6.7. OVINE PULMONARY CARCINOMA
(Sheep pulmonary adenomatosis,)
Avustralya hariç dünyanın her
bölgesinde sporadik veya endemik şekilde görülen bulaşıcı
bronkoalveolar karsinomadır.
ETİYOLOJİ
Ovine pulmonarycarcinoma’nın
(OPC) etkeni rotavirüstür. Deneysel çalışmalarda doğumdan beş haftalığa
kadar olan kuzuların hastalığa daha duyarlı olduğu belirlenmiştir.
Doğal olaylarda bulaşmanın
neonatal dönemde olduğundan şüphelenmektedir.Kapalı ağıllarda bulaşma hava
yoluyla veya respiratorik sekretle bulaşık su veya gıdanınalınmasıyla
oluşur.Enfekte sürülerde yıllık morbitide % 2’dir.Ölüm
kaçınılmazdır.
SEMPTOMLAR
OPC 1-4 yaşındaki koyunları
etkiler.Klinik olarak ilerleyici kilo kaybı, egzersiz,
intolerans, taşipne, dispne, ara sıra öksürük, oskültasyonda sert veziküller ve
sürtünme sesleri algılanır.Hastalar arka ayaklarından tutlup havaya
kaldırıldıkları zaman burunlarından sulu akıntı gelir.İştah ve rektal vücut
sıcaklığı normaldir.Hastalar klinik bulguların belirlenmesinden birkaç hafta –
ay içinde ölür.
TANI VE AYIRICI TANI
Tek labaratuar bulgusu
hipergammaglobulinemidir.OPC ve OvLv enfenksiyonlarının birlikte etkili olduğu
görülmüştür.Ayrıca tanıda OPP, kronik baktriyel pnömoni ve paraziter pnömoni
dikkate alınmalıdır.
NEKROPSİ
Akciğer
normalden 2-3 kat büyümüştür.Bir veya iki akciğerin kraniyoventral kısmında
sert ve gri bir kitle görülür.Baze de tüm akciğer dokusunda yaygın olarak 1-3
cm çapında gri tümör nodülleri saptanır.Sekunder bakteriyel enfeksiyon
bulguları var olbilir.Hava yollarında OPC’nin karakteristik özelliği olan temiz
köpüklü bir sıvı vardır.Bölgesel lenf yumruları büyümüş olabilir.
TEDAVİ
Hastalığın sağaltımı yoktur. Sekunder bakteriyel enfeksiyonlara
karşı antibiyotik kullanılması yaşam süresini uzatabilir.
KORUNMA
Ölüm öncesi testler
hastalığın tanısını koymada yetersiz kalacağından hastalığın kontrolü
güçtür.Hastalığın belirlendiği bölgedeki tüm koyunlar kesime gönderilerek ada
ülkelerinde hastalık tamamen ortadan kaldırılır.
6.8. MİKOTİK PNÖMONİ (Micotik
pneumonia)
Sığırlarda Coccidioides immitis, Aspergillus spp., Histoplazma capsulatum, Candida
albicans’ ın neden olduğu pnömoniler
nadiren de olsa görülür.
Koksidiyoidomikozis,
genellikle sığırlarda görülür.Koyun ve keçilerde seyrek
olarak rastlanır.Hastalarda kronik öksürük ve zayıflama görülür.Ayırıcı tanıda tüberkülozis ve kazeöz lenfadenitis dikkate
alınmalıdır.Pulmoner kitlelerin belirlenmesinde radyografinden
yararlanılır.Tanı kültür, histolojik muayene, intra dermal tesler ve komplement
fikzasyon testi ile konur.Organizma toprakta bulunur.Etkenin hayvandan hayvana
veya hayvandan insana bulaşması zordur.Fakat önemli bir zoonoz hastalıktır.Esas
lezyon bronşiyal ve mediastinal lenf yumrularında kremimsi yapıda içeriği olan
granülomların oluşmasıdır.Sağaltımı yoktur.Barınak içerisindeki tozun
azaltılması hastalığın insidesini düşürür.
Aspergillozis, kapalı barınaklarda meydana gelen uzun süredir antibiyotik
veya steroid kullanılanlarda, immunsubresyon gelişenlerde ve kronik
hastalıklara yakalananlarda ortaya çıkanbir hastalıktır.Akut formda
fibrinöz pnömoni, ateş, dispne, taşipne, öksürük, nazal akıntı, inleme ve kısa
sürede ölüm görülür.Subakut ve kronik formlarda anoreksi, ağırlık kaybı ve
hafif respiratorik bulgulargörülür.Ayırcı tanaı için enzootik pnömoni,
tüberkülozis ve akciğer nematodiyazisi dikkate alınmalıdır.Tanının konulması
için radyografi, transtrakeal yıkama sıvısının muayenesi, histolojik bulgular
ve lezyondan kültür yapılması gerekir.Akut olgularda fibrinöz plöropnömoni,
subakut ve kronik olgularda ortasi nekrotik karakterde olan sınırlı granülomlar
belirlenir.Sağaltım etkisizdir.Sağaltımda nystatin, amphotercin B ve ketoconazol
denenebilir.
Histoplazmozis, ruminantlarda nadirdir.Polisistemik bir hastalıktır.Kronik zayıflama,
dipsne, ishal ve deri altında yaygın ödemoluşur.Tanı için intradermal
hipersensitivite testi, kültür ve histolojik muayene bulguları yararlı olur.Hastalarda
asites, karaciğer büyümesi, bağırsak ödemi, akciğerlerde anfizem, ödem ve apse
oluşumu dikkati çeker. Sağaltımı yoktur.
Pulmoner kandidiyazis, besi
işletmelerinde salgın şekilde ortaya çıkar.Kronik pnömonitis, şiddetli solunum
güçlüğü ve vücut sıcaklığında hafif artış, mukoprelent ve içinde kahve renkli
izler bulunan burun akıntısı, ishal ve mermede kabuklanma ile lakrimasyon
vardır.
Ayırıcı tanıda IBR, BVD ve
bakteriyel pnömoniler dikkate alınmalıdır.Kesin tanı smearve kültürlerde mantar
benzeri organizmaların belirlenmesi ile konur.Akciğerlerde sertleşme ve apse
oluşumu belirlenir.
Zigomikozis, fikomikozis ve
mukormikozis, ruminatlarda nadir görünen fırsatçı bir
hastalıktır.Akciğer, mide, karaciğer, beyin ve lenf sistemini etkileyen
sistemik fungal anfeksiyonudur.Hastalarda taşipne, dispne, nazal akıntı, vücut
derecesinde yükselme ve anoreksi belirlenir.Pulmonerlezyonlae fibrinli pnömoni,
akciğerlerde sertleşmiş, ağırlaşmış renk değişikliği gösteren nemli ve lezyonlu
alanlar belirlenir.Tanıda histolojik bulgular yaralı olur.
6.9. TÜBERKÜLOZ (Tuberculosis)
Tüberkülozis mycobacterium
türü asit fast organizmaların neden olduğu bir kronik enfeksiyondur.Hastalık
tüberkül denilen nodüllerin oluşmasıyla karakterizedir.Tüberkülozis bazen akut
seyir izler.
ETİYOLOJİ
Tüberkülozis sığır ve keçilerde sıklıkla Mycobacterim bovis tarafından oluşturur.Koyunlar kısmen dirençlidir.M.avium ve M.tuberculosis klinik belirtiye nadiren yol açarlar.Etken sporlu olmamasına karşın ısıya, kuraklığa ve
dezenfektanlara orta derecede dirençlidir.Direk güneş ışığında kolayca
yıkımlanırken nemli, ılık ve korunaklı ortamda haftalarca canlı kalabilir.
EPİDEMİYOLOJİ
Hastalık dünyanın her yerinde
görülmektedir.Sığırlarda ortaya çıkması insan sağlığı açısından olduğu kadar
verim kaybına yol açması bakımından da önemlidir.Testlere
pozitif cevap veren hastaları % 90’ında tüberküloz lezyonu respiratorik
nodüllerde bulunur.Fakat kesime gönderilen hayvanların ancak % 1-2’sinden
akciğerlerde lezyona rastlanır. Bu hayvanlar etkeni dışarı atmazlar ve
hastalığı bulaştırmazlar. Solunum yoluna ait lenf
yumrularına lezyonu bulunan sığırların % 70’inde küçük akciğer lezyonlarına
rastlanır ve bunların % 19’unda trakeal mukusda M.bovis belirlenir.Bu nedenle tübörküloz lezyonu bulunan tüm sığırlar potansiyel
bulaştırıcıdır.Etken dışkıda 6-8 hafta enfektif kalır.Suda 18 gün
atıldır.Kapalı barınak sistemi ve kalabalık ortam yayılması oranını artırır.Enfekte hayvanlar enfeksiyon kaynağıdır.Etken
expirasyon havası, balgamla karışık salya, dışkı, idrar vajina ve uterus
akıntısı, semen ve drene olan lenf yumrusu akıntısıyla dışarı atılır.Enfekte
semen veya suni tohumlama malzemesi ile enfekte süt sağım maddelerinin
kullanılması hastalığın diğer bulaşma yollarıdır.Vücuda kapalı
ahırlardaki ruminantlarda genellikle solunum sistemi, merada bakılan sığırlarda
ise sindirim sistemi yoluyla girer.Enfekte süt
buzağıların hastalanmasında önemli etkendir.Lezyon bağırsak duvarında,
mezenterik lenf yumrularında, karaciğer ve dalakta görülür, akciğerler sekunder
olarak enfekte olur.Etkanin koidus sırasında buluşmasıyla intrauterin
enfeksiyon meydana gelir.Hastalığın bulunduğu yörede yetiştirilen koyun
sürülerinde hastalığa % 5 oranında rastlanır.M.bovis’e
karşı sığır ve keçiler çok duyarlı koyunlar ise oldukça duyarlıdır.
PATOGENEZ
Hastalık
vücutta primer kompleksin oluşumu ve primer kompleks sonrası yayılım olmak
üzere iki devrede yayılır.Akciğerlerde küçük nekrotik granülom olşur.Bu oluşum
bağırsakta daha seyrektir.Organizma bu odaktan lokal lenf yumrularına
(bronşiyal, mediastinal, farengeyal ve mezenterik) girer.Burada nekroza yo
açar. Etrafları mononüklear hücrelerle sarılı granülomlarla çevrilir.Buna
primer komplex denir.Buradan diğer organlara yayılır ve diffuz milier
tüberkülozis meydana gelir.Lezyonlar sınırlı nodüller şeklindedir. Karaciğer
etkenin en sık yayıldığı organdır.Etkenin dokulara endojen veya ekzojen olarak
tekrar oluşması sonucu lenf yumrularında lezyonun bulunmayabileceği kronik
organ tüberkülozisi gelişir.
SEMPTOMLAR
Klinik bulgular lezyonun
yerleim yerine göre değişirse de hastalık ilerleyici karakterdedir ve toksemi
nedeniyle hastalarda halsizlik zayıflama görülür, ölüm kaçınılmazdadır.M.bovis’in
neden olduğu hastalıkta klinik bulgular belirgin değildir.Çoğu hayvan klinik belirti göstermez. Fakat hastalığı diğer
hayvanlara veya insanlara bulaştırma riski vardır.Hastalarda kronik ağırlık
kaybı, değişken iştah, vücut sıcaklığında zaman zaman yükselme tüberkülozisden
şüphelenilmesinde yol açar.Belirtiler doğum sonrası şiddetlenir.Diğer klinik
bulgular hastalığın yerleştiği organa göre değişir.Enfeksiyon solunum
sistemine yerleştiğinde yaş ve hafif öksürük vardır.Öksürük sabahları ve soğuk
havalarda ortaya çıkar ve farenksin palposyonu veya ekserzisle kolayca ortaya
çıkarılabilir.Hastalığın son döneminde dispne ve
taşipne belirlenir.oskültasyonda sert veziküler sesler, sürtünme sesi ve
granülomun şekillendiği bölgede afoni dikkati çeker.Afoni belirlenen bölgenin
perküsyonla muayenesinde mat ses belilenir. Tüberkülozisde pleurada lezyon
meydana gelse de plöritissemptomu ve effüzyon ortaya çıkmaz. Mediastinal lenf
yumrularında büyüme rumende şişiliğe neden olur. Baraklarda oluşan ülser
nedeniyle ishal meydana gelir. Mezenteriyal lenf yumrularında büyüme
barsaklarda pasaj bozukluğuna ve obstrüksiyona yol açar. Retrofarengiyal lenf
yumrularında yutkunma güçlüğüne, hırıltılı solunuma ve salivasyona neden olur.
Hastalığa ait lezyonlar nadiren periferal lenf yumruları, reprodüktif sistem ve
meme bezlerinde de görülür. Meme bezinin enfeksiyonu buzağılara bulaşma ve insan
sağlığı açısından önemlidir. Hastalık önce meme bezinin üst yarısına yerleşir
ve meme dokusu sertleşir, sonra diğer doku kısımlarına yayılır. Bu arada lenf
yumrusu da şişer.
Koyun ve
keçilerde en sık olarak bronkopnömoni görülür. Keçilerde barsak ülseri, ishal
ve lenf yumrularında büyümeye rastlanır. Hastalık yavaş iyileşir. Yavru
keçilerde hastalık hızlı seyreder ve ölüme yol açar. Ayırıcı tanıda kronik
supuratif pnömoni, Actinomyces
pyogenes’in neden olduğu apseler,Corynebacterium pseudotuberculozis’in neden olduğu kazeöz lenfadeitis ve mikotik pnömoni
dikkate alınmalıdır. Bu hastalıkta ortaya çıkan farengeyal lezyonlar
farengeyal travma, apse, lenfosarkom ve diğer tümörler ile kuduz, botilismus,
aktinobasiilozis, nekrotik larengitis, larengeyal apseler, travma, ödem,
paralizis ve tümörlerden ayırt edilmelidir.
TANI
İntradermal
tüberkülon testi rutin olaral kullanılan tek testtir.Bunu için memeli
tüberkülin purifiye protein derivesi 0.1 ml olarak kuyruk kaidesine veya
vulvanın mukokutanöz bölgesine deri içi enjekte edilir.Test sonucu 72+6 veya
72-6 saat sonra negatif, şüpheli veya reaktif olarak değerlendirilir.Diğer bir
uygulamada boynunun aynı bölgesine 12 cm arlıkta mamalian ve avian tüberkülin
0.1 ml interadermal uygulanır.Sonuç 72 saat sonra deri kalınlığı ölçülerek
değerlendirilir.Diğer bir uygulamada tüberkülin deri altı veya i.v. uygulanır
ve 4-8 saat içinde ortaya çıkan vücut sıcaklığındaki yükselme (40 C) pozitif
cevabı gösterir.Stormont testinde intradermal test 7 gün arayla aynı
bölgeye uygulanır.İkinci uygulamadan 24 saat sonra deri kalınlığındaki artiş 5
mm ve daha fazla ise sonuç pozitiftir.Tüberkülin uygulandıktan sonra 12 gün
lokal duyarlılık artışı meydana gelir.Daha sonra 6 ay kadar süren
hiposensitizasyon oluşur.Bu nedenle testin tekrarları ya ilk uygulamadan
en geç 10 gün önce yapılmış olmalı veya 60 gün sonra yapılmalıdır.İneklerde
doğumdan hemen sonra ve 4-6 hafta sonrasına kadar süren hiposensitizasyon görülür.İlerlemiş
akciğer lezyonu bulunan hastalar anerjiktir ve enfeksiyonu aldıktan sonra 6
haftadan az süre geçmiş olanlarda reaksiyon meydana gelmez.Yanlış pozitif
reaksiyonlar insan veya kanatlı tüberkülozisi, paratüberkülozis, saprofitik Micobacterium spp. veya Nocardia spp. enfeksiyonlarda ortaya çıkar.Radyografide pulmoner
kitleler belirlenebilir.Nazal eksudat, trakeal mukus veya lezyondan yapılan
kültür ve histolojik muayene bulguları tanıyı kesinleştirir.
T.C. Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü’nün 3.10.1978 tarih ve
12 sayılı sığır tüberkülozu yönetmenliğinin 13. maddesine göre tüberkülozis
testinin uygulanması şöyledir: Test için PPD (prufiye protein derivaties)
mammalian ve PPD avian tüberkülinler doğumdan 15 gün öncesine ve buzağı
15 günlük olduktan sonra ve daha büyüklerden 0.1 ml deri içi kullanılır.
A. Uygulama
için baş ile omuz arasında alt ve üstten bir el genişliği uzaklıkta ve 12 x 6
cm bölgenin kılları kırpılır.
B. El ile
deriye kıvrım yapılarak deri kalınlığı kırpılan yerin 2 farklı yerinde kompasla
ölçülerek kaydedilir.
C. Enjeksiyon
yerinde deride mercimek büyüklüğünde bir şişlik oluşması gerekir. Aksi takdirde
uygulama diğer boyun derisinde tekrarlanır.
Test sonucu
72 saat sonra okunur. Bunun için deride lokal reaksiyon (ağrı, duyarlılık,
sıcaklık ve şişlik) araştırılır ve deri kalınlığı ölçülür. Deride 3 mm’ye kadar
olan kalınlaşma menfi, 3-4 mm’ye kadar olan kalınlaşma şüpheli, 4mm ve daha
fazla kalınlaşma ise müspet olarak değerlendirilir.
PPD mammalian ve PPD avian
uygulama sonuçlarının değerlendirilmesi ve verilecek karar aynı yönetmeliğin
15. maddesinde şöyle belirtilmektedir:
A. Her
iki tüberküline de müspet reaksiyon aldığında;
a)
Mammalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması avian tüberkülin
uygulanan yerdeki deri kalınlaşmasından daha fazla ise;
1.
İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4 mm veya daha fazla ise hayvan
tüberkülozlu kabul edilir.
2.
İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4mm’den az ise hayvan tüberkülozdan
şüpheli kabul edilir.
b)
Her iki deri kalınlaşması eşit ise hayvan tüberkülozdan şüpheli kabul
edilir.
c)
Avian tüberkülin uygulanan yerdeki kalınlaşma mamalian tüberkülin uygulanan
yerdeki kalınlaşmadan daha fazla ise hayvan paratüberkülozdan şüpheli kabul
edilir.
B. Mammalian
tüberküline müspet, avian tüberküline şüpheli reaksiyon alındığında;
a)
İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4 mm veya daha fazla ise hayvan
tüberkülozlu kabul edilir.
b)
İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4 mm’den az ise hayvan tüberkülozdan
şüpheli kabul edilir.
C. Mammalian
tüberküline müspet, avian tüberküline menfi reaksiyon alındığında ;
a)
İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4mm veya daha fazla ise hayvan
tüberkülozlu kabul edilir.
b)
İki deri kalınlaşması arasındaki fark 4mm’den az ise hayvan tüberkülozdan
şüpheli kabul edilir.
D. Mammalian
tüberküline şüpheli, avian tüberküline müspet reaksiyon alındığında hayvan
paratüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
E. Her
iki tüberkülin uygulamasına da şüpheli reaksiyon almışsa;
a)
Mamalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması avian tüberkülin
uygulanan yerdeki deri kalınlaşmasından daha fazla ise hayvan tüberkülozdan
şüpheli kabul edilir.
b)
Her iki deri kalınlaşması eşit ise yani fark sıfır ise hayvan tüberkülozdan
şüpheli kabul edilir.
c)
Mammalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması avian tüberkülin
uygulanan yerdeki deri kalınlaşmasından daha az ise hayvan paratüberkülozdan
şüpheli kabul edilir.
F. Mammalian
tüberkülin uygulamasına şüpheli, avian tüberkülin uygulamasına menfi reaksiyon
alınmışsa hayvan tüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
G. Mammalian
tüberkülin uygulamasına menfi, avian tüberkülin uygulamasına müspet reaksiyon
alınmışsa hayvan paratüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
H. Mammalian
tüberkülin uygulamasına menfi, avian tüberkülin uygulamasına şüpheli reaksiyon
alınmışsa hayvan paratüberkülozdan şüpheli kabul edilir.
İ. Her
iki tüberkülin uygulamasına da menfi reaksiyon alınmışsa hayvan tüberküloz ve
paratüberküloz yönünden menfi kabul edilir ve sürüye iade edilir.
Buna göre;
1.
Tüberküloz müspet kabul edilenler Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu ve Nizamnamesi
esasları dahilinde işlem yapılarak kesime tabi tutulurlar ve hastalık ilgili
makamlara ihbar edilir.
2.
Tüberkülozdan şüpheli olanlar izole edilirler ve iki ay sonra PDD mammalian ve
PPD avian tüberkülin uygulamasına tabi tutulurlar. Sonuçlar şöyle
değerlendirilir;
A)
Kalınlaşma her iki uygulama yerinde 3mm’den az ise hayvan tüberküloz ve
paratüberkülozdan salim kabul edilir.
B)
Mammalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması 3 mm veya daha fazla
olduğunda; mammalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması avian
tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşmasından daha fazla ise veya eşitse
hayvan tüberkülozlu kabul edilir.
C)
Mammalian tüberkülin uygulanan yerdeki deri kalınlaşması avian tüberkülin
uygulanan yerdeki deri kalınlaşmasından daha azsa havyan paratüberkülozdan
şüpheli kabul edilir ve izolasyona devam edilerek paratüberkülozla ilgili madde
uygulanır. Buna göre son test uygulamasından 2 ay sonra hayvandan kan alınarak
serolojik kontrol için Ankara Etlik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü’ne
gönderilir. Ayrıca boynun diğer tarafına deri kalınlığı ölçüldükten sonra 0.1 ml,
deri içi PPD johnin uygulanır. Uygulamadan 72 saat sonra serolojik veya PPD
johnin uygulamalarından biri dahi müspetse hayvan paratüberkülozludur denir. Bu
testler şüpheli çıkarsa hayvanlar iki ay daha izole edilip aynı testler
tekrarlanır. Sonuçlar müspet veya şüpheli ise hayvan para tüberküloz
müspet, her iki uygulamada menfi ise paratüberküloz menfidir denir.
Bu hayvanlarda daha önce belirlenen müspet veya şüpheli reaksiyonlar kuş tipi
tüberkülozis veya aspesifik mikrobakteri enfeksiyonlarına yorumlanabilir.
Tüberkülozlu
hayvan tespit edilen sürülere iki ayda bir veya yılda bir tüberkülin testi
yapılır. Sonuç menfi ise sürü 6 ayda bir aynı uygulamadan geçirilir.
NEKROPSİ
Tüberküloz granülomları
kapsüllü, kalın sarı-turunç renkli kremimsi kazeöz irin içeren ve kalsifiye
olabilen özelliktedir. Her lenf yumrusunda veya bir çok organda bulunabilir.
Özellikle akciğer, karaciğer, bronşiyal, mediastinal veya mezenterik nodlarda
görülür. Bu lezyon koyun keçilerdeki kazeöz lenfadenitisten ayırt edilmelidir.
TEDAVİ VE KORUMA
Bir çok
ülkede hastalar sağaltılmaz kesime gönderilir. Sürüler her 3 yılda bir
testlerle kontrol edilir. Reaktif bulunan hayvanlar sürüden ayırılır ve kesime
gönderilir veya itlaf edilir. Reaktif hayvanların çıktığı sürüler izlemeye
alınır ve 60 gün arayla testte şüpheli bulunanlara tekara test uygulanır veya
test gönderilir. Peş peşe iki test uygulanıp negatif sonuç alınan 24 aylığın
üzerindeki sığırlar ve 12 aylığın üzerindeki keçilerin bulunduğu sürüler
enfeksiyonun bulunmadığı sürü özelliğini kazanır. Bu bölgede 5 yıl tüberkülozis
bulgusuna rastlanmazsa bölgede tüberkülozis yoktur denir.
6.12 DİĞER ENFEKSİYÖZ HASTALIKLAR
Sığır, koyun ve keçilerde Parainfluenza virus
tip 3 (PI3) enfeksiyonunda etken
paramyxovirus ailesindedir. Hastalığa koyun ve keçilerde sık rastlanır. Ayrıca
sütten yeni kesilmiş ve besiye alınmış buzağılarda da enfeksiyona yol
açar. Diğer virus P.
multocida predispozisyon neden olur.
PI3 enfeksiyonu kalabalık barınaklarda daha hızlı yayılır vediğer respiratorik
hastaların başlamasında önemli rol alır. Komplike olmamış enfeksiyonda klinik
bulgular hafiftir veya hastalık subklinik seyreder. Başlıca klinik bulgular
ateş, öksürük,burun ve göz yaşı akıntısı, solunum sayısında artış ve sesli
solumadır. Sekunder enfeksiyon geliştiğinde bulguların şiddeti artar ve ölüm
meydana gelir. Nekropside sadece PI3 virusunun neden olduğu enfeksiyonda
postmortem bulgular nadir görülür. Solunum sistemi mukozalarında hiremi,
solunum sistemine yakın lenf yumrularında şişlik ve hafif pnömoni bulguları
görülür.
Respiratory bovine coronavirus
enfeksiyonu doğumdan sonraki ilk dört hafta içinde
olan buzağılarda görülür. Hastaklık multifaktöriyel nedenlerden ve bir çok
enfeksiyon etkeninin birlikte bulunmasıyla meydana gelir.Hastalarda ishal
belirgindir.Ayrıca pnömoenteritis bulgusu olarak seromükozburun akıntısı,
solunum sayısında artış ve öksürük gözlenebilir.En önemli semptom
gastroenteritisdir.Yaşları 2-4 aylık olanlara seromüköz burun akıntısı ve
öksürük görülürken ishal ve başka klinik bulgular ortaya çıkmaz.Yaşları 5-13 ay
arasında olanlarda solunum sistemi enfeksiyonu bulguları daha şiddetlitlidir.Bu
hastalarda burun akıntısı, solunum sayısında artışın yanı sıra hastalık
şiddetli seyrettiğinde ateş de ortaya çıkar.İshal genellikle görülmez.Hastalık
kış mevsiminde ortaya çıkar ve hızlı yayılır.Bu nedenle hastalığa sığırların
kış gribi de denilmektedir.Nekropside supuratif fibrinöz pnömoni, intersitisyel
pnömoni ve bronkopnömoni belirlenmeştir.Hastalık ELISA ve immunofloresan test
kullanılabilir ve tanılabilir.Nekropside supuratif veya fibrinöz bronkopnömoni,
olgularına rastlanmaktadır.
Caprine artritis- ensefalitis
(CAE)hastalığında etken bir lentivirus olup siynoviyal aralıkta, meme
bezlerinde, beyin ve akciğerlerde yangıya neden olur. Akciğer yangısı
intersitisyel tiptedir ve koyunlardaki progressif pnömoniye benzer. Pnömonili
olgularda dispne ve zayıflama da görülür. Hastalık anneden yavruya kolosturum
ve sütle olur. Erişkinler arasında kontak buluşma laktasyon dönemi dışında
olmaz. Klinik olarak karpal eklemlerde şişlik, mastitis, meme dokusunda
yaygın şişlik ve sertlikler, zayıflık, kılların kaba ve karışık oluşu ve
yürüyüş anormalliği belirlenir. Ensefalitis formunda 1-5 aylıklarda aşağıdan
yukarıya doğru ilerleyen paralizis, göğüs üstü yatma, iştahın normal oluşu,
ateşin olmayışı, hiperekzitebilite, başın geriye doğru bükülmesi, boynun yana
bükülmesi, ayakların çırpınması ve intersitisyel pnömoni belli başlı
semptomlardır. Tanı serolojik test sonuçlarına ve klinik bulgu ve hastalığın
seyrine göre konulur. Korunma için hastalığın çıktığı yetiştirmelerde yavrular
annrlerinden ayrılır, annelerinin sekretleriyle temaslerı kesilir. İnek sütü
veya sağlıklı başka keçilerin sütüyle beslenir veya enfekte sütler 56 derecede
1saat ıstıldıktan sonra verilir. Serolojik olarak pozitif çıkan keçiler sürüden
çıkarılır.
Chlamydia psittace’nın neden
olduğu hastalıkta pnömoni, hafif, enteritis, abort ve genital
enfeksiyonlar görülür. Klinik olarak depresyon, ateş, nazal akıntı, kuru
öksürük, dispne veishal vardır. Ayırıcı tanıda İBR, PI3, BVD, RSV, ve
ADVenfeksiyonları ile Mycoplasma pnömonisi ve pastörellozis gibi bakteriyel
pnömoniler göz önünde tutulmalıdır. Tanı etkenin burun akıntısı, trekea ve
akciğerlerden izolasyonu, enfekte dokuda inkülizyon cisimlerinin belirlenmesi
ve serumda floresent antikor testi veya komplement fikzasyon testi yapılarak
konur. Hastalarda bronkopnömoni, bronşlarda kalınlaşma, mediastinumda ödem ve
eksudat dikkati çeker. Sağaltımda tetrasiklinler 11 mg/kg dozunda 5 gün süreyle
kullanılabilir.
Pulmoner listeriozis, Listeria
monocytogenesis tarafından oluşturulan ensefalitis,
abort, septisemi, konjiktivitis ve mastitisin yanı sıra pulmoner
enfeksiyona da neden olur. Besideki hayvanlarda görülen atipik pnömoniye
benzer. Hastalık damızlıklarda veya et için beslenenlerde perakutan kroniğe
kadar değişen seyirdedir. En sık görülen şekli akut olanıdır. Başlangıçta
depresyon, neşesizlik, sürüden ayrılma, vücut sıcaklığında artış, salivasyon,
yürüme isteksizliği, egrersiz intolerans ve ishaldir. Bazı hayvanlarda tedirgin
görülür. Hastalık diğer bakteriyel nedenlipnömonilerle karışır. Pulmoner
form ayrı olarak ortaya çıkabilir veya CNS’e ait nörolojik bulgular veya
konjuktivitis buluguları ile birlikte görülebilir. Ayırıcı tanıda patörellozis
veya Hemophilus
somnus pnömonisi gibi bakteriyel
pnömoniler dikkate alınmalıdır.Hastalık hayvanların besiye alınmasından sonraki
60 gün içinde ortaya çıkar.Etken solunum yoluyla alınır.Etken her yerde bulunsa
da silaj esas kaynak olarak düşünülmektedir.
Lezyon jeneralize
intersitisyel pnömoni ve birçok odaklar halinde gelişen bronkopnömoniden
oluşur.Sertleşmiş lobüller tipik koyu kırmızı renkte ve büzüşmüş
şekildedir.Akut olgularda genel konjesyon ve ödem, kronik olgularda plöritis ve
akciğerlerde dağınık odaklar şeklinde sertleşmeler saptanır.Sağaltımda
oksitetrasiklin 11mg/kg dozunda i.m. veya i.v. günde 2 kez penisilin 44000
i.ü./kg dozunda kullanılabilir.
Keçilerde pneumocystitis carinii
enfeksiyonu, pnömoni ve ölüme yol açan, dünyanın
birçok yerinde rastlananve virülensi düşük olan kronik seyirli bir
hastalıktır.Ateş, ağırlık kaybı, zayıflık, dispne, taşikardi, siyanozis,
prulent nazal akıntı, taşipne, öksürük ve ölüm görülür.Ayırıcı tanıda
mycoplasma pnömonisi, pastörellezis, aspirasyon pnömonisi, akut veya kronik
viral pnömoniler, kazeöz lenfadenitis, Chlamydialpnömoni ve mikotikpnömoniler
dikkate alınmalıdır.Tanı bronkoalveolar lavaj ve akciğer biyopsisinde
P.carinii’nin özel boyalarla tanınmasıyla konur.Keçilerde lezyon diffuz ve
lokal şiddetli intersitisyal pnömonidir.İnsanlarda pentamidine isothionate ve
pyrimethamine (0.5 -1 mg/kg gün) ve bununla birlikte 120 mg/kg/gün dozunda
trimethoprim-sulfamethazole uygulanır.
Q fever,
Antartikada hariç dünyanın her yerinde görülen bir hastalıktır.Etken Coxiella
brunetii olup keneler, vahşi kuşlar, serbest yaşayan küçük memeliler ve
sığırlar, koyun, keçi, bufalo, deve, domuz, at, kedive köpek gibi evcil
hayvanlarda görülür.Hastalık keneler ve rodentler aracılığı ile
taşınır.Enfeksiyon evcil hayvanlara ve yetiştirmenlere kene ısırması ile
kontamine kene dışkısı ile temas sonucu ile geçer.Sürü veya çiftliğe bir kez
girdiğinde ondan sonraki yayılımı için kene olması gerekmez.Etken plazental
dokuya yerleşir ve doğumla birlikte yayılır.Hastalık bu doku ile temas eden hayvanlara
bulaşır.Etken keçi ve sığırlarda birkaç laktasyon süresince sütte
bulunur.Ayrıca idrar, dışkı ve okulonazal akıntıda belirlenir.Çevre şartlarına
duyarlı olan etken, tozla yayılır.Koyun ve keçilerde geçici ateş hafif solunum
sistemi hastalığı bulguları, meme içine inokule olduğunda mastitis ve kısa
süreli sistemik bulgular görülür.Gebelerde ölü doğum veya zayıf yavru doğumu
ortaya çıkar.Nekropside plesenta kalınlaşmış üzeri pembe renkli kremimsi bir
eksudatla kaplıdır.Tanı plesantadan yapılan sürme preperatların boyanmasından
sonra etkenin kokobasiller şeklinde görülmesiyle konur.Ayırıcı tanıda benzer
yapıda olan Chlamydia psittaci düşünülmelidir.Dokulardan bakteri üretilmesi
veya serolojik testler kullanılması tanıyı kesinleştirir.Sağaltımda okstetrasiklin
kullanılırken hastalıklardan korunmada buzağılara aşı uygulaması yapılır.
Koyun ve keçilerde herpes virüs
enfeksiyonları şiddetli sistemik enfeksiyon
belirtileri gösterenlerde izole edilmiştir.Fakat bu etkenin hastalık
oluşturmadaki rolü belirlenememiştir.
Bovine herpes virüs tip 4
enfeksiyonu sığırlarda solunum sistemi hastalıkları, reprodüktif
bozukluklar (abort, metritis) mastitis ve enteritis şeklinde görülür.
Sığır ve koyun ile keçilerde
adenovirüs enfeksiyonu çoğunlukla subklinik seyredenbir enfeksiyondur.Hastalarda
pnömoni, enteritis, pnömoenteritis, konjuktivis, keratokonjuktivitis, zayıf
buzağı doğumu ve abort görülür.Genç kuzularda sıkça adenovirüsizole
edilmektedir.Hastalarda solunum ve gastrointestinal sistem bozuklukları
görülür.İştahsızlık, ateş, solunum sayısında artış, öksürük ve ishal
görülebilecek semptomlardır.Akciğerlerde atelektazi, ödem ve sertleşme dikkati
çeker.
Bovine rhinovirus enfeksiyonunda klinikbulgular ya belirgin değildir veya ateş, depresyon, iştahsızlık
solunum sayısında artış, lakrimasyon, konjuktivitis, slivasyon, öksürük ve
nazal akıntı dikkati çeker.
Bovine enterevirus enfeksiyonunda abort, entereritis ve respiratorik sistem bulguları görülür.
Calicivirus enfeksiyonu kalıcı
respiratorik bozukluklara neden olur.
7. GÖĞÜS DUVARININ VE BOŞLUĞUNUN
HASTALIKLARI
7.1. PLEURİTİS VE PLRURAL
EFFUSİON
Ruminantlarda
akut primer plöritis nadirdir. Genellikle sekunder bir durumdur.
ETİYOLOJİ
En sık
nedeni bronkopnömonidir. Diğer nedenler travmatik retikuloperitonitis,
tüberkülozis, karaciğer apseleri, tümörler, (özellikle lenfosarkom),eksternal
travma, kosta kırığı ateşli silahlarla yaralanmalar, perforasyona neden olan
yaralanmalar, sığırlarda tüberküloz, Hemophilus somnus enfeksiyonu,
sporadik bovine esnsfalomiyelitis, kontagiyöz bovin ve kaprin plöropnömoni,
değişikseptisemik durumlar, üremeye yol açan nedenler, uroperitoneum, sağ kalp
yetmezliği, hipoproteinemi, torasik kanal yırtığı, hemotoraks veya
hemanjiyosarkomadır.
SEMPTOMLAR
Plöritis
ağrılı ve septik bir durumdadır. Hastalığın erken döneminde parietal ve viseral
yapraklarınyangılanması yaprakların birbirine sürtünmesine ve ağrıya neden
olur. Solunum yüzlektir ve abdominal solunum hareketi, taşipne,
progressif dispne ve inleme dikkati çeker. Eksudasyon gelişince
ağrı ve sürtünme sesi azalır ve lokalize olur. Respiratorik bozukluğun
belirtisi olarak baş ileri doğru uzatılır, dirsek eklemleri vücuttan ayrı
tutulur, solunum esnasında göğüs hareketleri sınırlı kalır. Öksürük varsa
yumuşak ve zayıftır. Oskültasyonda kuru plöritiste sürtünme sesi vardır. Ses
öksürük sonrası azalmaz. Akciğerlerin anterior-ventral bölgesinde effüzyon
nedeniyle ses maskelenir. Perküsyonda toplanan sıvı hattı boyunca mat ses
alınır ve intercostal bölgenin deri palpasyonunda ağrı belirlenir. Hayvanlar hareket
etmek istemezler. Bakteriyel pleuritisde meydana gelen toksemi nedeniyle hastalarda anoreksi, depresyon, vücut sıcaklığında
artış, ağırlık kaybı, süt veriminde düşme belirlenir. Fibrin birikiminin
fazalalığına bağlı olarak venöz dolaşım güçlü olmuşsa jugular genişleme ve
pulzasyon belirlenir. Ölüm, toksemi ve anoksi sonucu meydana gelebilir.
Hastalığın ileri döneminde biriken sıvı rezorbe olur, meydana gelen yapışmalar
nedeniyle akciğer ve göğüs hareketleri sınırlanır. İyileşme yavaş olur. Hastalarda
önce toksemi belirtileri ortadan kalkar, athezyon nedeniyle oskültasyonda
duyulan sesler azalır. Athezyonların yırtılması ölümcül hemotoraksa yol açar.
Tüberkülozda olduğu gibi kronik plöritis semptomsuz seyreder. En önemli
bulgu ağırlık kaybıdır.
TANI VE AYIRICI TANI
Kan sayımı enfeksiyoz ve non
enfeksiyoz hastaların ayırt edilmesine, akut (önemli sola kayma) ile kronik
durumların (olgun nötrofil, hiperglobulinemi, non rejeneratif anemi) ortaya
konulmasına yarar. Kan serumunda hipoproteinemive azotemi belirlenir.
Torakosentez yapılarak alınan sıvı örneğinde sitolojik muayene ve kültür
yapılarak bakteri, Mycoplasma ve Chlamydia araştırılır. Non spesifik
transudatın nedenleri neoplazi, kalp yetmezliği, hipoproteinemi ve üremidir.
Sporadik bovine ensefalomiyelitise bağlı effüzyonda hücre bulunmaz, protein ve
fibrinojen düzeyleri yüksektir. Septik eksudata neden olan pnömoni,
peritonitis, apse, penetrasyona neden olan travma ve septisemilerde alınan
sıvıda bol protein ve hücre bulunur. Transtrakeal yıkama sıvısının muayenesi
gerekebilir. Perikardiyosentezis, abdominosentezis ve radyografi enfeksiyonun
primer kaynağının belirlenmesi bakımından önemlidir. Ayrıca tüberkülozis testi,
lökemi virus titresi, SBE için Chlamydial titre, ekokardiyografik muayene ve primer
enfeksiyon kaynağının belirlenmesi için karaciğerin ultrasonagrafik muayenesi
gerekir. Ayırıcı tanıda pnömoni, pnömotorax, büyük apseler, tümörler ve
diyaframa herniası dikkate alınmalıdır.
TEDAVİ
Efüzyonun direne edilmesi
gerekirsede ruminantlarda sıvının yerleşim yeri ve fibrin düzeyinin yüksekliği
nedeniyle drenaj güçtür. Sepsis durumunda uygun antibiyotikler
kullanılır. Nonsteroidal antienflamatuarik ilaçlar
(aspirin 100 mg/kg oral, günde iki kez, phenyl butazone 6 mg/kg oral günde
birkez, flunixin 0.5-1.1 mg/kg i.m. veya i.v. günde 1-3 kez) ve
narkotik analjezikler (demerol, morphin veya butarphenol) ile ağrı giderilerek
respirasyonun kolaylaştırılması ve iştahın düzeltilmesi amaçlanır.
7.2. PNÖMOTORAKS (Pneumathorax)
Akciğerlerin
yırtılması sonucu göğüs boşluğuna havanın toplanmasıdır.
ETİYOLOJİ
Olgunların
çoğunda aşırı hareket, öksürme, pnömoni ve kaburga kırıklarının batması sonucu
meydana gelir.Ani solunum güçlüğü ve ölüme neden olur.Ruminantlarda sık
rastlanmaz.BRSV’nin neden olduğu pnömonilerde anfizematöz şişlikler oluşur ve
bozukluğun önemli nedenidir.
SEMPTOMLAR
Ruminantlarda
iki akciğer kısmı mediastinum tarafından tam olarak ayrıldığından hasta tek
akciğer ile yaşamını sürdürebilir.Hastalarda ağzı açık solunum
gözlenir.Akciğerlerden biri kısmen kollabe olduğunda diğer akciğer
kompenzatorik olarak daha fazla çalışır, fakat bunun belirlenmesi
güçtür.Enfeksiöz bir hastalık yoksa hastalar huzursuz ve hareketlidir.Ön
ayaklarını yukarıda tutmak eğilimindedir. Siyanozis ortaya çıkar ve şiddetli olgularda
hava giriş çıkışı çok azalmıştır.Oskültasyonda kollaps şekillenen kısımda
akciğer sesleri duyulmaz.Yalnız akciğerin bazalinde bronşiyal sesler hala
duyulur.Seslerin duyulabildiği tarafta, özellikle vertebranın altında yüksek
rezonanslı sertleşmiş ses duyulur ve bu ses bir fıçı içinde nefes alındığında
duyulan sese benzer. Kalp mediastinuma doğru deplase olur. Kalp sesi
pnömotoraks gelişen tarafta metalik tondadır ve taşikardi vardır.
Perküsyonda
normal tarafa göre anormal rezonans belirlenir.Aynı anda perküsyon ve
oskültasyon yapıldığında “ping sesi”duyulur.Hastalarda sıklıkla subkutan
anfizem oluşur ve ploritis önemli bir nedendir.
TANI VE AYIRICI TANI
Ayırıcı tanıda atipik pnömoni
ve bronkopnömoni, viral pnömoni (özellikle BRSV) plöral effüzyon, diyaframatik
herni, büyük apse ve tümörler ile klostiridyal enfeksiyonlar dikkate
alınmalıdır. Radyografi tanının doğrulanması için gereklidir. Yara oluşmuş ise
içerideki hava aspire edilip yaraya dikiş konulmalıdır. İnternal pnömotoraksta
dorsal aspirasyon yapılmalıdır. Bunun için üç yollu meme kanülü ve büyük
şırınga kullanılır. Lezyon iyileşmedikçe vakum yapmanın fazla yararı yoktur.
Lezyon iyileşince hava apsorbe edilir. Bakteriyel enfeksiyon varsa uygun
antibiyotikler kullanılır.
7.3. HİDROTORAKS, HEMOTORAKS
(Hydrothorax, Haemothorax)
Sığırlarda hidrotoraks
dolaşım yetmezliğine bağlı olarak ortaya çıkan kronik seyirli bir hastalıktır.
Hemetoraks ise travma nedeniğle meydana gelen damar yırtılması sonucu ortaya
çıkar. Akciğerlerin sertleşmiş olması travmaya bağlı yırtılmaya zemin
hazırlar.Anemi bulgusu trvmaya bağlı yırtılmaların tanısının konulmasına
yardımcı olur. Klinik bulguların ani başlaması ve vücut derecesinin
yükselmemesi hemotorksı pnömoniden ayırt etmede yaralı olur. Solunum güçlüğü
olan hastalarda plöral keseden sıvının aspirasyonu, kan pıhtılaştırıcı
ajanların kullanılması ve kan transfüzyonunun yapılması yararlı olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder