HEMATOPOETİK SiSTEM
Kan
ve kan yapan organların hepsini hematopoetik sistem olarak değerlendiririz.
Kemik iliği, uzun kemiklerin epifiz kısmı, kostalar, kafatası ve scapula gibi
bölgelerde yapılır.
Kan
hücrelerinin hepsi kök hücrelerden köken alırlar. Myeloid veya lenfoid kök
hücrelerden köken alırlar. Myeloid kök hücrelerinden;
-Myaloblastlar àgranülasitler,
-Megalokaryositler àtrombositler,
-Trofoblastlar àeritrositler
şekillenirler.
Yenilenme
sadece kök hücrelerde meydana gelir. Kemikiliğinde kök hücre sayısı sadece %1
dir. Fazlası bozukluktur. (3 evresi vardır.) YenilenmeàFarklılaşmaàOlgunlaşma
Kemikiliğinin
kinetiğinde myeloproliferasyon (1 saat), Eritrosit proliferasyonu (4 gün), Trombosit
proliferasyonu (4gün) sürer. Bir sistem hücresinden 104 tane kemikiliği hücresi
şekillenir. Myoloid/eritrosit oranı ½ dir.
Kemikiliği
nasıl değerlendirilir?
-Alınan enerjinin kalitesi:
Yeterince hücre alınmalı, 25 hücre çekilmeli
-Megakaryositlerin varlığı:
-Demir depolarının
değerlendirilmesi:
Esas
kriter myoloid/eritrosit oranının ½ olmasıdır. Farklılaşmaları; uyarı almış
pluripatent hücrelerden oluşur. Bunu da koloni stimüle edilci faktörler uyarır
ve hücreyi belirli bir yönde geliştirirler. (Makrofaj stimüle edici faktör,
Eritrosit stimüle edici faktör).
Eritropoitin:
Eritrosit gelişimi için kilit bir hormondur. Böbreklerden salınır. Üremide
anemi şekillenmesinin sebebidir.
İnterlökinler:
4’ den 9’ a kadardır. Her biri farklı bir hücrenin olgunlaşması için uyarı
verir. Yangı hücrelerini uyarırlar (Lenfosit, makrofaj, nötrofil).
Kromopoitin:
trombosit olgunlaşmasını sağlar.
Kök Hücre Bozuklukları
Defektif
yangı kök hücredeyse bir seri hücre oluşmaz ya da hatalı oluşur.
Siklik hematopezi; özellikle pluripatent uyarı almamış kök
hücrelerinin bir seri hücrede kısıtlanmaya yol açar. Otozomal resesif gen
kaybıdır. En fazla nötrofillerde şekillenir. Genç nötrofillerde sola kayma
şeklindedir. Dohle cisimcikleri;
defektif sitoplazma içinde kalmış retikulum kalıntılarıdır, 12-14 gün arayla
miktarda düşüş ve normale çıkmayla karşılaşılır. Amiloid birikimler görülür.
Chediak-Higashi Sendromu: Anormal dev lizozomal oluşumlardır. Enzim
defektine bağlı ve genellikle granülositlerde oluşur. Fagozomlar lizozomlarla
birleşir fakat enzim defekti olduğundan lizozomlar bunları sindiremez , ve
granülositlerin sitoplazmasında dev granüler yapıda görülürler. Böbrek epiteli,
nöron ve kas hücreleri ile hepatositlerde görülebilir. Japon siyah ırklarında
resesif kedi, fare ve insanlarda kalıtsal olarak taşınır.
Hematopoezis’te
4 ana hücre yapılır.
-Granülosit yapımı à granülopoezis,
-Trombosit yapımı à trombopoezis,
-Eritrosit yapımı à eritropoezis,
-Lenfosit yapımı à lenfopoezis olarak
isimlendirilir.
Granülositler
myoloblastlardan köken alırlar. Olgunlaşırken çok segmentli hale gelir. Tam
loblanmamış yapı bond nötrofillerdir. Sola kayma da bu görülür. Sağa kaymada
çok sayıda segmentli nötrofil görülür. Dohle
cisimcikleri; Defektif ER kalıntılarıdır. Toksik olaylarda meydana
gelirler. Pigmentler tarzında görülürler.
Trombogenezis;
megakaryositlerden köken alırlar. Promegakaryosit à megakaryosit à trombosit haline
gelir. Yetersiz trombopoeziste sitoplazmada azalma ve çekirdek hacminde artışı
görülür. Trombositopeni kandaki trombosit sayısındaki azalmadır.
Trombositiyozis ise artmadır.
Lösemi
(Lökemi); Anormal tümör hücrelerinin kan dolaşımında görülmesidir. Löykoz ise;
kan da değil, tümör odakları şeklindeyse bu şekilde adlandırılır. Lenfopeni ve
lökositoz ise sayıca artma ve azalmadır, tümörlerle ilgili değildir. Enfeksiyöz
hastalıklarda şekillenir.
Myeloid
reaksiyon deniliyorsa, içerisinde lenfositler yoktur. Örneğin; kronik myoloid
löykomi de lenfosit yoktur. Lenfosit harici diğer hücre tipleri vardır.
Eritrositler, granülositler ve özellikle nötrofil granülositler vardır.
LENFOM
Lokalize
olarak tümör oluşumudur ve periferal yayma kanda herhangi bir hücresel artış
yoktur. Örneğin; timik karsinom, Huckin benzeri lenfom, histiyositom hepsinde
de lokalize tümör oluşumu görülür. Hayvan da malign fibröz histiyositom da mast
hücre tümörleri şekillenir.
Sığır Lenfomu
2
tane formu vardır. Enzootik ve sporadiktir.
-Enzootik form; Retroviruslarla
ilişkilidir. G partikülü taşırlar ve genoma adapte olurlar. Hücre üremesini
artırırlar. Kendilerine ait hücre proliferasyon bölgesi taşırlar, hücreyi
devamlı üretirler.
BLV
(Bovine Leukomi virus) enfeksiyonuna bağlı olarak şekillenir. Enfekte olan
hayvanların sadece %3’ünde tümör oluşur, uzun süreli bir hastalıktır.
Tümör
oluşumu için çok zaman gerekir, Besi hayvanlarında görülmez, 2 yaşın üstü
hayvanlarda gözlenir. Hastalık çiftleşme dahil her türlü temas yoluyla bulaşır.
Anemi ve trombositopeni görülmez, siklik şekilde lenfositoz görülür. Tümöral
oluşumlar çok uzun zaman aldığından bunu görmek klinik olarak zordur. Süt
ineklerinde karşımıza çıkar, herhangi bir lenf düğümü büyümesi şeklindedir. Barsaklarda
diffuz kalınlaşma yapar. Arka bacaklarda sinir üzerine lenf düğümleri baslı
yapar ve tek taraflı felçlere neden olur.
Myokardı
tutabilir, kalp tamponu şekillenir. Aynı şekilde dalağı da tutabilir. Ölüm
dalak rupturu sonucu olur. En sık burayı tutar.
-Sporadik Löykozis; bunun BLV’le
ilgisi yoktur. Sporadik olarak karşılaşılır. İdiopatiktir.
-Buzağı tipi; 6 aylıkta ortaya
çıkar, simetrik lenfadenopati karakteristiktir. Kösemi görülür. Lenf
yumrularını tytar, şişer ve palpe edilir. Timusta değişiklik yoktur.
-Timik-Juvenil Tip; 1 yaşına
kadar sığırlarda görülür. Sadece timus normalden 20 kat büyüklüğe erişir.
-Deri Tipi; 2 yaş ve üzeri
sığırlarda görülür. Enzootik löykozla karışabilir. Deride lenf benzeri
oluşumlara yol açar. Bunlar ülserleşebilir. 12-18 yaşına kadar şekillenebilir.
Daha sonra iç organ tutmaları görülür. İç organları tuttuğumda enzootikle
ayırmak güçtür.
Koyun
ve keçide; lökemi virusla ilişkildir. Atlar duyarlıdır, nadir şekillenir. Kedi
de FIV’le ilişkilidir. FIP ile seyreder.
Türe
göre 3 farklı lezyon oluşturur. Bunlar; lenfosarkom, lenfosit löykemi ve immun
löykemi oluşturan tiptir. Lenfosarkom multisentrik olabilir. Birden fazla
noktayı tutabilir, sıklıkla lenf yumrularını etkiler. T ve B lenfositlerini
tutar ve proliferasyon şekillendirir.
-Alimenter form; Mide ve barsak
kanalını tutar, mediastinal lenf yumrularını tutar. T lenfositleri daha çok
tutar çünkü burada fazla sayıdadır.
-Timus formu; timusu tutar, T
lenfositlere hakimlik görülür. Bunun dışında diğer dokularda ve böbrekte de T
ve B lenfosit infiltrasyonları görülür. Lenfosit löykemiden farkı yayma kanda
neoplastik oluşumlarla karşılaşırız. İmmun lökemi; lenfositomdur.
ERİTROSİTLER
Retikulosit;
olgunlaşmasını tamamlamamış eritrosittir, çekirdeklidir. Eritrositlerde
eritropoezis esnasında sitoplazma koyu maviden açık kırmızıya döner. Çekirdek
yoktur, ribozom yoktur, mitokondri yoktur.
Extramedüller hematopoezis
Normal
koşullarda kan yapılmayan dokularda kan yapılmasıdır. Yani kemikiliği dışındaki
organlarda kan üretilmesidir. Yeni doğan rodentlerde fizyolojiktir. Kemikiliği
yetişemediği için diğer organlarda transformasyon vardır ve extramedullar
hematopoez şekillenir (adren ve karaciğerde çok görülür). Mikroskobik olarak
odaklar halinde gözlenirler.
Eritrositlerin Fizyolojisi
Eritropoitin,
böbreklerden sentezlenir ve eritrosit yapımını uyarır. Böbrek hastalıklarında
anemi kaçınılmaz bir durumdur.
Heinz cisimcikleri: Bunlar eritrositlerde sitoplazma içerisindeki
denatüre globulin zincirleridir. Mavi renkte boyanmış odaklar şeklinde
görülürler. Zehirlenme ve toksikasyon bulgusudur.
Demir
metabolizması önemlidir. Transferrin demirin ana taşıyıcısıdır. Seruloplazmin; organizma +3 değerlikli
demiri kullanamaz, +2 değerlikte olmalıdır. Ferrus (+3) formdan, ferrik(+2)
forma seruloplasmin taşır. Yapısında bakır vardır. Ferritin; hücre içinde demirin naklini sağlar. Hemosiderin ise depo demirdir. Hemoglobin sentezi için de demir
(Hem) ve porfirine ihtiyacımız vardır.
ANEMİ
Anemi
bir hastalık bulgusudur, kendi başına bir hastalık değildir. Muhakkak altında
bir hastalık yatar. Yani anemi bir semptomdur.
Nedenleri
kısaca; Eritrosit yıkımı (hemoliz), Eritrosit kaybı (kanama) ve Eritrosit yapımında
azalmadır (aplastik anemi-eğrelti otu).
Lezyonlar’ın
tamamı “hipoksi”yle ilgilidir. “İkterus” görülebilir. Özellikle de
hemoliz olaylarında. (diğer olaylarda görülmez).
“Hemoglobinüri”; hemoliz yoksa görülmez.
“Ateş”; enfeksiyon etkiler ya da panstopeni
yoksa görülmez. “Ödem”, “myokardda dejenerasyon”, “dalakta büyüme ve küçülme” şekillenir (hemoliz varsa büyür, kan kaybı varsa normalden
küçüktür).
Anemi Nedenleri
1-Sayı ve
Fonksiyonundaki Kayıplar (Kongenital)
a)
Aplastik Anemi
b)
Hipoplastik Anemi
2-Eritrosit
Membran Büyüklüğünde ya da Enzimlerin Defektlerine bağlı Hemolitik bozukluklar
3-Hem
Sentezinin Kalıtsal Bozukluğu
4-Yetersiz
Hücre Yapımına Bağlı
5-Yetersiz
Hemoglobin Yapımına Bağlı
6-Hemolitik
Anemiler
7-Hemorajik
Anemiler
8-Hemoglobin
bozuklukları
1-Eritrosit Sayı ve
Fonksiyonundaki Kongenital Değişiklikler
Aplastik
anemilerde; kök hücrelerinde defektler vardır, öldürücüdür. Lama ve hereford
sığırlarında görülür. Birde hipoplastik anemiler vardır.
2-Eritrosit Membran Yetmezliği
ya da Enzimlerdeki Kalıtsal Hemolitik Bozukluklar
-Stomatositozis;
Displazik alaska köpeklerinde karşılaşılır. Hemoglobinde azalma vardır ve
eritrositler membran bütünlüğünü koruyamaz, süratle parçalanırlar.
Retikülositozis şekillenir. Eritrosit yaşam süresi azalır ve demir döngüsünde
artış meydana gelir. Hızla eritrositler hemolize uğrarlar. Yapılan
eritrositlerde de defekt vardır. Buna bağlı olarak membran bütünlüğü korunamaz.
Dolayısıyla dolaşımda eritrositlerin kalma süresi de düşer.
-Besenji
Köpeklerinde ailen gelen anemiller; piruvat kinaz enzim yetersizliği ve
defektine bağlı olarak karşımıza çıkar. Hücreler normaldir ama hemoglobinin
oksijene karşı affinitesinde sorun vardır ve hayvanda hemolitik anemi görülür.
3-Hem Sentezinin
Kalıtsal Bozuklukları
-Porfiriler;
tip II fotosensitizasyonda da karşımıza çıkmıştı. Porfirin, hemoglobinin
yapısında görülür, stokrom enzimlerin yapısına girerler. Katalazların da
yapısında bulunurlar. Sığırların protoporfirisi; ferrokatalaz enzimlere bağlı
olarak karşımıza çıkarlar. Ferroz demirden hem sentezi defektidir. Anemi
yoktur, kemikiliğinde birikme olmaksızın, karaciğerde pigment birikir.
Fotosensitizasyon vardır. Resesif bir genle taşınırlar.
Eritropoetik
perfoüri; insan sığır ve kedilerde gözlenir. Üroporfirinojen III kosentetaz
enzim defektinde bağlı şekillenir. Diş pembe olur, Fotosensitizasyon
diğerlerine göre çok belirgindir. Resesif genle taşınır ve aynı zamanda
makrositik normokromik anemi de görülür.
4-Yetersiz Hücre
Yapımına Bağlı Anemiler
Bunlara
genel olarak aplastik anemiler adı verilir. Edinseldir. İdiopatiktir, kökenleri
tespit edilmemiştir. Aplastik panstopeni olarak adlandırılabilir. Yani her 3
seri hücrenin tamamında depresyon vardır. Sadece eritrositleri de tutabilir, o
zaman da eritrosit aplazisine neden olur. Viruslar, fenilbutazon, östrogenik
ilaçlar, kloramfenikol ve trolozidin neden olabilir.
-Aplastik
panstopeni; Komple 3 seri
hücrenin ortadan kalkması, epistaksi ve ateş ile karşımıza çıkarken, eritrosit
aplazisinde mukozalar solgunlaşır, uyuşukluk ve aktivite de azalma görülür.
-Eğrelti
otu zehirlenmesi; aplastik anemiye neden olur. Nedeni tiamini
parçalamasıdır (tiaminaz aracılığı ile). Sığırlar da hematopoietik sistemi
etkilerken, koyunlarda polioencephalomalasiye neden olur (CCN). Tek nedeni
eğrelti otu değildir. Ara nedenlerden birisidir. Tiaminaz içeren herhangi
birşey alındığında da şekillenir.
Akut
veya kronik olarak karşımıza çıkabilir. Akut zehirlenmeler at ve domuzlarda
görülür. Bunlarda nörolojik bozukluklar yanında sindirim sistemi bozukluklarına
da yol açar. Koyunda akut zehirlenmelerde CCN oluşur. Sığırlarda ise aplastik
panstopeni yapar, kronik görülür. Sığır ve koyunlarda enzootik hematüriye neden
olur. Sidik kesesinde tümör şekillenir. Bunların kanamasıyla hematüri
şekillenir. Parlak ışık körlüğü yapabilir. Sığırlarda sindirim sisteminin
epitelyal tümörlerine neden olur.
Zehirlenme
kümültatiftir. Yani çok zaman alır. Hematopoeziste depresyon vardır. Aplastik
panstopeni şeklinde görülür. Kronik zehirlenmede geri dönüşüm olmaz. Hayvanlar
kanama ve hematüriden ölmezse, nötropeniye ilişkin septisemi, trombositopeniye
bağlı da kanama çok yaygın olarak bir çok dokuda görülür.
-Eritrosit
Aplazisi; insan ve köpekte gözlenir. Burada T hücrelerin eritrosit
proküsörlerinin çekirdeklerine karşı antikor üretilir. İnterlökin ve T lenfosit
aracılıdır. Yani otoimmun bir hastalıktır. Lenfomalar ya da ilaçlar nedeniyle
karşımıza çıkabilir.
-Kedi
panlökopenisi; parvoviral enterit virusuna bağlı görülür. Baskın olan
lenfopenidir.
-Stakibotriotoksikozis;
mantar toksini nedenlidir, balkanlarda yaygındır. Kemik iliğini deprese eder,
kök hücreleri ortadan kaldırır.
-Myeloftizik;
kemikiliğinde hücre oluşumundaki azalmaya bağlı olarak görülür. Kök hücre
ortadan kalkar veya yenilenebilir. Kök hücre hakim kalır ve geri kalanlar
ortadan kalkar. Buna bağlı olarak da panlökozis ya da immun baskılanma ile
kaşeksi görülür.
-Üremik
Anemi; eritropoetine bağlı olarak eritropoezis baskılanır. Bunun yanında
guanidinosüksinik asit hemolitik etkilidir. Bunlara bağlı hemoliz şekillenir.
Aynı zaman da böbrek yetersizliğine bağlı olarak da hematüri de şekillenir. Bir
yandan üretim olmaz ve böbrekten de atılım şekillenir. Ayrıca asitler de
hemoliz yapar.
-Endokrin
Bozukluklara Bağlı Anemiler; Hipofiz bozukluğunda;
hemoglobin üretimi devamlılığı aksamaktadır. Hipotiroidizm de tiroid
hormonlarının aktivitesinde azalma olur, metabolizma yavaşlar ve kemikiliğinde
yapım azalır. Eritrositlerin yaşan süreleri normaldir.
Adrenal
yetersizlikte; eritropoetin ile ilgilidir. Sekonder olarak etkilenir.
Kastrasyon;
erkekte hemoglobin normal de dişilere oranla yüksektir. Kastrasyondan sonra
dişilerde artış görülür. Nedeni menstrual kanamalardır.
5-Yetersiz Hemoglobin
Yapımına Bağlı Anemiler
Hem ve
globulin eksikliğine bağlı şekillenirler. Globulin yetersizliği insanlarda
görülür, hayvanlar da görülmez. Bakır, Demi ve Kobalt ile ilişkilidir yetersiz
Hb yetersizliğine bağlı anemiler.
-Demir
Eksikliği Anemisi: Demir; hemoglobin, myoglobin, NADP, mitokondrial ve
hepatik enzimlerin yapısına katılır. Demir eksikliğinde, irrite
edicidavranışlar, sinirlilik hali gözlenir. Soğuğa duyarlılık şekillenir. Demir
yetersizliği sonucu kalp hipertrofisi şekillenir. Diyette süt bulunmasında
karşımıza çıkabilir. Diyetteki süt demire bağlanır ve demirin emilimini
engeller. Yeni doğanlarda karşımıza çıkar, sütün fazlası toksiktir. Demir
bakteriyel invasyonu artırır. Yeni doğan hayvanlarda immun sistem tam
gelişmediği için, fazla süt demiri bağllar, demir de bakteriyel invazyonu
artırdığı için buna bir savunma mekanizması denilebilir. Aylarca süt içirilmesi
durumunda demir eksikliği anenmisi şekillenir.
Demir
asit ortamda emilir, midenin asit ortamını bozan şeyler kullanılması demir
emilimini engeller. Asit ayrıca B12 vitaminini ve protein parçalar. Emilim
transferrin doymuşluk seviyesine bağlıdır. Normal koşullarda transferrinin %50’
si doymuştur. %50’ si de gelecek olan demiri bekler. Doymuşluk oranı %16 altına
düştüğünde, eritrositlere yeterince demir veremezler. Buna bağlı kemikiliğinde
rubisitler kendilerine yeteri kadar demir gelmesini beklerler. Olgunlaşmaları
durur. Demir eksikliğinde kemikiliğinde, çok sayıda olgunlaşmayı bekleyen
rubisit görülür, bunlar doşalıma verilmezler. Tükenme 3 evrede gerçekleşir.
İlk
evrede; hemoglobin ve transferrin doymuşluk oranı normaldir. Ferritin azalır.
Anemi hipokromik normositiktir.
İkinci
evrede; transferrin ve ferritin doymuşluğu azalır. Buna bağlı olarak eritrosit
yapımı yavaşlar.
Üçüncü
evrede; tüm demir depoları boşalmıştır. Hemoglobin miktarı düşmüştür ve buna
bağlı olarak eritrosit yapımı durmuştur. Kemikiliğinde olgun rubisit sayısı
artmıştır ve kemikiliğinde hiperplazi şekillenmiştir. Perifer kanda retikulosit
bulunmaz. Anemi ise hipokromik (Hb yok) mikrositiktir. Bilirubin miktarı
düşüktür. Eritrosit azlığından dolayı hipoksi şekillenir. Şiddetli anemi
vardır.
-Bakır
Yetmezliği Anemisi; bakır çeşitli oksidatif enzimlerin yapısına girer. Sitokrom oksidazın yapısına girerek
elektron transportunda rol oynar. Seruloplazmin
yapısına girer, Demir absorbsiyonu ve bunun hematopoiezisinde rol oynar. Süperoksit dizmutaz antioksidan
etkilidir. Dopamin hidroksilaz
nörotransmitter olarak depo sentezinde önemlidir. Melanin sentezinde önemlidir
(tirozinaz). Bakır eksikliği olan
hayvanlarda lokal alopesi gözlenir. Elastin kollagenazın kross bağlantısını
sağlar. Deri ve deri altı bağlanmasında önemlidir. Bakırın emilmesi enerjiye
bağlıdır. Mide ve barsak üst kısımlarından emilir. Albümine bağlı bulunur. Karaciğer,
böbrek ve kalpte fazla miktarda bulunur. Kanda eritrositlerle bakır-protein
kompleksi şeklinde karşımıza çıkar. Buna da seruloplazmin
adı verilir. Seruloplazmin sentezi için 7 bakır atomuna ihtiyaç vardır. Bakır
yoksa seruloplazmin sentezi durur. Bakırın fazlası safra ile atılır. Bakırın
dengeli olması gerekir, bakır toksikasyonlarında hemolitik anemiler görülür. Anemi;
Sıçan, domuz, tavşan ve kuzuda àmikrositik hipokromik,
Sığır ve erişkin koyundaà makrositik hipokromik,
Köpekte à normositik normokromiktir.
Eritrositlerin yaşan süreleri kısalır, buna bağlı da hemosiderozis şekillenir.
Parçalanan eritrositler yeniden kullanılamazlar, bu yüzden hemosiderozis şekillenir. Bölgede
toprakta molibden yüksek ise bakır yetmezliği görülür. Verilen bakır da işe
yaramaz.
-Kobalt
Yetersizliği; beyaz karaciğer hastalığı hayvanlarda nadirdir. Kronik
zayıflamaya yol açar. Kobalt yetersizliği tek başına oluşmaz, B12 vitamin
yetersizlğiyle birlikte seyreder.
-Megaloblastik
Anemi; retikulopeni ve rubisitlerin erken uyumsuzluğunun görüldüğü nadir
eritroid hiperplazilerle seyreden anemi çeşitidir. Esas etkili olan folik asit
yetersizliğidir(B9). Folik asit DNA replikasyonunda gereklidir. DNA
replikasyonu sağlanamadığı için proliferasyon evresindeki hücreler çoğalamazlar
ve megaloblastik anemi şekillenir.
-Kronik
Bozukluklara Bağlı Anemi; akut faz proteinleri, moleküler genin transferrin
üzerine emilimini engeller. Demirin transferrinde değil, ferritinde kalmasını
sağlarlar. Akut faz proteinleri yangının her aşamasında şekillenmesine rağmen
genelde kronik enfeksiyonlarda özellikle de tüberkülaz da yükselirler. Buna
bağlı hemoglobin sentezi engellenmesi yanına eritrosit yapımı da ortadan
kalkar.
-Malnutrisyon
(Açlık) Anemisi; gençlerde, özellikle de koyun ve keçilerde önemlidir. Az
olarak ta kedi ve köpek yavrularında normositik normokromik anemi görülür.
Bazen de hipokromik görülebilir yani değişkendir. Eritrosit yapımında azalmaya
bağlıdır. Protein ve enerji olmadığından kemikiliği deprese olur. E ve B6
vitamin yetersizliğine bağlı da şekillenebilir.
6-Hemolitik Anemi
Yıkımlanmanın
üretimi aştığı durumlarda ortaya çıkar. Sağaltılırsa iyi yanıt verir. Altta
yatan erken ortadan kaldırılmalıdır. Organizma hemolitik anemiye iyi cevap
verir. Normalin 6 katına kadar retikülositozise karşılık verir. Fazla
retikülosit üretimi vardır. Yıkımlanan miktarı geçemezse anemi şekillenir.
İmmun Hemolitik Anemiler
Eritrosit
membranına karşı komplemente bağımlı ya da komplemente bağımsız olarak
antikorların membrana yapışması sonucu oluşur. Antikorlar bağlandığında
eritrositler yuvarlak hale gelir ve antikorlar bunları parçalar. Monosit-makrofaj
sisteminin anormal aktivasyonuyla sonuçlanır. İlaçlar ve bazı viruslar
eritrosit membranına tutunması sonucu immun sistemi aktive ederler. İdiopatik
şekilde de karşılaşabiliriz. Eritrosit üzerinde antikor varlığı coombs testiyle anlaşılır. Morfoloji de
5 şekilde immun hemolitik anemi görülür.
1)Hiperplastik kemikiliğinin
bulunduğu şiddetli anemi ile karakterize eritrositik tip en çok
karşılaşılandır.
2)Hiperplastik kemikiliğinin
görüldüğü immun trombositopeni ve hemolitik anemi
3)Eritrosit preküsörlerinin
seçici immun baskılanmasının olduğu yalnız eritrosit aplazisi
4)Hiperplastik kemikiliğinin
bulunduğu immun anemi (nötropeni ve trombositopeni görülür, pansitopenik tip)
5)Pansitopeniye benzeyen ancak
kemikiliği aplazisinin görüldüğü aplastik tip
-Tayda
İzoimmun Hemolitik Anemiler; Annenin plasentasındaki bir kanamaya bağlı
olarak yavrunun kanının maternal dolaşıma, yani anne dolaşımına geçmesi
sonrası, tay ile anne arasında kan uyuşmazlığı varsa, annein kanında
otoantikorlar şekillenir. Yalnız bu antikor miktarının sağlanması için olayın
tekrarlanması gerekir (aynı aygırla 3 defa çiftleştirme). Ki anne immun hale
gelir. Yavru doğar ve kolostrumu aldığı anda kendi kanına gelişen
otoantikorları da alır ve bunlarda eritrosit membranına yapışırlar. 3-4
birleşme olur. Doğumda normal kolostrum aldığı andan itibaren 48 saat içinde
hemolitik anemi şekillenir. Buzağılarda, fötal olarak kolay kolay oluşmaz kan
kökenli aşılamalarda (babesia ve anaplasma) şekillenir. Kan kökenli aşılar
anneyi immunize eden eritrosit antijenleri içerebilir. Bu ineklerin
eritrositlerine karşı antikor oluşabilir. Bu tür aşılamalar da sadece etkene
karşı değil, kan ürünlerine karşı da immunizazyon şekillenir. Eğer aşımda
kullanılan boğa ile anne aynı eritrosit antijenlerine sahipse (aşılama ile),
buzağı doğduğunda bu antijenlere sahip olacaktır, ve kolostrum aldığında
izoimmun hemolitik anemi gelişecektir.
-Domuz
Yavrusunda İzoimmun Hemolitik Anemi
-İlaçla
Oluşan Hemolitik Anemi
-Primer
ya da İdiopatik İmmun Hemolitik Anemi
Enfeksiyöz Anemiler
-Atların
Enfeksiyöz Anemisi; Retroviruslardan lentiviruslar neden olurlar. Atlar ve
merkeplerde görülür ve sokucu sineklerle taşınırlar. Slow viruslardır, yavaş
seyrederler. Alet ve edevatlarla da taşınırlar. Bataklıklarda çok görülür.
Akut, subakur ve kronik seyirlidir. Hastalık immunodifüzyon testiyle
belirlenir. Atlarda özellikle dilin ventral yüzeyindeki kanamalarla
karakterizedir. İkterus belirgindir ve her devrede görülür. Akutta; anemi,
ikterus ve yaygın kanama vardır. İç organlarda, mezenteryumda, vulva ve
vaginada kanamalar vardır. Dalak şiş ve et kıvamındadır (Splenomegali dalak
büyümesidir). Karaciğer ve böbrekte de kanama odakları vardır. Kalp kasında
intersitisyel perivasküler lenfosit infiltrasyonu, kronikte de kas tellerinde
atrofiler görülür. Hayvanlar kaşektiktir. Karaciğerde periportal lenfosit
infiltrasyonları, kuppfer hücrelerinde de hiperplazi vardır. Akutta karaciğer
ve böbrekte kanamanın yanında nekroz vardır ve lenf nodülleri ödemli, hiperemik
ve yer yer hemosiderozislidir. Böbrekte kanama glomuruluslardadır, eritrosit
infiltrasyonu ve fibrinli nonpurulent intersitisyel nefritis şekillenmiştir.
-Babesiozis;
Kenelerle taşınırlar. Birden fazla kene türü aktarabilir. Anaplasmozisle
beraber ve birkaç tür kombine şekilde olabilir aynı hayvanda. Eritrositlere
girer ve lizis şekillenir. Hemoglobinüri, hematüri ve hemolitik anemi
şekillenir. İdrar şarap rengindedir, böbrekte hemoglobinürik nefrozis
şekillenir.
Sığırlarda;
babesia bovis yüksek ateş ve şiddetli anemi ile hemoglobinüri, parazitemi ve
hematüri şekillendirir. Parazit yüklü eritrositler beyin kapillarlarında
toplanır ve mikrotrombüsler şekillendirirler, dolayısıyla sinirsel semptomlara
neden olurlar. Nekropsi bulguları akut damar içi hemoliz sonucu şekillenir. Anemi,
ikterus vehemoglobinüri görülür. Dalak büyümüştür. Yumuşak kıvamlı ve koyu
renklidir. Karaciğer hipertrofik ve hiperemiktir, rengi sarıdır. Göğüs boşluğu
ve serozalarda kanama herzaman karşımıza çıkmaz. Beynin gri maddesinde üniform
fokal kırmızı odaklar halinde karşımıza çıkar. Böbrekte intersitisyel dokuda
mononükleer hücre infiltrasyonları, karaciğerde vakuoler dejenerasyonlar ve
portal bölgede lenfositik plazmositik infiltrasyonlar görülebilir,
nonspesifiktir. Hastalık uzun sürerse lenfopeni şekillenir. Lenf düğümlerinde
eritrofagositozis, sinuhistiyozis görülür (boşluklara histiyosit dolması).
Şiddetli konjesyon görülür. Beyinde gri maddede lezyon varsa, B. bovis tir.
İkterus ve hemoglobinüri B. Bigemina’da, boviste olduğu kadar belirgin
değildir. Babesiozislerin tanısı periferden, yani kulaktan alınan kandan çekilen
froti ile konur. Seröz zarlarda kanama ve diffuz nefritis vardır. Böbrek
kahverengi ve yeşilimsidir. Splenomegali görülür.
Köpeklerde de
hemorajik enteritis şekillenir. Etken B. canis, gençler duyarlıdır. Hafif
olgular anemi ve ateşle seyreder. Şiddetli olgularda ise kusma, sarılık, mukoza
kanaması, hemoglobinüri, ülserli stomatitis, baş,boyun ve bacaklarda nörojenik
ödem, dokularda da bilirubin ve hemosiderin birikir.
Atlarda da
etken B. gaballi (daha büyük) ve B. equi’dir. Büyük olan hafif seyreder.
Babesia için
immunizasyon güçlüdür. 4 yıl hasta olmazlar, kolostrum ile 9 ay koruma
şekillenir. Bir bölgede babesia varsa hayvanlar babesia’ya dirençlidir. Bölgeye
yeni gelen hayvanlarda bu direnç görünmez.
-Anaplazmozis;
Ricketsia takımı içinde yer alır. Koyun ve sığırların enfeksiyonudur. A.
Marginale, a. Centrale sığırlarda A.bovis vardır. Görünümlerine göre
isimlendirilir. A. Marginale de etkenler kenara yakındır. Centrale de ise daha
merkezdedir. Eritrosit membranına yapışmaz. Etken kenelerle taşınır yani vektör
kullanır. Ancak mekanik olarak olarak sineklerle de taşınır. Yani keneler döngü
için şart değildir.
Gençler daha duyarlıdır. Bazen
direnç te gösterirler. Diğer protozoon enfeksiyonlarında olduğu gibi bölgede
hastalık varsa direnç gelişir, ancak o bölgeye yeni hayvan getirilirse o
duyarlı olur.
Diğerlerinden farklı olarak
hemoglobinüri görülmez. Çünkü hemoliz intravasküler değil intracellulardır.
Yani eritrofaji vardır. Mukozalar solgun ikterus vardır. Hayvan anemiye bağlı
olarak depresiftir. Kronik olarak lökositozis (artış) görülür.
Kronik olaylarda yine kaşeksi ile
seyreder. (hepsinde geçerli) Patognomik bulgusu yoktur. Epikardda kananalar ile
karşılaşılır ama çok sayıda hastalıkta bu vardır. Karaciğer ikteriktir.
Koyunlarda progresif bir anemi ve
zayıflama ile karakterizedir. Genellikle anaplazma varsa bir bölgede, babesia
da vardır. Yani hepsi beraberdir.
-Eperythrozoonozis; Bunalr eritrosit yüzeyine yapışırlar.
Koyun sığır domuz ve lamalarda enfeksiyon oluştururlar. Sürü içinde mortalite
%10 a kadar çıkabilir. Tesadüfi bulunur. Ülkemizde yoktur.
Hemolitik anemiye neden olur.
Hemoglobinüri ya görülmez yada çok hafiftir. Sphlenomegali vardır.
-Hemobartenollozis; Kedi dışında klinik önemi yoktur. Tün
türlerde anemi oluşturabilir. Hemobartonella felis etkendir. Eritrosit yüzeyine
yapışırlar. Makroskobik olarak belirgin solgunluk ve ikterus ile seyreder.
Dalak ve sinuslarda generalize folliküller hiperplazi vardır. Aynı zamanda
lenfoproliferasyon dikkat çekicidir. Dalakta lenfoid folliküllerde hiperplazi
görülür. At hariç hayvanlarda makroskobik olarak bunlar normal yani
fizyolojiktir. Eritrofagositozis vardır.
-Ehrlichiozis; Ricketsia familyasında yer alır. 3
türü vardır. E.bovis, e.canis, e.ovinadır. klinik olarak köpeklerde önemlidir.
Türkiyede vardır. Diğer adı köpeklerin tropikal panlökopenisidir. Köpekler için
öldürücü bir enfeksiyondur. Alman çoban köpekleri özellikle duyarlıdır.
Bunlarda hemorajik sendrom oluşur.
Trombosit ve
eritrosit sayısında belirgin derecede azalma vardır. İkterus belirgindir.
İntersitisyel dokularda ödemle karakterizedir. Bunun yanında her zamna olan
bulgusu epistaksi (burunkanaması) karakterize bir bulgudur. Ayrıca ülserler
sindirim kanalı ve ağız boşluğunda, peteşiyel kanamalar da bulunur. Konjuktiva
ve diş etinde de kanama ve ülserasyon görülür.
Mukozalarda da
yaygın kanama vardır. Özellikle sindirim sistemi mukozasında peteşiyel tarzda
hemorajik enteritisler vardır. Kemikiliğinde yine hemorajiye neden olur. Sidik
kesesi mukozaları kanamalıdır. Mezenşiyel lenf düğümlerinde lenfadenopati
vardır. Karaciğer normal boyut ve kıvamındadır ancak kanama alanları yer alır.
Dalak normaldir, sphlenomegali yoktur. Yada çok hafif büyüme vardır gözden
kaçar. Belirgin değildir. Diğerlerinden farkı sphlenomegali belirgin değildir
ve epistaksis vardır. Santral sinir sisteminde lenfoplazmositik kuffing vardır.
Yani perivasküler lenfositer ve plazmositer hücre infiltrasyonu görülür. Yine
benzer şekilde akciğer damarlarında kuffingler manşetler ile karşılaşılır.
Kc de
sinuzoidlerde dilatasyon portal damarlarda lenfoplazmositer hücre infiltrasyonu
vardır. Nonprulent hücreler karşımıza çıkar. Etkenler bazofilik tarzda görülür.
Atlarda çok hafiftir. Ödemle birlikte hafif peteşiyel kanamalar görülür.
-Trypanozomiozis; Bir hastalık grubudur.
T.congolense – paranagana.
T.cruzi – şagaz.
T.equiperdum – durin(vektör
kullanmaz,temas yoluyla koitusla bulaşır)
T.evansi – surra hastalığı
T.brucei brucei – nagana
T.gambiensi – insanda (vektör
çeçe sineği ile) uyku hastalığı
T.viva – souma hastalığı
İnsanlarında
olduğu döngü vardır. Kross geçişler olabilir. Afrikada yaygındır. Anemi
hastalığın baskın özelliğidir. Trombositopeni, hipoproteinemi ile karşılaşılır.
Eritrosit membranlarında düzensizlik vardır. Bu yüzeylerde düzensiz ıg ve
komplement birikimleri vardır. Buna bağlı olarak eritrositler kolay immunize
olurlar. Eritrositlerin yaşam süresi yarı yarıya kısalır. Eritrositlerin
yüzeylerine bağlanan Ig ve komplement ile lize olur ve diğer taraftanda
eritrosit içine yerleşen trypanozomların toksik ve metabolik ürünleri sonucunda
da hemolize olurlar. Aynı zamanda paraziter kökenli fosfolipaz etkisi de
eritrositleri hemolize eder. Patognomik makroskobik lezyon yoktur. Ancak kronik
olaylarda kaşeksi vardır. Vüzut boşluklarında sıvı toplanır. (hipoproteinemiye
bağlı) ödem şekillenir. Lenf düğümleri büyür. Normalden 2 4 kat büyük şekil
alır. Karaciğer ve böbrek normalden daha büyüktür. Lenf yumrularında generalize
bendleşme ile karşımıza çıkar. Akciğerlerde mikroskobik olarak pigment yüklü
makrofajlar görülür.
Kalp kasında
multifokal kas atrofisi ve lenfoplazmositik infiltrasyonlar vardır. Kemik
iliğinde bir yandan atrofi ve lenfoplasmositik infiltrasyonlar vardır. Kemik
iliğinde bir yandan atrofi, diğer yandan eritrofagositozis( makrofajlarca
fagosite edilme) vardır. Karaciğer kuppfer hücre hiperplazisi , periportal
lenfositer hücre infiltrasyonu, remark kordonlarının atrofisi, hemen hemen tüm
hastalıklarda görülür. İnfarktüs ve damar içinde infeksiyoz granulomlara neden
olur. Küçük kapillarlarda fagosite edilmiş veya serbest halde kalan
trypanozomlar damarları tıkar. Buna bağlı infarktuslar (özellikle beyinde)
şekillenir. Lenf düğümlerinde, lenf nodülleri hiperplazisi vardır. Perifer
sinuslar gözden silinir. Kronik olgularla beraber lenfosit hiperplazisi ortadan
kalkar, lenf follikülleri boşalır. Ancak stroma ve kapsuladaki fibrozis
nedeniyle lenf yumruları normal boyutuna inmez. Akut fazda lenfoproliferasyon,
kronikte ise fibrozise bağlı lenf nodülleri daima büyüktür. Timusta atrofi,
böbreklerde intersitisyel bağ doku artışı görülür. Diğer bulgusu da membrano
proliferatif glomerulonefritistir. (hem membran kalınlaşması hem de hücrelerin
artması)
Fiziksel ve Kimyasal Maddelere Bağlı Hemolitik Anemi
-Heinz
cisimciği hemolitik anemisi; Heinz
cisimcikleri eritrositlerin stoplazmasında çıkan bazofilik inkluzyon
cisimcikleridir. Oksidatif yolla hemoglobinin denaturasyonu sonucu karşımıza
çıkar. Hemoglobinin yapısındaki düzensizliği ve anormalliği gösterir. Soğan
zehirlenmesi, soğanla beslenen sığırlarda özellikle heinz cisimciğiyle
karşılaşılır. Atlarda fenotiazin uygulamalarında (antiparaziter), kedide idrar
alkalileştirme için kullanılan metilen mavisi uygulamalarında, primakrin gibi
antimelarial ilaçlarda doğum sonrası hemoglobinürisinde ortaya çıkar. Propilen
glikol ve se eksikliğinde de oluşabilir.
Heinz
cisimciği bir zehirlenme bulgusudur. (eritrositlerde) Antioksidan mekanizması
ile yıkımlanma sonucu ortaya çıkar. Bunun kapasitesinin aşılmasına bağlı olarak
eritrosit stoplazmasında karşımıza çıkar. Hastalık değil hastalık bulgusudur.
-Bakır
zehirlenmesi; Heinz cisimcikleri
görülür. Bakır eksikliğinde anemi meydana gelir, fazlalığında da hemorajik
anemi görülür. Bakırın kendisi hepatotoksiktir.(fazla miktarı)
Akut
zehirlenmede özellikle hemorajik anemiden ziyade sindirim sistemi etkilenir.
Sarımsı yeşil parlak renkte ishalle karşımıza çıkar. Sindirim kanalı hemorajik
ve ödematözdür. Hemorajik enteritise neden olur. Koyunlarda 20mg/kg bakır
sülfat verilmesi ile şekillenir. Özellikle enzootik ataksi olan bölgelerde bakır
yalama taşları konur. Fazla alımda da bakır toksikasyonu olur. Dikkat etmek
gerekir.
1000ppm kuru
maddede 3 ppm e erişirse,yani kuru madde içinde %30 bakır varsa kronik
zehirlenmeye neden olur.
Karaciğerde
fazla miktarda bakır salınımına bağlı olarak şekillenir. Fazla miktarda salınan
bakır bu sefer serbest kalır, hepatotoksiktir, ağır metaldir. Bunun yanında
eritrositlerde antioksidan defens mekanizması tükenir, oksidatif stres
şekillenir. Böylece hemoglobin denature olur. Heinz cisimciği olarak görülür.
Bakır herşeyde
lazımdır, normal yavru gelişimi, kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin yapımında da
kemikiliğinde de, kolesterol mekanizması için, myokard kontraksiyonlarında,
glikoz metabolizması, beyin gelişimi için gereklidir. Özellikle bakır oksidatif
enzimlerin yapısına girer. Eksikliğinde oksidatif defens mekanizması çöker.
Buna bağlı olarak ta oksidatif strese karşı koymak için gereklidir.
Şiddetli
ikterus karşımıza çıkar. Bu hemolitik kriz şeklindedir. Yani bakır fazla
miktarda karaciğerden salındığı anda bir anda hemolitik krize sokar ve
eritrositler lize olur. Bakır atılabilirse hayvan yaşar, ancak hemolitik kriz
döngü halinde peşpeşe gelirse hayvan ölür. Bunun için de ikterus devamlı ve
şiddetlidir. Bu kadar ikterus varsa hemoglobinürik nefrozis şekillenir.
İdrar şarap
renginde, karaciğer büyük üzerinde solgun odaklar vardır. Hemoglobinürik
nefrozis vardır. Bakır karaciğerde hepatotoksiktir, şiddetli nekroza sebep
olur. Karaciğerde hepatotoksik etkinin göstergesi olarak yağlanma vardır.
Rodenin boyası
bakırı boyar. Fazla miktarda bakır lenfositlerde toplanır.
-Soğuğa
bağlı hemoglobinüri; Genç
hayvanlarda, özellikle de buzağılarda ancak yaşlı sığırlarda da görülür.
Özellikle kışın, hayvana soğuk su içirilirse, osmotik etkiye bağlı olarak
(patogenez tam açıklanamamakta) eritrositler parçalanır. Hemoliz şekillenir.
Buna bağlı olarak ta hayvanlarda hemoglobinüri görülür.
-Doğum sonrası hemoglobinüri; Doğum sonrasında sütçü ineklerde ,
doğumu takiben 2 ile 6. Hafta arasında çıkar. Hipofosfatemi ve atpnin
azalmasına bağlı, eritrositlerin yaşam süresi kısalır. Aynı zamanda hücre
içindeki enerji metabolizmasındaki (mitokondrideki) atpyi kullanarak
eritrositler yaşar, bu kez de membran bütünlüğünü koruyamazlar anormal membran
deformitelerine neden olur.
Eritrositlerin Mekanik Yıkımına Bağlı Hemolitik Anemi
Hidroanjiyopatik
olaylarda, yani ateromlarda vs. de eritrositler gelişip buraya çarptığı zaman,
sirkulasyona girdiği anda parçalanırlar mekanik olarak. İntravascular
koagulasyon sonucunda ortaya çıkar. Gram negatif bakteri endotoksinine bağlı
olarak gama faktörünü aktive ederler. Faktör 8 üzerinden de küçük kapillarlarda
damar içi pıhtılaşma şekillenir. Yoğun pıhtılaşmaya bağlı olarak ta periferde
fibrin ortadan kalkar ve kanamaya daha duyarlı hale gelir. Mikrotrombüslerde de
çarpmaya bağlı olarak şekillenebilir.
Dalak Hipertrofisine Bağlı Hemolitik Anemi
Süperfonksiyon
hipertrofisidir. Bütün enfeksiyonlarda da bu mekanizma dalağın
süperfonksiyonuna bağlı olarak hemoliz şekillenir.yani gelen eritrositler(yaşlı)
dalakta takılırlar, kendini ağ yapısının içinde esnetemezler, fagosite
edilirler ve demir tekrar kullanılır.
Süperfonksiyonda
bu normalin daha üzerindedir. Kendisine gelen her eritrositi bu kez parçalamaya
başlar. Enfeksiyonlarda, otoimmun hastalıklarda, myeloid metaplazilerde, kan
kemikiliği kökenli tümörlerde karşımıza çıkar. Pasif kronik konjesyonda
(dalakta) kan bu bölgede toplanır ve ne kadar eritrosit varsa fagosite edilir.
7) Hemorajik anemiler
Aneminin en basit formudur. Akut
yada kronik hemorajilerde karşımıza çıkar. Hemorajide herhangi bir damar
bütünlüğü bozulur. Kan kaybedilir ve anemi meydana gelir.
Kronikte küçük peteşiyel
kanamalar, sürekli kanamalar, böbrek hastalıklarından hematüri, paraziter
enfestasyonlar, barsak kanalı ülserleri vs. gibi sürekli kan kaybı olur,
sonuçta anemi şekillenir.
8) Hemoglobin
Bozuklukları
Methemoglobinemi, ferröz haldeki
demirin, ferrik hale dönmesi sonucunda, ferrik haldeki demir hemoglobinde
bulunsa bile oksijen taşıyamaz. Oksijen bağlanamadığından hemoglobine bağlı
anemiye neden olur.
Karboksihemoglobinemi;
karbondioksit ile hemoglobin kolay çözünebilir bağ yapar, kolay çözünür. Ama
karbonmonoksite bir kez bağlandığında hiç ayrılmaz. Bağlanma miktarı %25in
üzerine çıkarsa asfeksi olur. %50 ye ulaşırsa ölüm olur. Geri döndürmek kolay
değildir.
LENFORETİLÜLER
DOKULAR
TİMUS
#Gelişim
Anomalileri:
-Kongenital İmmun Yetmezlik:
Kemikiliği veya timustan gelişen hücrelerin herhangi birinin eksikliğine bağlı
gelişir. Ya T lenfositleri ya da B lenfositlerinde eksiklik vardır. İkisi
birden eksik değildir. Eğer eksik olursa kombine immun yetmezlik olur. Hücresel
ya da humoral savunmada sıkıntılar çıkar.
-Agamaglobulinemi: Ig
yetmezlikleridir. Çoğunlukla T ve B lenfositlerinin miktarlarında anormallik
yoktur. Ama dolaşımda tespit edilen lenfosit miktarı ya çoktur, ya da %10 dur.
-Kombine İmmun Yetmezlik: T ve
B lenfositlerinin her ikisinin birden fonksiyonu yoktur. Hem hücresel hem de
humoral savunma çökmüştür. Buna rağmen hücre miktarları normaldir. T ve B
lenfositleri sayısında herhangi bir anormallik yoktur. Bu da arap atlarında
yaygındır. Ölüm oranı ortalama %2 dir. İlk 6 ayda bronkopnömoniden (adenovirus
ya da bakteriyel) ölüm şekillenir.
#Yangısal
Hastalıkları:
-Edinsel İmmun Yetmezlik: Ya
immunsupresif bir hastalık vardır, ya da kemoterapi gibi immunsupresyon etkili
birşeyin uygulanması ile gelişir. Fazla miktarda antijen verilmesi ile de
oluşabilir. Çünkü komplement tükenir. Bölgeye nötrofilin gelmesiyle de yangı
başlar. Arthus reaksiyonu ya da hücre içine aşırı sıvı girişi şekillenir. Hücre
lizise uğrar ve patlar. İmmun sistemin her iki kısmı da komplementin
tükenmesiyle ortadan kalkar.
-Timusun İmmunojenik Yangısı
(myastenia gravis): Köpek ve insanlarda görülür. Asetil koln reseptörlerine
karşı, end arterlerde otoantikor şekillenir. Eozinofilik yangı vardır. Aynı
zaman da timusun myeloid hücrelerine karşı da antikorlar kros reaksiyon
verirler.
-Enfeksiyöz Yangılar: Timus
değişiklikleri görülür. Equine Herpes
Virus; kortekste nekroza bağlı hücre kaybı vardır, medulla gözden silinir
ve homojen gözlenir. Feline Parvovirus
Enf (Panlökopeni); Timusta atrofi görülür. Feline Lösemi Virus; Timusta değişen derecede atrofi ve
nötrofillerde fonksiyon kaybı vardır. Bovine
İmmun Yetm. Virus; Lenfadenopati vardır. Bovine Lösemi Virus; Lenfositolizis görülür, apoptotik mekanizma
ile.
LENF
DÜĞÜMLERİ
#Gelişim
Anomalileri:
Nadirdir.
#Dejeneratif
Hastalıkları:
Sık
gözlenir. Kaşeksi; lenf nodülleri
mukoid dejenerasyona uğrar. Karşımıza jelatinöz şekilde çıkar, özellikle
prescapular lenf düğümlerinde belirgindir. Senilatrofi;
Lenf yumrularında atrofi olur. Antrokoz;Kömür
tozu akciğerlerden fagosite edilir ve mediastinal lenf yumrularında
toplanırlar. Özellikle köpeklerde sık karşılaşılır (yere yakın hayvanlar,
şehirde yaşarlar). Kömür madeninde çalışan atlarda ve sigara içen insanlarda da
gözlenir. Amfizem; Lenf yumrusunun
travmatik etkene veya akciğer amfizeminin bir sonucu olarak mediastinal lenf
yumrularında karşılaşılır.
#Lenf
Düğümlerinin Yangısal Hastalıkları
Bunlar
hiperplazilerden farklıdırlar. Akut oguda hiperemi ve granülosit infiltrasyonu
vardır. Kronikte ise prescapular lenf yumrularında fibrozis ve foliküllerde de
boşalmalar şekillenir. Lenfoid dokudaki boşalma çoğu hastalıkta karşımıza
çıkar. Bunu da foliküler sentrum reaksiyonuyla karıştırmamak lazımdır.
#Bening
Hiperplazi:
Lenfoid
dokuların merkezindeki hücreler blast forma dönerler. Çünkü lenfositler
bölünemezler. Bölünüp çoğalabilmek için blast forma dönmek zorundadırlar.
Sürekli olarak antijen reaksiyonu olursa, proliferasyon olur ve yangısal bir uyarım sonucunda hiperplazi
karşımıza çıkar. Diffuz veya nodüler olabilir. Lenfomalar ile karışırlar.
Bening hiperplazilerdir. Burda lenfositler normal değildir, çekirdeklerinde
homojenite yoktur. Hiperplazi, lenfoma ve yangısal uyarım birbirleriyle
karışabilirler.
DALAK
#Gelişim
Anomalileri:
-Dalak Agenezisi: Dalağın
yokluğudur, çok da önemli değildir. Dalak olmasa da yaşanabilir. Eritrosit
yıkımlanması bozulabilir ancak kemikiliği de eritrositleri yıkımlayabilir.
-Duplikasyonu ve Aksesuar Dalak:
Bunlar özellikle kediler de travmaya bağlı şekillenir. İç kanamadan hayvan
ölmezse 2 tane dalak karşımıza çıkar, ya da dalaktan kopan parça mediastinum
üzerinde aksesuar dalak oluşumuna neden olabilir. Edinsel veya kongenital
olabilir.
#Dejeneratif
Hastalıkları:
-Amiloidozis: Amiloid
birikimidir. Sagodalak ya da diffuz dalak amiloidozisi şeklindedir. Sagodalak;
folikülün centrum bölgesinden başlayarak beyaz pulpayı tutarken, diffuz
amiloidozis ile kırmızı pulpayı tutar. Özellikle damar duvarlarında karşımıza
çıkarlar.
-Hemosiderin: Özellikle kanama
varsa, hemosiderini fagosite eden makrofajlar gelir ve dalakta yığılırlar. Ve
ya yoğun bir hemoliz olursa, dalakta heosiderin pigmentiyle karşılaşılır.
-Torsiyon: Dalağın
asıcılarıyla (mide, mediastinum, böbrek) veya mide-barsak yer değişimleri ile
çekilmesi sonucunda şekillenir. Ve dalak “L” harfi şeklinde karşımıza çıkar,
normalde şerit şeklindedir. Fazla asılırsa ruptur olur.
-Parazit Kistleri: Nadirdir,
ekinokok kistleri oluşabilir.
#Dalağın
Yangısal Hastalıkları:
Özellikle
nötrofil infiltrasyonları önemlidir. Dalakta nötrofil sayısı normalde azdır.
Lenfosit beyaz pulpada, eritrositte kırmızı pulpada bulunur. Dalakta nötrofil
varsa splenit tablosu vardır. Buradaki reaksiyon çoğunlukla lenfositolizis ile
sonuçlanır. Genelde bakteri invasyonu varsa yavaş, immun komplekse bağlı
sitolizis şekillenirse de hızlı şekilde dalak lenfositleri boşalır.
#Bening
Hiperplazi ve Nodüler Hiperplazi
Özelikle
yaşlı köpeklerde, dalağın bir tarafında gözlenir. Tesadüfi bir bulgudur.
#Splenomegali:
Dalağın
normalden büyük olmasıdır. Hipersplenizmde, dalakta aşırı hücre yıkımına bağlı,
hiperfonksiyon şekillenir. Büyük dalakta her zaman hipersplenizm vardır fakat
her hipersplenizmde dalak büyümemiştir.
LENFOİD
DOKULARIN ÖZEL HASTALIKLARI
Kazeöz
Lenfadenitis
Koyunların
hastalığıdır. Etken Corynebacterium psödotüberkulozis’tir. Basit anlamda lenf
düğümlerinin yangısıdır. Keçilerde de gözlenir. Koyunlarda herhangi bir lenf
düğümünü tutarken, keçilerde baş-boyun bölgesindeki lenf yumrularını tutar.
Koyunlarda özellikle prescapular lenf yumrusunda yaygındır. Kırkımdan sonra
şekillenir, en çok travmayı prescapular bölge alır. Bu yüzden bu bölgede çok
şekillenir. Sağlam deriden de geçer, ayrıca iyi hazırlanmamış antiseptik
solüsyonları da enfeksiyon kaynağıdır. Etken, damar permabilitesini artırır.
Bölgesel lenf yumruları yangılanır ve iç organlarda metastatik apseler
şekillenir. Bunlar çoğu zaman yaşlı hayvanlarda karşımıza çıkar. Gençlerde
yoktur, çoğunlukla ölümle sonuçlanmaz ancak et kalite ve verimi düşer. Ekonomik
kayıp olur. Yaşlıları öldürür. Metastatik apse özellikle mediastinal lenf
yumrusuna yerleşim gösterir ve akciğerlere açılırsa kazeöz pnömoniye neden
olur. Plöropnömonik apseler sonucu ölüm şekillenir.
Lenf
yumruları apseleştikten sonra fistülleşebilir. Devamlı sıvı sızıntısı olur.
Lenfadenitis vardır. Konsantrik lamellasyon da karakteristiktir (Kesilmiş soğan
şeklinde). Kapsül oluşumu ve sonrasında irinleşme şekillenir. Bu oluşum
irin-kapsül-irin-kapsül şekilnde tekrarlanır ve böylece tabakalanma meydana
gelir. Kazeöz lenfadenitis için tipiktir. Akciğere açılırsa, kazeöz odaklara ve
kazeöz pnömoniye neden olur ve hayvan ölür.
Anthraks
(Şarbon)
Ölümcüldür.
Gram(+) ve sporludur. Hastalık otçullar ve karnivorların enfeksiyonudur. Yabani
karnivorlar daha duyarlıdır. Dalak büyür, çamur kıvamı alır, kan koyu kırmızı
renktedir, iyi pıhtılaşmaz, hayvan çok çabuk kokuşur, doğal deliklerinden kan
sızar. Ancak koyunlarda böyle olmaz, her an septisemiden hayvan ölebilir. Ve
dalak büyükmez ve vücut deliklerinden kan gelmez. Enterotoksemi ile karışır.
Kan açık kırmızıdır, tek özellik kan kolay pıhtılaşmaz.
Toksemik
bir hastalıktır ve 3 toksini vardır. Fakör I=Ödem faktörüdür. Faktör
II=Koruyucu faktör, Faktör III ise öldürücü faktördür. Bunların etkisi ile
makrofaj sistem inaktive olur. Aynı zamanda damar permabilitesi bozulur ve
kanamaya eğilim artar. Eğer hayvana antibiyotik verilip, bakteriler ortadan
kaldırılsa dahi bakteri kolonizasyonu %3 e ulaşmışsa hayvan toksemiden ölür.
Toksinler stabildir, ve ortadan kaldırılamaz.
Sığırlarda
enfeksiyon sürü salgını olarak ortaya çıkar. 100 hayvanın 50 tanesi 1 hafta
içinde ölür. Perakut ölümler şekillenebilir. Klinik bulgular genelde gözden
kaçar. Kokuşma ve şişme önemlidir, deliklerden kan gelir, sığırlarda genelde
çamur kıvamında dalak görülür. Histolojik olarak bakıldığında dalak lenfoid folliküllerinde
lenfositolizis görülür. Boşalmalar vardır. Frotide sporlanmış formda
bakterilerde karşılaşılır. Sindirim sisteminde, barsak kanalında hemorajik
gastroenteritislerde karşılaşılır. Ülserler oluşabilir. Akan kandan çekilen
frotiler ile mikrobiyolojik muayeneler yapılır. Dalak pulpası dışarıya doğru
taşkındır, çok yumuşaktır, koyu siyah renktedir. Dalak hemen parçalanır.
Aerojen yolla da bulaşma olabilir. Hemorajik lenfadenitis yapar, ancak bu tipik
değildir.
Koyunda
huzlu, akut, septisemik seyreder ve çabuk ölüm gözlenir. Atta büyük, ödemli
şişkinliklerde karakterizedir. Dalak büyüktür. Enfekte hayvanların carnivorlara
yedirilmesi önemli bir enfeksiyon kaynağıdır.
Tularemi
Etken
Franciella tularensis’tir. İnsanlarda da gözlenir. Önemli olarak kemiricilerin
hastalığıdır. Karaciğer ve dalak lenf düğümlerinde 2 mm çağında nekrotizan
odaklar ile karakterizedir. Buralar milier odaklar halindedir. İnsanlarda
ölümcül olabilir. Tavşanlarda karaciğer koksidiyozu ile karışabilir.
Granülomatöz nekrotik yangı vardır, multifokaldir. Merkezde bakteriler yer
alır. Bakteriler intracellular yerleşim gösterirler ve enfeksiyon
immunsupresyon durumunda patlayabilr. Özellikle tay ve koyunlarda öldürücüdür.
Psödotüberkülozis
Etken
Yersinia psödotüberkülozis’tir. Ekonomik önem olarak sadece kanatlılarda ve
kemiricilerde önem arz eder. Ama sporadik enfeksiyon olarak tüm evcil
hayvanlarda karşımıza çıkar. Özellikle laboratuvar hayvanları ve hayvanat
bahçesindeki hayvanlarda karşımıza çıkmaktadır. Koyunlarda pyemik hepatitise
neden olur. Lezyonlar kazeonekrotik haldedir, rodentlerde karaciğer, mide ve
barsak’ta kazeöz nekrotik odaklar halinde seyreder.
Histoplazmozis
Etken
histoplazma kapsullatum(mantar). Makrofaj monosit sistemi hastalığıdır. Hücre
içi bir parazittir. Bulaşıcı değildir. Hayvandan hayvana bulaşma yoktur fakat
solunum yolu hastalığı olarak karşımıza çıkar. Spontandır. İnsanların
enfeksiyonudur fakat kedi köpek domuz sığırda görülür. Etken solunum sistemiyle
vücuda girer. Özellikle makrofajları enfekte eder. Makrofajlarca tüm vücuda
yayılır. Granulom benzeri lezyonlar oluşturur.
Akciğerde milier granulomatöz tarzı lezyonlar
oluşturur.akciğer lezyonları gri renkte odaklar tarzında. Bu lezyonlar çok
büyük hale de gelebilir.Bağırsakta kalınlaşmalar kıvrımlanmalar gözükür.
Bağırsak mukozasında milier granulomlara neden olur. Bunun nedeni bağırsağın
lamina propriasındaki monosit makrofaj ve lenfositlerin infiltrasyonu sonucu
karşımıza çıkar.
Lenf düğümleri
büyür. Lenf düğümlerinde ve dalakta sinushistiyozis görülür. Dalak büyümüştür.
Doku nekrozu bu hastalıkta görülmez. Çok sayıda nötrofil sahaya infiltre olursa
dokuda nekroz görülür bu da kazeifikasyon nekrozu şeklindedir fakat
kalsifikasyon görülmez. Dev hücresi görülebilir fakat nadirdir. Fibrozis hafiftir. Lenf yumrularında kronik
granulamatöz yangı yapar.
Leishmaniasis
Protozoondur.
Tatarcık türleri ile bulaşır. Monosit makrofaj sisteminin bir enfeksiyonudur.
Tatarcık hastalığın döngüsü için gereklidir. Biolojik vektördür ( gelişim
gösterir). Hücre içi yerleşir. Monosit ve makrofajları etken mekanik olarak
yıkımlar. Etkenin promastigot formları amastigot forma dönüşür. Makrofajı
parçalar ve sonra bir sonraki makrofaja yerleşir. Kronik olarak bu döngü
tekrarlanır. Doku hasarı oluşmasıyla da bölgeye nötrofiller gelir. İki tipi
vardır deri ve visceral.
Deri
leismaniası deride ülserasyona sebep olur. Etkeni leishmania tropicadır. Şark
çıbanı yapar. Deri leishmaniasında kronik ülserasyonlar vardır. Gözde
çapaklanma görülür burun akıntısı vardır. Hafif ülserasyonlar olabilir. Ayak
çevresindede görülebilir. Tropikal bölgelerde görülür. Türkiyede güney
bölgelerinde görülür. Göz burun etrafında kıllarda dökülmeler olabilir. Uyuzla
karışabilir. Dikkat et.
Visceral
leishmanioziste etken leishmania donovanidir, göz burun akıntısı vardır. Dalak
her zaman 2 veya 3 kat büyümüştür. Klinik olarak palpe edilemez. Lenf yumruları
normalden daha büyüktür. Dalakta büyüme lenfoid folliküllerinin diffuz
hiperplazisi sonucunda şekillenir. Lenfadenopati görülür. Hastalığın
kronikleşmesiyle lenf follikülleri atrofik hale gelir. Karaciğerde milier
odaklar tarzında görülür. Granulamatöz yapıdadır. Granulomlar tarzındadır.
Buralara baktığımızda parazitle enfekte hücreler makrofajlar karşımıza çıkar.
Dalakta sinushistiyozis vardır.
Makrofajlar
sinusların içinde yer alır. İmmun kompleksler oluşur ve bunlara bağlı sekonder
olarak böbrek zedelenmesi oluşur. İmmun kompleks glomerulonefritis oluşur.
Theileriozis
Yurdumuzda
theileria annulata bulunur. Tropikal theileriozis yapar. Theileria parva doğu
sahili humması, theileria lawrensi koridor hastalığı yapar. Theileria mutans ta
tzaneen hastalığı yapar. Tropikal theileriozisle doğu sahili hummasının farkı
yoktur. Tropikal theileriozis doğu sahili hummasına göre daha ılımlı seyreder
yani daha az öldürür. Taşıyıcısı kenedir. Biyolojik vektördür. Enfekte
edebilmek için kan emmelidir. Bu da ilkbahara denk gelir. Kene ortalama 25
derece üstünde gerçekleşir.
Larva yada
nimf şeklindeki keneler enfekte konakçının eritrositlerindeki parazitleri alır.
Kene emer şişer konakçıdan ayrılır. Bir sonraki evreye kadar gömlek değiştirir.
Bu sürede parazit gelişir kenenin tükrük bezlerindeki asiner hücrelerine göç
eder. Enfekte kene beslenemeye başladığında parazitler tükrük bezinde çoğalır.
Bu tükrüğün hayvana verilmesiyle hastalık başlar.
Şizont
makroşizont koch cisimciği olarak adlandırılır. Lenfositlerin stoplazmalarında
karşımıza çıkarlar. Lenfositler blast formuna döner. Normalde lenfositlerin
stoplazması belirgin deildir. Koch
cisimciği taşıyan lenfositler blast formundadır. Stoplazmalarında mavi renkte
koch cisimcikleri görülür. Daha sonra bunlar merazoit hale dönerler ve
lenfositleri parçalarlar. Lenfositleri parçaladıktan sonra eritrositleri
enfekte ederler. Eritrositlerin içinde proplazmik forma dönerler. Bu formda
olması gerekir çünkü kenedeki taşımanın gerçekleşmesi için proplazmik formda
olmalıdır. Lenf düğümlerinde progresif olarak büyüme görülür. Dalak
enfeksiyonun başlangıç döneminde büyüktür. Hastalığın ilerlemesiyle dalak
atrofik olur. Band şeklinde görülür. İnce şerit halinde görülür. Bunun için
tipiktir. Akut enfeksiyonda şiddetli
lenfositolizis görülür. Lenfositleri sürekli olarak parçaladıkları için.
Abomazumda nonspesifik ülserler görülür.
Ülserlerin
patogenezi belli değildir fakat genelde karşılaşılan bir bulgudur. Karaciğer ve
böbrekte infarktüs benzeri odaklarla karşılaşılır. Bunlar infarktus değildir o
bölgeye infiltre olmuş lenfositlerdir. Yani non prulent intersitisyel nefrit
tablosu vardır. Korizayla karışabilir. Korizada koch cisimcikleri görülmez.
Hayvanlarda kronik zayıflama vardır. Dil altı ve vulvada kanamalar karşımıza
çıkar. Karakteristik deildir. Hayvanlarda epikardda akciğerde mukozalarda
multifokal hemorajik odaklar görülür. Hastalığın ilk döneminde
lenfoproliferasyon vardır. Buna bağlı polilenfadenopati görülür. Bir sonraki
dönemde lenfositolizise bağlı lenfopeni görülür. Endokardda peteşiyel kanamalar
perikardda kanamalar görülür. Böbreklerde beyaz odaklar karşımıza çıkar.
Lenfosit infiltrasyonlarıdır. Multifokal interstisyel nefrit odaklarıdır.
Bölgeye yeni
gelen hayvanlar özellikle kültür ırkları bu hastalıklara duyarlıdır. Beyin
lezyonu görülebilir. Nadirdir dönme hastalığı olarak adlandırılır. Theileria da
sinirsel formda karşılaşılır. Parazitle enfekte lenfositlerin beyin damarlarına
yerleşerek kumülasyona ve embolilere yol açmasıyla şekillenir. Emboliler de
infarktuslere sebep olur. Buna bağlı hayvan döner. Periferal kanda koch
cisimciği pek görülmez. Rubrisitlerde koch cisimcikleriyle karşılaşılır.
Karaciğerde sinuzoitlerin içinde lenfositlerde koch cisimciği görülür.
Kan Pulcuğu Hastalıkları
Primer Hemostazis Bozuklukları
-Trombositopeni:
trombositlerde sayısal azalmayı ifade eder. Kalıtsal olarak şekillenebilir
yada tüketim koagulopatisinde olduğu
gibi trombostler aktive olur bir bölgeye
gelir. Periferde trombositopeni görülür. Faktör 8 i aktive eden enzim
varlığında trombositopeni görülür.
-Purpura : fırça ile sürülmüş
tarzda yaygın hemorajilerdir.
Sekonder hemostazis bozuklukları
-Kalıtsal bozukluklar:
pıhtılaşma bozuklukları yada yetersizlikleri
-Edinsel bozukluklar: k
vitamini antagonistleri alınması vede hematobilier hastalıklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder