyacı karşılanamamaktadır. Tarıma dayalı küçük işletmeler mevcuttur. Bu tip işletmelerde bakım ve besleme şartları geleneksel ve kötüdür. Bilgi yetersizliği ve yanlış inançlar nedeniyle istenilen verim elde edilememektedir. Hayvan ıslahı, yetiştirme koşulları, bakım ve besleme, ahır hijyeni, hayvan sağlığı, ürünlerin değerlendirilmesi ve pazarlama konularında çok fazla yetersizlikler mevcuttur. Yüksek verimli kültür ırkları bu kötü şartlara uyum sağlayamamaktadır. Yerli, melez veya dejenere olmuş ırklar daha yaygın durumdadır.
KARLI BİR SIĞIR YETİŞTİRİCİLİĞİ
Süt sığırcılığı amacı kâr olan ekonomik bir faaliyet olup, milyonlarca üretici tarafından yapılmaktadır. Aşırı rekabetin yaşandığı bu sektörde bilinçsizce ve tesadüflere bağlı olarak, kâr etmek ve yaşamak mümkün değildir. Gelişmiş ülkelerin aşırı sübvansiyonlarla desteklendiği hayvan ve hayvansal ürünler ticareti nedeniyle, son yıllarda ülkemizde yaşanan olumsuzluklar meydanda olup, adeta var olma savaşı verilmektedir.
21. yüzyıl modern süt sığırcılığında yeterli bilgiye sahip yetiştirici (veya bakıcı), yüksek vasıflı damızlık materyal, yeterli ve kaliteli yem, uygun hayvan barınakları, koruyucu hekimlik ve etkin tedavi, örgütlenme, pazarlama ve kayıt sistemleri temel unsurlar olarak görülmektedir.
Hayvancılığı ayrı bir iş olarak benimseyenler, günde en az 500 litre sütün pazarlanabildiği, 20 civarı sağılır inekle, yeterli işletme büyüklüğüne ulaşarak, verimliliği artırmak ve maliyeti düşürmek suretiyle kârlı bir süt sığırcılığı yapabilirler.
İşletme kuruluşunda yer tercihi ve planlama iyi yapılmalı, imar, sağlık ve çevre mevzuatı dikkate alınmalı, su, elektrik, yol, haberleşme ve pazar garanti edilmelidir. Hayvanlara, yeteri miktarda ve insanlar tarafından da içilebilir özellikte, temiz su temin edilmeli, elektrik ulusal şebekeden alınmalı ve ayrıca jeneratörle yedeklenerek kesintisiz enerji sağlanmalıdır. İşletmenin yaz ve kış her koşulda, her türlü vasıta (traktör, kamyon, taksi vb) ile ulaşabilecek yolu olmalı ve haberleşme imkanı sağlanmalıdır.
Genetik biliminde “Heterozis” denilen olaya bağlı olarak melezlerin bazı verim özellikleri anne ve babasından daha yükseğe çıkabilmektedir. Bu özellikten yararlanılarak özellikle en geçerli biyoteknolojik yöntemlerden biri olan Suni Tohumlama yönteminin sürekliliği ile üçüncü kuşak yavrulardan elimizde kendimize özel yüksek verimli ırk elde edebiliriz. Bunu gerçekleştirebilmek için elimizdeki düşük verimli ırktan ineği yüksek verim kapasitesine sahip boğa ırkına ait sperma ile tohumlarız. Birinci kuşak yavruyu aynı ırktan boğa sperması ile tohumlarız. Doğan diğer kuşak yavruları aynı ırktan boğa sperması ile tohumladığımızda yüksek verimli inekler elde edebiliriz (Çevirme Melezlemesi). Doğan erkek danalar ise daha iyi besi performansı gösterecektirler.
Sığır besiciliğine yönelik yetiştirme yapıyorsak; Charolois, Angus, Brangus, Limousine vb. etçi ırkların boğa spermaları kullanılabilir. (Kullanma Melezlemesi) Burada unutulmaması gereken konu ırk özelliğinin verime katkısı sadece %30’dur. Çevre faktörleri verimi %70 etkiler. Bakım ve beslenme, ahır ve hijyen şartları yeterli olarak sağlanamıyorsa yüksek verimli Saf Kültür Irklarının yetiştirilmesi hevesine kapılmamalıdır.
Hayvanlar yediği yemlerle aldıkları besin maddelerinin bir bölümünü yaşaması için gerekli olan enerjiye dönüştürürken (Yaşama Payı), bir bölümünü de verime çevirirler. (Verim Payı) Bunun için yediği yemi daha fazla verime çeviren hayvanları yetiştirme şekli daha karlı bir yetiştiriciliktir. Biz buna Yemden Yararlanma Kabiliyeti diyoruz.
Hayvanların sağlıklarını korumak da diğer önemli bir faktördür. Sağlığı bozulan hayvanın iştahı azaldığı gibi yemden yaralanma kabiliyeti de azalır, büyümesi ve et verimi aksar, süt ve döl verimi kesintiye uğrar. Hayvanın iştahını azaltan faktörler hayvanın verim için yeterli besin maddesini almasını engellediği gibi yemden yararlanma kabiliyetini de düşürecektir.
Özellikle süt ineği yetiştiriciliğinde sıkı bir seleksiyon yöntemi uygulanmalıdır. Üst üste kısır kalan veya yavru atan inekler, süt veya döl verimi sürü ortalaması çok altında olan inekler, ırk özelliğini taşımayan düveler ile ekonomik ömrünü tamamlayan yaşlı inekler sürüden ayrılmalıdır. Pazar durumuna göre gerekirse yerine daha verimli inek veya düveler katılmalıdır.
Yapacağımız yetiştiricilik yöntemine göre hayvanları besleme şeklimiz de farklılık gösterecektir. Yaşlı sığır besisinde semirtme sağlamak için enerji düzeyi yüksek yemler kullanılırken dana besisinde veya süt sığırcılığında bu şekilde besleme oldukça sakıncalı olacaktır. Tek yönlü ve dengesiz bir beslemenin sonucu olarak hayvanların sağlıkları bozulacak ve verim kabiliyetleri düşecektir.
GEVİŞ GETİREN HAYVANLARDA SİNDİRİM SİSTEMİ
Geviş getiren hayvanların mide yapıları tek mideli hayvanlardan oldukça farklıdır. Birbirine bitişik olarak dört mide kompartımanı bulunmaktadır. Geviş getiren hayvanların insan ve diğer tek mideli hayvanların yararlanamadıkları birçok yem maddesinden yararlanabilmeleri, bu hayvanların midelerinin 4 kompartımanlı olmasından ileri gelir. Geviş getiren hayvanların midesini oluşturan bölümleri şunlardır;
1. İşkembe (Rumen)
2. Börkenek (Retikulum-Petek Mide)
3. Kırkbayır (Omazum-Yaprak Mide)
4. Şirden (Abomazum-Gerçek Mide)
Bunlardan ilk üçüne Ön Mideler diyoruz. Ergin hayvanda mide karın hacminin 2/3’ünü doldurur. İşkembe 200 litrelik hacmiyle sığırın karın boşluğunun yarısından fazlasını doldurur. Ön midelerin yapısı gerçek mide olan Şirdenden tamamen farklıdır. Şirdende tek mideli hayvanların mideleri gibi mukozasından sindirim için gerekli enzimler ve asitler salgılanır.
Ön midelerde ise bu şekilde kimyasal sindirim faaliyetleri olmaz. Bu midelerde bulunan milyarlarca bakteri, maya bakterisi, mantar ve infusorialar (gözle görülmeyen tek hücreli canlılar) sayesinde mikrobik sindirim dediğimiz sindirim şekli gerçekleşir. Şirden ve barsaklardan salgılanan enzim ve asitlerle parçalanması mümkün olmayan çeşitli yem maddeleri özellikle Selüloz denilen odunsu maddelerce zengin yemler bu bakteriler tarafından Fermantasyon (Mayalama) yöntemi ile parçalanarak yararlanabilir şekle dönüştürülür. Geviş getiren hayvanlar bu mayalama sonucu açığa çıkan maddelerden ve mikropların kendilerinden yararlanarak yaşamak ve verim için gerekli olan besin maddelerini sağlarlar. Geviş getiren hayvanlar ile ön midelerinde bulunan mikroplar arasında müthiş bir ortak yaşam düzeni kurulmuştur ve sığır yetiştiriciliğin esası bu düzene bağlıdır. Bu şekilde sığır ve koyunlar tek mideli hayvanların sindiremeyeceği besin maddelerinden yararlanabilirler. Unutmayın; sığırlara yem verirken aslında sığırı değil ön midede çalışan bakterileri besliyoruz. Yani sığırı bir fabrika bakterileri bu fabrikada çalışan işçiler olarak düşünebiliriz.
Ön midedeki mikroorganizmalar çeşitli sınıf ve türlerden tek hücreli canlılardır. 1 metreküp (bir damla) işkembe sıvısında 100 milyar bakteri bulunur. Ön midedeki mikrop sayısı ne kadar fazla ve çeşitli ise verilen yemin değerlendirilmesi o kadar daha iyi olur. Bu da doğru şekilde beslemeye bağlıdır. Bu tek hücreli canlılar tek türden oluşmazlar. Yüzlerce çeşit türde mikrop bulunur ve her biri belli bir besin maddesini parçalama özelliğine sahiptir. Bir bakteri bir yemi belli bir kademeye kadar parçalarken, geriye kalan kademeleri diğer bakteri türleri parçalarlar. Bu sebeple mikropların kalitesi ve tür çeşidinin fazlalığı çok önemlidir.
Ani yem değişiklikleri bu mikropların uyum sağladığı ortamı bozduğu için bir çok bakteri türünün ölmesine dolayısıyla sindirim faaliyetinin bozulmasına, ileri derecede hayvanların sağlıklarının bozulmasına ve verimlerinin azalmasına neden olur. Aynı şekilde sindirimi kolay kesif yemlerin fazla kaba yemin yetersiz verilmesi yine yaralı mikropların ölmesine neden olur. Hububat taneleri, körpe otlar, ekmek, patates gibi nişastalı maddeler kolay sindirilebilen yemlere örnektir. Bu besinler dengesiz olarak verilirse ön midelerde mikroplar tarafından aşırı asit üretimi yapılır ve bu asitler mikroplar üzerine zehir etkisi yapar. İşkembede hayvanın sağlığını riske sokacak miktarda asit üretilebilir.
Geviş getiren hayvanların mikroplara sağladıkları;
Ø Sürekli olarak yem yiyerek ön mideleri dolu tutarlar ve mikroplara sürekli besin sağlarlar. (Ön mideleri dolu tutmak için KABA YEM çok önemlidir)
Ø İşkembe ve börkeneğin (petek mide) hareketleri ile mide içeriği devamlı karıştırılarak mayalama işleminin yapılması kolaylaştırır
Ø Geviş getirerek lokmayı ağızda yeniden çiğner, parçalar ve yumuşatarak mikrop için daha elverişli hale getirir
Ø Geviş getirme sırasında salgılanan bolca tükürük işkembe ortamının asitleşmesini önleyerek aside dayanamayan mikropların yaşamasını sağlar
Ø Tükürükte bulunan enzimler mikroplar arasında dengenin korunmasını sağlar
Ø Mayalama işlemi sırasında oluşan gazları geğirme yoluyla dışarı artar
Ø Mayalama işlemi sırasında oluşan asitleri işkembe duvarından emerek ortamdan uzaklaştırır. Kana karışan asit kanda nötrleştirilir (zararsız hale getirilir)
Ø Mikropların yaşamını garanti altına almak için yukarıdaki işlerin tamamı eksiksiz olarak aralık vermeden yapılması gereklidir. Bu sebeple sığırlar sık aralıklarla yem yerler. İstirahat zamanlarında da geviş getirirler
Mikropların hayvana sağladığı faydalar;
Ø Tek mideli hayvanların sindirmesi mümkün olmayan yemleri değerlendirerek hayvanların bunlardan yararlanmasını sağlarlar
Ø Mayalama işlemi sırasında açığa çıkan “Yağ Asitleri” işkembe duvarından emildikten sonra kana karışır. Bu asitler yaşam için gerekli olan enerjiyi sağlarlar. Süt, Süt Yağı ve Et yapımında önemli rol oynarlar (Bir sığırın işkembesinde günde 50 litre sirkeye bedel Sirke Asidi oluşur)
Ø Mikroplar bitki proteinlerini ve protein niteliğinde olmayan üre, tavuk gübresi gibi azotlu maddeleri amonyağa kadar parçalarlar. Amonyaktan da kendileri için mikrobiyal protein üretirler
Ø Yemdeki proteini değeri daha yüksek proteine çevirirler
Ø Mikroplar insan ve diğer hayvanların dışarıdan alması gereken B grubu vitaminleri, K ve C vitaminlerini sentezler
Ø İşkembe içeriği sürekli olarak gerçek mideye sevk edildikçe içerik içinde bulunan mikroplar şirdendeki kuvvetli asitlerle parçalanarak ölürler. Aynen tek mideli hayvanlarda olduğu gibi mide ve bağırsakta enzimatik sindirime uğrarlar. Bu yolla sığırlar mikropları da besin maddesi olarak kullanırlar
Ø Sığırlarda tat alma ve tokluk hissi yoktur. Bu sebeple işkembeyi dolu tutmak için kaba yemlere ihtiyaç vardır
Sığıra yem verdiğimizde aslında sığırı değil ön midede bulunan mikropları beslemekteyiz, mikroplar da sığırımızı beslemektedir. Verdiğimiz yemin miktarı ve niteliği bu mikroplara ne ölçüde uygun olursa o derece iyi bir besleme yapmış oluruz.
Yeni doğan buzağı ve kuzuların mideleri erişkinlerden çok farklıdır. Yeni doğanların ön mideleri henüz gelişmemiştir. Şirden gelişmiş durumdadır ve ancak süt veya süt yerine geçen yemleri sindirebilir. Zamanla ön mideler gelişimini tamamlar ve erişkinler gibi selülozlu maddeleri sindirebilecek hale gelir. Fakat kolay sindirilebilir kesif yemlerin erken verilmesi ön midelerin gelişimini engelleyeceği için yavrunun ileriki dönemde verimini çok etkileyecektir. Bu sebeple iki aydan sonra yavaş yavaş kuru ota alıştırılarak ön midelerin normal gelişimi sağlanmalıdır. Hemen ilk haftalarda kuru ot gibi sindirimi zor kaba yemlerin verilmesi de çeşitli sindirim bozukluklarına yol açar.
Ön midelerdeki bakteriler tarafından gerçekleştirilen mayalama (fermantasyon) sonucu aşağıdaki ürünler oluşur;
Fermantasyon Gazları : Aynen üzüm suyu sirkeye dönüşürken açığa çıkan gazlar gibi şekerli maddelerin (Karbonhidratlar) ön midelerde parçalanması sırasında fermantasyon gazları açığa çıkar. Bu gazların en önemlileri yanıcı bir gaz olan Metan gazı, Karbondioksit, Amonyak ve Hidrojen Sülfür’dür. Kolay parçalanan yemlerle beslenen hayvanlarda açığa çıkan gaz miktarı daha çoktur. Hayvanlar bu gazları geğirme yoluyla dışarı atarlar. İyi bir havalandırma sağlanmayan ahırlarda sığırlar bu gazları solumak zorunda kalırlar ve çeşitli solunum problemleri şekillenir.
Körpe veya çiğli otların yedirilmesi, taze yonca, hayvanların alışık olmadığı miktarda verilen hububat daneleri veya yemlerin hayvanlara verilmeden önce ıslatılarak saatlerce bekletilmesi sonucu mayalanmaları köpüklü gaz oluşumuna neden olur. Köpüklü gazlar geğirmeyle dışarı atılamadığı için işkembe şişer.
Yutulması zor olan yumrulu yemler yemek borusunu tıkayarak gazların dışarı atılmasını engeller. İşkembe kısa sürede aşırı şişerek akciğerlere baskı yapar. Birkaç saat içerisinde solunum yetmezliğinden hayvan ölür. Bu da fermantasyon gazlarının ne kadar fazla miktarda ön midelerde üretildiğini gösteriyor. İyi bir havalandırma sağlanmazsa işte bu gazları hayvanlar solumak zorunda bırakılır.
Uçucu Yağ Asitleri : Üzüm suyunun sirkeye dönüşmesi gibi şekerli maddelerin fermantasyonu sonucu işkembede Sirke asidi (Asetik asit), Propiyonik asit ve Tereyağı asidi (Bütirik asit) gibi uçucu yağ asitleri oluşur. Ön midede 40-50 litre sirkeye eşdeğer sirke asidi oluşur. Bu asitler ön midedeki bakteriler için zararlıdır, işkembe duvarından emilerek enerji için kullanılır. Günde üretilen 150-200 litre tükürük salgısı bu asitleri nötralize eder (etkisizleştirme). Uçucu yağ asitleri enerji sağlamak yanında süt yağı, süt şekeri, vücut yağı ve protein sentezinde kullanılır.
Amonyak (İdrar) Gazı : Hayvanların yediği yem içindeki proteinler bakteriler tarafından amonyak ve karbondioksite kadar parçalanır. Oluşan amonyağın bir kısmını bakteriler büyüyüp bölünerek çoğalmaları için gerekli protein üretiminde kullanırken büyük kısmı geğirmeyle dışarı atılır. Bakteriler protein olmayan değersiz azotlu bileşikleri (Üre , Tavuk gübresi vb.) de amonyağa kadar ayrıştırarak değerli bakteri proteinine çevirirler. Bakterilerin bunu başarabilmeleri için büyük bir enerji sarf etmeleri gereklidir. Bu yüzden verilen yemde bu enerji yeterli olarak sağlanabilmelidir.
Bakteriyel Protein ve Şekerler : Yukarıda da izah edildiği gibi bakteriler verilen yemleri parçalayarak çoğalmaları için gerekli olan protein ve şekerleri sentezlerler. Verilen yemin besin değeri ne kadar yüksek ve dengeli ise fermantasyon o ölçüde yüksek olur, bakteri sayısı ve çeşitliliği zengin olur. Ön midelerin sürekli hareketi yemlerin midede iyi karışmasına, bakterilerin yemlere daha iyi nüfuz etmesine ve bakterilerin şirdene doğru ilerlemesini sağlar. Şirdende salgılanan enzim ve asitlerle mikroplar parçalanarak sindirilir. Bu şekilde bakteriler değerli bir besin maddesi haline dönüşürler.
Vitaminler : Ön midelerde bakteriler tarafından B vitaminleri, C ve K vitaminleri sentezlenir. A, D ve E vitaminleri dışarıdan alınmalıdır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder